• Sonuç bulunamadı

Tükenmeye etki eden önemli etkenler arasında iş doyumu yer almaktadır. Tükenmişlik ve iş doyumu, terazide yer alan iki kefenin dengesi gibi, biri artınca öteki azalan iki kavram olarak karşımıza gelmektedir (Çimen vd., 2012: 22). Ayrıca, iş doyumu fazla olan kişilerin işlerine bağlılığı ve işleri ile uyum seviyeleri yükselirken tükenmişlik seviyeleri düşüş göstermektedir.

İş doyumu ve mesleki tükenmişlik arasındaki ilişki incelendiğinde, kişilerin ilk etapta sahip oldukları örgütlere bağlılığı ve çalışmalarındaki yeterliliklerini, çok fazla stres ve bu stres ile baş edebilme açısından yeterli olamadıklarından dolayı kaybettikleri görülebilmektedir (Ertürk ve Keçecioğlu, 2012: 40). İş görenler ilk olarak iş doyumsuzluğunu, sonrasında da tükenmişliği yaşamaktadır.

Hizmet sektöründe iş gören personelin iş doyumu ile tükenmişlik seviyeleri örgüt için ciddi bir ehemmiyet teşkil etmektedir. Çünkü yapmış olduğu işten dolayı tükenmişlik yaşayan ve bunu açık bir dille açıklayan çalışanın tam anlamıyla bir iş doyumu sağlaması beklenilmemektedir. Dolayısı ile iş görenin vermiş olduğu hizmete istinaden yüksek bir müşteri memnuniyeti de kazanılmamaktadır (Uyar ve Erdinç, 2011: 214).

Değişik kültürler üzerinde yapılan incelemeler, öğretmenliğin en çok iş stresi yaşayan mesleklerden olduğunu göstermektedir. Bunun sonucunda kimi öğretmenler erken emeklilik isteme, yaptığı işten daha az doyum sağlama veya tükenmişlik duygusu yaşayabilmektedir. Çok fazla iş yükü, öğrencilerden dolayı oluşan sıkıntılar, öğretmen ile öğrenci velileri arasında doğan sıkıntılar, meslektaşları ile işbirliğinden kaynaklanan çatışmalar, okul idarecilerinden destek görülmemesi gibi sorunlar öğretmenlerde kaygı, stres ve tükenmişliğin oluşmasına neden olmaktadır (Çağlar ve Demirtaş, 2011: 32).

İş doyumunu ve tükenmişliği belirleyen ve bunların sebeplerini araştıran çalışmalar arasında en dikkat edilmesi gereken nokta, iş doyumunda oluşan davranışların çoğunlukla tükenmişliği en iyi biçimde haberdar etmeleridir.

Yapılan Araştırmalar

Tahta (1995), Ankara ilinde görev yapan okul öncesi eğitim kurumlarında çalışan öğretmenlere yönelik olarak yapmış olduğu araştırmada 150 öğretmenden elde ettiği verileri kullanmıştır. 20-39 yaş grubunda yer alan öğretmenlerin, evlilerin ve üniversite mezunlarının diğer öğretmenlere göre daha fazla iş doyumuna sahip olduklarını, branş ve kıdeme göre ise öğretmenler arasında anlamlı bir farklılık bulunmadığı sonuçlarını ortaya koymuştur. İş doyumu faktörlerine yönelik yaptığı değerlendirmede, anaokulu öğretmenlerinin örgütsel ortamda en yüksek doyumu elde ettiğini, ücret faktörünün en düşük düzeyde doyum kaynağı olduğu sonucunu elde etmiştir.

Öztaş (2010)’ın Antalya ilinin Alanya ilçesindeki kadrolu, sözleşmeli ve ücretli statüye göre öğretmenlerin mesleki aidiyet duygusunun değerlendirilmesi üzerine yürüttüğü çalışmada araştırmanın örneklemini, 41 ilköğretim okulunda görevli 619 öğretmen oluşturmuştur. Araştırmada verilerin toplanması amacıyla araştırmacı tarafından (Öztaş,2010) geliştirilen bir anket kullanılmıştır. Araştırmanın sonuçları, araştırmaya katılan öğretmenlerin mesleki aidiyetlerine ilişkin branş ve eğitim kademesi değişkenlerine göre istatistiksel olarak anlamlı bir farklılıklar yoktur. Bununla birlikte, öğretmenlerin mesleki aidiyet duyguları; statü, eğitim durumu,

cinsiyet, çalıştığı kurum, okuldaki çalışma süresi ve mesleki kıdem değişkenlerine göre anlamlı farklılıklar göstermiştir.

Şahin (2013)’in araştırmasının örneklemini, İstanbul’un Anadolu ve Avrupa yakalarından seçilen 89 özel eğitim okulunda görevli 935 öğretmen oluşturmuştur. Araştırmanın alt problemlerinin çözümlenmesi amacıyla ilişkisiz örneklemler için t- testi ve tek yönlü varyans analizi (ANOVA) kullanılmıştır. Araştırmanın sonuçları, araştırmaya katılan öğretmenlerin mesleki aidiyetlerine ilişkin, görev yapılan okuldaki çalışma süresi değişkenine göre istatistiksel olarak anlamlı bir farklılık yoktur. Bununla birlikte, öğretmenlerin mesleki aidiyet duyguları; statü, yaş, cinsiyet, medeni durum, eğitim durumu, meslekte çalışma süresi, branş, okul türü, özel eğitim alanında hizmet içi eğitim alma durumu ve mesleği isteyerek seçip seçmeme durumu değişkenlerine göre anlamlı farklılıklar göstermiştir.

Aslan (2009)’un araştırmasının Kars il merkezinde görev yapan, basit rastgele örneklem metodu ile seçilen, ulaşılabilen ve araştırmaya katılmayı kabul eden 267 öğretmenden oluşturmaktadır. Araştırmanın verileri bireysel görüşme yolu, veri toplama aracı olarak öğretmenlerin bireysel özelliklerini içeren 14 sorudan oluşan ön anket formu ile Maslach Tükenmişlik Envanteri kullanılmıştır. Araştırma sonuçlarına göre; cinsiyet, medeni durum, yaş, sahip olunan çocuk sayısı, hizmet süresi, aynı kurumda çalışma yılı, öğretmenlik mesleğini yapma nedeni, mesleğini kendine uygun bulma durumu, mesleğin gelecekteki sosyo-ekonomik durumunu algılama nedeni, üstlerinden takdir görme durumu ve eğitim sisteminden memnuniyet değişkenleri tükenmişlik düzeyini etkilerken, öğretmenlerin mesleği seçme nedeni, sosyo-ekonomik algı ve ders verdikleri sınıf mevcudu değişkenlerin tükenmişliği önemli ölçüde etkileyen faktörler olmadığı saptanmıştır.

Balcı (1985), tarafından yapılan eğitim yöneticilerinin iş doyumlarını belirlemeye yönelik araştırmasında; ilk ve ortaokul öğrencilerinin iş doyum düzeylerini saptamak ve yöneticilerin iş doyumu etkenlerine ilişkin tepkileri arasında anlamlı bir fark olup olmadığını sınamıştır. Araştırma kapsamına giren tüm katılımcılar iş doyumu etkenlerinden gerçek bir doyumsuzluk yaşamaktadırlar. Derneklerin en yüksek düzeyde doyum sağladıkları iş doyumu etkenleri, içsel ve

dışsal olarak karışık bulunmuştur. Katılımcılar en yüksek doyumu iş ve niteliğinden, en düşük doyumu ise ücretten sağlamaktadırlar.

Rottier vd.(2001)’nin öğretmenlerin tükenmişlik düzeylerini inceledikleri “Öğretmen Tükenmişliği – Küçük ve Kırsal Kesim Okulları Örneği” konulu araştırmalarına 348 öğretmen katılmıştır. Araştırmanın sonucunda çok sayıda öğretmenin tükenmişlik yaşadığını bildirdiği; genel anlamda erkeklerin kadınlardan 135 daha mutsuz olduklarını belirttikleri, bu bulgunun özellikle 41-50 yaş grubundaki erkek öğretmenler için anlamlı bulunduğu tespit edilmiştir.

Çardak (2002), ilköğretim okullarında çalışan öğretmenlerin iş doyum düzeyleri ile stresle başa çıkma arasındaki ilişkiyi ele aldığı çalışmasında 155 erkek, 165 kadın toplam 320 öğretmenden elde ettiği verileri kullanmıştır. Niğde ilinde gerçekleştirilen araştırmada iş doyum düzeyi ile yaş, cinsiyet, branş, kıdem ve medeni durum değişkeni arasında anlamlı bir fark olmadığı sonucuna ulaşmıştır.

Evers, Brouwers ve Tomic (Türker, 2007: 28 Akt. Uğurlu)’in tükenmişlik ve öz yetkinlik arasındaki ilişkiyi inceledikleri araştırmalarına 490 öğretmen katılmıştır. Araştırmanın sonucunda öz-yetkinlik inançlarıyla duyarsızlaşma ve duygusal tükenme arasında negatif, kişisel başarıyla pozitif yönde bir ilişkinin olduğu tespit edilmiştir

Girgin (Akt. Özer, 2013: 37) tarafından yapılan araştırmada öğretmenlerde yaşanan tükenmişliğin demografik değişkenlerle ilişkisini araştırmışlardır. Araştırma sonucunda cinsiyet ile tükenmişlik arasında anlamlı bir farka rastlanamazken tükenme ile medeni durum, çalışma yılı, aynı kurumda çalışma süresi, öğretmenlik yapılan eğitim kademesi ve ders yükü arasında anlamlı ilişkilere rastlanmıştır. Evli olan öğretmenler olmayanlara oranlara daha şanssızken mesleği 6-10 yıl arasında çalışanlar da tükenmişliği en fazla yaşayanlar olarak görülmüştür.

Boğa (2010) tarafından yapılan ilköğretim okul yöneticilerinin liderlik davranış düzeylerinin öğretmenlerin iş doyumuna etkisini (Samsun İli Örneği) belirlemeye yönelik çalışmasında öğretmenlerin branşlarına göre iş doyumu düzeylerine bakıldığında anlamlı farklılıklar görülmüştür.

Maslach, Schaufeli ve Leiter (Özdemir, 2009: 62 Akt: Uğurlu.)’in yaptıkları araştırmanın sonucunda öğretmenlerde cinsiyetin tükenmişlik üzerinde anlamlı bir fark oluşturmadığını, eğitim düzeyi yüksek olanların daha çok tükenmişlik duygusu yaşadığını tespit etmişlerdir.

Günbayı (2000) tarafından yapılan, ilköğretim okulunda çalışan öğretmenlerin iş doyum düzeylerine yönelik araştırmasında; ilköğretim okulu sınıf ve branş öğretmenlerinin “algı ve beklenti farkı”, “iş doyumu puanları” ve “iş doyumu etkenlerine verdikleri önem” derecesine ilişkin görüşleri arasındaki ilişkiler incelenmiştir. İlköğretim okulu öğretmenlerinin iş doyum düzeyleri yüksek bulunmuştur. Aynı zamanda ilköğretim okulu sınıf ve branş öğretmenlerinin iş doyum düzeyleri arasında anlamlı bir farklılık bulunmadığı sonucuna varılmıştır.

Friedman (1991: Akt: Özer, 2013: 37), öğretmenlerdeki tükenmişliği okulun kültürel durumunu değerlendirerek incelemiştir. Çevresel değişkenler ile eğitsel, idari, fiziksel ve sosyal koşullarla ilgili bilgiler, demografik değişkenlerle karşılaştırılmıştır. Araştırma sonucunda; yaş, cinsiyet, eğitim düzeyi ve çalışma yılının tükenmişlikle anlamlı bir ilişkiye rastlanmıştır. Okul kültürüyle ilgili değişkenler değerlendirildiğinde; okul idarecilerinin belirli amaçlara ulaşmak için öğretmenlere yaptığı baskı, öğretmenlerin mesleki yeterliliğine ilişkin inancın yetersizliği, okul kültürünü daraltma ve uygunsuz fiziksel çevrenin en önemli eğitimsel şartlar olduğu görülmüştür.

DÖRDÜNCÜ BÖLÜM

ÖĞRETMENLERİN İŞ DOYUMLARI, MESLEKİ AİDİYET DUYGULARI VE TÜKENMİŞLİK DÜZEYLERİ ÜZERİNE UYGULAMALI

BİR ARAŞTIRMA

4.1.Araştırmanın Yöntemi

Araştırma, veri toplama, toplanan verilerin analizi, analizlerin doğru biçimde yorumlanması ve bilimsel sonuçlara ulaşmak amacıyla nicel araştırma yöntemleri kullanılmıştır. İstatistiksel veriler doğrultusunda, katılımcıların iş doyumu, aidiyet ve tükenmişlik düzeylerinin belirlenmesi hedeflenmiştir. İlişkisel tarama ile birlikte iki veya daha fazla sayıdaki değişkenlerin ilişkisine bakılmıştır. Araştırmanın amaçları göz önünde bulundurularak, toplamda 183 katılımcıya araştırma için uygun görülen veri toplama araçları dağıtılmıştır.

Benzer Belgeler