• Sonuç bulunamadı

âyetinin tetimmesi

Belgede Sikke-i Gaybiye Hakkında (sayfa 86-89)

Birinci Şuâ

DÖRDÜNCÜ ÂYET-İ MEŞHURE

2 âyetinin tetimmesi

3

âyetinin kuvvetli işaretini hem teyid, hem letafetlendiren üç münasebet birden Ramazan’da kalbime geldi. Kat’î bir kanaat verdi ki, kelimesine tam münasip Said’dir. Bu âyet Risale-i Nur tercümanı olan Said’i unvanıyla göstermesinin bir hikmeti budur ki:

2. “Ölü iken...” En’âm Sûresi, 6:122.

3. “Ölü iken îmân ile diriltip nûra kavuşturduğumuz ve halk içinde o nûr iledoğru yolda yürüyen kimse, inkâr karanlıkları içinde kalıp da ondanhiçbir zaman çıkmayacak olan kimse gibi olur mu?” En’âm Sûresi, 6:122.

Mevtin muammasını ve tılsımını Risale-i Nur ile o açmış, o dehşetli yüzün altında ehl-i imana çok ünsiyetli, sürurlu, nurlu bir hakikat keşfedip ispat etmiş.

Ve mevt-âlûd hayat-ı fâniyede boğulan ehl-i ilhada karşı, bâkiyâne, hayat-âlûd, muvakkat bir mevt-i zâhirî ile galibâne mukabele eder.

1sırrına mazhar olan ehl-i ilhad, gayr-ı meşru müştehiyâtının ibâhasıyla süslendirmesine mukàbil, Risale-i Nur, mevti o aldatıcı, fâni hayata karşı çıkarıp lezzet ve zînetini zir ü zeber eder. Ve der ve ispat eder ki: “Mevt ehl-i dalâlet için idam-ı ebedîdir. Ve o dehşetli darağacından kurtaran ve mevti mübarek bir terhis teskeresine çeviren yalnız Kur’ân ve imandır.” İşte bunun içindir ki, bu hakikat-i muazzama-i mevtiye, Risale-i Nur’da gayet mühim ve geniş bir mevki almış; hattâ ekser hücumunda mevti elinde tutup ehl-i dalâletin başına vurur, aklını başına getirmeye çalışır.

İkincisi: Ehl-i tarîkatın ve bilhassa Nakşîlerin dört esasından biri ve en müessiri olan râbıta-i mevt Eski Said’i Yeni Said’e (r.a.) çevirmiş ve daima hareket-i fikriyede Yeni Said’e yoldaş olmuş. Başta İhtiyarlar Risalesi olarak, risalelerde o rabıta, keşfiyatı göstere göstere tâ ehl-i iman hakkında mevtin nuranî ve hayattar ve güzel hakikatini görüp gösterdi.

Üçüncüsü: Bu âyet, cifirve ebced hesabıyla, her tarafta Said’e hücum eden üç çeşit mevtin temas zamanını ve tarihini aynen gösterip tevafuk eder. Demek,

âyetteki kelimesinin efradından medar-ı nazar bir ferdi ve cifirce onun ismi adedine tam tevâfukla hususi işarete mazhar bir mâsadak Saidü’n-Nursî’dir.

1. “…İnkâr karanlıkları içinde kalıp da ondan hiçbir zaman çıkmayacak olan kimse gibi…” En’âm Sûresi, 6:122.

(Sabri’nin sadâkatinin bir kerametidir.) Ben namazdan sonra bu tetimmeyi yazarken Sıddık Süleyman’ın halefi Emin, Sabri’nin 1 âyetine dair parçayı aldığını ve Ramazan’ın feyzinden onun izahı gibi nurlar istediğini gördüm. Ne yazdığımı Emin’e gösterdim. Hayretle dedi: “Bu hem Sabri’nin, hem Risale-i Nur’un bir kerametidir.”

Bu âyetteki esrarlı muvazene-i Kur’âniyeyi düşünürken, Sûre-i Hûd’daki 2

fıkrasına karşı 3 ’deki

muvazene hatıra geldi ve bildirdi ki: Nasıl ki bu ikinci âyet ve birinci fıkra Risale-i Nur’un mesleğine, şakirtlerine tam tamına mânen ve cifirce bakıyor.

Öyle de,

4

âyeti dahi, Risale-i Nur’un muarızlarına ve düşmanlarına ve onların cereyanlarının mebde’ine ve faaliyet devresine ve müntehâsına cifirle, tevafukla

işaret eder. Şöyle ki: 5 gibi âyetlerin

bahsinde Birinci Şuâ’da yedi, sekiz âyâtın ehemmiyetle gösterdikleri bin üç yüz on altı (1316) ve yedi (7) tarihi—ki Kur’ân’a karşı olan su-i kasdın mebde’idir—

cifirce aynı tarihi gösteriyor. Eğer şeddeli , iki sayılsa bin üç yüz elli yedi (1357), eğer şeddeli , iki sayılsa bin üç yüz kırk yedi (1347) ki, bu asrın tâğiyâne faaliyet tarihidir.

1. “Ölü kimse iken...” En’âm Sûresi, 6:122.

2. “Şakîlere gelince...” Hûd Sûresi, 11:106.

3. “Saidlere gelince, onlar da Cennette kalacaklardır.” Hûd Sûresi, 11:108.

4. “Bedbaht olanlara gelince, onlar ateştedirler, orada onların (güçlükle ve fecîbir sesle) nefes alıp vermeleri vardır.” Hûd Sûresi, 11:106.

5. “Allah’ın nûrunu üflemekle söndürmek isterler.” Tevbe Sûresi, 9:32.

Her iki şeddeli ikişer sayılsa bin üç yüz seksen yedi (1387) ki,

1 dehşetli bir cereyanın müntehâsı tarihi olmak

ihtimali var. 2 ise bin üç yüz altmış bir

(1361), eğer ’deki okunmayan sayılmazsa bin üç yüz elli bir (1351) tarihini, eğer şeddeli , asıl itibariyle bir , bir sayılsa yine bin üç yüz otuz bir (1331) tarihini ve Harb-i Umumî âfetinin feryad u fîzar içindeki yangınını göstererek Cehennem ateşinde zefir ve şehîk eden ehl-i şekavetin azabını haber verip, ehl-i imanı fitnelere düşüren şakîlerin hem dünyada, hem âhirette cezalarına işaret eder. Aynen öyle de, bu asra da zâhiren bakan, esrarlı

olan Sûre-i 3 den şu âyetin

4

ifadesi gibi hem İstanbul’un iki harîk-ı kebîri, hem Harb-i Umumînin dehşetli yangınını Cehennem azabı gibi o fitnenin bir cezasıdır diye işaret eder.

Elhasıl: Bu âyet her asra baktığı gibi bu asra daha ziyade nazar-ı dikkati celb etmek için cifirce bu asrın üç dört devresinin tarihlerine ve hâdiselerine işaret ve mânâsının suretiyle ve tarz-ı ifadesiyle iki cereyanın keyfiyetlerine ve vaziyetlerine ima eder. Sabri’nin mektubu yolda iken ve gelmeden evvel o mektubun mânevî tesiriyle bu âyeti ve 5âyetiyle beraber düşünürken hatırıma geldi. Risale-i Nur bu derece kuvvetli işaret-i Kur’âniyeye ve şakirtleri bu kadar kıymetli beşaret-i Furkaniyeye ve aktâbların iltifatına mazhariyetin sırrı ve hikmeti, musibetin azameti ve dehşetidir ki, hiçbir eserin mazhar olmadığı bir kudsî takdir ve tahsin almış. Demek ehemmiyet onun fevkalâde büyüklüğünden değil, belki musibetin fevkalâde dehşetine ve tahribatına karşı mücahedesi cüz’î ve az olduğu halde gayet büyük öyle bir ehemmiyet kesb etmiş ki, bu âyette işaret ve beşaret-i Kur’âniyede ifade eder ki,

“Risale-i Nur dairesi içine girenler tehlikede olanimanlarını kurtarıyorlar ve imanla kabre giriyorlar ve Cennetegidecekler” diye müjde veriyorlar. Evet, bazı vakit olur ki, bir nefer gördüğü hizmet için bir müşirin fevkine çıkar, binler derece kıymet alır.

1. Gaybı hakkıyla ancak Allah bilir.

2. “…Cehennem ateşinde güçlükle ve fecî bir sesle nefes alıp verirler.” Hûd Sûresi, 11:106.

3. “Yemin olsun burçlarla dolu gökyüzüne.” Bürûc Sûresi, 85:1.

4. “Mü’min erkeklere ve mü’min kadınlara eziyet eden, sonra tevbe de etmemiş olankimseler için Cehennem azâbıyla beraber bir başka yangın azâbı dahavardır.” Bürûc Sûresi, 85:10.

5. “Ölü iken...” En’âm Sûresi, 6:122.

İHTAR: Geçmiş ve gelecek âyetlerin işaretleri yalnız tevafukla değil, belki herbir âyetin mânâ-yı küllîsindeki cüz’iyat-ı kesiresinden bir cüz’î ferdi Risale-i Nur olduğuna îmaen, münasebet-i mâneviyeye göre cifrî ve ebcedî bir tevafukla o münasebeti te’yiden ve ona binaen hususî ona bakar demektir.

Belgede Sikke-i Gaybiye Hakkında (sayfa 86-89)