• Sonuç bulunamadı

Eğitim ve öğretimin düzenli ve sistemli hale gelmesiyle yüzyıllardır ailelerin en önemli desteği olan okul, ailelerin bilgi ve becerileri kazanmaları için çocuklarını gönderdikleri bir yer haline gelmiştir. Aileler okula gönderdikleri çocuklarının, başarıları ve gelişimleriyle yakından ilgilenmişlerdir. Günümüzde bilginin, geçmiş çağlara göre hızının arttığını ama aynı zamanda bilgiye ulaşmanın daha kolay olduğu bir zamanda yaşıyor olsak da okulların önemi artarak devam etmektedir. Toplumsal uyum sadece zihinsel işlevlerle sınırlı değildir. Bireyin, sözel iletişim becerileri, çevresindeki insanlarla uyumu, duygularını, düşüncelerini tanıma ve onları kontrol edebilme, bedenini kullanmadaki yeterlilikleri de zihinsel faaliyetler kadar önemlidir. Bütün bunlar dikkate alındığında ilk düzenli eğitim olan ilköğretimin, çocuğun geleceği açısından ne denli önemli olduğunu göstermektedir. İlköğretim birinci

sınıfta çocuk için en önemli mesele okuma- yazmayı öğrenme sürecidir. Okul ve sınıf ortamına uyum sağlayabilmeleri için daha fazla anlayışa ve yardıma ihtiyaç duymaktadır. Yapılan araştırmalar, ilköğretimin sonraki eğitim dönemlerinin temelini oluşturmada çok önemli etkisine değinirken, ilköğretimde başarılı ve mutlu olmanın da okul öncesi dönemdeki yaşantılarıyla ilgili olduğu bilinmektedir. Altı- yedi yaşlarına gelen bir çocuğun artık yaşamının birçoğunu geçireceği farklı bir ortama girmesi ve buraya uyum sağlamasıyla karşılaşmaktadır. Bazı çocuklar bu süreci daha kolay atlatırken bazı çocuklar için bu süreç daha zor atlatılmaktadır (Oktay, 2007, s.265-266-267).

Günümüzde her ne kadar okulların varlığının önemi daha da çok belirgin olsa da geleneksel öğretim yöntemleri bilgiye ulaşmak, bilgiyi kullanmak ve içselleştirmek için yeterli değildir. Geçmişten günümüzde artış gösteren göç oranları toplumsal yaşam alanlarında farklılık göstermenin yanı sıra eğitim öğretimde etnik, dilsel ve akademik olarak da farklılıklar göstermektedir. Göç oranlarındaki artışlar kentsel kalabalıklar okullardaki sınıf ve öğrenci sayılarındaki artışı da öne çıkarmaktadır. Öğrenci sayılarındaki artış, kalabalık sınıf ortamları, etnik çeşitlilik, dilsel farklılık ve akademik çeşitlilik birçok zorluklara dikkat çekmektedir. Öğrencilerin ihtiyaçlarını karşılamada çoğu öğretmeni zorlamaktadır. Birçok öğretmen bunu göz ardı etmekte ve sadece anlatmakla mükellef olduğu konuyu anlatıp günü, haftayı ve hatta yılı bitirmektedir fakat sonunda ortalamanın altında ve ortalamanın üstünde olan çocukların ihtiyaçları ve gereksinimleri karşılanmamış olmaktadır ve bu öğrencilere “kötü veya öğrenme güçlüğü çekiyor” etiketi kalmaktadır. Farklı talimat yöntemleri ile bu problemlere önemli oranda çözüm getirilebilir. Peki, 21. yüzyılda devlet okullarında görev yapan öğretmenlere bu zor ve önemli görevlerinde nasıl yardımcı olunmalıdır? Bu umut verici yaklaşım ise çocukların birbirlerinin öğrenmesini desteklemesini ve birlikte çalışmalarını sağlayan akran aracılı talimat yöntemidir (Fuchs & Fuchs, 2005). Sınıfta akran desteği engelli ve engelsiz öğrencilerin akademik başarılarını arttırmak üzere çeşitli konu ve sınıflarda etkinliği kanıtlanmış bir akran aracılı öğretim stratejisidir. Sınıfta akran desteği programlarında sınıftaki tüm öğrenciler öğretici öğrenen ikilileri halinde beraber çalışır (Kamps, Barbetta, Leonard, & Delquadri, 1994). Çocuklarda üç yaşından itibaren, çocuğun dil gelişimi sonucu, yakın aile çevresi dışındaki insanlarla da iletişim kurabilmesi ve anaokulu ile birlikte arkadaş çevresinin genişlemesi, çocuğun sosyal ilişkilerini büyük ölçüde

etkiler. Küçük yaşlarda anne ve baba tek önemli bireylerken, okulun başlaması ile arkadaşlar da çocuk için önemli unsurlara dönüşür. İşte çocukluk evresi, anne ve baba ilişkilerinin çocuğun kişilik gelişimi ve okul başarısında önemli etkileri olduğu, arkadaş etkileşimlerinin de çocuğun okul hayatı ve gelecekteki uyumunu etkilediği bir devredir (Hortaçsu, 1991 s.63). Çocuklar erken çocukluk evresinde akranları ile ilk kez bir araya gelmesinden itibaren yaşamı boyunca süren etkileşimleri için, sağlıklı akran ilişkileri teşvik edilmelidir (Erwin, 1993; Johnson ve ark. akt., Gülay, 2012). Erken çocukluk dönemi akran ilişkilerinde oluşan sorunlar psikolojik sağlık ve sosyal-duygusal denge (Campbell’den akt., Gülay, 2012), mizaç ve akran tutumları erken çocukluk döneminde gelişir ve yıllar sonra çocuğun yaşamını etkilemektedir. Okul çevresi de, uygun toplumsal davranış türlerinin kazandırılabileceği bir sosyal ortamdır. Okul temelli oluşturulan sosyal beceri uygulamaları, öğrencilerin risk davranışlarını azaltır dolayısıyla sosyal becerilerini ve akademik performanslarını artırmaktadır (Gülay, 2012). Bu programlar risk unsurları olan madde kullanımını ve zorbalığı da önlerler (Fox ve Boulton, 2003; Farrer’den akt., Tagay, Baydan & Acar, 2010). Sosyal becerilerin geliştirilmesi, öğrencilerin güçlü ve verimli akran ilişkileri kurmasına, okul başarılarının artmasına katkı sağlar, aile bireyleri ve akranları ile sağlıklı ilişkiler geliştirmesini destekler. Bunun yanında sosyal beceri uygulamaları bireyin işveren, çalışan gibi bir toplum üyesi olarak başarılı yetişkin rollerini kavramasına yardımcı olabilir (Christine ve Smith’den akt., Tagay, Baydan & Acar, 2010).

Gülay (2012) yaptığı çalışma sonucunda 5-6 yaş çocukların mizaç özelliklerinin akran ilişkilerini ne ölçüde etkileyebileceğini ortaya koymuştur. Bu nedenle, öğretmenler, araştırmacılar ve ebeveynlerin akran ilişkileri hususunda gerekli donanıma sahip olmaları gerekmektedir. Öğretmenler, öğrencilerinin mizaç yapılarını bilmeli ve akran ilişkilerini yakından gözlemlemelidir. Bu konuda bilgi sahibi olan öğretmen akran öğretimini sınıf içinde daha etkin bir şekilde kullanmaktadır. Akran ilişkileri yaşamın her devresinde önemini sürdürmekle birlikte, kişilerin arkadaşlık ilişkilerine yükledikleri anlamlar yaşla birlikte şekillenmektedir (Hartup ve Stevens, 1999; Goede, Branje, Delsing ve Meeus’dan akt. Daşcı, 2015). Bir yaşındaki bebekler bir araya geldiklerinde kısa da olsa karşılıklı ilişki kurma isteği görülür. İki yaşında ilişkiler daha karmaşık ve farklılık gösteren bir durumdadır (Dinç’ten akt., Uysal, 2009). Üç yaşındaki bir çocuk

akranlarıyla ilişki kurarken kendine özgü ve kalıcı metotlar geliştirmektedir. Bazı çocukların kurdukları arkadaş ilişkilerinde; tartışma, bağırma, vurma, itme, ağlama ve karşı çıkış gibi olumsuz tavırlar gözlenebilirken, bazı çocuklarda ise, eşyalarını paylaşma, arkadaşlarına sürpriz yapma, etkinlikleri beraber yapma, beraber oyun oynama, sevgisini gösterme gibi olumlu sosyal davranışlar mevcuttur (Çağdaş ve Seçer’den akt., Özmen 2013). Çocuklar 3-4 yaşlarından itibaren diğerleriyle amaçlı olarak iletişim kurmaya başlamaktadır (Uysal, 2009). 4-6 yaşlarında, çocukların birbirlerinin hareketlerini taklit ettikleri, oyuncaklarını paylaştıkları ve değiştikleri, oyunu kurallarına uygun olarak beraber oynadıkları gözlenmektedir (Ülgen ve Fidan’dan akt., Özmen, 2013). Okul öncesi ve birinci sınıflar için uygulanan akran öğretimi programları oldukça sistemli şeklide yürütülmektedir. İkinci sınıflarda bu programın uygulama sürecinde öğrencilerin yeteneklerini ortaya çıkarmak için daha az zamana gereksinim duyulmaktadır. Aynı şekilde üçüncü sınıflarda uygulandığında daha hızlı şekilde toparlanabilmektedirler. 6-12 yaşları arasında ise sosyalleşmenin bir ucunda becerikli ve çalışkan olma diğer ucunda ise aşağılık duygusu vardır (Oruç, 2008). Bu değişimlerde şüphesiz bireylerin bulundukları yaşam evrelerine özgü gelişim görevleri ve yine bu evrelerde karşılaştıkları farklı sıkıntılar etkili olmaktadır (Daşcı, 2015).

Bilindiği gibi, ilkokul dönemi arkadaşlıklarının kurulduğu, insanın yaşamında önemli bir yere sahip olan arkadaşlık kavramının geliştiği bir dönemdir. Daha önceki yıllarda, bir arada bulunmak, fiziksel yakınlık ve benzerlikle betimlenen arkadaşlık kavramında, ilkokul yılları ile birlikte gelişmeler görülür. Yardımlaşma, paylaşma ve yakınlığın önemi artar (Selman, 1980’dan akt., Hortaçsu, 1991, s.72-80). İlkokul çağındaki çocuk ilişkilerine genel olarak bakıldığında bu dönemde anne-çocuk ilişkisinin öneminin sürdüğü ve çocuğun okuldaki dersleri ve arkadaş ilişkilerindeki başarısını etkilediği gözlenmiştir. Arkadaşlık ilişkileri anlamlı ölçüde önem kazanmış ve çocuğun ilerideki yaşamında uyum ve ruh sağlığına dönük tahminlerde bulunmak için önemli bir ölçüt olmuştur (Hortaçsu, 1991, s.72-80). İlkokul dönemi, öğrencilerin gruplara katılma dönemidir. Bir ilkokul öğrencisinin akran ya da oyun gruplarından birine dahil olması hem çocuk için bir ihtiyaç hem de sosyalleşmesi adına bir gerekliliktir. Bu doğal süreç öğretmenler açısından eğitimde değerlendirilmesi gereken bir fırsattır (Demirel, 2013). Sınıfta akran desteği bileşenleri arasında öğretici-öğrenici rolleri, yazılı ve sözlü becerilerin çalışılması

(Örn. Sesli okuma, yazma, kelimelerin yazımı, matematik bilgilerinin söyleme) doğru cevaplar için övgü ve ödül ve kazana takımların duyurulması bulunur. Sınıfta akran desteği ve diğer öğretim stratejileri (Örn. Farklı yaş gruplarıyla öğretim) düzenli sınıf ortamlarında engelli ve engelsiz öğrencilerle kullanılmıştır ve bu stratejilerin akademik başarı üzerinde olumlu etkileri olduğu görülmüştür (Kamps, Barbetta, Leonard, & Delquadri, 1994) .

Akran destekli öğretim örneğin 3. ve 4. Sınıflara yazım kurallarını (Delquadri, Greenwood, Stretton, & Hall, 1983; Maheady & Harper, 1987; Mallette, Harper, Maheady, & Dempsey’den akt., Kamps, Barbetta, Leonard, & Delquadri, 1994) ; sınıfta kalma riski olan öğrencilerde okuma, matematik ve yazım kurallarını (Greenwood et al., 1984, 1987; Kohler &Greenwood’dan akt., Kamps, Barbetta, Leonard, & Delquadri, 1994) ve ortaokul öğrencilerine sosyal bilimler dersini öğretmek için kullanılmıştır (Maheady, Harper, & Sacca, 1988’den akt., Kamps, Barbetta, Leonard, & Delquadri, 1994). Çatışma durumlarını çözmeye yönelik akran eğitim programlarını inceleyen araştırmalar, özellikle ilköğretim 2. kademe ve ortaöğretim olmak üzere bütün okulu içine alan arabuluculuk eğitiminin, ilköğretim okullarında uygulanmasının daha verimli olacağı düşünülmektedir (Koruklu’dan akt., Kasık, 2012). Davranış değişikliklerini amaçlayan programlarının, ilköğretim öğrencilerinde, lise öğrencilerine göre daha etkili olduğu, sonraki yıllarda davranışların değişmeye daha dirençli olabileceği düşünülmekte ve bu sebeple şiddet içerikli davranışları önleyici psikolojik danışma ve rehberlik anlayışı doğrultusunda öğretimin ilk yıllarından itibaren öğrencilere yapıcı çatışma çözme stratejilerini öğretmenin önemli olduğu belirtilmektedir (Çoban’dan akt., Kasık, 2012).

1989 yılında Vanderbılt Üniversitesi araştırma grubu Metro Nashvılle Devlet Okulları ile anlaşma yaparak araştırmalarına başlamışlardır. 2. ve 6. Sınıf öğrencilerini hedef alan araştırma okuma, okuduğunu anlama ve matematik alanlarında akran destekli öğrenme stratejilerini geliştirmek üstü kapalı olaraktan da aslında gerçek amaç öğrencilerin daha geniş bir yelpazede akademik ihtiyaçlarını karşılamak için öğretmenlerin kapasitelerini güçlendirmektir. Araştırmanın uygulaması ise; 45 dakikalık dersler 60 dakikaya çıkarılır, akıcı okuma ve okuduğunu anlama performansı kuvvetli olan öğrenciler saptanır ve performansı düşük olan öğrenciler ile 2’li gruplar oluşturulur. Gruplara birer metin verilir ve önce iyi seviyede olan öğrencinin okumasını ve okuduğunu anlatması istenir sonrada diğer

öğrencinin aynı uygulamayı yapması söylenir, her etkinlik için aynı uygulama yapılır ve her çalışma sonrasında gruplara puanlar verilir. Puanlama kartları çocuklar tarafından takip edilir ve puan kartlarındaki rakamlar ortak çaba ve başarıyı temsil eder, her haftanın sonunda toplanan puanlardan en yüksek puan alan grup birinci seçilir. Her 4 haftada bir öğretmen yeni çift eşleştirmesi yapar ve gruplar değişir böylece yüksek motivasyon oluşturulur ve rekabetçi ve kooperatif yapıları birleştirilmiş olur (Fuchs & Fuchs, 2005).

Akran eğitimi okul öncesinden itibaren tüm eğitim-öğretim evrelerinde uygulanabilir bir eğitim yöntemidir. Öğrenciler, ilgilendikleri ve önemli gördükleri şeyleri öğrenmeye isteklidir. Bu sebeple sınıf içinde uygulanan etkinliklerde öğrencilerin pasif durumda oldukları geleneksel öğretim metotları yerine, öğrenciyi aktifleştiren yeni yöntemleri kullanmak gerekir (Demirel, 2013). Yapılan yurt içi ve yurt dışı araştırmalardan çıkan sonuçlar akran eğitiminin ne kadar önemli olduğunu göstermektedir.