YAHUDİLİK: İNANÇ BOYUTU
PROF. DR. MAHMUT AYDIN
Seçilmiş Millet İnancı
Tevrat’ta ve Yahudi dininde önemli yere sahip olan ve Kur’an’da da bahsi geçen konuların başında İsrailoğulları’nın Sina’da Tanrı’yla ahitleşmeleri (Sina ahdi), Tanrı tarafından seçilmeleri (kutsal kavim) ve Kenan topraklarının mülk olarak kendilerine tahsisi (kutsal toprak) gelmektedir.
Bu inanç Yahudi inancı tarih boyunca Yahudi kimliğini şekillendirmiş ve Yahudi geleneğinin merkezi bir özelliği olmaya devam etmiştir.
Yahudilerin Tanrı’nın “seçilmiş halkı” olduğu inancı bir yandan Tanrı’ya diğer yandan Yahudi
olmayanlara nispetle tanımlanan iki boyutlu bir yapıya sahiptir.
Seçilmiş Millet İnancı
Geleneksel olarak Tanrı’nın İbrahim’i ve onun soyundan
gelenleri seçtiği ve diğer halklara göre ayrıcalıklı bir konuma
getirdiğine inanılmaktadır.
Bu inanç Yahudi inancı tarih boyunca Yahudi kimliğini şekillendirmiş ve Yahudi
geleneğinin merkezi bir özelliği olmaya devam etmiştir.
Yahudilerin Tanrı’nın “seçilmiş halkı” olduğu inancı bir yandan Tanrı’ya diğer yandan Yahudi
olmayanlara nispetle tanımlanan iki boyutlu bir yapıya sahiptir.
• İsrailoğulları’nın Tanrı’yla kurdukları ‘özel münasebet’
• bu özel münasebetin sonucu olarak diğer milletlerle kurulan
‘karşıt ilişki’ de bu kimliği pekiştirmektedir.
İsrail kimliğinin belirleyicisi,
• ‘ayrım’ ve ‘farklılık’ vurgusuna sahiptir.
İsrail kimliğinin merkezinde yer alan “seçilmişlik’
• İsrail ve diğer milletler arasında kurulan bir nevi karşıtlık teması çerçevesinde anlaşılmaktadır.
İsrail’in Tanrı’yla özel münasebeti
neticesinde sahip olduğu seçilmişlik ve bunun sonucu
olan farklılık,
Seçilmiş
Millet
İnancı
Yahudilerin Tanrı’nın “seçilmiş halkı” olduğu inancının Yahudiler lehine ima ettiği ayrım, farklılık ve üstünlük vurgusu tarih boyunca Yahudilerin diğer milletleri küçümsemesine yol açmıştır.
Yahudi din adamları ve filozofları Tanrı’nın Yahudileri seçiş nedeni ve “seçilmiş kavim” olmanın sonuçlarıyla ilgili çeşitli izahlar yapmaktadır.
Bu izahlarda seçilmişlikle ilgili özet olarak şu anlayış öne çıkmaktadır:
• Yahudiler Tanrı tarafından seçilmekle kendilerine ilahi hakikati insanlığa taşıma konusunda tarihi bir misyon verildiğine inanmaktadır.
Tanrı’nın kendilerini seçmesi sayısız sorumlulukları beraberinde taşımaktadır. İsrail Tanrı’nın nizamını korumak ve yasalarını ifa etmekle/yerine getirmekle yükümlüdür.
Bunu yaparken onlar tek bir evrensel Tanrı olduğu
konusunda Yahudi olmayanları ikna etmeye çalışmalıdır.
Seçilmişlik Yahudilere otomatik bir üstünlük değil, Tanrıyı diğer milletlere de tanıtma sorumluluğu yüklemektedir.
Buna göre
• Yahudilerin seçilmişliği bu sorumluluğu yerine getirmeye bağlıdır.
Seçilmişlikle ilgili rabbinik izahta da şu bilgilere yer verilmektedir.
• Tanrı, Tevrat’ı İsrailoğullarına vermeden önce başka kavimlere teklif etmiş ancak onlar bu teklifi kabul etmemiş.
• Bunun üzerine Tanrı Tevrat’ı İsrailoğullarına teklif etmiş onlar da gönül rahatlığıyla bu teklifi kabul edince Tanrı’da onları diğer kavimlerden ayırarak kendi “öz halkı” ilan etmiştir.
Yahudi tarihi boyunca bir yönüyle imtiyaz ve ayrıcalık
Diğer yönüyle de sorumluluk ve külfet biçiminde anlaşılan seçilmişlik doktrini,
• Yahudi dininin en ayırt edici ve aynı zamanda en kompleks özelliği olmasının yanı sıra Yahudi kimliğinin de vazgeçilmez unsurlarından biri hatta belirleyicisi olmuştur.
Seçilmişlik inancını problemli kılan nokta
• seçilmişlik fikrinin tüm sorumluluk vurgusuna rağmen ister istemez üstünlük iddiasına kapı aralaması ve hatta bu iddiayı içinde barındırmasıdır.
Ahit ve seçilmişlik kavramları Kur’an tarafından da teyit edilmekte, fakat İsrailoğulları ile ilgili çoğu kıssada
olduğu gibi, Yahudi kutsal metinlerinde yer aldığından farklı bağlamda ve farklı vurguyla ortaya konmaktadır.
Kur’an’da ahit ve seçilmişlik bahisleri birbiriyle doğrudan bağlantılı biçimde ele alınmamaktadır; “vaad edilmiş
topraklar” (‘arḍ-ı mev‘ūd) şeklindeki yaygın tabire yer verilmemektedir.
Kur’an’da somut bir hadiseye karşılık gelen ahitleşme konusu üzerinde daha fazla durulmaktadır
Farklı ayetlerde, ilahi nimet/imtihan kapsamında ve bir vakıa olarak İsrailoğulları’nın bereketli topraklara
yerleştirildiğinden ve âlemlere üstün kılındığından bahsedilmektedir.
Kur’anî terminoloji ve gerekçelendirme dikkate
alındığında, Kur’an’dan hareketle, Yahudi geleneğinde anlaşıldığı şekliyle ebedi bir seçilmişlik ve arz-ı mev‘ud inancına ulaşmak zordur.
İsrailoğullarının Tanrı İle Ahitleşmesi
İsrailoğulları’nın seçilmiş/kutsal kavim olduğu inancı ve bu inancın temelinde yer alan ahit kavramı Yahudi kutsal
metinlerinde ve Yahudi teolojisinde merkezî bir konuma sahiptir.
Tevrat’ta bilhassa Tesniye bölümünde biri “vaad” diğeri
“taahhütleşme” kapsamında değerlendirilen iki farklı ilahî sözleşmeden bahsedilmektedir.
Vaad: Tanrı’nın İbrahim ve diğer İbrani atalarıyla (İshak ve Yakub) yaptığı ve onlara yönelik karşılıksız vaadini ifade
eden sözleşme
Taahhüt: Tanrı ile İsrailoğulları arasında gerçekleşip
karşılıklı yükümlülük ve hakların sıralandığı sözleşme
İsrailoğullarının Tanrı İle Ahitleşmesi
Tevrat’ın Tekvin kitabında anlatıldığı üzere, ilk İbrani atası kabul edilen İbrahim’le yapılan ve “ilâhi vaad” özelliği
taşıyan ahitle Tanrı, tek taraflı olarak İbrahim’i ve neslini
kutsamış, onları bol ve bereketli kılma ve Kenan topraklarına mirasçı yapma vaadinde bulunmuştur:
Tanrı, “Seninle yaptığım ahit (birit) şudur” dedi. “Birçok ulusun babası olacaksın. Artık adın Avram değil, Avraham
(İbrahim) olacak. Çünkü seni birçok ulusun babası yapacağım.
Seni çok verimli kılacağım. Soyundan milletler doğacak,
krallar çıkacak. Ahdimi seninle ve soyunla nesiller boyunca, sonsuza dek sürdüreceğim. Senin, senden sonra da soyunun Tanrısı olacağım... Bütün Kenan ülkesini sonsuza dek
mülkünüz olmak üzere sana ve soyuna vereceğim... (Tekvin 17:4-8)
İsrailoğullarının Tanrı İle Ahitleşmesi
Yakub soyunu oluşturan İsrailoğulları söz konusu olduğunda ise İbrahim’le ve diğer İbrani atalarıyla (İshak ve Yakub) yapılan ahdin ikinci aşaması
olarak, “ilahi sözleşme” özelliğine sahip ahit devreye girmektedir.
Mısır’daki kölelik döneminin ardından Musa peygamber önderliğinde Mısır’dan çıkarıldıktan sonra Sina dağı eteklerinde İsrailoğullarıyla
gerçekleştirilen bu ahitte Tanrı’nın ve İsrailoğullarının karşılıklı uyması gereken kural ve yükümlülükler sıralanmaktadır.
Vaad ve itaat, mükâfat ve ceza unsurlarının yan yana yer aldığı ve çölde iki kez tekrarlanan bu ahitle İsrailoğulları yalnızca İsrail Tanrısı’na ibadet
etmekle ve Tevrat emirlerine uymakla yükümlü kılınırken; itaat durumunda İsrail’in bütün milletlerden üstün tutulması, bolluk, bereket ve zaferin
kendilerine tahsisi; itaatsizlik durumunda ise, tamamen helak edilmemekle birlikte, hastalığa, kıtlığa ve diğer milletlerin elinde eza ve kıyıma uğramaya mahkûm olmaları ve topraklarını kaybetmeleri söz konusu edilmektedir:
(Tesniye, 5:6-21)
İsrailoğullarının Alemlere Üstün Kılınması
Yahudi inancında İsrailoğulları’nın Tanrı tarafından seçilmelerinin ve kutsal topraklara mirasçı
kılınmaları
İbrani atalarıyla yapılan vaad
Sina’da İsrailoğulları’yla yapılan sözleşme ahdi ile olmuştur.
Seçilmişliğin ve kutsal toprakları mülk edinmenin sebebi olarak Tanah’ta ve bilhassa Tevrat’ta
Tanrı’nın İbrani atalarına verdiği söz ve onlara
yönelik sevgisi gösterilmekte, İsrailoğulları üstünlük
duygusuna kapılmamaları yönünde uyarılmaktadır.
İsrailoğullarının Alemlere Üstün Kılınması
Yahudi sözlü geleneğini oluşturan Rabbani literatürde seçilmişliğin sebebi, Tanrı’nın İbrani atalarına ve İsrail’e yönelik karşılıksız sevgisi ve aynı
zamanda başta Yakub olmak üzere İbrani atalarının ve İsrail kavminin sahip olduğu bir takım meziyetlere atıfla açıklanmaktadır.
İsrail’e yönelik meziyetlerin başında diğer milletlere de teklif edilmesine rağmen bütün insanlık içerisinde sadece İsrail’in Tevrat’ı kabul etmesi gelmektedir.
Tanrı İsrail’i, kainatın ve yaratılışın ölçüsü/modeli olarak görülen Tevrat’ı kabul etmeleri sebebiyle diğer milletlerden ayırıp kendi için has kavim kılmış ve kendi ismini ve şanını İsrail kavmine bağlamıştır.
Ayrıca bu sebep İsrail’e ezelî bir öncelik ve üstünlük atfedecek şekilde, Tanrı’nın, yanındaki hazinesini yani Tevrat’ı vermeye layık tek kavmin
İsrail olduğunu bildiği için İsrail’i daha kainat yaratılmadan önce Tevrat’ın yanı sıra yarattığı ya da planladığı şeklinde ifade edilmiştir.
Tevrat’ı kabul etme ve ona sahip olma, İsrail’i diğer millerden ayıran en önemli özellik ve ayrıcalık olmaktadır.
İsrailoğullarının Seçilmişliğine Kur’an’ın Yanıtı
Kur’an’da iki kez Mekki, üç kez de Medeni ayetlerde
İsrailoğullarının seçilmişliği ya da üstün kılınmasına atıf
yapılmaktadır; bunlardan birinde iḫtiyār, diğer dördünde ṭafḍīl kalıbı kullanılmaktadır:
Andolsun biz, İsrailoğulları’na kitap, hüküm ve
peygamberlik verdik, onları güzel rızıklarla besledik ve onları âlemlere üstün kıldık (faḍḍalnāhum).
(Câsiye 45/16)
[Musa dedi ki]: “Allah sizi âlemlere üstün kılmışken (faḍḍalekum) ben siz Allah’tan başka bir tanrı mı
arayayım?” (A‘râf 7/140
Ey İsrailoğulları, size verdiğim nimetimi ve sizi
âlemlere üstün kıldığımı (faḍḍaltukum) hatırlayın.
(Bakara 2/47, 122)
Andolsun, onları bir bilgiye göre âlemlere seçkin
kıldık (iḫtarnāhum). (Duhân 44/32)
Mesih İnancı
Yahudi inanç bildirgesinin on ikincisi
• Yahudilerin kurtarıcı bir Mesih beklentisi içinde olduğunu ve bu kurtarıcının bir gün mutlaka geleceğine inanmaktır.
Davut döneminde sahip olduğu en geniş sınırlara ulaşan ve muhteşem bir hal alan İsrail Krallığının Süleyman
döneminden sonra önce parçalanması
• MÖ. 586’da tamamen yıkılarak Yahudilerin dünya artık sürgün hayatı yaşamaya
başlamasıyla kutsal topraklardaki
hakimiyetlerini ve bağımsızlıklarını kaybeden Yahudiler,
Tekrar kutsal topraklarda toplanıp Davut dönemindeki krallığı kurma hayaliyle yaşamaya başlarlar.
Bu hayal
Yahudi düşüncesinde karizmatik kurtarıcı yani Mesih fikrinin ortaya çıkmasına yol açmıştır.Mesih
inancı,
Yahudilerin Tanrı tarafındangönderilecek karizmatik bir kurtarıcı tarafından yabancı boyunduruğundan kurtarılıp Filistin topraklarında dinî ve siyasî bağımsızlık elde etmek suretiyle eski ihtişamlarına kavuşmalarına yönelik doktrini ifade etmektedir.
Mesih beklentisi başta orta- doğu kökenli dini gelenekler
olmak üzere hemen hemen dini kültürlerde vardır.
Mesih beklentisinin olmasının en önemli nedeni
• toplumlarda yaşanan olumsuzlar ve yıkımlar ilgili toplumlar tarafından ortadan kaldırılamayınca onları ortadan kaldıracak ilahi kökenli özel bir kurtarıcının gelip iyi gitmeyen işleri yoluna koyması arzu ve beklentisidir.
Mesih inancı
• dinlerin özünde olan bir şey değil,
• tarihsel süreçte din mensuplarının kendilerinin başaramadığı şey ilahi bir kurtarıcıdan beklemesi sonucu ortaya çıkmış ve yaygınlık kazanmıştır.
Maddi Mesih
• Yahudilik
Manevi Mesih
• Mecusuilik
• Sabiilik
• Hıristiyanlık
• İslam
MÖ. 586’daki Babil sürgününden
1948’de kurulan bağımsız İsrail devletine yılına kadar Yahudiler arasında Mesih iddiasıyla ortaya çıkan pek çok
şahsiyet olmuştur.
Bunların en meşhurları arasında
• günümüz
Hıristiyanlığının yapı taşı olan İsa-Mesih,
• Sabataycılık
hareketinin kurucusu olarak kabul edilen Sabatay Sevi
gelmektedir.
Yahudi amentüsünde ve Yahudilerin günlük sabah duasında da iman ikrarı şeklinde yer alan mesih inancı,
• günümüzde Mesih’in gelişini ölülerin dirilmesi ve İsrail’de toplanmasıyla ilişkilendiren
Ortodoks Yahudilik akımında hala canlılığını korumaktadır.
Ortodoks Yahudiler
• Mesih’in haber vericisi olarak gördükleri İlya’ya atıfta
bulunmaktadır.
Ortodoks Yahudiler İlya’yı
• Fısıh yemeklerinin onur konuğu
olarak da beklemektedir.
Reformist Yahudiler
• geleneksel Yahudi düşüncesindeki kurtarıcı bir Mesih beklentisini reddetmekte
• bunun yerine tüm insanlığın durumunun tedrici olarak
iyileştirilmesi ve dünyada barışın tesisi manasında mesihî çağa vurgu yapmaktadır.
Ultra-Ortodoks olarak nitelendirilen
Hasidizm’in bir kolu olan Lubaviçer grubu
• Beklenilen Mesih’le
özdeşleştirdikleri ve 1994 yılında ölen son liderlerinin şahsında mesihî sürecin halihazırda başlamış olduğuna inanmakta
• 1948 yılında kurulan İsrail
Devleti’ni de bu sürecin bir
parçası olarak görmektedir.
• 11 ve 12. ilkeleri dolaylı 13. ilkesi ise açık-seçik bir şekilde ahiret inancına vurgu yapmasına rağmen ne Tevrat’ta ne de Tanah’a ait diğer kitaplarda ahiret konusu fazla yer işgal
etmemektedir.
• Buna karşılık başta yeniden dirilme inancı olmak üzere,
• öteki dünyayla alakalı kavram ve konular Tanah sonrası Yahudi Apokrif-apokaliptik yazılarda,
• Rabbani ve kabbalistik literatürde, Ortaçağ Yahudi teolojisi ve
litürjisinde önemli yer tutmaktadır.
Yahudi amentüsünün
*
İsrailoğulları arasında
sürgün dönemine
kadar hiç bahsi geçmeyen Ahiret inancı,
• İran Kralı Hüsrev’in Babillileri mağlup etmesinden sonra Babil’de
sürgün hayatı yaşayan İsrailoğullarının Kudüs’e geri
dönmelerine izin vermesiyle Perslerle başlayan iyi ilişkiler
neticesinde ölümden dirilme ve ölümden sonra yaşam gibi konuların gündeme gelmeye
başlamıştır.
Yaşam sonrasıyla ilgili yapılan mülahazalarda
ölümden dirilme ve yargılanma inancı Yahudi düşüncesinin
önemli konularının başında gelmeye
başlamıştır.
(1) Salih kimselerin gireceği Cennet’in yeniden tesisi anlamında bir ahiret
hayatı vardır.
(2) Çok az sayıdaki Salih kişi hariç diğerleri için Cennete girmeden önce on iki aydan fazla sürmeyecek
kısa bir cezalandırma dönemi yaşanacaktır.
Rabbinik literatürde ölümden sonra iyiler için mükâfat ve kötüler için ceza yerlerini ifade
etmek üzere cennet ve cehennem kavramlarına da atıf
yapılmıştır.
Bu literatürün bazı yerlerinde iyilerin ve kötülerin ancak yeniden dirilme ve hesap gününden sonra cennet veya cehenneme girebileceği ifade edilirken
Diğerlerinde ise hemen ölümden sonra ruhların kendileri için takdir edilen yere gidecekleri
belirtilmektedir.
Ahiret inancıyla ilgili bu Rabbinik literatürde
• iyi ve kötü nitelendirmesinin İsrail ve diğer milletler manasında mı kullanıldığı
• yoksa İsrail ve diğer milletlerden ya da sadece İsrail’den iyi ve kötülerin mi kastedildiği konusu net değildir.
Bu çerçevede cennet ve cehennemin dünya
yaratılmadan önce var olduğu ve her İsrailli için hem cennette hem de cehennemde bir yer ayrılmış olduğu düşüncesi yer almaktadır.
Yahudi olmayanlardan iyi olanların da cennete girip
girmeyeceği konusunda hem olumlu hem olumsuz görüşler vardır.
Diğer milletlerin kötüleri söz
konusu olduğunda da
onların yeniden dirilmeyip hesaba da çekilmeyeceği
görüşünün yanı sıra cehennemde
ceza çekecekleri şeklinde bir başka görüş
ileri sürülmektedir.
Aydınlanma döneminden beri Yahudi
toplumunda ortaya çıkan yeni fikirlerin bir sonucu olarak
günümüz Yahudi grupları arasında ahiret inancı ve buna
bağlı olarak ölümden
dirilme konularında birbirine tapan
tabana zır görüşler vardır.
Örneğin Reformcu Yahudiler
fiziki olarak ölümden dirilme inancını kabul etmemekte ve buna bağlı olarak Tanrı’nın merhametiyle
bağdaşmadığı için cehennemin varlığını reddetmektedir.
YAHUDİLİKTE TANRI VE KUTSAL KİTAP İNANCI
PROF. DR. MAHMUT AYDIN
12. yüzyıla kadar
• Yahudilerin neye inanacakları yönünde
• Hıristiyanlıktaki “havariler akidesi” ve “İznik-Kadıköy kredosu”
• İslam’daki gibi bir “amentü”
yoktu.
Günümüzdeki şekliyle Yahudi inanç esaslarını belirleyen 12.
yüzyıl Yahudi filozofu Moses Maimonides (Musa b. Meymun)
dur.
GİRİŞ
Tanrı’nın Varlığına İman Tanrı’nın Birliğine İman
Tanrı’nın Cisimsizliğine yani herhangi bir şekli olmadığına İman Tanrı’nın Ezeli ve Ebediliğine İman
Sadece Tanrı’ya İbadet Edilmesi Gerektiğine İman Peygamberliğe İman
Musa’nın Peygamberlerin en büyüğü olduğuna İman Tevrat’ın Tanrı tarafından Musa’ya verildiğine İman Tevrat’ın değişmez olduğuna İman
Tanrı’nın insanoğlunun düşünce ve eylemlerini bildiğine İman
Tanrı’nın insanoğlunu ödüllendireceği ya da cezalandıracağına İman Mesih’in Geleceğine İman
Ölümden dirilişe İman
Maimonides,
Bir İspanya Yahudi’sidir
Yaşadığı çok inançlı ortamın etkisiyle İslam ve Hıristiyanlıktaki kalıplaşmış inanç bildirgelerinden de yararlanmış ve on üç maddelik Yahudi inanç bildirgesini tespit etmiştir.
Maimonides’in belirlediği ve sistemleştirdiği
inanç bildirgesi şu esaslardan oluşmaktadır.
Tanrı Anlayışı
“Dinler Ey İsrail! Tanrımız olan Rab tekdir”
ifadesi Yahudilerin en yaygın olarak yaptıkları ŞEMA adlı duanın başlangıç cümlesidir.
Yahudiler her fırsatta tekrar tekrar yaptıkları bu duayla
kendilerine Tanrı’nın eşsizliğini ve biricikliğini hatırlatmaktadır.
Yahudi inancına göre bir tek olan Tanrı,
yaratıcı olarak her şeyden yani mahlukattan ayrıdır yani Tanrı yaratılmış hiçbir şeye benzememektedir.
Musa’ya Sina’da verilen vahiylerin en meşhuru olan
“ON EMİR’de” ilk emir olarak şu şekilde ifadesini bulmaktadır:
“BAŞKA TANRILAR EDİNMEYECEKSİN”.
İslam’da olduğu gibi
Kendisine farklı sıfatlar atfedilen eşsiz ve yegane olan, Hiçbir varlığa benzemeyen Tanrı anlayışı ile
Tanrı’nın dünya ve insanlıkla kurduğu münasebeti ifade eden yaratma, vahyetme ve kurtarma vasıfları,
hem Ortaçağ hem de günümüz Yahudi teolojisinin en önemli konusudur.
• Başlangıçta Yahudilere diğer tanrıların varlığını değil, onlara ibadet etmeleri yasaklanmıştı.
• Sonraları ise bazı Yahudi
peygamberleri tek tanrı dışında (Yahve dışında) başka hiçbir
tanrı olmadığını deklare ederek Yahudileri bu tek Tanrı inancı etrafında toplamaya çalıştıkları görülmektedir.
Monoteist Tanrı
anlayışının Yahudilik
bünyesinde tedrici bir
gelişme göstermiştir.
Y
AHUDİLER HER ŞEYİ YARATAN VE DİRİ OLAN KENDİ TANRILARININBEŞER ELİ TARAFINDAN TAŞ VE AĞAÇTAN YAPILMIŞ HİÇBİR ŞEY YARATAMADIĞI GİBİ KENDİ VARLIĞI DA BAŞKALARINA BAĞLI OLAN TANRISAL VARLIKLARA
BENZEMEDİĞİNİ DİLE GETİRMEKTEDİR
. Y
AHUDİLER KENDİ TANRILARI DIŞINDAKİ BU TANRILARIN GÖZLERİ OLDUĞU FAKAT GÖREMEDİKLERİ,
KULAKLARI OLDUĞU FAKAT HİÇ BİR ŞEY İŞİTEMEDİKLERİNİ SÖYLEYEREK
ONLARLA ALAY ETME YOLUNA GİTMİŞLERDİR
.
Tek Tanrı inancı açısından
Yahudiliği tıpkı kendisi gibi
monoteist olan İslam dininden farklı kılan
en önemli nokta,
Açık monoteist vurguya rağmen, Tanrı ile
İsrailoğulları arasında çok özel bir ilişkinin olduğu
hususunun Eski-Ahit külliyatında açık-seçik bir
şekilde ifade edilmesidir.
Eski-Ahitteki Tanrı anlayışına
baktığımızda
Yahve’nin tüm kavimlerin ve milletlerin değil adeta
İsrail kavmin tanrısı olduğunu görmekteyiz.
Bu “milli” Tanrı,
İsrailoğullarını Mısır esaretinden kurtarmak için Musa’yı görevlendiren,
İsrailoğullarını salı vermek istemeyen Firavun ve ahalisini cezalandıran,
Sina’da İsrailoğullarıyla özel bir ahit yapan, Kendisine verdikleri söze uymadıklarında zaman zaman İsrailoğullarını cezalandıran fakat hiçbir şekilde onlardan vazgeçmeyen bir ilah olarak tasvir edilmektedir.
Yahudi mistik düşüncesinde zaman zaman bu monoteist tanrı anlayışının sınırı aşılmıştır.
Örneğin Kabalacılık içerisinde Tanrı’nın iki farklı yönüne vurgu yapılmıştır.
(1) Tanrı’nın kendine göre,
(2) Varlıklara göre ilahlığıdır.
Tanrı’nın kendine göre ya da kendindeki ilahlığı,
Tanrı’nın zatında var olup her şeyi kaplayan ve fakat insan kavrayışına açık olmayan yanıdır.
Bu ilahlık sonsuz ve kavranamaz manasında Ein Sof olarak adlandırılmaktadır.
Modern Yahudi düşüncesinde yer alan Tanrı anlayışında
ise mezhepler arası farklılıklar söz konusudur.
•İbn Meymun’un oluşturduğu inanç esasları üzerine
temellenen geleneksel Tanrı anlayışını devam ettirirken,
•Diğer modern Yahudi mezheplerinde
müşahhastan mücerrede, yaratıcı ve yaşayan Tanrı inancından panteist ve tabiatçı Tanrı fikrine
uzanan değişik anlayışlar benimsenmiştir.
Günümüz de
Geleneks
el
veyaOrtodoks Yahudilik
•İlke olarak Tanrı fikrinin Yahudi inancının asli bir unsuru olduğunu ve gerek Yahudi düşüncesinin
gelişiminde gerekse Yahudi milletinin devamında önemli rol oynadığını kabul etmekle birlikte,
•Temelinde yer alan ilerlemeci ve bireyselci dinamik gereği, zamanla değişen farklı dinî tecrübe ve Tanrı algılamalarını dikkate alan, ferdî anlayış farklılıklarını kucaklayan çoğulcu tavrı
benimsemektedir.
Güçlü bir Tanrı vurgusuna sahip olan
Reform Yahudilik
Muhafazakar Yahudilik de
• Yaşayan Tanrı fikrini esas alan geleneksel Yahudi anlayışının yanı sıra
• Tanrı’yı yaratıcı güç, ahlaki dürtü ve hatta varlığın bütünü biçiminde tanımlayan farklı görüş ve
yorumları bünyesinde barındırmaktadır.
Yeniden Yapılanmacı Yahudiler ise
• Tanrı’yı evrende mevcut olan ve kurtuluşu (iyilerin zaferini) temin eden güç veya insanı iyiliğe sevk eden dürtüye, ortak insan iradesine indirgemek suretiyle tabiatçı Tanrı anlayışını benimsemiştir.
Yahudi inanç bildirgesinin
8 ve 9. maddeleri kutsal kitaplara iman edilmesini hükme bağlamaktadır.
İman edilmesi gereken Yahudi kutsal kitapları
Yazılı (tanah)
Sözlü (talmud) olmak üzere iki kategoriye ayrılmaktadır.
Yazılı olanı Türkçede Tevrat veya Eski-Ahit olarak bilinmektedir.
Kutsal Kitap İnancı
Yaklaşık 1000 yıllık bir zaman süresinde İbranice
olarak derlenen
Tanah (Eski-Ahit) üç ana bölümden oluşmaktadır.
Tanah/Eski-Ahit
NEVİİM
KETUVİM
TORAH
Torah/Tevrat
• Tekvin
• Çıkış
• Sayılar
• Levililer
• Tesniye
Neviim/Peygamberler
• Yeşu
• Hakimler
• Samuel (I, II)
• Krallar (I, II)
• İşaya
• Yeremya
• Hezekiel
• Hoşea
• Obadya
• Yunus
• Mika
• Hahum
• Habbakuk
• Tsefanya
• Haggay
• Zakarya
• Malaki
Ketuvim/Yazılar
• Mezmurlar
• Süleymanın Meselleri
• Ezgiler ezgisi
• Danyal
• Vaiz
• Eyüp
• Ester
• Rut
• Ezra
• Nehemya
• Tarihler (I, II)
TORAH
İbranice’de “rehberlik” anlamına gelen Torah kelimesi “ilahi talim/emir”
anlamını da çağrıştırmaktadır.
Sina dağında Musa’ya Tanrı tarafından bizzat verildiğine inanılan beş kitaptan oluşan bu bölüm Tanah’ın en kutsal kısmı olarak kabul edilmektedir.
Bu kitapların yazıya geçirilmeden önce
• Musa tarafından kardeşi Harun’a,
• Oğullarına
• toplumun önde gelenlerine
öğrettiği MÖ. 4. yüzyıldan itibaren de yazıya geçirilmeye başlandığına inanılmaktadır.
TEKVİN / YARATILIŞ
Bu kitapta insanlık tarihinin ilk dönemleriyle ilgili öyküler yer almaktadır. Dünyanın yaratılışıyla başlayan bu kitap
• İlk insan Adem ve Havva’nın yaratılışı,
• Tanrı ile yaptıkları ahit ve daha sonra bu ahdin gereğini yerine getirmeyerek günahkar olmaları konu edinilir.
İbrahim, eşleri Sarah, Hacer ve çocukları İshak ve İsmail ve onların çocukları ile ilgili öyküler anlatılır.
Bu öyküler İsrail’in ataları olan patriyarkların hikâyeleridir.
Bu hikâyelerde
• Tanrı Yahve’nin İbrahim ile yaptığı ahit ve bu ahit çerçevesinde kendisine vaat edilen kutsal topraklar,
• Yahudilerin Mısır ülkesine yerleşmesi
• Ve bu ülkede zaman içinde nasıl köle haline getirildiği konuları işlenmektedir.
ÇIKIŞ
Torah’ın ikinci kitabıdır
Yahudilerin Mısır esareti
Musa vasıtasıyla bu esaretten kurtuluşları,
Tanrı Yahve’nin Sina Dağında Musa’ya On Emir dahil kutsal Yasa’yı vermesi
Yahudilerin Sina çölündeki yaşamlarından kesitler anlatılır.
* LEVİLİLER
* Torah’ın üçüncü kitabıdır
* İsrailoğullarının çöldeki yaşamlarında zaman zaman Tanrı Yahve’den uzaklaşmasına rağmen Yahve’nin onları terk etmemesi
* Tanrı Yahve’nin İsrailoğullarıyla olan birlikteliği,
* Yahudilerin Tanrıya ibadet etmek için Sina çölünde portatif bir mabet yapmaları
* Ritüeller, kurbanlar ve portatif mabette nasıl ibadet edileceğiyle ilgili hususlara yer verilmektedir.
* Torah’ın dördüncü kitabı olan Sayılarda da İsrailoğullarının çöldeki yaşamları
* Çölde yapılan ilk nüfus sayımı gibi konular
işlenmektedir.
* TESNİYE
Çıkış, Levililer ve Sayılar kitaplarında yer alan
şeriat/yasa ile ilgili hususların bir özeti okuyucuya sunulmaktadır.
Bu kitap da temel odak nokta
• Tanrı’nın halkı olarak ifade dilen İsrailoğulları ve onların yasa ve ritüeller vasıtasıyla Tanrı Yahve ile ilişkileridir.
Tensiye kitabı Musa’nın ölümü ve defni ile son
bulmaktadır.
* Neviim/peygamberler
Bu bölümde
• sürgün öncesi ve sürgün sonrası peygamberlerin öykülerini anlatmaktadır.
Peygamberler bölümü temel olarak
• İsrailoğullarının Musa sonrası dönemde Yeşu ile birlikte kendilerine vaat edilen topraklara yerleşmesi,
• Zaman zaman ahdi bozarak Tanrı Yahve’den yüz çevirmeleri
• Tanrının gönderdiği elçiler vasıtasıyla ahdini yenilemesi hususları işlenmektedir.
Bu bölümde öğretileri yer alan peygamberler
• Tanrı tarafından özel bir mesajla İsrailoğullarına gönderilmiş kişilerdir.
Bu peygamberlerin temel görevi
• Yahve ile yapılan ahdi bozan İsrailoğullarını uyararak onlar tövbe ederek tekrar Yahve’nin iradesine uygun bir yaşam sürmeye davet etmekti.
İlk dönem peygamberleri olarak bilinen peygamberlerin yazıları
daha çok tarihsel öykü niteliğindedir.
Örneğin
• Yûşa’nın kitabında onun Musa sonrası dönemde İsailoğullarına liderliği ve onları kutsal
topraklara taşıması olayları anlatılır.
Hakimler kitaplarında
• komşu kabilelerle olan çatışmalarında
İsrailoğullarına rehberlik eden ilk İsrail
liderlerinin icraatları anlatılır.
I. ve II.
Samuel kitapları
• Peygamber Samuel ve Yahudilerin en büyük kralı olan Davut’un işbaşına geçişi olayları anlatılır.
I. ve II. Krallar kitaplarında
Kral Davut’un oğlu kral Süleyman’ın
ölümünden sonra İsrail krallığında yaşanan taht
kavgaları ve bunların neticesinde krallığın kuzey
ve güney diye ikiye
bölünmesi olayları anlatılmaktadı
r.
Peygamberler bölümünün ikinci kısmını ise sonraki peygamberler diye adlandırılan peygamberlerin yazıları oluşturmaktadır.
Bu bölümde yer alan kitaplar
MÖ.8 yüzyıldan sonraki büyük Yahudi
peygamberlerinin eylemlerini ve sözlerini ihtiva etmektedir.
Bu kitaplar arasında en uzunu ve en iyi bilineni İşaya peygamberin kitabıdır.
Peygamber İşaya
İsrail’in ve özellikle Kudüs’deki toplum liderlerinin gurur ve günahından duyduğu
üzüntüyü dile getirdikten sonra adalet ve barışın hakim olduğu bir gelecek tasviri
yapmaktadır.
Yeremya ve Hezekiel peygamberin kitapları da İşaya kadar üne
sahiptir.
Yeremya Kudüs’ün MÖ. 586’da Babilliler tarafından işgali ve İsrailoğullaının Babil’e sürgün edilmelerinin artından vuku
bulacak bir takım kehanetlere yer vermektedir.
Sürgün dönemi peygamberlerinden olan Hezekiel kitabında Tanrı’nın sürgün edilen İsraioğullarına
mesajı ve onların nasıl bu
durumdan kurtulacağı konularına yer vermektedir.
Hezekiel kitabında
Tanrının sembolik olarak
görünmesi, cennet, dünyanın geleceğiyle ilgili apokaliptik tahayyüllere de yer
vermektedir.
Uzunluklarından ve sürgün
hayatı yaşana İsrailoğulları için olan önemlerinden dolayı
• İşaya, Yeremye ve Hezekiel “büyük peygamberler” olarak adlandırılmıştır.
Sonraki peygamberler bölümünde kitapları yer alan diğer Yahudi peygamberleri
“ikincil peygamberler” olarak adlandırılmıştır.
Bunlar İsrail tarihi boyunca çeşitli
zamanlarla ilgili kehanetleri barındıran 12 küçük kitaptan oluşmaktadır.
Bu peygamberlerin ve kitaplarının ikincil olması
• onların önemsiz olduğu anlamına gelmez.
Bunlar diğerlerine göre çok daha kısa ve sürgün gibi İsrailoğulları için son derece önemli olaydan bahsetmediği için
• ikincil veya küçük kitaplar olarak adlandırılmıştır.
Bunların en
meşhurları Hoşea,
Amos ve Johan’dır.
Hoşea kitabında
• Kuzey krallığı İsrail’e karşı bir takım kehanetlere yer
vermekte ve kendisinin
inançsız/günahkar bir kadınla evliliği ile İsrail’in Tanrı
Yahve’ye karşı inançsızlığı arasında bir paralellik
kurmaktadır.
• Tanrı’nın halkı İsrailoğullarına yönelik sevgisi ve onların
inançsızlığından duyduğu üzüntü kitabın temel
konusudur.
Amos kitabında
• Tanrı’nın İsrailoğulları ve etrafındaki
milletlerden davacı olması konu
edinilmektedir. Jonah ise kehanetlerden
ziyade gönülsüz
peygamberler
hakkında bilgi
vermektedir
Bu bölüm temel olarak
• İsrailoğullarının Tanrı’nın vahyine ve Yasa’sına yanıtlarını ihtiva etmektedir.
Bu yanıtlar bazen şiirsel bazen de hikmet geleneği bağlamında ifade edilmişlerdir.
Yazılar bölümünün en sevilen ve en meşhur kitabı Davut’a nispet edilen Mezmurlar’dır.
• Bu kitapta İsrailoğullarının Tanrı için ve O’nun hakkında söyledikleri ilahiler yer almaktadır.
Bu ilahilerin temel konusu
• Tanrı, yaşam ve Tanrıya nasıl dua edileceğidir.
Yazılar bölümünün diğer önemli kitabı hiç kuşkusuz Tanrı ve dünya ile barışık bir yaşam nasıl sürüleceği konusunda İsrailoğullarını önlendiren Atasözleri kitabıdır.
Bu kitap,
• acı ve ıstırap içindeki salih bir adamın öyküsünü anlatarak acı ve ıstırap içinde bile Tanrıya itaatin gerekliliğini işlemektedir.
Mezmurlar ve Atasözlerinin dışında Yazılar bölümünün diğer önemli kitapları Şarkılar Şarkısı, Süleyman’ın Meselleri’dir.
Ketuvim/Yazılar
Yazıların diğer kitapları ise daha çok tarihsel olaylar hakkında bilgi vermektedir.
Örneğin Rut kitabında
hakimler döneminde genç bir kadının kendi insanlarını terk
ederek İsrailoğullarına katılması öyküsü anlatılır. Bu kadın daha sonra Davut’un atalarından biri olmuştur.
Ezgiler kitabı
Kudüs’ün düşmanların eline geçmesinden İsrailoğullarının duyduğu üzüntüyü şiirsel olarak anlatmaktadır.
Ekklesiastik,
şan şöhret, güç ve zevk için yaşanan bir hayatın ne derece aptalca bir yaşam olduğuna işaret eden bir hikmet kitabıdır.
Ester kitabı,
bir Yahudi adını olan kraliçe Ester’in sürgün dönemine
İsrailoğulları için yaptığı fedakârlıkları konu edinmektedir.
Daniel kitabı
Gelecekte vuku bulacak kehanetler hakkında bilgi vermekte ve çeşitli sürgün döneminde İranlılara hizmet eden bir Yahudi
liderin rüyalarına ve vizyonlarına yer vermektedir. Daniel
kitabında bazı apokaliptik anlatılara da yer verilmektedir.
Yazılar bölümünün önemli kitaplarından olan Ezra ve Nehemya kitapları
•Perslerin Kudüs’ü ele geçirip Yahudilere buraya
dönmelerine izin verdiği dönemdeki olaylar hakkında tarihsel bilgiler ihtiva etmektedir.
Yazıların son kitapları olan
•I. ve II. Tarihler kitapları da İbrahim’den itibaren Yahudi tarihi hakkında bilgi vermektedir.
Bu yapılırken tüm olaylar sürgün ve sürgünden
dönüş bağlamında yeniden okunmaktadır.
Babilliler MÖ. 586 yılında Kudüs’ü işgal edip Yahudilerin önde gelenleri Babil sürgün etmekle yetinmemiş
•Süleyman Mabedini de tahrip etmiş ve burada bulunan altın şamdanı, gizemli vahiy perdesini, ahit sandığını da alıp Babil’e götürmüştüler.
•Babil sürgününden sonra tekrar Kudüs’e dönen Yahudiler kaybolan kutsal kitaplarını tekrar oluşturma yoluna gitmişti.
Bu süreçte Musa’dan sonra en önemli Yahudi figürü olarak kabul edilen Ezra
•kaybolan Tora tekrar yazdırılmıştır.
Bu öneminden dolayı Ezra Yahudiler tarafından ikinci Musa olarak kabul edilmektedir.
Torah’ın Derlenişi ve Kaynakları
Modern bilimsel araştırmalar Torah’ın oluşturulmasıyla ilgili bu geleneksel görüşü oldukça sorunlu kabul etmektedir.
Bu araştırmalara göre Torah’daki bilgiler tek kaynaktan değil, dört farklı kaynaktan gelmiştir.
Buna göre Torah’ın kaynağı Ezra değil, J, E, P ve D adlı dört farklı kaynaktır.
Torah
Elohim
Priestly Deuteronomy
Yahve
Tanrı’dan JHWH olarak söz ettiği için
Araştırmacılar tarafından J olarak adlandırdıkları ilk doküman
MÖ.9 yüzyıldaki kuzey güney bölünmesinden sonra Güney Krallığında üretilen bir metindir.
Tanrı’yı Elohim olarak adlandırıldığı için
E olarak adlandırılan ikinci dokuman MÖ.8. yüzyıldaki Kuzey Krallığı’na aittir.
Daha sonraları J ve E birleştirildi.
Tensiye kitabının oluşturduğu D kaynağı, MÖ.7.
yüzyılda oluşturuldu.
Ruhbanlık konularıyla ve kurbanla ilgili kültleri ihtiva eden P kaynağı ise
MÖ.6 yüzyıla kadar geri gitmektedir.
Geleneksel Yahudi görüşüne göre
Torah Sina dağında Musa’ya Tanrı tarafından verilmiştir.
Sayılar, 12:6-8’e göre Tanrı şöyle söylemiştir:
“Eğer aranızda bir peygamber varsa, ben, Rab, vizyonda ona kendimi bildireceğim, rüyada onunla konuşacağım.
Kulum Musa öyle değildir; bütün evimde sadıktır. Onunla sembollerle değil açıkça ağız ağza konuşacağım. Ve Rabbin
suretini görecek.” Çıkış, 33:11’de Musa’nın Tanrıyla ‘yüz yüze bir arkadaşıyla konuşan bir adam gibi’ konuşmakta olduğu
söylenilmektedir.
Bundan dolayı Musa’ya verilen vahyin eşsizdir – Ortodoks bir Yahudi’ye göre- onun
güvenilirliğini/doğruluğunu sorgulamak abesle
iştigalden başka bir şey değildir.
Torah Ruloları bir sinagogdaki en kutsal objedir.
Parşömenden oluşan bu rulolar elle yazılır ve azei hayyim (hayat ağacı) olarak bilinen iki odun değneğe sarılır ve
dekoratif bir örtüyle kaplanır.
Değnekler tepesinde örtülen/kılıflanan bir finialsle süslenir.
Üstü örtülmüş rulolar Yüksek Rahiplerin zırhlarını anımsatan bir zırha asılır.
Torah rulolarına dokunmak yasak olduğundan
Torah okunacağı zaman okumaya yardımcı olacak bir işaret çubuğu kullanılır.
Torah ruloları Sinagogların en merkezi yerindeki bir sandıkta muhafaza edilir.
Ruloları çıkarmak için sandık açıldığında cemaat sandığın
içindeki rulolara saygılarının ve bağlılıklarının göstergesi
olarak ayağa kalkar.
Talmud: Sözlü Gelenek
Yahudi geleneğinde
Tanah’a ilaveten bir de bunun yorumu mahiyetinde olan ve Musa’dan itibaren nesiller boyunca şifahi olarak aktarıldıktan sonra
MS. 150’li yıllarda yazıya geçirilen Mişna
Onun yorumu ve açıklaması mahiyetindeki Gemara’nın bir araya getirilmesi sonucu
MS. 3 ve 7. yüzyıllar arasında biri Filistin
diğeri ise Babil’de meydana getirilen külliyatı ifade
etmektedir.
Mişna
Gemar a
Talmud
Talmud muhteva açısından halaka (dini ve
hukuki hükümler) ve aggada (Yahudi öyküler) olarak iki ana bölümden oluşmaktadır.
Talmud
Aggada
Halaha
Halaha kısmı daha ağırlıkta olduğu için Talmud “hukuk/şeriat” kitabı niteliği arz etmektedir.
Hahamların hesabına göre 613 Tevrat hükmü vardır.
248’ farzlar (emirler), 365’i haramlar (yasaklar)
Talmud, konulara göre düzenlenmiş olup Yahudi Sözlü Kanunu geleneklerini aşağıda belirtilen 6 ana bölümde toplar. Toplamda 63 risale içermektedir.
Konuları açısından Talmud
Zeraim (Taneler) Hahamların, ekinler vb. tahıl ürünleriyle ilgili
içtihatlarını içerir
.
Moed (Bayramlar) Şabat ile ilgili hükümler,
Pesah, Yom Kippur gibi bayram vecibeleri, toplumsal oruç günleri..
Naşim (Kadınlar) Evlilik, boşanma, fesih
gibi aile hukukunu ele alır.
Nezikin (Medeni Hukuk) Medeni kanunlar ve ceza
kanunlarını içine alır.
miras hukuku, yeminler, yalancı tanıklık vb..
Kodeşim (Kutsallar) Bilhassa kutsal yerler ve mabetler hakkındaki dini
düzenleme ve kuralları ele alır.
Tohoroth (Temizlik) Ritüel açıdan kirlenmesi olası sıvı ve yiyecekler, bir
kişiyi kirli yapan şeyler, ellerin kirlenmesi ve
arınması vb…
Yahudi mistisizminin genel adı Kabbala, Yahudi mistisizminin temel kitabı ZOHAR
Yahudilerin ayin ve ibadet
edebiyatını oluşturan dua
kitabı SİDDUR
TEVRAT’IN
TAHRİFİ
MESELESİ
Tevrat, Kur’an’da da kendisinden bahsedilen bir terimdir.
Kur’an’da 18 ayette 18 defa geçmektedir.
Fakat İncil’in Hz İsa’ya, Zebur’un Hz Davud’a, Kur’an’ın Hz Muhammed’e verildiği açıkça ifade edilirken Kur’an’da geçtiği yerlerde Müslümanlar arasındaki yaygın kanaatin aksine Tevrat’ın Hz Musa’ya verilmiş bir kitap olduğunun belirtilmemiş olması dikkat çekicidir.
GİRİŞ
Tanah (Eski Ahit) içerisinde yer alan haliyle Tevrat, kutsal kitaplar içerisinde hakkında en çok tartışma yapılan bir metindir. Yahudiler, Hıristiyanlar,
Müslümanlar ve bağımsız araştırmacılar tarafından Tevrat çeşitli yönleriyle eleştirilmiştir.
Geleneksel Yahudiler ve onların günümüzdeki
takipçileri Ortodoks Yahudiler, Tevrat’ın Hz
Musa’ya vahyedildiği şekliyle korunduğunu
söylerken, reformist, muhafazakâr, liberal ve
yeniden yapılanmacı Yahudiler Tevrat’ta birtakım
değişikliklerin olduğunu kabul etmektedir.
Tevrat’ın sahihliği meselesi, Müslümanlar arasında Yahudilere karşı en çok polemik konusu yapılan bir
meseledir. Tevrat'ın tahrifi meselesinde Müslüman bilginler üç farklı görüş beyan etmişlerdir.
Tevrat'ın ekseri kısmının lafız ve mânâ bakımından tahrif edildiğini iddia edenler
• İbn Hazm (Ö.H. 456/M.1064), El-Karâfî (Ölümü: H. 684/M.1286), İbn Kayyim El- Cevziyye (Ölümü: H. 751/M. 1351)
Tevrat'ta tahrifin olmadığını, tahrifin onun lafzında değil tefsirinde meydana geldiğini savunanlar
• İbn Haldun (Ölümü: H. 808/M. 1406), Makrizî (Ölümü: H. 845/M. 1442),
Tevrat'ta kısmî tahrifi (lafız olarak pek az kısmının tebdil edildiğini, asıl tebdil ve tahrifin onun tefsirinde meydana geldiğini) savunanlar
• İbn Teymiyye (Ölümü: H. 728/M.1328), Elmalılı Hamdi Yazır (1942).
Tevrat’ta tahrif ve tebdilin bulunduğunu söyleyen
Müslüman bilginler bazı ayetleri delil almışlardır. Fakat bu ayetlere bakıldığında Tevrat’ın metninin söz konusu edilmediği görülmektedir.
Bu ayetlerde Yahudilerin sözlerin anlamlarını çarpıtmaları, bilgileri kasıtlı olarak yanlış aktarmaları tahrif olarak nitelendirilmektedir. Tevrat’ın metninin mahiyeti Kur’an’da problem edinilmemiştir.
Kur’an açısından Yahudilerin bugün elinde bulunan
Tevrat’ın tamamen vahi mahsulü olduğu da iddia
edilemez. Zira bazı Yahudi bilginlerinin de kabul ettiği
üzere uzun zaman içerisinde derlenen Tevrat’ın
metninde önemli değişiklikler olmuş ve ona bir takım
ilaveler yapılmıştır.
Tahrife Delil Gösterilen Örnekler
Lut’un iki kızıyla zina ettiği ifade ediliyor (Tekvin 19/30-36).
Musa kendi yazdığı kitaba göre ölüyor, gömülüyor (Tesniye 34/5-8)
II. Samuel 6/23’de Kral Saul’un kızının hiç çocuğunun olmadığından bahsediyor ama II. Samuel 21/8’de Kral Saul’un kızının çocuklarından bahseder.
II. Samuel 10/18’de “Davut’un 700 arabalı savaşçısı 40.000 atlıyı öldürdü.”
Tarihler 19/18’de “Davut’un 7000 arabalı savaşçısı 40.000 yaya asker öldü.”
I. Krallar 7/5’de “İkibin banyo ihtiva eder”
II. Tarihler 4/2 “3000 banyo ihtiva eder”.
Ezra 2/5’de “Ârah oğulları 775 kişidir.”
Nehemya 7/10’da “Ârah oğulları 652 kişidir.” der.
II. Tarihler 22/2’de “Ahazya kralı tahta geçtiğinde 42 yaşındaydı” denir.
II. Krallar 8/26’da ise “Ahazya kral olduğunda 22 yaşındaydı” der.
Çıkış 33/20’de Tanrının görülemeyeceğinden bahseder.
Tekvin 32/30’da ise Yakup Tanrıyı görmüştür diyor.
Tekvin 32/28’de Yakup Tanrı ile güreşip onu yenmiştir.
II. Samuel II/12-27’de Davut (AS) komutanı Uriyah’ın karısına – Tevrat’ın kat-i emrine rağmen – göz dikmiş, kocasını harbe göndermiş, onun ölmesini sağlamış ve karısıyla evlenmiştir.