• Sonuç bulunamadı

2.1. Kuramsal Çerçeve

2.1.2. Çoklu Ortamın Kuramsal Temelleri

2.1.2.4. Çoklu Ortamla Öğrenmenin Bilişsel Kuramları

Mayer’in öne sürdüğü bilişsel çoklu ortam kuramı, bireylerin bilgiyi nasıl işledikleri ve nasıl öğrendikleriyle alâkalıdır.

Bilişsel çoklu ortam teorisine göre bilgi ve beceriler sadece görüntüler ya da sesler yoluyla alıcıya aktarılırsa öğrenci edilgin konumda kalır. Bu durum insanların öğrenme yapılarına uyum sağlamaz. Teori, sözcüklerin çalışan belleğe işitsel organımız aracılığıyla görüntülerin ise görme organımız aracılığıyla iletileceğini söylemektedir. Sözcükler ses; görüntüler görsel olarak çalışan bellekte saklanmaktadır. Kişi, sesler yardımıyla hafızasında sözel model, görseller yardımıyla da görsel model oluşturmaktadır. Oluşturma eylemi tamamlandıktan sonra sözel ve görsel modelleri bütünleştirmektedir. Sürecin sonuna gelindiğinde ise bir araya getirdiği bilgiyi önceki bilgileriyle ilişkilendirir ve uzun süreli belleğinde saklar (Dursun & Odabaşı, 2014, s. 4).

Şekil 2. Çoklu Ortamla Öğrenmenin Bilişsel Modeli’nde yer alan ögeler. “Çoklu Ortam

Bilişsel Modeli”, Mayer & Moreno, 2003.

Oklar, bilişsel işlemleri; sözcüklerden gözlere çizilen ok, matbudan çıkan kelimelerin göze çarpmasını; sözcüklerden kulaklara doğru çizilen ok, kulaklara çarpan sözcükleri; resimlerden gözlere çizilen ok, göze çarpan resimleri (örneğin; çizimler, çizelgeler, fotoğraflar, animasyonlar ve videolar) temsil etmektedir. Sözcükleri seçen etiketli ok, öğrencilerin kulaklardan gelen bazı işitsel duyumlara dikkat ettiğini gösterirken seçilen resim etiketli ok, gözlerden gelen bazı görsel duyumlara dikkat ettiğini göstermektedir. Sözcüklerden organize edilen (düzenlenen) etiketli ok, öğrencinin gelen kelimelerle tutarlı bir sözel model oluşturduğunu; resimlerin düzenlendiği etiketli ok, öğrencinin gelen görüntülerden tutarlı bir görsel model oluşturduğunu ifade etmektedir. Son olarak bütünleştirilmiş etiketli ok; sözel model, resimsel model ve önceki bilgi birleşimini temsil etmektedir (Mayer & Moreno, 2002).

Ayrıca, bu model beş aşamalı olarak etkinleştirilir: (a) sözlü olarak işlenmek üzere ilgili kelimeleri seçme,

(b) görsel çalışma belleğinde işlemek için ilgili görüntülerin seçilmesi, (c) seçilen kelimelerin sözlü zihinsel bir modele dönüştürülmesi, (d) seçilen resimlerin görsel zihinsel bir modele dönüştürülmesi,

1) Duyusal Bellek: Bilgileri elde etmenin ilk aşaması duyusal bellektir. Görseller ile kelimeler alıcılar tarafından gözler ve kulaklar sayesinde algılanarak duyulara kaydedilir. Duyusal kaydın bellekte tutulduğu süre çok kısadır. Dışarıda yürürken duyduğumuz korna sesinin kesilmesinden sonra bile hala kulağımızda çınlıyor olması ya da televizyondaki herhangi bir görselin değiştikten sonra bile gözümüzün önünde canlanmaya devam etmesi duyusal belleğe örnek verilebilir.

2) Çalışan Bellek: Bilginin geçici olarak saklandığı ve bilginin işlendiği, bilinçli olarak idare edildiği kısımdır. Çalışan bellek; aktiftir, duyusal bellekten gelen bilgi ve becerileri önceki bilgi ve becerilerle bütünleştirerek yepyeni bilgiler meydana getirir. İşleyen belleğin sol tarafından görsel ve işitsel izlencelerin birleşiminden oluşan ham bilgiler girer. Sağ kısmı ise işleyen bellekte oluşturulmuş bilgiyi gösterir. T.C. kimlik numaramızı veya cep telefonu numaramızı oluşturan sayıları teker teker ezberlemek yerine gruplayarak akılda tutmaya çalışmak çalışan belleğin kapasitesini zorlamaz.

3) Uzun Süreli Bellek Bireyin bilgilerini depoladığı bellektir. Bu bellekte öğrenmeler uzun süre saklanabilir. Ayrıca bilginin boyutunda sınır yoktur. Çünkü bir sürü bilgiyi bünyesinde saklayabilmektedir. Uzun süreli belleğin kapasitesi sınırsızdır.

Çoklu ortamla öğrenmenin bilişsel kuramı üç varsayım üzerine inşa edilmiştir. Bunlar sırasıyla;

Tablo 1

Çoklu Ortamla Öğrenmenin Bilişsel Kuram Varsayımları

Varsayım Açıklama

İki Kanal Bireyler görüntü ve ses kayıtlarını içselleştirebilmek için farklı sistemlerden yararlanır.

Sınırlı Kapasite Bireylerin aynı anda her bir kanalda bir defa da içselleştirebilecekleri bilgi miktarı kısıtlıdır.

Aktif İşleme Bireyler yeni öğrendikleri bilgilerle öncekileri birleştirerek belleklerinde yeni şemalar oluşturarak etkin öğrenme gerçekleştirirler.

Doolittle, P. E.,& Tech, V. (2008). Multimedia learning: empirical results and practical applications.https://www.researchgate.net/publication/252904515_Multimedia_Learning_Empirical_Results_and_Pr actical_Applications pdf sayfasından erişilmiştir.

a) İki Kanal Varsayımı: Çoklu ortam uygulamalarıyla sağlanacak öğrenmelerde bilişsel modelin ortaya çıkardığı üç varsayımdan birincisi olan iki kanal varsayımına göre, insanların bilgiyi işlemesinde görsel ve işitsel/sözel olmak üzere iki farklı kanal kullanılmaktadır. Sesli girdiler ve sözlü sunumlar işitsel/sözel kanalı, görsel girdiler ve resim sunumları görsel kanalı oluşturur (Kıyıcı, 2014).

Bilginin belleğe bir değil de iki farklı kanaldan gelmesi öğrenmenin daha etkili ve verimli olduğunu göstermektedir. İşleyen bellekteki önceki bilgiler bilginin görsel ve sözel şekillerle bütünleşmesini ve işleyen bellekte saklanmasını sağlamaktadır. Bilginin işlenmesi konusuyla ilgili

yapılan çalışmalara göre bilgi işleme sürecinde kelimelere daha fazla yer verilmesi görselliğin arka planda kalmasına neden olmuştur. Geçmiş yüzyılın başlarında hayal gücüne dayalı araştırmalar sübjektif olmaları sebebiyle hem eleştirilmiştir hem de davranışçı kuramın düşüncelerini bastıramamıştır. Fakat 1960’lı senelere gelindiğinde baskın durumda olan davranışçılık kuramı popülariteliğini yitirmiş ve bilişselliğin üzerine yoğunlaşılmaya başlanmıştır (Pavio, 1986). Pavio’nun 1960’ların ilk zamanlarında yürütmeye başladığı araştırmalarının sonucu, işitsel ve görselliğe aynı önemi gösteren ikili kod teorisinin doğumuna neden olmuştur (Aldağ, 2005). Mayer’in öne sürdüğü iki kanal varsayımının Povio’nun ikili kod kuramıyla ve Baddeley’in çalışan bellek yaklaşımıyla benzer yanları bulunmaktadır. Mayer’in önderliğindeki iki kanal varsayımının oluşmasına zemin hazırlayan Pavio ve Baddeley’in kuramları alt sistem bakımından birbirine benzemektedir (Mayer, 2001). Pavio’nun modeli; yazılı ya da sözlü tekstlerin sözel kanalda, hareketli ya da hareketsiz görüntülerin görsel kanalda etkin hale getirilmesinin gerekliliğini savunarak görsel ve sözel araç gereçlerin bir arada bütünlüğü sağlanarak sunulmasının daha etkili olacağını ortaya koymuştur. Yani Pavio öğrenilmesi istenen bilgilerin öğrencilere sunulma biçiminin ne kadar önemli olduğuyla ilgilenmiştir. Baddeley’in ortaya attığı yaklaşımla Pavio’nun kuramını birbirinden ayıran nokta tekstlerin hangi durumlarda hangi kanalla algılanmasıdır. Pavio’ya göre tekst yazılı veya sözlü olmaksızın sadece sözel kanalla idrak edilebilir. Baddeley’e göre ise yazılı tekstler görsel kanalla idrak edilebilirken tekstlerin sesli olarak ifade edilmesi ise sözel kanalla gerçekleştirilmelidir (Kılıç, 2006).

b) Sınırlı Kapasite Varsayımı: Çoklu öğrenmenin ikinci varsayımı olan sınırlı kapasiteye göre, kişilerin aynı anda her bir kanalda etkin hale getirecekleri bilgi miktarı kısıtlıdır. Bireyler sözel ya da görsel kanallarında zamanı farketmeksizin sadece sınırlı miktarda bilişsel işlem yapabilir. Chandler ve Sweller’ın bilişsel yük teorisinin ve Baddeley’nin çalışma belleği teorisinin merkezi varsayımı budur (Mayer & Moreno, 2003). Bu varsayımda öğrenciler öğrenme süreçlerinde edilgin konumda değil tam tersine kendisine iletilen bilgi ve becerileri etkin bir şekilde işleyen, içselleştiren konumundadır.

c) Aktif İşlem Varsayımı: Çoklu öğrenmenin üçüncüsü varsayımı olan aktif işlem varsayımına göre, kişiler tecrübelerini çelişkilerden uzak tutarak zihinlerinde çeşitli modeller oluşturabilmek için bilişsel sürece etkin katılım göstermeleri gerekir. Öğrenmenin gerçekleşebilmesi için öğrencinin yeni karşılaştığı bilgi ve becerileri bilişsel süreç süzgecinden geçirmesi gerekir. Öğrenenler elde ettikleri bilgileri elverişli hale getirip gerektiği durumda kullanabilmeli ve aklında farklı biçimler oluşturarak bilgiyi işlemede sürece aktif olarak katılabilmelidir.

Anlamlı öğrenme, sözel ve görsel kanallarda gerçekleşmesi gereken önemli miktarda bilişsel işlem gerektirir. Bu, Wittrock’ın (1989) üretken öğrenme teorisi ve Mayer’in (1999, 2002) seçme- düzenleme-birleştirme işlemleri aktif öğrenme teorisinin temel varsayımını oluşturmaktadır. Bu yollar sayesinde birey bilgiyi yapılandırabilir. Fakat tüm bunların olabilmesi için çoklu ortam uygulamalarının her bakımdan uyum içerisinde olması ve öğrenenlere kılavuzluk etmesi gerekir. Bu şartları sağladıktan sonra öğrenilecek konuyla ilgili uygun çoklu ortam uygulaması belirlenir, gerekli değişiklikler yapılır ve ulaşılması istenilen bilgilerle birleştirilerek öğrenciye sunulur. Öğrenciden de aktif katılım beklenir (Mayer & Moreno, 2003). Öğrenmede kalıcılığın sağlanabilmesinde görüntü ya da seslerin iletileceği yollara ihtiyaç vardır (Kılıç, 2006).

Tablo 1’den de anlaşılacağı üzere bu üç varsayım üzerine yerleştirilen çoklu ortam tasarımlarıyla öğrenmenin bilişsel kuramına göre öğrenme eylemini gerçekleştirenler, çoklu ortamla öğrenmede beş bilişsel adım uygulamaktadır.

*Fiziksel gösterimler (Öğrenciye sunulan seslendirilmiş kelimeler sözel kanalda, resimler ise görsel kanalda başlar.)

*Duyusal gösterimler (Gözle algılanan hareketli-hareketsiz resimler birey tarafından seçilir.) *Elde edilen kelimelerin organizasyonu (Bireyin elde ettiği kelimeleri geçici belleğinin de yardımıyla anlamlı bir şekilde birleştirip sözel model oluşturmasıdır.)

*Belirlenen imajların organizasyonu (Birey, gözleriyle algıladığı resimleri hayal güçleri sayesinde zihinlerinde tasarlar ve tasarladıklarını da geçici belleklerinde neden-sonuç ilişkisi kurarak görsel modeller elde eder.)

*Ayrı ayrı elde edilen sözel ve görsel kazanımların sentezi (Kelimelerin ve imgelerin her biri için elde edilen farklı kazanımlar birleştirilerek ikisi arasında ilişki kurulmasıdır. Sonrasında birey elde ettiği yeni kazanımlarla önceden öğrendiği kazanımlar arasında bağlantılar kurarak bilgisini uzun süreli belleğine aktarır ve bilginin sürekliliğini sağlar)

Sınıf içerisinde çoklu ortam tasarımlarıyla öğrenmenin başarılı bir şekilde gerçekleştirilebilmesi için öğrencilerin yukarıdaki beş adımı kontrol altına alması gerekir. Fakat bu adımları sırasıyla işleme zorunluluğu yoktur (Mayer & Moreno, 2003).

Çoklu ortamla öğrenmenin bilişsel modeli incelendiğinde, görsel kanal başlangıçta girdiyi gözlerden alır ve sonrasında resimsel temsiller üretir. Sözlü kanal ise başlangıçta girdileri kulaklardan alır ve sonucunda sözlü sunumlar üretir. Bilişsel yük teorisinden aldığımız fikre göre görsel ve sözlü çalışma hafızalarının işlem kapasiteleri ciddi manada sınırlıdır. Kısacası işlenecek

çok fazla görsel veya sözel çalışma sunmak, bazı öğelerin işlenemediği aşırı yüklemeye neden olabilir. Yapılandırmacı öğrenme modeli doğrultusunda anlamlı öğrenme, öğrenenin ilgili bilgileri aktif olarak seçmesi, tutarlı biçimde düzenlemesi ve diğer bilgileriyle bütünleştirmesiyle gerçekleştirilir. Kısacası bilişsel yapı öğrencinin öğrenme sürecindeki bilişsel işlemine bağlıdır. Schnotz ve meslektaşları aynı zamanda birden fazla kanalda aktif bilişsel işlem içeren bir multimedya öğrenme teorisi geliştirdiler. Şekil 2’deki multimedya sunumu, öğrenmedeki bilişsel kuramı tasvir etmektedir. Üst sıra sözlü kanalı, alt satır görsel kanalı temsil eder. Soldaki kutular, multimedya yönerge mesajının sunum modlarını temsil eder. Kelimeler anlatım olarak sunulurken resimler animasyon olarak sunulur. Bilişsel olarak aktif öğrenci, anlatımın ilgili bölümlerine dikkat eder ve bu kelimeleri sözel çalışma belleğinde tutar. Benzer şekilde; öğrenci animasyonun ilgili kısımlarına da dikkat eder ve bu animasyonları görsel çalışma belleğinde tutar. Daha sonra bilişsel olarak aktif olan öğrenci neden-sonuç zinciri içinde organize ettiği kelimelerle zihinsel olarak bağlantılar kurar. Aynı şekilde öğrenci neden sonuç zinciri içerisinde organize ettiği görsellerle de zihinsel olarak bağlantılar kurar. Sonunda, bilişsel olarak aktif öğrenci, önceki bilgileriyle görsel ve sözlü zihinsel modelleri arasında referansal bağlantılar kurmuş olur. Bu işlemlerin gerekli tekrarlarla hafızada kalacağı da unutulmamalıdır (Mayer & Moreno, 2002).

Anlamlı öğrenmenin gerçekleşmesi için, öğrenci bu bilişsel süreçlerin her birini (doğrusal bir sıra şartı aranmaksızın) yerine getirmelidir. Diğer bir deyişle, ilgili sözcük ve imgeleri seçip bunları, tutarlı bir biçimde sözlü ve görsel sunumlar halinde organize edip bunlara karşılık gelen sözlü ve görsel anlatımlarla birleştirmelidir. Sözlü ve görsel anlatımlar arasındaki bağlantıların kurulabildiği bilişsel etkinliklerin hazırlanabilmesinde, öğrencinin hafızasında rahatlıkla tutabileceği görsel ve sözlü sunumlara yer vermek daha doğru olmaktadır (Mayer & Moreno, 2002).