• Sonuç bulunamadı

Öğrenme güçlüğü olan bireylere erken tanı ve uygulanacak eğitim önemlidir. Bireyin güçlük yaşadığı alanlar bilirlenip bireyin ihtiyaçları doğrultusunda hazırlanmalıdır. Öğrenme güçlüğü olan bireylerin özelliklerine uygun eğitim programları (BEP) kullanılır. Öğrenme güçlüğü olan bireyler için destek eğitimi de önemlidir. Belirlenen eğitimde bireysel, grup ve akran eğitiminin yanında farklı yöntem ve tekniklerin kullanımı faydalı olacaktır. Aynı zamanda kullanılacak yöntem ve teknikler sırasında öğretmenlerin öğrencilere yönelik yaparak öğrenmeyi sağlayan pratik çalışmalar geliştirmeleri, basitten karmaşığa doğru bir silsile izlemeleri, ödülü etkin kullanmalı, iletişimi güçlendirmeli, basit sorumluluklarla motive etmeli ve tüm bunları yaparken de onları diğer öğrencilerle ‘kıyaslamaktan’ kaçınmalıdır (Keskin, Korkut, Can, 2016:137).

Özel öğrenme güçlüğü yaşayan bireylerle çalışılırken verilen yönergeler açık ve anlaşılır biçimde olmalı, etkinlik süresince bireyin yönergeye uygun davranmasına yönelik gerekli destek sağlanmalıdır Özel öğrenme güçlüğü olan bireyler için öğrenimleri sırasında belirlenen hedeflere ulaşmaları ve başarı duygusunu yaşamaları önemlidir. Etkinlikler, eğitim araç ve gereçleri bireyin gelişim özelliğine ve ilgisine uygun olarak kolaydan zora, resimden yazıya doğru hazırlanmalıdır. (MEB 2008) Öğrenme güçlüğü çeken çocukların kendilerine güvenlerinin gelmesini ve yapabileceklerinin farkına varmalarını sağlamak için doğru ve etkili eğitim planları, program ve stratejileri tercih edilmelidir (Koç, 2012:22-23).

Öğrenme güçlüğü olan bireyin eğitiminde en çok kullanılan programlar ve stratejiler şunlardır:

1. Kephart'ın algısal-motor modeli: Kephart'a göre öğrenmenin temelinde motor beceriler yatar. Örneğin bir bebek önce elini hareket ettirir, sonra eli bir şeye dokunur, bunu gözü ile izler. Böylece dokunma (el) ile görme arasında(göz) ilişki kurulur. Elinin dokunduğu şeyi görmeyi öğrenir. Bu el-göz ilişkisinin ilk adımıdır. Kephart'a göre çocuk geliştikçe algısal-motor uyum oluşur. Bu yaklaşım öğrenme bozukluğu olanlarda, kaba-motor, ince motor, görsel algı, işitsel-motor uyum, beden imajının geliştirilmesine önem veren bir yaklaşımdır. Kephart’ın programında kara tahta çalışmaları, duyu-motor, göz-motor, şekil algısı etkinlikleri vardır. Kara tahta çalışmaları kopya etme, yön izleme, orta hattı takip etme, ve el-göz koordinasyonu gibi etkinlikleri içerir. Kephart büyük kasların motor gelişimi çalışmalarında yürüme tahtası, denge tahtası, tramboline, ritmik hareketleri önermektedir. Göz-motor koordinasyonu açısından göz hareketleri, nesneleri takip etkinlikleri verilmektedir. Çünkü Kephart motor etkinliklerin görsel algıyı geliştireceğine inanmaktadır. Modele bakarak kibrit çöpleriyle şekil oluşturma, yapbozları düzenleme gibi etkinlikler programın içeriğini teşkil etmektedir (Reynolds ve Janzen, 2007 akt: Doğan, 2012:49).

2. Getman'ın eğitim programı: Gelişimci görüşe dayanır. Getman’ın eğitim programında genel koordinasyon, denge, el-göz koordinasyonu, göz hareketleri, şekil tanıma, görsel hafıza egzersizleri ağırlıktadır (Koç, 2012:23).

3. Frostig eğitimsel terapi yaklaşımı: Program görsel-algıya önem verir. Frostig'e göre algısal eğitim, eğitsel terapi programının en önemli bölümlerinden birisidir. Algısal becerilerin tamamen otomatikleşebilmesi için sürekli tekrarlanması gerekir. Okumayı öğrenmek için çocuğun sadece görsel sembolleri ayırdedebilmesi yetmez, aynı zamanda harflerle sesler arasındaki bağlantıyı kurabilmelidir. Özellikle okuma öğrenimi çağrışımlar yapabilme becerisine bağlıdır. Birey okuduğunu anlarken görsel ve işitsel imajlar ve bunların anlamları arasında çağrışımlar gerçekleşir (Frostig, 1972, akt: Doğan, 2012:50).

4. Piaget'nin bilişsel gelişim kuramı: Gelişim bozukluklarının, özellikle öğrenme bozukluklarının erken tanı ve eğitim programı planlanmasında Piaget' nin kuramından oldukça yararlanılabilir. Piaget' ye göre bütün çocuklar, belirli-sıralı aşamalardan geçerek "algılama" yoluyla öğrenirler. Örneğin ilk seslerin çıkarılması, ilerde okuma becerileri için atılan ilk adımdır. Bir çocuk 2-6 aylar arası sese tepki gösterir, 6. ay civarında ses çıkarmayı bırakırsa bu çocuğun işitsel alışverişinde bir sorun olduğu düşünülmelidir. 60. ayın sonunda bir çocuk 12 resimden 9'unda benzerlik ve farklılıkları algılayabilmelidir. Olanaklara rağmen beceremiyorsa öğrenme bozukluğu açısından riskte demektir ( Korkmazlar, 2001 akt: Kaçar, 2018:31).

5. Duyulara dayanan akademik terapi: Okuma yazma eğitimi ile beraber kullanılan görsel, işitsel, kinestetik duyulara dayalı bir pedagojik yaklaşımdır. 52 (Gearheart 1986, Jones 1991, Myers ve Hammill 1976 ve Uhry 1993). Bu terapi, ödevlerin yüksek sesle tekrarı, yüksek sesle okuma, harfleri kopyalama, parmak boyaları ve kum tepsilerinin üzerinde durma gibi çeşitli etkinlikler içerir (Ersoy ve Avcı, 2001 akt: Ün, 2009:51-52).

6. Valett'in (1974) psiko-pedagojik terapi programı: Gelişimci görüşe göre bu terapi programı, kaba-motor, dil, kavram, sosyal gelişim alanlarını da içeren çok sayıda alıştırmadan oluşmaktadır (Ün, 2009:52).

Öğrenme güçlüğü olan çocuklar için izlenen eğitim yaklaşımları; bilişsel süreçlerin öğretimi, çoklu duyuya dayalı öğretim, yapılandırma ve uyaranların azaltılmasına dayalı öğretim, bilişsel davranış değiştirmedir ( Özat, 2010:21 ).

a. Doğrudan Öğretim Yöntemi: Doğrudan öğretim yöntemi öğretmenin doğrudan yürüttüğü öğretmen merkezli bir öğretim modelidir (Gürsel, 1993; Kahyaoğlu, 2010, Varol, 2018). Doğrudan öğretim modeli, öğretim yapılan davranışın üzerine odaklaşır. Model doğrudan gözlenebilir, ölçülebilir, tekrarlanabilir davranışlarla ilgilenir. Bu nedenle model öğretimi yapılan davranışın açık bir tanımına yer verir. Öğretim ortamı içinde işlevsel değerlendirmeye önem verir. Ayrıca bu model, öğretim amaçları ve gelişimin denetlenmesi temeline göre işleyen bireyselleştirilmiş bir öğretim modelidir. Bu model öğretim süresince öğrencinin performansındaki değişmelerle ilgili sürekli veri toplanmasına önem verir. Bu nedenle öğretimindeki başarısızlığı, öğretmenin ilgisine ve öğrencinin yetersizlikleri yerine, öğretim programının yetersizliklerine bağlar (Gürsel, 1993; Kahyaoğlu, 2010, Varol, 2018:34).

b. İşbirliğine Dayalı Öğrenme: İşbirlikçi öğrenme, öğrencilerin ortak bir hedef açısından birbirlerini desteklemek için küçük gruplar halinde bir araya gelmelerini sağlayan bir öğrenme yöntemidir (Serin, 2005, akt: Varol, 2018) Bu yöntemde bireysel sorumluluk ve grup bağlılığı öncüdür. Öğretmen bir akıl hocalığı yapar ve öğrencilere çalışmalarıyla ilgili bilgi verir. Öğrenciler gruplara bölünerek ve grup içinde görev alır. Grup içerisindeki öğrencilere lider, sözcü, yazıcı, saat görevlisi ve teşvik edici görev ve sorumluluklar verilir. Paylaşım, kendine güven ve birlik bu yaklaşımın kazanımları arasındadır. Sınıfları birleştirirken uygulanabilecek bir metottur (Varol, 2018:33).

c. Keşif Yoluyla Öğrenme: Öğrenmede dıştan verilen pekiştireçlerden ziyade içsel pekiştireçlerin önemli olduğundan bahsetmiş ve bir soruyu –başkasından direkt olarak yardım almaksızın- kendi başına çözme, kendi kendine yeni bir bilginin farkına varma, bilgiyi keşfetme sonucunda duyulan başarma hazzının o birey için, motivasyonunu arttırıcı içsel pekiştireç olduğunu vurgulamıştır ( Kaya, Erdik, 2014:188).

d. Çoklu Duyuya Dayalı Öğretim ( Multisensori): Tüm çocuklar, öğrenme ve dikkat sorunları olmayan çocuklar da dahil olmak üzere, çoklu duyumsal derslerden yararlanabilir. Bir öğrenci birden fazla anlam kullanarak bir şey öğrenirse, bilginin onunla kalması daha olasıdır. Tüm çocukların değişen ihtiyaçlarını karşılamaya

yardımcı olur, sadece öğrenme ve dikkat sorunları olanlar değil. Öğrenmek için çeşitli yollar sağlayarak, sınıftaki her çocuğa başarı şansı verir (https://www.understood.org).

Öğrenme güçlüğü çeken öğrenciler genellikle okuma, imla, yazma, matematik, dinleme ve anlatım dilinin bir veya daha fazla alanında zorluk çekerler. Çoklu sensör teknikleri öğrencilerin öğrenmelerine yardımcı olmak için kişisel güç alanlarını kullanmalarını sağlar. Öğrencinin ihtiyaçlarına ve eldeki göreve bağlı olarak basitten karmaşıklığa kadar değişebilir ( www.lexiconreadingcenter.org ).

Çoklu duyular kullanmak, bu (ve diğer) çocuklara, öğrendikleriyle bağlantı kurmaları için daha fazla yol sağlar. Bu tür uygulamalı öğrenme, öğrencilerin şunları yapmasını kolaylaştırabilir:

1. Bilgi Toplamak

2. Yeni bilgiler ile zaten bildikleri arasındaki bağlantıları yapın 3. Sorunları anlama ve çalışma

4. Sözel olmayan problem çözme becerilerini kullan (https://www.understood.org).

e. Yapılandırma ve Uyaranların Azaltılmasına dayalı Öğretim: özel öğrenme güçlüğüne eşlik eden dikkat bozuklukları, aşırı hareketlilik gibi sorunlar yaşayan çocuklar için, öğrenme ortamı uyaranların azaltılması yaklaşımına göre düzenlenir. İlk olarak zihinsel yetersizliği olan çocuklarda 28 kullanılan bu yaklaşım sonradan özel öğrenme güçlüğü yaşayanlar için uyarlanmıştır. Yaklaşıma göre öğretmen günlük yapılacak olan etkinliklerin her dakikasını planlamakta; gereksiz zaman harcanması durumunu ortadan kaldırmaktadır. Aynı zamanda çevredeki uyaranları en aza indirgemek esasına dayalı olarak yerleri halıyla kaplama, camları yalıtma, sınıf duvarlarındaki resimleri kaldırma, yazı tahtasını sınırlı bir şekilde kullanma gibi düzenlemeler yapılmaktadır (Polat, 2013:27-28).