• Sonuç bulunamadı

4. BULGULAR VE YORUM

4.1. Üniversite Öğrencilerinin Cinsiyet Rollerinin Dağılımına İlişkin

amaçları sırasıyla ele alınmıştır.

4.1. Üniversite Öğrencilerinin Cinsiyet Rollerinin Dağılımına İlişkin Bulgular ve Yorum

Araştırmanın birinci alt amacını oluşturan üniversite öğrencilerinin cinsiyet rollerinin dağılımına ilişkin bulgular Tablo 2’de verilmiştir.

Tablo 2. Üniversite Öğrencilerinin Cinsiyet Rolleri Dağılımı Cinsiyet

Rolü f %

Erkeksi 224 21,4

Kadınsı 265 25,4

Androjen 253 24,2

Belirsiz 303 29,0

Toplam 1045 100

Tablo 2 incelendiğinde toplam 1045 üniversite öğrencisinin %21,4’nün erkeksi,

%25,4’nün kadınsı, %24,2’sinin androjen ve %29’unun da belirsiz cinsiyet rolüne sahip olduğu görülmektedir. Bu sonuçlara göre örnekleme giren üniversite öğrencilerinin dört farklı cinsiyet rolüne, birbirine oldukça yakın oranlarda dağıldığı görülmektedir.

Üniversite öğrencileri üzerinde yapılan kimi araştırmalarda, androjen cinsiyet rolü yönelimi olan bireylerin tüm örneklem içindeki oranları birbirine yakın ve yüksektir. Bu araştırmada androjen cinsiyet rolünün tüm örneklem içindeki oranı %24,2 olarak bulunmuştur. Benzer şekilde üniversite öğrencileri üzerinde yapmış oldukları

araştırmalarda; Türküm (2005) androjen cinsiyet rolünün tüm örneklem içindeki oranını

%23,6; Dökmen (1999) %25, Kavuncu (1987) ise %34 olarak belirlemiştir. Buna karşın toplumun pek çok kesimini içeren bir örneklem üzerinde yapılan bir araştırmada (Girginer, 1994) androjen cinsiyet rolüne sahip bireylerin tüm örneklem içindeki oranının %2,23 gibi oldukça düşük olduğu belirlenmiştir.

Bu araştırmanın Türküm (2005), Dökmen (1999) ve Kavuncu (1987) tarafından gerçekleştirilen araştırmaların sonuçları ile büyük ölçüde tutarlı olması, buna karşın Girginer’in (1994) araştırması ile önemli ölçüde tutarsız olması, bu durumun araştırma örneklemlerine alınan katılımcıların nitelikleriyle ilişkili olabileceğini akla getirmektedir. Nitekim ilk üç araştırma ile bu araştırmanın örneklemini oluşturan katılımcıların tümü üniversite öğrencisi iken, geniş bir toplum kesimini örnekleyen Girginer’in (1994) araştırmasında yer alan üniversite düzeyinde eğitim gören katılımcı oranının çok daha düşük düzeyde olacağı açıktır. Bu araştırmadaki katılımcılar arasında geleneksel cinsiyet rollerinden uzaklaşmış olanların oranlarının yüksek olması, İnelmen’in (1996) de işaret etmiş olduğu gibi, katılımcıların eğitim düzeylerinin yüksek olması ile ilişkili bir durum olabilir.

4.2. Üniversite Öğrencilerinin Öfke Yaşama Biçimi (İçe Yöneltilmiş Öfke, Dışa Yöneltilmiş Öfke, Öfke Kontrolü) Düzeylerine İlişkin Bulgular ve Yorum

Araştırmada ikinci alt amaç olarak belirlenen, üniversite öğrencilerinin öfke yaşama biçimi düzeylerine ilişkin; içe yöneltilmiş öfke alt ölçeği, dışa yöneltilmiş öfke alt ölçeği ve öfke kontrolü alt ölçeğinden elde ettikleri puan ortalamaları, standart sapmaları, ölçekten elde edilen en düşük ve en yüksek puanlar ile puanlara ilişkin yüzdelikler Tablo 3’te verilmiştir.

Tablo 3. Üniversite Öğrencilerinin Öfke Yaşama Biçimi (İçe Yöneltilmiş Öfke, Dışa Yöneltilmiş Öfke, Öfke Kontrolü) Düzeylerine İlişkin Betimleyici İstatistikler

Elde Edilen

Tablo 3’te üniversite öğrencilerinin içe yöneltilmiş öfke alt ölçeğinden elde ettikleri puan ortalamasının 18,04; standart sapmasının ise 4,09 olduğu görülmektedir. Ölçekten elde edilebilecek en düşük puan 8, en yüksek puan ise 32 iken; katılımcıların elde ettikleri en düşük puan 8, en yüksek puan 31’dir. Elde edilen içe yöneltilmiş öfke puanları yüzdelikler açısından incelendiğinde birinci yüzdelik dilimde yer alan katılımcıların puanlarının 8 ile 15 arasında, dördüncü yüzdelik dilimde yer alan katılımcıların puanlarının ise 21 ile 31 arasında değiştiği gözlenmektedir. Ayrıca örneklemin ikinci ve üçüncü çeyreğinin oluşturduğu orta grubun puanlarının ise 15 ile 18 arasında değiştiği görülmektedir.

Ayrıca Tablo 3’te üniversite öğrencilerinin dışa yöneltilmiş öfke alt ölçeğinden elde ettikleri puan ortalamasının 17,05; standart sapmasının ise 4,09 olduğu görülmektedir.

Katılımcıların ölçekten elde edilebilecek en düşük ve en yüksek puanları aldıkları görülmektedir. Öte yandan elde edilen dışa yöneltilmiş öfke puanları yüzdelikler açısından incelendiğinde ise birinci yüzdelik dilimde yer alan katılımcıların puanlarının 14’ten düşük olduğu, dördüncü yüzdelik dilimde yer alan katılımcıların puanlarının ise 20’den yüksek olduğu görülmektedir. Örneklemin ikinci ve üçüncü çeyreğinin oluşturduğu orta grubun puanlarının ise 14 ile 17 arasında değiştiği görülmektedir.

Tablo 3’te ayrıca üniversite öğrencilerinin öfke kontrolü alt ölçeğinden elde ettikleri puan ortalamasının 21,65; standart sapmasının ise 4,5 olduğu görülmektedir.

Katılımcıların ölçekten elde edilebilecek en düşük ve en yüksek puanları aldıkları görülmektedir. Öte yandan elde edilen öfke kontrol puanları yüzdelikler açısından incelendiğinde ise birinci yüzdelik dilimde yer alan katılımcıların puanlarının 18’ten düşük, dördüncü yüzdelik dilimde yer alan katılımcıların puanlarının ise 25’den yüksek olduğu görülmektedir. Örneklemin ikinci ve üçüncü çeyreğinin oluşturduğu orta grubun puanlarının ise 18 ile 22 arasında değiştiği görülmektedir.

Katılımcıların içe yöneltilmiş öfke, dışa yöneltilmiş öfke ve öfke kontrolüne ilişkin en düşük puanların 8, en yüksek puanların ise 32 olabileceğinden hareketle, bu üç tür öfke yaşama biçimini orta düzeyde yaşayan bir katılımcının puanlarının 20 civarında olması beklenmektedir. Tablo 3’teki veriler ise katılımcıların yaklaşık %75’inin içe yöneltilmiş öfke puanı ile dışa yöneltilmiş öfke puanının orta düzeyin altında olduğuna işaret etmektedir. Bir başka deyişle katılımcılar arasında içe ve dışa yönelik öfkeyi orta düzeyden daha yüksek bir düzeyde yaşayanların oranı %25 olmaktadır. Katılımcılar arasında içe yöneltilmiş öfke ile dışa yöneltilmiş öfkeyi orta düzeyin üzerinde yaşayanların oranlarının (%25) birbirine çok yakın olmasını, katılımcıların içe yöneltilmiş öfke ve dışa yöneltilmiş öfke puan ortalamalarının birbirine çok yakın olması (18,04 ve 17,05) da desteklemektedir.

Katılımcıların öfke kontrolü puanları incelendiğinde, yarıdan çoğunun orta düzey bir öfke kontrolü için gerekli puan olan 20 puandan daha yüksek puan elde ettikleri anlaşılmaktadır. Bir başka deyişle katılımcıların yarıdan fazlası orta düzeyin üzerinde bir öfke kontrolü sergilerken, yaklaşık yarıya yakını da öfkelerini kontrol edebilmede oldukça zorlanmaktadırlar.

Sonuç olarak katılımcılar arasında içe ve dışa yönelik öfkeyi orta düzeyin üstünde yaşayanların oranı (%25), öfkelerini orta düzeyin üstünde kontrol edebilenlerin oranına göre (yaklaşık %50) daha düşüktür. Nitekim katılımcıların öfke kontrol alt ölçeğinden elde etmiş oldukları puan ortalamasının, diğer alt ölçeklerden elde etmiş oldukları ortalama puanlara göre daha yüksek olması katılımcıların öfkelerini kontrol edebilmede

oldukça başarılı olduklarını, bu durumun ise katılımcıların içe ve dışa yönelik öfkeyi daha düşük oranlarda yaşamalarının nedenlerinden biri olabileceğini düşündürmektedir.

Bu sonuçlar, Sala’nın (1997) 424 üniversite öğrencisi üzerinde gerçekleştirmiş olduğu, üniversite öğrencilerinin, arkadaş ilişkilerinde yaşadıkları sorunlar ve kimliklerine yönelik olarak algıladıkları olumsuz olaylar nedeniyle en fazla başvurdukları duygunun öfke olmasına karşın, çoğu zaman öfkelerini kontrol edebildikleri yünündeki bulguları ile benzerlik göstermektedir.