• Sonuç bulunamadı

4 ÇEVRE BİLİNCİ VE YEŞİL PAZARLAMA KAVRAMI

4.1 Çevre Bilincinin ve Ekolojik Düşüncenin Gelişimi

İnsanoğlu var oluşundan beri yaşamsal ihtiyaçları ve gelişimleri için doğal çevreyi kullanmıştır. Yaşam alanları üzerinde medeniyet kurmanın yollarını aramış, doğayı işletebileceği ve üretim yapabilmek için hammadde bulabileceği bir makine olarak görmüştür. Sanayi devrimi sonrasında üretim istek ve arzusu iyice artan insanoğlu doğaya karşı cimri davranarak ondan aldığını ona geri verme ve yapmış olduğu hasarı telafi etme konusunda pek de istekli davranmamıştır. Tüm bu süreçlerde insanoğlunun oluşturduğu yapay çevrenin doğal çevre üzerinde etkiler oluşturmasının yanı sıra doğal olmayan çevrenin sağlıklı koşullarda olmayışı, doğal kaynakların yanlış ve aşırı kullanımı ve bozulmasıyla meydana gelen problemler çevresel sorunlar olarak ifade edilmektedir (Paylan, 2013: 5-6).

Dünya nüfusunda yaşanan hızlı artış, sanayinin gelişimi ve bunlarla alakalı olarak kentleşme ve daha iyi yaşam koşullarına kavuşma arzusu insanları aşırı ve bilinçsizce doğal kaynak kullanımına, enerji üretimine ve tüketimine yöneltmiştir (Yıldız vd., 2008: 210).

Yaşanan değişim ve gelişimler tüketicilere geniş ve oldukça çeşitli imkânlar sunarken çevresel olarak geri dönüşümü zor olan doğal kaynaklara zarar vermektedir. Çevresel konuların, kamuoyunda gün geçtikçe öneminin artmasıyla birlikte tüketicilerin de çevre ile alakalı ve çevre sorunlarını içeren farkındalıkları artış göstermiştir (Aracioglu ve Tatlidil, 2009: 435). İklim değişikliği, üretim ve tüketim, enerji ihtiyacı ve kaynaklar, demografik özellikler ve farklı insan davranışları gibi pek çok değişken, kaynakları sınırlı bir dünyada birer zorluk olabilmektedir. Pazarlama bu zorlukların üstesinden gelmek için önemli bir role sahiptir. Çünkü pazarlamanın davranışları etkileme gücü vardır (Gordon, vd.,2011: 144).

76

Çevrecilik; çevre ile sağlıklı ve uyumlu ilişkiler kurabilmek için yapılan bilimsel, ekonomik, hukuksal, felsefi ve estetik çalışmalar, sosyal ve politik etkinlikler anlamına gelmektedir (Çalı, 2006: 27).

Çevresel problemler, yansız ve nesnel açıdan incelendiğinde, çevrenin su, hava, gürültü, toprak, trafik, estetik ve enerji gibi bütün özelliklerinin ve çevresel bütün problemlerin direk olarak bireyle ve kentle bağdaştırılması çevre bilincinin ne denli gerekli olduğunu ortaya koymaktadır (Meydan Yıldız, 2015: 47). Çevre sorunlarının insanlığı tehdit eden bir noktaya ulaşmasının ve tüm toplumların gündemine giderek yoğunlaşan ölçüde girmesinin nedeni teknolojik, bilimsel ve ekonomik gelişme sağlanırken insanların çevrenin doğal döngüsünü görmezlikten gelmesi ve öncelikli hedefin her zaman, ihtiyaçların karşılanması, ekonomik kalkınma ve üretime verilmesidir (Özmen, 2011: 9).

Çevre bilincinin öneminin artmasıyla doğal çevrede bulunan bütün canlılar için vazgeçilemez bir unsur olduğu anlaşılmıştır (Düren, 2002: 166). Çevresel bilinç, kentsel ve çevresel olan bütün kaynakların önemi hakkında farkındalığın artmasıdır. Bir diğer deyişle, kullanım maliyetinin bireye, çevreye ve gelecekteki nesillere etkisinin farkında olmak ve bu konu hakkında bilgi sahibi olmaktır (Keleş, 2005: 16). Çevresel bilinç, toplumdaki ekolojik düşünce şeklinin kendine has kaideleriyle biraraya gelerek toplumun ekolojik bilincinin oluşmasına yardımcı olmaktadır. Yaşanan bu süreçte, ilkel toplumların çevreye saygılı bakış açısı dikkate alınırken, modern toplumların teknolojik ve bilimsel kazanımları ve getirileri doğal sınırlar kapsamında kullanılmaktadır (Aygün-Mutlu, 2006: 3-4).

Ekolojik oluşumların temelinde, kişinin doğada baskın olma isteğinin sebep olduğu tahribatın, bozulmaya uğrayan ekolojik dengelerin ve geçmişten bugüne yaşanan süreçte önemli değişimlere maruz kalan doğa-insan ilişkisinin tekrardan kurgulanması söz konusu olmaktadır (Aygün-Mutlu, 2006: 4). Ekoloji biliminin gelişmesiyle kişilerin çevresel hassasiyetleri artırmıştır (Görmez, 2003: 73).

Ekolojik anlayışın globalleşmesi işletmeleri bu durumdan fırsatlar yaratarak yaşam kalitesiyle birleştirme yoluna itmektedir. 21. yüzyılda yeşil stratejiler oluşturmak işletme başarısını önemli derecede etkilemektedir. Çevre konusunda bilinçli çalışma işletmeler için önem kazanmaktadır. Değişen değerler işletmenin içinde bulunduğu toplumu şekillendirecektir (Emgin ve Türk, 2004: 3).

77

Ekolojik bilinci yüksek tüketici mevcut çevre koşullarının giderek kötüleştiğini ve bu durumun dünyanın geleceğini tehdit eden bir boyuta ulaştığını düşünmektedirler. Ekolojik konularda daha az hassas olan tüketiciler ise doğanın çevreyle ilgili problemleri kendiliğinden çözme özelliğine sahip olduğunu düşünmektedir (Laroche vd., 2002: 268).

Çevre sorunları, zaman içerisinde sınırlarını aşması nedeniyle evrensel boyut kazanmıştır. Bu durum da çevre sorunlarının küreselleşmesini ve çevre sorunlarına karşı geliştirilecek çözümlerin uluslar üstü nitelikte olmasını sağlamıştır. İnsanlar artık sadece ülkelerinin vatandaşı değildir, dünyanın ve insanlığın geleceğini korumak amacıyla bir nevi dünya vatandaşı olarak duyarlı davranmaya başlamıştır. Bu durum çevre hakkında politikalar geliştirilmesini, çevreyi tüketmek yerine korumacı bir anlayışın gelişmesini sağlamıştır. Çevre sorunlarının küreselliği sebebiyle kitaplar yazılmış, uluslar üstü toplantılar yapılmış, eğitici ve halkı bilgilendiren projeler düzenlenmiştir. Çevre sorunlarının, sorunun olduğu küçük bölgede başlayıp sınırlarını genişleterek birbirini tetikler nitelikte diğer birçok soruna yol açması, çevrenin en büyük sömürücüsü insanın çevre konusunda bilinçlendirilmesi gerekliliğini ortaya koymuştur (Ekinci, 2015: 50). Sorunların karmaşıklığı ve büyüklüğü gerek ulusal ve gerekse uluslararası boyutta tekrardan yapılanmayı, iş birliği yapmayı ve yaptırımlı olabilmeyi gerekli hale getirmektedir (Kaypak, 2012: 232).

Günümüz şartlarında, ekolojik dengelerin muhafaza edilebilmesi ve çevresel bilincin gelişim göstermesi parçacıl ve geçici düzenlemelerle oluşturulabilecek bir problem olmaktan çıkmıştır (Görmez, 2003: 8). Özellikle global ölçekte meydana gelen iklimsel değişiklikler, çölleşme, kuraklık, asit yağmurları gibi canlı çeşitlerinin sürekliliği yönünden tehdit unusuru olabilecek her çeşit kirlilik ekosistem içerisinde çözümlenmesi gerekli çevre problemlerinin ilk sırasında gelmektedir. Bundan dolayı, ekolojik bir şehrin planının oluşturulabilmesi açısından toplumsal açıdan ekolojik yapının bir değer yargısı şeklinde benimsenmesi ve çevresel bilincin gelişmesi gereklidir (Görmez, 2003: 9).

Çevreye karşı sorumlu davranış üzerine yapılan araştırmalarda çevresel davranış, yeşil davranış, ekolojik davranış, çevre dostu davranış ve sürdürülebilir davranış gibi birbirinin yerine geçen çeşitli terimler kullanılmıştır (Carrete vd.,2012: 471).

78

Çevreye ve topluma fayda sağlama veya daha az zarar verme motivasyonuna dayalı tüketim davranışlarını literatürde tasvir eden farklı kavramların bulunduğu görülmektedir. Bunlardan bazıları; bilinçli tüktim (Ellen, vd.,1991), sosyal sorumlu tüketim (Roberts, 1995) ve anlamlı tüketimdir (Stern, 2000). Diğer taraftan tüketiciler satın alma sırasında çevre ve topluma daha az zararı olan ürünleri veya firmaları seçerek de sorumlu tüketimde bulunabilmektedir. Uluslararası literatür incelendiğinde, sorumlu tüketim davranışı türlerini sınıflandırmak için farklı yaklaşımlar izlendiği görülmektedir. Bu kapsamda değerlendirilebilecek kavramlar; çevre dostu, ekolojik, yeşil veya sürdürülebilir olarak isimlendirilebilen çevre sorunlarına duyarlı çevreci tüketim şekilleridir (Anderson ve Cunningham, 1972; Fisk, 1973; Webster, 1975; Antil, 1984; Straughan ve Roberts, 1999; Moisander, 2007; Webb, 2008; Leonidas vd., 2010; Cleveland vd., 2012).