• Sonuç bulunamadı

7 TARTIŞMA

7.5. Öğretmenlerin Sağlık Okuryazarlığı Düzeyi

Çalışmamızda ise YSOÖ skoru 17,7(±2,6) bulunmuştur. 2012’de ölçeğin geçerliliği ve güvenirliğini yapan Kadıoğlu tarafından İstanbul’da aile sağlığı merkezine başvuran hastaların YSOÖ puan ortalaması 13.10(±4.22) olarak belirtilmiştir (112). Türkiye Sağlık Okuryazarlığı Araştırması 2014, toplumun sadece üçte birinin (%35,4) yeterli veya mükemmel sağlık okuryazarlığı düzeyine sahip olduğunu saptamıştır(70). 2016 yılı Türkiye Sağlık Okuryazarlığı Geçerlik ve Güvenirlik Araştırması da benzer şekilde “yeterli ya da mükemmel sağlık okuryazarlığı düzeyi” %30,6 olarak bulunmuştur(119). 2014 yılında GATA kardiyoloji polikliniğine başvuran 256 hasta yapılan çalışmaya göre çalışma grubunun % 72,9’u ise yeterli sağlık okuryazarlığı düzeyindedir(116). Amerika Birleşik Devletleri verilerine göre de toplumun yaklaşık dörtte biri sınırlı sağlık okuryazarlığına sahiptir(72). Sekiz Avrupa ülkesini içeren Avrupa Birliği araştırmasına göre katılımcıların yarısı (%52,5) yeterli veya mükemmel sağlık okuryazarlığına sahiptir(138). Gelir düzeyi, sosyal statü algısı , eğitim düzeyi yüksek olanlarda, kadınlarda ve gençlerde sağlık okuryazarlığı düzeyi daha yüksek bulunmuştur (138). Türkiye’de de Aile Hekimliği Polikliniği’ne başvuran 456 hastada yapılan araştırmada, hastaların NVS ölçeğine göre %28, REALM ölçeği’ne %59 oranında yeterli sağlık okuryazarlığı düzeyine sahip olduğu; kadın cinsiyete sahip, düşük ekonomik düzeyi olan, ilkokul mezunu ve daha yaşlı olan katılımcıların sağlık okuryazarlığı düzeyinin diğer gruplara göre daha düşük olduğu bulunmuştur.

77

Çalışmalarda farklı değerlendirme araçları kullanıldığı ve sağlık okuryazarlığı farklı boyutlarıyla ele alındığı için sonuçların karşılaştırılması sağlıklı yapılamamaktadır. Ancak çalışma grubumuzu oluşturan sınıf öğretmenleri sağlık okuryazarlığı yüksek olan grupların özelliklerine sahip oldukları için sağlık okuryazarlığı düzeyinin daha yüksek olması beklenirdi.

Sınıf öğretmenlerine uygulanan bu çalışmada YSOÖ cronbach alfa değeri 0.536 olarak hesaplanmıştır. Kadıoğlu tarafından geçerlik ve güvenirliği yapılan ve %70’i ilköğretim ve lise mezunu 381 hastadan oluşan grupta, YSOÖ toplam cronbach alfa değeri 0.77 olarak bulunmuştur(112). Çalışma grubunuz oluşturan öğretmenler için ölçek düşük güvenirliğe sahiptir. Bu nedenle bulgular ölçek puanı üzerinden değil yanıt temelinde paylaşılmıştır.

Çalışma grubundaki öğretmenlerin yarısının (%53,9) tansiyon düşme belirtilerini üçte birinin (%30,7) ise tansiyon yükselme belirtilerini doğru bildiği saptanmıştır. 2005’de ABD'de 330 hasta ile yapılan bir çalışmada katılımcıların üçte ikisinin hipertansiyon değerlerini doğru bildikleri ve yüksek eğitim düzeylilerde bu oranların anlamlı olarak daha yüksek olduğu tespit edilmiştir (114). ABD'de 650 kişi ile yapılan bir diğer çalışmada ise katılımcıların %75’inin hipertansiyon hakkında bilgi sahibi olduğu ve eğitim düzeyinin hipertansiyon bilgi düzeyi ile ilişkili bir faktör olduğu bulunmuştur(115). 2010 yılında İzmir’de sağlık ocağına başvuran %49'u ilkokul mezunu ve %75.5'i alt sosyoekonomik düzeyden oluşan kişilere yapılan çalışmada katılımcıların %12.7’si hipertansiyon değerlerini doğru bilmiştir ve sosyoekonomik düzey ile ilişkili bulunmuştur(113). 2016 yılı Türkiye Sağlık Okuryazarlığı Geçerlik ve Güvenirlik Araştırması’na göre hipertansiyonu doğru tanımlayabilen kişilerin oranı %32,2 olarak bulunmuştur(119). ABD'de yapılan çalışmalarda Türkiye’ye oranla daha yüksek oranda bilgi düzeyleri saptanmıştır. Bu farklılığının eğitim ve sosyoekonomik düzey farklılıkları nedeniyle olduğu düşünülmektedir. Çalışma grubundaki öğretmenlerin hipertansiyon hakkındaki bilgi düzeyi dünya ortalamasından düşük Türkiye ortalamasına benzerdir. Ancak çalışma

78

grubumuzun yüksek eğitim düzeyi düşünüldüğünde daha yüksek olması beklenirdi.

Öğretmenlerin yarısı (% 54,4) ateş olması için vücut ısısının kaç derece olması gerektiğini ve ev ortamında ateşli durumlarda ilk olarak neler yapılabileceğini (% 46,9) yanlış cevaplamıştır. 2015’de Çin’de yapılan bir araştırmada ailelerin yarısı ateşi yanlış tanımlamıştır (144). 2009 yılında İzmir’de üçüncü basamak bir hastanenin çocuk polikliniğinde yapılan çalışmaya göre annelerin %20’si; aynı yılda aynı şehirde yine üçüncü basamak bir hastanede annelerin %42’si kaç derecenin üzerinin yüksek ateş olduğu sorusuna yanlış yanıt vermiştir(146,147). 2015 yılında Tunceli’de yapılan bir çalışmada annelerin %30.3’ü ateşi yanlış tanımlamıştır(148). Çalışmalarda annenin eğitim düzeyi ve ailenin gelir düzeyi arttıkça ateşle ilgili doğru yanıt verme oranının arttığı saptanmıştır. Çalışma grubumuzun eğitim düzeyi oldukça yüksek ve gelir düzeyi ortalamanın üzerinde olduğu halde ateş konusundaki bilgileri Türkiye ortalamasından düşük bulunmuştur. Çalışma grubundaki öğretmenlerin bu konuda yeterli bilgiye sahip olmadıkları görülmektedir.

Katılımcıların % 6,6’sı doktorun günde 2 kez antibiyotik önerisini nasıl uygulayacağını ve % 12,9’u iki günde bir alınması önerilen vitamini nasıl uygulayacağını yanlış bilmektedir. 2014 yılında Gülhane Askeri Tıp Fakültesi (GATA) da 314 kişiyle yapılan çalışmada, hastaların ilacın kullanılabileceği zaman aralığını yanlış yanıtlama oranı % 19 olarak bulunmuştur(116). Çalışma grubumuzun bulguları bu çalışmaya göre görece daha yüksek bir düzeyde olsa da grubumuzun öğretmenlerden oluştuğu düşünüldüğünde daha yüksek oranlarda doğru cevaplanması beklenirdi.

Çalışma grubundaki kadın öğretmenlerin dörtte biri, erkek öğretmenlerin tarama testlerinin yapılma zamanlarını üçte biri yanlış eşleştirmiştir. 2015’de Gümüşhane’de yapılan bir araştırmaya göre kadınların %77.2’si smear testini yaptırma sıklığını bilmediği anlaşılmıştır(142). Arjantin’de yapılan çalışmada ise kadınların %69,5’i smear testi yaptırmadığı ifade etmiştir(144). Kore’de yapılan bir çalışmada kadınların %33,3’ü smear testi yaptırmadığı bulunmuştur(143). 2007

79

yılında Adnan Menderes Üniversitesi Aile Hekimliği Kliniği’ne başvuran kadınlardan oluşan çalışmada katılımcıların yaklaşık üçte biri kendi kendine meme muayenesi yapmadığı, yarısının mamografi yaptırmadığı anlaşılmıştır.2014 Türkiye Sağlık Okuryazarlığı Araştırması’na göre araştırmaya katılan kadınların yaklaşık yarısının kendi kendine meme muayenesi yaptırmadığı, üçte birinin mammografi çektirmediği, beşte birinin pap smear yaptırmadığı; erkeklerin beşte birinin testis muayenesi yapmadığı saptanmıştır(124). 2014 yılında İstanbul’da sağlık çalışanlarından oluşan bir çalışmada katılımcıların %21’i kendi kendine meme muayenesi, %56’sı mamografi ve/veya meme USG, %56,5’i de hiç smear testi yaptırmadıklarını ifade etmişlerdir. 2010 yılında İzmir’de öğretmenlerden oluşan grupta %37.5’i kendi kendine meme muayenesini bilmediklerini ifade etmişlerdir. Çalışmalarda farklı sonuçlar bulunmuştur. Çalışma grubumuzda davranış ölçen çoğu çalışmadan farklı olarak bilgi düzeyi ölçülmüştür. Çalışmamızda bilme durumu düşük olduğu için davranışa yansıması beklenememektedir.

Çalışma grubundaki öğretmenlerin %78’i hasta haklarının neler olduğunu bildiğini belirtmiştir. 2015’de Dokuz Eylül Üniversitesi’nde yapılan bir çalışmaya göre hastaların %37,5’u hasta haklarını bilmektedir(139). 2010 yılında Ege Üniversitesi’nde yapılan çalışmada, hastaların %55.1’inin hasta hakları konusunda bilgisi olduğu anlaşılmıştır(140). Çalışma grubumuzdaki öğretmenlerin hasta hakları konusunda bilgi durumunun diğer çalışmalara göre daha yüksek olduğu görülmektedir. Ancak algıya dayalı bir soru olduğu da unutulmamalıdır.

Katılımcıların büyük çoğunluğu (%96,3) hastaneden nasıl randevu alacağını bilmektedir. Ancak %32,8’i sağlık kurumuna başvurduğunda veya sağlık sorunları ile ilgili hizmetleri alırken zorluk yaşamakta olduğu bulunmuştur. 2016 Türkiye Sağlık Okuryazarlığı Geçerlik ve Güvenirlik Araştırması’na göre; katılımcıların % 29,7’si sağlık hizmetlerini alırken zorluk yaşadığını ifade etmiştir. Çalışmamız Türkiye ortalaması ile uyumludur. Hastanelerde yaşanan yoğunluk, sağlık personelinin artan iş yükü nedeniyle hastalarla yeterince iletişim kuramaması, laboratuvar vb. yerlerin dağınık yerleşmesi, muayene sonrası tahliller ve tetkikler için tekrar kuyruğa

80

girilmesi ve bekleme sürelerin fazlalığı gibi nedenlerle kişiler zorluk yaşıyor olabilir.

Öğretmenlerin 37’si (%15,6) sağlıkla ilgili haberleri takip etmemekte, 76’sı (%31,5) sağlıkla ilgili gazete veya dergi okumamaktadır. 2016 Türkiye Sağlık Okuryazarlığı Geçerlik ve Güvenirlik Araştırma’sına göre katılımcıların %7,2’si hiçbir zaman sağlıkla ilgili gazete, dergi ve kitap okumamaktadır(119). 2016 yılında Pamukkale Üniversite öğrencilerinde yapılan çalışmada grubun %69,5’u sağlıkla

ilgili basılı yayın takip etmediği saptanmıştır(149). Çalışma grubunu oluşturan

öğretmenler Türkiye ortalamasına göre daha düşük oranda sağlıkla ilgili gazete/kitap takip etmekte olduğu anlaşılmaktadır. Bunun nedeni kişilerin basılı yayınlardan ziyade internetteki kaynakları tercih etmesi olabilir.

Çalışma grubundaki 43 öğretmen (%17,8) sağlıkla ilgili broşürleri okumada ve anlamada zorluk yaşadığını belirtmiştir. 2016 yılı Türkiye Sağlık Okuryazarlığı Geçerlik ve Güvenirlik Araştırması’na göre katılımcıların %32,5’i sağlığı ilgili bir şikayeti olduğunda, bu konudaki herhangi bir yazıyı (broşür, kitapçık, afiş gibi) okuyup anlamakta zorlandığını belirtmiştir(119). Türkiye genelinde 4929 kişi yapılan 2014 Türkiye Sağlık Okuryazarlığı Araştırması’ na göre; katılımcıların %42,9’u ilacı ile birlikte gelen prospektüsleri anlamakta zorlanmaktadır. 2012’de sekiz Avrupa Birliği (AB) üyesi ülkeyi kapsayan Avrupa Sağlık Okuryazarlığı Araştırması Karşılaştırmalı Raporu’na göre bu oran %28’dir(138). Çalışma grubumuz sağlıkla ilgili konuları anlamakta Türkiye ve dünya geneline göre daha az zorluk çekmektedir. Eğitim düzeyinin yüksekliği göz önüne alındığında beklene bir bulgudur. Algıya dayalı bir soru olduğu da akılda bulundurulmalıdır.

7.6 Siberkondri Düzeyi ve İlişkili Faktörler

İzmir Karşıyaka ilçesinde sınıf öğretmenlerinde, siberkondri düzeyini belirlemek ve siberkondri düzeyi ile ilişkili olabilecek etmenleri araştırmak amacıyla yapılan bu çalışmada; sınıf öğretmenlerinin siberkondri puan ortalaması 33,2 (± 8,4) olarak bulunmuştur. 2016 yılında Almanya’da %76’sı kadınlardan oluşan ve yaş ortalaması 24 olan 292 katılımcı üzerinde yaptıkları çalışmada 29,3(±7,3) (61);

81

Sakarya’da 2017 yılında üniversite öğrencilerinde yapılan çalışmada 34,1(±7,6) bulunmuştur (90). Puan aralığı göz önüne alındığında çalışmamıza katılan sınıf öğretmenlerinin siberkondri düzeyinin orta düzeyde olduğu söylenebilir.

Çalışmamızda siberkondri puanları, en yüksek olarak “aşırılık” ve “içini rahatlatma” alt boyutlarından, en düşük olarak ise “doktora güvensizlik” ve “zorlantı” alt boyutlarından alınmıştır. SCÖ-15 kısa form kullanılarak yapılan çalışma sayısı oldukça kısıtlı sayıdadır. Barke ve arkadaşlarının çalışmasında benzer şekilde “aşırılık” ve “içini rahatlatma” en yüksek; “doktora güvensizlik” ve “zorlantı” en düşük puan alınan alt boyutlardır. Kısıtlı çalışmalarla kıyaslandığında alt boyut ortalamalarının literatürle benzer olduğu söylenebilmektedir (61).

Bu çalışmada SCÖ-15’in cronbach alfa katsayısı 0,72 olarak bulunmuştur. Alt boyutları 0,57 ile 0,86 arasında değişmektedir. Alt boyutların Cronbach alfa güvenirlik katsayıları; zorlantı alt boyutu 0,86; aşırı kaygı alt boyutu 0,82; içini rahatlatma altboyutu 0,82; aşırılık alt boyutu 0,73 ve doktora güvensizlik alt boyutu 0,57 olarak hesaplanmıştır. Almanya’da 2016’da ölçeği geliştiren Barke ve ark. SCÖ-15’in cronbach alfa katsayısını 0,82; alt boyut cronbach alfa katsayıları: zorlantı 0,83; aşırı kaygı 0,83; içini rahatlatma 0,67; aşırılık 0,71; doktora güvensizlik 0,69 olarak bulmuşlardır. Türkçe geçerlik ve güvenirliğini yapan Uzun ve ark. 2016’da SCÖ-15’in cronbach alfa değerini 0,62; alt boyutları 0,59 ile 0,75 arasında bulmuşlardır. Çalışmamızın cronbach alfa değerleri diğer çalışmalarla uyumlu bulunmuştur.

Selvi ve ark. 2018 yılında yaptıkları SCÖ’nün Türkçe versiyonunun geçerlik ve güvenirlik çalışmasında; siberkondri toplam skoru ile “zorlantı”, “aşırı kaygı”, “aşırılık” ve “içini rahatlatma” alt boyutları arasında yüksek düzeyde; “doktora güvensizlik” alt boyutu arasında ise orta düzeyde bir korelasyon bulunmuştur (62). Bu çalışmada; siberkondri toplam skoru ile “aşırı kaygı” ve “içini rahatlatma” alt boyutu arasında yüksek düzeyde; “aşırılık” alt boyutu arasında orta düzeyde; “zorlantı” alt boyutu arasında zayıf düzeyde ve “doktora güvensizlik” alt boyutu arasında ise düşük düzeyde bir korelasyonun bulunduğu belirlenmiştir. Diğer

82

çalışmalara benzer biçimde; SCÖ-15 toplam ölçek puanı ile; "doktora güvensizlik" alt boyutunun (r=0.265) , diğer alt boyutların aksine çok daha düşük korelasyonda olduğu saptanmıştır(61, 91, 92) Doktora güvensizlik alt boyutunun tüm önermeleri ters maddelerden oluşmaktadır. Ters çevrilen maddeler, hep aynı cevabı verme eğilimindeki kişileri tespit etmek için faydalı olsa da, kafa karışıklığına sebep olup direk ifade edilen hali ile aynı sonucu vermediği belirtilmektedir. Bu nedenle, hem doğrudan hem de ters çevrilmiş maddeleri içeren ölçeklerin toplam ölçek puanlarını hesaplanırken yalnızca doğrudan doğruya ifade edilen maddelerin puanlanması önerilmektedir (102, 103). Bu nedenle SCÖ’nün hem uzun hem de kısa versiyonundan “doktora güvensizlik” alt boyutunun çıkarılması gerektiği savunulmaktadır (61, 91, 92). Çalışmamızda bu savı destekler niteliktedir.

7.6.1 Öğretmenlerin Sosyo-Ekonomik Değişkenler ve

Çalışma Yaşamı ile Siberkondri İlişkisi

Çalışmamızda siberkondri düzeyi ile yaş arasında anlamlı bir ilişki bulunamamıştır. Almanya 2016’da yaş ortalaması 24 olan 295 kişi ile yapılan çalışmada (61) ve ABD’de 2017 yılında yaş ortalaması 33 olan 337 erişkinde yapılan çalışmada da benzer biçimde siberkondri yaşla ilişkisiz bulunmuştur (93). TÜİK 2017 verilerine göre internet kullanımı; 35 yaş altındaki bireylerde, 35 yaş üstüne göre daha yüksek bulunmuştur(94). Bu çalışmada örneklemi oluşturan öğretmenlerin yaş ortalaması 49’dur. 39 yaş ve altı öğretmen sadece yüzde 10’u oluşturduğu için gruplar arasında anlamlı bir fark da bulunmamış olabilir.

Çalışmamızda siberkondri düzeyi ile cinsiyet arasında anlamlı bir ilişki bulunamamıştır.Çalışmalarda farklı bulgular elde edilmiştir. ABD’de 2017’de yapılan çalışmada (93) ve 2017 yılında Anadolu Üniversitesi’nde okuyan 120 öğrencide yapılan çalışmada (15) çalışmamıza benzer şekilde siberkondri toplam puanı ile cinsiyet arasında anlamlı ilişki bulunamamıştır. 2016 yılında Almanya’da 292 kişinin

83

katıldığı çalışmaya göre, kadınların siberkondri puanı, erkeklerden daha yüksek bulunmuştur (61). White ve Horvitz’in 2009 yılında Microsoft çalışanlarına uyguladıkları çalışmada kadınların doktor tarafından tanı konmuş bir hastalık için internette daha fazla sağlık araştırması yaptıkları ve sonrasında erkeklerden daha fazla anksiyöz hissettikleri bulunmuştur (8).

7.6.2 Sağlık Durumu ile İlgili Değişkenler ile Siberkondri İlişkisi

Çalışmamızda sağlık durumuna düşük puan veren öğretmenlerin, yüksek puan verenlere olanlara kıyasla siberkondri puanlarının daha yüksek olduğu bulunmuştur. Sağlık durumuna verilen puan azaldıkça siberkondri puanı artmaktadır. Sakarya’da 2017’de aile sağlığı merkezine başvuran 175 hastada yapılan çalışmada da benzer şekilde sağlık durumunun kötü olduğunu düşünenlerin iyi olduğunu düşünenlere göre siberkondri puanı yüksek bulunmuştur (90). Yapılan çalışmalarda internette tıbbi araştırma yapmanın, araştırılan semptomların hissedilmesi ile semptom algısının artmasına yol açabildiği bulunmuştur. Çalışmamızda da internette tıbbi araştırma ile geçirilen süre arttıkça kişilerin kendilerine verdikleri sağlık durum puanların azaldığı bulunmuştur. İnternette tıbbi araştırma ile geçirilen süre arttıkça belirli bir hastalığı olduğuna inanma ve semptom algısının artması nedeniyle sağlık durumunu kötü hissetme sonucunda kişilerin sağlık anksiyetesi yani siberkondri düzeyi artıyor olabilir. Ayrıca siberkondri düzeyi yüksek olan kişiler sağlık durumunu kötü algılıyor da olabilir. Zira çalışmamızda herhangi bir kronik hastalığı olma durumu ile siberkondri düzeyi arasında anlamlı bir fark bulunamamıştır. Kronik hastalığı olma durumundan ziyade kişinin kendi sağlık durumu algısı siberkondri düzeyi ile ilişkili olarak saptanmıştır. Siberkondri düzeyi yüksek olan kişiler sağlık durumlarını herhangi bir kronik hastalığı olmadığı halde kötü algılıyor olabilir.

84

7.6.3 Sağlık Arama Davranışı ile Siberkondri İlişkisi

Sağlıkla ilgili kaynak olarak en sık interneti kullananlarda sağlık personeli kullananlara göre siberkondri düzeyi anlamlı olarak daha yüksek bulunmuştur .2011 yılında Hollanda’da yapılan çalışmada sağlık anksiyetesinin, çevrimiçi sağlık bilgilerinin daha fazla kullanılması ile ilişkili olduğu saptanmıştır (56).

Sağlıkla ilgili en güvenilen kaynak ile siberkondri düzeyi arasında anlamlı bir fark bulunamamıştır. Çalışmamızda çalışma grubunu oluşturan öğretmenlerin %94’ü (228 kişi) sağlık personelini sağlıkla ilgili en güvenilen kaynak olarak belirtmiştir. Bulgaristan’da 2014’de çevrimiçi sağlık enformasyonunun doğru olduğu inancı ile, çevrimiçi enformasyon arama düzeyi arasında artan düzeyde bir korelasyon saptanmıştır (97). Çalışma grubumuz, en güvendiği kaynak sağlık personeli olan homojen bir grup olduğu için gruplar arasında anlamlı bir fark bulunamamış olabilir.

7.6.4

İnternet Kullanımı ile Siberkondri İlişkisi

Çalışma grubundaki öğretmenlerin internette geçirdikleri süre ile siberkondri düzeyi arasında anlamlı bir ilişki saptanmıştır. Her ne kadar çok güçlü bir ilişki olmasa da internette geçirilen süre arttıkça siberkondri düzeyinin arttığı belirlenmiştir. 2014’de Bulgaristan’da 615 erişkin ile yapılan çalışmada da benzer şekilde internette geçirilen süre ile sağlık anksiyetesi korele bulunmuştur(97). Karmpaul’un 2014’te üniversite öğrencileri üzerinde yaptığı çalışmaya göre internette geçirilen süre arttıkça sağlık anksiyetesinin arttığı bulunmuştur (96). 2017 yılında Anadolu Üniversitesi’nde okuyan 120 öğrencide yapılan çalışmada, siberkondri toplam puanı ile internet kullanım süresi arasında anlamlı ilişki bulunamamıştır (15).Çalışma bulgularımız genel olarak diğer çalışmalarla uyumludur.

İnternette tıbbi araştırma ile geçirilen süre arttıkça siberkondri düzeyi zayıf düzeyde artmaktadır. İnternette tıbbi araştırma ile geçirilen süre ile siberkondri puanları arasında zayıf düzeyde bir korelasyon bulunmuştur. Benzer şekilde Barke ve ark 2016’da yaptığı çalışmada da sağlık enformasyonu için arama yapmak için

85

harcanan zaman arttıkça siberkondri düzeyi arttığı saptanmıştır(81). 2014 yılında Bulgaristan’da yapılan çalışmada interneti sağlık enformasyonu kullanma süresi ile sağlık anksiyetesi arasında yüksek düzeyde korelasyon bulunmuştur (97). Çalışma grubumuzda diğer çalışmalara benzer sonuçlar bulunmuştur.

Çalışma grubundaki öğretmenlerde “hastalık/ sağlık araştırmak” veya “hastalık semptomlarını araştırmak” için internet kullananların siberkondri düzeyi anlamlı olarak daha yüksek bulunmuştur. ABD’de 2016 yılında 720 kişi ile yapılan çalışmada semptomlarını araştırma amacıyla internet kullanımı, hem interneti kullanma sırasında hem de sonrasında anksiyetenin artışı ilişkili bulunmuştur (108).

Hastalık semptomlarını araştırma özellikle kendine tanı koyma amacıyla yapılmakta olduğu düşünülmektedir. Kişilerin çelişkili enformasyonlar arasından doğru olana ulaşabilme sırasında yaşadığı belirsizlik kaygı düzeylerini artırıyor olabilir. Ayrıca her seferinde daha ciddi hastalıklara doğru yönelme nedeniyle de anksiyete düzeyinde artış oluyor olabilir. Kesitsel bir çalışma olması nedeniyle neden sonuç ilişkisi belirsizdir.

7.6.5 Sağlık Okuryazarlığı Düzeyi ile Siberkondri İlişkisi

Çalışmamızda yetişkin sağlık okuryazarlığı skoru 17,7(±2,6) bulunmuş olup yetişkin sağlık okuryazarlığı skoru ile siberkondri düzeyi arasında herhangi bir korelasyon bulunamamıştır. Ölçeğin cronbach alfa düzeyi düşük bulunmuştur. Çalışma grubumuz için düşük güvenirlikte bir ölçektir. Her ne kadar ortalamaya bakılmışsa da çalışma grubundaki öğretmenlerin sağlık okuryazarlığı düzeyini tam olarak yansıtmıyor olabilir.

86

Benzer Belgeler