• Sonuç bulunamadı

ÝNSANLARI VE HAYVANLARI BÝRLEÞTÝREN

GÝZEMLÝ PSÝÞÝK BAÐ (4)

“Hayvanlarýn Gizemli Güçleri” adlý kitaptan Derleyen: Belgin Tanaltay

ve ne zaman çalmak için otursa Ugo’nun sevincini fark ediyordu.

Peki ya Nicolo?

Gordon, Michael’a, Niocolo’nun ruhunun daha yaþlý olduðunu ve çok defa dünyaya geldiðini söyledi. Medyum, Nicolo’nun günlük konulardan çok, derin konularla ilgili olduðunu belirtti.

Talbot, Nicolo’nun kendisini yazarken izlemekten çok hoþlandýðýný söyledi. Bazen kedi her nasýl oluyorsa yaratýcý süreci tamamýyla anlýyormuþ gibi gözüküyordu.

Gordon, Nicolo’nun bir zamanlar zebra, sonra aslan ve kaplan olduðunu söyleyerek devam etti. Nicolo, ruhsal evrim sürecinde kediliðini sorgulamaya baþlayacaðý noktaya kadar sürekli olarak yükseliyordu.

Medyum, Nicolo’nun önceki yaþamýnda Tibet tapýnaðýndaki rahiplerin kedisi olduðunu söyledi. Michael, Mýsýr tapýnaklarýnýn koruyucu kedileri olduðundan haberdardý fakat Tibetlilerin kedileri kullanýp kullanmadýklarýndan hiçbir þekilde emin deðildi.

“Sonuç olarak” dedi Michael “Nicolo benim koruyucum olmak üzere gelmiþti. Bu bana oldukça eðlenceli gelmiþti çünkü Nicolo tamamýyla bir sevgi yumaðýydý. Herkesi severdi ve herkes de onu severdi. Koruyucu olabilecek en son hayvandý.” Bir gece Michael dairesindeki büyük bir gürültüyle uyandý.

“Yataktan kalktým ve koridorda duran bir yabancýyla karþýlaþtým. Silahý vardý ve yatak odama geri dönmemi emretti.”

Michael hýrsýzýn emrine uymaktan baþka seçeneði olmadýðýný anlamýþtý. “Hemen sonra Nicky yanýmdan bir kurþun gibi fýrlayýp, hýrlayarak geçti. Sevgi yumaðým inanýlmayacak bir þekilde köpüren bir canavara dönüþmüþtü. Beni þaþkýnlýða düþürerek, öylesine bir kýzgýnlýkla hýrsýza saldýrdý ki adam evi panik içinde ön kapýdan terk etti.”

Michael daha sonra dairesini araþtýrýrken, hýrsýzýn eve pencereden girdiðini keþfetti.

“Hýrsýz benim küçük Nicky’imden öylesine korkmuþtu ki daireme girmiþ olduðu yoldan çýkmayý bile düþünemedi” diyor Michael. “Ön kapý benim cesur ve küçük koruyucumdan kaçmak için en yakýn noktaydý. Reenkarnasyon kavramýný kabul etseniz de etmeseniz de Nicky koruyucum olduðunu kesinlikle kanýtladý.” Rottweiler Cinsi Eve, Felçli Sahibini Alevlerden Kurtardý Kathie Vaughan ve altý yaþýndaki Rottweiler cinsi köpeði Eve’in gezileri eðlenceli baþladý. 1991 yýlýnda bir kýþ günü Indianapolis’ten Atlanta’daki müzayedeye katýlmak üzere yola çýktýlar. Kabus baþladýðýnda evden sadece birkaç mil ötedeydiler. Kýrk bir yaþýndaki Kathie tuhaf bir ses duydu ve ardýndan direksiyonun hakimiyetini kaybetti.

Altý yýldýr belden aþaðýsý felç olmasýna raðmen Kathie vücudunun üst kýsmýný mükemmel bir biçimde kullanabiliyordu. Arabanýn kontrolünü yeniden kazanabilmek için uðraþtý ve sonunda arabayý acý bir frenle durdurmayý baþardý.

gitmek için, kullanýlmýþ arabayý daha önceki gün almýþtý.

Sonra korkuyla arabanýn içinin pis kokulu siyah bir dumanla dolmaya baþladýðýný fark etti. Arabasý yanýyordu. Arabanýn hem Eve’i hem de kendisini yutacak bir alev topuna dönüþmesine sadece dakikalar kalmýþtý.

“Eve’e baðýrdým. Dýþarý çýkmak zorundayýz dedim” diye anlatmýþ Kathie Vaughan The Examiner dergisinin Ocak 92 sayýsýna yazdýðý hikâyesinde. “Daha sonra kapýyý ittim ve tekerlekli sandalyemi elimle kavrayýp Eve’in arkasýndan fýrlattým.”

Yoðun dumandan dolayý öksüren ve nefesi týkanan Kathie sandalyesinin tekerleklerini bulamayýnca korkusu artmýþtý. Elleriyle çýlgýnca tekerlekleri arýyordu fakat zehirli duman dikkatini toplamasýna olanak vermiyordu. Beynine takýlý kalan tek düþünce ise arabayla beraber havaya uçmak üzere olduðuydu.

Kathie, Eve’in ateþten geçip güvenli bir yere sýðýndýðýný sanmýþtý. Oysa þimdi köpeðin diþleriyle kolunu yakalamaya çalýþtýðýný fark etmiþti. Kathie zorlukla nefes alabiliyordu ve gözlerinin önündeki görüntüler silinirken korkusu da dayanýlmaz boyutlara ulaþmýþtý. “O anda inanýlmaz bir þekilde, Eve beni sað ayaðýmdan çekti, arabanýn içinden kaydým ve kendimi kaybettim.” Bilincini tekrar kazanmaya baþladýðýnda, Eve’in aðzýyla kendisini bileðinden tutup çekmeye çalýþtýðýný fark etmiþti. Korkunç bir patlamayla sarsýldýklarýnda 50 kilo olan Rottweiller sahibini yanan arabadan ancak 3 metre öteye çekebilmiþti.

Alevler arabayý yutmuþ ve iki metre

yukarý savurmuþtu. Yapmasý gereken þeyi unutmadan Eve Kathie’yi daha güvende olacaðý yakýnlardaki bir hendeðe çekmeye devam etti. Oraya ulaþtýklarýnda köpek kadýnýn bileðini býrakmýþtý ve o da o zamana kadar Eve’in ne kadar cesurca bir þey yaptýðýný fark edebilecek kadar bilincini kazanmýþtý.

Fakat korkunç olay halâ sona ermiþ deðildi. Kathie, baþýndaki ve eklemlerindeki aðrýlarý daha çok hissetmeye baþlamýþken bir polis arabasý geldi ve polis görevlisi yardýmlarýna koþtu.

Çevresindeki kargaþadan ve tehlikeden çok etkilenen Eve koruyucu duruþunu bozmayý reddediyor ve polisin Kathie’ye yaklaþmasýna izin vermiyordu.

Polis Kathie’ye “Oradan hemen uzaklaþmalýsýnýz. Benzin deposu her an patlayabilir!” dedi.

Yeni tehlikenin ve mücadelenin farkýna vararak dehþete düþen Kathie çaresizce kendini polis arabasýna doðru çekmeye baþladý.

Eve’in olayý anlamasýna birkaç dakika yetmiþti. Sonra sahibinin amacýný tamamen anlamýþ olarak ona tasmasýný uzattý ve güvende olmasýný saðlamak için onu 15 metre daha çekti. Kathie, yanan aracý söndürmenin itfaiyecilerin bir hayli vaktini aldýðýný belirtiyor. Belki onlarýn çabalarý sonucunda belki de kaderin bir hediyesi olarak benzin deposu hiç patlamadý. Heyecan dalgasý en sonunda hafiflemeye baþladýðýnda Eve polisin yanýna gelip onu okþamasýna izin verdi. “Sen son derece iyi bir köpeksin.”

KAHVE

Bir efsaneye göre kahvenin uyarýcý ve güçlendirici özellikleri Yemenli bir çoban tarafýndan bulunmuþ. Kahve aðacýnýn kýzýl meyvelerini yiyen keçiler, gecelerce bir türlü gözlerini yummamýþlar...

Ýlk kahve Avrupa’ya Osmanlýlardan sonra, XVI. Yüzyýlda, Etiyopya’nýn yüksek vadilerindeki aðaçlardan gelmiþtir. 1640’ta önce Ýtalyanlar, 1652’de Ýngilizler, 1720’lerde de Fransýzlar kahve tiryakisi olmuþtur. Ancak bütün Avrupa, bu alýþkanlýðýn hâlâ Türklerden geldiðine inanýr ve bizim usulümüzde piþirilen kahveye “Türk Kahvesi” der.

CORN FLAKES

Son yýllarda kahvaltý sofralarýmýza giren Corn Flakes yani mýsýr gevreði,

1898 yýlýnda ABD’li William Kellog tarafýndan ilk kez tüketiciye sunulmuþtur. Ondan da önce 1893’de bir baþka Amerikalý, Denver’lý Henry D. Perky, sabah kahvaltýlarý için hazýr tahýl hazýrlamayý düþünmüþtü. Midesindeki gastriti her sabah süte batýrýlmýþ haþlanmýþ buðday yiyerek tedavi etmeyi deneyen birini gördükten sonra da, buðday gevreði adýný verdiði bir besin üretmeyi aklýna koymuþtu. 1895’de de Michigan eyaletindeki Battle Creek Sanatoryumunda bir doktor, hastalarýnýn tedavisinde buðday gevreðinden yararlanmýþtýr.

MARGARÝN

Margarin, 1869’da III. Napolyon’un tereyaðýnýn yerini tutacak bir ürün bulunmasý amacýyla açtýðý yarýþmaya katýlan Fransýz Hippolyte Mege Mouries tarafýndan bulunmuþtur. E k o n o m i k v e b o z u l m a d a n saklanabilecek yapay bir tereyaðýnýn üretimi, özellikle ordunun beslenmesi açýsýndan önem taþýyordu. Mege’in yöntemi, hayvansal yaðlarý (özellikle de iç yaðlarýný) arýndýrýp, rengi ve yoðunluðu tereyaðýna yakýn, kötü tadý ve kokusu olmayan bir yað elde etmeyi amaçlýyordu. Elde ettiði ürüne de inciyi andýran rengi dolayýsýyla “margarin” adýný verdi. Çünkü Yunanca’da inci “margaron” demektir. Mege yönteminin sonradan geliþtirilmesiyle margarin bitkisel yaðlardan elde edilmeye baþladý.

Benzer Belgeler