• Sonuç bulunamadı

Bilişsel, duyuşsal, sosyal, moral ve fiziksel özellikler aynı yaş ve sosyo-ekonomik düzeydeki bireyler içerisinde bile farklılık gösterebilmektedir. Toplumsal yaşamın temel dinamiklerinden biri de bu farklılıklardır. Toplum, dinamik olarak çalışabilme, üretebilme, uygarlık ortaya çıkarma ve devamlılığını sağlayabilme özelliğini bireysel farklılıklar aracılığı ile gerçekleştirir (Özbay, 2002).

Eğitimde başarının ve kalitenin arttırılması üzerine yapılan çalışmaların yoğunlaştığı XX. yüzyılda araştırma alanlarından en önemlisi zeka ve bununla ilişkili olan öğretim etkinlikleri olmuştur. Zekanın ne olduğu, niteliği özerine yapılan araştırmalar öğrenme etkinlikleri üzerinde yoğunlaşmaya başlayınca insanların ilgilerine, ihtiyaçlarına göre oluşturulan eğitim modelleri, öğretme-öğrenme stratejileri çeşitlenmeye başlamıştır (Bümen, 2002).

Gardner, geleneksel zeka anlayışlarını inceledikten sonra 70’li ve 80’li yıllarda bireylerin bilişsel kapasitelerini araştırmaya başlamıştır. Yeteneklerin örüntüsünü anlamaya, bilişsel ya da duyuşsal kazaların etkisini belirlemeye uğraştığı araştırmalarının yanı sıra Harvard Üniversitesinde “Project Zero” adlı bir projede normal ve üstün yetenekli çocuklarla ilgili araştırmalar yapmış, bilişsel yeteneklerin gelişimini incelemiştir. Bu çalışmalar sırasında psikometrik bakış açısıyla tanımlanamayan farklı bir şeyler gözlediğini fark etmiş ve bu farklılıkları şu şekilde ifade etmiştir: “İnsanlar çok geniş, çok sayıda kapasitelerle dolu. Bir bireyin bir alandaki üstünlüğü, bir başka alandaki üstünlüğü ile karşılaştırılabilecek ve tahmin edilecek kadar basit değil ( Bümen, 2002).

Gardner, 1983 yılında yayınlanan “Zihnin Çerçeveleri” adlı kitabında yedi ayrı ve evrensel kapasite önermiştir. Bu kapasite ya da zekâlar her bireyde doğuştan var olmakta ama farklı kültürlerde farklı biçimlerde ortaya çıkmaktadır. Gardner’ın geliştirdiği kurama göre, zekâ biyopsikolojik bir potansiyeldir ve söyle tanımlanmıştır(Bümen, 2002): “Zekâ bir ya da daha fazla kültürel yapıda değeri olan bir ürüne sekil verme ya da problemleri çözme yeteneğidir”(Bümen, 2002).

Çoklu zeka anlayışına göre, tüm zekalar eşit değerdedir ve içlerinden biri ya da birkaçı diğerlerinden daha önemli değildir (Armstrong, 2000). Zekalar her zaman birlikte çalışırlar ancak bu, çok karmaşık yollarla gerçekleşir. Bir zeka, dahiler ve ( beyinden kaynaklanan ) engelli bireyler dışında her zaman birbiriyle etkileşim halindedir (Saban, 2001).

Gardner, zekânın sadece dil kullanımı ve matematikte başarılı olmaya bağlı olmadığını, daha sonra eklediği doğacı zekâsıyla birlikte sekiz zekâ alanı olduğunu savunarak; yalnızca dil kullanımı ve matematikte başarılı olanların değil, müzikte, dansta, resimde, iletişimde, sporda başarılı olan ve aynı zamanda kendini iyi tanıyan kişilerinde zeki olduğunu belirtmektedir Ayrıca zekalar ve alanlar arasında bir bağ vardır, ancak bu iki alanın birbiriyle çakıştığını düşünmemek gerekir. Müzik zekası olan biri müzik alanında başarılı olabilir. Fakat müzikal performans alanı müzik zekasının da ötesine geçen zeka unsurları (bedensel etkileşim zekası ve insan ilişkileri zekası) gerektirdiği gibi, müzik zekası da katı anlamda müziğin ötesindeki alanlara taşınabilir. (dans yada reklamcılıkta olduğu gibi ). Daha genel anlamıyla bütün alanlar bir dizi zeka unsurunda yetkinlik gerektirir ve bütün zeka unsurları kültürel bakımdan mümkün olan bir çok alanda harekete geçirilebilir (Gardner, 1993).

Gardner tanımladığı zeka alanlarına yetenek ya da beceri dememiştir. Bunun nedenini Amstrong’ un kendisi ile yaptığı görüşmede şu şekilde belirtmiştir: “ Eğer ben bu kapasitelere zeka değil de yetenek ya da beceri deseydim ve kuramın adı da Çoklu Yetenek Kuramı olsaydı insanlar bunu hemen kabul ederlerdi. Oysa ben onları sarsmak ve düşündürmek istiyorum. Bu kapasitelere zeka demekle, birden fazla olduklarını ve şimdiye kadar düşünmediğimiz bazı şeylerin zeka olabileceğini vurgulamaktayım. Eğer bu kapasitelere yetenek diyecek olursak bu yanlış bir şey olmaz. Ama bazılarına yetenek bazılarına zeka deyip hata yapmayalım. Mozart’ a çok yetenekli ama zeki değil demek büyük haksızlık!”(Bümen, 2002).

Gardner, çoklu zekâ kuramı ile zekânın çok boyutlu olduğu görüşünü paylaşmaktadır. İnsan beyninin birçok zekâ bileşenine sahip olduğunu, IQ testleri gibi geleneksel testlerin yetenek ya da performansın bir kısmını ölçebildiğini, öğrencilerin çoklu yeteneklerinin değerlendirilmesinde klasik zekâ testlerinin yetersiz kaldığını ve böyle bir değerlendirmenin okullardaki eğitimi tek düze hale getirdiğini söylemiştir. Eğitimdeki gerçek başarının; öğrencilerin ne kadar yapabildiklerinin değil, güçlü ve zayıf yönlerinin ortaya çıkarılması olduğunu belirtmiştir. Böylece pek çok gizli yetenek su yüzüne çıkacak, daha katılımcı ve üretken kişilerin yetiştirilmesi olanağı sağlanacaktır (Gardner, 1993).

Çoklu Zeka Kuramının anahtar kavramı “çoğul “ kelimesidir. Çünkü zeka çok yönlüdür. Doğuştan genetik kalıtımla getirilen zeka, geliştirilebilir, değiştirilebilir ve zeki olmak belli derecede öğrenilebilir (Selçuk, 2003).

Her insan farklıdır, tekdir ve özeldir. Her insanın da insanlık kültürüne katkısı farklı yönlerdedir. Dünyanın en ünlü atletleri, en büyük müzisyenleri girdikleri IQ sınavlarından çok düşük puanlar almışlardır. Böylesine düşük IQ puanları ile bu insanlara zeki diyemiyorsak, onları kendi alanlarında bu denli başarılı kılan ne olabilir? Bu başarılı insanların zihinsel yeterliliği, farklı ilgi ve beceri alanları ile yeniden tanımlanabilir. Çünkü her insanın kendini ifade ederken kullandığı dil farklıdır. Bir tiyatrocu kendini canlandırdığı rollerle, bir ressam çizgileriyle yada bir müzisyen kendini yaptığı bestelerle ifade ederken farklı diller kullanır. Gardner ‘a göre insanların sahip oldukları çoklu zekaların her biri yaşamak, öğrenmek, problem çözmek ve insan olmak için kullanılan etkili birer araçtır (Yavuz, 2001).

İnsanlar çok farklı zeka türlerine sahiptir. Her insan aktif olarak kullandığı zekaları ile özel bir karışıma sahiptir. Her insanın kendine özgü bir zeka profili vardır. Zekaların her biri insanda farklı bir gelişim sürecine sahiptir. Bütün zekalar dinamiktir. İnsandaki zekalar tanımlanabilir ve geliştirilebilir. Her insan kendi zekasını geliştirmek ve tanımak fırsatına sahiptir. Her bir zekanın gelişimi kendi içinde değerlendirilmelidir. Her bir zeka hafıza, dikkat, algı ve problem çözme açısından faklı bir sisteme sahiptir. Bir zekanın kullanımı esnasında diğer zekalardan da faydalanılabilir. Kişisel altyapı, kültür, kalıtım ve inançlar zekaların gelişimi üzerinde etkiye sahiptir. Bütün zekalar, insanın kendini gerçekleştirmesi yolunda farklı ve özel kaynaklardır. İnsan gelişimini değerlendiren tüm bilimsel teoriler çoklu zeka teorisini desteklemektedir. Su anda bilinen zeka türlerinden daha farklı zekalar da olabilir. Yasamda hiçbir aktivite yoktur ki tek bir zeka bölümü içersin. Yaptığımız çok basit islerde bile farklı zeka bölümlerini kullanırız. Her birey dinamik zekanın essiz bir karışımıdır. Zekanın gelişimi gerek bireysel gerekse bireyler arasında çok çeşitlilik gösterir. Tüm zekalar dinamiktir. Çoklu zeka özleştirilebilir ve tanımlanabilir. Her birey çok yönlü zekayı tanıma ve geliştirme olanaklarına sahip olmayı hak eder. Zekalardan birinin kullanımı, diğerinin artırılması için kullanılabilir. Geçmişteki kişisel yaşantıların yoğunluğu ve ayrışması, tüm zekalarda bilgi, inançlar ve beceri için kritiktir. Tüm zekalar, yas ya da çevre farkı gözetmeksizin, insani niteliklerin, farklı kaynaklar ve potansiyel kapasitelerinin artmasını sağlar. Saf bir zeka çok seyrek görülür. Gelişimsel Teori, Çok Yönlü Zeka Teorisi'ni uygular. Çok yönlü zeka hakkındaki bilgilerimiz arttıkça tüm zeka listeleri değişmeye adaydır (Vural, 2004).

Çoklu zekâ kuramına göre her insan sözel-dilsel, mantıksal-matematiksel, görsel- uzaysal, bedensel kinestetik, doğacı, bireysel-içsel, müziksel-ritmik, sosyal kişiler arası zekâ

olmak üzere sekiz zekâ alanına sahiptir ve bu zekâ alanları çevresel etkenler nedeniyle her bireyde farklı düzeylerde gelişebilir (Campbell, 1996).

Gardner şu ana kadar sekiz çeşit zekâ tespit etmiştir. Fakat belirlemiş olduğu zeka türlerinin dışında da zekâlar olabileceğini belirtmekte ve şu anda aday olarak varoluşçu zekâ üzerinde çalıştığını belirtmektedir (Gardner, 1993).

2.1.4. Çoklu Zeka Alanları ve Özellikleri

Benzer Belgeler