• Sonuç bulunamadı

2.1. İletişim Kavramı ve Tanımı

2.1.2. İletişimin Sınıflandırılması

2.1.3.2.2. Örgütlerde İnformal İletişim Kanalları

a. Dedikodu ve Söylenti

İnformal iletişimin en güzel örneği “dedikodu”dur (Kazancı, 2011: 339). Dedikodu ve söylenti bir kurum içi sohbettir. Örgütsel yaşam da dâhil tüm sosyal ortamlarda yaygın, varlığı inkâr edilemez bir gerçektir (Leblebici, Yıldız ve Karasoy, 2009). Aynı zamanda dedikodu ve söylentiler gündelik hayatımızda dahil olduğumuz, bazen bizi üzen, kızdıran bazen de eğlendiren uzak duramadığımız sosyal ortamlardır (Solmaz, 2006).

Örgütlerde bilginin aktarılmasında ve geri bildiriminde dedikodu ve söylenti araç olabilir. Böylece informal iletişim ile iş görenler bilgi paylaşımında bulunabilirler. Bu nedenle bilgilerin paylaşımı sırasında dedikodu, informal iletişimde gerekli hatta etkili bir iletişim şekli olarak kabul edilebilir (Uğurlu, 2014).

Dedikodunun psikolojimiz üzerinde güçlü bir yanı vardır ki dedikodu yapmaktan kendimizi alamadığımız zamanlar olabilir. Ya söyleyerek ya da dinleyerek bir şekilde dedikodunun bir parçası oluruz. Söylenti ve dedikodu çoğu zaman insanların kendisini iyi hissetmesini sağlayabilir. Çünkü, dinlendiğini düşünen kişi kendisine ve sözüne değer verildiğini düşünür. Bu süreçte paylaşılan sırlar ya da ortak memnuniyetsizlik kişiler arasındaki bağları kuvvetlendirebilir (Solmaz, 2006).

Dedikodu eylemi, insan hayatının gidişatını değiştiren bir güce sahiptir. Gerçeklerin gün yüzüne çıkışı ya da iftiralar dedikodu ve söylentiler vasıtasıyla gerçekleşir ve sadece hakkında dedikodu yapılanları etkilemez, dedikoduyu yapanın da hayatında önemli değişikliklere neden olabilir (Leblebici, Yıldız ve Karasoy, 2009).

Ölçüsüz dedikodular nedeniyle sosyal hayatta dedikoduya genellikle olumsuz bir anlam yüklenir. Dedikodunun insanları olumsuz etkilediği düşünülse de insanlar üzerinde olumlu yanları da vardır. Ayrıca birer informal iletişim biçimi olan dedikodu ve söylentiler, örgüt yönetiminde iletişim aracı olarak kullanılabilir (Leblebici, Yıldız ve Karasoy, 2009; Uğurlu, 2014).

Sabuncuoğlu ve Tüz (2008) informal iletişimin en tehlikeli yanının “söylenti” olduğunu belirtmiş ve çıkarların, belirsiz durumların söylentinin doğmasına ve devam etmesine neden olduğunu eklemiştir.

23

Solmaz (2006) dedikoduyu güçlü bir silaha benzetmiştir. Solmaz’a (2006) göre söylentiler şirketleri iflas ettiren ya da hak etmeyeni yükselten, liderler çıkaran, kahramanları unutturan, insan ve toplumların arasını açarak savaşlar başlatan güçlü bir silah gibidir. Silahla oynamak tehlikelidir. Çünkü hem vurup hem de vurulabiliriz. Bu nedenle örgütlerin söylentileri kontrol altına almaları örgüt yararına olacaktır.

Örgütlerde bir söylenti ortamı meydana geldiğinde informal iletişim kanallarının güvenilir bilgi sunabilmesi için çeşitli iletişim kanalları oluşturulmalıdır. Söylentiler sebebiyle bir karışıklık söz konusu olduğunda ise çalışanları doğru bilgilendirmek için gerekli hassasiyet sağlanmalıdır. Örgütün imkânları doğrultusunda iletişim uzmanları tarafından söylenti yönetilerek onun gerçeği yansıtmadığı en kısa sürede ispat edilmedir. İletişim uzmanı bulunmadığında ise yöneticiler, çalışanlara gerekli açıklamayı yaparak söylentinin asılsız oluşunu gözler önüne sermelidir (Solmaz, 2006).

Dedikodunun gerçekleştiği sosyal ortam bilginin aktarılmasında önemli rol oynamaktadır. Böylece dedikodu bireysel kararlar ve grup dinamiklerini içeren karmaşık bir süreç haline gelmektedir. Bilginin maksatlı veya maksatsız bozulması söz konusu olduğundan grup birliği açısından ve bireylerin sosyal durumları açısından etkiler yaratmakta ve bu da dedikoduya önemli örgütsel anlamlar kazandırmaktadır (Leblebici, Yıldız ve Karasoy, 2009).

Yapılan çeşitli araştırmalar gösteriyor ki örgüt çalışanları zamanlarının %25-70’ini yüz yüze iletişim ile gerçekleştirirken %88-93’ü ise planlanmamış informal iletişim ile gerçekleştirmektedir. Ancak birçok üst düzey yönetici informal iletişim kanallarının sadece söylenti ve dedikodu yaydığını ve örgütün işleyişine katkı sağlamadığından örgütlerde zaman kaybına neden olduğunu düşünmektedir (Subramanian, 2006; Akt. Bektaş, 2014).

İletişim olgusu, örgütlerde birçok faktörden etkilenerek kontrolden çıkabilir. Kontrolden çıkmış bir iletişim, bir zehir gibi örgüte yayılarak çalışanların ilişkilerine zarar vermeye başlar. İlişkilerin bozulmasına sebep olan iletişim, toksit iletişim olarak adlandırılır. Toksit iletişim sürecinde örgüt çalışanları cephe aldıkları diğer çalışanlara zarar verici söz ve davranışlarda bulunur. Toksit iletişim, sözel ya da sözel olmayan (davranışsal) boyutta olabilir. İnformal iletişim sonucu meydana gelen dedikodu ve

24

söylenti sözel boyutta yer alırken bireylerin birbirine karşı olumsuz ve yıkıcı tavırları davranışsal boyuta örnek teşkil eder (Eğinli ve Bitirim, 2008).

Cüceloğlu ve Erdoğan (2013: 162) dedikodunun olumsuz yanını ele almış ve dedikodunun sosyal bir zehir olduğunu ayrıca dedikodunun olduğu yerde sevgi, saygı ve hoşgörünün yaşayamayacağını, güvenin oluşmayacağını belirtmiştir.

Sonuç olarak örgütlerde farkına varılarak tedbir alınmadığında dedikodu ve söylentiler bazı olumsuzluklara neden olabilir. Öncelikle iş görenin psikolojik sağlığının ve örgütsel bağlılığının üzerinde olumsuz etkisi olabilir. Bununla beraber dedikodu iş görenin çalışma verimliliğini düşürebilir. Ayrıca formal iletişim kanallarının yetersiz olduğu örgütlerde dedikodu ve söylentiler, yöneticilerin iletişim becerilerini olumsuz yönde etkileyerek örgütte etkili iletişimin kurulamamasına sebep olabilir (Bektaş ve Erdem 2015).

b. Laf Taşıyıcılar

Duyduğu bir söz ya da bilgiyi başka kişilere söyleyen ve bilginin birçok kişi tarafından öğrenilmesine vesile olan kişilerdir. Halk arasında tabir edilen ayaklı gazetelerdir. Sosyal hayatımızda olduğu gibi her örgütte de laf taşıyıcılar vardır. Laf taşıyıcılar dedikodu yaparak söylentinin hızlı bir şekilde yayılmasını sağlar.

Laf taşımak çalışanlar arasında bilginin hızlı bir şekilde öğrenilmesi, yöneticilerin sorunların ve eksikliklerin farkına varması bakımından yararlı olabilmesine rağmen olumsuz yanları da olabilmektedir. Laf taşıyıcının bilgiyi kendi yorumunu katarak değiştirmesi, birinci kaynaktan duyulduğu gibi aktarmaması gerginliğe sebep olup örgüt iklimini bozabilir.

c. Sosyal Etkinlikler

Sosyal etkinlikler, insanların eğlenmek, sosyalleşme ihtiyacını karşılamak, bilgi alışverişinde bulunmak, iyi günde kötü günde yalnız olmadığı hissiyatını vermek amacıyla düzenlenen etkinliklere denir (Bektaş ve Erdem 2015).

Düğün, nişan, gezi, yemek organizasyonları, doğum günü kutlamaları, sportif faaliyetler sosyal etkinliklerden bazılarıdır. Sosyal etkinlikler ile iş görenler kaynaşarak birbirini yakından tanıma fırsatı bulur. Bu tür faaliyetler dostluk ilişkilerinin kurulmasına yardımcı olur. Kurulan iyi ilişkiler sayesinde iş gören kendini örgüte ait hissederek örgütüne karşı bağlılığı artabilir.

25 d. Sanal İletişim

Duyguların, düşüncelerin ve bilgilerin telefon, bilgisayar gibi elektronik araçlar kullanılarak alıcıya aktarılması sürecidir. İnternetin kolay erişilebilir olması ve akıllı telefonların kullanımının yaygınlaşmasıyla örgütlerde formal ve informal sanal iletişim düzeyi artmış, örgütler artık elektronik uygulamalarla sanal dünyayı etkin bir şekilde kullanmaya başlamıştır (Bektaş ve Erdem 2015).

Örgütsel anlamda sanal iletişim; formal sanal iletişim ve informal sanal iletişim olmak üzere ikiye ayrılır: Formal sanal iletişim; internet aracılığıyla örgütsel faaliyetlerin duyurulduğu, yöneticiler tarafından bilgilendirilmelerin yapıldığı iletişim şeklidir. Artık birçok örgüt yöneticisi sanal ortamda kurdukları gruplarla resmi yazıları, kuralları, yapılacak faaliyetleri paylaşmaktadır. İnformal sanal iletişim; iş görenlerin iş veya iş dışı konulardaki duygu ve düşüncelerini elektronik iletişim araçları ile karşı tarafa iletmesidir. Başka bir deyişle sohbetlerin, dedikoduların, bilgi alışverişin sanal ortama taşınmasıdır (Bektaş ve Erdem 2015).