• Sonuç bulunamadı

1. Yazma Nüshaların Tanıtımı

1.4. Çeviriyazılı Metin ve Türkçe Çevirisi

Mesneviyyāt

Āyīne-i Dil-i Burhān

39

38

MS.140

fā‘ilātün fā‘ilātün fā‘ilün Bismillāhirraḥmānirraḥīm

[30b] 1. Bi-şnev ez-dil rāz-ı yā[r]-ı dil-sitān

Kū be-cān baḫşed ḥayāt-ı cāvidān

2. ‘Āşıḳ-ı nālān-ı cānān est dil ‘Andelīb-i gülşen-i cān est dil

3. Çün surūd-i dil besī vecd-āver est Ez-terennümhā-yı bülbül ḫoşter est

4. Nāle-i dil ne-şneved ḫargūş-ı gūş Bi-şneved illā ki ū-rā gūş-ı hūş

5. Der-ṣedā-yı sāz u ḳānūn sūz nīst Çün nevā-yı dil revān-efrūz nīst

6. Naġme-i dil kül büved ey nīk-pey Naġmehā-yı dīgerānest cüz-i vey

7. ‘Ārifān yābend bes sūdī ez-ū Bi-şnevend elḥān-ı Dāvūdī ez-ū

8. Nist der-‘ālem ki gūyā-ī çü dil Nebved ender gītī dānā-ī çü dil

39

MS.1

Rahman ve Rahim olan Allah’ın Adıyla

1. Cana ebedî bir hayat bağışlayan, gönül bahçesinin dostunun sırrını gönülden dinle!

2. Gönül, sevgilinin inleyen bir âşığıdır. Gönül cana ait bir gül bahçesinin bülbülüdür.

3. Gönlün [ızdırabını dile getiren] şarkıları heyecan verici olduğundan, bülbülün [hazin] nağmelerinden daha güzeldir.

4. Tavşankulağı [gibi hassas kulağa sahip olanlar] bile gönül iniltisini duy[a]maz, o ancak akıl kulağı ile duyulabilir.

5. Saz ve kanunun sesleri yakıcı değildir, gönül nağmesi gibi gittikçe artan bir yakıcılığı yoktur.

6. Ey ayağı uğurlu kişi! Gönül nağmesi bir bütündür, geriye kalan diğer bütün nağmeler ise o bütünün parçalarından ibarettir.

7. Gönülden en fazla istifade eden, ondan Dâvûdî şarkılar dinleyen âriflerdir.

8. Kâinatta gönül gibi bir hatip olmaz, dünyada ise gönül gibi bilge bulunmaz.

40 [31a] 9. Hemçü dil ‘allāme-i der-‘aṣr nīst

Hemçü dil fehhāme-i der-dehr nīst

10. Der-heme ‘ālem dil est üstād-ı rād ‘İlm ez-ū āmūzed ‘aḳl-ı müstefād

11. Der-ḥarīm-i vaṣl-ı ū maḥrem dil est Ma‘nī-i Ādem Mesīḥā-dem dil est

12. Nīst cüz dil hemdem-i rūḥu’l-ḳudüs Der-dil est feyż-i dem-i rūḥu’l-ḳudüs

13. Ḥaḳ nümā āyne-i cüz dil nīst nīst Der-‘avālim çün ū kāmil nīst nīst

14. Zinde est dā’im dil-i ‘ālī-maḳām Ten bī-mīred dil ne-mīred ve’s-selām

15. Ger be-ser dāri ḫıred ey rāh-rev Peyrev-i Üveys-i ṣāḥib-dil bi-şev

16. Ḥur bī-zād ez-māder eyyām-ı vey Veh çe ḫoş dāred nişān u nām-ı vey

17. Vā-rehid ez-cümle bend ān pīr-i ḥur Şud serā-pāyeş zi-‘ışḳ-ı yār pür

[31b] 18. Şīr-merdī būd u ḫayrū’l-nās būd Zinde-dil būd [u] Mesīḥ-enfās būd

41

9. Hiçbir asırda gönül kadar bilgili birisi olmamıştır, kâinatta gönül gibi anlayış sahibi de bulunmaz.

10. Bütün kâinatta hakiki manada cömert olan gönüldür, en tecrübeli akıl sahipleri bile ondan ilim öğrenirler.

11. O’na kavuşma yolunda mahrem olan gönüldür, insanın anlamı de İsa nefesli gönüldedir.

12. Hz. Cebrail’in gönülden başka dostu olamaz, Hz. Cebrail’in nefesinin bereketi gönüldedir.

13. Gerçeği gösteren gönül aynasından başkası değildir, kâinatta ondan daha kâmil hiçbir varlık yoktur.

14 Yüce mertebeli gönül daima diridir ölmez, ölen tendir gönül ölmez, bu böyle biline!

15. Ey yolcu, eğer biraz aklın varsa, Veysel Karani’yi takip ederek gönül sahibi ol!

16. Onun günleri anadan özgür doğmuştur, O özgür olmanın isim ve nişanını ne kadar güzel taşımaktadır.

17. O özgür düşünceli ihtiyarı bütün esaret bağlarından kurtarın; o baştan başa sevgilinin aşkıyla doludur.

18. O çok cesur ve insanlara faydası dokunan biriydi, açık gönüllü ve İsa nefesli idi.

42 19. Der-sereş sevdā-yı zülf-i yār būd

Her şeb ender yād-ı ū bīdār būd

20. Ez-pey-i ān-pārsā-yı ḥur bī-rev Tā zi-ḥurriyet tu ber-ḫūrdār şev

21. Merd-i ḥur ḳaṭ‘-ı merāḥil mī-küned Hemçü meh seyr-i menāzil mī-küned

22. Hem-reh-i dil şev b-zī āzāde-ser Yek-ser ez-bend-i dü ‘ālem der-güẕer

23. Bezm-gāh-ı dil besī dāred ṣafā Hīç ḫālī nīst ez-ehl-i vefā

24. Muṭribān dārend āvā-yı ḫoşī Nīz bezm-ārā nevāhā-yı ḫoşī

25. Dil ḫoş est der-bezm-i vaṣl-ı dil-bereş Ger reved ān-cā melek sūzed pereş

26. ‘Āşıḳān der-gird-i şem‘-i rūy-i yār Her şebī girdend ḫoş pervāne vār

[32a] 27. Rūz u şeb behr-i çe kerdend aḫterān Der-sürāġ-ı şīr-merdend aḫterān

28. Gerdiş-i eflāk ez-behr-i çe būd Āvered tā merd-i ḥur-rā ber-vücūd

43

19. Aklında dâima sevgilinin saçının sevdası vardı, her gece onun düşüncesiyle gözüne uyku girmezdi.

20. Sen, o özgür insan-ı kâmilin izinden git; böylece özgürlükten istediğini almış olursun.

21. Özgür insan, ayın menzillerde dolaşması gibi, bütün merhaleleri birer birer aşmıştır.

22. Gönül ile yoldaş olarak özgürce yaşa, iki dünyanın bağlarından da baştan aşağı kendini kurtar.

23. Gönül meclisinin pek çok güzelliği vardır, bu meclis her zaman vefalılarla doludur.

24. Çalgıcılar mutluluk müzikleri çalmakta ve aynı anda meclisi süsleyen güzel şarkılar söylemekteler.

25. Gönül sevgili ile buluşma meclisinde o kadar mutludur ki bir melek gitse o meclise kanadı yanar.

26. Âşıklar, sevgilinin mum gibi parlak yüzünün etrafında her gece pervaneler gibi dönmektedirler.

27. Yıldızlar gece gündüz ne için dönüp dururlar? Aslan yüreklinin peşindedir yıldızlar.

44 29. Der-cihān ṣāḥib dil-i ferḫunde kīş

Key şeved peydā ki ez-ṣad sāl-ı pīş

30. Ser-be-ser merdān cihān [rā] kāftend ‘Işḳ-ı cānān-rā ki der-dil yāftend

31. Mihr-i cānān-rā be-‘ālem dil bizād ‘Işḳ-ı cān-efrūz-rā hem dil bizād

32. ‘Işḳ der-āġūş-i dil bihter ziyed ‘Işḳ key ender bered yek-ser ziyed

33. ‘Işḳ u dil dārend bālā mertebe Berterend ez-kull-i şey bā-mertebe

34. ‘Işḳ çeşm-i ḫīre-rā rūşen küned ‘Işḳ cism-i tīre-rā gülşen küned

35. Dil zi-her sūy-ı biyābed būy-ı dūst Bingered her-cā bī-bīned rūy-ı dūst

[32b] 36. Dīde-i dil der-heme ‘ālem pedīd

Rūy-ı cān-efrūz-i cānān-rā bī-dīd

37. Ber-meşām-ı cān-ı pāk-ı ‘āşıḳān Ez-dil āyed būy-ı yār-ı mihr-bān

38. Rūḥ-rā mī-pervered çün ḫāk-i dil Ḥāṣılī dāred çü ‘ışḳ-ı pāk-i dil

39. Ḫāk-est ez-āb u hevā vü nār bih Ez-se ‘unṣur ḫāk se-ṣad bār bih

45

29. Kâinatta mübarek bir yolun gönül sahibi olan yolcusu, yüz yıl öncesinde nerde bulunacaktı?

30. Allah dostları kâinatı baştan başa didik didik aradılar, en sonunda sevgilinin aşkını gönülde buldular.

31. Sevgilinin muhabbeti de can yakan aşk da gönül sayesinde dünyaya geldi.

32. Aşk gönlün kucağında daha güzel büyür ve yetişir; kucaktan indirilen aşk nasıl aynı şekilde büyüyebilsin?

33. Aşk ile gönlün mertebesi yücedir; derece bakımından ise bu ikisi her şeyden daha üstündür.

34. Aşk şaşı gözü [iyileştirir ve] aydınlatır; aşk karanlık cisim[ler]i bile gül bahçesine dönüştürür.

35. Gönül her yerde dostun kokusunu arar, nereye baksa onun yüzünü görür.

36. Gönül gözü sevgilinin canlar yakan yüzünü gördüğünden dolayı bütün âlemde açıktır.

37. Şefkatli sevgilinin kokusu temiz ruhlu âşıkların burunlarına gönülden gelir.

38. Gönül, ruhu toprak gibi beslediğinden, bunun neticesinde gönlün temiz sevgisi [gibi bir meyve] yetişir.

39. Toprak; ateş, hava ve sudan daha iyidir; toprak bu üç unsurdan üç yüz kat daha iyidir.

46 40. Ser-be-ser ḫāk ez-cenāb-ı Bū-Turāb

İktisāb-ı feyż kerd ez-intisāb

41. Ḳadr-ı ḫāk ez-nisbet-i Ḥaydar füzūd Ḳadreş ez-sīm u zereş key ber-füzūd

42. Bāliş-i Şāh-ı Necef tā ḫāk şud Ḳadr-i ḫākeş ber-ter ez-eflāk şud

43. Mihr tā der-dehr-i gül feyżī dihed Çün ‘Alī mihrī be-dil feyżī dihed

44. Bi-şnev ān pīr-i heme pīrān çe gūft Vān emīr-i ‘ādil-i merdān çe gūft

[33a] 45. Gūft ber-minber be-vaḳt-i nuṣḥ u pend “Ene vechullāh” be-āvāz-ı bülend

46. Cān-ı ma‘nī-rā çe ḫoş ān şāh gūft Bā-heme merdān-ı dil-āgāh gūft

47. Ber-dıraḫt-ı dil dihed ḫoş āb dūst Kū müdām ez-cūy-i feyżeş āb cūst 48. Şīr merdest çün Kelīm āzāde-ser

Ger tu dārī çeşm ber-vey kün naẓar 49. Vādī-i Eymen-ṣıfat dāred dil-ū

47

40. Bütün topraklar, Toprağın Babası Hz. Ali’ye bağlılığından dolayı bereketlenmiştir.

41. Toprağın değeri Hz. Ali’yle olan bağıyla birlikte artmıştır, onun kıymeti ise içindeki altın veya gümüşten dolayı değildir.

42. Hz. Ali’nin yastığı toprak olduğundan beri, onun toprağı feleklerden daha yüce hale gelmiştir.

43. Güneşin kâinattaki her çiçeğe bereket vermesi Hz. Ali de gönüllere aşk bereketi verir.

44. O pirlerin pirinin ne dediğini dinle ve o erlerin âdil emîrinin ne dediğini dinle!

45. Minberde vaaz verirken, yüksek sesle “Ben Allah’ın yüzüyüm” dedi.

46. O sultan, mananın ruhunu ne güzel söylemiştir; gönlü uyanık insanların tamamına söylemiştir.

47. Dost olanlar, bereket ırmağında devamlı su arayanların gönül ağacına hoş sular verir.

48. Hz. Musa gibi özgür olan kimse gerçek manada aslan yüreklidir, eğer gözün varsa O’na bak!

49. Onun Eymen vadisi gibi bir gönlü vardır; o Tur Dağı gibi bir baş taşımaktadır.

48 50. Ez-dıraḫt-i çün dil-i vaḥdet-semer

Bāng-ı “İnna’llāh” şi-nev şām u seḥer

51. Naḫl-ı tevḥīd est dil-i ṣāḥib-naẓar Hemçü mihri yār dāred <pür> bār u ber

52. Ez-dıraḫt-i dil eger mā ber-ḫūrīm Key na‘īm-i dü cihān-rā mī-ḫerīm

MS.241

fe‘ūlün fe‘ūlün fe‘ūlün fe‘ūl Hu-Allāh

[33b] 1. Be-ḥamd-i Ḫudā mī-güşāyem zebān Ki gūyā zebān şud zi-iḥsān-ı ān

2. Be-mā dād nuṭḳ-ı Ḫudā dād-rā Ser-firāz kerd ādemīzād-rā

3. Be-ādem ki ta‘līm-i esmā nümūd Hem be-emreş kerdend melā’ik sücūd

49

50. Meyvesi birlik ve beraberlik olan ağaçtan, sabah akşam “İnnallah” sesini dinle!

51. Görüşü, tecrübesi kuvvetli olan birinin gönlü tevhit ağacı gibidir; o dostun sevgisi gibi bir meyve ile doludur.

52. Gönül ağacının meyvesinden istifade edenin iki cihan nimetleri neyine!

MS.2 O Allah’tır

1. Allah’a hamd ile söze başlıyorum; dil, O’nun ihsanı ile konuşma yetisi kazandı.

2. Allah konuşma yeteneğini bize bağışladı, böylece bizi diğer varlıklardan üstün kıldı.

50

MS.342

fe‘ilātün mefā‘ilün fe‘ilün

1. Ān kerīmī ki vāḥid u yektāst Ni‘ameş lā-yü‘ad u lā-yuḥṣāst

2. Ni‘met u nān dihed be-heme Rizḳ u rūzī ez-ū resed be-heme43

3. Ūst Rabb-i ġanī vü bī-mānend Pest-i mārā zi-luṭf kerd bülend

4. Kird-gār-ı kerīm u mevlā ūst Ḫāliḳ u rāziḳ u tuvānā ūst

5. Dāred ez-luṭf-ı ān-şehen-şāhī Ḫākiyānī be-āsumān rāhī

42 YB1 33b, YB2 50b. 43 Vezin aksıyor.

51

MS.3

1. Tek ve yegâne olan kerem sahibi Allah’ın nimetleri bitmez ve tükenmezdir.

2. Herkese nimet veren O’dur, bütün canlıların rızkını ve azığını veren O’dur.

3. O’dur cömert ve benzersiz olan, lütfuyla bizi alçaklardan yükseklere çıkaran.

4. En cömert tanrı O’dur, yaratıcı, rızk veren ve kudret sahibi de O’dur.

5. O yüceler yücesinin lütfu sayesinde insanoğlu yükselir; topraktan yaratılmış olanlar da yine O’nun sayesinde göklere yükselir.

52

MS.444

[farklı ve hatalı vezinler]45

Aḥsenu’l-Ḳaṣaṣ

[34a] 1. Bi-şnev tu be-gūş-ı hūş naṣ-rā Laḥn-ı ḫoş-ı Aḥsenu’l-ḳaṣaṣ-rā

2. Yūsuf-ı Ṣıddīḳ Maḥbūb-i Ḫudāst Ez-kibār-ı Mürselīn u Enbiyāst

3. Dil-ārā ḥüsn-rā deh cüz-ū Ḥaḳ kerd Derūn-ı perde-i ‘iṣmet bi-perverd

4. Ḫudā bi-güzīde ḥüsn-i dilsitān-rā Ki bāde cüz-ū ḳısmet kerd ān-rā

5. Be-Yūsuf cüz-ū nüh ān mihr-bān dād Be-cümle Ḫulḳ ḫod yek cüz-ū ān dād

6. Neseb-i bāb-ı refī‘u’l-ḳadr ān ‘ālī-cenāb Bā-Ḫalīlullāh resed bī-irtiyāb

7. Eger çi mihr-i ḫāver feyż-i ferd est Ki-nūr-ı rūy-ı ū luṭf kerd est

8. Ḥażreteş ḥüsn-i ‘ālem-sūz dāşt Hem cemāl-i cān u dil-efrūz dāşt

44 YB1 34a, YB2’de bu mesnevi yer almamaktadır.

45 Bu manzumenin sonunda müstensih tarafından da belirtildiği gibi (bkz. s. 29) şairin çalakalem yazdığı

bir şiirdir ve mesnevi türüne aykırı bir şekilde farklı ve hatalı vezinlerin kullanıldığı görüldüğünden dolayı vezinler ayrı ayrı gösterilmemiştir.

53

MS.4

Hz. Yusuf Kıssası

1. İlahi çağrıyı can kulağınla dinle; kıssaların en güzelinin tatlı sesine kulak ver!

2. Sıddîk olan Hz. Yusuf Allah’ın dostu idi; resul ve nebilerin büyüklerindendi.

3. Allah gönül coşturan güzellik kavramını ona böldü ve onu günahsızlık perdesi içinde yetiştirdi.

4. Allah gönül çelen sevgiliyi seçmiştir; şarabı ise o güzelliğin bir parçası yapmıştır.

5. Güzellik mefhumunun onda dokuzunu Hz. Yusuf’a, geri kalanını bütün insanlara bağışlamıştır.

6. Yüce yaratılışlı babasının nesebi itibariyle, [O’nun soyu da] şüphesiz Hz. İbrahim’e dayanmaktadır.

7. Güneşin doğuşu Allah’ın ihsanı olsa da aydınlığını Hz. Yusuf’un yüzünden almıştır.

8. Hz. Yusuf’un kâinatı yakan bir güzelliği vardır; O’nun güzelliği ruhu ve gönlü yakan bir niteliktedir.

54 9. Eger çi mihr u meh bā-nūr bi-nemūd

Be-nūr rūy-ı ū luṭf-ı diger būd

10. Yūsuf be-cemāl būd mümtāz Der-ḥüsn ne-dāşt nīz enbāz

[34b] 11. Ruḫeş kerdī çü meh rūşen şebī-rā ……….

12. Ḫūy-i Yūsuf hemçü rūyeş ḫūb būd Mūnis-i cān u dil-i Yāḳūb būd

13. Şebī mī-ḫuft Yūsuf nezd-i bābeş Ki der-hengām-ı mes‘ūd-ı şebābeş

14. ‘Aceb ḫᵛāb-ı ‘aẓimī dīd Yūsuf Zi- ḫᵛāb-ı ḫīşten tersīd Yūsuf

15. Bi-şud Yūsuf zi-ters ez-ḫᵛāb bīdār Nigāhı kerd bā-Yāḳūb-i ġam-ḫᵛār

16. Zi-nūr-ı her dü-çeşm-i ḫīş pürsid Çerā dārī hirās ey māh-ı ümīd

17. ……… heft sitāre

Be-men kerdend secde āşikāre

18. Çü ḫod-rā ber-ser-i kūh < ī > bi-dīdem Der-āncā müddetī ḫoş ārmīdem

55

9. Her ne kadar güneş ve ay aydınlık verse de onların aydınlığı O’nun yüzünün letafetiyle daha da artmıştır.

10. Hz. Yusuf, yüz güzelliği bakımından eşsizdi, iyilikte ise onun benzeri yoktu.

11. Hz. Yusuf’un yüzü karanlık geceyi bile ay gibi parlatırdı.

12. Hz. Yusuf’un huyu ve yaratılışı da yüzü gibi güzeldi; O, babası Yakub’un gönlünün dostu ve ortağı idi.

13. Hz. Yusuf gençliğinde mutlu olduğu zamanlarda bir gece babasının yanında uyuyordu.

14. Hz. Yusuf çok tuhaf bir rüya gördü ve uykusundan ürkerek uyandı.

15. Hz. Yusuf korkudan uykusundan uyandı, üzüntülü babası Hz. Yakub’a baktı.

16. Hz. Yakub iki gözünün nuru olan Hz. Yusuf’a şöyle sordu: “Neden korkuyorsun ey benim umut ayım?

17. Babasına “Rüyamda yedi yıldız bana açık bir şekilde secde etti.” dedi.

18. “Kendimi bir dağın tepesinde görünce, orada bir müddet iyice dinlendim.”

56 19. Gülistān būd der-eṭrāf-ı ān-kūh Dıraḫtān būd der-eknāf-ı ān-kūh

20. Nişān-ı ḫavf-ı bāb-ı mihr-bāneş Bi-dīd ān-geh be-rūy-ı māh-sāneş

[35a] 21. Berḳ-ı kīn-i yāzdeh iḫvān şu‘le-zed Nār-ı Nemrūd-i la‘īn-sān şu‘le-zed

22. Be-ḳaṣd-ı Yūsuf uftādend iḫvān Be-dil kīn-i ū bin-hādend iḫvān

23. Tā ber-iḫvān mihr-i rūy-ı ḫīş būd Der-naẓar-ı īşān çü encüm key nümūd

24. Be-ḳaṣd-ı ḳatl-ı ān-maẓlūm būdend Eger-çi rāh-rā ṭay mī-nümūdend

25. Çü-āteş-i dāderān der-işti‘āl est Be-bābeş bürdeneş emr-i muḥāl est

26. Zedend sīlī be-rūy-ı hemçü māheş Burün mī-şud zi-sīne berḳ-ı āheş

27. Rıżā dādend be-ḳatlı ān peyember Be-ġayr ez-Yahudā cümle birāder

28. Be-ḳatleş muttefiḳ būdend illā Muḫālif būd bā-īşān Yahudā

57

19. “O dağın etrafı güzel bir gül bahçesi idi; o dağın çevresi tamamen ağaçlarla doluydu.”

20. Oğlunun ay gibi parlayan yüzünü gördüğünde, şefkatli babasında korku alameti belirdi.

21. On bir kardeşinin kin şimşeği yükseldi; adeta lanetli Nemrud’un ateşi galeyana geldi.

22. Kardeşleri Hz. Yusuf’u öldürmeye kastettiler; kalplerini O’nun kini ile doldurdular.

23. Hz. Yusuf, kardeşlerinin yüzünün güneşiyken, onların nazarında ne zaman bir yıldız haline geldi?

24. Kardeşleri mazlûm Hz. Yusuf’un ölümüne kastettiler, zaten bu yolda da ilerliyorlardı.

25. Hz. Yusuf’un kardeşlerinin ateşi alevlenmekte olup, onu babasına götürmek de imkânsızdır.

26. Hz. Yusuf’un ay gibi güzel yüzüne vurdular; O’nun âhının şimşeği göğsünden yükselmekteydi.

27. Peygamber’in katlına Yahuda dışında bütün kardeşleri rıza gösterdiler.

58 29. Ḫiṭābī kerd ber-iḫvān Yahudā

Ki bā-derd-i dil-i sūzān Yahudā

[35b] 30. Eger çi mā heme ehl-sitizīm Be-nā-ḥaḳ ḫūn-i Yūsuf-rā ne-rizīm

31. Men ez-ḳahr-ı cenāb-ı Bār tersem Zi-āh-ı bāb-ı büzürg-vār tersem

32. Ne-sāzem hīç-geh dāmān-ı ḫod ter Zi-ḫūnī bī-günāhī çün birāder

33. Birāder-rā peder-rā şād bīnīm Hem ez-ālām-ı dehr āzād bīnīm

34. Be-ḳatleş tā revānem hest der-ten Ki hem-destān ne-kerdem bā şümā men

35. Zi-cevr-i çün şümā iḫvān-ı güm-rāh Zi-sīne ber-keşed ū āh-ı cān-gāh

36. Dü çeşm-i pāk-ı Yūsuf āb-pāş est Fiġān u nāle-i ū dil-ḫırāş est

37. Ne-ḫᵛāhem bāb-rā giryān bi-bīnīm Ve-rā ḫᵛāhem çü gül ḫandān bi-bīnīm

38. Zi-seyl-i eşk-i ū bākī ne-dārīd Şümā-yān dāmen-i pākī ne-dārīd

59

29. Yahuda, kardeşlerine yanan dertli kalbiyle seslendi:

30. “Hepimiz savaş ehli olsak bile haksız yere Yusuf’un kanını dökmeyelim.”

31. “Ben Yüce Yaratıcı’nın kahrından korkarım, Yüce babamızın ahından korkarım.”

32. “Ben günahsız kardeşimin kanını dökerek katiyen eteğimi pisletmem.”

33. “Kardeşimi ve babamı mutlu görmeliyiz; onları feleğin elem ve sıkıntılarından kurtulmuş olarak görmeliyiz.”

34. “Hayatta olduğum sürece Hz. Yusuf’un öldürülmesi için sizinle iş birliği yapmam.”

35. “Sizin gibi yolunu şaşırmış kardeşlerin zulmü yüzünden, O’nun sinesinden can yakan ahlar çıkmaktadır.”

36. “Yusuf’un iki güzel gözü gözyaşlarına boğulmuştur, O’nun inleyip sızlaması gönülleri parçalamaktadır.”

37. “Babamızın ağlayıp gözyaşı dökmesini görmek istemem; O’nu yeni açmış gül gibi mutlu görmek isterim.”

38. “Babamızın gözyaşı dökmesinden çekinmiyor musunuz? Sizde hiç edep ve hayâ yok mu?”

60 [36a] 39. Zi-seyl-i eşk-i maẓlūmī bi-tersīd

Zi-āh-ı bāb-ı maġmūmī bi-tersīd

40. Nezd-i bābeş bürden-i mā bihter est Ez-ne-bürden mürden-i mā bihter est

41. ……….

Eger ‘abd-i muṭī‘-i kird-gārīm

42. Be-tīr-i ṭa‘n-ı bāb-ı mihr perver Hedef kerdīm her rūz münevver

43. Ṣedā-yı girye-eş çün ra‘d u berḳ est ………

44. Be-rīm ū-rā be-nezd-i bāb-ı giryān ……….

45. Fiġān u nāle-i dilsūz dāred ………

46. Hele Yūsuf birāder tāc-ı ser būd Nişimīn-gāheş āġūş-ı peder būd

47. Be-bāb-ı ḫᵛīş Yūsuf-rā resānīm Ve-rā ender ber-i vālid nişānīm

48. Zi-naḫl-ı gül çü ḫār-ı reste māyīm Çü ū dārīm nīşī bed-liḳāyīm

61

39. “Zulme uğramış bir kimsenin gözyaşından korkun; gamlı bir babanın âhından da korkun!”

40. “Yusuf’u babamızın yanına götürmemiz bizim için en güzelidir; bizim ölmemiz onu babamıza götürmemekten daha iyidir.”

41. “Eğer Allah’a bir bağlı kul isek…”

42. “Sevgi dolu babamızın lanet okuna her gün nurlanmışçasına hedef olduk.”

43. “O’nun ağlama sesleri şimşek çakması gibidir…

44. “O’nu gözü yaşlı babamızın yanına götürelim…”

45. “Yürek yakan ahı ve inleyişi var….”

46. “Doğrusu Yusuf kardeşimiz başımızın tacıydı, oturacağı yer babasının kucağıydı.”

47. “Yusuf’u babamıza ulaştıralım, götürelim ve O’nu babamızın yanına oturtalım.”

48. “Bizler gül ağacı üzerindeki dikenler gibiyiz; tıpkı onlar gibi kötü görünüyoruz.”

62 [36b] 49. Yahudā-rā muḫālif dīd iḫvān

Muḫāṭab sāḫtend ū-rā bedin-sān

50. Muvāfiḳ nistī ḥayfā vü derdā Muḫālif hestī bā-mā ey Yahudā

51. Be-bābā ẓulm-ı mā ma‘lūm gerded Ki mihr-i ū be-mā ma‘dūm gerded

52. Bi-gūyed bā-peder Yūsuf peyā-pey Cefāhā-yı ki mā kerdīm ber-vey

53. Çünān tīġī zenīm ender ten-i ū Zi-ḫūn tā ter şeved pīrāhen-i ū

54. Cüz ez-Yūsuf şikārī mā ne-girīm Be-ḫūneş teşne çün ḫūnḫᵛār-şīrīm

55. Be-nezd-i bāb bā-Yūsuf bi-yā’īm Be-çeşmeş mā çü dīv u ded nü-mā’īm

56. Zi-ḥad efzūn be-Yūsuf kīne dārīm Çü āteş kīne ender sīne-dārīm

57. Zi-ġam pāşīde bāb ez-dīde ābī Be-dīn gūne küned ber-mā ḫiṭābī

[37a] 58. Be-çeşm-i ḫalḳ bi-nümā’īd merdüm Şümā hestīd ammā gürg-ı bī-düm

63

49. Kardeşleri Yahuda’yı kendi fikirlerine karşı buldular; ona şöyle seslendiler:

50. “Yazıklar olsun sana, bizimle aynı görüşte değilsin, Ey Yahuda! Sen bizim düşüncelerimize muhalefet etmektesin.”

51. “Babamız, kardeşimize yaptığımız zulmü anlarsa bize karşı beslediği sevgi tamamen kaybolur.”

52. “Yusuf, ona yaptığımız eziyetleri babamıza bir bir anlatır.”

53. “Onun bedenini öyle bir yaralayalım ki, giydiği gömlek kana boyansın.”

54. “Bizim avlayacağımız tek av Yusuf’tur, bizler kanla beslenen aslan gibi onun kanına susamışız.”

55. “Babamızın yanına Yusuf ile gidersek, bizler onun gözünde vahşi hayvanlar gibi gözükürüz.”

56. “Yusuf’a karşı tarifsiz bir kinimiz var, O’na karşı sinemizde ateş gibi yanan bir kinimiz var.”

57. “Babamız, gamlı gözyaşları dökerek bize şöyle hitap edecektir:”

58. “Siz halkın gözünde insan gibi gözükseniz de gerçekte kuyruğu olmayan kurtlar gibisiniz.”

64 59. Çü bāb-ı mihr-bān mihr pīşe

Besī nefret küned ez-mā hemīşe

60. Çü Yūsuf mā nedārīm āb der-çeşm Velī dāred dil-i mā āteş-i ḫışm

61. Şeved eyyām bā-Yūsuf müsā‘id Şikāyethā küned ez-mā be-vālid

62. Peyember-zāde est āzāde Yūsuf Künūn der-dest-i mā uftāde Yūsuf

63. Tu mī-dānī ki mā sāġer be-dūşīm Künūn der-cāy-ı mey ḫūneş be-nūşīm

64. Çe ḫoş der-dām-ı mā uftād Yūsuf Kücā did est çü mā ṣayyād Yūsuf

65. Bi-dān ez-kīne mā çün tīġ-i tīzīm Ki-bāyed ḫūn-ı Yūsuf-rā bi-rīzīm

66. Be-ḥukm-ı mā muḳarrer ḳatl-ı dāder Tu rāżī bāşī der-īn emr bihter

[37b] 67. Be-ḫᵛāb est sūy-i mā çeşm-i ser-i bāb Ki ber-vey Yūsuf est ḫoş manẓar-ı bāb

68. Yūsuf-i maẓlūm nālān hemçü ney Hīç rāżī nīstem ber-ḳatl-i vey

65

59. “Babamız gibi sevgi ve merhamet dolu birisi, bizden daima çokça nefret edecektir.”

60. “Yusuf gibi gözü yaşlı değiliz ama gönlümüz öfke ateşiyle doludur.”

61. “Yusuf, zamanı geldiğinde muhakkak bizi babamıza çok şikâyet edecektir.”

62. “Özgür olan Yusuf, peygamber çocuğudur; Yusuf şimdi ise bizim tuzağımıza düşmüştür.”

63. “Sen bizim içki kadehlerini arkasında taşıyanlardan olduğumuzu bilirsin, şimdi şarap yerine O’nun kanını içeceğiz.”

64. “Yusuf ne de güzel tuzağımıza düştü, Yusuf bizim gibi bir avcıyı nerede görmüştür?”

65. “Biz kinimizden dolayı keskin bir kılıç gibi olduğumuzu iyi bil; Yusuf’un kanını dökmeliyiz.”

66. “Bizim hükmümüze göre kardeşimizin katli kararlaştırılmıştır, senin de buna rıza göstermem daha iyi olacaktır.”

67. “Babamız uykuda bile bizim yolumuzu gözlüyor; O’na en güzel manzara Yusuf’tur.”

66 69. Dü dest u pāy-ı Yūsuf-rā bi-bestend

Dileş-rā hem be-tīr-i ṭa‘ne ḫastend

70. Çü ḥıḳdī dāştend iḫvān nebī-rā Be-çāh endāḫtend Yūsuf nebī-rā

71. Zi-rūy-ı hemçü māheş şud münevver Ki-çāh-ı tār u tārīkeş yek-ser

67

69. Hz. Yusuf’un iki elini, iki ayağını bağladılar, gönlünü de zulüm okuyla

Benzer Belgeler