• Sonuç bulunamadı

Çocuklar bir yaşından sonra televizyonun büyülü gücünü farkederler. Çocuğun gelişiminde ailenin kontrolü tamamıyla ellerindedir. Aileler çocuklarını istediği gibi eğitebilmektedirler. Üç yaşından sonra çocuk televizyonu kendi başına açmaya başladığından sonra televizyon, anne ve babanın eğitim tekeline son verir. Çocuk yaşadığı çevreyi anne ve babasının olanaklarıyla tanımaya çalışmaktadır. Çocuk için gerçek anlamda dünyaya açılan ilk pencere olarak, ona dünyayı olduğu gibi, her yönüyle tanıtır: savaş, barış, kriz, şiddet, cinsellik gibi (Kapferer, 1991,225)

Çocuğun eğitimi anne ve baba tarafından yerine getirilirken eğitim görevine televizyon ortak olmaktadır. Kimi ailelerde çocuk yaramazlık yaptığında televizyon açılıp seyretmesi teşvik edilmektedir. Bu tür ailelerde televizyon çocuk avutucusu niteliğindedir. Eğitim düzeyi yüksek aileler çocukların televizyon seyretme alışkanlığına müdahele edebilmekte, hangi türde programların ne kadar süreyle seyredileceğini belirleyebilmektedirler. Oysa eğitim düzeyi düşük aileler, çocuğun ne kadar fazla televizyon seyrederse öğreneceği bilgilerin fazla olacağına inanmaktadırlar (Çelenk, 1995: 56).

Çocukların, okul öncesinde çok fazla televizyon izlemeleri onların okuldaki başarılarının ve sosyal ilişkilerini etkilemektedir. Bu konuda New Orleans’da yapılan bir araştırmada, okul öncesinde çok fazla televizyon izleyen birinci sınıf öğrencilerinin notlarının daha az televizyon izleyenlere göre daha düşük olduğu belirlenmiştir (Çilenti, 1980: 58).

Çocuk bebeklikten ergenliğe doğru gelişirken yalnızca zihinsel yönden değil, sosyal yönden gelişme gösterir. Çocuğun öğrenmede gösterdiği temel nokta düşüncesini daima somuta indirgenmesidir. Televizyon yayınlarında soyut nitelikte verilen kavramları çocuklar anlayamamaktadır. Çocukların öğrenme süreçlerini J. J. Rousseau şöyle dile getirmiştir: “Çocuğa hiçbir şekilde ağızdan ders verilmemesi gerekir. O, ancak derslerin tecrübelerini almalıdır (Yavuzer, 1982: 27).

Öğrenmenin temel niteliği olan okuma ve özgür düşünme yeteneği, çok fazla televizyon seyreden çocuklarda, kısıtlanmakta, beğenileri körelmektedir (Yörükoğlu, 2000: 101).

Çocuklar seyrettikleri çizgi filmlerden yaşlarının üstünde bilgi öğrenebilmektedirler. Örneğin; Finlandya’da 6 yaşındaki Mika Ranhunen, iki yıl önce nehre düşen arkadaşı Tuukka Klaus’u çizgi filmlerde gördüklerini taklit ederek kurtarması nedeniyle madalya aldı. Çizgi filmden gördüklerini taklit ettiğinde dört yaşında olan Mika Jan Honen ülkenin en genç can kurtaranı olduğu için millî kahraman ilan edilmiştir (Çelenk, 1995 : 58).

Çizgi film kahramanları çocuklar tarafından kendilerine model olarak seçilmektedirler. Çizgi film kahramanlarının hareketlerini ve konuşma tarzını örnek alabilmektedirler (Yavuzer: 1998: 234).

Çocukların çizgi film kahramanlarını taklit etme ve konuşmaları tekrarlama, uygulanan anket çalışmasında da gözlenmiştir.

Televizyonda çizgi filmleri severek izleyen çocuklar sevdikleri bu çizgi film kahramanlarının çizgi roman kitaplarını satın almaktadırlar. Bir çizgi roman okuyan birinci sınıftaki bir çocuk, yıl sonunda, dördüncü veya beşinci sınıftaki bir çocuk kadar sözcük bilgisine sâhip olmaktadır. Eğitim ve öğretim müfredat programına uygun olarak öğretmenler çizgi romanları kullanmışlardır. Bir ilkokul öğretmeni, dördüncü sınıf öğrencilerine noktalama işaretlerini ve paragraf açmayı öğretmek için çizgi romanlardan yararlanmıştır. (Tüncer, 1993,65)

İlkokula başlayan çocuklara harf karakterlerini tanıtmak ve sevdirmek amacıyla çizgi film kahramanlarının resimleriyle süslenmiş kitaplar hazırlanmıştır. Bu kitaplar içindeki renkli kahramanlar çocukların dikkatini kitapta toplamaktadır. Sık sık bu tür kitapları kurcalayıp, resimlere bakan çocukların okuma alışkanlıkları gelişmektedir (Çelenk, 1995: 61).

Kamuran Çilenti, televizyonunun çocuk eğitimine etkilerini şöyle sıralamıştır:

1. Çocukları eve bağlar, aile bireylerini bir araya toplayarak aralarında yeni ortak ilgilerin doğmasını sağlar, böylece de aile hayatını mutlu ve ilginç hâle getirir.

2. Aileler için bir kültür kaynağı ödevi görür. 3. Çocukları düşünmeye teşvik eder.

4. Çocukların, boş zamanlarını iyi değerlendirmelerini sağlayacak ilgiler uyandırır, onların ilgi ve yaşantı alanlarını genişletir.

5. Çocukların estetik zevklerini geliştirir (Çelenti, 1980: 55).

Televizyon insanların sosyalleşmesini sağlayan, çocuklara küçük yaşta daha geniş dünyalardan bilgiler getiren, kelime hazinelerini genişleten, çocuğa inanç,

tutum, değer yargıları ve davranışlarının oluşumunda anne ve babadan sonra en önemli faktör olarak görülmektedir.

Çocuklar, her gün televizyon tarafından bilgi bombardımanına tutulmaktadır. Çizgi filmlerin içeriğinde çocuklar için eğitici, öğretici bilgiler mevcuttur. Ancak anne ve babalar çocukların televizyonu kullanma alışkanlıklarını denetleyebilmeli, kimi zaman da yasaklayabilmelidirler. Gereğinden fazla televizyon seyretmek, çocuklara uyuşukluk ya hareketsizlik kazandırabilmektedir.

Olumlu ve olumsuz taraflarıyla televizyon seyretmek çocukların ayrılmaz bir parçasıdır. Çocukların televizyon seyretme alışkanlığını anne ve babalar gözlemleyerek çocukların nitelikli yapıtları izlemelerini sağlamalıdırlar.

Televizyon yönlendirici ve eğiticidir ve çoğu zaman ilham kaynağı olmuştur. Çocukların büyük bir kısmı televizyondan bir şeyler öğrendikleri düşünür. Onlar görgü kurallarının bazı ayrıntılarını televizyondan öğrenirler. Onların bazısı spor yarışmalarından çok şey öğrendiğni söyler. Örneğin; raketi çevirme gibi. Çocuk için yeni olan her hangi bir davranış veya konu onun öğrenme ihtimalini güçlendirir (Hoseyni, 2006: 16).

“Çocuğun rastgele öğrenmesi, onun öğrenme yeteneğine, ihtiyaçlarına ve onun o anda neye dikkat ettiğine bağlıdır. Öğrenme yeteneği zekaya bağlıdır ve çoğu zaman zekayı ölçmek için ondan faydalanılır. Zeki çocuklar televizyondan daha çok şeyler öğrenirler.”(Schramm, 1998: 119).

Çocuk televizyonla her ne kadar ilişkideyse, konuların tasnifini daha iyi kavrar. O tanıdık konuları zamanında ayırt edebilir ve beklentilerinin örneğini kendisi için belirler. Bu da onun bildik konulara dikkat etmesini engeller. Fakat, çok ilgisiz ve çok bilinmeyen bir konu olmazsa onları hafızasında saklamak için seçer.

Televizyonun çocuğun eğitiminde önemli bir konuma sâhip olduğunu gösteren bir diğer mesele televizyon programlarının bu yaşlarda çok gerçekçi görünmesidir. Bazı bilim adamlarına göre, programların içeriğinin gerçek olmasına inanmaları çocuğun daha çok etkilenmesini sağlar. Televizyondan rastgele öğrenmeyi etkileyen bir diğer etken televizyon kahramanlarına benzeme ölçüsüdür (Schramm, 1998: 120-121).

Televizyonlarda gösterilen çizgi filmlerde saldırganlığa ve şiddete çoğunlukla yer verilmektedir. Çocuklara yönelik olan çizgi filmlerde öldürmek veya yaralamak olağan bir olay gibi gösterilmektedir. Televizyon yayınlarının günün 24 saati yayın yapmaları sayesinde çocukların televizyon izleme süresi artmıştır. Örneğin ABD’de bir insan yaşamının 15 yılını televizyon ekranı karşısında geçtiği hesaplanmıştır (Yörükoğlu, 2000: 101).

Çocukların gelişme süreçlerinde öğrenmeleri kolaylaştıran faktör taklittir. Çocuk çevresinde gördüğü olay örgüsünü taklit eder. Çocuklar bazı insanları diğerlerinden daha fazla taklit etmektedir. Diğer insanlar önemli, güçlü, başarılı ve sevilen kişiler olmaları ölçüsünde bir çocuk tarafından taklit edileceklerdir. Çocukların en fazla taklit ettikleri kişiler en çok gördükleri kişilerdir (Freedman,1993: 254)

Bu doğrultuda Albert Bandura çocukların saldırganlığı ile ilgili çalışmalar yapmıştır. Birçok deneysel çalışmada çocukların taklit yoluyla öykündükleri büyüklerin (anne, baba, veya televizyondaki hayalî kahramanlar) saldırganca davranışlarını öğrenip, gerçekte düşmanca duygular taşımasalar bile aynı tür saldırgan davranışları yeniledikleri görülmüştür (Kozcu, 1985: 180).

Çocukların gösterdikleri saldırganlık, şiddet ve sözel saldırganlık davranışları pekiştirilir veya ödüllendirilirse o davranışın gelecekte tekrarlanma olasılığı artar. Saldırgan davranışı ödüllendirilen kişi daha başka durum ve ortamlarda da saldırgan davranacaktır (Kozcu, 1985: 179).

Televizyona sâhip olan toplumlarda en zeki ve en geri zekalı çocuklar, okula başladıkları zaman bildikleri sözcük sayısı bakımından televizyondan yoksun olan toplumlardaki çocuklardan bir eğitim yılı kadar daha ilerdeler. Aynı zamanda televizyonun büyük bir kısmını oluşturan hayalî (fantastik) eğlencelerle ilgili bilgi sâhibi olan bir kuşağın yetişmesine yardım etmektedir (Salemi, 2007: 35).

Aynı zamanda televizyon aile bireylerinin bir arada bulunma olanağını sağlamakta da önemli bir unsur sayılır. Televizyon hedef kitlenin yaratıcılık gücünü arttırır. Aslında bazı çocuklar için yararlı olmayan programlar, diğer çocuklar için

yararlı olabilir. Birçok çocuk için ise, çoğu programın olumlu veya olumsuz hiçbir etkisi bulunmamaktadır (Azeri, 1998: 77-80).

Televizyonda saldırganlık ve şiddet içerikli programların yayınlanması çok tartışılan konulardandır. Bu konudaki araştırmalar 1940’lı yıllardan itibaren başlamıştır (Salemi, 2007: 36).

Çizgi filmin eğitim alanındaki rolünü belirlerken, bu durum çizgi filmin eğitimle ilişkisi ve bireylere ulaşması açısından açıklanabilir. Çizgi filmin eğitim alanında rol oynaması, çizgi filmin yapısında var olan görsel düzenlemeler ve hareket ilişkisine dayanır.

İnsanın bulunduğu çevreyle olan ilişkisi ve bu ilişkiyle oluşan etkileşim sonucu bir yapılanma içine giren insan, yaşadığı ortamda varlığını iletişim biçimleriyle geliştirir, eğitim yönetimini ve örgütlerini planlar. Eğitim, bu örgütlenme içinde birey istenilen yönden geliştirmeyi hedefler. Bu kapsamda eğitimin amaçları öğretim-öğrenme etkinlikleriyle gerçekleşmektedir. İnsanın çevresiyle arasındaki etkileşimle oluşan kalıcı izlenim olan öğrenme, yaşantı ürünlerini bireyde oluşturduğu davranış değişimini tanımlamaktadır.

“Kendiliğinden öğrenme algısal öğrenme (duyu organlarını kullanma), deneme-yanılma ve model alma gibi değişik biçimlerde gerçekleşmektedir (Güler, 1992: 22).

Yönlendirilmiş öğrenme, öğreten kişi ya da aracın yardımıyla gerçekleşir. Bireyde davranış değişikliği oluşturmaya yönelik “öğretmen”, bilinçli ve amaçlı bir etkinliktir. Bu durum bir kişi ya da grup tarafından oluşturulabileceği gibi görsel ve yazılı sembollerle de sağlanabilir.

Toplumsal yaşam içerisinde birey öğretme etkinliği olan araçlarla sürekli bir etkileşim hâlindedir. Aile fertleri, arkadaş, öğretmen gibi kişilerin yanı sıra kitle iletişim araçlarıyla sürekli bir iletişim içinde olan bireyin öğrenmesini sağlar. Bu süreç sonunda ortaya çıkan sonucun eğitim amaçlarına uygun olması gerekir. Bu durum, toplumun aile, okul, kitle iletişim araçları içinde eğitim iletişim sürecini ve eğitimi iyi örgütlenmesine bağlıdır. Eğitim iletişime belli bir süreç içinde biçimlenir.

Eğitim iletişim sürecinde, iletişimi sağlayan farklı araçlar bulunmaktadır. Mesajın istenilen yönde alıcı kişiye ulaşmasını sağlayan bu araçlar içerisinde görsel amaçlı araçlar, çizgi film açısından önem taşımaktadır. Kitle iletişim araçları olarak sinema ve televizyon, çizgi filmin yapısı, amacı, sunumu ve başka açılardan aynı yapılanmaya sâhip olduğundan çizgi film için tek iletişim yolu olarak kullanılır. Diğer kitle iletişim araçlarıyla aynı işlevleri paylaşan çizgi film, eğitim, eğlence, mal ve hizmetlerin tanıtımı, dikkatli odaklaştırmayı amaçlar. Bu nedenle televizyon ve sinemanın eğitimle olan ilişkisi, eğitimin çizgi filmle olan ilişkisi açısından önemli bir yapılanma içerir.

Sinema gör-işit iletişim temeline dayanır. Filmin yapımı, öyküsü, anlatımı gibi özellikleri sinemanın iletişim özelliklerini yansıtır. Televizyonun yanında sinemada da görüntü işleri daha önemli bir rol oynar. Eğitim iletişim açısından kaynak kişiliği senarist, yönetmen, yapımcı ve başka oluştururken izleyici alıcı konumundadır. Televizyonda yer alan görsel işitsel iletişim dengesi ve mesaj, programa göre belirlenmektedir. Televizyonun değişik izleyici kitlelerine ulaşabilmesi açısından tüm bir kitle ya da izlenim ortamında belli bir grupla iletişim kurması da söz konusudur.

Televiyon programında yer alan mesaj, televizyonun eğitim iletişimiyle yakından ilişkilidir. İletişim açısından farklılık gösteren izleyici, alıcı konumunda karşılaştığı mesaj toplumsal, kültürel, ekonomik, cinsiyet gibi farklılıklar içerebilir. Bu nedenle televizyon izleyicisinin niteliği belirlenerek eğitim iletişim amacına göre programlar istenilen yönde hazırlanıp izleyiciye sunulur.

Çizgi filmde kaynak kişiliği oluşturan genellikle sanatçıdır. Ürettiği film içinde yer alan aktörlerin rollerini kontrol edebilir. Kodlamayı oluşturur. Bilgi, düşünce aktarımı istenilen yönde geliştirirlip kitle iletişim araçlarının kullanımı ile alıcı kişiliğe ulaşır.

Toplumsal yapıyı, toplumun kültürünü yaşam tarzına ve düşüncelerini etkileyen televizyon bugün birçok eve girmiştir. Eğitim süreci içinde insana doğumundan itibaren bilgi veren, davranışlarını etkileyen en etkin araç olarak kabul edilen televizyon, özellikle çocuğun öğrenme süreci içinde etkileşiminin önemli bir

zaman dilimini kapsar. Bu kişilik gelişiminin ve öğrenmenin başladığı bir süreçtir. Çizgi film bu süreç içinde çocuğun televizyon ile karşı karşıya kaldığı programlarda yer alır. Olumlu ya da olumsuz bir etkiye yol açsa da bu filmlerde sonuçta amaç öğreticiliktir (Güler, 1989: 169).

Bir anlamda eğlendirirken eğitmek çizgi filmin yapısında bulunmaktadır. Soyut kavramların somut hallere dönüştürülerek sunulması, çocukların değerleri öğrenmesine katkıda bulunur. Çizgi film içinde yer alan konuşmalar, davranışlar ve bunların ilişkileri, çocuğun filmi izlediği süreçte o değer yargılarını benimseyerek kendi yaşamına uygulamaya çalışması gözlemlenmektedir

Çizgi filmler çocukların büyük beğeni ve ilgiyle izledikleri, eğlendikleri bir görsel unsur olarak her geçen gün gelişmekte, etkinliğini ve yaygınlığını artırmaktadır. Çocuklar üç yaşından itibaren televizyonu tek başına açabilmekte ve sonra ailelerin çocuk üzerine olan denetleme yetkisi sona ermektedir. Anne ve babanın çocuk üzerindeki yönlendirici etkisini televizyona eklemektedir. Çizgi filmler çocukların televizyonda en çok severek izledikleri programların başında gelmektedir. Çocuklar seyrettikleri çizgi filmlerden etkilenmektedir (Çelenk, 1995: 105).

Çizgi filmlerin çocukları olumsuz yönde de etkileyebileceğine ilişkin haber ve görüşler de zaman zaman belirtilmektedir.

Atalay Yörükoğlu’na göre, dengeli bir çocuk çizgi filmlerdeki olumsuzluklardan etkilenmemektedir. Ancak doğru amaçlar için yapılmayan şiddet ve porno içerikli yapımlar da zararlı olabilmektedir.

“Çocuklar gördüklerini oyunlarına aktarır, serüvenleri yeni baştan yaşarlar. Ancak herkes baş oyuncu olmak ister. Kimse kötu kişiyi oynamaya yanaşmaz. Çünkü çocuk güçlü olan ve gücünü doğruluktan yana kullanan kahramanı örnek alır. Kimi çocuk, kötü kişiyi oynamaktansa oyunu bırakmayı yeğler. Bu davranışlar bütün vurdulu kırdılı filmlerin zararlı olmadığının açık kanıtıdır. Dengeli bir çocuk, içindeki saldırganlık dürtülerinin boşalmasına yol açan bu tür filmlerden olumsuz yönde etkilenmek yerine, bu eğilimlerini doğru yolda ve haklı amaçlar uğrunda

kullanmayı öğrenir. Ancak her vurdulu kırdılı filmin faydalı olduğu söylenmez“ (Yörükoğlu, 2000: 99).

Çocukların satın alma davranışlarında, sevilerek izlenen çizgi film kahramanları etkili olmaktadır. Okul araç gereçlerinde, çocuk kıyafetlerinde ve gıda maddeleri üzerinde çizgi film kahramanları kullanılmaktadır. Ürünler üzerinde yer alan bu kahramanlar uyarıcı etki yaparak çocukları harekete geçirebilmektedir. Çocuklar tarafından satın alınan gıda madderleri çocukların beslenme alışkanlığını değiştirmektedir. Çocukların sağlıkları bozulabilmektedir. Bu konuda çizgi film kahramanlarının reklam aracı olarak kullanılması hususu dikkatle ele alınması gerekmektedir (Çelenk, 1995: 107).

Çizgi filmlerin etkinliğinin ölçülmesi düşünüldüğünde çizgi yapımlarda konu gerçekçi bir yaklaşımla verilebildiği gibi, hayal gücünü geliştirebilecek bir biçimde sunulabilmekte ve öğretim süresi sevimli hâle dönüştürülerek öğrenme isteği arttırılabilmektedir. Ayrıca rengin ve sesin devreye girmesiyle akılda kalıcılığı arttırmakta, aynı zamanda görerek ve işitererk etkin bir öğrenme sağlanabilmektedir. Çizgi filmlerin bu özellikleri, eğitim ve öğretim filmlerinin yapısına ve amacına uymaktadır. Okul ortamlarında kullanılabildiği gibi okul dışında video, bilgisayar, VCD gibi iletişim araçlarında da kullanılması mümkün ve faydalı olabilmektedir. Görselliği çok etkili olan çizgi film teknikle sanatın iç içe olduğu bir sinema tekniğidir. Küçük yaşlardan itibaren çizgi filmler, çizgi resimler çocukların çabuk okuma ve kavrama yeteneklerini geliştirmektedir. Bu yönüyle yararlı ve uygun bir uyarıcılardır (İnce, 1991: 5).

“Çocuklar severek izledikleri çizgi filmlerden farkında olmadan pek çok bilgiyi öğrenmektedir. Çizgi filmlerde yaptığımız içerik araştırmalarında ilkokul çocuklarına yönelik yararlı bilgiler eklenmektedir. Birçok yararlı uğraş için çocuklar teşvikle yönlendirilmektedir. Okumak, resim yapmak, spor yapmak gibi davranışlar teşvik edilmektedir“ (Çelenk, 1995: 105).