• Sonuç bulunamadı

Çocuk edebiyatının amacını ve kapsamını belirlemek için öncelikle çocuk ve çocuk edebiyatı kavramlarının açıklanması gerekmektedir. Çocuk, iki yaşından ergenlik yaşına kadar süren büyüme dönemi içinde bulunan insan yavrusu veya henüz erinlik dönemine erişmemiş kız veya erkek yahut bebeklik çağı ile ergenlik arasındaki gelişme döneminde bulunan insan olarak tanımlanmaktadır (Oğuzkan, 1997: 11).

İnsanların çocukluk çağları yaklaşık olarak on dört yaşında biter. Bu bilgilere göre 2–14 yaşındaki bireylere çocuk denilir. Çocukların özellikleri yetişkinlerden farklı olduğu için onların gelişimlerini sağlayacak düzeyde eserlerden oluşan bir edebiyata ihtiyaç vardır. Bu edebiyatın amacı ve kapsamı ne olmalıdır, sorusuna araştırmacılar birbirine yakın cevaplar vermişlerdir. Bunlardan birkaçı şöyledir: Çocuk edebiyatı, çocukların büyüme ve gelişmelerine, hayal, duygu, düşünce ve duyarlılıklarına, zevklerine, eğitilirken eğlenmelerine katkıda bulunmak amacı ile gerçekleştirilen çocuksu bir edebiyattır (Şirin, 2000: 9).

Çocuk edebiyatı, çocukların büyüme ve gelişmelerine; hayallerine, duygularına, düşüncelerine, yeteneklerine ve zevklerine hitap eden, eğitirken eğlenmelerine katkıda bulunan sözlü ve yazılı verimlerin tamamıdır (Yalçın ve Aytaş, 2005: 17). Çocuk edebiyatı, çocukluğun ilk dönemlerinden başlayarak bütün çocukluk dönemlerini ele alır. Duyarlılıklarını ve deneyimlerini tartışarak, çocuğu bir bütün halinde kucaklar. Dolayısıyla çocuk edebiyatı, yazarının “Neleri yazmalıyım?” yerine “Nasıl?”, “Ne kadarını?” ve “Niçin yazmalıyım?” diye düşündüğü ve kendisini sorguladığı bir yazma sürecidir. Çocuk edebiyatı, edebiyatın bütün alanlarında ve söz sanatlarında bulunan niteliklerin tamamını içinde barındıran bir alandır. Hayata, ahlaka ve yüksek değerlerle çocuğun gelişimine ait değerlere daha çok önem vererek, bunların ön plana çıkmasına dayanan bir alandır (Yalçın ve Aytaş, 2005: 17–18).

Çocuk edebiyatı, bireyin önemini ortaya koymak, dahası yaratıcılığını geliştirmek için ortak bir kültürel çerçeve oluşturur. Gelişmiş bireylerden oluşan

toplum, büyük uygarlıklar kurabilir ve daha mutlu bir dünya oluşturabilir. Bu anlamda her toplumun bireyi korumaya, yaratıcılığını ve girişimciliğini geliştirmeye özen göstermesi gerektiği söylenebilir (Güleryüz, 2006: 37). Sonuç olarak çocuk ve gençlik edebiyatı, çocuğun okuma alışkanlığı kazanmasından, eleştirel bakış açısı kazanmasına, sanat zevki oluşturmasından bireysel ve kültürel kimliğinin kazanılmasına kadar, kendisi de geçiş evresinde olan çocuğa bir geçiş sağlar (Dilidüzgün, 2003: 23). Çocuklar için yazılan edebi eserlerden masal yaratıcı gücü, şiir güzel kavramını duyumsamayı, hikâye anlatım yeteneğini, roman serüven duygusunu geliştirir. Fantastik metinler hayal gücünün gelişmesine, tiyatro ise göze kulağa ve akla aynı anda hitap ederek, çocukların yeteneklerini keşfetmesine yardımcı olur (Akbayır, 2008: 3).

Bu açıklamalardan anlaşılacağı üzere çocuk edebiyatı, amaç ve kapsam olarak çocukların kişisel ve sosyal gelişimlerine katkı sağlayan alan yazınıdır. Çocuk edebiyatının belli başlı türleri şiir, masal, destan, öykü, roman ve biyografilerdir.

Şiirler çocukların hayata açılan kapılarıdır. Masallarla hayal dünyaları zenginleşen çocukların, şiirlerle de duygu dünyası gelişmektedir. Şiirler toplumların dilini, duyuş ve düşünüş şeklini yansıtır. Bu sebeple şiir, çocuklara hem edebî zevk hem de doğru düşünceleri kazandırmada en etkin yollardan biridir. (Gökşen, 1980: 141). Çocuğa güzellik ve insanlık duyguları ile ulus ve yurt sevgisi kazandırmada şiirin etkisi çok önemlidir (Oğuzkan: 1987: 212).

Toplumların değer yargılarını geleceğe taşıyan verimlerden olan masallar çocuk eğitiminde önemli yere sahiptir. Masallar, çocuk duyarlılığını en iyi yansıtan türlerin başında gelir. Masalın olağanüstü özelliklerle kurulu dünyası çocuğu kendine çeker ve çocuk eğlenirken farkında olmadan pek çok değeri de öğrenmiş olur. (Boratav, 1987). Büyüme çağında olan çocuğun olgunluğa erişinceye kadar kendini tanımasında, çalışan, iyi yürekli, adil, yardımsever, sosyal ve kültürel çevreye uyum sağlayan bir birey olarak yetişmesinde masallar çok önemli birer araç olarak karşımıza çıkarlar (Enginün, 1987). İnsanları etkileyen masal, aynı zamanda okulöncesinden yüksek öğretime kadar eğitimin her aşamasında kullanılabilen, eğitici ve öğretici bir gereçtir. Masallar aracılığıyla evrensel değerler kolayca

öğrenilebilir ve temalar güncelleştirilerek eğitimde rahatça kullanılabilir. (Dilidüzgün, 1997: 31).

Toplumların kültürel birikimlerini içinde barındıran destanlardan da çocuk eğitiminde faydalanmak çocukların millî benliklerinin farkında olmalarını sağlar (Çintaş, 2009: 4). Bilindiği gibi destanlar, millet olma bilincini yansıtan eserler arasında ilk sırada yer almaktadır. Bu açıdan bakıldığında çocukların dolaylı toplumsal kişilik ve kimliğini edindirmede destanların katkısı büyük olacaktır (Yalçın ve Aytaş, 2005: 101).

Öyküler ve romanlar yaşamın gerçeklerini yansıttığı için çocukların hayata hazırlanmasında önemlidir. Çocuklar, öyküyü daha kısa ve olaylarının daha yalın olması sebebiyle romana kıyasla daha rahat okurlar. Öyküler, hayattan kesitleri yansıttığı için çocukların eğitiminde kullanılmaya çok uygundur. Öykü, her yaştan insan için çok önemlidir. Ancak çocuk için vazgeçilmez bir olgudur. Bu gerçekten hareketle, çocuğun öykü yoluyla eğitimini sağlamak, onlara istenilen davranışları kazandırmak en kestirme yoldur (Yalçın ve Aytaş, 2005: 47).

Çocuk romanlarında kişilerin seçimi ve olayların kurgulanması çocukların anlama düzeylerine uygun bir biçimde yapılmalıdır. Ayrıca romanda işlenen konular çocukların düşünce dünyasını geliştirici türde olmalıdır. Romanlar, onlara bilgi veriyor, hayal gücünü genişletmeye yöneliyor, sevgi duygusunu pekiştirmeyi, arkadaşlık kavramını sevdirmeyi, başarı duygusunu kamçılamayı, bağımsızlık duygusunu geliştirmeyi amaçlamalıdır (Alpöge, 1997: 24). Çocuklar, romanlarda okudukları durumlarla kendi hayatlarını karşılaştırırlar. Edindikleri bilgiler ışığında nasıl tepki verebileceklerini öğrenirler. Hayatla ilgili deneyimlerini artırırlar.

Bilimde, devlet yönetmede, askerlikte, sanatta, siyasette ve benzeri alanlarda başarılı olmuş insanların hayatları çocuklara örnek olur. Onun için biyografik romanlar ve eserler çocukların eğitiminde önemli rol oynar. Biyografi belirli bir kişinin hayat hikâyesidir. Bu bakımdan ilk anda çocuğu masalların semboller dünyasından çıkararak gerçeğe yaklaştırır. Biyografiler vasıtasıyla çocuklara hayal mahsulü eserlerden daha tesirli olmak mümkündür. Sadece hükümdarlar, siyasiler değil, bütün başarılı meslek sahiplerinin hayatları, hikâyeler şeklide çocuklara

anlatılabilir. Bunda da en önemli görev belki de yine öğretmen yazarlara düşmektedir (Şirin, 2000: 132).

2.5.2. Çocuk Kitaplarında Bulunması Gereken Nitelikler

Çocuklara çocukluk döneminde verilecek eğitimin, çocuğun topluma, yaşam koşullarına uyum sağlamasında, yaşamı, doğayı, insanı sevmesinde ve tanımasında etkili olduğu gerçeği çocuk kitabı yazarlarınca göz ardı edilmemelidir (Lüle, 2007: 18). Çocuklar için oluşturulan bir kitabın ne gibi özelliklere sahip olabileceği çocuk edebiyatı kavramında olduğu gibi oldukça tartışılmıştır. Tanımlamaktan kaçınılan, yapılan tanımları tartışılan, yapılmış bütün tanımları eksik olan çocuk edebiyatını en iyi tanımlayan ise çocuk kitabı yani eserdir (Şirin, 2007: 42). Çocuklara, dil bilinci ve duyarlığı edindirerek edebiyat dünyasının kapısını aralama, okuma isteği ve alışkanlığı kazandırma gibi temel işlevleri de göz önüne alındığında, çocuk kitaplarının çocuğun eğitim yaşamında önemli bir değişken olduğu gerçeği ortaya çıkar (Sever, 2003: 13). Çocuk Edebiyatı kitaplarında çocuk kitaplarında bulunması gereken temel nitelikler belirtilmiştir. Özet olarak sıralarsak;

• Çocuklara yönelik hazırlanan eserlerin, eğitim sürecine katkı sağlayıcı nitelikte olması gerekir. Çocuk edebiyatı yazarının dikkat etmesi gereken bir diğer husus da yazdıklarının hangi yaş grubuna hitap ettiğini gözetmek ve yazdıklarının eğitim programı ile uyumuna dikkat etmesidir.

• Çocuk edebiyatı metinleri, yaşanılan gerçeklerle ilgili olmalıdır. Çocuk, kendi yaşantısından yola çıkılarak yazılmış olan eserlere daha büyük bir ilgi duymakta ve bu tür eserler, çocuklar tarafından daha çok okunmaktadır.

• Çocuk edebiyatı ürünleri duygu, düşünce ve hayal gücünü geliştirici olmalıdır. Çocuk edebiyatı eserleri, çocukların kavrama düzeylerini geliştirmelerinin yanında, kendilerinin de okuduklarından, dinlediklerinden ve gözlediklerinden yola çıkarak duygu ve düşüncelerini ifade etmelerini sağlamalıdır.

• Kitaplar çocuklara içinde yasadığı ülkeyi, dünyayı sevmeyi öğretmelidir. Çocukların karamsarlıklar konusunda çok hassas olduğu gerçeğinden yola çıkarak onları umutlandırıcı, hayata bağlayıcı eserlerle yüz yüze getirmek gerekir.

• Yapılan çalışmalar çocukta üretme becerisini geliştirmelidir. Üretme duygusunun çok erken yaslarda oluşmaya başladığı gerçeğinden yola çıkarak çocukların üretmelerinin, ürettiklerini paylaşmalarını sağlamayı teşvik eden eserlerin yazılmasının önemi daha belirgin bir şekilde ortaya çıkmaktadır.

• Eserler, çocuğun girişimci ve katılımcı olmasını sağlamalıdır.

• Çocuklara yönelik hazırlanan eserlerde estetik duygular geliştirilmeli, çocuğun tercihlerini yaparken bu duygusundan yararlanması sağlanmalıdır.

• Çocukların, kendilerine özgü kişiliklerinin gelişmesine çocuk edebiyatı eserleri katkıda bulunmalı, onların toplumda uyumlu olmasını sağlamalıdır.

• Çocuk eserleri çocuğu kaderciliğe ve ön yargıcılığa sürüklememeli, onun kötü bir mantıkla yetişmesine engel olmalı ve çocuğun doğasına uygun şekilde, onu geliştirici nitelikte olmalıdır.

• Kitaplar, dilsel ve görsel özellikleriyle çocuğun hem sanat hem de düşünme eğitimi sürecini desteklemelidir.

• Kitaplar, çocukları okumaya isteklendirecek bir tasarım anlayışını yansıtmalı; çocuklar kendileri için üretilen bir araca verilen önemi, gösterilen saygıyı kitabın dış yapı özellikleriyle bütünleşmiş tasarım özeninden anlayabilmelidir.

• Kitaplar kısa cümle ve paragraflar ile kısa, bol ve canlı konuşmalara dayalı sürükleyici bir anlatıma sahip olmalıdır.

• Çocuk kitapları, eleştirel ve çok yönlü düşünebilen bireylerin yetişmesine katkıda bulunmalıdır (Yalçın ve Aytaş, 2005; Sever, 2003; Oğuzkan, 2010; Yıllar ve Celepoğlu, 2010).

Çocuk edebiyatı metinlerinin şiddet içerip içermemesi konusunda farklı görüşler belirtilmiştir. Yalçın ve Aytaş’ a (2005: 51) göre çocuk edebiyatı metinleri, şiddet öğelerini içermemelidir. Aynı eserde Yalçın ve Aytaş, “Çocuklara yönelik eserlerde, şiddet öğesinin ne gibi sonuçlar doğurduğu, son yıllarda yapılan bilimsel eserlerle ortaya konulmuştur. Buradan hareketle, şiddet içerikli konuların çocuk

eserlerinde yer almamasına özen gösterilmelidir, seklinde görüşlerini belirtmişlerdir” (2005: 51). Sever (2003: 192) ise Yalçın ve Aytaç’ın aksine kitaplarda, yaşamın bir gerçeği olduğu düşüncesiyle, şiddet olgusuna da yer verilebilir, görüsünü savunmakta ve sözlerine söyle devam etmektedir: “Ancak, olay kurgusunda, çocukların yas ve gelişim özellikleri de göz önünde bulundurularak yer verilen şiddet öğeleri, çocukları şiddete karsı neler yapılması gerektiği konusunda duyarlı kılmalı, onlarda şiddet ve kaba güce karsı bir anlayış oluşturabilmelidir” . Sever’ e (2003: 12) göre çocuk gerçekliğine yeterince duyarlı olmayan bir çevredeki çocuk için sıradanlığın dışına çıkabilmenin en etkili yolu, onun kendi gerçekliğini önemseyen kitaplarla buluşması ya da buluşturulmasıdır. Günümüzde çocukların teknoloji ile iç içe büyüdüğü düşünüldüğünde onları hayatın gerçeklerinden uzak tutacak, hayatı tozpembe gösterecek kaynaklara yöneltmek, gerçekten de çok daha kötü sonuçlar doğurabilir.