• Sonuç bulunamadı

TÜRKÇEDE UZUN

N/A
N/A
Protected

Academic year: 2022

Share "TÜRKÇEDE UZUN"

Copied!
13
0
0

Yükleniyor.... (view fulltext now)

Tam metin

(1)

TÜRKÇEDE UZUN VOKALLER

Ligeti Lajos, Budapest1

Bilhassa altay dilleri üzerinde mutahassıs olan macar âlimi L i g e t i L a j o s 'un üç sene evvel türkçede uzun vokaller meselesi hakkında (Magyar Nyelv mecm. X X X I V , 3 — 4. cüz, mart - nisan, 1938, s. 65 — 7 6 ) neşrettiği makale türk dilciliğini yakından alâkadar eder. Ehemmiyetine . binaen aynen tercüme edilen bu makalenin transkripsiyonu hakkında aşağıdaki noktaların tavzihine lüzum görülmüştür.

L i g e t i 'nin, makalesinde kullandığı fonetik transkripsiyon harflerini aynen almağa, maalesef, imkân bulunamadı. Macaristan'da ilmî ve b i l ­ hassa lişânî eserler neşriyatında her âlimin kullandığı ve hadd-i zatında bazan aynı sesi bir kaç türlü gösteren fonetik transkripsiyon harflerini tamamen işaret mümkün olduğu halde, matbaalarımızda bunu temin etmek şimdilik kabil değildir. Bizde henüz kabul edilen ilmî transkripsiyon alfabesi ise, fonetik ihtiyaçları göz önünde bulundurmadığından, bü saha­

d a k i ihtiyaçların ancak b i r kısmını karşılayabilmiştir. Bu itibarla bu ma­

kaledeki fonetik harfler için muharririn misal aldığı mehazlardaki seslerin bizce gösterilmesi mümkün karşılıkları bulunmuş, makalenin asıl ve ma­

hiyetini değiştirmeyen b u fonetik transkripsiyon formülünü — k i P r o f . D r . R a h m e t i A r a t ' m delâlet ve kıymetli yardımları ile tesbit edil­

miştir — kullanmakta mahzur görülmemiştir.

Tercümede kabul edilen harflerle asıl makaledeki fonetik harflerin c e t v e l i :

1 — a v.s.: 5 v.s. (uzun vokaller) 2 — e : â (açık e )

3 — e : e (Özbekçe, kapalı e ile i arasında telâffuz edilen uzun v o k a l ) 4 — ı : i (çuvaşçada)

5 — ıı â (kısa i ) 6 — ı : s (çuvaşçada) 7 — i : i ( çuvaşçada)

8 — ö , 8 : ö, ö (türkmencede)

9 — ç : ortasından çizilmiş 5 işareti (çuvaşçada)

1 B u m a k a l e m a c a r c a a s l ı n d a n Tayyip G'âkbilgin t a r a f ı n d a n t e r c ü m e e d i l m i ş t i r . .

(2)

T ü r k ç e d e u z u n v o k a l l e r 1 8 3

10 — n : y (uzun u)

11 — ö : 5 (kazancada u o ) 12 — a : g ( açık u )

13 — u : ü (türkmencede)

B ö h 11 i n g k 'in yakut lehçesi hakkında yazdığı eserin intişarından beri, diğer tûrk lehçelerinin k ı s a vokallerine (a, ı, u, ü, e, i, o, ö) m u ­ kabil, yakutçada bazı kelimelerde u z u n vokaller ( s , T, ı, ü, ü) veya diftonglar ( i e , uo, üö) bulunduğu malûmdur.1 B ö h 11 i n g k yakut lehçesi­

nin fonetiğindeki b u başkalığı izah ederken, mişer ( n i j n i n o v g r o d ) şive­

sinde buna mümasil görünen uzun vokallere işaret etmiş, fakat b u şayan-ı d i k k a t b i r i birine muvazi hadiseden daha şümullü bir netice çıkarmamıştı.

B ö h t l i n g k ' t e n sonra yakutçadaki b u uzunluğu izah etmeği bir çokları tecrübe etmişlerse de,, tatmin edici tek bir izah bulmaları mümkün ola­

mamışta; zira b u husustaki delillerini bugünkü türk lehçe ve şiveleri yardımı ile ispat etmek hiç b i r suretle kabil değildi. K o y b a l , karagas, irtiş şivelerinde ve özbekçede müşahede edilen tek tük misallerle izah edilemeyecek olan uzun vokallerin mevcudiyetini b u suretle şüpheye düşürmüşler ve münakaşa mevzuu haricine atmışlardı. Neticede bugünkü türk lehçe ve şivelerindeki v o k a l sisteminin, bazı değişiklikler müstesna, muhafazakâr olduğu Ve umumiyetle en eski türkçede tasavvur edilebilen hali aksettirdiği hakkında bir telâkki meydana gelmişti.

Bu suretle bir çıkmaza girmiş olan meselenin tetkikinde son zaman­

larda umulmadık b i r değişiklik husule gelmiştir. Bu değişiklik ilk istifade edilebilecek türkmence lügatlerin hazırlanmasıdır. O v a k i t türkologlar hayretle gördüler k i , b u büyük ve çok mühim, fakat şimdiye kadar tama­

men meçhul kalmış türk şivesinde de uzun vokallere tesadüf olunmaktadır.8

1 O . B ö h t l i n g k , Ûber. die Sprache der Jakuten, S t P b g . , 1851, s. 133, 135 v e 143 . .

2 E f g a n i s t a n s e y a h a t i m d e n e v v e l , k ı s a t ü r k m e n e s e r l e r i n i n z a t e n b u l u n a c a ğ ı n ı h e s a p e d e r e k , A . P . P o t s e 1 u e v s k i y ' i n Rukovodstvo dlya izuçeniya tarkmenşkogo yazıka ( A ş g a b a a t > 1 9 2 9 . ) u n v a n l ı e s e r i n i t e m i n e t m i ş t i m . E l e a l ı r a l m a z , t ü r k m e n c e d e u z u n v o k a l ­ l e r i n s i s t e m a t i k b i r ş e k i l d e b u l u n d u ğ u v e y a k u t ç a d a k i u z u n v o k a l l e r l e m ü n a s e b a t t a r o l d u ğ u d i k k a t i m i c e l b e t m i ş v e b u n d a n d a m a y ı s 1936 d a ü n i v e r s i t e n i n t ü r k i y a t e n s t i t ü s ü n d e bahset-- r n i ş t i m . A y n ı s e n e n i n s o n b a h a r ı n d a P r o f . N e m e t h G y u 1 a ' y a E f g a n i s t a n d a n y a z d ı ğ ı m b i r m e k t u p t a t ü r k m e n v e y a k u t l e h ç e l e r i n d e k i u z u n l u k l a r ı n b i r i b i r i i l e m ü n a s e b e t i n i d a h a k a t ' î b i r ş e k i l d e b i l d i r m i ş t i m . E f g a n i s t a n d a k i t ü r k m e n l e r i n d i l i n d e d e a y r ı c a u z u n v o k a l l e r e r a s t l a n m a k t a v e , t e s b i t e t t i ğ i m g i b i , r u s k a y n a k l a r ı n ı n v e r i n t i l e r i i l e t a m a m e n t a t a b u k e t m e k t e d i r . M . R a s a n e n d e , a y n ı s u r e t l e , 1937 i l k b a h a r ı n d a i n t i ş a r e d e n , f a k a t a n ­ c a k a y n ı s e n e s o n l a r ı n d a , E f g a n i s t a n d a n d ö n ü ş ü m d e g ö r d ü ğ ü m über die langen Vokale der türkischen Lehnıuörter im Ungariscken ( FUF, X X I V , 2 4 6 — 5 5 ) u n v a n l ı m a k a l e s i n d e t ü r k m e n c e . v e y a k u t ç a d a k i u z u n l u k l a r ı n b i r b i r l e r i i l e m ü n a s e b e t t a r o l d u ğ u n u t e s b i t e t m i ş t i .

14 — ay v.s.: ai, v.s.

15 — ğ i T ( a r a p ç a : £ ) 16 — h : x ( a r a p ç a : £ ) ' • 17 — k:q (arapça: 3 )

. Tayyip Gökbilgin

(3)

8 4 T ü r k i y a t M e c m u a s ı

B u hususta b i r i k i kelimeye münhasır mevziî bir mesele ile değil, bilâkis bütün kelimelere şamil olan kısa ve uzun vokaller sistemi ile karşı kar­

şıya bulunduğumuz görüldü. Yalnız yakutça ve türkmencenin mukayesesi bile, tesadüfi veya sapa bir istikamette teşekkül etmiş b i r hâdise karşı­

sında olmadığımızı açıkça göstermektedir. Yakutçada da türkmencede de büyük mikyasta ve tamamen aynı kelimerde kısa ve uzun vokalleri görüyoruz. ,

Bahis mevzuu olan kelimelerin yakutçada mevcut olmadığı ahvalde de kısalık veya uzunluğa işaret edebilmeleri, türkmencedeki b u verinti- Jerin ( m u ' t â ) ehemmiyetini b i r kat daha artırmaktadır.

Türkmence ile sayıları büyük bir derecede çoğalan yakutçadaki uzunluğa ait malzemeyi bu mesele bakımından tetkik ederken, yukarıda zikredilen muhtelif lehçe ve şivelerdeki tek tük uzunlukların devamlı ve müselsel olduklarını veya yakut-türkmencedeki verintilere tetabuk et­

tiklerini gördüm. Şimdi sayılacak şivelerde, bazı kelimelere münhasır olmak üzere, uzunluklar görmekteyiz: Karagas, soyon, k o y b a l , sal¬

bini, mişer ( n i j n i n o v g r o d ) , tatar, tura, tümen, kurdak, t o b o l , karakırgız, Özbek I (kıpçak t i p i ) , Özbek III ( H i v e ) , türkî (Kâşgar v. s . ) . . . Şayan-ı d i k k a t t i r k i , münşi dili tesmiye edilen ve meselâ L e C o q 'un neşrettiği L i Kitabı g i b i edebî türk dili de uzun vokallerin yazılış ve okunuşunun çok büyük niesbette olduğunu aksettiriyor. Daha garibi tamamen kısa vokallerden ibaret olduğu zannedilen kazan şivesinde W e i l ' i n , plâklara alman metinlere dayanarak, bazı uzun vokaller göstermesidir. Diğer taraftan bunlar öyle kelimelerdir k i , yukarıda zikredilen şivelere göre de bu şekilde olmaları lâzımdır.

Tecrübe için ayrılmış fazla m i k d a r d a uzun v o k a l l i malzemeyi bazı türk lehçe ve şivelerinde mukayese ve k o n t r o l ederken, uzun vokalin tek tük olarak dahi bulunmadığı,. bir kısmında bazı fonetik şekillerde hususî ve farklı bir halin müşahede edildiğini gördüm. Bu itibarla, uzun vokal bulunmayan oğuz şivelerinde ( A n a d o l u , Azerbaycan, Kırım I ) , kaybolan uzun vokalin yerinde, meselâ kelime sonundaki sadalı konso­

nantlar (sonore)görmekteyiz (sonorlaşma hâdisesi): -1 >~ - d, - ç > -c.

Bu hâdise, en fazla, bugünkü şivelerde aynı fonetik şekilde bulunan,, çift kelimelerde göze çarpmaktadır. Meselâ: aç- „açmak": ac „aç"

< Sç I ot „ o t " : od „ateş" < öt.

Türkçede gösterilebileck olan uzun vokallerin çuvaşca tezahürleri daha şayan-ı dikkattirler. Burada bir çok hususî hallerle karşılaşıyoruz.

Bu hususta söylenilecekler yukarıda oğuzcadan alman misallere raptede-

(4)

T ü r k ç e d e u z u n V o k a l l e r 8 5

bilmek için, uzun vdkalie başlayan kelimeler üzerinde duralım. Çuvaşeada bu g i b i vaziyetlerde, bugünkü tasvsifî nokta-i nazardan v- yahut y«

protezini buluyoruz. Meselâ: us'- „açmak": vıs'• „acıkmak" < aç] ut

„ a t " : yat „ad, i s i m " <c ât.

Şu halde, şimdiye kadar söylediklerimizi hulâsa edersek, uzun vokal­

lerin izinin, ya tam bir sistem halinde veya eski eserlerinde bulunabilen tek tük kelimeler olarak, bütün büyük şivelerde bulunduğunu ( p s e u d o - uygur, oğuz, kıpçak, türkî, y a k u t ) görüyoruz. Daimî bir temas netice­

sinde husule gelen bir karşılık olamayacak derecede b i r birinden uzak bulunan şivelerde bile bu hale rastlanmaktadır. Türk şivelerinin bir kıs­

mında tamamen veya kısmen kalmış olan uzun vokallere, şivelerin diğer kısmında aynı' hâdiseyi başka, meselâ oğuz dillerinde kelime sonundaki vokalli sadalılaşma (sonorlaşrria hâdisesi) ve çuvaş lehçesinin müteaddit ta­

bakadan mürekkep hususî teşekkülü g i b i , fonetik vasıtaların. hissettirmesi daha büyük b i r ehemmiyet verdirmektedir. Bü vaziyet karşısında haki­

katte her hangi eski bir türkçe fonetik hâdisesi ile karşılaşmış olacağımızı, dolayısiyle tek tük kelimelerde bile müseİsel bugünkü uzunluğu ve buna diğer vasıtalarla olan aksül'ameli düşünmemek mümkün olmuyor.

Eğer b u istidlal yerinde ise, bu takdirde yalnız bugünkü şive ve ağızlarda değil, fakat eski d i l yadigârlarında da, farzedilen bu eski türkçe uzun vokallerin izlerinin bulunması icap edeceği düşüncesine vasıl olmamamız imkânsızdır.

Evvelâ türkmen şivesi, ile yazılmış yadigârları düşünebiliriz. Zira b u şivede uzun vokallere bugün de b o l b o l rastlanmaktadır. Ancak b u şivede yazılmış eski d i l yadigârlarına bugün, maal'esef, malik değiliz..

Epeyce muahhar olan ve Özbek, çağatay edebî şivelerinin imlâsı tesiri altında kalan M a h d u m K u l î gibilerin eserlerinden ise,; artık istifade edemeyiz.

Şu halde öyle eski b i r metin, aramamız lâzım k i , b u , itibarî imlânın teşekkülünden evvele ait olsun. Bu suretle X I . asra ait M a h m u d K â ş g a r î ' ye müracaat ettim. Ü ç nushalık İstanbul tabında gördüğümüz K â ş g a r î türkçe kelimelerdeki vokalleri kısmen harekeliyor, kısmen vokal işareti ile ( p l e n e ) gösteriyor. Bu günkü türk şivelerindeki uzun , ve kısa vokalli kelimeleri K â ş g a r î ' n i n kitabmdakilerle mukayese etti­

ğim vakit, hayretle gördüm k i , K â ş g a r î bu günkü uzun vokalleri v o k a l işareti ile gösteriyor, kısaları ise, sadece harekeliyor. Bilhassa bu uzat­

mayı gösteren hâdise at „beygir", ât „isim" t i p i n d e k i çift sözlerde çok şayan-ı dikkattir. K â ş g a r î türkçe kelimeleri arap usulüne göre cezir­

ler ve paradigmalara (facala v.s.) ayırıyor. Bu itibarla uzun ve kısa

(5)

8 6 T ü r k i y a t M e c m u a s ı

vokalli kelimeler kendiliğinden b i r araya gelmiş bulunuyor. Kaydedilmeli­

dir k i , cezirleri aynı olan ve aynı uzunlukta bulunan kelimelere, K â ş- g a r î ' n i n kitabında, vokalle veya konsonantla başladıklarına, fiil veya isim olduklarına göre, başka başka yerlerde tesadüf olunmaktadır. K â ş g a r î uzunluk hakkında ayrıca da bahsetmektedir. Fakat yalınız uzun vokalli şekil kısa vokalliye nazaran, msl. bir lehçe farkını gösterdiği (bezek

„süs" r>j bezek | beçeneg „peçenek" <-»-> beçeneg j yığaç „ağaç" ~ yığaç), veya kısa ve uzun telâffuz arasında b i r kararsızlık ( £ z > „ b i ra ^ bir | birt „esirin efendisine h i z m e t i " ~ biri | tört „dort"<^ tört | sâğlığ „ s a ğ l ı k " ~ sağlığ) müşahede edildiği v a k i t . . . Ş a y a n - ı dikkattir k i , K â ş g a r î 'de, uzun vokalli şeklinin kısa vokalli şekle tahavvül eden kelimelerin adedi epeyce çoktur. Bu, uzun vokallerin kısalmasının X I . asırda artık tamamen cereyan etmekte olduğunun bariz bir delilidir. Türkçedeki uzun vokaller

1 K â ş g a r î ' n i n m a r u f n a ş i r i C . B r o c k e 1 m a n n (Mitteltürkischer Wortschats, Bibliothece Oriântalis Hungarica I. B p . , 1928.) u z u n l u ğ u g ö s t e r m e m e s e l e s i i l e k ı s a c a

m e ş g u l o l d u ( I V — V . s . ) , bir, birt, yığaç k e l i m e l e r i n d e K â ş g a r î ' n i n u z u n v o k a l l e r i g ö s ­ t e r d i ğ i n i k a b u l e t m e k l e b e r a b e r , k a r a r s ı z l ı k l a r v e i h t i l â f g ö r d ü ğ ü i ç i n , g e n e p l e n e y a z ı s ı i l e , o n u n k ı s a v o k a l l e r i i ş a r e t e t t i ğ i n e t i c e s i n e v a r ı y o r . M a m a f i h B r o c k e 1 m a n n ' i n b u h u s u s t a k i K â ş g a r î ' d e n a l d ı ğ ı m i s a l l e r i s ı r a i l e g ö z d e n g e ç i r e l i m :

1. bir „ b i r " o o bir. B u k e l i m e 1,267-85 d e (tap-mün) i k i k ö k l ü k o n s o n a n t i l e b a ş l a y a n , k ı s a v o k a l l i k e l i m e l e r a r a s ı n d a r o l o y n u y o r . F a k a t K â ş g a r î ' n i n k a y d e t i i ğ i n e g ö r e , biri b u r a d a n ç ı k a r m a k v e mankSş f a s l ı n a k o y a r a k u z u n v o k a l l e t e l â f f u z e t m e k ( y a z m a k d e ğ i l ) , y a n i bir o l a r a k , m ü m k ü n d ü r . MankSş f a s ı l l a r ı n d a g ö s t e r i l e n k e l i m e l e r d a i m a u z u n v o k a l i h t i v a e d i y o r l a r ( m s l . 1 , 4 5 — 5 0 : ap, Sp-in) K â ş g a r î ' n i n b u k a y d ı , a y n ı z a m a n d a mankûş f a s l ı n ı n p l e n e y a z ı i l e o l a n v o k a l l e r i n i n u z u n t e l â f f u z e d i l m e s i i c a p e t t i ğ i n i n b i l v a s ı t a b i r i ş a r e t i d i r . 2 . birt „ e s i r i n e f e n d i s i n e h i z m e t i " 0 0 birt. B u k e l i m e y e e v v e l k i f a s l a i l â v e e d i l e n ü ç k ö k l ü , k o n s o n a n t l a b a ş l a y a n i s i m l e r a r a s ı n d a r a s l a n ı y o r . B u r a d a d a K â ş g a r î birt ş e k l i n e m u k a b i l birt ' i n ( v e 2 t e l â f f u z u n u n ) d a h a d o ğ r u o l d u ğ u n u s ö y l ü y o r . K a y d e d e l i m k i , a y n ı f a s ı l d a d i ğ e r k e l i m e l e r l e m ü n a s e b e t t a r o l a r a k d a b ö y l e n o t l a r ı g ö r ü y o r u z ; m e s e l â tört, d ö r t d e r k e n tört t e l â f f u z " n u n d a h a ' d o ğ r u o l d u ğ u n u s ö y l e d i ğ i g i b i . . . B r o c k e ' m a n n o i r i ' t e u z u n v o k a l o l d u ğ u n u t a s d i k e d i y o r , f a k a t birt c o birt'ten s o n r a m ü t e a k i b e n d o ğ r u d a n d o ğ r u y a b a h s i g e ç e n f ö V f o o f ö V i i ç i n h a y r e t l e s o r u y o r ( M W . 2 1 5 ) : „Welche Aussprache meint K., wenn er,sagt, es sei besser mit zoaw: iwrrt? " 3. jığüç „ a ğ a ç " 0 0 j i g a ç . X I . a s ı r d a i m l â f a r k ı n ı n l e h ç e f a r k ı m b i l d i r d i ğ i m u h t e m e l d e ğ i l d i r . 4, tap-mün'e k a d a r o l a n k e l i m e l e r g r u p u n u , b i r o o b i r d e n b a h s e d e r k e n , g ö r d ü k . B r o c k e l m a n n ' m , b u n e v i k e l i m e l e r ­ d e k i u z u n v o k a l l e r i n i ş a r e t i o l a n alif, vav, ya yı b u g r u p t a d a y a z a b i l i r i z d e d i ğ i Kâ 5- garî h a k k ı n d a k i y e n i k a y d ı , 6z>oo6ı>'de k o n k r e t o l a r a k g ö r d ü ğ ü m ü z a y n ı k a r a r s ı z l ı k v e i h t i l â t a "delâlet e d i y o r . - 5. B r o c k e l m a n n 'in s o n k a y d ı , b i r f a s ı l d a o l a n . k e l i m e l e r i n n e t a m m a n a s ı i l e i k i k ö k l ü , ne d e t a m b i r ü ç k ö k l ü o l m a d ı ğ ı n ı , f a k a t t e l â f f u z l a r ı k ı s a o l d u ğ u i ç i n , d a h a z i y a d e i k i k ö k l ü l e r a r a s ı n d a y a z ı l m a k l â z ı m g e l e c e ğ i n i b i l d i r i y o r B u f a s ı l d a ( I I I . 140) h e p s i ü ç fiil b u l u n u y o r : yir- „ h a k i r g ö r m e k " , gör- „ a ç m a k , ç e v i r m e k " , yil-

„ y e n i l e m e k " . B i t t a b i b u k a y ı t b u ü ç k e l i m e d e d e u z u n l u ğ u n k a r a r s ı z v e m ü t e h a l i f o l d u ğ u n u g ö s t e r i y o r . B u n v ı , a y r ı c a K â ş g a r î ' n i n b a ş k a b i r y e r i n d e (111. 44,48) k ı s a v o k a l l i k e l i ­ m e l e r a r a s ı n d a d a r o l o y n a m a s ı n d a g ö r ü y o r u z .

(6)

T ü r k ç e d e « z u n v o k a l l e r 8 7

meselesinin tetkikinde K â ş g â r î esas olmak üzere, harekelenmiş bütün türk lügatlerini ve metinlerini, b u meyanda İ b n M u h a n n a ' y ı , eski Osmanlıca d i l yadigârlarını v.s. ' y i bahis mevzuu edeceğim.

Türk d i l bilgisinin birinci derecedeki vazifesi muhtelif kaynaklarda dağınık bir halde bulunan-uzun vokalli kelimelerin m e t o d l u b i r şekilde toplanması ve bilâhara hangilerinin en eski türkçe şekli aksettirdiğini, hangilerini, gene çok eski. olmakla beraber, daha muahhar kıyas yolu ile vücuda gelmiş şekiller addederek, mevzuun haricinde telâkki etmek lâzım geleceğini münakaşa etmesidir. Mesele bundan sonra da ikiye, i l k veya ikinci, üçüncü v.s. hecelerde uzunlukların t e t k i k i safhalarına ayrılıyor.

Bü kısa makalede mevzuu yalnız i l k hecedeki uzun vokallere tahsis ve, meselenin bazı safhalarını tamamen izaha çalışmaksızın, aşağıdaki b i r kaç misal üzerinde tetkikini tecrübe edeceğim. 1

2. U z u n ve k ı s a vokalli çift kelimeler:

K . , y a k . , t k m . , m i ş . , kur. (Prob. I V , 3 1 6 ) , özb. (NyK. IV, 3 1 6 ) ât „isim" | o s m . , a z e r b . , k r m . ad | çüv. yat l yukarıda zikredilen bütün şivelerde at, „at" çuy. ut.

K . , İM., miş., t k m . öt „ateş" | osm. , a z e r b . , k r m . od | yak. uot çuv. vut 1 K . , İ M . , y a k . , t k m . ot „ot".

K . aç- „acikmak" üç „aç" | t k m . aç ( yak. äs | çuv. vis'-, vız'î- I K., t k m . , osm. .âp-„açmak" j yak. as- | çuv. us'-, us'-.

K., bar „var" var ( o ğ u z şivesindeki şekli, B r o c k e l m a n n'ın neşrinde yoktur, krş. I , 46: 1 3 ) | y a k , t k m . , kur. (Prob. I V , 133) bâr | eski osm. var ( V a m b . 3 8 ) | türkî.. bâr, tuâr ( H a r t m a n n : Ksz. V , 173) | çuv. pur- \ K., y a k . , t k m . bar- „gitmek" | k u r . bâr, bar^ (Prob.

M i s a l l e r i m i şu l e h ç e l e r d e n a l d ı m : K â ş g a r î ( K . ) , İ b n M u h a n n a , ( İ M . ) . ; y a k u t ( y a k . , B ö h 11 i n g k v e P e k a r s k i j l ü g a t l e r i n d e n ) ; t ü r k m e n ( t k m . , P o c e l u e v s k i y ' i n z i k r e d i l e n k i t a b ı n d a n v e A . A l i e v - K . B o r i e v , Russko—turkmenskiy slovar, A ş h a b a t , 1929 l ü g a t i n d e n ) ; k o y b a l , k a r a g a s , s o y o n , s a l b i b i , k o m a n d u r ( k o y b . , k a r a g . , s o y . , s a l b . , k n d . ; C a s t r e n - S c h i e f n e r , Versach einer kojbalischen and karagassischen Sprachlehre, S t P b g . , 1857); n i j n i n o v g r o d şivesi ( n g d . ; t e r c ü m e d e m i ş e r : miş.] B öhtlinglc'm y a k u t ç a g r a m e r i n d e n ) ; t u r a , k u r d a k ( t u r a , k u r . ; R a d 1 o f f, Proben der Volkslitteratar der türkischen Stämme Süd-Sibiriens, IV., S t P b g . , 1872.); Ö z b e k ( ö z b . , H i v e ; B u d e n z, NyK. IV, 316 v e K . M e n g e s , . D r e i özbegische Texte, Der Islam X X I , 145 s , ; E f g a n i a t a n ' d a k ı p ç a k t i p i n ­ d e k i Ö z b e k ş i v e s i n i q o n g r a t v e y a q a t a g a n k o l u n a n a z a r a n k e n d i t o p l a d ı ğ ı m k e l i m e l e r d e n z i k r e d i y o r v e b i r * i l e g ö s t e r i y o r u m ) ; K a z a n şivesi ( k a z . , G . W e i l , Tatarische Texte, nach den in der Lautabteilung der Staatsbibliothek befindlichen Originalplaiten. B e r l i n - L e i p z i g , 1930); t ü r k î ( M . H a r t m a n n , Ein türkischer Text aus Kaşgar,: KSz.V, 161 s . ; A . v o n L e C o q , Osttürkische Gedichte und Erzählungen, KSz. X V I I , 5 0 s . ; A y n . m l l . , Das L i Kitabî, KCsÄ, I. 439 s., L K . ) .

(7)

8 8 T ü r k i y a t M e c m u a s ı

I V , 127 v.s.) türkî var-, war-, bar- ( H a r t m a n n , ayn. esr.) | osm. var- | çuv. pır-,

K., kur. (Prob. I V , 1 5 1 ) , selç., taş „taş" | t k m . döş | y a k . tas | karag.

tayş I çuv. t'ş'ul | K. to? „dış" | t k m . c?a? | yak. tas | çuv. tul.

K . 6ö$, Äaj, „çıban" \ t k m . 6ffş | y a k . bäs | karag. bays \ K . baş, baş

„baş" I t k m . , karag. baş | yak. bas.

K. çık- „rutubetlenmek" | t k m . çiğ „çiğ, şebnem" | yak. sık <c ? m o g . çigig 1 K., t k m . „çıkmak".

Şu aşağıdaki misaller bizzat hakikî uzunluğu gösteren kelimeler­

dendirler:

K., t k m . yäz „bahar, y a z " | yak. säs | k u r . yäs (Prob. I V , 1 5 0 ) çuv. s'ur.

T k m . miş. kal- .„kalmak" | K . kal- ve käl | yak. hâl- | çuv. yul-.

K., t k m . , kur. (Prob. I V , 1 2 9 ) kân „kan" | soy., k o y b . kân | y a k . hân I çuv. i/un.

K., t k m , kâr „kar" | yak. här | çuv. ^ a r . K., t k m , , miş. „kaş" | yak. has.

K., ^ â s , tez „ağaç kabuğu" | k o y b . käs; b u kelime bu i k i yerden maada diğer bütün türk şivelerince tanınmıyor, fakat şu samoyed, daha doğrusu fin-ugur şekillerle krş.:

Samoy. käs ( O . ) , kasu ( T . ) , kaza ( K . ) , sesa ( Y e n . ) ; ? fin-ugor:

zürj. katş', f. kosku, koskus, mac. härs ( S e t ä l ä , Die Verwandschaft, JSFOu. X X X , 5: 44; Pa a s o n e n, Beiträge . KSz. X V , 126; Z s i r a i : MNy.

X X I V , 2 9 8 ) .

K., t k m . käz „kaz" | yak. häs \ karag. käs \ çuv. hur.

K o y b . säreh., särig, särah. „ s a n " | t k m . sarı | kur. sän (Prob. I V , 129) ] K. sarığ I yak. arağas.

T k m . edik „çizme" | soy. edek | karakır. öytük (KSz. I I , 115) | tura Itik (Prob. V I . , 86) I kaz. îtik (Weil, 5 2 ) | K . etük.^ ^

K. kîn, km „km" | t k m . kin \ y a k . kin \ çuv. yini || t ü r k . > samoy.

?en, şen ( 0 . ) şen, şen ( K . ) .

K. tîş, tlş „diş" I yak. tıs \ t k m . , karag. diş \ ? çuv. şîl.

K. tît, tit »kızıl çam, pinus lärix" | y a k . tit.

K., yak., t k m . bil, „bei" | özb. ( q o n g r . * ) bel.

K. bir; bir „ b i r " j t k m . bir, fakat ön bir „on b i r " | y a k . bir.

K. 6zr- „vermek". 6zri „esirin efendisine hizmeti" daha doğrusu birt- j yak. bier- | t k m . ber- | özb. i e r ( q o n g r . * ) , bier- (qataq.*); özb. ber- ( H i v e , M e n g e s ) | karag. ber-, ber- | miş. ber-.

(8)

T ü r k ç e d e trzun v o k a l l e r 8 9

K., miş. biş »beş" | yäk. bies | t k m . beş | karag. beyş \ özb. beş ( q o n g r . * ) | kaz. bis' ( W e i l 4 9 ) bulgar kitabelerinde bielem „beşinci".

K., t k m . , miş. bîşik „beşik" j karakır. beşik (KSz. I I , 1 1 4 ) | karag.

bed'ik bed'ek | k o y b . bızek, bızik | k n d . , salb, bezek | kur. büjik (Prob.

I V , 136) | özb. ( q o n g r . * ) beşik | yak. bisik.

K. iş „arkadaş, dost" | karag. eyş |.kaz. is' ( W e i l 6 ) . Karag. eys „kurum, i s " | yak. ıs | K . iş | k o t t i L

K. kıb „suret, resim" klbi, kibi „olarak, g i b i " | yak. kieb | selç. gibi.

K. kış „samur" | yak. kıs || türk. > samoy. şi, sı ( O . ) , şili ( K . ) , sile ( K . ) , ki ( T . ) . •

K., baraba (Prob. I V , 1 ) , tura (Prob., I V , 86), kur. (Prob. I V , 1 2 7 ) ti- »söylemek, demek" | y a k . die- \ t k m . , k o y b . , karag., miş. di - | kaz.

di- ( W e i l 3 ) .

K. tiz „diz" | t k m . diz | çuv. t'ş'lr-, t'ş'îr-.

K., t k m . , miş. yok „yok, hayır" | y a k . suoh \ kaz. yük ( W e i l 6 9 ) çuv. s'uk.

K., t k m . , miş., selç. yol „yol" | yak. suol \ k o y b . i'öZ, t'ol | kaz. yül ( W e i l , 8 9 ) çuv s'ul.

K., t k m . , miş., tür kî ( L K . ) ön „qn" | yak. uon j kaz. ü n - ( W e i l 2 1 )

| çuv. vun, vunnî.

* Miş. iöl- „dolmak" | yak. tuol- j t k m . döl \ kaz. tül- ( W e i l 1 6 )

| K . tol-.

K töz „toz" II krş." mog. toğusun.

K., k o y b . , türkî ( LK.) kök „mavi, g ö k " | yak. küöh \ tura ( P r o 6 . I V , 1 0 0 ) , k u r . (Prob. W, 1 3 6 ) , miş. kük \ selç. g o ^ | t k m . gok | kaz.

( W e i l 1 9 ) | özb. (qongr*.) kök | sarı u y g . kyk | çuv. kîvak.

K. Â:oZ „göl" | yak. küöl | t k m . ¿ 0 / | miş., kaz. ( W e i l 6 0 ) kül | çuv.

kül, küli .

K. kön „gön, işlenmemiş d e r i " | t k m . gön I tura (Prob. I V , 107), kur.

(Pro/j. I V , 141) kän II mog. körn | samoy. ¿ 0 6 , kop (O.).

T k m . Mrz*^ „körük" | yak. küört \ kur. kü - „şişmek" (Prob. I V , 153) j K . körük.

K. ol „yaş" | t k m . öl, höl | yak. üöl.

K., türkî 0 2 „öz, kalp, i ç " | yak. üös \ t k m . , özb. (qongr*.) öz \ kur.

(Prob. I V , 1 2 7 ) , tura (Prob. I V , 9 0 ) ıfs | kur. üys (Prob. I V , 153) | özb. (qatag*.) öyz \ miş. üzek | kâz. öz ( W e i l 1 5 ) || m o g . ö'6er, öbesün.

K. so^- „sövmek" | yak. üo'A- | tura (Prob. I V , 9 8 ) , mişs£&- | t k m . 'sök-t m o g . sögege-.

(9)

9 0 T ü r k i y a t M e c m u a s ı

K., -türkî. (LK), selç. sö_z „söz" | tura ( Prob. I V , 97),. kur. (Prob. I V , 129) süs I özb. ( q o n g r . * ) söz; özb. (Hive, M e n g e s ) söz | miş. süz \ t k m . söz

I

? y a k . ös.

K., tört, daha doğrusu törf „dort" | yak. tüört | t k m . dort I miş. dorf ], kaz. dürt ( W e i l 4 9 ) k o y b . tört, tört | tura (Proè.. I V , 8 9 ) , kur. (Prob.

I V , 1 3 1 ) M r r | özb. ( q o n g r . * ) tört | çuv. tïvaDï, tïvattï.

K., fos ( B r o c k e l m a n n tüş okuyor.) „göğüs" | karag. tögş döyş | yak. tüös | t k m . eZos.

K., t k m . büz, „buz" | yak. büs, müs | çuv. pır || m o g . mötsün, möii- sön, mösün.

K . tuz, „tuz" I yak. tüs | t k m . </öz | ÇUV. tîvar || m o g . dabusun.

K . öp, „uç, t e p e " | t k m . ücı | osm., azerb. uc | çuv. wz's', w f z i . K . küç „güç, k u v v e t " | y a k . küs | t k m . güyç.

K . sıîi, „süt" j y a k . ıîi i t k m . süyt \ eski osm., azetb. süd.

K., kaç., soy., karag., yak. tün, „gece" | karag. dün \ t k m . düyn.

K., özb. ( H i v e . : Nyk. I V , 3 1 6 ) Mş „uyku, rüya" | karag Aüyş | t k m . düyş I yak. röZ | çuv. tılık, tölök.

K . IÎÇ, üç „üç" I karag. üyş \ türkî. üç, üş (LK., L e C o q , KSz.

X V I I I , 9 0 ) I çuv. viz'i vis s i \ yak. üs \ t k m . üç.

K . üt, üd ( o ğ u z ) , „delik" | yak. üt || <*hüt.

Bu misallerden de anlaşılıyor k i , uzun vokal bulunan lehçe ve şive­

lerde 1. Uzunluk kelimelerin bazı gruplarında, istisnasız b i r şekilde, bütün dillerde muhafaza edilmiştir. 2. Uzun vokalli şekil diğer başka bir grupta bazı lehçelerde kısa vokalli ile münavebe ile kullanılıyor. 3. Nihayet bir üçüncü grupta toplanabilen kelimelerde de, yakutça (üs „üç" birden fazla heceli kelimelerde bu kısalma hemen hemen umumîdir: bisik jjbeşik"' arağas „ s a n " ) , türkmence (söz „söz" göz, „göz" gör-, „görmek") veya K â ş g a r î (sarig, „san" toi- „dolmak" ) g i b i lehçelerde aslen uzun vokalli bazı kelimelerin kısalması meydana gelmiştir. Bilhassa K â ş g a r î 'de açıkça görülüyor k i , uzun vokallilerin kısalması eskiden beri cereyan eden b i r haldir. Bu kısalma ameliyesi bu gün de devam etmekte, bazı şiveler d e ise, artık temamen sona ermiş bulunmaktadır.

3. Uzun vokallerin tanınması bizi türk dilinin fonetik tarihi ve altay dilleri mukayeseli d i l bilgisinin bazı meselelerinin halline yaklaştırmakta-• ..

dır. Bunu izah edecek umumî mahiyetteki bir meseleye işaret etmeğe müsaade edilsin.

(10)

T ü r k ç e d e u z u n v o k a l l e r 9 1

R a m s t e d t yukarıdaki listede mevcut, taş „taş" için altay esas d i ­ linde original olarak * tal1 şeklini kabul ediyor.1 Kelimenin sonundaki / ' nin palatal karakteri, türk lehçe ve şivelerinde b i r taraftan taş şekli diğer taraftan / ' nin tesiri altında söz başındaki t' de palatalleşmiş olarak çu¬

Vaşça t'ş'ul ve moğulca çilağun şekillerini meydana getiren b i r cereyanı tahrik etmiş imiş. R a m s t e d t altay esas dilindeki çuvaş - m o g . r ~ türkçe z vaziyetinde de palatal r " y i aslî t i p kabul ettiği için, türkçe tuz

„tuz" kelimesinin çuvaşçadaki inkişafını da. b u suretle izah etmek lâzımdır.

R a m s t e d t ' e göre b u vaziyet i k i t i p i temsil eden i k i misalde şu suretledir:

.taş alt. *tal' „t&ş'\

^ * t'al' çuv. t'ş'ul, m o g . çilağun, tuz

alt. *tur' « t u z " /

^*tuyr > Huy ur > çuv. tîvar.

Bu izah şüphesiz k i , çok manalıdır, fakat bütün sıra rneseleye tatmin edici bir cevap teşkil edemiyor. Meselâ ne r ne de Z'nin palatalleştirme tesirinin kabul edilemeyeceği ve tamamen umumî türkçe tuz çuvaşça tîvar ile mutabakat eden türkçe kök „mavi, g ö k " >*köyk >• *köyük >

çuv. kîvak inkişafını nasıl izah edeceğiz ? *siarı >-çuv. şurî^mog. şira'da k i ş eğer mutasavver esas altay dilinde bulunan *sar'ı(ğ) kelimesindeki r nin palataÜeşen tesiri altında husule gelniişse, niçin b u kelime umumî türkçedeki tuz <~ *tur''a göre olması lâzım gelen *sazığ yerine sarığ şeklinde yaşamaktadır? Umumî türkçede taş'm çuvaşça mukabili t'ş'u l olduğu halde, aynı fonetik şekilde bulunan taş „dış" m mukabilinin tul olmasının sebebi n e d i r ? Eğer birinin başındaki i ' y i mefruz l palatalleş- tirmişse, niçin diğer kelimedeki i ' y i yapmamıştır?

Bu inkişafın r ve /' tarafından değil, uzun vokallerin palatalleşmiş olmasından neş'et ettiğini tasavvur edersek, bütün b u güçlükler ortadan kalkar. 8 Palatalleşmeği R a m s t e d t ' i n kullandığı manada k a b u l ettiğimi ilâve edeyim.

, -,. 1 G . J . R a m s t e d t , Zur Frage nach der Stellung des Tschumassiscken, JSFOn.

X X X V I I I . , 1 :

13—9» 3 *2 v e Die Palatalisation in den altaischen Sprachen (Annates

Academiae Scientiaram Fennicae B X X V I I , 1932 ) , 2 4 9 — 5 ° . " . ' '

2 A l t a y c a d a k i m u k a y e s e l i m a l z e m e n i n b i r k ı s m ı n ı g ö z ö n ü n d e b u l u n d u r u n c a , e n e s k i t ü r k ç e d e i d i f t o n g l u ş e k i l l e r i n i k a b u l e t m e m i z i m k â n s ı z d e ğ i l d i r . B u h a l ç o k e r k e n d e n b i r ç o k t ü r k l e h ç e v e ş i v e l e r i n d e u z u n v o k a l l e r i d o ğ u r m u ş , ç u v a ş ç a d a i s e , d o ğ r u d a n d o ğ r u y a b u ş e k i l y u k a r ı d a g ö s t e r i l e r i ş e k i l d e i n k i ş a f e t m i ş o l a c a k t ı r . M u h a k k a k k i , m e s e l â a l t a y a n a d i l i n d e k i tafiis „ t o z " d a n b i l â h a r a * f o ! / s, * £ 0 ! / z * (*toyr) m e y d a n a g e l m i ş t i r . Ş u h a l d e

(11)

9 2 T ü r k i y a t M e c m u a s ı

Burada bahis mevzuu olabilecek misalleri toplarsak, görürüz k i , labial ve illabial vokaller başka başka türlü palatalleşmişlerdir â (e, i, î / dan ia (ie, ii, iı), ö , ö , zz, a den ise oi,. öi, uz", üi o l ­ muştur. İşte bir kaç m i s a l :

as „kakım" (K.) > çuv. *ias > yus.

at, „ad, i s i m " > çuv. *iat > yat ( f a k a t at „at" > çuv. ut).

taş „taş"; *tâl çuv. *zz'aZ >*tşal ; > i's'ui ( f a k a t tas „dış" , * f a Z >

çuv. raZ).

sârığ „sarı" > çuv. *siarı(ğ) >• *şorj > şu/f.

söz „ çamur"; *s5r ;> çuv. *siar. >• "sar > *şur.

ten „kan" >• çuv. M n > *Azan > ı/un.

kanat „kanat" (tkm.) > çuv. *hâ~nat > *Manat > *yanat > s'unat.

kal- „kalmak" > çuv. *hal > *Mal > yul kâr „kar" > çuv. *ha~r > *A?'ar >

£zn „kın" > çuv. Azn > Azzn ^ yinı.

köyuğ „koyu, sık" ( k a r a g . ) > çuv. *hö~yu(ğ) >• hioyu > z/zwz.

İlk hecedeki u z u n ö için verilen misalleri tetkik ettiğimiz zaman görüyoruz k i , büyük bir kısmında yakutça ve çuvaşçada ( v e y a yalnız b i r i n d e ) mukabili z 'dır :

ay „ay, k a m e r " ~ yak. ly.

arık »zayıf" ( k o y b . ) ~ quv..ırhan | yak. ır- „zayıflamak".

yâr „yar, sahil", ~ y a k . szr | çuv. s'ıran.

kanat „kanat" ~ y a k . kınat.

sağ „sıhhatli" ~ çuv. sıvı.

tamir „gök" ~ y a k . tımır | çuv. tımar.

tana „dana" ( t k m . ) ~ çuv. tına

' Bu hâdise ile münasebettar olarak yalnız bir delilimiz var. Bu da çuvaşçada a > z tahavvülünün bugünkü şeklinde ancak bu dilde ti >

çi, si > şi değişmesi nihayete erdikten sonra vukua geldiğidir. Çuvaş-

e n e s k i t ü r k ç e h a r e k e t n o k t a s ı b u o l m a k l â z ı m d ı r : toyz v e b u n d a n t ü r k ş i v e l e r i n i n b i r ç o ğ u n d a töz, m u a h h a r a n k ı s a l a r a k , toz o l m u ş t u r ; ç u v a ş ç a d a b u h a l d e * toyr h a r e k e t n o k t a ­ s ı d ı r , f a k a t a l t a y a n a d i l i n d e k i ş e k l e o k a d a r y a k ı n o l a n tivar'ı h e r h a l d e h u s u s î b i r ş i v e h a l i n d e y a ş a m a k t a i k e n , i k t i s a p e t t i . Y a l n ı z ş u k a d a r v a r k i , b a z ı a h v a l d e , b ö y l e b i r i r c a a m e l i y e s i n e b i z z a t a l t a y m u k a y e s e l i d i l c i l i ğ i i t i r a z e t m e k t e d i r : m e s e l â t ü r k ç e taş, * tâl

„ t a ş " t i p i n d e a l t a y c a bir. *tiflal'ı t a s a v v u r e t m e k m ü m k ü n d e ğ i l d i r . F a k a t cay-i s u a l d i r k i , m o ğ ü l c a boor, bor „ k i l " t ü r k ç e bor ( K . , t k m . , ö z b . bor ; y a k . baor) g i b i h a l l e r d e a l t a y c a b i r * bofter ş e k l i n i k a b u l e d e b i l i r m i y i z ? M o ğ u l c a k a r ş ı l ı ğ ı o l m a y ı n c a , m ü c e r r e t k a l a n t ü r k ç e yok „ y o k " g r u p u n d a i s e a l t a y c a b i r yofiik ş e k l i n i k e y f î b i r h a r e k e t n o k t a s ı i t t i h a z e t m e k e ü r ' e t k â r v e s e b e p s i z b i r iş o l u r . B u i t i b a r l a , ş i m d i l i k y u k a r ı d a z i k r e d i l e n b ü t ü n m i s a l l e r d e e n e s k i t ü r k ç e d e u z u n v o k a l l i ş e k l i n m e v c u d i y e t i n i d a h a u y g u n g ö r ü y o r u m . B u m e s e l e d e s o n s ö z ü b i t t a b i m ü s t a k b e l i n c e d e n i n c e y e t e t k i k a t s ö y l e y e c e k t i r .

(12)

T ü r k ç e d e u z u n v o k a l l e r 9 S

ça - yakutçadaki ı < a tebadülünün uzun vokaller meselesi ile alâkasını, aneakj ihtiyatla zikrediyorum. Zira bir çok misallerden b i r kısmında uzun vokali, b u gün için, göstermiyorum. R a ' m s t e d t ' ı 'yı, bunu takiben gelen ı, 1, T veya y 'nin tesirine hamlederek, izaha çalışıyor; fakat bu izah tarzı sarih olarak tatmin edici değildir; çünkü evvelki kelimelerdeki hâdisele­

rin hiç birinin bulunmadığı kıp- „kapamak, yakalamak" ~ kap^hıt- s e r t ­ leşmek, katılaşmak" ~ kat- | sıvîh. „yakın" ~ yağuk \ tına „dana" ~ "

tana \ sıp- „bağlamak" ~ sap- | sıv „sağ, sıhhatli" ~ sağ g i b i b u Çu­

vaşça mukabillerin o halde sebebi n e d i r ?

Mesele ne şekilde olursa olsun, türkçe sarığ ~ m o g . şira kelimelerini doğrudan doğruya b u a > z tebadülü ile izah edeceğim. Çuvaşça ve moğulcada aynı olan b u nevi kelimeler menşelerine nazaran b i r i birinden esaslı surette ayrılıyorlar. Çuvaşça t'ş'ul „taş" , şur „çamur" şurı „sarı ,be- yaz" doğrudan doğruya *tial, *siar, *siarı(ğ) şekillerinden meydana gel­

miştir; moğulcada ise, Hala-(ğun) „taş" ,*sarui, *saruğa „toprak, çamur"

*sara „sarı" şekillerinden evvelâ *tda-(ğun), sırui, (sıruğa) ve sıra oldu.ve b u şekilde epeyce bir zaman da yaşadılar; ancak muahhar, ikinci bir ti >

çi, si > şi tebadülü ile, aynı zamanda b u günkü şekillerini aldılar.

II. Labial vokaller için .burada şu misalleri vereceğim :

*5s „kavak" > çuv. *oys > *oyus>- îvis.

töz „toz" (k.) ~ Hoyz / V J *toyuz ~ *tovuz || krş. mog. toğızsun <c

*tofiusun.

Icobek „göbek" ( t k m . göbek) > çuv. *köybe (k) > *köyübe.>- kîvaBa kok „gök, m a v i " > çuv. köyk > *köyük > kîvak || m o g . köke <c türk; kökün sonundaki ses için krş. u y g . kılınç „suç, günah" ' > m o g , kılınça >- kilinça, kilinçe

koz „köz, ateş halinde kömür" ( K . ) ; *kor (krş. osm. j k ö > ) > ç u v . köyr *köyür >- kîvar.

*öyz ~ *öyüz ~ *övüz | krş. m o g . öbes-ün <

0 2 „öz, kendi"; *ör <^ *öpes-ün . *öyr> *öyür>*övür > çuv. *îvar > var || krş.

m o g . öber, öger < *o*/ffer.

tört „dörtu > çuv. *töyrt > H5yürt.> tîvaDî.

,Huyz rvj Huyuz ~ Huvuz |] krş. m o g . dabu-sun tuz :„tuz" ; Hür <\ . *< *dapuş-un

*tuyr > Huyur > tuvar >- çuv. tîvar.

(13)

. 9 4 T ü r k i y a t M e c m u a s ı

Yalnız yukardaki bir kaç misali dikkate almakla da çuvaşça ve riıo- ğulcada nihaî kelimelerin tetabuk ettiğinin farkına varırız. Bununla beraber bundan gene müşterek bir çuvaşça ve moğulca inkişaf manası çıkarmak hata olur. Çuvaşça şekilleri en eski telâkki etmek bile bahis mevzuu olamaz: Bu meselede birinci kriteryumumuz çuvaşça -y- > -v- tebadü- lüdür, k i b u , çuvaşça piva- «boyamak" < buya- 'nm da ispat ettiği g i b i , çok muahhardır (*köyk >-• *küyk macar dilinin çuvaşçadan gelen kelime­

leri arasında da m e v c u t t u r : R. keyk>kek); b u söz original kelimelere dahil olsa i d i , en eski türkçe boSa- 'daki 5-'nin çuvaşçada - r - ' y e teka­

bül etmesi lâzım gelirdi.

Çuvaşça ve moğulca kelimelerde, bundan başka muhtelif devirlere, muhtelif bilâvasıta sebeplere irca edilebilen konvergens bir inkişafla karşılaşıyoruz. Çuvaşça kelimeler en eski türkçe şekillerin kıyasî b i r şekildeki inkişafları, moğulcaları ise, türkçeden ziyade altay dillerine yakın olan en eski moğulca şekillerin akisleridirler. Toplanan ve t e t k i k edilen misallere dayanarak, en eski türkçede bir heceli, uzun vokalli şekilleri *oz „ ö z " , *töz „toz", *tâ~ş „ t a ş " , belki de *öyz, Hoyz v.s. g i b i hallerde kabul edeceğiz . ' E n eski moğulcada ise, bugünkü bildiklerimize göre, ayni halde *öf}es, *ö(ier „öz, k e n d i " ve *ro/3us „toz" şekillerini tasav^

vur etmemiz lâzımdır. A l t a y ana dilinde en eski türkçe ve en eski m o ­ ğulca şekiller daha uzun, en eski moğulca ile umumiyet itibariyle aynı müşterek bir şekle rastladılar. A l t a y ana dilindeki bu tofîus „toz, t o p r a k "

kelimesinin bir müştakkı bugünkü türkçedeki toprak tarançıde topa

„aynı" kelimesidir; tıpkı moğulcadaki toğuruğ <c Hofiurağ gibi. Bununla beraber bugünkü türkçe toz ve toprak ancak altay ana dili vasıtası ile b i r i b i r i ile münasebattardır, en eski türkçeye ayrı, i k i muhtelif söz olarak girmiştir.

1 i d i l t o n g l u ş e k l i n t a s a v v u r u n u n d a o r t a y a ç ı k m a y a c a ğ ı e n e s k i t ü r k ç e d e k i u z u n ­ l u k l a r ı a y r i g r u p a a l ı y o r u m ; z i r a a l t a y a n a d i l i n d e k i m u k a b i l i d e b a s i t , diftöng-lu o l m a y a n ( - i , -P) b i r u z u n V o k a l d i r . .,

Referanslar

Benzer Belgeler

UZUN, Acoustic Correlates Of Focus In Turkish, Sözlü Sunum, 16th International Conference On Turkish Linguistics, 01 Eylül 2012, 03 Eylül 2012.. ERGENÇ, Türkçede

Bu makalede, YOnetim Bilgi Sisteminin ne olup ne olmadrfmr ortaya koymak agsmdan, tincelikle sistem yaklagrm ve bilgi sistemleri kavramlar ele ahnacaktrr.. Konuya iligkin

Sözcük kök ve tabanlarında daha çok ünsüz düşmesi, ünlü karşılaşması, ünsüz erimesi ve hece kaynaşmalarına bağlı uzunluklar görülürken, eklerde, bu

Düştüğüm yolun taşlarıyla döşedim bedenimi Yalnızlığın kiriymiş tırnaklarımın arasında biriken Uçsuz bucaksız bir bozkırın sarı nefesinde. Duydum zamanın

Sahi bu kalabalığa nasıl oldu bu kadar alışmam Sürekli alışmam/. Bir

Örneklerin ikincisi olan *ö-l-ü-m şekli işe şu an- lama gelir: Türkçenin 1400 yıllık metinle-rinde ö-dü-m, ö-dü-n, ö-dü şek- linde çekimli ö- fiil kökü tespit

Pongpudpunth M, Demierre MF, Goldberg LJ: A case report of inflammatory nonscarring alopecia associated with the epidermal growth factor receptor inhibitor

lent pneumococcal conjugate vaccine and 23-valent pneu- mococcal polysaccharide vaccine among adults aged ≥65 years: Recommendations of the Advisory Committee on