• Sonuç bulunamadı

Çorum İlinde Âşıklığa Başlama

BÖLÜM 3: ÇORUM İLİ ÂŞIKLIK GELENEĞİ

3.2. Çorum İlinde Âşıklığa Başlama

Çorumlu aşıkların aşıklığa başlamaları değişik sebeplere dayanmaktadır. Bunların başlıcalarını şöyle sıralayabiliriz:

3.2.1. Çıraklık

Çorum, folklor malzemelerinin bolluğu bakımından oldukça zengin bir ilimizdir. Ancak son yıllarda radyo, televizyon, telefon gibi kitle iletişim araçlarının ülkemizin en ücra köşelerine kadar ulaşması, folklor malzemesinin dağılmasına, bozulmasına, yok olmasına veya yeni şekiller almasına sebep olmaktadır.

Çırak yetiştirme geleneği, hayatımızın birçok alanında karşımıza çıkmaktadır. Geleneğe bağlı sanat ve zanaatlarda çırak yetiştirmek, o işin devamını sağlayacağından bütün toplumlarda buna önem verilir. Türkler gelenekçi bir millettir. Bilge Kağan Türk milletine: “Türk, Oğuz beyleri, milleti işitin: Üstte gök basmasa, altta yer delinmese, Türk milleti, ilini, töreni kim bozabilecekti?” (Ergin, 1997:40) diyerek Türk’ün töresini, kanununu, geleneğini kimsenin bozamayacağını hatırlatmaktadır.

Âşık edebiyatında da çırak yetiştirmek önemli bir yere sahiptir. Âşıkların önemle üzerinde durdukları çırak yetiştirme geleneği bugün de devam etmektedir. Usta âşıklar, çırak alacağı zaman çırak adayını önce sınar; kabiliyetli mi, saza, söze yatkın mı, hafızası sağlam mı değerlendirir. Bunlardan sonra çırağını yanına alarak gittiği her yere götürür. Saz ve söz meclislerinde yanında bulundurur. Âşık adayına layık gördüğü mahlası verir. Ustasından mahlas alan âşık, ya ustasında destur alıp başka diyarlara gider; ya da ustasının yanında sanatına devam eder. Saza ustasının makamıyla, söze de ustasının şiiriyle girer ki, biz buna ustamalı diyoruz. Sonra da kendi şirini okur. Ustasının adını böylece yaşatır, onun yolunda gider. Bir müddet Çorum’da da yaşayan Âşık Ceyhunî de ustasına vefasını şöyle dile getirmektedir:

“Sırrı enelhak diyecek kimdir Kanaat lokması yiyecek kimdir Melâmet hırkası giyecek kimdir

Ceyhunî var Nuri çıraklarından” (Kahraman, 1996:19)

Çırakların ustalardan küçük olması esastır. Ancak bazı âşıkların emsali olan bir çırak yetiştirdiği de olur. Âşık Rıfat Kurtoğlu’nun da yetiştirdiği ya da emeğinin geçtiği kişiler vardır. Bunlar: Ayşe Çoban, Cuma Türkmen’dir. Burada tam anlamıyla bir usta çırak ilişkisinden söz edemeyiz. Çünkü, gerek Ayşe Çoban’da gerekse Cuma Türkmen’de âşıklık geleneğinin pek çok kriteri yoktur.

Günümüzde usta – çırak ilişkisi yok denecek kadar azdır. Bugün yetişen aşıkların pek çoğunda usta çırak ilişkisini oldukça az görmekteyiz.

3.2.2. Sazlı – Sözlü Ortamdan Etkilenme

Âşık edebiyatında, sazın hiç kuşkusuz çok önemli bir yeri vardır. Bilhassa meslekten yetişmiş aşıkların saz çalmaları, toplum tarafından âşıklığın vecibesi olarak nitelendirilir. Bir başka deyişle, toplum sazı olmayan âşığı âşık olarak görmez. Şairler her vesile ile çeşitli mekânlarda (köy odaları, kahveler, açık hava, düğün evleri vb.) sazı ile boy göstermiş, sanatlarını icra etmişlerdir. Bunu dinleyen halk saz şairinin şiirinde, türküsünde ve nağmesinde kendisinden izler bulur, ister istemez onların etkisinde kalır. Zirâ saz şairinin söyledikleri, halk kültürünün hülâsasından başka bir şey değildir (Kaya, 1994:54).

Geçmişte âşıkların; İstanbul çevresinde Semaî Kahveleri ya da Çalgıcı Kahveleri, Tulumbacı Kahveleri; Sivas çevresinde Sırakahveler ve Ahırlıkahveler, günümüzde Erzurum, Kars ve Kayseri Çevresinde Âşıklar Kahvesi adlarıyla anılan mekânlarda sanatlarını icra ettiklerini bilmekteyiz (Kaya, 1994:58).

Çorum’da ise böyle bir kahve ortamı olmamakla birlikte, köy çevresinde yaşayan âşıklara çok sık rastlanmakta ise de, âşıklar geçmişte köy odalarında, günümüzde ise köy kahvelerinde özel günlerde ve toplantılarda sanatlarını icra etmektedirler. Ancak bu faaliyetler Doğu Anadolu’daki gibi organize değildir. Bundan başka bölge âşıkları, çeşitli tören, şölen ve yarışmalar vesilesi ile san’atlarını icra ederler.

Sözünü ettiğimiz sazlı – sözlü ortamlar, âşıklığa hevesli kimselerin âşıklığa başlamasında etkili olmaktadır.

3.2.3. Çevredeki Âşıklardan Etkilenme

Gelenekte kazandığı anlamıyla, bölgede köklü bir usta çırak ilişkisinin olmadığını belirtmiştik. Bununla beraber bazı âşıklar, çevrelerinde yaşayan âşıklardan etkilenme sonucunda âşıklığa meyletmişlerdir.

Sözlü geleneğe ait mahsullerin, nesilden nesile aktarıldığını biliyoruz. Çorum’da bu gelenek devam etmekle birlikte,babadan oğla bir takım şairlik özelliklerinin geçmesi mümkündür. İrsiyet, şairlik konusunda ne kadar geçerlidir tartışılır ama şu da vardır ki, âşıklıkta kalıtımın da etkisi düşünülmelidir. Örneğin bu çalışmamızda ele aldığımız Âşık Rıfat Kurtoğlu da, yaptığımız görüşmelerde hem kardeşinin hem de çocuklarının güzel şiirler kaleme aldığını belirtmiştir. Kurtoğlu’nun kardeşi Cemalettin Kurtoğlu Türk Sanat Müziği ile hayatını kazanmaktadır. Ayrıca Âşık Rıfat Kurtoğlu, kendisi ile irtibatta olan Sayın Prof. Dr. Saim Sakaoğlu’nun zaman zaman yaptıkları telefon görüşmelerinde, Kurtoğlu’nun soyunun Elvan Çelebi’ye dayandığını iddia etmiştir. Başka bir örnek ise Âşık Boranî’dir. Âşık Boranî, Deli Boran’ın soyundan gelir. Deli Boran kalemi güçlü, Çorumda yetişmiş bir halk şairidir.

Karşımıza çıkan bu tablo, soya dayalı bir geleneğin etkisi üzerinde ağırlık kazanması ihtimalini kuvvetlendirmektedir.

3.2.4. Sevgi (Sevda) Üzerine Âşıklığa Başlama

Sevgi, aşk ya da sevda kelimeleri kültürümüzdeki anlamları bakımından bazı küçük farklarla birbirlerinden ayrılsalar da çoğu kez aynı anlamlarda kullanılmaktadırlar. İnsan hayatında ve edebiyatımızda başlı başına bir yer işgal eden aşk kavramı, kullanana ve kullanıldığı yere göre yeni bir boyut ve anlam kazanmıştır. Sözlüklerde, çok kez, bir şeye ya da bir kişiye aşırı bağlılık anlamıyla ifade edilen aşk, edebiyatımızda; kimi zaman dinî – tasavvufî, kimi zaman beşerî, kimi zaman da estetik anlayışa paralel bir anlam ifade etmektedir.

Tarihi ya da efsanevî âşıkların hayatları etrafında teşekkül etmiş olan halk hikâyelerinin olay örgüsü, mısra mısra coşturan, içindeki o aşk duygusudur.

Merhum Âşık Veysel’in de dediği gibi güzellik, asıl anlamını aşk duygusu ile kazanır; gönüller onunla huzur bulur.

Güzelliğin on par’etmez Bu bendeki aşk olmasa Eğlenecek yer bulaman

Gönlümdeki köşk olmasa (Eyuboğlu, 2001: 82)

Çorumlu âşıkların hepsi, mutlaka şiirlerinde aşka yer vermişlerdir. Şiirlerini incelediğimiz Âşık Rıfat Kurtoğlu da şiirlerinin büyük kısmını sevgiye, sevdaya ayırmıştır. Kurtoğlu’nun aşk konulu pek çok şiirinde; sıkıntılı, acılı, sitemkâr bir ruh halini görmemiz mümkündür.

Çorum’daki âşıklık geleneğinde; güzellerin çeşitli özelliklerinden söz edilmesinin yanı sıra, sevgilinin cefa çektirmesinden, âşığa zulmetmesi ve onu derbeder bir hale sokması da işlenir. Çorumlu Âşık Boranî de sevgiliden uzak olmanın sıkıntısını “Gelsene” adlı şiirinde şöyle dile getirmektedir:

Hani birlik verdiğimiz sözler Gerçek âşık aşkın yolunu düzler Yollara bakarak aşındı gözler

Niye çıkıp gelmiyorsun Fadime’m? (Boranî, 2006: 77)

Aşk duygusu, genel anlamdaki âşıklık geleneğinde olduğu gibi Çorum’da da âşıklığa başlamada önemli bir etkendir. Aşka düşen kişi, psikolojik anlamda rahatlayabilmek için bu derdini dışa şiirle vurup o şekilde tatmin olacak ve aynı zamanda klâsik anlamdaki aşk duygusunu yansıtmakla sevgilisinin ve toplumun beğenisini kazanarak, sanatçı kişiliğe sahip olmanın rahatlığını yaşayacaktır.

3.2.5. Rüya Sonrası Âşıklığa Başlama

Rüyada bir sevgiliyi görerek âşık olma motifi bütün dünya edebiyatlarında ve ilkel kabilelerin âyini törenlerinde görülmekle beraber kompleks rüya motifi Türk âşık edebiyatına has bir motiftir (Günay, 1993: 94).

Bu rüyaların ortaya çıkışları kadar muhtevaları da diğer kültürlerden farklıdır. Rüyayı gören kişi bir sevgiliye sahip olmanın yanında, Tanrı aşkına ulaşmak için gerekli bilgi, erkân ve usulleri, saz şairi vasıflarını da rüyada kazanır (Günay, 1993: 94).

XVI. asırdan bu yana yazıya geçirilen âşık hikâyelerinde tespit edilen bu kompleks rüya motifi bugün yaşayan âşıklar arasında halâ görülmekte ve inanılmaktadır. Âşık edebiyatının temsilcileri için rüya motifi bir hareket ve başlangıç noktasıdır (Günay, 1996: 43).

Bu konuda Âşık Rıfat Kurtoğlu, günümüzdeki âşıkların bâdeli âşık olduklarına ihtimal vermemekte; dinî – tasavvufî bir kimliğe sahip olan eski meşhur şahsiyetlerde ancak böyle bir durumun söz konusu olabileceğine inanmaktadır. Çevredeki âşıkların bâde içme iddialarının sebebini sorduğumuzda ise; ilgi çekme ve şöhrete sahip olma arzusundan kaynaklandığını ifade etmiştir.

Netice olarak, gelenek içerisinde yüzyıllar boyu süren rüya merkezli kolektif şuur, âşığa milli kültür çerçevesi içerisinde, kendi kültürel kimliğini ortaya koymasına zemin hazırlamaktadır.

3.2.6. Dert Nedeniyle Âşıklığa Başlama

Çorum âşıklık geleneğinde sıkıntı, yokluk gibi nedenlerle âşıklığa başlama da görülmektedir. Âşıklar geçmişte, dar ve orta sınıfa ait meslek gruplarına mensup idiler. Günümüzde de Çorum âşıklarının durumu pek farklı değildir. Genelde çiftçilikle uğraştıkları söylenebilir. Ama bunun yanı sıra işçilik, memurluk ve serbest meslekle geçimlerini sağlayan âşıklar da vardır. Pek çok âşık artan hayat pahalılığından olumsuz etkilenmektedir. İşte çeşitli ekonomik sıkıntılar yanında, ailevi ve psikolojik sıkıntılar, bazı âşıkların âşıklığa başlamasında etkili olan sebeplerden birisidir.

3.2.7. Mahlas Alma

Daha totem devrinden itibaren ve daha sonraları, ferdiyetçi anlayışın ön plâna çıkması sonucuna bağlı olarak, mahlas almanın altında yatan temel anlayış; şan, şeref, itibar, kendini diğerlerinden ayırma, belli bir zümreye bağlı olduğunu ortaya koyma vb. psikolojik ve sosyal birtakım sebeplere dayanmaktadır (Elçin, 1988: 41, 48).

Efsane – destan devrinden gelen, alplerde, erenlerde (evliya) ferdiyetin damgasıyla karşımıza çıkan mahlas alma, şairlerin hayatında; şeyh – pir tesiriyle, üstadlar ve imamlar tarafından, kendi kendine olmak üzere üç şekilde görülmektedir (Elçin, 1988:41, 42, 43).

Çorum ilinde âşıkların gelenekle ilgili mahlas alma şekilleri, öncelik derecesine göre şöyle sıralanabilir:

i. Mahlasları kendileri tarafından tespit edilen âşıklar,

ii. Çevredeki usta âşıklar tarafından mahlasları verilen âşıklar, iii. Rüyaya bağlı olarak mahlas alan âşıklar.

Bu âşıklardan bazıları adlarını, bazıları soyadlarını, bazıları da bunların dışındaki isimleri mahlas olarak kullanmaktadırlar. İlde yaygın olarak usta – çırak ilişkisi olmadığı için, âşıklar mahlaslarını genellikle kendileri tespit etmektedirler.

3.3. Geçmişten Günümüze Çorum İlinde Yetişen, Âşık Tarzı Türk Şiirinin Bazı