• Sonuç bulunamadı

Yeni bir dünya gerek insanlığa Olmaz deme, bensiz olmaz de Katılmazsan bekliyor barbarlık... Yeni Dünya İçin ÇAĞRI Özel Sayısı Nisan 2014

N/A
N/A
Protected

Academic year: 2022

Share "Yeni bir dünya gerek insanlığa Olmaz deme, bensiz olmaz de Katılmazsan bekliyor barbarlık... Yeni Dünya İçin ÇAĞRI Özel Sayısı Nisan 2014"

Copied!
24
0
0

Yükleniyor.... (view fulltext now)

Tam metin

(1)

Yeni bir dünya gerek insanlığa…

Olmaz deme, bensiz olmaz de…

Katılmazsan bekliyor barbarlık...

Yeni Dünya İçin ÇAĞRI Özel Sayısı Nisan 2014

(2)

Merhaba sevgili dostlar,

Birkaç aydır süren seçim hazırlıkları bugün yani 30 Mart günü itibari ile son bulu- yor.

Nereye dönsek yüzümüze çarpan kü- çüklü büyüklü, kimisi dev gibi, kimisi küçü- cük seçim afişleri, flamalar vs. sökülmeye başlandı.

Propaganda yasakları başladı da seçim araçlarından yükselen parti şarkılarından, türkülerinden dolayı “türkü bar”a dönen sokaklar sakinleşti, tırmalanan kulaklarımız da biraz dinlendi.

Daha seçimlerin ilk dakikalarında san- dık hileleri haberleri gelmeye başladı. Bugün hangi parti galip gelecek göreceğiz fakat emin olduğumuz bir şey var ki, sandıktan ağırlıklı olarak hangi parti çıkarsa, diğer par- tiler seçimlere hile karıştığını iddia edecek- ler.

Herkeste şimdiden bir gerginlik hakim.

Bu gerilimli ortamda, bizzat parti liderlerinin de kışkırtmaları ile şiddet olaylarının yaşan- ması kaçınılmazdı ve kaçınılamadı da. Daha sabah saatlerinde ilk şiddet olayı haberi ulaş- tı. Urfa’da iki muhtar adayı arasında kavga çıkmış, bıçaklar çekilmiş ve bir kişi yaralan- mıştır.

Bir sonraki sayıda görüşmek umuduy- la… Şimdilik hoşça kalın...

Yeni Dünya İçin ÇAĞRI Sahibi ve Sorumlu Yazı İşleri Müdürü:

Metin Yoksu Yönetim yeri ve adresi: Fatih Mah. Bahçeyolu Cad. Ülbeği İş Mer. No:9 Kat: 4 Esenyurt/İstanbul.

Tel/Fax: (0212) 620 67 57

e-mail:mail@ydicagri.org web:www.ydicagri.org YDİ Çağrı gençlik özel sayısı Nisan 2014 fiyatı: 1

TL Yayın türü: Yerel süreli

Baskı: Berdan Matbaacılık Davutpaşa Cad. Güven San. Sit.

C Blok No: 215-216-239 Topkapı/İstanbul Tel: (0212) 613 11 12

Oku, Okut, Dağıtımını yap

Web sitesi: www.yenidunyagencligi.com

E-Mail: ydgenc@gmail.com

Gün proletaryanın Kızıl Günüdür!

Yüzbinler Berkin İçin Yürüdü

Ali İsmail Korkmaz Anıldı

Katil Devlet Vurmaya Devam Ediyor

AKP’nin Son Seçim Vaadi Sansür

Dershanelerin Kapatılması Üzerine

(3)

G

eleceğimizin olmadığı bir sis- temde yaşıyoruz. Büyük ço- ğunluğumuz günde on- on iki saat çalışıyor bir de işe giden süreyi hesapla- dığımızda on iki-on dört saatimiz burjuvazi tarafından gasp ediliyor. Tüm bunlar yet- mezmiş gibi bir de kendi çıkarları için bizleri savaşın en ön cephelerine sürüyorlar. Eğiti- me bütçe ayırmak yerine silaha yani savaşa bütçe ayırıyorlar. Aylardır kapitalist sistemle- rini meşrulaştırmak için bangır bangır bağırı- yorlar. Sözde halk demokratik bir seçimle kendini yönetecekleri seçiyor! Hâlbuki bizle- rin bu Kapitalist sistem tarafından yönetil- meye ihtiyacı yok!

Demokrasi oyunları sadece yalandan ibarettir. İktidarda bugün AKP

var. Daha düne kadar “yol arka- daşımız-kardeşimiz” dedikleri ile ters düşünce ortaya atılmadık kirli çamaşır kalmadı. Kim bilir arkamızdan daha ne dolaplar çeviriyorlardır. Biz ancak kendile- ri it dalaşına girdikleri zaman ne dolaplar döndüğünü görebiliyo- ruz. Bu ister AKP ister CHP veya bundan önceki partiler olsun yoktur birbirlerinden farkları.

Hepsi aynı yolun yolcusudur öz olarak. Onların tek bir derdi var.

O da kapitalist sistemlerini de- vam ettirmektir. Kirli çamaşırla- rında son olarak “savaş nasıl

çıkarılır” onu tartışıyorlar. MİT, çıkıp diyor ki

“gerekirse dört adam gönderirim sekiz füze yollarım”! İşte onlar için savaş çıkarmak bu kadar kolay. Sonra ne olacak savaşın en cep- helerine, mevzilerine biz gençler yollanaca- ğız. Ölenler hep biz olacağız, her zaman olduğu gibi…

Bugün sadece iktidarda olan AKP değil savaş yanlısı olan, CHP ve diğer düzen parti- leri de özde aynıdır. CHP lideri düşürülen Suriye uçağı için şunu diyor: “düşürülen uçak angajman kuralını ihlal etmişse düşü- rülmesinde sorun yoktur” CHP ve onun zih- niyeti için değişen bir şey yoktur. Söz konu- su ülke sınırları ise sorun yok, savaş çıkabilir.

Anlayacağınız bir CHP de çok farklı değildir.

(4)

Yoktur birbirlerinden farkları. Savaş isteyen- ler ve savaşı çıkarmak isteyenler onlar, o zaman gitsinler kendileri savaşsınlar. Ama yok onlar sıcak köşklerinde oturup, biz işçi ve emekçilerin çocuklarını cepheye sürerek, onlar için savaşmamızı ve ölmemizi isterler.

Savaş kapitalist sistemin yol arkadaşı- dır. Sistemin kendisi yıkılmadığı sürece ve yerine yeni bir sistem kurulmadığı sürece de bu böyle devam edecektir. İşte o yeni kuru- lacak sistemin adı sosyalizmdir. Sosyalizmi kurmak imkânsız değildir yeter ki milyonlar olan bizler örgütlenelim, mücadele edelim, birlik olalım. Komünist Partisinin öncülüğün- de savaşmadığımız sürece, devrimi hedefle- mediğimiz sürece savaşlar sürecektir. Çünkü kapitalizm varlığını sürdürdükçe savaş tehli- kesi her zaman var olacaktır.

Ortaya çıkan ses kayıtlarına hiç kimse itiraz etmedi. Hepsinin tartıştığı öz şu “bizi nasıl dinlerler, mahremimize girdiler, güven- liğimizi tehdit ettiler, bu bir casusluk faaliye- tidir” vb. Karadeniz halklarının bir tabiri ile afkurmaktan (havlamak anlamında) başka bir şey yapmadılar. Aslında kayıtların gerçek olduğunu da böylece teyit etmiş oldular.

Onlar için insan öldürmek, savaş çıkarmak bu kadar basit.

Daha 15’inde bir fidan Berkin Elvan’ın kanı yerde iken katiller 10 yaşında Mehmet Ezer’i hedef alarak vurdular. Yetmedi, sırf protesto hakkını aradığı için Van’da Kürt halkının üzerine polis ateş açtı. Bir kişi göğ- sünden vuruldu. Kendi sistemlerini meşru- laştırmak için yapılan seçimlerin sonucu ne olursa olsun ortada olan bir gerçek var. O da; kapitalist sistemleri devam edecek. O şiddet yoluyla yıkılmadıkça da devam ede- cektir. Kapitalist sistemleri devam ettiği sü- rece de savaşlar, yolsuzluklar, sömürü, ya-

lan, yıkım devam edecektir. Ama zulmün saltanatı sürmez, er ya da geç yıkılacaktır.

Kapitalist sistem kendiliğinden yıkılma- yacağına göre, onun yıkılması için Bolşe- vizm’i/Leninizm’i ilke edinmiş komünist par- tide örgütlenmek temel şarttır. İşçi sınıfı içinde örgütlenme esas alınmalıdır. Bu şekil- de öncünün ardında savaşarak devrim için ayaklanmalı ve iktidarı yerle bir etmeliyiz.

Biz gençler sınıf mücadelesinde en ön safla- ra geçip sistemin yıkılması için tarihi sorum- luluklarımızı kendi alanımızda yerine getir- meliyiz.

İşte yaklaşan 1 Mayıs’ın, birliğin, daya- nışmanın ve milyonlar olduğumuzu bir kez daha göstermek için bulunduğumuz her yerde alanlara çıkmalıyız. Birliğimizden ge- len gücümüzü bir kez daha göstermek için PROLETERYANIN KIZIL GÜNÜN DE ALANLA- RA ÇIKALIM!

Fabrikaları kalemiz yapmadan devrim bir hayaldir. Zulmün saltanatını yıkmak için mücadeleye, örgütlenmeye.

ŞAN OLSUN PROLETERYANIN KIZIL GÜNÜNE!

HER GÜN BİR MAYIS HER GÜN MÜCADELE!

İŞÇİ GENÇLİK GELECEK, BOLŞEVİZM YENECEK!

YAŞASIN 1 MAYIS!

Yeni Dünya Gençliği 28 Mart 2014

(5)

F

aşist devlet tarafından katledilen 15 yaşında gencecik bir fidan Berkin Elvan'ın cenaze törenine yüzbinler eşlik etti. Cenaze töreni saat 12.00'da vurulduğu yerde başladı. Saatler 12.00 ‘ye yaklaştığında dört bir yandan insan seli Okmeydanı’na aktı. Yüzbinlerce insan E- 5 yolunu da trafiğe kapatarak Feriköy me- zarlığına yürüdü.

Yürüyüş boyunca “Katil Devlet Hesap Verecek”, “Berkin Elvan Ölümsüzdür”,

“Berkin Elvan On Beşinde Bir Fidan”,

“Hükümet İstifa” sloganları sık atıldı.

Berkin Elvan’ın taşındığı cenaze aracı- nın önünde bir ekmek konuldu. Berkin Elvan için hazırlanan mezarın içine karanfiller ve misketler konuldu. Anne Elvan, ise oğlu me- zara konulduğu zaman ağıtlar yakarak oğlu- na seslendi.

Taksim Dayanışmasının açıklamasıyla cenaze törenin hemen ardından Taksim’e çıkılacağı çağrısı yapıldı. Polis Valinin attığı twitter mesajından hemen sonra halka acı-

mazsızca saldırdı. Çatışmalar gece boyunca sürdü.

Berkin Elvan sadece İstanbul’da değil Kuzey Kürdistan ve Türkiye’nin birçok ilinde anıldı. Dersim’de bir polis öldü. Okmeyda- nı’nda Berkin Elvan’ın evine yakın bir yerde faşist çeteler sopalarla saldırı düzenlemek istedi çıkan silahlı çatışmada bir kişi öldü.

Roboski’de analar Berkin için yürüdü.

Bir Okurumuz Yaralandı

Gece yaşanan çatışmalarda Şişli Kurtu- luş bölgesinde, polisin gazı bitince barikat ardında bulunan 20 polise halk yoğun olarak taş yağmuruna tuttu. Gaz takviyesi polise gelince polis hedef gözeterek insanlara ya- kın mesafeden gaz fişeği ile ateş açtı. Ardın- dan polis aldığı destek ile barikata yüklendi.

Ara sokağa Akrep girdi. Akrep yarım saat boyunca bir aşağı bir yukarı giderek halka rastgele plastik mermi sıktı. Bir okurumuz kardeşini korumak isterken sırtına gelen plastik mermilerden dolayı hafif biçimde yaralandı.

Ceylan Önkol’dan Berkin Elvan’a çocuklarımızı katleden faşist T.C devletidir. O halde sorunu kökün- den kazımak gerekir. Çocuklarımı- zın, kardeşlerimizin ölmemesi için faşist T.C devletini yıkalım.

Berkin Elvan On Beşinde Bir Fidan!

Anaların Öfkesi Katilleri Boğacak!

Zam, Zülüm, İşkence İşte Faşist T.C

Yeni Dünya Gençliği 12 Mart 2014

(6)

Ç

anakkale 18 Mart Üniversitesi Yenice Meslek Yüksekokulu öğrencileri bugün saat 16.00’da Yenice Meslek Yüksekokulu önünde toplanarak yürüyüşe baş- ladılar yürüyüş boyunca Yenice uyuma Berkin'e sahip çık, Berkin ELVAN ölümsüzdür, Berkini katili AKP'nin polisi, katil polis hesap verecek sloganları atıldı.

Yürüyüş Biga caddesinden ziraat bankasına kadar sürdü yaklaşık 60 kişi katıldı.

Yürüyüş ziraat bankası önünde son buldu.

Akşam saat 19:00'da Çanakkale'nin Çan ilçesinde yapılacak eyleme öğrenciler araç tutularak katılım sağlandı.

Yeni Dünya Gençliği/Çanakkale

(7)

B

erkin Elvan adına bir mektup kaleme alınsaydı nasıl olurdu?

Berkin, hislerini, duygularını ve tepkilerini nasıl yazabilirdi? Berkin şöyle bir mektup yazabilirdi:

Adım Berkin Elvan. 5 Ocak 1999’da, dünyaya gözlerimi açtım. Benden önce iki ablam dünyaya merhaba demişti. Ailemizin en küçüğü ve evin tek erkek çocuğu ben- dim. Ailenin en küçüğü olunca sevilen ve şımartılan bir çocuktum. Her çocuk gibi be- nimde hayallerim vardı. Büyüyünce ne ola- caksın diye soruyorlardı. Kimi zaman öğret- men, kimi zaman doktor olacağımı söylüyor- dum. Hayal kurmayı seviyordum. Zeki bir çocuktum ama yaramazlıkta yapıyordum.

‘Afacan’ bir tarafım vardı ama büyüklerime saygı da kusur etmiyordum. Ablalarıma çok bağlıydım ve onları seviyordum. Oturduğum mahallede, dayanışma ve paylaşımda bir kusur etmiyordum.

Babam Sami aslen Tokat Kızıldere’li idi.

Annem Gülsüm ise Dersimli’ydi. Ailemiz otuz yıldır İstanbul’da ikamet ediyordu. Babam tekstil işçisiydi. Annem de çalışıyordu. Kıt kanat geçinip gidiyorduk. Mutlu bir aile yapı- mız vardı. Ailemizin ‘ötekileştirilmesi’ ve Alevi olmamız horlanmamızın bir nedeni idi.

İstanbul’da ve yaşadığımız Okmeyda-

nı’ında hareketli saatler yaşanıyordu. Bildi- ğim kadarı ile Gezi parkında ağaçların kesil- mesini önlemek için, bedenler dozerlerin önüne siper olmuştu. Taksim’de küçüçük yeşil bir alanın yok olması istenmiyordu.

Çevre ve doğaya duyarlı insanlar mücadeleyi başlatmıştı. Ama bu haklı mücadeleye ta- hammül edilemiyordu. Polis, bedenlerini siper edenlere saldırdı ve nöbet tutmak için kurulan çadırlar yakıldı. Göz gözü görmüyor- du. Gaz bulutu her tarafı kaplamıştı. Toma- lar basınçlı su sıkıyor ve polis coplarını kaldı- rıp indiriyordu. Polisin sergilediği vahşet sonucu olaylar çığırından çıktı ve olaylar tüm ülkeye yayıldı. Pusu da bekleyenler de vardı.

Haklı bir temelde başlayan mücadele, anti AKP hareketine dönüştürüldü. İktidar müca- delesinde, AKP karşıtları Gezi direnişini ken-

(8)

di iktidar kapışmaları için kullandılar.

Yıl 2013’tü. Günlerden Pazar aylardan 15 Haziran’dı. Kahvaltı için hazırlanıyorduk.

Annem sofrayı kurarken bende fırından ek- mek alıp dönecektim. Dışarı çıktım. Ben da- ha on dört yaşında bir çocuktum. Bana gaz atacaklarını düşünememiştim. Çocuklar he- def alınmaz sanmıştım. Çocuklara kıyılmaz demiştim. Ama yanıldım. Caddeye çıkmamla birlikte vuruldum. Direk kafama nişan alına- rak gaz fişeği ateşlendi. Yığıldım yere… Has- taneye kaldırıldım. Ölmek istemiyordum.

Çünkü hayallerim vardı. Yaşamın tadını ve zevkini daha alamamıştım. Önümde daha uzun yıllar vardı. Evlenecektim, çoluk çoçu- ğa karışacaktım. Direnecektim ve direndim

de. Ben direnmeye çalışırken, polis

“destan” yazmaya devam ediyordu! Ben vurulmadan önce, abilerim Mehmet Ay- valıtaş 2 Haziran’da, Abdullah Cömert 3 Haziran’da ve Ethem Sarısülük 14 Hazi- ran 2013’te toprağa düşmüşlerdi. Ben- den beş yaş büyük olan abim Ali İsmail Korkmaz, 2 Haziran 2013’te Eskişehir’de polisler tarafından ölesiye dövülmüştü.

Ben vurulduğumda Ali İsmail yaşam sa- vaşı veriyordu. Ali İsmail ancak kırk gün dayanabildi ve 10 Temmuz’da toprağa düştü. Ben yaşam savaşı verirken, 28 Haziran’da Medeni Yıldırım ve 9 Eylül 2013’te Ahmet Atakan yaşamlarını yitirdi.

15 Haziran 2013’te vurulduğumda, 14 yıllık yaşamım gözlerimin önünde bir şerit gibi akmaya başladı. Sadece gaz kapsülü ile kafamdan vurulmadım. Yo- ğun biber gazınada maruz kaldım. Nefes almakta zorlanıyordum. Hastaneye götü- rüldüğümde kalbim durdu. Doktorlar ilk otuz beş dakika da kalbimi çalıştırmaya uğ- raştılar. Vurulduktan seksen dakika sonra ameliyata alındım. İlk ameliyatım başarısızdı.

Aynı gün ikinci kez ameliyata alındım. Yaram çok büyük ve hasar fazla idi. Tekrar yaşama döndüm. Ölüm adın kalleş olsun dedim. Ko- lay kolay pes etmeyeceğimi mırıldandım.

Bana iyi bakılıyordu hastane de. Tıbbi destek veriliyordu. Bedenim zayıf düşmüştü ama direniyordum. Bir hortumla besleniyordum.

Makinesiz nefes alamıyordum. Fizik tedavim yoğun bir şekilde devam ediyordu.

Ben yaşam savaşı verirken, ailemde hukuk savaşı vermeye çalışıyordu. Ama baş- vurular sonuçsuz kalıyordu. Beni vuranlar

(9)

sırra kadem basmıştı! Failler belli olmasına rağmen bulunamıyordu! Hukukun guguk olduğu birkez daha ortaya çıkmıştı. Failler gizleniyordu. Bu ülkenin başbakanı “polisin destan” yazdığını ve “emirleri ben verdim”

diyordu! Yaşam savaşım esnasında dayanış- ma çığ gibi büyümüştü. Diren Berkin sesleri- ni duyar gibiydim. Yaşama yeniden dön- mem için dayanışma gösterenlere polis yine acımasızca saldırıyordu. Yaşadığım acı ve verdiğim yaşam savaşı dayanışmayı yükselt- mişti. Acıların, yaşanan haksızlıkların insanla- rı bir araya getireceği gerçeği birkez daha ortaya çıkmıştı.

Tam 269 gün direndim. Ama başarama- dım. Yaşam savaşı verirken adeta eridim. 16 kiloya kadar düştüm. Gezi direnişinin en küçük kurbanı olarak toprağa düştüm. Ço- cuklara kıyıldığı, hedef alındığı ve hapishane- lere konulduğu bir ülkede ne söylenebilinir ki? Bu ülkede çoçuk yaşta toprağa düşen sadece ben değilim. Son da olmayacağım.

Yüzbinler cenazeme sel olup aktı. Bu ülkede öldürülen çoçuklara nasıl sahip çıkıl- dığını gördüm. Görkemli bir cenaze töreni ile sonsuzluğa uğurlandım. Gözyaşları sel olup aktı. Ben toprağa düştüm ama hep hatırlanacağımı ve Gezi direnişinin en küçük kurbanı olarak olarak adımın tarihe yazılaca- ğını biliyorum. Beni öldürenler hep lanetle anılacaklar. Onların adı tarihin kara sayfala- rında yerini alacak. Onlar döktüğü kanda boğulacak...

Berkin Elvan yaşasaydı böyle bir mek- tup yazarmıydı? Kendimi Berkin yerine koya- rak yukardaki satırları karaladım. Bu satırlar ile birçok kişinin hislerini, duygularını dile getirdiğimi düşünüyorum. Çocuklara kıyma- yın efendiler. Onlar bizim geleceğimiz ve yarınlarımızın umutları.

Yeni Dünya Gençliği Okuru 13 Mart 2013

(10)

E

skişehir her geçen gün daha çok Ali’yi yaşatmaya devam ediyor.

10-14 Mart arası Eskişehir’de düzenlenen Uluslararası 4. Gençlik Film Fes- tivali Ali İsmail Korkmaz’ı anmak için hazırla- nan belgeselle başladı. Ali’nin ailesi de or- daydı. Görüntüler karşısında salonda yükse- len hıçkırık sesleri şaşırtıcı değildi. Çünkü bu belgeselle bir kez daha yitirilenin sadece bir can değil masumiyet, merhamet ve insanlık olduğu anlaşıldı. Hani hep sineği bile incit- mez tabirini kullanırız ya işte Ali tam da böy- le bir insanmış, annesi bütün kavgalarının bu tür şeyler yüzünden olduğunu söyledi. Sa- londa bir de Ali’nin çok görmek isteyip te göremediği yeğeni Ali Yusuf vardı. Aynı za- man da Ali İsmail’i sadece belli bir etkinlik dâhilinde anmanın yetersiz olacağı düşünül-

düğünden 18 Martta yani doğum gününde Eskişehir’de Ali için bir vakıf kurulacak. Ayrı- ca dava süreci hep yakından takip edilecek.

Ali 38 gün mücadele etti.

38 den 269 güne bir canı daha kaybet- ti. Berkin Elvan küçük yüreğiyle daha çok direnmeye çalıştı ama sonunda dayanamadı.

Henüz 15 yaşındaki bir çocuktan korkan ve onu terörist ilan edenlere inat Berkin’i unut- turmayalım. Şimdi Berkin yitip giden abile- riyle birlikte mücadeleyi seçmişken onları yaşatmak bize düşüyor. Berkin ELVAN ÖLÜMSÜZDÜR…

Selam Olsun Halkı İçin Düşenlere…

14 Mart 2014

(11)

D

ün BDP’nin Diyarbakır’ın Sil- van ilçesinde, düzenlemiş olduğu miting sonrası polis saldırdı. Biber gazları, plastik mermi taban- calarını kullanarak insanların hayatını tehdit eden bu devlet ve onun katil polisleri bir çocuğun daha canına kastetti. Saldırıda he- nüz 10 yaşında olan Mehmet Ezer biber gazı kapsülüyle kafasından vurularak ağır yara- landı ve şuan yoğun bakımda.

Acil Servis’te yapılan ilk müdahalenin ardından, açıklama yapan doktorlar, Meh- met’in hayati tehlikesi bulunduğunu, yarılan kafatasının mikrop ve hava alması nedeniy- le, basınç oluşturduğunu, bu nedenden do- layı ameliyata alınmadığını belirtti.

Bu katil devlet ve onun

“kahramanları”, çocuklardan bile korkuyor-

lar. Öylesine korkuyorlar ki, daha 10 yaşında olan Mehmet Ezer’i gözünü kırpmadan he- def alabiliyorlar, tıpkı kısa bir süre önce he- def alarak öldürülen 15 yaşındaki Berkin El- van gibi.

Dayan Mehmet dayan! O küçücük yüre- ğinle, katillere inat dayan!

Bütün bu zulmün hesabı er ya da geç sorulacaktır!

26 Mart 2014

Dergimizin hazırlık sürecinde Meh- met’in hayati tehlikesinin kalmadığını öğ- rendik. Bu sevindirici ve güzel bir haber, Mehmet Ezer güzel yarınlar dileğimizle.

28 Mart 2014

(12)

E

rdoğan seçim vaatleri arasına SANSÜR’ü de ekledi. Bursa miting konuşmasında

“Twitter’ın kökünü kazıyacağız” açıklama- sından sonra gece yarısı (20 Mart) twitter kapatıldı. Kapatmalara gerekçe ise mahke- me kararları gösterildi. Sosyal medya özellik- le de Gezi Direnişi ile birlikte ülkelerimizde daha sık kullanılmaya başlandı. Halk ana akım medya da göremediklerini anında sos- yal medya üzerinden ulaşmaya başladı. Giz- lenen gerçekler de bu araçla görülmeye baş- landı. Sosyal medya üzerinden kitleler ör- gütlenmeye ve sokağa çıkıp hesap sormaya başladı. Birçok eylem sosyal medya üzerin- den örgütlendi.

İktidarın Sosyal Medyayla Derdi Ne?

İktidar Gezi Direnişinden bu yana sos- yal medyadan çok rahatsız. Gezi Direnişin-

den sonra özel birimler kurarak sosyal med- yada kendi gündem konularını üst sıralarda tutmaya çalıştılar. Bu yöntemi de para ile satın aldıkları sahte hesaplar ile yaptılar.

Fakat bu da çare olmayınca bu sefer de san- sür yolunu denediler. Yasal düzenlemeler yaparak sansürü yasal hale getirdiler. Ardın- dan ise sosyal medyayı sudan gerekçeler ile yasakladılar. Bunu yapmalarında ki temel amaç ise iktidarlarındaki tüm pisliklerin açı- ğa çıkmasından ve bunun sosyal medya üze- rinden yayılmasında ciddi rahatsızlık duy- dukları içindir.

Demokrasi vaatlerinden bahseden ikti- dar, sansür uygulayarak ne kadar

“demokratik” olduğunu bir kez daha gös- termiş oldu!

Yasaklar kaldırılmalı. Bir an önce bu yasaklar sona ermelidir. Pornoya, faşist- gerici-ırkçı içeriklere sansür uygulanmalıdır.

Demokrasi ve düşünce özgürlüğü, bu sistem içerisinde bir kez daha mümkün olmadığı kanıtlanmıştır. Barış, demokrasi ve özgürlük ancak demokratik halk devrimi ile mümkün- dür.

İnternet Yasağını Tanımıyoruz!

Yasaklara Son Demek İçin ÖRGÜTLENİN!

SANSÜRE HAYIR!

Yeni Dünya Gençliği 21 Mart 2014

(13)

G

eleceğimizle oynayan AKP, bizleri bir kaostan başka bir kaosa sürükleyip duruyor. Tür- kiye tarihi belki de en ilginç seçimlerinden birini yaşıyor. Tayyip seçim vaatlerini daha seçimler sonuçlanmadan gerçekleştirmeye başladı. Önce “tivittir mivitir hepsinin kökü- nü kazıyacağız” dedi. Emri alan TİB anında twitteri kapattı. Tayyip ardından bir televiz- yon kanalına çıktı ve “bunların arkasında hep youtube var” dedi. Tayyip her konuşma- sından sonra bir yasak geldi. Önce twitter sonra youtube. Peki, şimdi sıra hangisinde?

Sansür uygulamaları yapan AKP, gün- den güne, adım adım hayatımızın tüm öz- gürlüklerine bir bir el atıyor. Elbette daha önce de tam anlamıyla bir özgürlük yoktu fakat sansür uzun zamandır bu şekilde işlen- miyordu. Şimdi ise sosyal medya üzerinden yoğun eleştiriler alan iktidar bundan rahat- sız oldu. Kendi yol arkadaşları olan cemaat ile araları açıldıkça, yaptıkları tüm pislikler birer birer ortaya çıkıyor. Ama nafile güneş balçıkla sıvanmıyor! Tüm pislikleri ortaya çıktıkça biz işçilerin emekçilerin nasıl sömü- rüldüğü, kandırıldığı da gün yüzüne iyice çıkıyor. Bunların ikiyüzlülüklerini biz biliyo- ruz ama biz biliyoruz demekle olmaz bu iş!

Halkın bu pisliklerin ne olduğunu bilmesi açısından sosyal medya-

nın önemli bir rolü var.

İşte iktidar da bundan rahatsız olduğundan sansür uygulamaktadır.

Tayyip her gittiği mitingde yasak vaatle- rinde bulunuyor. Dergi- mizin basım sürecinde

bir yasakta facebook’a da gelebilir. Zaten bu süreçte gelmemesi anormal bir durum olur!

Tayyip’in son gittiği Van mitinginde sesinin kısılmasını önemli bir gelişme olarak görüyoruz! Çünkü sesi kısılmasaydı kim bilir hangi yasaklamadan bahsedecekti! Miting sonrası da halka ateş açıldı. Bir polisin silahla ateş etmesi sonucu bir işçi göğsünden vurul- du. Silvan’da on yaşında Mehmet Ezer ba- şından hedef alınarak vuruldu. İşte AKP’nin seçim vaatleri bunlar. Kan, Ölüm ve YASAK- LAR!

Biz bir bütün içinde sansüre karşı deği- liz. Gericiliğe, ırkçılığa, şovenizme, faşizme, pornografik içeriğe, çocuk istismarına karşı sansür uygulanmasından tarafız. Ama öz- gürlüklerin, bilgi almanın, öğrenmenin önü- ne konulacak engellere karşıyız. Elimizde var olan özgürlüklerimize sahip çıkmak için ikti- darı sıfırlamamız gerekiyor. Gerçek özgürlük içinse işçilerin emekçilerin iktidara yerleşme- siyle olacaktır.

AKP’ye Dur De! Düzen Partilerine Yol Verme!

Kapitalist Sistem Yıkılmadan Özgürlük Olmaz!

28 Mart 2014

(14)

U

zun süre tartışıldıktan sonra dershanelerin kapatılmasına dair kanun – tabi tek içeriği bu değil, aslında milli eğitim kanunu ve bazı kanun ve kanun hükmünde kararnamelerde- ki düzenlemeleri içeren bir metin- 6528 nu- marasıyla, 14 Mart’ta Resmi gazetede yayın- lanmasının ardından yürürlüğe girdi.

Buna göre Söz konusu metnin özel öğretim başlıklı bölümünden dershane tanı- mı çıkarıldı. Yasaya göre yükseköğretime geçiş için herhangi bir ad altında kurs açıla- mayacak. Açılabilecek kurslar yasada şu şe- kilde tanımlanmış. “g)Çeşitli kurslar: Orta- öğretime veya yükseköğretime giriş sınav- larına hazırlık niteliğinde olmamak kaydıy- la, kişilerin sosyal, sanatsal, sportif, kültü- rel ve mesleki alanlarda bilgi, beceri, dil, yetenek ve deneyimlerini geliştirmek, is- teklerine göre serbest zamanlarını değer- lendirmek amacıyla faaliyet gösteren özel öğretim kurumlarını,”

“j) Öğrenci etüt eğitim merkezi: On iki yaş ve altındaki öğrencilerin, derslerine çalışmalarına, ödev ve projelerini yapmala- rına yardımcı olmak; ilgi, istek ve yetenek- leri doğrultusunda sosyal, sanatsal, sportif ve kültürel faaliyetler yürütmek üzere ku- rulan özel öğretim kurumlarını,” ifade edi- yor.

Milli eğitim bakanlığının yaptığı açıkla-

mada dershanelere, daha doğrusu dershane sahiplerine kurumlarını dönüştürmeleri için 2015’in Eylül ayına kadar süre tanındı. Buna göre dershaneler ya açık liseye, ya özel oku- la ya da kanunda belirtilen kurs türlerinden birisine dönüştürülecek. Bu tarihe kadar dönüşümünü tamamlamayan kurumlar ka- patılacak. Bu durum kanunda şu şekilde ifa- de ediliyor. “Dönüşüm sürecinin bitiminde dönüşme talebinde bulundukları örgün eğitim kurumunun haiz olması gereken şartları karşılayamayanların kurum açma izinleri iptal edilerek faaliyetlerine son veri- lir. Bu durumdaki kurumlardan, teşvik uy- gulamaları kapsamında yararlandıkları eği- tim ve öğretim desteği, istisna, muafiyet ve haklar ile diğer teşviklerin parasal tutarı- nın, ilgili teşvikten yararlandırılma tarihin- den itibaren 6183 sayılı Kanunun 51 inci maddesine göre hesaplanacak gecikme zammı ile birlikte bir ay içinde ödenmesi yapılacak tebligatla ilgililerden istenir. Bu süre içinde ödenmemesi hâlinde bu tutarlar anılan Kanun hükümlerine göre Maliye Ba- kanlığına bağlı vergi daireleri tarafından takip ve tahsil edilir.”

Bu şekilde 2015 eğitim ve öğretim yılın- dan itibaren dershane sistemi de ismi de hayatımızdan çıkacak gibi görünüyor.

Biz her zaman dershanelerin, işçi emekçi ailelerin çocukları olan öğrencilerin sömürüldüğü merkezler olduğunu, bilginin

(15)

satıldığı ticarethaneler olduğunu söyledik.

Öğrenciler arasında zaten var olan fırsat eşitsizliğini daha da derinleştirdiğini söyle- dik. Kaldırılmasını savunduk. Ama nasıl?

Eğitim sistemi öylesine kalitesiz ve ni- teliksiz bir yapıya sahip ki öğrenciler için dershanelere gitmek bir zorunluluk haline gelmiştir. Öğrenciler eğitim açıklarını ders- hanelerde gidermeye çalışmak zorunda bıra- kılmışlardır. Daha ilkokuldan başlamak kaydı ile üstelik.

Sınav sistemine bakıyoruz, birbirlerine rakip hale getirilen öğrencilerin dershanele- re avuç avuç para dökmekten başka şansla- rının olmadığını görüyoruz. Bu öyle bir sis- tem ki, örneğin geçtiğimiz YGS sınavına sed- yeyle giren, iki günlük ameliyatlı halde giren, buna zorunlu kılınan adaylar gördük haber- lerde.

Bu eğitim sistemi öğrencileri dershane-

lere mecbur bırakmıştır.

Mecbur bırak- maktadır. Eği- tim sistemi değiştirilme- den, köklü bir biçimde yeni- den tasarım- lanmadan dershanelerin kapatılması öğrenciler açı- sından bir çö- züm anlamına gelmiyor.

Eğitim sisteminin açıklarının kapatılma- sı, kaliteli, nitelikli bir hale getirilmesi elzem- dir. Aksi takdirde öğrenciler arasındaki fırsat eşitsizliği makası işçi emekçi ailelerin çocuk- ları aleyhine daha da açılacaktır.

Son söz olarak, kapitalist sistemde eğitim hep sermayenin çıkarları doğrultu- sunda şekillenir. Biz her ne kadar eğitimin nitelikli hale dönüştürülmesinden bahsetsek de aslında sadece ve en fazla sermeyenin çizdiği sınırlar çerçevesinde geliştirilebilir eğitim sistemi.

Bu sebeple gerçekten hayal ettiğimiz gibi bir eğitim sistemi bu sistemde ancak hayal olarak kalır. Gerçeğe dönüşebilmesi için sistemin değişmesi gereklidir. Kapitalist sistemin alaşağı edilip halkların yönetimi devraldığı bir sistemde mümkün olacaktır.

27 Mart 2014

(16)

G

eçtiğimiz günlerde Milliyet gazetesinin bir haberini oku- duk. Haberin başlığı ‘Nasıl bu rüyayı görürsün’ dedi, hastanelik etti!” Ha- berin içeriği ise şöyle; İstanbul Eyüp’te yaşa- yan G.F. adlı bir kadın, karakola giderek ko- casının şiddetine ve hakaretine maruz kaldı- ğını anlatarak şikâyette bulunur. Haber’de, kocasından daha öncede birçok kez şiddet gördüğü belirtilen G.F. adlı kadın, 27 Şubat günü misafirliğe gelen annesinin telefonu- nun çaldığını ve telefonu kendisinin yanıtla- dığını belirterek, şöyle anlatır:

“Arayan aile dostumuz Necati Am- ca’ydı. Babam uzun yol şoförü; onunla bir şey yollamak istediğini söyleyince, ‘Seni rüyamda görmüştüm Necati Amca, demek buna işaret- miş’ dedim. Bunun üzerine odada bulunan eşim ‘Sen elin adamına nasıl onu rüyanda gördüğünü söylersin?’ diyerek üzerime yürü- dü. Ben de kendisini değil, evlerini gördüğü- mü söyledim ama hakaretler edip önce çe- nemden tutup itti, daha sonrasında ise döv- dü.”

Suç duyurusunda bulunan kadının ko-

(17)

casına İstanbul Cumhuriyet Savcılığı 'kasten yaralama' ve 'hakaret' suçlarından 1 yıl 8 aydan 6,5 yıla kadar hapis cezası istemiyle dava açtı.

Kadına yönelik şiddetin boyutlarının nereye kadar geldiğini görmek için çarpıcı bir haber. Sırf gördüğünüz bir rüya yüzün- den bir erkek kalkıp sizi dövme ve hakaret etme hakkını kendisinde görebiliyor, kadın olduğunuz için.

Yaşadığımız bu ülkede kadınlar her gün şiddete, tacize uğruyor, katlediliyorlar. Er- kek egemen kapitalist sistem, kadına her şeyi reva görüyor. Gün geçmiyor ki kadınlar şiddete uğramasın, gün geçmiyor ki kadınlar evde, sokak ortasında öldürülmesin. Bu Sis- tem kadın düşmanı bir sistemdir. Seçimlerde kadınları sadece vitrin olarak kullanan düzen partileri, lafa gelince mangalda kül bırakma- yan ‘milletvekilleri’ kadına yönelik şiddeti önlemek için kıllarını bile kıpırdatmıyorlar.

Çünkü onlar bu erkek egemen kapitalist

sistemin, kokuşmuş zihniyetin sürdürücüleri- dir. Bu sistemin kadınlara reva gördüğü şey, çocuk doğurmak, çocuk büyütmek, kocası- na hizmetçilikten öteye gitmiyor. Onların kadın hakları, eşit haklar, kadınların yönetim mercilerinde söz sahibi olmaları gibi bir dert- leri yoktur –ki söz sahibi olsalar bile erkek egemen bir bakış açısıyla yöneteceklerdir.

Gördüğü rüyadan dolayı kadına şiddet uygulayan erkekte bu sistemin bir parçası, devlet erkini ayakta tutan biridir. Bu sistem- den güç alarak kadına böyle davranabilmek- tedir. Çünkü çıkarılan birçok yasa, kadına şiddet uygulayan, öldüren erkeği koruma niteliğindedir. Erkek egemen kapitalist siste- mi ayakta tutan ise onun yasalarıdır.

Yapılması gereken bu sisteme karşı kadın mücadelesini yükseltmek, erkek ege- men kapitalist sisteme karşı mücadeledir.

28 Mart 2014

(18)

Greif Mücadeleye Devam Ediyor İstanbul Hadımköy’de bulunan Greif Sunjit Çuval fabrikası yaklaşık bir buçuk ay önce işler tarafından işgal edildi. İşçiler uzun bir örgütlenme süreci sonrası Disk’e bağlı Tekstil-Sen’de örgütlendi. Toplu iş görüşme- lerinin çıkmaza girmesi sonrası işçiler en meşru haklarını almak için mücadeleyi kendi ellerine aldılar ve fabrikayı işgal ettiler.

Greif işçilerinin fabrika işgali meşrudur.

Çünkü yasa gereği üretim sahasında taşeron olmaz. Ama Greif patronu üretim sahasında taşeron firma koyarak yasal davranmamış- tır. Düşünün yüzlerce işçi çalışıyor ama bun- ların büyük çoğunluğu da taşerona bağlı.

İşçilerin talepleri nedir?

İşçiler öncelikle taşeronun kalkması ve işçilere kadro verilmesini istiyor. Zam ve ikramiye talepleri vardır. En doğal hakları için işçiler yaklaşık bir buçuk aydır direniyor.

Patronların ayak oyunlarına rağmen direni- yorlar. Fabrika önüne grev kırıcı işçiler geti- rildi. Ama işçiler kenetlendi, birlik oldu ve saldırıyı geri püskürttü. Polis tehdit etti, işe yaramadı. Patronlar fabrikayı kapatmakla tehdit etti yaramadı. İşçiler bütün kararlılığı ile mücadeleye devam ediyor. Greif işçisinin öğrettiği temel bir şey var. İşçiler mücadele- yi ellerine alırlarsa işte o zaman yenilmezler.

Sendika Ağası İşçiyi Burjuvaziye Şikâyet Etti

Greif işçileri sadece patronlara karşı değil aynı zaman da sendika ağalarına karşı- da mücadele ediyor. İşçiler sendikayı dışla- mıyor aksine sendika bizimdir diyor ve kendi sendikalarına sıkı sıkıya sarılarak sendika ağalarına karşı mücadele ediyor. Hatta sen- dika ağası Rıdvan Budak işçiler kendi sendi- kalarında oturdukları için gidip polise

şikâyette bulundu. Düşünün ki bir işçi kendi sendikasına gidiyor ve mücadele ediyor.

Mücadeleden korkan sendika ağası ise işçile- ri polise şikâyet ediyor. Çünkü işçiler müca- dele ederse, sendikasına sahip çıkarsa kol- tukları sarsılacak, hatta kaybedeceklerdir.

Sınıf mücadelesinde pratik olursa, mücadele yükselir ise taraflar belirginleşir. İşte Rıdvan Budak’ta işçileri şikâyet ederek tarafını belir- ginleştiriyor.

Greif işçilerini yılmadan kararlı bir şekil- de mücadeleye devam ediyor, şuana kadar öğrenilen temel şey şudur. İşçiler mücadele- yi kendi ellerine alırsa, birlik olursa yenilmez- ler. İşte bu kararlılık aynı şekilde devam et- melidir. Çünkü direniş kazanılır ise işçi sınıfı için emsal teşkil edecek ve taşerona karşı mücadelenin ne olması gerektiği de ortaya çıkacaktır. Greif desteklenmeli ve grevin başarısı için tüm güçlerin seferber edilmesi gereklidir.

Direnişte Aşk Başkadır

Direnen işçilerin resmi facebook sayfa- sından bir mesaj yayımlandı. Yayınlanan me- saj bir aşkın başladığını bildiriyordu. Müca- dele içinde, mücadelenin en ön saflarında olan iki işçi birbirine aşık olmuş. Ne güzel bir haber değil mi. Ama işçilerin aileleri buna karşı çıkmış. Mücadelede örgütlü hareket işçiler bu soruna da hep birlikte aşmaya çalı- şıyor. Direnen işçilerin yayınladıkları mesaj şu şekildedir.

“İŞGAL FABRİKAS”I AŞIKLARI

İşgalin aşkı da kendisi gibi yaman olur- muş. Direnişimizde bunu yaşayarak gördük.

Direnişimiz başladığından beri kavganın en ön saflarında yer alan Sevim ve Musa arka- daşlarımız birbirlerine aşık oldular. Aileleri- ne durumu açtılar aileler olumsuz yaklaştı.

(19)

Direnişin kahraman neferleri her sorun karşısında olduğu gibi bu sorun karşısında- da boyun eğmediler. Haklı kavgalarının ve aşklarının önündeki engelleri aşmak için

“mücadeleye devam” diyorlar.

Yarın komite sözcülerimizden Orhan Purhan ve Engin Yılgın ailelerle görüşerek sorunu çözmek için girişimlerde bulunacak-

lar. Biz biliyoruz ki direnişimiz kazanacak sevenlerin önündeki engeller kalkacak.

Direnişimizin yazarı Ahmet Mekin De- mir'in Sevim ve Musa için yazdığı şiiri yayın- lıyoruz.

Direnen Greif İşçisi Kazanacak!

Greif İşçisi Direnişin Simgesi!

26 Mart 2014

İŞGAL FABRİKASI AŞIKLARI Sokakta hakkını ararken polis önüne barikatı kurarken polise taş atmak ne kadar zevkliyse

Biber gazı içine çekmek lezzetli ise Jop yemek ilaçsa,

direnişte yazı yazmak şiir okumak şarkı söylemek

o kadar güzeldir.

Tersini de düşünebilirsin, inanmazsan Musa ile Sevim'e sor.

Sen hiç işgal, grev, direniş aşkı yaşadın mı?

Yaşamadıysan Musa'ya sor direniş çadırı saray fabrika bahçesi cennet

orada bir kız sevmek İşgal aşkıdır, bilmiyorsan Musa'ya sor.

Greif ordusunun en ön safında yumruğunu sıkarak

Kawa çekici gibi düşmanların üstüne yürümek

ne kadar cesaret istiyorsa yere vurulan ayak sesleri o kadar kulaklara güzel geliyor

inanmazsan Sevim'e sor Greif meşalesini tutarken Kawa'nın newroz ateşinin

etrafında dönerken ateşi söndürmeye çalışanlara inat

o aşkı kalplerde yaşamak ne kadar güzeldir inanmazsan Sevim'e sor.”

(20)

B

ir seçim tantanası daha sona erdi. Burjuva kesimlerinin ay- lardır meydan meydan dolaşa- rak halka atılan yalanlara sadece ara verildi.

Şöyle bir dönüp baktığımız da “en büyük”

seçim vaadi/yalanı şuydu. Cem Uzan’dan ilham alarak mazotu bir buçuk lira yapacağı- nı söyleyen Kılıçdaroğlu. Seçim vaadini daha seçim bitmeden gerçekleştiren ise Tayyip oldu. “tivitir mivitir hepsinin kökünü kazıya- cağız” dedi ve yalan söylemeden yasağını uyguladı! İşte bu iki örnek burjuva seçimleri- nin çıkışsızlık olduğunu kanıtlar nitelikteydi.

Peki, Seçimler sırasında neler yaşandı?

*Seçim öncesi ve seçim günü hileler başladı. Birçok yerde elektrik kesintileri ya- şandı. Elektrik kesintilerinin ilk olmadığını, özellikle belirtmekte yarar var.

*Her seçimde olduğu gibi yine seçim kanlı geçti. Onlarca yaralı ve 8 kişi öldürüldü.

4 kişinin hayati tehlikesi devam ediyor.

*Gün boyu şaibe haberleri yayınlandı.

Twitter her ne kadar yasak olsa da DNS ayarları sayesinde (o da şimdilik) anlık ha- berler yayınlandı.

*Tayyip’in daha önce oy kullandığı bir okulda FEMEN grubu üzerlerine “BAN TAY- YİP” yazarak oy pusulalarını yere attılar.

Polis yaka paça FEMEN üyelerini gözaltına aldı.

*Bir kişi burjuva seçimlerin çare olma- dığını göstermek amacıyla oy pusulası üzeri- ne “Her yer Taksim her yer direniş”,

“#BerkinElvanÖlümsüzdür”,

“#AhmetAtakan”, “#OyunSokağa” vb. yaza- rak seçimleri protesto etti.

*Kürdistan şehirlerinde seçim polis ve asker baskısında yapıldı. Birçok kişi aranması olduğu halde polise aldırış etmeden oyunu kullandı.

*Seçim yasakları kalkar kalkmaz ajans- lar oy oranlarını açıklamaya başladı. AA’nın ve Cihan Haber Ajansının verileri arasında

(21)

çok fark olunca seçimlerin şaibeli olduğu belirtildi. ( Şaibeli olduğu kesin ama ajans verilerine bakmaya gerek yok bunun için!)

*Trabzonspor taraftar grubundan bir- kaç kişi oy pusuları üzerine “Şampiyon Trab- zonspor 2010-2011” yazdı.

*AKP oy oranını arttırarak seçimlerin birinci partisi oldu. Tüm anti-AKP koalisyo- nuna rağmen oy oranını arttırarak bir yönüy- le ANTİ-AKP siyasetinin ne kadar yanlış oldu- ğu da ortaya çıktı. Özellikle devrimci-sol- sosyalist grupların siyasetinin de iflas ettiği anlamına gelmektedir.

*CHP ve MHP kimi yerlerde yaptıkları ittifaklara rağmen AKP’ye karşı koyamadılar.

*Seçimin kazanan bir diğer partisi BDP oldu. Kürdistan’ın birçok şehrinde var olan belediyelere yeni belediyeler eklediler. Os- man Baydemir’in aday olduğu Şanlıurfa’da seçim kazanılmasa da oy oranlarını BDP kat- ladı.

*TKP ve DHF’nin ittifakı ile Dersim Ova-

cık’ta seçimi Fatih Mehmet Maçoğlu kazan- dı.

*Reyhanlı saldırısı ve ölen onca insana rağmen kazanan AKP oldu.

Sonuç olarak umutlarını seçime bağla- yan milyonlar “nasıl olsa AKP’yi sandıkta boğarız” söylemi aslında seçimlerin kurtuluş olmadığını bir kez daha kanıtlandı. Biz se- çimlere demokratik belediyecilik anlayışını savunduğumuz için bulunduğumuz alanlara somut bakarak seçimlere katıldık. Ama se- çimlerin çare olmadığını kurtuluşun demok- ratik halk devriminde olduğunu propaganda ettik. Taksim Gezi Direnişi sonrası birçok kesim seçimle AKP oylarının düşeceği ve seçimle gelenin seçimle gideceğini propa- ganda etti. Fakat bu yanlış bilinç olduğu bir kez daha kanıtlandı. Önümüzde çetin bir süreç var. Temel görevimiz işçi sınıfı örgüt- lenmesine daha fazla önem vermektir.

Umut İsyanda Kurtuluş Devrimde Sos- yalizmde

31 Mart 2014

(22)

Y

aşadığımız çağın egemen sınıfı modern burjuva, insanoğlunu eğitimde, ekonomisinde, sosyal yaşamda vs. olduğu gibi internette de kendi boyunduruğu altına almaya devam ediyor.

1970’ı yıllarda Amerika’da ortaya çıkan ve o yıllarda sadece askeri işler için kullanı- lan internet daha sonraki yıllarda sosyal ya- şamda da kullanılmaya başlandı. Kısa sürede tüm dünyaya yayılan internet şimdilerde ise insanların vazgeçilmezi haline geldi.

2000’li yıllarda çok daha fazla evlere giren internet, çeşitli sosyal paylaşım sitele- rinin de açılmasıyla daha fazla kullanılmaya başlandı. 2004 yılında Facebook, 2006 yılın- da da Twitter’ın açılmasıyla internet artık daha fazla bağımlılık yarattı.

Çok fazla kullanıcıya sahip olan Fa- cebook ve Twitter elbette ki sol görüşlü insanları da kendi boyunduruğu altına aldı.

Özellikle Facebook ve Twitter’a değiniyo- rum çünkü insanlara en cazip görünen sos- yal paylaşım siteleri bunlardır. Elbette ki biz devrimciler her türlü alanda propagandamı- zı yapmalıyız. Ancak bunun altına da düşme- meliyiz. Nasıl yani bunun altına düşmeyelim?

Yani; propagandayı sadece sosyal medyada yaparak devrimcilik(!) yapmayalım. Asıl pro- pagandayı yapmamız gereken yer elbette ki sokaklardır. Sosyal medya her zaman son sırada olmalıdır.

Bizler devrimciler olarak bu tür sosyal medya ortamlarını devrimin menfaatleri doğrultusunda kullanırsak o zaman devrim- cilik yapmış oluruz. Ancak her ne var ki sos- yal medya ortamlarına kendisini fazla kaptı- ran, kendisini “sosyalist” olarak nitelendiren çok fazla devrimci var. Devrimin menfaatle- ri doğrultusunda nasıl kullanabiliriz? Örnek vererek sizlere açıklayayım; mevcut an ile ilgili bir etiket hazırlanıp gündeme oturtabili- riz. Anda gelişen ve büyüyen olaylarla ilgili

anlık bilgi verip halkı bilgilendirebiliriz. Burju- va medyanın yayınlamadığı haberleri sosyal medyada bizler yayınlayarak halkı haberdar edebiliriz. Yıldönümleri (katliam, anma vb.) ile ilgili paylaşımlar yapabilir bu şekilde de sol görüşlü olmayan insanları konu ile ilgili bir nebzede olsa bilinçlendirebiliriz.

“Zaten sosyal paylaşım sitelerini solcu- lar bu yönde kullanıyor! “ dediğinizi duyar gibiyim. Evet, haklısınız devrimciler sosyal paylaşım sitelerini bu yönde kullanıyor ama haddinden fazla kullanıyor. Anlık bilgi verip kendisini sanki olayın içindeymiş gösterip ve bilgiyi olay içinde veriyormuş gibi anlatmak bazı solcular için herhalde daha cazip geli- yor. Haklı yani, sıcak koltukta tweet atmak varken ne diye dışarı çıkıp soğukta ya da sıcakta kendisini yorsun zavallım. Tabi bu işin esprisidir. Maalesef bu konuda devrimci- ler kendisini fazla “yormamaya” başladı.

Sanal devrimcilik yapmayı daha cazip gören ve olayın içindeki gerçek devrimcilere de

“utanmadan” eleştiri getiren bu sanal dev- rimcilere bizler sokak devrimcileri olarak tepki göstermeliyiz.

Başbakan Erdoğan’ın ”gerekirse sosyal medyayı kapatırız” sözü herhalde en çok bu sanal devrimcileri üzmüştür. Propaganda yapacak yer olmayınca acaba eskisi gibi so- kaklara dönerler mi? “Siz şimdi sosyal med- yanın kapatılmasını mı istiyorsunuz? “ diye- cek olursanız cevabımız; Elbette ki hayır!

Çünkü biz devrimciler devrim propagandası yapabileceğimiz her yeri kullanmalıyız. An- cak kendimizi halktan soyutlamadan, sosyal yaşamdan uzaklaştırmadan kullanmalıyız.

Biz devrimciler eğer ki sosyal medyayı böyle kullanırsak sanaldan “devrime” katkı yapmış oluruz.

31 Mart 2014 Yeni Dünya Gençliği

(23)

Program:

GKM İşçi Tiyatrosu

Grup TST ( Anadolu Rock ve Hard Rock Müzik)

GKM Müzik Öğrencileri Sinevizyon

Şiir

Tarih: 20 Nisan 2014 Yer: Güney Kültür Merkezi Saat: 15.00

Adres: Fatih Mah. Bahçe Yolu Sokak Ül- beği İş Merkezi No: 9 Kat: 4 Esenyurt/

İstanbul

Telefon: (0212) 620 67 57

(24)

Foto-Yorum: En güzel halayımız devrim olacak...

Bilinen tüm dillerde Yaşasın Bir Mayıs

Ciwane Cihane Nü

Referanslar

Benzer Belgeler

Kendine verimli ve kısmen verimli çeşitlerde tozlayıcı kullanıldığında meyve tutumu daha yüksek olur, verim artar, meyve daha iri ve gösterişli olur, çekirdek

Olayların den-geler metaforu ile değil süreç metaforu ile değerlendirilmesi; değişken uluslararası dinamikle-re uygun değişken çok boyutlu uluslararası politika

Bu bize tehlike karşısında kendimizi ne kadar zayıf ve incinebilir hissetsek bile, yardımımıza gereksinim duyan daha savunmasız insanlarla çevrili olduğumuzu

Yunanistan’da bir körfezde 2006 yılından beri uzun burunlu yunusların (Tursiops truncatus) popülasyon davranışları üzerinde yapılan incelemeler sırasında bir anne

deydi. Renkli halleriyle hepimizi eğlendirir- ken göz zevkimize de iyilik etmiş oldular. Oyunun başrollerinden Çağlar Çorumlu oyu- nun ortalarına doğru kadın kılığına ve

Bireysel bir çıkışla sorunların üstesinden gelinemeyeceğini artık öğrenelim, çalıştığımız iş yerlerinde, karşılaştığımız sorunlar ortak sorunlardır ve ancak

Çalışma ortamınızın sizin veriminizi yükseltecek biçimde düzenlenmiş olması, ders çalışmaktan daha fazla zevk almanızı sağlayacaktır..

FEVZİ ÖZLÜER (EKOLOJİ KOLEKTİFİ): Küresel ısınmaya karşı hareketler daha çok yeni toplumsal hareketlerdir... Ancak burada uzun uzadıya tartışmayacağım da yeni