EĞİTİM KURUMU OLARAK AİLE
AİLE İÇİ ŞİDDET VE KİŞİLİK G ELİŞİM İN E ETKİSİ
II. Aileiçi şiddeti açıklayan psikolojik kuram lar
1. Çocuğa yönelik şiddet 2. Eslerarası şiddet
3. Yaslılara yönelik şiddet
Bu sınıflandırmayı daha da ayrımlaştırmak mümkündür. Ancak unutulmaması gereken bir konu da tüm bu sı nıflandırmaların bilimsel amaçlarla yapıldığıdır. Gerçek ya samda, aileiçi şiddet türlerinin tümü birbirleriyle bağlantılıdır. Ürneğin, bir ailede anneye dayak atılıyorsa, o ailedeki ço cukların da her tür istismar ve ihmale maruz kalacaklarını tahmin etmek pek de yanlış olmaz.
Aileiçi şiddet olgusunun toplumlarda oldukça yaygın ol duğu tahmin edilse de bu tür eylemlerin gerçek sayılarını be lirlemek güçtür. Ailenin mahremiyeti, davranışın kanunen suç sayılmaması yada kişinin utanç nedeniyle saklaması, bu tür eylemlerin gerçek sayılarının ortaya çıkmasını engelleyen birkaç nedendir. Sonuç olarak, gerek formal kurumlardan elde edilen sayıların ve gerekse araştırmacıların ülke ça pında yaptıkları çalışmalar sonucu elde edilen verilerin bu ko nudaki gerçek sayıların ancak 1 / 3 ünü yansıttığı söy lenebilir.
yöntemlerle gerçekleştirilen araştırmalarda, yılda ortalama bir milyon çocuğun aileiçi şiddete maruz kaldığı saptanmıştır (Gelles ve Straus, 198 7 ). Yine Gelles ve arkadaşları (1 9 8 0 ) tarafından ülke çapında gerçekleştirilen bir başka araş tırmada, kadınların % 2 8 nin evlilikleri boyunca en az bir kez şiddete maruz kaldıkları belirlenmiştir. Ülkemizde ise, ciddi yaralama ve öldürme olaylarının % 5 0 sinin aileiçinde ger çekleştiği, cinayete kurban giden kadîhların % 4 0 nın da ko caları tarafından öldürüldüğü yapılan bir çalışmada ortaya çıkmıştır (Kale, 199 4 ). Ayrıca Devlet Bakanlığının PIAR a yaptırdığı " 1 9 9 0 lı yıllarda Türk Kadını Araştırmasında" evli kadınların % 1 8 inin kocaları tarafından dövüldüğü yada dö vülmek istendiği saptanmıştır (4. Ulusal Sosyal Hizmetler
Konferansı, 199 4 ). Çocukların fiziksel ve duygusal ör selenme sıklığını sekiz ilde inceleyen Bilir ve Arkadaşları (1 991), 4-6 yaş grubu çocuklarda örselenme oranının % 40.7; 7 -1 0 yas grubunda % 3 3 .5 ve 1 1-12 yas grubunda ise % 2 5 .8 olduğunu belirlemişlerdir. Görüldüğü gibi, gerek çocuğa ve gerekse kadına yönelik fiziksel şiddet konulu araş tırmalar son yıllarda giderek artmaktadır.
Ancak aile içinde gerçeklesen cinsel istismarın yaygınlığını belirlemek bilinen nedenlerden ötürü oldukça güçtür. 1 9 8 5 yılında ilk kez A.B.D.de ülke çapında yapılan bir araştırma sonuçlarına göre, erkeklerin % 15 inin, kadınların ise % 28 nin çocuklarında cinsel istismara maruz kaldıkları be lirlenmiştir (Timnick, 198 5 ). Geçen yıl İzmir de 1 5-18 yaş arası liseli gençlerle yapılan bir araştırmada, gençlerin % 6.7 sinin çocuklarında cinsel tacizle karşılaştıklarını ve bunların da % 50 sinin aile içinde gerçekleştiğini belirttikleri sap tanmıştır (Araş ve Ark., 1994).
Aileiçi şiddetle ilgili a ra ş tırm a la r r Görüldüğü gibi, bu alana duyulan bilimsel ilgi oldukça ye nidir. Batıda yapılan araştırmaları kronolojik olarak gözden geçirdiğimizde, bazı toplumsal hareketlerin araştırmaları yönlendirdiği dikkat çeker. 1 9 6 0 larda başlayan çocuk refahı hareketleri önceleri fiziksel çocuk istismarı konusundaki araştırmalara itici güç oluşturmuştur. Henry Kempe'nin 1 9 6 2 de yayınladığı ve ilk kez "örselenmiş çocuk sendromu" kavramını ortaya attığı araştırmasını bu alana bilimsel ilginin başlangıcı olarak kabul edersek, otuz yıllık bir geçmişten söz- edebiliriz.
197G'li yıllardaki kadın hareketleri, feminist akım ise aile içinde kadına yönelik şiddet konulu araştırmaları baş latmıştır. Nihayet son on yıldır aileiçi cinsel şiddet ve yas lılara yönelik şiddet alanlarına da bilimsel ilginin arttığı göz lenmiştir.
Aileiçi şiddetin farklı türlerini de ele alsalar araş tırmalarda bazı ortak süreçler görülür. Önceleri araş tırmacılar, (Helfer ve Kempe, 1 97 4 ; Martin, 1 9 7 6 ; Bur- gess ve Ark., 1 97 8 ) konuyu klinik vaka incelemeleri kap samında ele almışlardır. Bu arada çocuk istismarını in celeyen Elmer (1 9 6 7 ), kadına dayağı inceleyen Gelles (1 9 7 4 ) ve cinsel istismarı inceleyen Meiselman (1 9 7 8 ) gibi araştırmacılar ise kurumlardan aldıkları daha geniş ör- neklem grupları üzerinde çalışmışlar ve hem şiddete maruz kalan, hem şiddeti gerçekleştiren hem de aile ortamının özelliklerini ortaya koymaya çalışmışlardır. Özellikle A.B.D.de 80'li yıllardaki araştırmaların amaçları aileiçi şiddetin ülke ça pındaki yaygınlığını tahmine yönelik olmuştur.
Risk gruplan
Aileiçi şiddet konusunda araştırma yapanlar, bu olgunun nedenlerini belirlemede yada açıklamada sayı belirlemede ol duğu kadar başarılı olamamışlardır. Ancak yapılan araş tırmalar sonucu, aileiçi şiddet deneyimi yasama olasılığı yük sek olan birey ve ailelerin özellikleri saptanmıştır. Sözkonusu risk gruplarını belirlemek şiddetin nedenlerini açıklamada ye terli değilse de önlem programları için yol gösterici ola bilmektedir.
Fiziksel çocuk istismarında risk faktörleri iki grupta top lanabilir. çocuğa özgü faktörler, aileye özgü faktörler.
Çocuğa özgü risk faktörleri - erken doğum
- özürlü olma
- düşük doğum kilosu Aileye özgü risk faktörleri - erken yasta çocuk sahibi olma - sık aralıklarla çok çocuk sahibi olma - sosyal destekden yoksun olma - tek ebeveynlilik
- eslerarası uyumsuzluk - alkol alışkanlığı
Cinsel istismar konusundaki risk faktörlerini belirlemek fi ziksel istismardaki kadar kolay olmamaktadır. Zira cinsel is tismarı gerçekleştiren kişilerle araştırma yapmak ve doğru bilgi almak güçtür. Ancak araştırmalarda bazı ortak noktalar
belirmiştir. ’
- parçalanmış aile - evlilikle uyumsuzluk - annenin duygusal uzaklığı
- çocuğun duygusal ihmali ve zayıf denetimi
Evlilikte kadına dayak konusunda da risk faktörleri dayağı atan erkeğin özellikleri üzerinde yoğunlaşmıştır.
- uyum bozuklukları - antisosyal davranışlar - düşük benlik saygısı
- kendi çocukluğunda şiddete maruz kalmış olma Aileiçi şiddetin etkileri/so n u çlan
Aileiçi şiddete maruz kalmış kişiler sözkonusu şiddetten çok çeşitli biçimlerde etkilenirler. Bu etkileri çeşitli bi çimlerde incelemek mümkündür. Bir sınıflamada sonuçlar, fiziksel ve ruhsal olarak yada doğrudan ve dolaylı olarak iki alanda toplanabilir.
1. Fiziksel sonuçlar : Doğrudan, kolayca gözlenebilen bu tür sonuçların en uç noktada olanı ölümdür. Eslerarası is
lenen cinayetler ve küçük bebeklere yönelik fiziksel şiddet so nucu meydana gelen ölüm vakaları gözönüne alınırsa, bu tür
sonucun hiç de küçümsenmeyecek boyutta olduğu görülür. Özellikle çocuklara yönelik fiziksel ve cinsel istismar sonucu, kırık, çatlak kemikler, çıkıklar, yanıklar, göziçi kanamaları, beyin kanamaları-, sıkça rastlanan hasarlar arasındadır.
2. Ruhsal sonuçlar : Aileiçi şiddet türlerinin bireylerin ki