• Sonuç bulunamadı

Çeviride, Çevirmen Seçimleri Işığında Çeviri Eleştirisi adlı makalesinde Aksoy (2001), çeviri eleştirisini şöyle ifade etmiştir; Çağdaş çeviri kuramlarında ve çalışmalarında benimsendiği şekliyle çeviri eleştirisi, genel çeviri kuramı, çeviri edimi ve çeviri amaçlı tüm uğraşlar çerçevesinde çok verimli, gerekli ve önemli bir çalışma alanıdır. Çeviri eleştirisi, özgün metnin ve çeviri metnin karşılaştırmalı çözümlemesinin düzenli bir biçimde yapılmasını içerir. Bu çözümleme yalnızca kaynak ve çeviri metni değil, metinlerin ait oldukları dizgelerin de gözönüne alınmasını gerektirir. Karşılaştırmalı çözümlemenin amacı, çeviri metnin hangi unsurların etkisi altında yönlendirilerek dilsel göstergelere hedef dile aktarıldığını ve kaynak metinden sapmaların nedenlerini araştırmaktır.

Çeviribilimde ortaya konulduğu şekliyle çeviri eleştirisi yapabilmek için bu uğraşın sınırlarını ve gerektirdiklerini çok dikkatle belirlemek gereklidir. Çeviri uğraşının neler gerektirdiğini, çevirmenin görevinin ne olduğunu, çeviri sorunlarının hangi yöntemlerle aşılabileceğini bilmeli, hedef dil ve kültürdeki çeviri geleneğini tanımalıdır. Ayrıca eleştirmen kaynak metni dizgesel bir şekilde dil, kültür, ileti ve yazınsal özelliklerinin üzerinde durarak inceleyebilmelidir.

Yazın çevirisi eleştirisinde amaç, yanlış çözümleme avcılığı değil, kaynak eserin konumuna ve yarattığı etkiye göre çevirmeni kendi kültürü, yazın geleneği ve beğenisi çerçevesinde yönlendiren unsurların karşılaştırmalı ve düzenli bir çözümlemeyle ortaya çıkarılmasıdır.

Çeviri eleştirisinde metnin amacı çok önemlidir. Reike-Gerwing’ e göre (1995:56) bir çevirinin amacı, çevrilen metnin orijinal metne yaklaşması olmalıdır. Çeviride temel sorunlar şunlardır;

- Çeviri orijinal metnin neresine yaklaşmalıdır? - Hangi önceliklerin yerine getirilmesi gerekir? - Hangi unsurlara dikkat edilmelidir?

- Çeviri ve uyarlama arasındaki ince sınır nerede olmalıdır?

Pratik bir düzleme indirgemek istersek çeviri eleştirisi içiçe girişik şu aşamalardan oluşabilir;

1- Kaynak ve hedef metnin yapı, anlam ve kullanım bağlamları açısından betimlenmesi

2- İki metnin bu özellikler açısından karşılaştırılması

3- Sorun ve çözümlerin tartışılması

4- Kaynak ve amaç metnin yazın gelenekleri içindeki yerinin belirlenmesi

5- Varsa aynı metnin başka çevirilerinin karşılaştırılması

6- Varsa ölçüt kabul edilen bir çeviri ile karşılaştırılması

7- Çevirinin yeterlilik ve kabul edilirlik ekseninde değerlendirilmesi

Aktaş (1996:175) Çeviri İşlemine Genel bir Bakış adlı kitabında çeviri eleştirisi yapan bir kişinin aşağıdaki soruları dikkate almadan eleştiri işlemini yapmaması gerektiğini savunmaktadır.

- İyi bir çeviri nasıl olmalıdır?

- Bir çeviri ne zaman başarılı olmuş ve ya olmamış sayılır? - Çevrilen metin ne tür bir metindir?

Bu unsurlar yerine Aktaş, çeviri eleştirisinin iki bölüm halinde gerçekleştirilmesi gerektiğini savunmaktadır.

1. Kaynak metin ve bu metnin yazarı hakkında kısa ve ya uzunca bilgiler sunmak.

2. Çeviri metninden alınan birkaç parçaya, cümle ve sözcük örneklerine dayanarak çevirinin doğru olup olmadığına ilişkin karar vermek.

Popoviç ise (1973:162) edebi metin çevirileri eleştirilerinde aşağıda belirtilen unsurlara dikkat edilmesi gerektiğinden bahsetmektedir.

1. Çeviri metni, kaynak dil ve hedef dildeki yerleşik metin gelenekleri gözönünde bulundurularak incelenmeli, geleneksel kurallardan sapma olup olmadığına göre değerlendirilmeli.

2. Kaynak dil metni ile hedef dil metninin dil ve üslup özellikleri bakımından çözümlenmeli, birbiriyle karşılaştırılmalı ve son olarak da yapılan hatalar değerlendirilmeli.

3. Çeviri metni hedef dil okuru açısından değerlendirilmeli.

Özbek (1988) Die Ouellen der Übersetzungsprobleme (Tr.: Çeviri Problemlerinin Kaynağı) adlı çalışmasında çeviri metinlerinde yapılan yanlışlıkların kaynaklarına inilmesi ve bunların sonuçları ile birlikte çözümlemelerinin de açıklanması gerektiğini belirtmektedir.

Özbek’in de bahsettiği gibi çeviri eleştirisi gerçekleştirirken yanlış avcılığı yapmak yerine, çeviri eyleminde çevirmenin aktarımındaki hataların derinine inmek ve bu hatalı aktarımların çözümünün ne olduğunu belirlemek gerekmektedir.

Özbek yaptığı çalışmada çeviri metinlerinde yapılan hatalar ve bunların nedenlerini şöyle sınıflandırmıştır;

1. Sözcüğün yetersiz kullanımı 2. Dil duygusunun yetersizliği 3. Bağlamın gözardı edilmesi

4. Söz sanatlarının dikkate alınmaması 5. Alan terimlerinin dikkate alınmaması

Bunlara karşılık nesnel çeviri eleştirisi sürecini savunan Wills (1977:288) nesnel bir çeviri eleştirisinin gerçekleştirilebilmesi için, aşağıdaki süreçlerin dikkate alınması gerektiğini savunmaktadır.

1. Dilbilgisi kuralları ve bu kurallardan sapma arasındaki ilişki 2. Dil kullanım normları ve bu normalardan sapma arasındaki ilişki

3. Toplumda benimsenmiş zorunlu ifade kuralları ve bunlardan sapma arasındaki ilişki

4. Bireysel dil kullanım şekilleri ve bunlardan sapma arasındaki ilişki.

Çeviri eleştirisi sürecinde nesnellik kavramı gözönünde bulundurulurken iyi ya da kötü yönde yapılan bütün değerlendirmeler örneklerle açıklanmalı ve aynı zamanda hem hedef dil hem de kaynak dil dikkate alınmalıdır.

7. MICHAEL ENDE

Michael Ende 12 Kasım 1929’da, bir ressamın oğlu olarak Almanya’da Garmisch-Partenkirchen’de dünyaya geldi.

1945’te, onaltı yaşındayken savaş dolayısıyla askere çağrılıldı ve bundan dolayı eğitimini sürdürdüğü Waldorf okulundan ayrıldı. Savaştan sonra 1948- 1950 yılları arasında bir drama okuluna katıldı.Ende mesleki kariyeri boyunca aktörlük yaptı, çeşitli skeçler ve kısa oyunlar yazdı, daha sonra Münih Halk Tiyatrosu’nda yönetmenlik yapıp ve Bavyeralı bir yapım şirketi için film eleştirmenliği yaptı.

Yazar olarak ilk büyük başarısı, çocuklar için yazdığı Jim Knopf und Lukas der Lokomotivfuehrer’dir. Fantezi dünyasının zenginliklerini kullanırken gerçek dünyayla olan bağlarını da koparmayan öyküleriyle pek çok övgü ve ödül almasına karşın alçakgönüllülükten vazgeçmemiştir. Fantezi romanı Bitmeyecek Öykü’yle dünya üzerindeki milyonlarca çocuğu büyüleyen Michael Ende, 64 yaşında, Stuttgart’ta mide kanseri sonucu yaşamını yitirdi.

Yazın hayatına 1950’lerde kabare senaryoları yazarak başlayan Ende’nin en çok ses getiren kitabı 1979’da yayımlanan The Neverending Story’ydi (Bitmeyecek Öykü). Roman 30’dan fazla dile çevrildi ve uluslararası alanda çok satanlar listesine girdi.

Michael Ende ‘in önemli eserlerinden bazıları aşağıda verilmiştir:

 Ayna İçinde Ayna  Bitmeyecek Öykü  Büyü Okulu

 Cim Düğme ve Lokomotifçi Lukas  Cim Düğme ve Vahşi 13'ler

 Çıplak Gergedan  Dilek Şurubu

 Momo

 Pimpirik ile Sümsük

 Santa Cruz'a Giden Uzun Yol  Michael Ende

7. 1. Kaynak Eser “Momo”

Momo, yaklaşık otuz dile çevrilen, dünyanın pek çok yerinde okunan bir kitaptır. Yazar, "Momo ya da zaman hırsızlarının ve çalınmış zamanı insanlara geri getiren çocuğun tuhaf öyküsü" diye nitelemiştir kitabında. Momo, altıncı sınıf ve sonrasında okuyan çocukların ve aynı zamanda çocuk kalmış birçok yetişkinin zevkle okuyacağı bir kitaptır. Kitabın daha sonra uzun metrajlı bir filmi de çekilmiştir.

Michael Ende bu kitabında günümüz insan ilişkilerini, zamanı ve çocukları ele almış. İnsanların artık birbirlerini dinlemediği, dostluk ve arkadaşlık değerlerinin nasıl azaldığı, tekdüze bir yaşamın bize dayatıldığı bir sistemin içine yavaş yavaş ve en kötüsü farkında olmadan sürüklendiğimiz, tıpkı bir robot gibi programlandırılıp yetiştirildiğimiz dünyayı bir masal ile anlatmakta.

Masaldaki Momo adlı karakter dost canlısı, insanları dinlemeyi çok seven yalnız yaşayan küçük bir kız çocuğuymuş. İnsanlar Momo ile her türlü konuyu paylaşırlarmış. Momo ise onları pür dikkat dinler onlara ve anlattıkları şeylere çok önem verirmiş. Momo çocukların da gözdesiymiş. Geniş hayal gücüyle Momo, çeşit çeşit oyunlar bulup, çocuklarla oynarmış. Momo’nun çok yakın iki arkadaşı varmış. Bunlar, Peppo ve Gigiymiş. Peppo temizlik işçisi, sakin yapılı yaşlı bir adammış. Gigi ise Peppo’ nun tam tersi hayat dolu, konuşmayı seven, akla gelen birçok işi yapan bir gençmiş.

Her şey böyle mutlu ve neşe dolu giderken birden duman adamlar ortaya çıkmış. Bu soluk suratlı, sürekli sigara içen, gri takım elbiseli adamlar, insanların zamanlarını ellerinden alıyor, insanları tekdüze bir yaşama, çevrelerine, arkadaşlarına hatta kendilerine zaman ayıramayacak hale gelmelerine, duyarsızlaşmalarına kısacası bireyleri yalnızlığa itiyormuş. İnsanlar zamanla sevgiyi, yardımlaşmayı unutan sadece iş düşünen makineler haline gelmiş.

Duman adamlar için en büyük tehdit çocuklarmış. Çünkü çocuklar ilgi ve alaka isteyerek insanların zamanını alıyormuş. Bunun için de çocuk deposu adını verdikleri yerler yapmışlar ve çocukları oralara koyuyorlarmış. Fakat çocuklar oralarda çok mutsuzlarmış. Momo ise bu durumdan dolayı çok üzgünmüş. Duman adamlar geldikten sonra Momo dostlarını birer birer kaybetmeye başlamış çünkü artık onların Momo’ya ayıracak zamanları yokmuş. Duman adamlardan birinin Momo’ya uğramasıyla birlikte işler değişmiş, artık onlar Momo’yu kendilerine karşı bir tehdit olarak görüyorlarmış.

Hora Usta’nın Momo’ya ulaşmasıyla birlikte duman adamlardan kurtuluşun kapısı aralanmış. Fakat Momo ile Hora Usta’nın buluşmasından sonra Momo geri döndüğünde hiç kimseyi bulamamış. Ortalıkta ne çocuklar varmış ne de Peppoyla Gigi. Peppo’ya artık deli gözüyle bakılıyorlarmış, Gigi ise yalancı hikayeciye dönüşmüş. Duman adamlardan önce çocukların oyun oynayabilmesi için ufacık malzemeler yeterken duman adamlardan sonra çocuklar yaratıcılıklarını ve çocukluklarını yitirmişler. Duman adamlar yetişkinlerin ise kimini iyilikle, kimini tehdit yoluyla makine gibi çalışmaya ikna etmişler.

Momo bunu üzerine Hora Ustaya tekrar gitmiş ve ondan zaman gülünü almış ve duman adamları tek tek alt edip, insanları bu korkulu rüyadan uyandırmış. Hikayenin sonunda eskisi gibi mutlu, huzurlu yaşamaya devam etmişler.

8. “MOMO” ADLI KAYNAK ESERİN ÇEVİRİ SİNE YÖNTEMSEL YAKLAŞIM

Bu araştırmada modern çağdaş Alman edebiyatının ünlü çocuk yazarlarından Michael Ende’nin yazdığı “ Momo” adlı çocuk romanı seçilmiştir. Roman ilk defa 1984 yılında Leman Çalışkan tarafından Almanca’ dan Türkçe’ ye yine “Momo” adı altında aktarılmıştır. Ayrıca Michael Ende’nin “Momo” adlı bu romanı daha sonra sinemaya da uyarlanmıştır.

Araştırmada sanatsal ve estetik değeri olan bu eserin; çeviribilim açısından Türkçe’ ye nasıl aktarıldığı irdelenmeye çalışılacaktır. Bunun yaparken önce kaynak metnin değişik bölümlerinden tipik bazı örnekler verilecek, hemen ardından Türkçe’ ye aktarılış biçimi sunulacaktır. Ardından da çevirmenin ortaya çıkardığı çeviri eseri biçimsel ve içeriksel açıdan karşılaştırılacaktır. Çevirmenin çeviri anlayışı ve eşdeğerlik bakış açısı incelenecektir. Yapılan özgün yorumlarla bu alan ile ilgili literatür araştırılarak elde edilen bulgularla çalışma pekiştirilmeye çalışılacaktır. Herbir çeviri örneğinin niteliği, kalitesi, çevirmenin başvurduğu yöntemi neden seçtiği belirtilecektir. Daha sonra sunulan çeviri metninin kaynak dil odaklı mı yoksa hedef dil odaklı mı çevrildiği irdelenecektir. Çevirmenin kullandığı yöntem örneklerle açıklanmaya çalışılırken, çeviri sürecinde yapılan doğru yada yanlış aktarımlar çözümleri ile birlikte araştırmanın gerekli yerlerinde okura sunulacaktır. Bu çözümler ve örneklerden yola çıkılarak çeviri metinin tamamı değerlendirilmiş olacaktır.

Çevirmenin hedef ve kaynak dil metni arasında eşdeğerlik kurmak için kullandığı sözcük ve sözcük grupları düzeyinde eşdeğerlik, eklemeler, çıkarmalar, kısaltmalar, deyiş ve anlam kaydırma, dil ve kültür farklılığından kaynaklanan ve çeviride sorun yaratan yapılara dikkat edilecektir.

8. 1. ”Momo” Adlı Çocuk Romanının Kaynak ve Hedef Dil Metninin Çeviri Açısından Karşılaştırmalı Olarak Analizi

Ende hikayeyi, içindekiler bölümü oluşturarak sayfa numaralarını vererek, üç kısma bölmüş ve bu üç kısmı da kendi arasında bölümlere ayırarak okura ön izlenim oluşturabilecekleri ipuçları sunmuştur. Yazar bu şekilde hikayenin hem konu başlıklarını belirlemiş hem de okura hikaye bölümlerinin içeriği hakkında ön bilgi sunmuştur.

Bu şekilde eseri okumak için eline alan bir çocuğun, okuyacağı bölümler hakkında önceden bilgi sahibi olup, ona göre ilgili bölüm hakkında zihninde ön izlenim oluşturması, çocuğun eseri okurken motivasyonu açısından da oldukça olumlu bir yaklaşımdır.

Ende, içerik kısmına kitabın en sonunda yer verirken Çalışkan, içeriği baş kısımda belirtmiştir. İçerik kısmının Almancası aşağıdaki gibidir.

INHALT

ERSTER TEIL: MOMO UND IHRE FREUNDE

Erstes Kapitel:

Eine groβe Stadt und ein kleines Mädchen 7 Zweites Kapitel:

Eine ungewöhnliche Eigenschaft und ein ganz gewöhnlicher Streit 14 Drittes Kapitel:

Ein gespielter Sturm und ein wirkliches Gewitter 23 Viertes Kapitel:

Ein schweigsamer Alter und ein zungenfertiger Junger 35 Fünftes Kapitel:

Geschichten für viele und Geschichten für eine 43

ZWEITER TEIL: DIE GRAUEN HERREN

Die Rechnung ist falsch und geht doch auf 57 Siebentes Kapitel:

Momo sucht ihre Freunde und wird von einem Feind besucht 73 Achtes Kapitel:

Eine Menge Träume und ein Paar Bedanken 99

Neuntes Kapitel:

Eine gute Versammlung , die nicht sattfindet, und eine schlimme

Versammlung, die sattfindet 111

Zehntes Kapitel:

Eine Wilde Verfolgung und eine geruhsame Flucht 121 Elftes Kapitel:

Wenn Böse aus dem Schlechten das Beste machen… 135 Zwölftes Kapitel:

Momo kommt hin, wo die Zeit her kommt 144

DRITTES TEIL: DIE STUNDEN-BLUMEN

Dreizehntes Kapitel:

Dort ein Tag und hier ein Jahr 169

Vierzehntes Kapitel:

Zu viel zu essen und zu wenig antworten

191 Fünfzehntes Kapitel:

Gefunden und Verloren 200

Sechzehntes Kapitel:

Die Not im Überfluβ 210

Siebzehntes Kapitel:

Große Angst und größerer Mut 219

Achtzehntes Kapitel:

Wenn man voraussieht ohne zurückzuschauen 229 Neunzehntes Kapitel:

Die Eingeschlossenen müssen sich entschließen 236 Zwanzigstes Kapitel:

Die Verfolgung der Verfolger 247

Einundzwanzigstes Kapitel:

Das Ende, mit dem etwas Neues beginnt 256

Kurzes Nachwort des Verfassers 268

İçerik kısmının Türkçesi ise yine aşağıda verilmiştir.

İÇİNDEKİLER

Birinci Bölüm: Büyük Bir Kent ve Küçük Bir Kız 11 İkinci Bölüm: Olağanüstü Bir Özellik ve Sıradan Bir Tartışma 17

Üçüncü Bölüm: Bir Fırtına Oyunu 24

Dördüncü Bölüm: Suskun Bir İhtiyar ile Konuşkan Bir Genç 33 Beşinci Bölüm: Çok Kişiye Anlatılan Öyküler ve

Tek Bir Kişiye Anlatılan Öyküler 40

İKİNCİ BÖLÜM: DUMAN ADAMLAR

Altıncı Bölüm: Hesap Yanlış Ama Geçerli 51 Yedinci Bölüm: Momo Arkadaşlarını, Düşman da

Momo’yu Arıyor 53

Sekizinci Bölüm: Bir Yığın Hayal ve Birkaç Düşünce 66 Dokuzuncu Bölüm: İyiler Toplanamadı, Kötüler Toplandı 96 Onuncu Bölüm: Vahşi Bir Kovalama ve Rahat Bir Kaçış 104 On Birinci Bölüm: Kötüler, Kötülüklerden Kötülük Seçerken… 115 On İkinci Bölüm: Momo Zamanın Kaynağına Ulaşıyor 122

ÜÇÜNCÜ KISIM: SAAT ÇİÇEKLERİ

On Üçüncü Bölüm: Arada Bir Gün, Burada Bir Yıl 141

On Dördüncü Bölüm: Çok Ye, Az Konuş 143

On Beşinci Bölüm: Bulmak ve Kaybetmek 161

On Altıncı Bölüm: Bolluk İçinde Yokluk 168

On Yedinci Bölüm: Korku Büyük Ama Cesaret daha Büyük 176 On Sekizinci Bölüm: Gelecek Geriye Bakmadan Görülebilirse 191 On Dokuzuncu Bölüm: Kuşatılanlar Karar Vermek Zorunda 197 Yirminci Bölüm: İzleyicilerin İzlenişi 207 Yirmi Birinci Bölüm: Yeniliklerin Başlangıcı Olan Bir Son 214 Yazarın Gerekli Gördüğü Kısa Bir Son Söz 224

İçerik bölümünün çeviri değerlendirilmesi daha sonra yeri geldikçe detaylı bir şekilde yapılacaktır. Fakat Çalışkanın, genel itibariyle içerik kısmının çevirisini yaparken kaynak dil odaklı çeviri yöntemi kullandığı göze çarpmaktadır, örneğin altıncı bölümün başlığı olan Die Not im Überfluβ cümlesini hedef dil olan Türkçeye Bolluk İçinde Yokluk şeklinde aktarmıştır. Çalışkan çeviri eyleminde der Überfluβ kelimesinin tam karşılığı olan bolluk kelimesini kullanmıştır. Ama cümle bu şekli ile Türkçede çok fazla kullanılan insanların aşina olduğu bir ifade değildir. Çalışkan, bunun yerine Varlık İçinde Yokluk şeklinde aktarma yapmış olsaydı hem estetik bir çeviri yakalamış olurdu hem de hedef dil okurunu dikkate almış olurdu. Çevirmen, kaynak dil odaklı çeviri yaparak hedef dilin düzeyine uyum sağlayamamış ve bir kültürdeki kendine özgü

içerikleri hedef dil okuruna aktaramamıştır, bundan dolayı da Kollerin öne sürdüğü pragmatik eşdeğerlik ölçütüne uyum sağlayamamıştır.

Ayrıca kaynak dil kitabının hemen hemen her bölümüde, ilgili bölüme uygun birkaç basit çizim ile eseri görsel hale getirilmiştir. Okur kitlesinin yaş grubu gözönünde bulundurulursa yazın metinlerinin bazı görsel öğelerle desteklendirilmesi, okurun hayal dünyasını zenginleştirip, eserin ana fikrine daha kolay adapte olmasına yardımcı olmaktadır. Fakat hedef dil eserinde görsel malzemelere yer verilmemiş, eser okurun hayal dünyasına bırakılmıştır. Bu şekilde orijinal eserde bulunan önemli bir unsur hedef dil okuruna aktarılmamıştır.

Aşağıda kaynak dil ve hedef dil eserlerinden örneklere yer verilmiştir. Bu örnekler verilirken çeviri eleştirisi için kullanılan cümleler italik karakter ile vurgulanmıştır. Orijinal metinde italik değil normal karakterler ile yazılan bu örnekler, çalışmada hangi cümlenin eleştirisinin yapıldığını belirtmek anlamında okur için belirgin hale getirilmiştir.

S.8, Ende

Jahrtausende sind seither vergangen. Die große Städte von damals sind zerfallen, die Tempel und Paläste sind eingestürzt. Wind und Regen, Kälte und Hitze haben

die Steine abgeschliffen und ausgehöhlt, und auch von den großen Theatern stehen nur noch Ruinen. Im geborstenen Gemäuer singen nun die Zikaden ihr

eintöniges Lied, das sich anhört, als ob die Erde im Schlaf atmet.

Aber einige diese alten, großen Städte sind große Städte geblieben bis auf den heutigen Tag. Natürlich ist das Leben in ihnen anders geworden. . Die Menschen

fahren mit Autos und Straßenbahnen, haben Telefon und elektrisches Licht. Aber

da und dort zwischen den neuen Gebäuden stehen noch ein paar Säulen, ein Tor, ein Stück Mauer, oder auch ein Amphitheater aus jenen alten Tagen.

S.12, Çalışkan

O günlerden bu günlere binlerce yıl geçti. O çağların büyük kentleri göçüp gitti, o görkemli saraylar ve tapınaklar da yıkılıp, çöktüler. Yağmurlar rüzgarlar bir

yandan, sıcak soğuk öte yandan taşları oyup aşındırdıkça, o kocaman tiyatrolardan geriye bu gün sadece birer yıkıntı kaldı. Delik deşik taşların

arasında şimdi, sanki toprak uykusunda soluk alıyormuş duygusu veren, cırcırböceklerinin o tekdüze vızıltısından başka ses yok.

Ne var ki, o günün büyük kentlerinde bazıları günümüze dek büyük kent olarak kaldılar. İçlerindeki yaşam biçimi değişti elbette… Şimdi insanlar otomobil,

otobüs gibi araçlarla dolaşıyor, telefonla konuşup elektrikle aydınlanıyorlar.

Ama kentin şurasında burasında bir iki eski sütuna, dikilitaşa, bir kemer veya kapıya, hatta o günlerde arta kalmış bir amfiteatra bile rastlanabiliyor….

Hikayede, amfi tiyatroların zamanla nasıl değiştiği, bir harabe haline geldiği ve bu tiyatroların nasıl şekillendiği anlatılmaktadır. Değişen yaşam şekli ile birlikte bu tiyatroların yıkıntı haline geldiği dile getirilmektedir. Geçmişten günümüze bir sanat ve tarih yuvası olan tiyatrolara hikayede özellikle yer verilmiştir. Çünkü eser amfi tiyatro ile başlamış, eserin başkahramanı olan Momo’un bir tiyatro kalıntısında yaşadığı fark edilmiş ve aynı zamanda oradaki yaşantısı anlatılmıştır. Hikayenin sonunda ise tüm çevre halkı yine amfi tiyatroda toplanıp yaşadıkları kötü tecrübeyi atlattıkları için şenlik yapmışlardır. Bu anlamda amfi tiyatro hikayede önemli bir yere sahiptir.

Ende amfi tiyatroların nasıl zamanla tahribe uğradığını dile getirmek için Wind und Regen, Kälte und Hitze haben die Steine abgeschliffen und ausgehöhlt, und auch von den großen Theatern stehen nur noch Ruinen ifadesini kullanmıştır. Bu şekilde rüzgar ve yağmurun, soğuk ve aşırı sıcakların tiyatronun taşlarını oyup aşındırdığını anlatmış ve arkasından koca tiyatrodan kalan harabelerden söz etmiştir. Çalışkan ise bu cümleyi Yağmurlar rüzgarlar bir yandan, sıcak soğuk öte yandan taşları oyup aşındırdıkça, o kocaman tiyatrolardan geriye bu gün sadece birer yıkıntı kaldı. şeklinde Türkçe’ ye aktarmıştır. Çevirmen kaynak dil metninde hiçbir şekilde ifade edilmemiş olan bir yandan…….öte yandan sözleri ile çeviri metnine zenginlik katmaya çalışmıştır,

Benzer Belgeler