• Sonuç bulunamadı

Suzuki ve ark., (1993), Pamuk yaprak biti (Aphis gossypii Glover) naptil-1- asetatın substrat olarak verildiği çalışmada karboksilesteraz aktivitesinin klonlar ve organofosfor insektisit dirençliliği arasında yakın bir korelasyonun olduğunu bildirmişlerdir. Karbokssil esteraz ektivitesi % 90 oranında çözeltide ayrımı yapılmıştır. Hem hassas hem dirençli klonlara ait çözeltinin fenikstroksona karşı sınırlı hidrolitik aktivitesi gözlenmiştir, aksine dirençli klonlarda oransal karboksil esteraz aktivitesi belirgin olarak gösterilmiştir. Karboksilesteraz aktivitesi ve fenitrokson ayrımı aktivitesi 2-fenoksi-4H-1,3,2-benzodioksafosforin 2-oksit (K-2) ile inhibe edilerek belirlenmiştir. Fakat S,S,S-tributil fosfortritioat (DEF) ve iprobenfos (IBP, Kitazin P) ile belirlenememiştir. Bu üç esteraz inhibitörü arasında yalnızca K-2 fenitrotionun toksisitesi üzerinde sinerjitik etkisi göstermiştir. Ayrıca fenitrokson aktivitesi ayrımı aşırı naptil-1- asetat tarafından belirgin olarak azalmıştır. Bu sonuçlar üzerinden A. gossypii karboksilesteraz aktivitesinin bir ayrım proteini olarak fenitrothion dirençliliğinde rol aldığı belirlenmiştir.

Delorme ve ark., (1997), Güney Fransa’dan dirençli bir A.gossypii türü birkaç insektisite karşı hassas klonlara göre özellikle de primicarpa karşı dirençli olduğu belirlenmiştir. Dirençlilik düzeyi biyolojik testlerle belirlenmiş olup primicarpa karşı yüksek dirençlilik faktörü (1350) belirlenmiştir. Direnç öncelikle antikolinesteraz inhibitörü mekanizması ile sınırlandırılmıştır. Sinerjitik kullanımı (DEF ve PB) tercih edilmiş olup detoksifikasyona dayalı dirençlilik mekanizması üzerinde küçük etki yaptığı, aralarında AChE nin I50 değeri ve ki değerleri arasında yakından bir ilişki olduğu invivo biyoanaliz verileriyle gösterilmiştir. İki tür arasında esteraz aktivitesi 27,7 kat dirençli türde daha fazla olduğu gözlemlenmiştir. Esteraz aktivitesi poliakrilamid jel elektroforezinde farklı bantlarda S ve R türleri olarak gösterilmiş ve primicarpe karşı iki izozimin S türünde daha hassas olduğu bununla birlikte invitro olarak primicarpın (14C) parçalanmadığı gözlemlenmiştir.

Han ve ark., (1998), organofosfat ve karbamat insektisitlerine karşı spesifik olmayan elektroforetik mobil esteraz aktivitesi ve asetilkolinesteraz (AChE) hassaslığı dünya çapında 21 tür ya da A.gossypii klonlarında belirlenmiştir.

Dirençlilikle alakalı bantları demeton-S-metil primicarp ve permetrine karşı biyoanaliz diagnostik doz çalışmasıyla yakından alakalıdır. Sonuçlar önceki çalışmalarda olduğu gibi AChE’ye ait iki mutant formun olduğunu göstermiştir.

Bunu primicarplere olan hasaslık ve insektisitlere karşı birincil dirençlilik mekanizması göstermiştir. Mutant AChE enzimlerinden biri demeton-S-metil’e karşı girençlilik göstermiştir. Aksine spesifik olmayan esteraz aktivitesinin yüksek ya da ortalama seviyesi ile dirençlilik göstermiştir. Permetrin dirençliliği ve kantitatif yada kalitatif değişimler arasındaki korelasyonun eksikliği estreaslarda karakterize edilmemiş bir ayrım oluşturmuştur. Piretroit dirençliliği mekanizması hedef proteindeki bu pestisitlerin hasaslık düzeyine bağlıdır.

Villatte ve ark., (1999), Pamuk yaprak biti A.gossypii Glover., dünya çapında primicarplere dirençlilik gösteren pek çok popülasyonu mevcuttur. Bu direnç ana olarak asetilkolinesterazın modifikasyonundan kaynaklanır. Güney Fransadan toplanıp analiz edilen türlerin, 14 karbamat ve organofosfat insektisitin hidrolizi asetilkolinesteraz tarafından değiştiriliği analiz edilmiştir. Modifiye olmuş enzimler primicarplara karşı direnç sağlar ayrıca bendiocarplara karşıda direnç sağlar. Biyoanalizler göstermiştir ki dirençli türler bendiocarplara karşı da hafif miktarda direnç göstermiştir. Bu direnç mekanizması laboratuvar ortamında test edilmiş olup % 50 primicarp % 50 hassas afidler karıştırılarak deneme kurulmuş ve bendiocarp ile tekrarlanmıştır. Bu popülasyondaki dirençli bireylerin frekansı gösterilmiş ve ilaçlanmamış grupla karşılaştırılmıştır. Etkenler bendiocarp bireylerin dirençliliğini artırmış fakat dirençli türler hassaslara göre daha yüksek direnç göstermiş olup bu seleksiyon popülasyonun geri dönüşüne izin vermemiştir.

Bu bilgiler bu stratejinin açık alanlarda daha yüksek antiresistans özelliklere sahip olmasının gerektiğini göstermiştir.

Herron ve ark., (2001) Pamuk yaprak biti A. gossypii transgenik pamuklarda bazı direnç problemlerine neden olmaktadır. Çünkü transgenik pamuklarda Helicoverpa spp., gibi zararlılara karşı pestisit kullanımının azaltılması afidlerinde kontrolünü azaltmıştır. Ek olarak geleneksel pamuk yetiştiriciliğinde kullanılan organofosfatların artan sayısını neden olarak gösterilebilir. İlk adım olarak pamuk afidlerinde direnç çalışmak için ilaçlanmamış bölgelerden toplanmış türler 21 farklı insektisite laboratuvar ortamında test edilmiş ve dirençliliği izlemek için veriler oluşturulmuştur. LC99.9 hassas türler rastgele olarak farklı konsantrasyonlarda direnci belirlemek için New South Wales bölgesi pamuk yetiştirilen alanlarda toplanan 3 populasyon test edilmiştir. Diğer çalışmalardan farklı olarak sonuçlar Avustralya yaprak biti endosülfan ve piretiroitlere karşı dirençli fakat karbamat ve organofosftlara karşı dirençli bulunmamıştır.

Nauen ve Elbert, (2003), 2001 yılında farklı Avrupa ülkelerinden 18 populasyon Myzus persicae Sulzer ve 6 populasyon Aphis gossypii Glover türlerinden toplanmışlar ve imidaclorpid (neonicotinoid), cyfluthrin (sınıfı:

pyrethroid), pirimicarb (carbamate), methamidophos ve oxydemeton-methyl (organophosphates) insektisitlerine karşı bioasay çalışmalarıyla farklı düzeylerde dirençlilik düzeylerinin olduğunu bildirmişlerdir.

Wang ve ark., (2007), Çin’in Shandong bölgesinden 1985, 1999 ve 2004 yıllarında pamuk tarımı yapılan dört farklı bölgeden ve pamuk tarımının hiç yapılmadığı bir bölgeden Aphis gossypii Glover populasyonları topladıklarını bildirmişlerdir. Toplanan bu popülasyonlara fenvalerate, omethoate, imidacloprid, acetamiprid, carbosulfan ve endosulfan insektisitleriyle pamuk bitkisi üzerinde bioasay denemeleri kurduklarını bildirmişlerdir. Bu denemeler sonucunda 2004 yılında imidacloprid ve acetamipride karşı dirençlilik düzeylerini hassasa oranla sırasıyla 17 kat ve 97 kat olduğunu bildirmişlerdir.

Velioğlu ve ark., (2008), Akdeniz Bölgesi pamuk ekili alanlarından toplanan değişik Aphis gossypii populasyonlarında, insektisitlere direnç ile ilişkili olabilen mekanizmaların biyokimyasal yöntemlerle incelenmesi amacıyla

2000-2003 yılları arasında yürütülmüştür. Denemelerde, Adana’nın dört pamuk alanı ile Antalya’dan toplanan Aphis gossypii populasyonları ve yurtdışından getirtilen standart populasyonlar kullanılmıştır. Direnç ile ilişkili olabilen toplam esteraz aktivitesi kinetik mikroplate assay yöntemi kullanılarak belirlenmiştir.

Populasyonların esteraz bant dizilişleri poliakrilamid jel elektroforez (PAGE) yöntemi kullanılarak incelenmiştir. Bunlara ilaveten, asetilkolinesteraz (AChE) duyarsızlaşması sonucunda ortaya çıkan insektisitlere direnç durumu mikroplate assay yöntemi kullanılarak araştırılmıştır. Yapılan çalışmalar, toplanan populasyonlardan dördünün yüksek düzeyde esteraz aktivitesine sahip olduğunu göstermiştir. Elektroforez ile ülkemiz populasyonlarının esteraz bant dizilişleri belirlenmiş olup, bu populasyonların dirençli 1081K populasyonu ile benzer bant dizilişinde olduğu tespit edilmiştir. Modifiye AChE çalışmasında, inhibitör olarak pirimicarb ile demeton-S-metil kullanılarak populasyonların hedef alan duyarlılıkları incelenmiştir. Populasyonların pirimicarb ve demeton-S-metil’e değişen oranlarda duyarsız asetilkolinesteraz aktivitesi sergiledikleri belirlenmiştir.

McLoon ve Herron, (2009), A. gossypii pamuk yaprakbiti Avustralya pamuk alanlarında karbamat ve primicarp ve organofosfatlı insektisitlere karşı kolayca dirençlilik gösteren başlıca sekonder zararlıdır. Avustralya alanlarında A.

gossypii türleri primicarp dirençlilğini test etmek için PCR ve ardından Kesim Enzimleri Yöntemi (REA) dirençlilikten sorumlu S431F olarak bilinen AceI polimormizmini tanımlamak için kullanılmıştır. 33 bölgeden ardı ardına iki sezonda toplanan örnekler kullanılmıştır. PCR AceI genine yönelik geliştirilmiştir.

Bu PCR REA metodu A. gossypii deki rutin primicarp direncini göstermek için potansiyel olup moleküler yöntemler 48 saatte ve 4-8 haftalık biyoanaliz yöntemine kıyasla daha hızlıdır.

Herron ve Wilson, (2011), A. gossypii Avustralya pamuk alanlarında son zamanlarda neonikotinid insektisitlerine karşı dirençlilikte önemli rol oynayıp, yapraktan ve tohumdan ilaçlama ile mücadele edilmeye çalışılmaktadır. Bu çalışmada Avustralya pamuk alanlarında ilk kez üç neonikotinoide (acetamiprid,

clothianidin ve thiamethoxam) dirençli A.gossypii’nin tanımlayıcı ayırıcı konsantrasyon metodlarını ortaya koymuştur. Uygun full log doz probit analizi ayırıcı dozu acetamiprid, clothianidin ve thiametoxam dirençliliği 6.4-, 10- ve 22- kat oranındadır. Laboratuvar baskısıyla acetamiprid direnci belirgin derecede 22 kat artmıştır, fakat clothianidin ve thiametoxama değinmemiştir. Açık olarak neonikotinoid dirençliliğinde yavaş ve emin adımlarla bir artış söz konusudur.

Etkili metot olarak tohumların çok kalıcı neonikotinoidle kaplanması ve ek olarak organofosfat ve karbamat kökenli ürünler kullanılması ve neoniotinoidli yaprak ilaçlamasının sınırlandırılması gerektiğini önermişlerdir.

Shi ve ark., (2012), neonikotinoid insektisitler imidaclorpit gibi, nikotinik asetilkolin resptörleri üzerinde selektifdir. Yaygın olarak zararlı kontrolünde kullanılırlar. Diğer sınıf insektisitler gibi neonikotinoid insektisitlere direnç de önemli bir problem olup Asya’nın birçok yerinde önemli bir zararlı olan birkaç pamuk yaprak biti Aphis gossypii Glover üzerinde tanımlanmıştır. 66,49 kat imidaclorpit dirençli A. gossypii türü çalışmada 60 generasyon kullanılmıştır.

cDNA analizi sekansı nikotinik asetilkolin reseptörü nAChR α1, α2, α3, α4-1, α4-2, β1 alt üniteleri ve fonksiyonel esktraselüler bölge (loopA transmembrane domain) nikotinik asetilkolin reseptör α5 alt birimi dirençli bölgesinde bir nokta mutasyonu olan arjininden threonine (R81T) geçiş gözlemlenmiştir. Bu mutasyon nAChRs in neonikotinoid bağlanmasında anahtar bir belirteç olduğu düşünülmüştür. Ve bu aminoasit değişimi neonikotinoidlerin hassaslığını azaltmış olup omurgalı nAChRs i gibi karakter göstermiştir. Bu sonuçla pamuk yaprakbiti nokta mutasyonu (R81T) imidaclorpide karşı ortaya konmuştur.

Koo ve ark., (2014), A.gossypii'nin dünya çapında yaygın polifag bir zararlı olduğunu belirtmişlerdir. Çalışmalarında tarım yapılan bir alandan topladıkları A.gossypii lere karşı 12 farklı (6 neonicotinoid, 3 pyrethroid ve diğer gruplar) denemesi kurarak dirençlilik düzeylerini incelemişlerdir. Çalışmalar sonucunda aşırı düzeyde özellikle neonicotinoidlere karşı direnç gözlemlemişlerdir.

Neonicotinoidlerden özellikle acetamiprid, clothianidin, thiacloprid ve

imidacloprid üzerinde yoğun bir dirençlilik düzeyinin olduğunu bildirmişlerdir.

Dirençliliğin ortaya çıkışında detoksifiye enzimlerinden cytochrome P450, esterase ve glutathione S-transferase enzimlerinin etkinliğini ortaya koymuşlardır.

Ayrıca nicotinic acetylcholine receptor (nAChR) beta1 alt ünitesi loop D bölgesinde bir nokta mutasyonuna rastladıklarını bildirmişlerdir.

Zhan ve ark.,(2015), Çalışmalarında 2013 ve 2014 yıllarında Çin’in Shandong bölgesinde yaygın olarak yapılan Bt’li pamuklarda pamukların gölgede yaygın olan zararlılara karşı çok etkin bir mücadele etkisini gösteremediği bu nedenle tohum atma aşamalarında clothianidin ve nitenpyram’in granüler formülasyonunun etkinliğini denemişlerdir. Çalışma sonucunda A. gossypii (Glover) ve Apolygus lucorum (Meyer-Dür) Clothianidin’in (3.6 kg/ha) dikimden sonra 115 gün boyunca etkinliğini sürdürdüğünü bildirmişlerdir. Ayrıca Frankliniella intonsa (Trybom) ve Bemisia tabaci (Gennadius) popülasyon yoğunluklarında da azalma gösterdiğini kaydetmişlerdir.

Seyedebrahimi ve ark., (2015), Son yıllarda insektisitlerin özellikle de imidaclorpid uygulamalarının A. gossypii’ye karşı başarısız olduğu bildirmişlerdir.

Yaptıkları çalışmada A. gossypii'nin iki duyarlı popülasyonunun imidaclorpidlere duyarlılığının ve Triphenyl phosphate (TPP), Diethyl maleate (DEM) ve Piperonyl butoxide (PBO) gibi bazı sinerjist etkili kimyasalların imidaclorpid duyarlılğına etkisi mikro aplikatör aracılığıyle denemeler test etmişlerdir. Yaprakbitinin dayanıklı popülasyonu seralardan kabakgiller üzerinden toplanmış, duyarlı popülasyon ise Cucumis sativus L. cv. Negin (Cucurbitaceae) üzerinde iki yıl süre ile yetiştirilmişler ve Imidoclorpid dayanıklılığı duyarlı popülasyona oranla 11.24 kat daha fazla bulduğunu bildirmişlerdir. Farklı sinerjik etkili maddelerin (esteraz, GSTs, cytochrome P450 monooxygenaz ve heme peroxidaz) kombinasyonlarının test edildiği biyokimyasal çalışmalar sonucunda cytochrome P450 mekanizmasının dayanıklılığı arttıran birincil mekanizma olduğunu bildirmişlerdir (Seyedebrahimi ve ark., 2015).

Kim ve ark., (2015), A.gossypii imidaclorpid dirençliliği (IR) 3800 kat imidaklorpite karşı dirençli bulunmuştur. Sinerjitik bioasay dirençlilikle metabolik faktörlerin dirençlilikte etkin olmadığını göstermiştir. Bir isogenik hassas tür (IGS) oluşturulmuş ve RNA-seq, qrtPCR ve 2DE leri referans olarak kullanılmıştır. IGS ve IR arasında transkiptomik ve proteom profilleri açısından ciddi bir fark gözlemlenmemiştir. Sonuçlar imidaclorpid direncinin hedef bölge hassaslığıyla alakalı olduğunu göstermiştir. IR türünde nAChR beta alt ünitesinde bir R81T durumu ile sonlanan nokta mutasyonuna rastlanılmıştır. Ayrıca M. persicae de imidaklorpit hasaslığının artmasında sorumlu olduğuda ortaya konmuştur. Bir nAChR beta 1 alt ünite transkript varyasyonu N-terminal bölgede bulunmuş ve nokta mutasyonuna da rastlanılmıştır. L80S ayrıca R81T mutasyonu ile birlikte IR türünde tespit edilmiştir. nAChR beta 1 altünitesinde R81T mutasyonu L80S mutasyonu ile birlikte dirençliliğinde temelinde neden olduğu düşünülmektedir.

Ayrıca A. gossypii popülasyonlarında imidaclorpid dirençliliğinde markır olarak kullanılabilir.

Sparks ve ark., (2015), zararlı arthropotların mücadelesinde insektisit dirençliliği gittikçe yayılan bir problemdir. Efektif İnsektisit Dirençlilik Yönetimi (IRM) günümüz ve gelecekteki insektisitlerin kullanımı ve koruması açısından önemli ve temel alanı oluşturur. 1984 yılında kurulan İnsektisit direnç yönetim komitesi (IRAC) uluslar arası bitki koruma şirketlerinin bir ortaklığıdır. IRAC uzun vadede böceklere, akarlara ve kenelere karşı korunmaya uluslararası odaklanmış ayrıca efektif direnç yönetimi ve sürdürülebilir tarım ve halk sağlığını geliştirmeye yönelik çalışmaları ilke edinmiştir. IRAC’ın anahtar fonksiyonu sınıflandırılmış şematik olarak (mod of action, MoA) yeni kurulmuş insektist akarisitler hakkında güncel bilgiler sunmak bitki koruma ve vektör kontrolünde IRM de temel stratejiler geliştirmektir. IRAC MoA sınıflandırma şeması 25 farklı eylem planı ve en az 55 farklı kimyasal sınıfının eylem planını özetler. Direnç yönetimin çeşitliliği ve uygun yaklaşım metodları hakkında sade etkili metodları ve alternatif seçenekleri özetler.

Bass ve ark., (2015), ilk neonikotinoid insektisit imidaclorpidin 1991 yılında kullanılmaya başladığını bildirmiştir. Ayrıca bugün bu insektisit grubu global insektisit pazarında en az yedi başlıca grup içeriği ve % 25 oranında marketlerde yer almaktadır. Neonikotinoid insektisitler oldukça nikotinik astilkolin rseptörlerine karşı oldukça selektif ve dünyanın en yıkıcı zararlılarına karşı çiftçiler için pahabiçilmez oldukça efektif bir gruptur. Bu gurubu afitler, beyaz sinekler ve çoğu bitki zararlıları ayrıca bazı coleopterler dipterler ve lepidopter türlerini kapsar. Pekçok böcek türü neonikotinoidlerle başarılı olarak kontrol edilmesine rağmen, selektif direnç baskısı ve birkaç böcek türünin dirençliliği karşısında popülaritesinden taviz vermeye başlamıştır. Araştırmalar neonikotinoid dirençliliğin moleküler temellerini anlamak için hem hedef bölge hem de görünen metabolik etkinlik mekanizmalarını anlamaya yönelik olarak yoğunlaşmaktadır.

Hedef bölge direnci, evrimleşmiş mutasyonlar yalnızca iki afid türleri için karakterize edilmiştir. Dirençli türlerde sitokrom p450s frekansı sıklıkla metabolik dirençlilikte çok yaygın olarak görülür. Yaygın direnç ölçülerine rağmen neonikotinoid pekçok zararlı yönetimi programında başıçekmiştir. Ve direnç yönetimi stratejileri ve eylem planları dirençliliğin daha fazla yaygınlaşmadan öncesinde önemli bir konu haline gelmiştir.

Zhang ve ark., (2015), A.gossypii Glover dünyaçapında en önemli zararlılardan biri olup imidaclorpid yaygın olarak kullanılan insektisitidir. Diğer insektisit gruplaru gibi A. gossypii’de de imidaclorpitlere karşı direnç gözlenmiştir.

Langfang (LF) ve Dezhou (DZ) den toplanan imidaclorpit dirençli A.gossypii örneklerinde nikotinoik asetilkolin reseptörü olan nAChR beta 1 alt ünitesinde R81T aminoasit mutasyonu bulunmuştur. Bu popülasyonlardaki R8T1 mutasyonu frekansını tahmin etmek için basit hızlı etkili olan rtPASA (real-time PCR amplification of specific allele) protokolü geliştirilmiştir. rtPASA protokolü performansı cPASA (competitive PCR amplification of specific allele) ile 50 bireysel genotipden elde edilen bilgiden geliştirilmiştir. LF popülasyonunun R81T allel frekansı (34.7% ± 1.3%) ve DZ popülasyonu allel frekansı (45.2% ± 5.2%)

olarak rtPASA protokolüne göre tespit edilmiştir. Sonuçlar göstermiştir ki rtPASA formatı A.gossypii imidaklorpid direncini belirlemede hızlı ve güvenilir bir metoddur.

Suann ve ark., (2015), pamuk A. gossypii Glover Avustralya pamuk üretim alanlarında önemli bir zararlı olduğu ve sürdürebilir tarımda pyretiroid direnci açısından önemi ortaya konulmuştur. 35 tarladan toplanan populasyon örneklerinde TaqMan qPCR ile “knockdown resistance” (kdr) direnci ayrımı test edilmiştir.

Çalışmalar toplanmış kdr direnç genlerini genotiplemesinde qPCR metodolojisinin bireysel PCR-RFLP çalışmalrından daha efektif olduğunu ortaya koymuştur. Pratik çıktısı rutin dirençlilik görüntüleme çalışmaları yeni başlayan dirençlilik bölgelerini görüntüleme olasılığını artırmıştır. Daha önemlisi metot A.gossypii de genetik olarak ortaya çıkan dirençliliğe adapte edilmesine uygundur. Tüm sürdürülebilir direnç yönetiminde düşük frekanslarda dirençliliğin tespitinde bile ümit vericidir. Önceden dirençliliğin tespiti kimyasal modifikasyonlarda potansiyel insektisit hatalarında önemli bir zaman kazancı sağlar.

Pan ve ark., (2015), thiametoxam direnci dirençli pamuk afitlerinde(ThR) hassas olan (SS) afitlere kıyasla 19,35 kat dirençlilik gözlemlenmiştir. Pamuk afitlerinde thiametoxam direnci içeriğini ortaya çıkarmak için solexa sekans teknolojisi farklı eksprese olmuş genleri (DEGs) kullanılmıştır. Total olarak 22,569,311 ve 21,317,732 temiz okuma 35,222 gereksiz bölge (Nr) içinden ThR ve SS transkriptomlarından yapılmıştır. 620 unigen ekspresyonu ThR kütüphanesinde SS türlerine kıyasla değişmiştir. 349 gen daha fazla regule 271 gen ise daha az regülasyona uğramıştır (P<0.001). Ribozomal proteinlerin ekspresyonal düzeyi ATP sentetaz sitokrom c oksidaz ecdysteroid UDP-glucosyltransferaz ve esteraz önemli miktarda ThR türlerinde SS türlerine göre yükselmiştir. Kutikula proteinleri tuzluluk proteinleri fibroin zinciri dramatik olarak azalmıştır. 10 farklı eksprese olmuş unigen RT-PCR ile belirlenmiş ve gen ekspresyonundaki gözlemler solexa ekspresyon profilinde eşleştirilmiştir. nAChRs üzerinde özel single nükleotid polimorfizm (SNPs) amino asit durumu değişikliği dirençli türlerde hassas olanlara

göre gözlemlenmiştir. Bu data nAChR genlerinde genetik değişikliği ortaya koymuş ve ribosomal proteinlerin düzeyini artırmıştır.

Peng ve ark., (2016), Laboratuvar çalışmalarında spirotetramat dirençli pamuk yaprakbitlerinin (SR) ergin dönemdeki ve 3. nimf dönemindeki bireylerinin hassas popülasyonlara(SS) karşı 579-kat ve 15-kat dirençli olduklarını ortaya koymuştur. Dirençli popülasyonların alpha-cypermethrin ve bifenthrin’e yüksek oranda çapraz direnç geliştirdiklerini ancak diğer insektisitlere çapraz direnç göstermediklerini ortaya koymuştur. Piperonyl butoxide (PBO) belirgin olarak spirotetramat ve alpha-cypermethrin’in etkisini arttırdığını ortaya koymuşlardır.

Cui ve ark., (2016), Neonikotinoid grubu yeni etken maddelerinden olan cycloxaprid’i imidoclorpid’e dirençli olan A. gosyypii popülasyonları üzerinde denemiştir. Imidaclorpid biyoanaliz çalışmalarında A. gosyypii dirençli ve hassas populasyonlarında LC50 14.33 mg L−1 ve 0.70 mg L−1 olarak bulup dirençlilik oranını 20.47 kat olarak hesaplamışlardır. Yapılan R81T bölgesi nAChR β1 alt ünitesinde nokta mutasyonuna rastlandığını bildirmişlerdir. Ancak bu nokta mutasyonunun A. gosyypii dirençli popülasyonlarında etkinliği olan cycloxaprid’e karşı bir etkisinin olmadığını bildirmişlerdir. Dirençli ve hassas popülasyonların cycloxaprid’e karşı biyoanaliz çalışmaları sonucu LC50 değerlerini 1.05 mg L−1 ve 1.36 mg L−1 olarak bulmuşlardır. Ayrıca cycloxaprid’in imidaclorpid’e oranla daha etkin olduğunu ortaya koymuşlardır.

Chen ve ark., (2017), Son zamanlada Bt’li (Bacillus thrugensis) pamukların genetik olarak kendilerini korumalarına karşın özellikle A. gosyypii’nin bu pamuklarda yaptığı zararın etkisini çok hafifletemediğini bildirmişlerdir.

Yapılan çalışmada 2014 yılında Çin’de Bt’li pamuk yetiştiriciliği yapılan bölgelerden alınan A. gosyypii’ da imidaclorpid’e karşı yapılan biyoanaliz çalışmalarında hassasa oranla 1200 kattan fazla dirençlilik bildirmişlerdir. Ayrıca sulfoxaflor ve acetamiprid’e de çapraz dirençlilik olduğunu ortaya koymuşlardır.

Nicotinic acetylcholine receptor (nAChR) β1 alt ünitesinde nokta mutasyonuna rastlamışlardır.

Wei ve ark., (2017), dirençli bir yaprakbiti popülasyonunun (ThR) thiamethoxama karşı 13,79 kat hassas A. gosyypii (SS) popülasyonuna oranla dirençli olduğunu ortaya koymuştur. Piperonyl butoxide (PBO) ve triphenyl phosphate (TPP)’ın sinerjetik etkisinin thiamethoxamın toksik etkisini arttırdığını göstermişlerdir. Buna karşın diethyl maleate (DEM)’in etkin bir farklılık ortaya koymadığnı göstermiştir. Yapılan biyoanaliz çalışmalarının ThR popülasyonunda bifenthrin (11.71 kat), cyfluthrin (17.90 kat), esfenvalerate (6.85 kat), clothianidin (6.56 kat), methidathion (5.34 kat) ve alpha-cypermethrin (4.53 kat)’e karşı çapraz dirençliliklerinin arttığını ancak malathion, omethoate, acephate, chlorpyrifos, methomyl, sulfoxaflor ya da imidacloprid’e karşı çapraz dirençlilik göstermediğini ortaya koymuşlardır.PBO ve TPP bifenthrin’in toksik etkisini dirençli popülasyona karşı 2.38 ve 4.55 kat arttırdığını göstermişlerdir.

Benzer Belgeler