Akarsuların özelleştirilmesini su krizine çözüm olarak gösteren hükümet, kamuya ait olan su kaynaklarını da halkın elinden alıyor. Tüm dünyada uygulanan politikalar halkları içme suyuna erişimini olumsuz etkilerken bunun örnekleri Türkiye'de de görülüyor.
çevre Mühendisleri Odası (çMO) üyesi bir grup çevre mühendisinin yaptığı çalışmanın sonuçları çarpıcı. çalışma, su haklarının piyasalaştırılıp özelleştirilmesi sonucu dünyanın birçok ülkesinde su fiyatlarının arttığına dikkat çekiyor.
Hazırlanan rapora göre uluslararası finans kuruluşları tarafından ödenen 40 IMF kredisi içinde 12 tanesi, su temininin kısmi veya tamamen özelleştirilmesi koşulunu dayatıyor ve "tüm maliyetlerin karşılanması" için politika geliştirilmesi ve sübvansiyonların kaldırılması hususunda ısrar ediyor.
Söz konusu çalışmanın dünyadan öne çıkan örnekleri içeren bölümlerine aşağıda yer veriyoruz:
"Özel sektörün devreye girmesiyle birlikte artan su ücretleri ise oldukça çarpıcı örnekler doğurmuştur. Gana'da insanlar, IMF politikaları sonucunda gelirlerinin yarısını su alabilmek için harcamışlardır. Paris ve Manila'da olduğu gibi Cakarta'da 1997 yılında yapılmaya başlanan özelleştirmelerle su hizmetleri çok uluslu şirketlerin ortaklığına bırakılmış, şirketler beş yılda yaklaşık yüzde 35'lik bir ücret artırımı yapmışlardır. Kazablanka'da tüketiciler su fiyatlarının üç misli arttığını görmüşlerdir. İngiltere'de su ve kanalizasyon faturaları 1989-90 ve 1994-95 yılları arasında yüzde 67 artmıştır. Bağlantı kesintileri ise yüzde 177 artmıştır. Güney Afrika'da Johannesburg'un su temini Suez Lyonnaise des Eaux tarafından devralınmıştır. Kısa süre içerisinde su güvensiz, erişilmez ve aşırı pahalı hale gelmiştir. Binlerce insanın su bağlantısı kesilmiş ve kolera enfeksiyonu yayılmaya başlamıştır. Filipinler'de Sibic Körfezi'nde Biwater su fiyatlarını yüzde 400 artırmıştır. Fransa'da suya halkın ödediği bedel yüzde 150 artmış ancak kalite bozulmuştur; bir Fransız raporu 5,2 milyondan fazla insanın bakteriyel yönden kabul edilemez kalitede su aldığını ortaya koymaktadır. İngiltere'de su ücretleri yüzde 450, şirket karları yüzde 692 artmıştır.
Ülkemizde durum
Son 10 yılda Dünya Bankası ve uluslararası su tekellerinin ülkemizin su yönetimini belirleyen ticari girişimleri, sanayileşme ve kentleşme süreçlerinin plansız seyri, yenilenebilir su miktarında olumsuz değişimlere yol açtı.
Yenilenebilir su miktarı 1995 yılında 8500 m3 iken, 1990'da 3625 m3'e, 2000'de 3250 m3'e gerilemiştir. 2025 yılında bu değerin 2186 m3'e kadar ineceği tahmin edilmektedir. UNEP'in raporuna göre dünya ortalaması 7000 m3 olarak belirlenmiş olup, Türkiye 2002 yılı itibarı ile kişi başına 2940 m3 tatlı su kaynağı ile düşük sınıfta yer almaktadır.
1990'lı yıllarla birlikte su işletmeciliğinin özelleştirilmesi ülkemizde gündeme gelmiş ve kamuya ait su halkın
sağlığında tehdit haline getirilmiştir. Bir trilyon dolar pazar büyüklüğü ile ifade edilen su özelleştirilerek halkın kendi kaynakları satılır hale gelmiştir."
sol/09.08.2007