• Sonuç bulunamadı

Trk Dnyas Sahas ile lgili Baz Problemler

N/A
N/A
Protected

Academic year: 2021

Share "Trk Dnyas Sahas ile lgili Baz Problemler"

Copied!
4
0
0

Yükleniyor.... (view fulltext now)

Tam metin

(1)

ARAŞTIRMALAR

II

Yard.Ooç.Or. Nerin KÖSE

ANKARA

1997

(2)

TÜRK DÜNVASI SAHASI

İLE İLGİLİ

BAZI PROBLEMLER(*)

~

Son yıllarda gerçekleştirilen kurultay ve kongrelerde Orta Asya

Türktopluluklarının bağımsızlıklarını kazanmalarıyla birlikte geçmişteki birliğin'yeniden kurulması gerektiği, çeşitli şekillerde dile getirilmiştir.

Çünkü temelde bir olan, ancak birçok sebeplere bağlı olarak uzun yıllar

.

kesilmiş olan bu irtibatın yeniden, bütün sahalarda gündeme gelmesi söz konusudur. Yeniden bir ve büyük bir millet olmamız için de kuşkusuz dil ve eğitim konuları, başta gelecek; üstelik bu birleşme, sayısız fayda ve güzelliklerin yanında pekçok problemi de beraberinde getirecektir. Nite-kim ortak bir dil, ortak bir tarih ve edebiyat, bunların başında yer

almak-tadır.

Ancak yazımızın konusu, çok kısa özetlemeye çalıştığım hususlar

değil, Türk Dünyası'nın folklor konusunda karşılaştığı ve karşılaşacağı

problemlerin ve çözümyollarının incelenmesi üzerinedir.

Herşeyden önce diğer sahalarda da olduğu gibi folklor sahasında da ortak bir terminolojiye ihtiyaç vardır. Çünkü "kıssa", "nükte" diye vasıf­

landırdığımız "fıkralar"a Azeriler'de "latife", "bezeme"; Tatarlar ve Baş­

kurtlar'da "mezek" adı verilmekte; klasik anlamdaki nazım-nesir karışık

olan halk hikayelerimiz Türkmenler, Uygurlar, Azeriler ve Tatarlar

tara-fından "destan" olarak ifade edilmektedir. Oysa Türkiye Türkleriince

(*) Buaraştırma, 1995yılında,Çanakkale On Sekiz Mart Üniversitesi'nce düzenlenenı. Karşılaş­

tırmalıEdebiyat Sempozyumu'nda bildiri olarak sunulmuştur.

(3)

"destan", sadece nazma dayalı,Manas türü kahramanlık. anlatılarına veri-len bir adolduğu halde bu türü ifade etmek için "epos'' kelimesi kullanıl­ maktadır. Aynca genellikle olağanüstülüklere dayalı bir türü ifade eden "masal" terimi de Tatarlar'la Başkurtlarıda "ebiyet", Azerilerlde "nağıl"

ile karşılarımaktadır. Bütün bunların yanısıra hem bizde, hem de diğer Türk topluluklarında aynı türün, farklı türlere ait çeşitli terimlerle ifade

edildiğini de unutmayalım..

Başta sözünü ettiğimiz siyası gelişmeyle birlikte "Türk Dünyası

Folklar 4\.rşivi"nin kurulması gerekmektedir. Her ne kadar çeşitli üniver-sitelerimizin ilgili birimlerine bağlı ya da değil, genelolarak eserlerin elde edilmesi, transkripsiyonu ve çevirisi, hatta üzerlerinde çeşitli çalış­

malar gerçekleştirilmekle beraber folklor sahasının bu konuda belli bir plan ve program dahilinde hareket etmesi gerektiğine inanıyoruz. Bu

proğramlaşma ile birlikte hem çabadan, hem de zamandari tasarruf

edil-miş olacaktır. Böyle bir arşivaynı geçmişe sahip olan Türk toplulukları­ nın,birbirleriyle kopuk yaşadıklarısüre içinde gerek gelenek ve görenek-: lerinin, gerekse folklor ürünlerinin şekil,konu ve fonksiyonları açısından geçirdiği değişiklikler mukayeseli olarak ele alınabilecek; özellikle hala

yaşayan ortak vedeğişen hususlar üzerinde, sebep ve sonuçları söz konu-su edilerek etraflıca durulabilecektir.

Böyle bir arşivin kurulmasıyla birlikte bir "Türk Dünyası Sözlü Ürünleri Tıp ve Motif Kataloğu'nunda hazırlanması söz konusu olabile-cektir. Masal, hikaye, destan, fıkra, türkü, atasözü. bilmece, deyim v.b. bütün folklor ürünlerinin hem ayn ayn, hem de bir bütün halinde, belli bir metot dahilinde incelenip ortak değerlerimizinortaya çıkarılması, sa-dece Türk FoIkloru değil ,Türk Kültür Tarihi açısından da büyük bir ehemmiyeti haiz olacaktır. çünkü böyle bir çalışmaher türe ait motif, tip ve çeşitli özelliklerimizin menşei, anlatıya girme sebebi, anlatıdaki yeri, fonksiyonu ve önemi yanında söz konusu hususların diğer anlatılardaki

durumunun da ortaya çıkarılmasınasebep olacaktır.

Elbette bu tür geniş bir araştırma ve incelemenin yapılabilmesiiçin

(4)

metot problemiyle de karşılaşılması, kaçınılmazdır. Çünkü masal ya da destan, fıkraya da atasözü v.b. bütün sözlü ürünlerin yapısı aynı tür için-de bile farklılıklargösterebilmektedir. O sebeple böyle bir değişim ve

ge-lişim ortak bir metotla incelenmeli, uygulanacak metotta, dünya

edebi-yatlarındaki bu yoldaki inceleme planlarının bu türün bizdeki yapı

özelliklerine, başkabir ifadeyle milli değerlerimize uyması gerekmekte-dir. Burada TTV'nin ortaya konması sırasındaki "tip anlayışındaki farklı­ laşma" meselesi örnek teşkil etmeli; gerektiğindeher metot kendi özellik-lerimize uyarlanabilmelidir.

Sadece birkaçını sizlere sunduğumuz problemler, elbette bu kadar

değildir.Özellikle Türk Dünyasıının toplulukları arasındaki münasebetle-rin gerek anlatı türleri, gerekse adet ve ananeleri üzerindeki farklı etkile-ri, söz konusu problemlerin giderek artmasınaol açacak; çözüm yolları­ nın da sürekli bir değişim ve gelişim içinde olması gerektiğini ortaya

koyacaktır.

Referanslar

Benzer Belgeler

Bunların içerisinde en ünlüleri, kendilerine sevgiyle bağlı olan Cusa Kardinali Nicolas (1401-1464) ve kendilerine karşı tepki duyan Rotterdam’lı Erasmus’tur (1466-1536)

şairimiz Mehmet Âkif Ersoy ile Azerbaycan’ın büyük şairlerinden Hüseyin Cavid’in yaşam ve eserlerinin ele alındığı, “Türk Dünyasını Aydınlatanlar: Mehmet

Böylece hem yapı, hem de konu bakımından yapılacak bu inceleme ve tasnif sonunda Türk Dünyası manilerinin bir bütün olarak ortaya çıkması sağlanacak; hem de Türk ulusunun

ve hemen hemen tüm Avrasya' da yeni bir yılın başlangıcı olarak kabul edilmekte~ insanoğlunun zamanı değerlendiımek için kurduğu sisteme ''takvim"

Özellikle ebced hesabı denildiği zaman akla ilk gelen tarih düşürme olduğu için zaman içinde söz konusu iki terim birbirlerinin yerine dahi kullanılır

VVERTHEİM asansörlerinin her üni- tesi; uzun yılların tecrübesi ile ve yapılan araştırmalar sonucunda, ka- lite ve fonksiyonda üstün, kullan- mada kolay olacak şekilde

Marsiyas, günümüzde sık sık düzenle- nen müzik yarışmalarının bugün için bi- lindiği kadarı ile ilk'i ile ilgilidir Zama- nımızdan 2700 - 2600 yıl önce yapılmış

Bu çalışmada tibia üst uçta yerleşimli osteoid osteoma olgusunda eksizyon sonrası kliniğin tamamen kaybolduğu izlenen ancak 7 yıl sonra aynı odakta yineleyen osteoid