• Sonuç bulunamadı

ÂYETLER VE HADİSLER ÂYETLER VE HADİSLER

C. ÂYETLER VE HADİSLER C. ÂYETLER VE HADİSLER C. ÂYETLER VE HADİSLER

Dinî, tasavvufî bir nasihatname olan Ravzatü’t-Tevhid’in beslendiği kaynakların başında Kur’an-ı Kerim ve hadîs-i şerifler gelmektedir. Kaynaklarda: “Bedî ıstılâhında âyetten, hadîsden alınan bir parça ile sözü tezyîn ve mânâyı te’yîd etmektir.” 58 şeklinde tanımlanan iktibas, “bilgiye dayalı edebî sanatlar” arasında

58 Tâhirü’l-Mevlevî, Edebiyat Lügâti, Neşre Haz. : Kemal Edip Kürkçüoğlu, Enderun Kitabevi, İst., 1973,

zikredilir. Güzel sayılan (müstahsen) ve çirkin sayılan (müstehcen) iktibas olmak üzere ikiye ayrılır. 59

Ravzatü’t-Tevhid’de kullanılan iktibaslar müstahsendir. Eserde “tam, nâkıs, lafzen ve mânen” iktibas türlerinin hepsini görebiliyoruz. Âyetlere nazaran daha az sayıda karşımıza çıkan hadis iktibaslarının çoğu mânen iktibastır.

Şâir eserde iktibasların bir kısmını önceden haber vermiştir:

Gerçi a[cābı görüpdür muccizāt-ı bī-cisāb

Muccizātuñ acjamı eur’ān bize cablü’l-metīn (517. beyit)

Her ki tābic oldı jāhir bā\ın aña diyeler

Hāzihi cennātü cAdnin fe’d-bulūhā bālidīn (518. beyit)

Şairin Türkçe ifade ile bütünleştirerek kullandığı iktibaslar ağırlıktadır:

Çün anı bu veche tac jīm eyledüñ

Hem Xamu esmāyı taclīm eyledüñ (40. beyit)

Andan abh itdi cayāyı her ne var ehl-i edeb

cĀlim ü cāhil cayāyı dir mine’l-īmāndur (501. beyit)

Ayrıca Ravzatü’t-Tevhîd’deki iki başlıkta âyet zikredilmiştir. 635. ve 1009. beyitten önceki başlıklarda yer alan bu iki âyetin meâlleri, bulunduğu sûre ve âyet numaraları tenkidli metin içerisinde dipnotta verilmiştir.

Aşağıda, metinde geçen âyet 60 ve hadîsler iki grupta toplanarak, iktibasların bulunduğu beyit numaraları parantez içerisinde belirtilmiştir.

59

Kaya Bilgegil, Edebiyat Bilgi ve Teorileri, Enderun Kitabevi, İst., 1989, s.268, 269.

60 Âyet mealleri için “Hasan Basri Çantay, Kur’ân-ı Hakîm ve Meâl-i Kerim, C.1-3, Çantay Kitabevi. İst.

(4.baskı, yılı belirtilmemiş); A. Fikri Yavuz, Kur’ân-ı Kerim ve İzahlı Meâl-i Âlîsi, Sönmez neşriyat, İst., 1981’den faydalanılmıştır.

1. Âyetler 1. Âyetler 1. Âyetler 1. Âyetler

UN*½ ¡ULŽ ô« Âœ¬ r* Ë : “Âdem’e isimlerin tümünü öğretti.” Bakara, 2/31 (40, 1335)

q$« r£ q ... ÂUFìôU½ : “Hayvanlar gibidir, hatta daha da aşağıdırlar.” A’râf, 7/179 (48, 656, 928, 4083)

Èu*Ž¼« s¦ : “Kudret helvası ve bıldırcın eti.” Bakara, 2/57; A’râf, 7/160; Tâhâ, 20/80 (68, 2001)

UI¾¹ ®«uLŽ lŽ : “Yedi gök.” Bakara, 2/29; İsra,17/44; Mü’minûn, 23/86; Fussilet, 41/12; Talâk, 65/12; Mülk, 67/3; Nûh, 71/15 (95)

ÈuŽ§ : “O Rabbin ki, (her şeyi) yarattı da düzenine koydu.” Kıyamet, 75/38; A’lâ, 87/2 (111)

v윫 Ë« sšŽu­ »U­ : “İki yay aralığı kadar, yahut daha az kaldı.” Necm, 53/9 (121, 439, 1209, 1352, 2573, 5929, 5958, 6050)

«dŽ« W*š¼ :Esrâ gecesi.” İsrâ, 17/1 (123)

v¼bק : “(Yere doğru) sarktı.” Necm, 53/8 (125, 1209)

UMF¹« Ë UMFLŽ : “Duyduk ve boyun eğdik.” Bakara, 2/285; Nîsâ, 4/46; Mâide, 5/7; Nûr, 24/51 (144, 4950)

d8u½ : “Cennette bir havuz.” Kevser, 108/1 (3334, 4198)

ÊuJš§ s½ : “Ol (der) hemen olur.” Bakara, 2/117; Âl-i İmrân, 3/47-49; En’âm, 6/73; Nahl, 16/40; Meryem, 19/35; Yâsin, 36/82; Mü’min, 40/68 (248, 1305)

( Âœ« vM )UM¦d½ ( bI¼Ë ) : “Biz Âdem oğullarını (öbür yaratıklardan) üstün kıldık.” İsrâ, 17/70 (276, 1354)

‰ö¼«Ë‹ v0 : “(Allah) diri, celal sahibi.” Rahmân, 55/27 (398)

dB¾¼« «“U¦ : “(Muhammed’in) göz(ü) şaşmadı.” Necm, 53/17 (460)

o*• : “Hiç şüphesiz sen büyük bir ahlâk üzerindesin.” Kalem, 68/4 ; “Allah’ın Rasûlü’nde sizin için pek güzel bir örnek vardır.” Ahzâb, 33/21 âyetlerinden mana olarak alınmıştır. (461)

dLI¼« o– : “Ay yarıldı.” Kamer, 54/1 (464)

vN×ML¼« : “Son.” Necm, 53/14,15 (466)

dB¾¼« `L*½ : “Bir göz kırpması kadar.” Nahl, 16/77 (466)

„dLF¼ : “(Ey Rasûl’üm), senin ömrüne andolsun.” Hicr, 15/72 (467)

sšL¼UF*¼ WL0— ô« „UM*Ž—« U¦Ë : “(Ey Muhammed), biz seni ancak âlemlere rahmet olarak gönderdik.” Enbiyâ, 21/107 (467)

v1C¼«Ë : “Kuşluk vaktine andolsun.” Duhâ, 93/1 (468)

fLA¼«Ë : “Güneşe ve onun aydınlığına andolsun.” Şems, 91/1 (468)

qš¼«Ë : “Geceye andolsun.” Leyl, 92/1 (468)

dHL¼« s²« : “Kaçacak yer neresi?” Kıyâmet, 75/6-12 (476)

sš×L¼« q¾0 : “Sağlam ip, Kur’ân, İslâm dini.” Âl-i İmrân, 3/103 (517, 2840, 3941)

s²b¼U• U£u*• œU§ Êb ®UM2 ˆc• : “Bunlar Adn cennetleridir, ebedî kalmak üzere girin buraya.” Zümer, 39/73 (518)

sš—UA¼ …c¼ : “Bembeyaz, içenlere lezzetli...” Saffât, 37/46; Muhammed, 47/15 (519)

sš*§UF¼« V0« ô : “Batanları sevmem.” En’âm, 6/76 (521)

r*­Ë ´uH1¦ Õu¼ : “(Korunmuş) levha ve kalem.” Burûc, 85/22 (529)

—uLF¦ Xš¾¼«Ë : “Ma’mûr eve (Ka’be’ye) andolsun.” Tûr, 52/4 (531, 1620)

—uDŽ¦ »U×½Ë —uD¼«Ë : “Tûr’a ve satır satır yazılmış kitaba (Kur’ân) andolsun.” Tûr, 52/1-3 (531)

vB­ô« bŽL¼« : “Mescid-i Aksâ.” İsrâ, 17/1 (532)

»U×J¼« « : “Ana kitap, bütün kitapların aslı (levh-i mahfûz)” Zuhruf, 43/4 (597, 3996)

sšF¦ ¡U¦ : “Akar su.” Mülk, 67/30 (637, 1692, 5890)

»«uB¼U r*« ë*¼«Ë : “Doğruyu en iyi bilen Allah’tır. Âl-i İmrân, 3/36; Nisâ, 4/25; Mâide, 5/6; En’âm, 6/58; Yûsuf, 12/77 (988, 1750)

r½d XŽ¼« : “Ben sizin Rabb’iniz değil miyim?” A’râf, 7/172 (1003)

v* «u¼U­ : “Evet (buna şahidiz) dediler.” A’râf, 7/172 (1302)

»U Tš– : “Doğrusu bu, şaşılacak bir şey!” Sâd, 38/5; Hûd, 11/72; Kâf, 50/2 (1322, 1722, 3475)

v0Ë— s¦ 뚧 X¥Hì : “Ben ona ruhumdan üfledim.” Hicr, 15/29 (1334)

rJM¦ »d­« s1ìË : “Biz size sizden (şahdamarınızdan) daha yakınız.”Kâf, 50/16 (1334)

r²uIÔ sŽ0« : “(Biz insanı) en güzel bir biçimde (yarattık).” Tîn, 95/4 (1336, 3208)

sš*§UŽ qHŽ« : “Aşağıların en aşağısı.” Tîn, 95/5 (1314, 1336, 1610, 2340, 4292, 4592, 5967)

v— d¦« s¦ ÕËd¼« q­ : “Sana ruhu sorarlar. De ki: Ruh Rabb’imin emrindendir.” İsrâ, 17/85 (1746)

p¼U£ Tš– q½ : “(O’nun zatından başka) her şey yok olacaktır.” Kasas, 28/88 (1867)

—u¥§ ‰U×1¦ q½ V1² ô« : “Allah, her büyüklük taslayan öğüngeni sevmez.” Lokman, 31/18; Hadîd, 57/23 (1898)

œUNL¼« fz : “Ne kötü döşek (Cehennem).” Bakara, 2/206; Âl-i İmrân, 3/12,197; A’râf, 7/41; Ra’d, 13/18; Sâd 38/56 (1977, 2967)

ë*¼« ë2Ë r8 : “(Nereye dönerseniz) Allah’ın yüzü(zâtı) oradadır.” Bakara, 2/115 (2204)

qšH¼« »U1#U p— qF§ nš½ dÔ r¼« : “(Habibim) Rabb’inin fil sahiplerine nasıl (muamele) ettiğini görmedin mi?” Fîl, 105/1 (2447)

vFŽU¦ ÊUŽìö¼ fš¼ : “İnsan ancak çalıştığına erişir, insana çalışmasından başka bir şey yoktur.” Necm, 53/39,40 (3283)

sš¾¦ Ê«d­ : “(Gerçekleri) açıkça anlatan Kur’ân.” Hicr, 15/1; Yâsin, 36/69 (3299)

—bI¼« W*š¼ : “Kadir gecesi.” Kadir, 97/1 (3407)

ë*¼« „—U¾Ô : “Allah ne ulu, Allah mübarek etsin, maşallah.” A’râf, 7/54; Mü’minûn, 23/14; Gâfir, 40/64 (3420)

»d×­«Ë bŽ«Ë : “(Allah’a) secde et ve yaklaş.” Alak, 96/19 (3430)

ÊËdDŽ² U¦Ë r*­ Ê : “Nûn. Kaleme ve (kalemle) yazdıklarına andolsun.” Kalem, 68/1 (4639)

«dŽ² dŽ bF ë*¼« qFšŽ : “Allah, bir güçlükten sonra (er geç) bir kolaylık yaratacaktır.” Talak, 65/7 (4899)

oš×F¼« Xš¾¼U «u§uDš¼Ë : “Eski ev, Ka’be” Hac, 22/29 (5466)

»ušG¼« Âö : “Gizlileri çok iyi bilen (Allah).” Mâide, 5/109; Tevbe, 9/78; Sebe’, 34/48 (5616)

U«dÔ XM½ vMך¼ U² : “Ah, ne olurdu ben bir toprak olsaydım.” Nebe’, 78/39-40 (5886)

Leyse lehü min-nifād: “Bu, (cennette mü’minlere verdiğimiz nimet) bitmez tükenmez rızkımızdır.” Sâd, 38/54; Ahkaf, 46/32; Rûm, 30/11; Secde, 32/11 2. Hadisler 2. Hadisler 2. Hadisler 2. Hadisler

돗 -d bI§ ëŽHì -d s¦ : “Kendini bilen Rabb’ini bilir.” Kaynaklar, “Rabb’ini en iyi bilen kimdir? sorusuna, Hz. Peygamber tarafından: “Kendini en iyi bilendir.” şeklinde cevap verildiğini Hz. Âişe’den naklederek, bu sözün mana yönünden doğruluğunu kabul ediyor. 61 (44, 251, 984, 1340, 5976)

ë*¼U ô« …u­ ôË ‰u0 ô : “(Her türlü) kuvvet ve kudret ancak Allah’tadır.” anlamındaki bu söz Ebu Zer radıyallahü anh tarafından şöyle rivayet edilir: “Rasûlu’llah aleyhissalatü vesselam bana: “Sana cennet hazinelerinden bir hazineyi haber vereyim mi? buyurdular. “Evet! Ey Allah’ın Rasûlü!” dedim. “Lâ havle velâ kuvvete illâ

61 Mehmet Yılmaz, Edebiyatımızda İslâmî Kaynaklı Sözler (Ansiklopedik Sözlük), Enderun Kitabevi, İst.,

billâh (gerek ibadet için gerek dünyevi işlerim için muhtaç olduğum) bütün güç kuvvet Allah’tandır” de!” buyurdular. 62 (89)

ÎUšH¥¦ «ÎeM½ XM½ : “Ben bilinmeyen bir hazine idim, bilinmeyi diledim, birtakım insanları yarattım, onlara kendimi bildirdim ve onlar da beni bildiler.” anlamında bir hadîs-i kudsîden alınmıştır. Daha çok mutasavvıfların benimsediği bu sözü, bazı hadîs kitapları uydurma hadîs kabul ederler. 63 (70, 474, 810, 2225, 2572, 4001, 5969)

‚ö•Q¼« —UJ¦ rLÔ Q¼ X9F : “Ben güzel huyları tamamlamak için gönderildim.” anlamındaki hadîsin Hazret-i Mâlik tarafından rivayet edildiği ve Muvattâ’da yer aldığı bildirilmektedir. 64 (126, 2303, 3208)

ÎU«—‹ ëš¼« XdIÔ Î«d¾– v¼« »dIÔ ÊUì : “... O (kulum), bana bir karış yaklaşırsa ben ona bir arşın yaklaşırım. O bana bir arşın yaklaşırsa, ben ona bir kulaç yaklaşırım. O bana yürüyerek gelirse ben ona koşarak giderim.” meâlindeki hadîs-i şerîften mânen alınmıştır. 65 (296-297)

ë*¼« ô« 뼫 ô : “Cennetin bedeli lâ-ilâhe illa’llah (Alah’tan başka ilah yoktur) tır.” meâlinde bir hadîs-i şerîften alınmıştır. 66 (332-364, 365-390, 2213)

ë*¼« l¦ v¼ : “Benim Allah ile öyle anlarım olur ki, ne bir mukarreb melek, ne de gönderilmiş bir nebi öyle bir yakınlığı elde edebilir.” meâlinde rivayet edilen sözden alınmıştır. 67 (459, 1762, 6037, 6140)

62

İbrahim Canan, Kütüb-i Sitte Tercüme ve Şerhi, Akçağ Yayınları, C.17, s.498,499.

63

Aclûnî, Keşfü’l-Hafâ, C.2, s.132; Ahmet Serdaroğlu, Mevzûât-ı Aliyyü’l-Kârî Tercemesi, Ank., 1966, s.92.

64 Ahmet Serdaroğlu, İbrahim Eken, Yakup İskender, İbrahim Altay, Seçme Hadisler, Diyanet İşleri

Başkanlığı Yayınları, Türk Tarih Kurumu Basımevi, Ank., 1979, s.9,10.

65 İbrahim Canan, a.g.e. C.7, s.200, 201.

66 Abdülkadir Karahan, Kırk Hadis, Kültür ve Turizm Bakanlığı Yayınları; 621, Ank., 1986, s.16. 67 Aclûnî, Keşfü’l-Hafâ, C.2, s.173, 174; Ahmet Serdaroğlu, Aliyyü’l-Kârî Tercemesi, Ank., 1966, s.100.

„ôu¼ : “Sen olmasaydın felekleri (kâinâtı) yaratmazdım.” Hadîs bilginlerinden bazıları bu sözü meâl bakımından hadîs kabul ederken, bazıları uydurma hadîs olduğunu söylerler. 68 (467)

Èd¥§ dIH¼« : “Yoksulluk benim övüncümdür.” Hadîs bilginlerinin uydurma hadîs kabul ettiği bu söz, tasavvufta her şeyden arınıp Allah’a ulaşma gayretinin sonucu olarak geliştirilmiş bir düşünüşün ifadesidir. (477)

ÊUL²ô« s¦ ¡Uš1¼« : “Hayâ imandandır.” Buhari, Müslim, Ebû Davud ve Tirmizi’nin rivayet ettiği bir hadîs-i şerîften alınmıştır. 69 (501)

WM¼« v§ ÊUL9 Ë WM¼« v§ dL Ë WM¼« v§ dJ u« ‰uI² : “Ebu Bekr cennetliktir, Ömer cennetliktir, Osman cennetliktir, Ali cennetliktir...” diye devam eden hadîs-i şerîf nâkıs olarak ve mânen iktibas edilmiştir. 70 (504)

UNU v* Ë r*F¼« WM²b¦ Uì« : “Ben ilmin şehriyim, Ali kapısıdır.” Sahih olmayan bu hadîsi, bazı muhaddisler uydurma hadîsler arasında gösterirler. 71 (506)

v¾Cž X¾*ž v×L0— Ê« : “Rahmetim gazâbımı geçti.” meâlinde bir hadîs-i şerîften alınmıştır. Hadîsin tamamını Buhâri, Müslim ve Tirmizî’de bulmak mümkündür. 72 (574)

—uì v* —uì : “Abdest üzerine abdest (almak), nur üzere nurdur.” anlamında bir hadîstir. 73 (1180, 2469, 3422, 4340)

68

Aclûnî, Keşfü’l-Hafâ, C.2, s.164; Ahmet Serdaroğlu, Mevzûât-ı Aliyyü’l-Kârî Tercemesi, Ank., 1966, s.99.

69 Ahmet Serdaroğlu, İbrahim Eken, İbrahim Atay, a.g.e., s.51. 70 İbrahim Canan, a.g.e. C.12, s.420.

71

Aclûnî, Keşfü’l-Hafâ, C.1, s. 203,204; Ahmet Serdaroğlu, Mevzûât-ı Aliyyü’l-Kârî Tercemesi, Ank., 1966, s.43.

72 İbrahim Canan, a.g.e. C.7, s.261. 73 Aclûnî, Keşfü’l-Hafâ, C.2, s.336.

uÔuLÔ Ê« q¾­ uÔu¦ : “Ölmeden önce ölünüz.” Hadîs kitaplarında olmayan, mutasavvıflarca hadîs sayılan bu sözle fenâfi’llâha işaret edildiği düşünülür. 74 (4157, 5671, 6090)

q¦« ‰u¹ : “İnsan yaşlandıkça iki duygu genç kalır: Dünya sevgisi ve tûl-i emel.” meâlindeki hadîs-i şerîften alınmıştır. 75 (4992, 5153, 5970)