• Sonuç bulunamadı

Örgütün Kendi Ülkesinde Yaptığı Eylemler

2. BOKO HARAM’IN ORTAYA ÇIKIŞI, ÖRGÜTÜN TEMEL İLKELERİ VE

2.2. BOKO HARAM’IN YAPTIĞI FAALİYETLER

2.2.1. Örgütün Kendi Ülkesinde Yaptığı Eylemler

İlk olarak 2003 yılında örgüt üyeleri ile Yobe polisi ile zıtlaşma yaşamış, bazı örgüt üyelerinin polise direnmesi ve polisin silahlarını alması ile olaylar önüne geçilemez bir hal almıştır. Polisin tepki göstermesi ile birlikte, örgütün camisine sığınan 70 kişiyi öldürmesi sonucunda örgüt üyelerini birbirlerine iyice kenetlenmiştir (Yaylar, 2016: 34).

2004 yılına gelindiğinde Boko Haram’ın dört üyesinin hapishanede gardiyanlar tarafından öldürülmesi üzerine örgüt, daha çok karakolları ve gardiyanları hedef alan eylemler yürütmeye başlamıştır (Perouse de Montclos, 2014: 238).

2005-2007 yılları arasında ise yeni üyeler kazanma ve kaynaklarını artırma yoluna giden örgütün bu dönemdeki etkinliği hakkında çok fazla kaynak bulunamamıştır. 2008 yılına kadar, Boko Haram adı da popüler değildi, ancak grup yerli halkın ona verdiği cazip isim nedeniyle Nijerya basınının dikkatini çekmiştir (Walker, 2012: 3).

Örgütün ilk ciddi eylemi ise 2009 yazında, Boko Haram ve güvenlik arasındaki çatışma ile başlamıştır. Çatışma, 11 Haziran'da Maiduguri’de, örgüt üyelerinin cenaze töreninde güvenlik personeli ve katılımcıların arasında gerçekleşmiştir. Örgüt, Nijerya’nın, motosiklet kasklarının kullanımını zorunlu kılan bir yasa çıkarmasına rağmen motosikletlilerin kaskları takmayı reddedip yasaya uymayarak eylemler başlamıştır. Asker ve polis personelinden oluşan görev gücü üyeleri (JTF olarak bilinen Ortak Görev Gücü) ateş açmış ve birçok kişi yaralanmıştır (Human Rights watch 2012: 33). Gerginlikler arttıkça, polis 21 Temmuz 2009’da güney Maiduguri'deki Biu'da şüpheli Boko Haram üyelerinin evlerine baskın düzenlemiştir. Ancak grubun bazı üyeleri kaçmayı başarmıştır. 26 Temmuz da ise örgütün Borno, Bauchi, Yobe, Gombe, Kano ve Katsina’da başlattığı geçici ayaklanmalar, 800’den fazla örgüt üyesi ve sivilin öldüğü askeri bir darbe ile etkisiz hale getirilmiştir. Örgütün merkezi kabul edilen Maiduguri’deki Camii yerle bir edilmiştir (Perouse de Montclos, 2014). Boko Haram üyeleri ayrıca, Kano Eyaleti'nin Wudil kasabasındaki bir polis karakoluna ve Yobe Eyaleti'nin Postiskum'daki bir polis karakolu da dahil olmak üzere hükümet binalarına şafak öncesi saldırılar başlatmıştır. Ordu, 28 ve 29 Temmuz'da Postiskum'da güvenlik güçleri gruba baskın düzenleyerek Yusuf’un öğrencilerinin çoğunu öldürmüştür (Human Rights watch, 2012: 33). 30 Temmuz 2009’un ilerleyen saatlerinde ise ordu, örgüt lideri Yusuf’u ele geçirmiştir. Muhammed Yusuf ordu tarafından tutuklanıp ve sorgulanmak

46

üzere polise teslim edilmiştir. Polis daha sonra Yusuf’u öldürmüş ancak kaçmaya çalışırken vurulduğunu söyleyerek makul bir açıklama yapmamıştır (Onuoha, 2012: 3). Ancak bazı görgü tanıkları ikindi vakti Maiduguri’deki büyük askeri üssün ortasında Yusuf’un kolları bağlı üstü çıplak bir halde ayakta durduğu görmüşlerdir. Daha sonra bir kurşun kafatasını yarmış ve beynini parçalamış, göğsünde de birden çok mermi izi görülmüştür. Ancak hiçbir şekilde bağımsız bir otopsi yapılmamıştır (Bauer, 2019: 57- 58).

Boko Haram Yusuf’un ölümünden sonra yeni üyeler almak ve mevcut üyeleri daha da radikalleştirmek için meslektaşlarına hükümet tarafından yapılan yargısız infazlara dikkat çekmeye başlamışlardır. Örneğin Eylül 2010'da Boko Haram üyelerinden birinin, bir polis tarafından öldürüldüğünü iddia etmişlerdir (Human Rights Watch, 2012: 36-37).

Yusuf’un ölümünden sonra örgütün binlerce üyesi ülkeden kaçarak komşu ülkelere sığınmıştır. Boko Haram ikiye ayrılmış, bir taraf Ebubekir Şekau ve Mamman Nur arasında kalmıştır. Muhammed Yusuf’tan sonra gelen en önemli ikinci kişi Ebubekir Şekau Boko Haram’ın ideolojisini sürdürmüştür. Fakat örgüt daha şiddetli eylemler yapan kanlı bir terör örgütü halini almıştır. 2002 yılında kuzey bölgesinde örgüt barışçıl bir faaliyet sürdürmekteydi. Amaçları sosyal güvencelerin artırılması, yoksulluğu azaltmak, işsizliğe bir çözüm yolu bulunması, dini inançları kuvvetlendirmek ortaya çıkan örgüt, Şekau yönetimde ise hedefinden tamamen farklı olarak aynı bölgede yaşayan halka da zulmetmeye başlamıştır. Şekau, Yusuf’un intikamının alınacağını da açıkça belirtmiştir (Zakari Windi, 2017: 55).

Örgüt gücünü yeniden toplayabilmek için belli bir süre yeraltında kalmıştır. Sonrasında 2009 yılında Şekau, örgüt gelirini artırabilmek ve hedeflerine ulaşabilmek için uluslararası örgütler ile işbirliği yapmaya başlamıştır. Nijerya’nın kuzey bölgelerindeki köylere saldırmaya başlamış, şiddet eylemlerini arttırmış ve yağmacılık yapmışlardır. Dini inanç gözetmeksizin, sivil halk, çocuk ve kadınları kaçırmaya başlamışlar, kadınların bazılarını örgüt üyeleriyle zorla evlendirmiş diğerlerini ise komşu ülkelere satmışlar, genç erkek çocuklarını ise Boko Haram’a katılmaları için zorlamışlardır (Zakari Windi, 2017: 56). Nijerya hükümetinin askeri birlikleri 2009 yılında örgüt üyelerinin bulunduğu camiye düzenledikleri baskın sonucunda 200 kişi ölmüştür. 2009 da yaşanan olayların

47

üstüne örgüt zor zamanlar geçirmiştir. Ancak daha da güçlenerek farklı eylemler ortaya koymaya başlamışlardır.2010'dan itibaren Boko Haram, ülkenin Kuzeydoğu bölgesinde güvenlik yapılarına ve askeri tesislere bir dizi saldırı düzenlemiştir. 7 Eylül 2010 tarihinde militanlar Bauchi'de bir hapishaneye saldırıp orayı istila ederek 700'den fazla mahkumu serbest bırakmıştır (Falode, 2016: 47). Aralık 2010’da başkent Abuja’ya da ilk kez bir bombalı saldırı gerçekleşmiştir (Bauer, 2019: 65).

3 Ocak 2011’de, Boko Haram yılın ilk suikastını gerçekleşmişti. Birçok polis, kilise lideri ve Müslüman din adamına suikast düzenlemişlerdir. En büyük saldırılardan biri ise Mart ayında silahlı Boko Haram üyelerinin üç köye, Dogo Nachawa, Zot ve Tatsat'a saldırmasıyla meydana gelmiştir. Bu saldırıda köylerde 200'den fazla masum sivili öldürmüşlerdir. Örgütün faaliyetlerinin en aktif aylarından biri Mayıs'tı. Bu ay, iki siyasi figür suikaste uğramıştır (Mantzikos, 2014: 63-81).

27 Mayıs 2011’de Boko Haram üyesi olduğu düşünülen çoğu polis olan birçok kişiyi öldürmüşütr. Ancak örgüt bu olayları doğrudan gerçekleştirdiğini kabul etmediği için bu olaylar sadece bir sav olarak kalmıştır. Aynı zaman diliminde düzenlenen silahlı ve bombalı saldırılar, Borno Eyaleti'ne bağlı Damboa'daki bir polis karakolunu, polis kışlasını ve bankayı hedef almış ve saldırılarda 100’e yakın kişi öldürülmüştür. Boko Haram’ın kamu alanlarına yönelik düzenlediği saldırılar yıllara kıyasla artan bir seyir izlemiştir. Hemen ardından 29 Mayıs 2011’de askeri kışla içerisinde bulunan bölgede birçok bombalı saldırı düzenlenmiştir. Kuzeybatıda bulunan Bauci'de yaşanan bu korkunç eylem sonucunda 13 kişi ölmüş ve 33 kişi yaralanmıştır (Shuriye ve Huud, 2013: 115).

16 Haziran 2011’de zengin bir işadamı olan Muhammed Manga, Abuja’daki merkez karakolun önüne park ettiği Honda marka arabayı kendisiyle birlikte havaya uçurmuştur. Bu olay, ülke tarihindeki ilk intihar saldırısı olarak kayıtlara geçmiştir. Otuz beş yaşındaki Manga, Maiduguri doğumlu, Muhammed Yusuf’un vaazlarına düzenli olarak katılan, sıkça Birleşik Arap Emirlikleri'ne iş seyahatlerine çıkan biriydi. Beş polisin ölümüne sebep olmuş, ancak asıl hedefi olan emniyet müdürünü öldürememiştir. 20 sivilde hayatını kaybetmiştir. Haziran ayının sonunda da Maiduguri'de bir kiliseye ve iki polis noktasına yönelik bir dizi saldırı sonucunda en az birçok kişi hayatını kaybetmiştir (Bauer, 2019: 75).

48

Örgütün adını uluslararası toplum nezdinde duyurabilmesi 26 Ağustos 2011’de başkent Abuja’da BM Genel Merkezini hedef alan saldırılar sonucunda olmuştur. Burada yaşanılanlar sonucunda 25 BM çalışanı hayatını kaybetmiş ve yüzlerce kişi yaralanmıştır (Bauer, 2019: 76). BM binasını, 1 Ekim’deki Bağımsızlık yıldönümünde başkentin Kartal Meydanı’nı ve Noel’de Abuja’daki kiliselere saldırarak yüzlerce insanın kaybıyla sonuçlanan terör saldırıları, örgütün uluslararası alanda varlığını kamuoyuna duyurmaya başlamıştır (Şen ve Çiçek, 2018: 2108). Yayınlanan bir videoda grup Birleşmiş Milletler'e “kötülük forumu” adını vermiştir. Nijerya Devlet Güvenlik Servisi (SSS), uygun istihbarat toplama eksikliği nedeniyle saldırıyı durduramadığı için suçlanmış ve tüm saldırının arkasındaki kişi Mammar Nur, saldırıdan önce Nijerya Devlet Güvenlik Servisi tarafından tutuklanmış, ancak daha sonra serbest bırakılmıştır. Nur’un Somali’ye kaçıp El-Kaide’yle yakın ilişkisi olan Eş-Şebab kamplarında eğitim gördüğü düşünülmüştür. Ayrıca, kuzey bölgesindeki bazı imamlar daha önce hükümet ve hukuk memurlarını gelen saldırılar konusunda uyardı, ancak maalesef uyarıları sağır kulaklara düşmüştür (Onapajo and Uzodike, 2012: 32).

1 Eylül 2011’de ise askerler ile Boko Haram mensupları arasında Adamava Eyaleti'ndeki Song'da çıkan silahlı çatışmada, 1 ölü, 2 yaralı militan ele geçirilmiştir. Daha sonra 4 Eylül’de, Müslüman din adamı Malam Dala, silahlı örgütün düzenlediği saldırının hedefi oldu. Dala, Maiduguri'nin Zinari bölgesinde bulunan evinin önünde yaşamını yitirdi. 12 Eylül’de, 4 polis 7 kişi, Boko Haram'ın art arda düzenlediği bombalı ve silahlı eylemlerle hayatını kaybetmiştir. Örgüt üyeleri ayrıca saldırının düzenlendiği Bauci Eyaleti’nde bulunan Misau şehrindeki bir bankayı da soymuşlardır. 13 Eylül’de, 15 Boko Haram üyesinin Maiduguri'deki hücrelerinde askerler tarafından yakalanmasının ardından, örgüt orduyu hedef almıştır. Açılan ateşte 4 asker yaralanmıştır. 17 Eylülde ise, Boko Haram'ın hayatını kaybeden eski lideri Muhammed Yusuf'un kayınbiraderi Babakura Fugu, evinin önünde iki örgüt üyesi tarafından düzenlenen eylemde öldürülmüştür. Olay Fugu'nun, Nijerya'nın eski devlet başkanı Olusegun Obasanjo'nun katılımıyla gerçekleşen bir barış görüşmesinde yer almasından iki gün sonra gerçekleştiği için örgüte ihanet ettiği düşüncesiyle katledilmiştir (Aljazeera Turk, 2012). Ekim 2011’de Boko Haram'ın Maiduguri'deki pazar yerine düzenlediği operasyonda ise 3 sivil hayatını kaybetmiştir. Kasım 2011’de Borno Eyalet Valisi Kashim Shettima'nın konvoyuna yurtdışı seyahatinden döndüğünde saldırı düzenlenmiştir. Potiskum ve

49

Damaturu'daki polis tesislerine düzenlenen bombalı saldırı ve atak saldırıları sonucunda birçok kişi hayatını kaybetmiştir (The Nation, 2013).

25 Aralık 2011 Noel günü, örgüt Nijerya'nın başkenti Abuja'dan çok uzak olmayan Madalla adlı bir kasabada bir katolik kilisesine saldırdı. Bu, yaklaşık 40 kilise üyesinin ölümüyle sonuçlanan bir bomba saldırısıydı. Aynı gün, Plateau Eyaletindeki başka bir kiliseye farklı bir saldırı teşebbüsünde bulunulmuştur. Ardından Nijerya’nın Gizli Ajansı’na karşı da Boko Haram eylem yapmıştır. Arabasına bomba takılmış bir intihar bombacısı, ajansın girişinde bombayı patlatmasıyla 3 memurun ölümüne yol açmıştır. Maiduguri eyaletindeki bir kontrol noktasına yapılan bir günlük saldırıda da ölüm sayısına 4 Müslüman daha eklenmiştir (Ehwarieme and Umukoro, 2015: 43).

6 Ocak 2012’de Adamawa Eyaleti'nin Mubi kasabasında düzenlenen eylemde en az 20 kişi ölmüştür. 20 Ocak 2012’de Nijerya'nın kuzeyinde yer alan Kano şehrindeki devlet binalarına koordineli saldırılar düzenlenmiştir. Uluslararası Kızılhaç Örgütü, Boko Haram'ın düzenlediğini belirttiği saldırılarda yüzlerce kişinin hayatını kaybettiğini ve çok sayıda yaralının olduğunu duyurdu. Örgütün Kano’da gerçekleştirdiği bu seri saldırılara yaptığı açıklama ise kendi üyelerine gözaltında yapılan işkenceleri göstermiştir (Şen ve Çiçek, 2018: 2110). 19 Şubat 2012’de Başkent Abuja yakınındaki Suleja semtinde bulunan “İsa'nın Elçiliği” isimli kilisenin önüne bırakılan bomba Pazar ayini sırasında patlamıştır. Olayda 5 kişi yaralanmıştır. 17-21 Mart 2012’de ise Nijerya hükümeti ve Boko Haram arasında yapılan görüşmelerde, özellikle Hıristiyanlara karşı devam eden silahlı saldırı ve çatışmaların bitirilmesi amaçlamıştır. Ancak basına sızan asılsız haberlerden dolayı Boko Haram bu barış görüşmelerinden çekilmiştir (Aljazeera Turk, 2012). 26 Nisan 2012’de ise Abuja ve Kaduna'daki Thisday gazetesine ve Sun ofislerine eş zamanlı bombalı saldırılar düzenlenmiştir. 3 Haziran 2012’de Bauchi'de 15 kilise müdavimi öldürülmüştür. 17 Haziran 2012’de Kaduna'daki üç Kilise'ye bombalı saldırılar sonucunda 100 ibadetçinin hayatını kaybetmiştir (The Nation, 2013).

Boko Haram 2013 yılından itibaren diğer terör örgütleriyle bağlantı kurmasıyla birlikte daha şiddetli faaliyetlere başlamıştır. 2013 Şubat ve Mayıs ayları arasında Boko Haram insan kaçırma eylemlerini Nijerya’da yapmaya başlamış, yaptığı tehditleri gerçekleştirerek bir düzineden fazla devlet görevlisi ve ailesini kaçırmıştır. Nisan 2013’de Baga Köyü’ne düzenlemiş olduğu eylemde en az 185 kişinin ölümüne sebep olmuştur.

50

ArdındanMayıs ayında, yaşanan bazı olaylardan dolayı devlet sıkıyönetim ilan etmiştir (Uluer, 2014: 62). Baga, Borno’da, Kamerun ve Çad ile Nijerya sınırlarına yakın küçük bir kasabadır. Müşterek Görev Gücü (Joint Task Force- JTF) için bir ordu üssü görevi görür. Konumu, Boko Haram ile savaşmasına ve aynı zamanda Boko Haram'ın faydalandığı bölgenin gözenekli sınırlarını kontrol etmesine yardımcı olduğu için JTF için stratejik bir alan konumundadır. Olay, 16 Nisan'da JTF devriye ekibindeki bir askerin içki barında vurulmasıyla başlamıştır. JTF, askerinin ölüm haberini aldıktan sonra şehri askerleriyle doldurmuştur. Askerler kasaba halkına ateş açmışlar ve korkunç bir katliam yapmışlardır. Bu katliamdan sağ kurtulanlar, gece yarısını geçip, ertesi güne kadar devam ettiğini anlatmışlardır (The National Human Rights Commission, 2013: 17-18). Ordunun olayı incelemiş ve olayda ölen insanların sayısının 36 olduğunu çoğunun da Boko Haram üyesi olduğunu bildirmiştir. Bununla birlikte, çeşitli insan hakları örgütleri tarafından yayınlanan raporlar, ordunun olayın yol açtığı rakamları ve yıkım miktarını küçümsediğini göstermiştir. Örneğin, İnsan Hakları İzleme Örgütü'ne (HRW) göre, hayatta kalan köylüler 183 kişinin öldüğünü ve 2000 tane de evin yanmış olduğunu söylemişlerdir. HRW uyduları ise 2.275 tamamen yıkılmış ve kötü durumda olan evin olduğunu bildirmiştir. Oldukça ilginç bir şekilde, Ulusal Uzay Araştırma ve Geliştirme Ajansı (NASRDA) raporunda yapılan analizlerin HRW'nin raporuyla bir çelişki gösterdiğini ileri sürmüşlerdir (Human Rights Watch, 2013: 19). Baga halkı yaklaşık 200 ölüme yol açan katliamı gerçekleştirenler olarak orduyu suçlamışlardır. Buna karşılık ise ordu sürekli olarak sivilleri hedef aldığını reddetmiştir (Agbiboa, 2014: 61).

Ayrıca şeriatı getireceğini iddia eden Boko Haram garip bir şekilde camilere de saldırmaya başlamıştır. Örgüt camilere birçok eylem düzenlemiştir. Bunlardan biri 2013’te Borno’da bir camiye ikindi namazı sırasında silahlı eylemde bulunan örgüt üyeleri, 44 kişiyi öldürmüştür (Yaylar, 2016: 37). Diğeri ise 2014 yılında Yobe eyaletinde gerçekleşmiştir. İntihar bombacısının gerçekleştirdiği eylemde Muharrem ayını gelişini müjdeleyen 15 Şii öldürülmüştür. Örgütün Müslüman olmasına rağmen bu insanları öldürmesine sebep olarak iki şey öne çıkmıştır. Bunlardan ilki kendilerini ele verenlerin cemaatin içinde yer alması, ikincisi ise imamın Boko Haram karşıtı vaazlar vermesi sebebiyle cemaati cezalandırmak için bunu yapmışlardır (Yaylar, 2016: 37).

2014 yılında, diğer birçok saldırının yanı sıra, Boko Haram küresel topluluğun dikkatini çeken büyük bir saldırı gerçekleştirmiştir. 14 Nisan 2014’te birçok Boko Haram

51

örgüt üyesi, final sınavlarına hazırlanan kız öğrencilerle dolu bir yurdu işgal etmesiyle başlamıştır. Örgüt kızları kaçırıp gecenin karanlığında kamyonetlerin arkasına gizlice sokmuştur. Bölgedeki Boko Haram faaliyetleri nedeniyle aslında Borno eyaletindeki birçok ortaokul geçici olarak kapatılmıştı. Bu yüzden tek operasyon Chibok Hükümeti Kız Ortaokulu’na yapılmıştı. Bu nedenle Borno'daki okullardan öğrenciler final sınavları için Chibok’taki ortaokula katılmak zorunda kaldılar. Okulun yurdu, final sınavlarına hazırlanan 200’den fazla kız öğrenci ile doluydu (Ploch Blanchard, 2014: 149). Kaçırma eylemi tam olarak, Chibok kasabasında sayıca fazla güvenlik görevlisi arasına karışan yaklaşık 200’den fazla silahlı Boko Haram örgüt üyesi tarafından gerçekleştirilmiştir. Yurttan silah sesleri duyulmaya başlayınca üniforma giyen silahlı bir örgüt üyesi, polis memuru olduğunu iddia etmiş ve kızlara sakinleşmelerini söylemiştir. Onları dışarı çıkardıktan sonra kızlar onun terörist grubun bir üyesi olduğunu fark etmişler ve yatakhanede bulunan 300'den fazla kızdan, yaklaşık 57’si kaçmayı başarmıştır. Ancak, geriye kalan 276 kız öğrenci ise grup tarafından kaçırılıp Sambisa ormanındaki üslerine götürülmüşlerdir (Faul, 2014: 1). Nijerya askerleri saldırıdan birkaç saat önce gelmiş olsaydı, saldırı önlenebilirdi. Chibok'ta yurdu koruyan sadece 15 askeri vardı ve en yakın askeri üs bir saatlik sürüş mesafesindeydi. Ne yazık ki, 15 asker kızların kaçırılmasını engellemeye yetmemiştir. Saldırıdan bir ay sonra, Boko Haram bir video yayınlamış ve Şekau kızları bir miktar para karşılığında köle olarak verdiğini söylemiştir. Örgütten kaçmayı başaran bazı kızların anlattıklarına göre ise, geri kalan kız çocuklarının kimisinin örgüt üyeleriyle evlendirildiği kimisinin de işkence yapılıp öldürüldüğü söylenmiştir (Ploch Blanchard, 2014: 150). Kaçırılan kız çocukları dünya kamuoyunda büyük bir tepkiye neden olmuştur. Kız çocukları ile ilgili yürüyüşler yapılmış pankartlar asılmıştır. ABD Başkanının eşi Michelle Obama gibi önemli isimler kızlarımızı geri getirin (#BringBackOurGirls) adlı sosyal medyada seslerini duyuracak bir süreç başlatmışlardır. Ancak konu tam olarak bir türlü çözümlenememiştir (Ploch Blanchard, 2014: 150). Örgüt artık eylemlerini küresel bir boyuta taşımıştır. Ayrıca bu olay, Boko Haram'ın kaçırma eylemine ilk kez başvurmadığı ve kesinlikle son kez olmadığının da aslında bir göstergesi olmuştur. Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi’de 22 Mayıs 2014’te BM’nin Abuja’daki binasının Boko Haram tarafından saldırıya uğraması ardından kız öğrencilerin kaçırılmasıyla birlikte, Boko Haram’ı hedeflenen mali bölümlere ve silah ambargosuna maruz kalan kişi ve kuruluşların yaptırım listesine eklemiştir (Norbert, 2019: 85).

52

Ekim 2014’te Nijerya Federal Devlet’i Boko Haram’ı bir orta yol bulma konusunda çağrı yapmış ancak Boko Haram lideri Şekau yayınladığı video ile asla adım atmayacaklarını ve kimseyle anlaşmayacaklarını açıklamıştır (Özer, 2018: 40). 10 Kasım 2014'te yaşanan olayda ise, öğrenci olarak gizlenmiş bir intihar bombacısının kendisini Potiskum şehrindeki erkek yatılı okulunda patlatması ve bunun sonucunda yaklaşık 50 öğrenciyi öldürmüştür (Cook, 2014: 12). Yaşanan bu kötü olay sonucunda okullar tatil edilmiş, örgütle ile mücadele edemediği için hükümet suçlanmıştır. Örgüt bu eylemleri aslında eski başkan Jonathan’ın tekrar seçilmemesi ve yeniden başa gelmemesi için yaptığı düşünülmüştür. Saldırıları bu nedenle gerçekleştirdiği iddiası, başkanın olayın ertesi günü yaptığı şaşırtıcı açıklamayla daha da dikkat çekici hale gelmiştir. Eski Başkan Jonathan 11 Kasımda “Tanrı’nın yüzüne bakıp aileme danıştıktan sonra ülke çapındaki halkımın da çağrısına uyarak yeniden aday olmaya karar verdim” demiş ve bu tavrı ana muhalefet partisi sözcüsü tarafından ahlaksızlık olarak nitelendirilmiştir. Çünkü başkan, Boko Haram ile ilgili sorunu çözememişken, bu saldırının yaşandığı günün ertesi sabahı tekrar adaylığını açıklamış olması hayret verici bir olay olmuştur (Yaylar, 2016: 38).

Örgütün en korkutucu saldırılarından biri ise 29 Kasım 2014'te Kano Ulu Camii'nin bombalanması olmuştur. İntihar bombacısı Cuma namazının ortasında camiye bir araba sürdükten sonra, dışarıdaki silahlı örgüt üyeleri de ibadet edenlere saldırmıştır. Alan yangın yerine dönmüştür. Toplam ölü sayısı hakkında net bir şey söylenmese de, en az 120 kişinin hayatını kaybettiği tespit edilmiştir (Cook, 2014: 14).

Bu eylemlerde, sadece Ocak-Şubat 2014’de İnsan Hakları İzleme Örgütü tarafından yaklaşık 700 kişinin, yine bu yıl içinde diğer aylarda ise Uluslararası Af Örgütü tarafından yaklaşık 5.000 kişinin Boko Haram tarafından öldürüldüğü öne sürülmüştür. İnsani Yardım Koordinasyon Ofisine göre 650.000 kişi evlerini kaçarken, 10.000 Nijeryalı 2014 yılının Ağustos ayında Nijer’e mülteci olarak göç etmiştir. 2014 yılında Kaduna’da 80, Kano’da 60, Jos’da 120, Abuja’da 40 kadın Boko Haram üyeleri tarafından kaçırılmıştır (Zakari Windi, 2017: 57). 2014 Aralık ayında ise örgüt Nijerya Hava Kuvvetleri’nin savaş uçağını düşürmüş ve pilotlardan birinin vahşice kafasını kesmiştir (Bauer, 2019: 128).

Nijerya Müşterek Görev Gücü (JTF), tek başına çalışarak Boko Haram faaliyetlerini engelleyemedi, bazen JTF masum sivillere ateş açmak gibi büyük hatalar

53

yapmıştır. Çokuluslu Ortak Görev Gücü (MNJTF) olarak bilinen formasyon ise 1998 yılında Çad, Kamerun ve Nijer sınırlarını ele geçiren örgüt üyeleriyle savaşmak amacıyla kurulmuştu. MNJTF bu nedenle Nijerya ile birlikte bu ülkelerden oluşuyor. 3 Ocak 2015’te, katliam başlamadan önce, Boko Haram üyeleri önce Baga dışındaki MNJTF karargahına saldırmış ardınsan askeri üsleri ele geçirdikten sonra militanlar, Baga ve yakın kasabalardaki saldırılarına devam etmişlerdir. 10.000 kişiyi barındıran toplam alan