• Sonuç bulunamadı

2.3. ZEKÂ VE ÇOKLU ZEKÂ KURAMI

2.3.2. Çoklu Zekâ Kuramı

2.3.2.5. Çoklu Zekâ Kuramının Eğitimdeki Rolü

2.3.2.5.1. Çoklu Zekâ Kuramı ve Eğitim

Geleneksel eğitim anlayıĢlarında zekânın uzun yıllar, sabit, tekil ve geliĢtirilemez olduğu düĢüncesiyle hareket edilmiĢ, sözel-dilsel ve mantıksal-matematiksel beceriler zekânın

ölçümünde temel alınmıĢ ve eğer öğrenciler bu alanlarda baĢarılılarsa zeki olarak addedilmiĢlerdir. Bu iki zekâ alanının dıĢında kalan öğrenciler ise baĢarısız olarak etiketlenmiĢ, sayısız yetenek bu uğurda kaybolmuĢtur. Oysaki her öğrenci birçok alanda birbirinden farklıdır. Her öğrencinin kendine özgü bir öğrenme Ģekli vardır. Eğitimde esas olması gerekende öğrenme Ģekilleri farklı olan bu öğrencilere yönelik değiĢik öğretim yöntem ve tekniklerini kullanmaktır. BaĢka bir ifadeyle, bu farklılıklardan yola çıkarak, öğrencilerin ilgilerini, yeteneklerini birer araç olarak kullanıp öğrenmeyi etkili bir Ģeklide gerçekleĢtirmektir. Bu sağlanabildiği takdirde, öğrenciler zorlandıkları bir konuda bile zevk alarak çalıĢacaklar ve bu sayede öğrenme hem daha kolay hem de daha kalıcı bir Ģekilde gerçekleĢmiĢ olacaktır. DeğiĢik öğrenme Ģekillerinin sunulduğu, zevkli öğrenme yaĢantılarının gerçekleĢtiği ortamların öğrenenler için en verimli ortamlar olduğu unutulmamalıdır.

Bu anlayıĢı göz ardı eden geleneksel eğitim sisteminin aksine Çoklu Zekâ Kuramı, insanlardaki çoklu öğrenme yollarını kullanarak onlara öğrenmede zorlandığı pek çok Ģeyi öğretebilme fırsatı tanımaktadır. Kuramın ortaya çıkardığı verilere göre her insanda 8 farklı zekâ alanı bulunmaktadır. Bu durumda öğrenme, bilgiyi kullanma ve problem çözme gibi durumlarda sekiz farklı yol kullanılabilir. Bu 8 farklı öğrenme yolu etkili bir Ģekilde kullanıldığında, öğrencilere ilk yıllarında tüm zekâ alanlarını geliĢtirme imkânı verilirken, öğrenme oranını da en üst seviyeye çıkarmada önemli bir adım atmıĢ oluruz. DüĢünmeye dayalı etkinliklerin yer aldığı, farklı öğrenme yollarının sunulduğu ortamlarda, öğrenciler beyinlerini aktif bir Ģeklide kullanma fırsatı yakalarlar. Beynin aktif olarak kullanıldığı ortamlarda, öğrenme etkinliğinin artmasının yanında ayrıca yüksek düĢünme becerileri geliĢir ve hayal gücü zenginleĢir.

Gardner, Çoklu Zekâ Teorisi‟ni ilk kez 1983‟te yayımladığı Frames of Mind The Theory of Multiple Intelligences adlı eserinde anlatmıĢ ancak eğitim ve öğretim alanında ilgi görmesi 1993‟te yazdığı „Multiple Intelligences- Theory in Practise’ adlı eserinden sonra gerçekleĢmiĢtir. Gardner kuramı ilk defa ortaya attığında hedef kitlesi geliĢim psikologları olmuĢ ancak teori bu grup üzerinde beklenen etkiyi yaratmamıĢtır. Sanılanın aksine, eğitimciler tarafından önemli ölçüde benimsenmiĢtir. Öyle ki bu alanda zekâ türlerine yönelik farklı birçok değiĢik model ortaya atılarak, kısa sürede baĢarılı sonuçlar elde edilmiĢ ve buda

teorinin eğitim-öğretim alanında hızla yayılmasına sebep olmuĢtur. ÇalıĢmalar ilk olarak ilk ve ortaöğretim öğrencileri üzerinde yapılmıĢ alınan baĢarılı sonuçlarla lise ve yetiĢkin gruba da uygulanmıĢtır. Gardner geliĢtirdiği kuramın eğitim ve öğretimde 3 amaç için kullanılabileceği görüĢündedir (Gardner,1999:141).

1. Arzulanan yeteneklerin geliĢtirilmesi,

2. Bir konuya çok çeĢitli Ģekillerde yaklaĢılması, 3. Eğitimin bireyselleĢtirilmesi

Benzer bir tespit de Saban tarafından yapılmıĢtır. Saban‟a göre Çoklu Zekâ Kuramı‟nın eğitimdeki amacı, öğrencilerin sadece akademik baĢarılarını arttırmak değil aynı zamanda öğrencilerdeki çoklu zekâ potansiyellerini ortaya çıkarmak ve bu potansiyelleri geliĢtirmektir. Bu da öğretmenin, sınıfta iĢleyeceği konularla çoklu zekâ alanlarını iliĢkilendirerek her öğrencinin her zekâ alanında kendine has geliĢimine fırsat tanıyarak gerçekleĢtirilebilir (Saban,2002:61). Öğretmen sınıfta konuyu iĢlemeden önce muhakkak öğrencilerinin zekâ alanlarını ve bireysel farklılıklarını tespit etmelidir. Bunu yaparken de çoklu zekâ kuramına dayalı öğretim anlayıĢından yola çıkarak, öğretmen merkezli bir öğretimin aksine öğrenci merkezli öğretim yöntemlerini kullanmalıdır. Bu açıdan bakıldığında, teorinin öğretim alanına sağladığı en büyük katkı, tipik bir geleneksel öğretmen modelinin dıĢına çıkılarak, eğitimcilerin öğretim stratejilerini geniĢletmeleri gerektiği vurgusunun yapılmasıdır (Saban,2002:63).

Eğitimcilerin bu teoriyi bu kadar benimsemelerini Hoer Ģu Ģekilde yorumlamıĢtır; birçok öğretmen öğrencilerini geliĢtirmenin verdiği tatmin duygusuyla bu mesleği seçmektedir. Bu anlamda çoklu zekâ kuramını sınıf ortamında kullanan bir öğretmen daha fazla çocuğa ulaĢmıĢ olup onların baĢarılarında daha etkili bir rol oynayacaktır. ĠĢte bu tatmin ve baĢarı duygusu öğretmenleri bu teoriye yönlendiren önemli sebeplerden biridir (Hoer,1996:69). Ayrıca bu teorinin kullanılması sadece öğrenci geliĢimini sağlamakla kalmaz yukarıda da değindiğimiz gibi aynı zamanda öğretmenlerin ve okul yöneticilerinin de kendilerini geliĢtirmelerini sağlamaktadır.

Çoklu zekâ teorisinin eğitim öğretim ortamlarında kullanılması toplumsal geliĢmeler içinde oldukça önemlidir. Çünkü teorinin özü yaĢam boyu geliĢimi ve öğrenmeyi içerir. Dünya bilgiyi bulmada, kullanmada ve bilgileri sistemlere dönüĢtürmede hızla ilerlerken, artık öğrenmenin farklı yöntemlerle, farklı kanallarla gerçekleĢtirilebileceği gerçeği de kabul edilmelidir. Teknolojinin ve bilimin hızla geliĢtiği bu yıllarda, dünya da hala pek çok okulda çocuklar geleneksel eğitim ve öğretim yolları kullanılarak geleceğe hazırlanıyorlar. Teknoloji ve bilim toplumunda zekanın değiĢik biçimleri „problem çözme yeteneği, derinlemesine düĢünme ve yaĢam boyu aktif öğrenme‟ giderek daha önemli hale gelecektir (Yavuz,2003:12). Zira Gardner‟ın teorisi ile en büyük hedefi, „öğrenen toplumların oluĢturulmasıdır. Çünkü yaĢam boyu geliĢim ve öğrenme fırsatını yakalayan çocuklar küçük yaĢtan itibaren eğitim ve öğrenmeye karĢı olumlu duygular beslerken, beyinlerini de en üst düzeyde aktif bir Ģekilde kullanırlar. Öğrendikleri bilgileri kalıpları bir kenara koyarak, sorgular, eleĢtirir ve bu bilgilerle gerçek yaĢam arasında köprüler kurarlar (Vural, 2004:282).

Çoklu Zekâ Kuramı kiĢisel geliĢim alanında da çok önemlidir. Bu teori anlayıĢla öğrenen öğrenciler için okul, gerçek yaĢama taĢınır. Öğrencilerin bir yandan öğrenme potansiyelleri geliĢtirilirken bir yandan da kendini tanıma, özgüven ve etkili iletiĢim kurma gibi kiĢisel ve sosyal alanda da geliĢimleri sağlanır.

Sonuç olarak denilebilir ki, eğitim-öğretim ortamlarında öğretim araçlarının zenginleĢtirilmesi ile öğrenme ortamları farklı bireysel özellikler gösteren öğrenciler için zevkli bir hale dönüĢürken, öğrenme oranı da yükseltilebilir. Önemli olan öğrencilerin iyi gözlemlenip, ilgi ve yetenekleri doğrultusunda hazırlanmıĢ programlarla daha kolay öğrenim ortamlarının hazırlanabilmesidir.

Benzer Belgeler