• Sonuç bulunamadı

Özgül öğrenme güçlüğünün nedenleri genetik, çevresel faktörlerle belirlenen biyolojik bir temele dayandırılmaktadır. Öğrenme güçlüğünün majör etiyolojik faktörünün genetik faktörler olduğunu öne süren birçok araştırma mevcuttur. Genetik faktörlerin beynin gelişimi, olgunlaşması ve fonksiyonel formunu etkilediği ve bu sebeple öğrenme güçlüğünün bilişsel işlevleri ile ilgili etkilenmeye yol açtığı kabul

görmektedir. Her ne kadar maddi durum düşüklüğü, eğitim eksikliği gibi çevresel sebeplerin beyin gelişiminde etkisi olduğu bilinse de, bu sebeplerin öğrenme bozukluğu olanlarda biyolojik yatkınlaştırıcı faktörlere ek durumu kötüleştirebileceği veya klinik belirtilerin şiddetlenmesine sebep olabileceği öngörülmektedir (Özçivit- Asfuroğlu, Fidan, 2016:50-51).

I.Genetik: Genetik çalışmalar, özellikle okuma bozukluğu olan aileler ve çocukları üzerinde yapılmıştır. Bu çalışmalarda ailesel geçiş, özellikle öne çıkmakta ve tek başına en önemli etmen olarak vurgulanmaktadır. Aile çalışmalarında dislektik bir anne ya da babanın olmasının, çocukta okuma bozukluğu için önemli bir risk etkeni olduğu belirlenmiştir. İkiz çalışmalarında tek yumurta ikizlerinde konkordans oranı %68- 83, çift yumurta ikizlerinde %23- 38 olarak verilmektedir. Genlerin zekâ ve öğrenme üzerindeki etkisini test eden bir çalışmada 12 yaşındaki 5.000 ikizde 4 farklı test (genel bilişsel kapasite, okuma kabiliyeti, matematik becerisi, dil becerileri) uygulanmış ve özellikle kalıtımın okuma ve matematik öğrenme kabiliyeti üzerindeki etkisi göze çarpmıştır ( Asfuroğlu-Özçivit ve Fidan, 2016:51).

Pennington ve arkadaşlarının (1987) özel öğrenme güçlüğü olan bireylerin genetik özelliklerini araştıran çalışmaları taradığı makalesi, bu güçlüğün kalıtsal ve ayrıca kültürel geçişli olduğunu iddia etmektedir. Bu çalışma ile okuma bozukluğu olan anne-babaların çocuklarında okuma bozukluğu riskinin erkek çocuklarda %30– 40, kız çocuklarda %17–18 olduğu bildirilmiştir. Özel öğrenme güçlüğü olan bireylerin aileleri üzerine yapılan çalışmaların sonuçları, okuma bozukluğu çocukların aşağı yukarı % 40’ının ebeveynlerinden etkilendiği ve benzer şekilde bu çocukların % 40’ının kardeşlerini etkilediği görülmüştür (Pekel, 2010:16).

II. Beyin Yapısı: Öğrenme güçlüğünün beyindeki kökenlerini açıklamaya çalışan çeşitli çalışmalar ve kuramlar bulunmaktadır. Yapılan çalışmalar öğrenme güçlüğü olan çocuklar ile normal çocukların beyin yapılarında özellikle morfometrik ölçümler açısında farklı bölgeler olduğunu ortaya koymaktadır. Fonolojik kurama göre, okuma güçlüğü olan erişkinler ve çocuklarda yapılan işlevsel görüntüleme (MRI, PET) çalışmalarında fenolojik işlemler sırasında (heceleme, anlamı olmayan kelimeleri okuma gibi) sol hemisferde temporopariyetal kortekste aktivasyonun az

olduğu ya da hiç olmadığı bildirmektedir (Rumsey ve ark., 1997; Simons ve ark.,2000 ; Temple ve ark.2001; Temple, 2007; Korkmazlar ve Sürücü, 2007; akt.Atalay, 2013:4).

III. Nörolojik Fonksiyonlardaki Bozukluk: Son yıllarda etiyolojiye yönelik araştırmalarda işin içine nörolojik muayene, EEG ve fonksiyonel manyetik rezonans görüntüleme(FMRI) çalışmalarının girmesiyle özgül öğrenme güçlüğü nörolojik bir kavram özelliği de kazanmıştır. FMRI çalışmalarında okuma güçlüğü yaşayan bireylerde okuma, yazma, ortografik analiz sırasında dil ile ilgili alanlar ve görsel asosiasyon alanlarında, solda daha belirgin olmak üzere, normal okuyuculardan daha az aktivasyon olduğu, temporal lob kanlanmasının danormal okuyuculardan daha az olduğu görülmüştür (Flowers, Wood ve Naylor, 1991; Rae ve ark., 1998; Rumsey ve ark., 1997, akt.Turgut, 2008:13).

Bazı araştırmacılar, öğrenme güçlüğünün birden çok alandaki işlevsel bozukluklara bağlı olduğunu ileri sürmekte ve öğrenme sürecini açıklamak için 4 aşamaya yer vermekte ve bu aşamalarda meydana gelen bozuklukların öğrenme güçlüğüne neden olduğu varsayılmaktadır (Koç, 2012:16).

- Giriş Aşaması: Gelen bilgilerin uyarıların duyu organlarından beyine girmesi, algılanmasıdır. Bu aşamadaki bozukluklar görsel, işitsel, mekânsal, dokunsal algı bozukluklarına yol açabilir. Harfler ters dönmüş algılanabilir (b-d,6–9 gibi).Tüm sözcüğü ters çevirebilir (çok yerine koç, ev yerine ve gibi). İşitsel algı sorununda benzer sesleri karıştırır (f-v,b-m gibi), yönergeleri dinleyemez, duymuyor görünürler (Koç, 2012:16).

- İşlem Aşaması Gelen bilgilerin kaydedilmesi, organize edilmesi ve işleme konulup yorumlanmasıdır. Bu aşamada sıraya koyma, soyutlama ve organizasyon gerçekleşir. Öğrenme güçlüğünden birinde ya da tümünde bozukluk söz konusudur. Günlerin ayların, alfabedeki harflerin sırasının karıştırılması tipiktir ( Koç, 2012:16).

- Bellek Depolama Aşaması: Anlaşılan bilgi tekrar kullanılmak üzere depo edilir. Öğrenme güçlüğünde kısa süreli bellekte sorunlar vardır. Kısa süreli işitsel- görsel bellek bozuklukları genellikle birlikte ortaya çıkar (Koç, 2012:16).

- Çıkış Aşamasında: Beyinin bilgiyi mesaj olarak hücrelere, kaslara, dil ya da motor etkinlik alanlarına göndermesi sürecidir. Bu alanlarda meydana gelecek sorunlar öğrenme güçlüğüne neden olabilmektedir (Koç, 2012:16).

IV. Hemisferler Arası İletişim Sorunları: Yapılan araştırmalara göre, disleksi sol serebral dil fonksiyonlarında bozuklukla açıklanabilir. Sağ hemisfer fonksiyonları da (mekan oryantasyonu, imajinasyon, tanıma, sağ-sol ayırt etme, zaman kavramı, sıralama, müzik, sözel olmayan iletişim becerileri) okuma ve yazma edinimi için oldukça önemlidir (Demir, 2005:17).

V .Fonolojik İşlevlerde Bozukluk: Fonem (ses), dil sisteminin en küçük ve en temel birimidir. Bir kelimeyi tanıyıp anlamak, beynin fonolojik modülünün kelimeyi fonemlerine ayırmasını gerektirir. Örneğin, s….ü….t….süt gibi. Konuşma dilinde bu proses otomatik gerçekleşirken okumada öğrenilerek gerçekleşir. Okuma alfabedeki görsel sembolleri (harfleri), karşılığı olan sese (corresponding) dönüştürmektir. Disleksi tanısı alan bireyler, harfi sese dönüştürmekte güçlük çekmektedirler (Demir, 2005:17).

VI .Algısal Bozukluklar: Öğrenme güçlüğünde duyu organları, algısal ve sinirsel duyu yolları sağlamdır. Fakat bu çocuklar uyaranları algılamada, tanımada ve uygun tepkide bulunmada güçlük çekerler. Bu algısal alanlar: görsel, işitsel, dokunsal, kinestetik ve mekânsal algı alanlarıdır (Demir, 2005:17).

VII. A Tipik Beyin Asimetrisi: Öğrenme güçlüğünün nedenleri ile ilgili çalışmalarda sağ/sol beyin fonksiyonları, dominans, laterleşme ilişkilerinin de önemli olduğu düşünülmektedir (Demir, 2005:17).

VIII. Metakognitif Gecikme: Bazı araştırmacılar, öğrenme güçlüğü olan çocukların kognitif becerilerinde bir olgunlaşma gecikmesi olduğunu ileri

sürerler. Bu nedenle belirtiler erken dönemde kendini belli etmeye başlar. Bu görüşe göre, öğrenme güçlüğü kavramıyla uğraşırken bilişsel (cognitive) süreçlere odaklanmak daha uygun bir yaklaşım olabilir (Aslan, 2015:579).

IX.Bilgi İşlemleme:Bilgi işlem kuramına göre bilgi dört aşamadan geçer. Giriş (input), işlem (entegrasyon), bellek (depolama), çıkış (output) aşaması. Bu kurama göre öğrenme güçlüğü yaşayan birey bilgiyi kaydetme, sıralama ve organize etme aşamasında yani işlem aşamasında problem yaşar. Günlerin, ayların, alfabedeki harflerin karıştırılması tipiktir. Bellek aşamasında, anlaşılan bilgi tekrar kullanılmak üzere depo edilir. Öğrenme güçlüğü yaşayan bireylerde daha çok kısa süreli bellek sorunu görünür (Demir, 2005; akt: Aslan, 2015:579 ). Ayrıca Sir Jim Rose’a göre öğrenme güçlüğü yaşayan bireylerde kusurlu bir çalışma belleği vardır (Snowling, 2012; akt: Aslan, 2015:579) Çıkış aşamasında ise öğrenme güçlüğü yaşayan birey dil alanında kendini ifade ederken, okurken, motor alanda yazı yazarken, ip atlarken, bisiklete binerken güçlükler yaşar (Aslan, 2015:579).

X.Etiyolojide Diğer Etmenler: Yakın akraba evlilikleri, genetik, metabolik hastalıklar, gebelik sırasında bakımın yetersizliği, ilaç, alkol, sigara ve madde kullanımı, doğum anoksisi, doğum sonrası hastalıklar, konvülziyonları, MSS enfeksiyonları, grip virüsleri, kurşun zehirlenmesi, erken çocukluk döneminde uzun süreli beslenme yetersizlikleri vb. etmenler yer almaktadır (Demir, 2005; akt: Aslan, 2015:579). Prematüre ve düşük doğum ağırlığı özgül öğrenme güçlüğü için riski artırır. Aynı zamanda prenatal dönemde nikotine maruz kalmada risk faktörüdür (DSM-V, 2013; akt: Aslan, 2015:579).

Pellerone ( 2013)’ ye göre ise yetersiz öğretim, çevresel yoksunluk gibi etmenler, öğrenme güçlüğünün etiyolojisine karışsa da son araştırmalar, matematik öğrenme güçlüğüne beyin temelli bir bozukluğun ve genetik yatkınlığın sebep olduğunu ortaya koymuştur.

Son yıllarda yapılan araştırmalarda Dikkat eksikliği ve hiperaktivite bozukluğuna ek olarak, davranış bozuklukları, karşıt olma karşıt gelme bozukluğu da öğrenme güçlüklerine eşlik edebilir (Özçivit-Asfuroğlu, Fidan, 2016:51).