• Sonuç bulunamadı

Hafif meltem çiçekleri, yaprakları ve otları sallandırarak bütün bir günün yorgunluğunu alıyordu. Gün bitip akşamına kavuşunca boşalan sokaklarda ipsiz sapsız insanlar çoğalır.

Bu insanlar boş evlere girer ve değerli buldukları eşyaları çalarlardı. Yine böyle bir gündü.

Harrison her şeyden habersiz evinde, sıcak kahvesi eşliğinde kitabını okuyordu.

Fincanı eline her aldığında buğulanan gözlüklerine aldırış etmeden kelimelere odaklanıyordu. Kendini romana kaptırmıştı. Aniden kapıdan gelen sesle irkildi. Öyle bir sesti ki kitabı elinden düşürmesine neden oldu.

"Aç kapıyı, Harrison!"

Hızlıca kapıyı açma girişiminde bulundu. Eli sürgüye gidecekken kapıya atılan tekmeyle tekrar irkildi.

"Tamam, açıyorum." diyebildi. Kapıyı açmasıyla kollarından sıkıca tuttular, kelepçeyi bileklerine geçirdiler.

Ne kadar dirense bile iki adama karşı hiçbir etkisi yoktu. Yol boyu ne için suçlandığını sorup durdu.

Karanlık bir odaya alındı. Ellerinde hâlâ kelepçe vardı. İçeri giren adamın suratına merakla baktı.

"Ne için buradayım?"

"Yapma, Harrison. Neden burada olduğunu gayet iyi biliyorsun."

"Hayır bilmiyorum."

Adam elinde duran bir cismi sertçe masaya attı. Bakışlarını adamın bu hışımlı davranışından cisme yöneltti.

Bu onun çakmağıydı. Emin olmak için tekrar baktı, evet onundu. Zaten başkasının olma ihtimali yoktu çünkü bu çakmaktan başka kimsede yoktu. Çok sevdiği dostu yaşlı Aaron'dan hediyeydi. Aaron onun için üretmişti.

"Üzerinde adın yazılı bir çakmak, senin mi bu?"

"Evet, benim."

"O zaman neden burada olduğunu gayet iyi bilemen gerek Harrison."

"Tekrar söylüyorum, bilmiyorum."

"Üç saat önce neredeydin?"

"Evdeydim."

idam Bahar Çakar

Şimal 2019

"Emin misin? Çakmağın bunu yalanlıyor ama."

"Nasıl yani?"

"Bay David'in evi soyulmuş ve bil bakalım hangi hırsız, kaçarken arkasında muazzam bir delil bırakmış?"

"Çakmak benim ama size yemin ederim ben evdeydim. Olayla hiçbir ilgim yok."

"Ah Harrison, biliyor musun? Hep öyle derler."

Ne kadar inkâr etse de inandıramadı kendini. Bay David, şikâyetçiydi çünkü önemli evrakları ve değerli eşyaları çalınmıştı. Delil ortadaydı üstelik evde olduğunu da kanıtlayacak bir tek şahidi bile yoktu.

Karanlık bir hücreye attılar onu. Hücredeki küçük pencere demirleri arasından sızan ay ışığından başka ışık yoktu. Arada ses çıkaran diğer mahkûmlar haricinde ses de yoktu. Herkes uyumuştu ama Harrison'un gözüne uyku girmiyordu. Durmadan o çakmağın oraya nasıl gittiğini düşünüyordu. Bir türlü cevap bulamıyordu. Olay ciddiydi ve eğer suçsuz olduğunu ispat edemezse neler olabileceğini tahmin bile edemiyordu. Düşünceler eşliğinde gözleri uykuya yenik düştü.

Tam bir haftadır her gün sorguya çekildi, sorgularda türlü işkencelere uğradı. Hâlâ ondan bir itiraf bekliyorlardı çünkü David'in evraklarının yerini öğrenmeleri gerekiyordu. Harrison'un cevabı her defasında aynıydı: "Bilmiyorum." Bu işkencelerden kurtulmak için itiraf etse bile evrakların ve eşyaların yerini söyleyemediği için daha fazla işkenceyle karşı karşıya kalacaktı. Yani her türlü işkence... Bu yüzden doğru olanı söyleyip durdu.

Yine bir akşam işkenceden sonra hücreye atıldı. Her yeri morarmış, yüzü kanlar içinde kalmıştı. Eski yaraları iyileşse yerine yenilerini açıyorlardı. Bedenindeki acılara kafasındaki bilinmezlik hiç de iyi arkadaş olmuyordu. Durmadan düşünüyordu. Hatta öyle ki artık kendinden şüphe etmeye başlamıştı. Bunda işkenceler sonrası kaybettiği şuurunun etkisi büyüktü.

Bir ses duyuyordu: "Harrison!"

Evet, duyuyordu. Bir fısıltı, yumuşak bir ses, bir kadın sesi... Pencereden geliyordu. Siyah bir siluet onunla konuşuyordu. Pencereye yaklaştı. Hem karanlık yüzünden hem de pencerenin küçüklüğünden konuşanın yüzünü seçemiyordu. Belli belirsiz bir karaltıydı sadece.

"Evet?"

"Haksız yere buradasın, biliyorsun değil mi?"

"Evet, ama kimse bana inanmıyor."

"Ben inanıyorum."

"Sen kimsin?"

"Bunun bir önemi yok. Sadece sana gerçekleri söylemeye geldim. Arkadaşın Robert yaptı. Çakmağı senden çaldı ve Bay David'in evinde kasıtlı bıraktı. Tüm bunların sorumlusu o."

Şimal 2019

"Ne? Nasıl? Robert neden böyle bir şey yapsın? "

Sorularına cevap alamadan oradan ayrılan siluetin ayak seslerini duydu. Gitmişti. Daha ona soracak birçok sorusu vardı. Kimdi o gizemli kadın? Bütün bunları nereden biliyordu? Ve en önemlisi söyledikleri doğru muydu? Bütün bunlar gerçekten oldu mu? Yoksa zihninin ona bir çeşit oyunu muydu?

Kafasının içinde dolaşan sorular, güneş parlayana dek onu uyutmadı. Bugün son kez sorguya alınacaktı ve daha sonrasında da mahkemeye çıkarılacaktı.

Yine türlü işkencelerin ardından sorguda suçu işleyenin Robert olduğunu iddia etti. Bunun üzerine Robert'i sorguya aldılar ve tabi ki -aksi beklenemezdi- inkâr etti. Üstüne üstlük Harrison'u tanımadığını söyledi.

Zaten suçu onun işlediğine dair tek bir kanıt da olmayınca mecburen serbest bırakıldı. Olanları öğrenen Harisson, Robert'ten şüphelendi. Kaç senelik arkadaşının onu tanımadığını söylemesi geçen geceki gizemli kadına hak vermesine yetiyordu. Arkadaşı sandığı ama aslında onun bu durumlara düşmesine sebep olan insana öfkesi katlanıyordu.

Mahkeme salonunda sessizlik hâkimdi. Kapıdan içeri giren Bay David, Harrison'a tehditkâr bir bakış gönderdi. Oturduğu yerde büklüm büklüm olan Harrison, salonda bulunan herkesin gözünde suçlu profili çiziyordu. Bakışlardan durumu anlayınca kendine olan güvenini kazanmak için öncelikle dik durdu. Daha sonrasında yüzündeki o üzüntülü hali silmeye çalıştı. Çünkü böyle durması için hiçbir sebep yoktu. O suçsuzdu.

"Bay Harrison, Bay David'in evine zorla girmek ve eşyalarını çalmak suçundan ötürü buradasınız. Bulunan kanıt suçu işleyenin siz olduğunu açıkça delalet ediyor. Şimdi mahkememizi daha fazla uğraştırmayıp çalınan eşyaların yerini söylemenizi istiyorum."

"Daha kaç kere söyleyeceğim, bilmiyorum. Ben yapmadım. Çakmağı çalan Robert yaptı."

"Ne yazık ki söylediklerinizi kanıtlayacak tek bir deliliniz yok ama bizim elimizde suçu sizin işlediğinize dair çok kuvvetli bir delilimiz var."

Gizemli kadın vardı, belki de yoktu. O biliyordu gerçekleri. Peki, ama neden itiraf etmedi? Bildiklerini neden mahkemeye söylemedi?

Her ne kadar gizemli bir kadının varlığından söz etse de kimse ona inanmadı, herkes delirdiğini söyleyip durdu.

Mahkeme son ana kadar ondan evrakların yerlerini söylemesi için ısrar etti fakat alınan her cevap aynıydı.

Sonunda dava karara bağlandı. Mahkeme bu gün Harrison'un idamını istiyordu.

İdam yeri hazırlanırken idamı izleyecek halk çoktan toplanmıştı. Harrison gözleri ve elleri bağlı bir şekilde halkın arasından yürütüldü. Yumruk atanlar, kıyafetlerini çekiştirenler, yüzüne tükürüp hakaret edenler, eline ne geldiyse ona fırlatanlar ve daha türlü eziyetler yapanlar vardı. Hak etmiyordu bunları hem de hiçbirini.

Şimal 2019

Gözlerine sarılan bez parçası gözyaşlarıyla ıslanmıştı. Düzeneğin ortasına getirildi ve gözlerini açtılar.

Gördüğü manzara onda şok etkisi yaratmıştı. Karşısında, öfkeli kalabalığın arasında, Robert dikiliyordu. Göz göze geldiler. Uzunca bir süre bakıştılar ve bu süre boyunca Robert'in yüzünde galibiyet kazanmışçasına gülüşü, Harrison'un da şaşkınlığı sürdü. Robert zenginler gibi giyinmişti ama o zengin değildi ki. Soylulara benziyordu. Bu durum Harrison'un iddiasını güçlendiriyordu fakat bunu ispat edemezdi. En son umut gizemli kadının gelip şahitlik yapmasını diliyordu, tabi öyle biri varsa.

Şaşkınlığını üzerinden atınca öfkeyle "İşte o, Robert yaptı." diye bağırdı. İnsanlar Harrison'un bakışlarındaki hedefe baktılar. Kısa bir sessizlikten sonra yaşlı bir kadın "Yalancı." diye Harrison'a karşılık verdi. Bunun üzerine kalabalık da kadına eşlik etti. Harrison tüm söylenenleri gözleri kapalı dinledi. Kimse ona inanmıyordu. Sırf soylu gibi gözüküyor diye herkes onun suçlu olduğuna inanıyordu. Robert'e baktı, hâlâ gülüyordu. Her gülüşünde öfkesine bin ekleniyordu.

Boynunu ipe geçiren adama baktı. Duygusuzdu, yüzünde tek bir minik dahi yoktu. İpi yukarı çekerlerken Harrison'un bedeni de yukarı doğru hareket ediyordu. İp git gide sıkıyordu boğazını. Nefesi daralıyor, kesik kesik nefes alıyordu. Arada kararan gözleri tepede duran birine takıldı. Net göremiyordu. Kimdi o? Gözleri tekrar karardı.

Tepede duran gizemli kadın okunu idam ipine doğru attı. Hemen ardından hızlıca çıkardığı başka bir okuyla da Robert'i hedef aldı. Her şey çok hızlı gelişmişti. Robert kafasından kanlar fışkırarak yere yığıldı.

Harrison'un da ipi kesilmiş yere düşmüştü. Gözlerini odaklayıp gizemli kadına baktı. Gülümsediğini görebiliyordu. Dudaklarını oynatarak "Teşekkür ederim." diyebildi. Kendisini kurtardığı için gizemli kadına minnettardı ama en önemlisi ona inanmıştı.

Sığınak Bir gün bundan kurtulacağımı umut ediyorum, Bütün gece veya yüzyıllar sürse de.

Saklanacak bir yere ihtiyacım var, Ama yakınlarda bir tane bulamıyorum.

Canlı hissetmek istiyorum, Dışarıda korkumla savaşıyorum.

Yapayalnız;

Camdan yapılmış kalbim, Taştan kalbimle.

Zeynep Sude

Şimal 2019

Benzer Belgeler