• Sonuç bulunamadı

BÖLÜM 4: ÂŞIK RIFAT KURTOĞLU

4.2. Çeşitli Yönleri

İlkokulu Eskiekin Köyü İlkokulu’nda, ortaokulu Çorum Eti Ortaokulu’nda bitirmiştir. Ardından Çorum Atatürk Lisesi’ne kayıt yaptırmış ve sürekli devamsızlıktan sınıfta kalmıştır. Çorum Atatürk Lisesi’nden Çorum Ticaret Lisesi’ne geçmiş ve tahsiline bir buçuk ay orada devam etmiştir. Oradan da Endüstri Meslek Lisesi’ne geçmiştir. Endüstri Meslek Lisesinde de beş – altı ay kadar eğitim görmüş ve 1980 öncesinin Çorum olayları sebebiyle tahsilini yarıda bırakmak zorunda kalmıştır.

4.2.2. Askerliği

Isparta 40. Er Eğitim Alayı’nda 4 Temmuz 1980’de vatani görevini yapmaya başlamıştır. Usta birliğini ise Ağrı’nın Eleşkirt ilçesinde tamamlamıştır. Askerliğinde de bir çok kamp, orduevi ve askeri gazinolarda müzikle iç içe olmuştur.

4.2.3. Mesleği

Lise çağlarından itibaren, babasıyla birlikte inşaatın her işinde çalışmıştır. Evlendikten sonra köyde beş buçuk yıl çiftçilik ve ardından Çorum’da traktörle nakliyecilik yapmıştır. Babası traktör alım satımı yaparken iflas etmiş, hem maddi hem de manevi olarak zor duruma düşmüşlerdir. Babasından ayrılarak Çorum’a yerleşmiş ve burada zor günler geçirmiştir. 1987’de Ankara’ya taşınmıştır. Burada sazıyla geçinmeye çalışmış, bunun yanı sıra amelelik yapmıştır. Zaman zaman pazarlarda çay satarak geçimini sağlamaya çalışmıştır. Bir yıl sonra Çorum’a dönmüştür. Çorum’da da çaycılık yapmaya karar vermiş ve bir çay ocağı açmıştır. Bu işini bir yıl sürdürebilmiştir. Daha sonra Çorum Devlet Hastanesi’nde çay ocağını işletmiş, hastane yönetiminin değişmesiyle oradan da ayrılmış, yine pazarda çay satmaya devam etmiştir. İş hayatında sürekli olarak inişli çıkışlı dönemler olmuştur. Bugün de fidan satarak geçimini sağlamaya çalışmaktadır.

4.2.4. Sosyal Faaliyetleri

Doğa düşkünü Kurtoğlu, 1994 yılında Çorum Belediye Başkanlığı Kültür ve Sosyal İşler Müdürlüğü Tarafından bastırılan ilk şiir kitabı “Gönül Dilim”in geliriyle, köyünde on dönümlük bir araziye çam ve ceviz fidanları dikmiştir. Fidanların temininde İstanbul

Tema Vakfı’ndan yararlanmıştır. Bu fidanların pek çoğu köylünün de yeterli ilgiyi göstermemesinden ötürü kurumuştur.

Kurtoğlu, Çorum’daki pek çok kültürel etkinliklere katılmış, Çorum’un tanıtımıyla ilgili bir çok sosyal faaliyette Çorum’u temsil etmiştir.

4.2.5. İdealleri

Kurtoğlu, adının unutulmamasını, ölümünden sonrada anılmasını arzu etmektedir. Eserlerinin başka sanatçıların kasetlerinde yer almasını istemektedir. Çocuklarıyla ataları arasındaki kopukluğu giderecek, çocuklarının tanıyamayacağı kadar genişleyen sülâlerini tanıtıcı bir soy ağacı kitabı çıkarmak istemektedir.

Âşık Rıfat Kurtoğlu, hayatının otuz beş yaşına kadar olan kısmını “Mısralarla Hayat Hikâyem, Günler…” adı altında şöyle anlatmıştır:

Elin kapısında azapmış babam, Anamın başında hısım, akrabam, Bir kara yapıdır ocağım, obam, Evimde saadet saçtığım günler…

Yirmi beş ağustos, yıl altmış iki, Söylerler; “Bir hasır üstü ola ki, Göbeğimi kesmiş bir paslı çakı.” Dünyaya gözümü açtığım günler…

Vilayetim Çorum, Eskiekin köyüm, Meçik sülâlesi, Cemal oğluyum, İşte o gün bu gün ben Kurtoğlu’yum, Kütüğe, kayıda geçtiğim günler…

Anam bulamazmış bezi, belesin, Kalburu da yokmuş, öllük elesin, Ailem zaten yoksulluğun kölesin, Telisten kundağı biçtiğim günler…

Elden emanetmiş yattığım beşik, Ocağın odunu kapıda eşik,

Mamam nişastadan, belki üç kaşık, Çebişin sütünü içtiğim günler…

Bacım Sevgi gelmiş iki yaşımda, Papucum atılmış, o var peşimde, Artık bir ortağım olmuş aşımda, Kıskançlık şerbetin içtiğim günler…

Biraz palazlanıp elden çıkmışız, Kıçımıza çit fistanı çekmişiz, Şamatadan ev ocağı yıkmışız,

Dört beş yaşlarıma geçtiğim günler…

Beş yaşımla altı yaşım arası,

Bacım Selma doğdu, başım belası (!)… Ben büyüttüm, sanki bendim anası, Çocuk avutmaktan kaçtığım günler…

Hatırlarım o kuyruklu sobayı, Üstünde ıbrığı, kulplu tavayı, Bulur isem bir delikli parayı, Bir kepi sakıza uçtuğum günler…

Altı yaşımdayken kömüş güderdim, Bir yavan dürüme talim ederdim, Yazıda, gobellerden bol dayak yerdim, Eşmelerden çökek içtiğim günler…

Ediklerim vardı; mavi, kırmızı, Ayağım yırtardı, sapın anızı, Yudukça işlerdi içime sızı,

Keklik gibi sekip uçtuğum günler…

Gam, kasavet yoktu o an başımda, Mektebe başladım yedi yaşımda, Mektepde en lezzetli aşım da, Çörekle süt tozu içtiğim günler…

O sene Allah bir birader verdi, Anam, babam ona hep “erkek” derdi, İki kız, iki oğlan; tam ettik dördü, Sevinçten göklere uçtuğum günler…

Kur’an okur idim yazın camide, Çobanlığı sürdürürdüm hemi de, Ne hoş imiş o çocukluk demi de, Derdimi dağlara açtığım günler…

“Halit Hocam” köyümün muallimi, Ondan aldım terbiyeyi, talimi, Ailem kadar gözetirdi halimi, Hayatıma önder seçtiğim günler…

Altı yılda aldım şahâdetnâmeyi, Orda sevdim ilk göz ağrım …*’yi Çocukluktan öğrenmiştim sevmeyi, Hevesi, aşk sanıp geçtiğim günler…

Eti Ortaokulu’na yaptırdık kayıt, Orda başladım yazmaya beyit, Yaya gelip gittiğim, yoktu vesayit, Kuşlar gibi köye uçtuğum günler…

Devamsızlıktan lisede çaktım, Alığı Ticaret Lisesi’ne yıktım, Bir buçuk ayda ordan da bıktım, Ah.. elden, avuçtan uçtuğum günler…

Sanat okuluna geçtim oradan, Bir buçuk sene geçti aradan, TRT’yi nasip etti Yaradan,

İzinsiz, evimden kaçtığım günler…

Son sınıfta apandisiti patlattım, Ameliyat oldum, sekiz ay yattım, Kâbustu o günler, şükür atlattım, Ölümle yaşamı seçtiğim günler…

_____________________________________________________________________________________ * Âşık burada ismin kullanılmasını istemiyor.

Memleket düşmüştü bir anarşiye, Ortayı bitirip geçtim liseye, Sazı burada aldım, öğrenem diye, Korkup da okuldan kaçtığım günler…

Sınavı kazanıp radyoya girdim, TRT’de yüz seksen gün kurs gördüm, En nâdide üstatlardan eğitim aldım, Elekten elenip geçtiğim günler…

Sonra üç beş kuruş sahibi olduk, Güç bela bir traktör aldık, Biraz rahatladık ailece güldük, Feleğinen dalga geçtiğim günler…

On sekiz yaşımda asker ettiler, Isparta’yı bana mesken ettiler, Çavuş edip Eleşkirt’e attılar, Firar edip bir ay kaçtığım günler…

Ben asker iken bir gün ihtilal oldu, Memlekette idareyi askerler aldı, Başımıza Kenan Paşa’mız geldi, Anarşiye kefen biçtiğim günler…

Çorum’a birileri bir tuzak kurmuş, Alevi-Sünni birbirin kırmış,

Gördüm ki, gardaş gardaşa durmuş, Kahrolup kendimden geçtiğim günler…

Ağrı Eleşkirt’in yolunu tuttum, Bir metre karda askerlik ettim, Askerlik bitti ben de bittim, Ayda bir sılaya kaçtığım günler…

Sene bin dokuz yüz seksen ikide, Ay, yine ağustos yirmi ikide, Evlendim, biraz erkendi belki de, Sap ile samanı seçtiğim günler…

Üç günlük evliyken, yirmiydi yaşım, Kahır kasnağına geçmişti başım, O an, şehir içi nakliye işim, Seferi beş yüze uçtuğum günler…

Seksen üç senesi, ağustos yedi, Daha öğrenmeden babalık neydi, Dünyaya ilk yavrum Ferhat’ım geldi, Kanatlanıp sanki uçtuğum günler…

Sene seksen dörtte, Emrah’ım geldi, Sekiz ay demeden toprağın oldu, Seksen beş senesi battığım yıldı, Kahrımdan her gece içtiğim günler…

Babamın eşe dosta çok merhameti, Boşa verdi çektiğimiz zahmeti, İflas edip yedik onca serveti,

Bir gün hatun ile fena hırlaştık…! Dokuz ay ayrılıp tekrar birleştik, Perişan bir halde şehre yerleştik, Bir kat alığınan göçtüğüm günler…

Bir salon, bir oda tuttuk, bir ören, Dilenci sanırdı halımı gören, Ne iş veren vardı, ne de borç veren, Fakirlik şerbeti içtiğim günler…

İlk kızım doğdu o sene sonu, İmdada yetişti fukara fonu, Ölmeden unutmam o acı günü, Ağlayıp kendimden geçtiğim günü…

Seksen yedi yılı hayli süründüm, Sene boyu kıt kanaat barındım, Kimde ne gördümse, ona yerindim, Namertlere el avuç açtığım günler…

Çorum’dan kalkıp göz açtım Ankara’da, Bir yıl çay sattım tüm pazarlarda, Çorum’dan da beter oldum orada, Özleyip sılaya kaçtığım günler…

Tekrardan Çorum’a geldim, o geliş, Üç gece aç yattım, bulamadım iş, Burada da pazarlarda çay sattım, o kış, Rızkımın derdine düştüğüm günler…

Borç harç, bir çay ocağı kurdum, İşimi hafiften yoluna koydum, Bir gün bir hırsıza soyuldum,

Bunalıp kendimden geçtiğim günler…

Çalınan bir televizyon, bir de video, Polis:”Bunu illa sen çaldın.” diyo, Eşimden başkası böyle biliyo,

Kader çemberinden geçtiğim günler…

Allah’ım, o ne dayanılmaz işkence, Polisten çok çekmiştim o gece, Malıma hırsız olup çıktım böylece, Canımdan bezip vazgeçtiğim günler…

Kimsenin yüzüne bakamaz oldum, El alem içine çıkamaz oldum, İntiharı üç defa göze aldım,

Çıldırıp aklımdan geçtiğim günler…

Bu arada doğdu ikinci kızım,

Dost düşman içinde resmen hırsızım, Hemi garibanım, hemi haksızım (!) Kan kusup, yine kan içtiğim günler…

Polisle aylarca mahkemem oldu, Sonunda adalet yerini buldu, Hırsız yakalandı, malım bulundu, Hakk’a şükredip el açtığım günler…

Yapamadım, burada işi dağıttım, İş yerimde iflas topunu attım, Hastane çay ocağını tuttum,

Kara günlerimden geçtiğim günler…

Hastanede maddi zararım çoktu, Zaten elimde sermayem yoktu, Orda birileri vicdansız çıktı,

Bol keseden ekip biçtiğim günler…

Ayrılmak zorunda kaldım oradan, Nasibimiz bir yıl imiş buradan, Nasıl olsa rızka kefil Yaradan, Kanaat şerbetin içtiğim günler…

Günler boyu yine avâre gezdim, Gün geldi adeta canımdan bezdim, Çok oldukça böyle mısralar yazdım, Üç paket sigara içtiğim günler…

Lokmam varsa, mağdur olana verdim, Gönüller kazandım, kalplere girdim, Mertleri dost tuttuğum, çevremi kurdum, Mert olana halimi açtığım günler…

Şu an pazarlarda yine çay satarım, Bazı yağlı, bazen yavan yutarım, Avrada sırtımı döner yatarım, Yıkılıp yâr gibi göçtüğüm günler…

4.3. Âşıklığını Hazırlayan Unsurlar