• Sonuç bulunamadı

19. Asır Ortalarında Zeytinburnu-Bakırköy Bölgesinin Osmanlı Sanayiindeki Yeri ve Önemi

N/A
N/A
Protected

Academic year: 2022

Share "19. Asır Ortalarında Zeytinburnu-Bakırköy Bölgesinin Osmanlı Sanayiindeki Yeri ve Önemi"

Copied!
28
0
0

Yükleniyor.... (view fulltext now)

Tam metin

(1)

Zeytinburnu-Bakırköy Bölgesinin Osmanlı Sanayiindeki Yeri ve Önemi

Engin Kırlı

Eskişehir Osmangazi Üniversitesi

Osmanlılarda, Tanzimat Fermanı’nın ilanından sonra, özellik- le 1840’lı yıllarda, devlet eliyle gerçekleştirilen kararlı bir fabrika- laşma hamlesi görülür. Devlet eliyle fabrika tarzı sanayi kuruluşları meydana getirme hareketi aslında III. Selim’in askeri-sınaî tesis- lerde; tophane, tersane, baruthane, tüfekhane gibi sanayi kuruluşla- rında gerçekleştirdiği atılımlarla başlar ve 1804 senesinde Beykoz bölgesinde kurulan Yün ve Kâğıt Fabrikaları ile devam eder.1 Yeni

1 Osmanlı tarihinde sanayileşme ile ilgili faaliyetler genellikle Tanzimat sonrası dönem ile ilişkilendirilmekte ise de, sanayi alanında 18. yüzyılın ikinci yarısında da önemli gelişmeler olduğu, bu konuda yapılmış olan çeşitli araştırmalardan anlaşılmaktadır. Nitekim Osmanlı Devleti, Batılı anlamda Avrupa sanayi teknik- lerini almak için Tanzimat Reformları’nı beklememiştir. 1790’lı yıllarda Nizam-ı Cedit faaliyetleri çerçevesinde devlete ait sanayi tesislerinde, özellikle askeri en- düstri alanında, Avrupa tarzı üretim tekniklerinin kullanıldığı ilk dönem olarak kabul edilebilir. III. Selim Dönemi’nde (1792-1807) başta askeri-sınaî tesisleri olmak üzere, tophane, tersane, baruthane, tüfekhane gibi devlete ait sanayi ku- ruluşlarında endüstri altyapısı geliştirilmiş ve hatta yeni bir takım büyük sanayi kompleksleri oluşturularak, fabrika tarzındaki tesislere yönelik önemli yatırımlar

(2)

sanayi tesisleri vücuda getirme veya mevcut sanayi kuruluşlarını geliştirmeye yönelik hamleler, II. Mahmut Dönemi’nde de özellik- le Yeniçeri Teşkilatı’na son verilmesinin ardından 1827 Eyüp İplik Fabrikası,2 1830’da Beykoz Deri ve Kundura Fabrikası, 1835’te Fes- hane3 ve 1836’da İslimye Çuka Fabrikaları’nın kuruluşu ile yeniden hız kazanır.4 Ancak Tanzimat Fermanı’nın ilanından sonra 1840’lı yıllarda gerçekleştirilen sanayi yatırımları Osmanlı tarihinde istisnai bir dönemdir. Tanzimat Fermanı’nın ardından 19. asrın ortalarında Osmanlılarda, devlet eliyle gerçekleştirilen bu sanayileşme hamle- si bazı araştırmacılar tarafından “Osmanlı Sanayi Devrimi” olarak nitelendirilir.5

Tanzimat döneminde kurulan Hereke (Kumaş) Fabrikası6 ve İzmit Çuka Fabrikası7 bu periyotta tesis olunan dikkate değer sanayi kuruluşlarından yalnızca birkaçıdır. Ancak Tanzimat Dönemi’nde özellikle Zeytinburnu-Bakırköy ekseninde vücuda getirilen tesisler- le birlikte bu bölge, adeta modern anlamda bir “sanayi bölgesi” haline getirilmiştir.

gerçekleştirilmiştir. III. Selim döneminde Beykoz’da büyük binalara sahip yün dokuma imalathaneleri ve Kâğıt Fabrikası üretime sokulduğu gibi, silah üreti- minde de Avrupaî yöntemler transfer edildi. Wolfang Müler-Wiener, “15-19.

Yüzyılları Arasında İstanbul’da İmalathane ve Fabrikalar”, Osmanlılar ve Batı Teknolojisi Yeni Araştırmalar Yeni Görüşler, İstanbul 1992, s.53-120.

2 Nazif Öztürk, “XIX. Yüzyılda Osmanlı İmparatorluğu’nda Sanayileşme Ve 1827’de Kurulan Vakıf İplik Fabrikası”, Vakıflar Dergisi, S: 21, İstanbul 1990,

s.23-80.

3 Önder Küçükerman, Feshane Defterdar Fabrikası, İstanbul 1998.

4 19. Yüzyılda Osmanlı Devleti’ndeki fabrikalara ilişkin olarak bkz. Vahdettin Engin, Osmanlı Sanayi ve Ticaret Albümü, İstanbul Ticaret Odası Yay., İstan- bul 2012; Tanju Sarı, “Osmanlı İmparatorluğunda Sanayileşme Çerçevesinde İstanbul’daki Fabrikaların Oluşum ve Gelişimi”, Marmara Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü, İktisat Anabilim Dalı, İktisat Tarihi Bilim Dalı (Basılmamış Doktora Tezi), İstanbul 2006.

5 Edward C. CLARK. “Osmanlı Sanayi Devrimi”, Osmanlılar ve Batı Teknolojisi Yeni Araştırmalar Yeni Görüşler, İstanbul 1992, s. 37-52.

6 Abdülkadir Buluş, “Hereke Fabrikası”, İstanbul Üniversitesi, Sosyal Bilimler Ens- titüsü İktisat Tarihi Anabilim Dalı (Basılmamış Doktora Tezi), İstanbul 2000.

7 Hilal Karavar, Osmanlı’dan Cumhuriyet’e İzmit Çuha Fabrikası 1844-1920, İzmit 2007.

(3)

Zeytinburnu ve Bakırköy’de 1842’den itibaren Osmanlı dev- let adamları dikkate değer zirai ve sanayi tesisleri kurmuş, bu bölge bir nevi “sanayi parkı” haline getirilmişti. Zeytinburnu bölgesinde- ki imalat merkezinde, yani Büyük Demir Fabrikası’nda bir izabe ve makine imalathanesi bulunmaktaydı. Bu tesiste demir boru, çelik ray, sapan, çeşitli parçalar, üzengi, kilit, mızrak başları, süngü, top, kılıç, bıçak, ustura ve diğer dövme ve dökme parçaları istenilen kalitede ve miktarda üretilmekteydi. Veliefendi sahilindeki Basma Fabrikası’nda basma imalatının yanı sıra, pamuk eğirme, pamuklu dokuma, eldiven, çeşitli kumaşlar ve pamuklu çorap dokunmakta idi. “Bakırköy Barut- hanesi” ise başlı başına bir sınaî kompleksti. Zira içinde “ bir fırını ve iki ocağı bulunan bir demir imalathanesi” (Küçük Demir Fabrikası), buharla işleyen bir makine atölyesi ve küçük buharlı gemi inşaatı için oluşturulmuş bir tersanesi vardı.8

Zeytinburnu-Bakırköy bölgesi yakınında bir de çiftlik projesi yürütülmekteydi ve daha batıya doğru, Yeşilköy istikametinde uzan- maktaydı. Kaynaklarda Ayama veya Ayapapa ismiyle de anılan ve Fransız örneğine göre tesis edilen bu çiftlikte, “Basma Fabrikası’nın hammaddesi olan “Amerikan pamuğunun ekim usulleri öğretildiği”

gibi, yeni hayvan soyları ve değişik tarım ürünleri tecrübe edilmek- teydi. Çiftlik, binlerce ağaç fidanlarıyla donatılmıştı ve çiftliğin giriş kısmında inşa edilmiş olan zirai ve teknik okulda, yani Ziraat Ta- limhanesi’nde, eğitim gören onlarca öğrenci bulunuyordu. Zeytin- burnu-Bakırköy kompleksinin batı sınırında Küçük Çekmece Gölü yakınında yine daha önceki dönemden kalma ikinci bir barut fabri- kası (Azatlu Baruthanesi) bulunmaktaydı.9 Anadolu ve Rumeli’de- ki fabrikalarından getirilen güherçile de Yedikule’deki ambarlarda saklanırdı.10

8 Mc Farlane, bu tersanede yalnız bir sefer gemi imalatının gerçekleştirildiğini anlatır. Mc Farlane, asıl Tersane varken Osmanlı Devleti tarafından yapılan ilk buharlı geminin inşası için bu bölgenin seçilmesini, Dadyanlar’ın yanlış tercihle- rine ilişkin örneklerden biri olarak aktarır, bkz. Charles Mc Farlane, Turkey And Its Destiny, London 1850, II, 312.

9 Edward C. Clark, “Osmanlı Sanayi Devrimi” Osmanlılar ve Batı Teknolojisi Yeni Araştırmalar Yeni Görüşler, İstanbul 1992, s. 40-41.

10 BOA, A. MKT. NZD. 71/81 (17 Nisan 1853).

(4)

Zeytinburnu-Bakırköy sanayi bölgesinde sağlık hizmeti veren hastane bile mevcuttu. Bakırköy ve Azatlı baruthanelerinin Avru- pa’dan getirtilen araç gereçlerle faaliyete geçirilmelerinin ardından, istihdam edilen personel sayısında artış meydana geldi. Personel sa- yısındaki artışa paralel şekilde artan hasta ve tedavi talebi karşısında Mühimmât-ı Harbiye Hastanesi yetersiz kaldı ve 1847’de fabrikalar müdürü Halil Paşa tarafından yeni bir bina yaptırılarak adı Zey- tinburnu Askeri Hastanesi olarak değiştirildi.11 Görüldüğü gibi 19.

yüzyıl ortalarında Yedikule surlarından başlayarak batıya Bakırköy ve Yeşilköy’e uzanan coğrafya, sanayi tesislerinin yer aldığı ve çeşitli ürünlerin depolanıp saklandığı bir bölgeydi.

Zeytinburnu-Bakırköy Ekseninin Sanayii Bölgesi Haline Gelmesi

Sanayide lokasyon önemli bir husustur. Sanayi bölgelerinin kurulduğu yerin seçiminde, söz konusu bölgenin gelişmiş olduğu coğrafi çevre ile birlikte, gerek bölge içindeki ve gerek bölge dışın- daki ilişkilerini de dikkate alınarak birlikte incelenmesi gerekir. Bu ilişkiler hammaddelerle, pazarlarla, işçilerle, mamul malların satış fiyatları ile veya buna benzer diğer faktörlerle ilgili olabilir. Ham- madde kaynaklarının bulunduğu bölgeler, sanayi tesislerinin kuruluş yerinin tespitinde etkili olabilmektedir. Sanayi tesislerinin yerlerinin belirlenmesinde önemli bir diğer faktör de pazardır. Hammaddeye, enerjiye, pazara veya iş gücüne yakınlık veya bunların biri ya da bir kaçının birlikte bulunduğu veya çok istisnai olarak hepsinin bir arada olduğu bölgeler, sanayi bölgeleri olarak sivrilebilirler. Sanayi faaliyet- lerinin başarılı olabilmesi için ayrıca, büyük bir nüfus yoğunluğuna, yüksek hayat seviyesine, büyük miktarda enerji tüketimine, düzenli ve geniş kapasiteli ulaşım sistemlerine, kuvvetli pazarlara ve nihayet siyasi ve askeri desteğe de ihtiyaç duyulmaktadır.12

11 İstanbul Ansiklopedisi, T.V.Y, İstanbul 1995, I, 345.

12 Sedat Avcı, “Türkiye’nin Ekonomi Politikaları ve Coğrafi Sonuçları” Coğrafya Dergisi, S. 8, İstanbul 2000, s.31; Erol Tümertekin, İktisadi Coğrafya, İstanbul 1972, s.125.

(5)

Osmanlı Devleti’nde sanayi tesislerinin belli bölgelerde yo- ğunluk sergilediği görülmektedir. Balkan şehirleri, Marmara ve Ege bölgesi sınaî tesislerin en yoğun olduğu bölgelerdi. 19. yüzyılda, Os- manlı endüstrileşme girişimlerinin en yoğun olduğu bölge, başkent İstanbul ve yakın çevresiydi. Nitekim 20. yüzyıl başlarında Osman- lı İmparatorluğu’nun topraklarında bulunan endüstri tesislerinin % 55’i İstanbul’da yer almaktaydı.13

Fabrikaların çok büyük miktarlarda hammadde ve enerji kul- lanıyor olmalarının yanı sıra, kitlesel olarak yapılan üretim ve bunun pazara sunulması, tüm bu unsurların gerekli ulaşım ağı ve nakil va- sıtalarıyla desteklenmesi, tesislerin yerinin seçiminde iyi bir planla- mayı gerektirmektedir. Bir fabrikanın inşa edileceği yerin seçiminde ideal olan, nakil masraflarını azaltmak ve dolayısıyla maliyetleri dü- şük tutmak gayesiyle, tesisin hem hammaddeye hem de pazara yakın bir bölgede kurulmasıdır. Fakat bu iki koşulun aynı anda bir ara- da bulunması genelde mümkün olamadığından, sanayi tesisleri inşa edilirken hammaddeye veya pazara yakınlık hususlarından biri üze- rinden bir tercihte bulunularak, fabrikaların kurulacağı yerin seçimi yapılır. Ancak sanayinin lokasyonunda önemli faktörlerinden biri olarak “pazar” unsurunun çok önemli bir yeri vardır. Çünkü mamul maddelerin nakil giderleri hammaddelerinkinden daha pahalıdır.

Osmanlı Devleti’nde endüstri yapılarının yeri konusunda ilk tercih deniz ya da dere kenarlarıydı. Yalnız, bu yaklaşımın Osman- lılara özgü olmadığını da belirtmek gerekir. Zira Batı Avrupa’da da önemli sanayi ve ticaret kentlerinin kıyılarda veya denize ulaşma imkânı olan nehirlerin üzerindeki bölgelerde kurulmuştu. Bu tercih, hem hammadde akışını kolaylaştırmakta hem de ticari açıdan ucuz nakil olanakları sayesinde bu bölgeleri sınaî merkezler olarak temey- yüz ettirmekteydi. Osmanlı Devleti’nde de fabrikaların kurulacağı yerin seçiminde; su-deniz kenarında olma, işlenebilir topraklara sahip olma, kara ve mümkünse demiryolu bağlantısının bulunma- sı, tüketiceye yakınlık gibi etkenlerin rol oynadığı anlaşılmaktadır.14 Ancak İstanbul söz konusu olduğunda, yukarıda saymış olduğumuz

13 T. Gül Köksal - Z. Ahunbay, “İstanbul’daki Endüstri Mirası İçin Koruma ve Yeniden Kullanım Önerileri”, İTÜ Dergisi, V/2, İstanbul 2006, s.126.

14 T.G. Köksal, a.g.m. s. 132.

(6)

koşulları sağlayabilecek mıntıkalara ilişkin seçenekler oldukça faz- ladır. Nitekim değişik tarihlerde çeşitli fabrikaların kuruluş yerinin belirlenmesine ilişkin fizibilite çalışmalarından da “İstanbul’da sanayi bölgesi olma potansiyeli taşıyan bölgelerin” varlığı gözlemlenebilmekte- dir. Dolayısıyla İstanbul’da sanayi tesislerinin konuşlanacağı birçok nokta bulunmaktadır.

1828 yılında bir Çuka Fabrikası kurulmasına karar verildi- ğinde, fabrikanın kurulacağı yerin seçiminde Fransız tüccarın fik- rine müracaat edilmişti. Fransız uzman yöneticilere sunduğu rapor- da, “Kâğıthane, Florya, Kadıköy, Göksu ve Karadeniz Boğazı’ndaki semtlerde incelemelerde bulunduğunu, Beykoz’daki Has değirmen tatil edildiği takdirde en uygun yerin burası olacağını belirtmişti.

Fransız tüccar bu tercihinin gerekçesine ilişkin olarak da, suyolları tamir edildiğinde fabrikanın can damarı olan suyun temininin yanı sıra, tesisin sahilde olmasının nakliyeyi de kolaylaştıracağı gibi hu- suslara temas ediyordu.15 Yine 1840’lı yılların başında, Büyük Demir Fabrikası’nın inşa edileceği yerin tespiti için uzmanlardan bir heyet oluşturulmuştu.16 Bu heyetin, kurulacak fabrikanın yerinin tespiti için inceledikleri bölgeler sırasıyla şöyleydi: Boğaziçi’nde; İstinye Körfezi ve Baltalimanı’nda, Beykoz’da; Sultaniye Çayırı veya Hünkâr İskelesi (Çubuklu) civarları ve bir de Zeytinburnu’nda Küçük Demir Fabrikası yanındaki bölgelerde fizibilite çalışmaları yapılmıştı.17

19. yüzyıl İstanbul’unda sanayi tesisleri üç ana eksen etrafında gelişerek şehrin endüstri faaliyetlerine katkı sağlamışlardı. Bu üç böl- ge ilk olarak Haliç ve çevresi, ikincisi Beykoz Bölgesi ve sonuncusu da Zeytinburnu- Bakırköy ekseniydi. Bu bölgelerin Osmanlı idarecileri ve bürokratları tarafından seçilme kriterlerinde; su kaynaklarına olan yakınlıklarının yanı sıra, deniz ulaşımının kolaylığı ve pazarlara yö- nelik olanaklarının göz önüne alındığı anlaşılmaktadır. Fabrikaların şehre ve pazara yakın olmaları arzu edilen bir husus olmakla birlikte,

15 Mübahat S. Kütükoğlu, “Asâkir-i Mansûre-i Muhammediyeyye Kıyafeti ve Mal- zemenin Temini Meselesi” Doğumunun 100. Yılında Atatürk’e Armağan, İstanbul Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Yayınları, İstanbul 1981, s. 547.

16 BOA, İE. NF. 98.

17 BOA, C. AS. 992/43359 (13 B 1266); Sait Toydemir, “Zeytinburnu Fabrikası Tarihçesi”, Donanma Dergisi, S. 407, İstanbul 1957, s. 227.

(7)

konut bölgelerine veya insanların kalabalık olarak bulundukları böl- gelerden uzakta olmalarına da dikkat ediliyordu. Yani şehre ne çok yakın ne de çok uzak bir bölgede yer almamaları dikkat edilen hu- suslardandı. Nitekim 19. yüzyılın ikinci yarısında, çeşitli sektörler- de faaliyette bulunacak fabrikaların imtiyaz sözleşmelerinin hemen hepsinde, sözleşmelerde bahsi geçen tesislerin inşa olunacakları yer- lerin seçiminde, ilgili vilayet ya da şehir sınırları içinde “mahzur ve mazarrattan salim”, “uygun” bir yerde kurulması isteniyordu. Kötü koku (taafunat) önlenemediği takdirde, en azından bir takım işlem- lerin meskûn mahallerin dışında yapılması şart koşuluyordu.18

19. yüzyıl İstanbul’unda, sanayi bölgesi olarak seçilen bir mer- kezde herhangi bir fabrikanın kurulmasının ardından, aynı coğraf- ya üzerinde başka sektörlere ait diğer tesislerin veya fabrikaların da inşa olunmaya başladığı gözlenmektedir. Örneğin Haliç Bölgesi’nde Feshane’nin kurulmasından da daha önceye uzanan bir dönemden itibaren bir tesis yoğunlaşması yaşanmıştı. XIX. yüzyılda Haliç’te;

asırlardan beri varlığını sürdüren geleneksel köşkler, bahçeler, eski saraylar yıkılarak yerlerine askeri kurumlar-tesisler inşa edilmiş, ge- leneksel mimari unsurlarının inşasından ve kullanımından vazgeçile- rek yeni fabrikalar ve demiryolu istasyonları yapılmıştı. Kuğu gibi de- nizlerde salınan yelkenlilerin ve kalyonların yerlerini; firkateynlerin ve gambotların alması gibi, sanayileşme ve modernleşme çalışmaları sonrasında Haliç’teki zarif ahşap sarayların yerini dokuma fabrikaları, kütlesel neo-klâsik (yeni-klâsik) tarzda inşa edilmiş askeri kışlalar al- mıştı.19 Aslında Haliç, II. Mehmet’in tersaneyi burada kurma kararı- nı almasından itibaren bir endüstri bölgesi haline gelmeye başlamıştı.

Ancak özellikle 19. asırda kurulan fabrikalar, Haliç’te ve Eminönü, Fatih, Eyüp bölgelerinde yoğunlaşmıştı20 Tersane, İplik Fabrikası ve Feshane’nin dışında, özel sektöre ait pek çok sanayi kuruluşu Haliç

18 A. Gündüz Ökçün, “XIX. Yüzyılın İkinci Yarısında İmalat Sanayii Alanında Verilen Ruhsat Ve İmtiyazların Ana Çizgileri”, AÜSBFD, c. XXVII, Ankara 1972, s. 159-162.

19 Doğan Kuban, İSTANBUL Bir Kent Tarihi, İstanbul 2004, s. 349.

20 Elif S.Genç, “Osmanlı İmparatorluğu’nda Yenileşme ve Buhar Makineleri” (İs- tanbul Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Sosyoloji Anabilim Dalı, Yayınlan- mamış Doktora Tezi), İstanbul 2005, s. 112.

(8)

kıyısında yerleşmişti.21 Özel sektöre ait diğer işletmeler ve bölgenin insanlarla meskûn karakteri de düşünüldüğünde, 19. asır ortalarında Haliç bölgesi artık yeni endüstri tesislerinin kurulmasını kaldırama- yacak hale gelmişti.

Yine İstanbul yakınındaki bir diğer sanayi semti olan Beykoz Bölgesi de benzer bir seyir takip etmişti. 19. yüzyıl başında kurulan Kâğıt Fabrikası’nın ardından bu bölgenin sahip olduğu imkânlar ve su kaynakları dikkate alınarak deri ve kundura fabrikası, İspermeçet (Mum), Cam ve Billur Fabrikası22 bu bölgede kurulmuş ve bu bölge-

de sanayi tesisleri açısından bir doyum noktasına ulaşmıştı.

İstanbul’un üçüncü sanayi bölgesi olan Zeytinburnu-Bakırköy ekseni, yalnız İstanbul’daki sanayi bölgeleri içindeki konumu itiba- riyle değil, İmparatorluk içindeki müstesna pozisyonu itibariyle de özel bir bölgeydi. Tanzimat Fermanı’nın ilânının hemen ardından girişilen sınaî hamlenin coğrafi bölgesi, Marmara Denizi sahili çev- resinde yer alan İstanbul, Hereke, İzmit ve Bursa’ydı. Merkez olarak ise, İstanbul’un batısında Edirne yolu ile Marmara sahili boyunca Yedikule surlarından Küçük Çekmece’ye doğru uzanan Zeytinbur- nu ile, Zeytinburnu’nun batısındaki Bakırköy ve çevresiydi. Günü- müzün sanayi sitesi veya sanayi kompleksine benzer üretim yerleri Osmanlı’da ilk kez Tanzimat döneminde İstanbul’da Zeytinburnu ve Bakırköy’de oluşturulmuştu.

İstanbul’un batısında, Yedikule surları dışından başlayan ve Küçük Çekmece’ye kadar uzanan bu sanayi bölgesi, kadim dönem- lerden beri son derece önemli bir askeri ve ticari güzergâhın üstünde yer alıyordu. Roma İmparatorluğu’nun en önemli ana yollarından biri olan ve Avrupa’yı İstanbul’a bağlayan “Via Egnatia” buradan geçmekteydi.23 Dolayısıyla bu bölge ulaşım açısından deniz ulaşı- mının yanı sıra kara yolu ulaşımı açısından da bir takım imkânlara ve avantajlara sahipti. Nitekim Zeytinburnu-Bakırköy sanayi böl-

21 Tanju Sarı, “Osmanlı İmparatorluğu’nda Sanayileşme Çerçevesi’nde İstanbul’daki Fabrikaların Oluşum ve Gelişimi”, s. 12.

22 Sarıoğlu, a.g.t., s. 12.

23 Semavi Eyice, “Tarihde Küçük Çekmece” Güneydoğu Avrupa Araştırmaları Dergisi, S. 6-7, İstanbul 1978, s. 60.

(9)

gesinde yer alan tesislerden biri olan “Azatlu Baruthanesi”ndeki di- beklerin İstanbul Baruthanesi’nde tatbik edilen usule paralel şekilde taş dibeklere tebdil edilmesi ile ilgili yazışmada, İstanbul Barutha- nesi’nin Dersaadet’e civar olması hasebiyle imal olunan barutun ih- tiyaç duyulduğu takdirde naklinin kolaylıkla yapılabildiğine temas edilmekteydi.24 Nakil kolaylığı, Zeytinburnu-Bakırköy bölgesinin sanayileşmesine katkı sağlamaktaydı.

18. asırda Zeytinburnu Bölgesi’nde, Yedikule’nin batısında- ki hendekte, halkın özellikle kışın et ihtiyacını karşıladığı sığır ve inekler satılırdı. Daha ileride salhaneler vardı. Kasaplar hayvanları burada geceleyin keserler ve sabah olunca etlerini dükkânlarına tev- zi ederlerdi. Burada dükkânlar, hanlar, badehaneler (meyhaneler) ile Kazçeşme (Kazlıçeşme) yer almaktaydı. Meşin yapan debbağlar da Kazçeşme bölgesi yakınındaydı.25 Coğrafi açıdan Bakırköy engebe- siz düz bir kıyı şeridine sahiptir. Bakırköy’ün yayıldığı plato, düz ve hafif dalgalı bir yüzey oluşturup, aşınımla önemli ölçüde taşınmıştır.

İlçenin Marmara Denizi’ne olan kıyıları fazla engebeli değildir. Ge- nel görünüm, geniş koylar ve burunlar şeklindedir. Arazinin zorluk çıkarmayan bir yapısı bulunmaktadır ve tıpkı Haliç bölgesi gibi zen- gin su kaynaklarına sahiptir. Çırpıcı, Çavuşpaşa ve Uzundere gibi akarsuların aktığı kıyı alanları, alüvyonlarla dolmuştur. Marmara’ya dökülen Çırpıcı deresinin suyu İmparator Konstantinus’tan bu yana şehre su sağlayan su sistemlerinin önemli bir parçasını oluşturuyordu.

Sakızağacı ve Bakırköy burnunda ise dalgaların etkisiyle aşınan fe- lezler ve bunların önünde aşınma düzlükleri uzanır.26

Romalılar döneminde aynı zamanda önemli bir liman kimli- ğine bürünmüş olan Bakırköy, M.S. 324 yıllarında İmparator Büyük Konstantinus tarafından bir sayfiye ve eğlenme merkezi olarak kurul- muştu.27 Marmara kıyısındaki bu antik yerleşim, Latinler tarafından

“Yedinci” anlamına gelen “Septimum” adıyla, Bizanslılar tarafından da

24 BOA, İ. DH. 32/1495.

25 Eremya Çelebi Kömürcüyan, XVIII. Asırda İstanbul, (Tercüme ve Tahşiye Eden Hrand D. Andresyan), İstanbul 1952, s. 28-29.

26 Sarı,a.g.t., s. 219.

27 Pars Tuğlacı, Dadyan Ailesi’nin Osmanlı Toplum, Ekonomi ve Siyaset Hayatı’ndaki Rolü, İstanbul 1993, s. 71.

(10)

yine aynı anlama gelen “Hebdomon” ismiyle anılıyordu.28 Bizans’ın son devirlerinde “Makro Horion” (Uzun Köy) olarak adlandırılma- ya başlanmış, Osmanlılar zamanında da “Makriköy” olarak anılmıştı.

Zamanla, Jeptimum, Makrohori, Makriköy ve 1925’te de günümüz- de de kullanılmakta olan Bakırköy adını aldı.29 Makriköy (Bakırköy) adından da anlaşılabileceği gibi birkaç balıkçı kulübesinden ibaret ufak bir köydü. Geniş arazilerin uzandığı bölgede tarlalar, bağlar, bostanlar, narenciye ve meyve bahçeleri vardı. 19. asrın özellikle son çeyreğinden itibaren bölge giderek daha çok Bakırköy adı ile anılma- ya başladı. Bakırköy’den İstanbul’a faytonla gitmek sürüş hızına bağlı olarak 2 veya 3 saatte gerçekleşmekteydi. Ayastefanos (Yeşilköy) ise, Bakırköy’den daha eski bir yerleşim yeridir. Bizans döneminden beri makbul bir sayfiye yeri olarak bilinen Yeşilköy’ün balıkçı mahallesi çevresinde 19. yy. başından itibaren giderek artan bir iskân hareketi göze çarpar. 19. asırda İstanbul’un önde gelen isimleri; devlet erkâ- nı, zengin tüccarlar, Müslim ve gayr-ı Müslim Osmanlı ekâbir sınıfı, yeşillikler içindeki bu şirin sahil köyünü yeniden keşfedip bu bölgede arsalar satın almaya başladılar. Ayastefanos’a yerleşerek kendilerine bahçeler içinde güzel köşkler yaptırdılar.30

Zeytinburnu-Bakırköy Bölgesinin Öncü Sanayi Kuruluşları

Osmanlı İmparatorluğu’nda “sanayi bölgelerinin” oluşmasında bazı tesisler öncü rolü oynuyorlar ve belirli bölgede bir sanayi tesisi- nin kurulmasının ardından aynı bölgede peşi sıra başka kuruluşlar da inşa ediliyordu. Zeytinburnu-Bakırköy bölgesinde en evvel kurulan ve bu sanayi bölgesinde, endüstrileşme çalışmalarına öncülük eden tesis “İstanbul” veya diğer adıyla “Bakırköy” Baruthanesi’dir.

1698 yılının ortalarında Unkapanı civarındaki Şehremini Ba- ruthanesi’nde bir kıvılcımın barutlara sıçraması ve ardından meydana

28 Bakırköy, http://www.İstanbul.net.tr./İstanbul_ilçeler_bakirkoy.asp (6 Haziran 2011).

29 Bakırköy, http://www.İstanbul.net.tr./İstanbul_ilçeler_bakirkoy.asp (6 Haziran 2011).

30 Rasim Önsan, Kaybolan Bakırköy, İstanbul 1989, s. 14-19.

(11)

gelen infilak sonucunda, Aksaray ve Fatih Camiinden Silivri Kapı’ya kadar uzanan bölgede büyük bir felâket yaşandı. Baruthane’nin gele- cekte benzer felâketlere sebep olmaması için yerinin değiştirilmesi- ne karar verildi. İstanbul Baruthanesi’nin yeni mekânının Marmara Denizi’ne nazır İskender Çelebi bahçesinde tesis olunmasına31 karar verilmesiyle birlikte, Zeytinburnu-Bakırköy bölgesinin gelecekte bir sanayi bölgesi haline gelmesinin temelleri de atılmış oluyordu.

İstanbul Baruthanesi olarak adlandırılan Bakırköy civarında- ki bu yeni Baruthane, 1726 yılı sonlarında, tıpkı diğer Baruthane- ler gibi yine müthiş bir yangınla harap oldu. Fakat derhal aynı yere tekrar bir yenisi inşa edildi. 1793 senesinde III. Selim, “İngiliz ve Felemenk perdahtı ayarında âlâ barut imal olunmasını” istemekteydi.

Yapılan çeşitli teknik yenilikler ve düzenlemeler sonrasında, İstanbul Baruthanesi’nde 20 olan çark sayısı 25 çıkarılmış ve her çark iki katır kullanılarak hareket ettirilmek suretiyle İngiliz ve Felemenk kalite- sinde barut imali gerçekleştirilmişti.32 Ancak kaliteli ve bol miktarda barut elde etmek isteyen Osmanlı idarecileri yalnız İstanbul Barut- hanesi’nde yapılan değişiklikler ile yetinemezlerdi ve ilâve tedbirler de geliştirmişlerdi. 1787-1792 Osmanlı-Rus Savaşı’nda, ülkedeki mevcut baruthanelerin ihtiyaca cevap verememesi ve imâl edilen barutun kalitesinin düşüklüğü sebebiyle imparatorluktaki tüm ba- ruthanelerde ıslahatlara gidilmesi kararlaştırıldı. Ayrıca, bu tedbir- lere ilave olarak, İstanbul’da Küçük Çekmece Gölü’nün kuzeyinde Azatlu Köyü yakınında yeni bir Baruthane’nin inşa edilmesine de karar verildi. Azatlu Baruthanesi ismini alacak olan bu yeni tesisin Küçükçekmece bölgesinde kurulmasının nedeni, çarkları çalıştıracak su kaynaklarına sahip olmasıydı.33 Yapımına Temmuz 1794 de başla- nılan Azatlu Baruthanesi, 1796 yılında tamamlandı.34 Bakırköy Ba- ruthanesi havalisinde ikinci bir baruthanenin yapılmasının ardından,

31 Muzaffer Erdoğan, “Arşiv Vesikalarına Göre İstanbul Baruthaneleri, İstanbul Enstitüsü Dergisi, nr. 2, İstanbul 1956, s. 122.

32 Birol Çetin, Osmanlı İmparatorluğu’nda Barut Sanayi, Ankara 2001, s. 23-24.

33 Çetin, a.g.e., s. 26.

34 Yunus İnce, “Osmanlı Barut Üretim Teknolojisinde Modernleşme: Azadlu Ba- ruthanesi”, Selçuk Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Basılmamış Doktora Tezi, Konya 2013, s. 103-104.

(12)

bölgenin bir sanayi merkezi olarak öne çıkmasını sağlayan koşullar da olgunlaşmış oldu.

Osmanlı Devleti’nde Baruthanelerde yalnız barut üretimi ya- pılmıyordu. Baruthanelerde barut imalatı gerçekleştirmenin yanında, hem bizzat baruthanelerin gereksinim duyduğu makineler ile aletler, hem de devlete ait diğer imalathane ve tesislerin üretim faaliyetle- rinde kullanılmak üzere ihtiyaç duydukları çeşitli makine ve aletlerin imalâtı da gerçekleştirilmekteydi. Özellikle Arakel Dadyan döne- minden itibaren baruthanelerin değişik türde makinelerin yapıldığı birer atölye haline geldiği çok net bir biçimde gözlenmekteydi.35

18. ve 19. asırlarda Osmanlı Devleti’nde, üretim yapacak me- kanizmaları, makineleri ve değişik türdeki aletleri üreten fabrika- lar-tesisler bulunmamaktaydı. Münhasıran makine ve edevat tesisi ile uğraşan işletmelerin olmadığı bir ortamda Osmanlılar, bu ihti- yacı karşılamak üzere, özellikle harp malzemeleri üreten devlete ait sanayi kuruluşlarından çeşitli makine ve aletlerin yapımında yarar- lanmaktaydı. Bu itibarla baruthanelerde de barut imalatıyla birlikte diğer fabrikalar için bir takım makineler yapılmaktaydı. Hatta maki- ne imalatından öte, Azatlu Baruthanesi örneğinde görüldüğü üzere, bizzat baruthanede yapılmış makine ve mekanizmalar vasıtasıyla ba- ruthane kompleksi dâhilinde barut istihsalinin yanı sıra çuka imalatı da gerçekleştirilmekteydi.36

Baruthanelerce sağlanan bu teknolojik yardımdan kolayca is- tifade edebilmeleri açısından, fabrika tarzı sanayi kuruluşlarının ba- ruthanelerin yakınında yer alması avantaj sağlamaktaydı. Dolayısıyla Zeytinburnu Demir ve Veliefendi Basma Fabrikaları’nın Zeytinbur- nu-Bakırköy bölgesinde yer almalarında, baruthanelerce sağlanmak- ta olan söz konusu katkının da belirli bir etkisi olmuştu.

İstanbul’da, Baruthanelere yakın bölgelerde yeni sanayi kuru- luşları inşa etmekte başka bir takım yararlar da bulunmaktaydı. Zira değişik sektörlerde faaliyet yürüten endüstri kuruluşları, faaliyetleri

35 İlhan Tekeli-Selim İlkin; “Osmanlı İmparatorluğu’nda 19. Yüzyılın İkinci Yarı- sında Nafia Programları Ve Teknoloji Gelişimi” Dünü ve Bugünüyle TOPLUM ve EKONOMİ, İstanbul 1992, S: 3, s. 35.

36 Erdoğan, a.g.m., s. 133.

(13)

esnasında sarf ettikleri bazı ortak hammaddeleri veya imal ettikleri mamul maddeleri ihtiyaç duydukları anda kolaylıkla birbirlerine gön- derebilmekteydiler. Misal olarak, Basma Fabrikası’nın kömür stokları azaldığında, Baruthane’den veya Demir Fabrikası’ndan kömür alımı gerçekleştiriliyordu. Öte yandan, gerek Baruthane’nin gerek Demir Fabrikası’nın imalat çalışmaları esnasında sarf etmekte oldukları kir- pas kumaş da, Basma Fabrikası imalatından karşılanıyordu.

Sanayi kuruluşlarının coğrafi açıdan birbirlerine yakın olmala- rında başka avantajları da bulunmaktaydı. Acil bir durum zuhur etti- ği takdirde (meselâ olası bir patlama, yangın, kaza ya da makinelerde meydana gelen arıza) tesislerin yakın bölgelerde yer almaları, birbir- lerinin teknik personellerinden ve insan kaynaklarından da kolayca istifade edilebilmelerine imkân sağlamaktaydı.

Sanayi kuruluşlarının birbirlerine yakın bölgelerde yer almala- rı güvenlik açısından da bazı kolaylıklar ve avantajlar sağlamaktay- dı. Endüstri devrimi sonrasında, geniş bir alana yayılan fabrika tarzı yapılarda, olası kazaların felaket haline gelmemesi için sanayi ku- ruluşlarının mümkün olduğunca yerleşim yerlerine uzak bölgelerde kurulmasına özen gösteriliyordu. Ancak sanayi tesisleri konut bölge- lerinden uzak olsun diye tesisleri kurarken yalnız bu husus dikkate alınsa ve bu işletmeler dağınık halde oraya buraya serpiştirilse, tek tek bu tesislerin emniyetini sağlamaya çalışmak daha külfetli olurdu.

Sanayi tesislerinin belli bölgelerde toplanması ve yoğunlaşması biz- zat bu işletmelerin kendi güvenlikleri açısından da bir takım faydalar ve avantajlar sağlamaktaydı.

Ham ve mamul olarak pek çok maddenin ve malzemenin bulunduğu sanayi tesislerinin, özellikle üretim faaliyetlerine son ve- rildiği gece saatlerinde, olası hırsızlık ve soygun hadiselerine karşı toplu olarak güvenliklerinin sağlanması, tek tek güvenlik tedbirleri geliştirmeye nazaran daha kolaydı. Sanayi kuruluşlarının birbirine yakın coğrafyada yer almaları sayesinde, tesislerin herhangi birinde bir hadise yaşanması durumunda, personelin görev yaptığı birimdeki güvenliği riske atmayacak şekilde lüzumlu tedbirleri aldıktan son- ra, takviye kuvvet olarak yakındaki tesisin yardımına gitmelerine de imkân sağlamaktaydı. Nitekim 1830 senesinde İstanbul ve Azatlu

(14)

Baruthaneleri’nin güvenliğini sağlamak için Bakırköy civarında üç karakol inşa edilmişti.37 Üstelik bu tür güvenlik tedbirleri, tesislerin kendi emniyetleri açısından olduğu kadar civar bölgelerin asayişi açı- sından da önemli fonksiyonlar icra ediyor ve bulundukları çevrenin huzuruna da katkı sağlıyordu.

Gerçekten de Zeytinburnu-Bakırköy bölgesi, 1840’lı yıllarda

“organize sanayi bölgesi” olarak geliştirilmeye çalışılıyordu.38 Bölge- nin bu özelliğine zarar verebilecek her türlü gelişmeye yönelik ted- birler alınıyordu. Nitekim henüz Basma ve Demir fabrikalarının in- şaat faaliyetlerinin devam ettiği sıralarda, çeşitli önlemler hayata ge- çirilmeye başlandı. Sanayi faaliyetlerini yürüten yetkililer, Zeytinbur- nu Demir Fabrikası’ndan Basma Fabrikası’na kadar deniz tarafında yer alan arazide olası bir konut (hane) veya benzeri bir yapılaşmanın, gelecekte fabrikalar açısından sakıncaya yol açabileceği düşüncesi- ne sahiptiler. Barutçubaşı Ohannes, iki fabrika arasında uzanan bu arazinin ve ayrıca yine Demir Fabrikası’nın yanındaki beş dönüm bağın, Ebniye-yi Hümayun Müdürü tarafından yapılan incelemeler sonrasında tespit edilecek bedel doğrultusunda satın alınmasını talep etmekteydi. Bu talep devlet yetkilileri tarafından da uygun görüldü.

Ebniye-yi Hassa Müdürü de yaptığı incelemeler sonrasında “pazar- lık yapılmak suretiyle ve karşılıklı rıza çerçevesinde bu arazilerin sa- tın alınmasını ve bu satın alma işlemi için verilecek meblâğları fabri- kayı hümayunlar ceridesine kaydetmek suretiyle gerekli ödemelerin yapılmasını” uygun bulmuştu.39 Bu sanayi bölgesinde yalnız konut yapımına ilişkin olarak değil, sanayi tesisi bile olsa diğer yapılaşmala- ra yönelik olarak da ciddi bir hassasiyet söz konusuydu. Meselâ 1847 senesinde, Basma Fabrikası civarında bir fabrika inşa olunmakta ol- duğunun haber verilmesi üzerine, bunun kimler tarafından yaptırıl- makta olduğunun tahkik edilmesi istenmişti.40 Sanayi bölgesi olarak seçilen Zeytinburnu-Bakırköy ekseninin iskândan muhafazasına sonraki yıllarda da özen gösterildi.

37 BOA, C. AS. 10069.

38 Önder Küçükerman, “Bakırköy Sanayi İşletmesi”, İstanbul Ansiklopedisi, T.V.Y., İstanbul 1995, I, 558.

39 BOA, D.DRB. MH. 920/ 37 (23 N 1262).

40 BOA, HH. d. nr. 255, vr 57-b (23 Haziran 1847).

(15)

Zeytinburnu-Bakırköy Bölgesinde Yer Alan Tesisler

19. asır ortalarında, Bakırköy’deki İstanbul Baruthanesi ile Küçük Çekmece Bölgesi’ndeki Azatlu Baruthanesi savunma sana- yinin en kritik malzemesi olan barutun üretilmekte olduğu yerlerdi.

Baruthanelerden başka, 19. asır ortalarında Zeytinburnu-Bakırköy bölgesinde 1840’lı yıllarda devlet tarafından kurularak sanayi faali- yetlerini icra etmek veya desteklemek üzere vücuda getirilmiş tesisler ise şunlardı:

1. Küçük Demir Fabrikası,

2. Zeytinburnu’ndaki Büyük Demir Fabrikası 3. Veliefendi Basma Fabrikası

4. Ziraat Talimhanesi

Yukarıda sıraladığımız tesis ve kuruluşlara ilave olarak, önce- leri Fizik, Kimya, Maden talimhanesi şeklinde planlanıp daha sonra bahsi geçen talimhaneleri tek çatı altında toplama hamlesi olarak düşünülen Sanayi Mektebi de dâhil edilebilir. Ancak Sanayi Mek- tebi açma düşüncesi pratiğe dönüştürülememiş ve mali kaynakların yetersizliği nedeniyle bu projeden vazgeçilmiştir. Şimdi, bu tesisler- den kısaca bahsedelim.

Küçük Demir Fabrikası

Bakırköy Baruthanesi’nde, teknolojik yenilikleri takip etmek ve barut üretimini niceliksel ve niteliksel açıdan geliştirmek için, 1836-1837 yıllarında birtakım yatırım çalışmaları gerçekleştirildi.

Baruthane’deki bu yenileme çalışmaları esnasında, gerek baruthane- lerin ve gerek devlete ait diğer sanayi tesislerinin üretim süreçlerin- de ihtiyaç duydukları çeşitli makine, mekanizma, alet ve edevat gibi gereksinimleri karşılamak üzere, Bakırköy Baruthanesi dâhilinde bir

“Demir Fabrikası” kurulması fikri gündeme geldi.

Devlet adamları arasında yapılan değerlendirmelerin sonu- cunda, Baruthane-i Âmire, Tersane-i Âmire ve Tüfekhane-i Âmire gibi çeşitli sanayi kuruluşlarında bulunan buhar makinelerinin tamir

(16)

edilmesi ya da gerektiğinde yeni buhar makinelerinin imali için “bir demir fabrikasının inşa edilmesinin” yararlı olacağına karar verildi.41

1845 senesine gelindiğinde, Baruthane kompleksi dâhilinde yapımı gerçekleştirilen fabrika binası büyük ölçüde tamamlanmış ve tesiste üretim faaliyetlerine de geçilmeye başlanmıştı. İnşaat çalış- malarının tamamlanmasının ardından Küçük Demir Fabrikası, Mü- himmat-ı Harbiye Nezareti bünyesinde idare olunmakta ve Barut- hane-i Âmire’ye bağlı olarak faaliyet göstermekteydi.42

Baruthane kompleksinde yer alan bu Küçük Demir Fabri- kası, Zeytinburnu’ndaki Demir Fabrikasına kıyasla küçük boyutta inşa edilmiştir. Küçük Demir Fabrikası’nın faaliyete geçirildiği ilk yıllarda, özellikle Zeytinburnu Fabrikasına gerekli olan aksesuarın yapımına tahsis edilmişti.43 1840’lı yılların ortasında, Zeytinburnu Demir Fabrika-i Hümayunu’nun açılmasının ardından, Barutha- ne’de yer alan Küçük Demir Fabrikası’nın yapısının değiştirilmesine ve işletmedeki bir takım makine alet ve edevatın da Zeytinburnu Demir Fabrikası’na gönderilmesine karar verildi. 1850’li yıllardan sonra Küçük Demir Fabrikası Baruthanedeki imalat faaliyetlerine daha ziyade döküm işlerinde yardımcı olmakla yetindi.44

Zeytinburnu Demir Fabrikası

Baruthane-i Amire olarak da anılan Bakırköy Baruthanesi’n- de 1836-1837 senesinde gerçekleştirilen modernizasyon çalışmaları sırasında, Barutçubaşı Ohannes’in öneri ve tavsiyeleri doğrultusunda bir demir fabrikasının inşa edilmesi konusu gündeme geldi. Önceleri, demir fabrikasının Baruthane’deki üretime katkı sağlayacak şekil- de, fazla cesametli olmayacak tarzda inşa edilmesi fikriyle harekete geçilmiş ise de, konuyla ilgili olarak yapılan araştırmaların ve de- ğerlendirmelerin ardından, Osmanlı Devleti’nde demir ve makine

41 BOA, HAT. 1187/46763-J (17 C 1254/7 Eylül 1838).

42 BOA, İ. MSM. 24/61715 R 1262 (12 Nisan 1846).

43 Cezar, a.g.m., s. 185.

44 Küçük Demir Fabrikası hakkında daha fazla bilgi için bkz. Engin Kırlı, “Küçük Demir Fabrikası” Osmanlı İstanbulu IV, İstanbul 2016, s. 733-750.

(17)

imalatına yönelik faaliyetlerin gerçekleştirilmesi için büyük bir tesise ihtiyaç duyulmakta olduğu yönünde tespitlerde bulunuldu. Barut- hane, Tersane, Tüfekhane ile devlete ait diğer endüstri tesislerindeki buhar makinelerinin tamiri veya yeniden yapılması icap ettiğinde Avrupa’dan sipariş etmek veya onarılmak üzere yurt dışına gönder- mek mecburiyetinden kurtulmak düşüncesiyle bir demir fabrikasının inşa edilmesine karar verildi.45

Büyük Demir Fabrikası’nın inşa edileceği yerin tespit ve tayini için uzmanlardan bir heyet oluşturuldu. Bu heyetin, kurulacak olan demir fabrikasının yerinin tespit etmek için inceledikleri bölgeler sırasıyla şöyleydi: Boğaziçi’nde; İstinye Körfezi ve Baltalimanı, Bey- koz’da; Sultaniye Çayırı veya Hünkâr İskelesi (Çubuklu) civarları ve son olarak da Zeytinburnu’nda Küçük Demir Fabrikası yanındaki boş arazilerdi.46

Demir Fabrikası’nın önce Hasköy’deki Dökümhane yanında tesis edilmesi fikri gündeme gelmiş ise de, bu bölgedeki arsanın is- tenen genişlikte olmaması ve ilerleyen dönemlerde fabrika komp- leksinde gerçekleştirilebilecek olası genişletme çalışmalarında ilave binaların inşasında mevcut arazinin yetersiz kalacağı yönündeki de- ğerlendirmeler sonrasında, tesisin bu mıntıkada konuşlandırılmasın- dan vazgeçildi. Uzmanlar, tesisin kurulacağı yeri en doğru şekilde tespit etmek için oldukça yoğun bir gayret içine girdiler. Bu neden- le demir fabrikasının kurulacağı yerin tespiti çalışmaları esnasında, oldukça geniş bir coğrafyada fizibilite çalışmaları yürüttüler. Hatta bir ara Büyük Demir Fabrikasının İzmit’te inşası da gündeme geldi.

Ancak gerçekleştirilen incelemelerin ve konuyla ilgili olarak yapı- lan tüm değerlendirmelerin ardından, Veliefendi Çayırı sahilindeki mevkinin konum itibariyle daha uygun olduğu belirtilerek, tesisin Zeytinburnu’nda inşa edilmesine karar verildi.47

45 BOA, HAT. 587/28876.

46 Sait Toydemir, “Zeytinburnu Fabrikası Tarihçesi”, Donanma Dergisi, S. 407, İs- tanbul 1954, s. 227.

47 Ömer Karaoğlu, “XIX. Yüzyıl Osmanlı Sanayileşme Teşebbüsleri ve Zeytinburnu Demir Fabrikası’nın Kuruluşu”, İstanbul Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü İktisat Tarihi Anabilim Dalı Yayınlanmamış Yüksek Lisans Tezi, İstanbul 1994, s. 32-33.

(18)

Zeytinburnu’nda kurulacak olan Büyük Demir Fabrikası vası- tasıyla gerçekleştirilmesi düşünülen üretim faaliyetleri arasında; de- mir cevheri eritilmesi (izabesi), demir ve çelik dökümü, demir top yapımı, yeni buharlı makinelerin yapılması veya hali hazırda kulla- nılmakta olanlarının arızalanmaları halinde tamir edilmeleri gibi hu- suslar yer alıyordu. Zeytinburnu’nda kurulacak olan bu Büyük De- mir Fabrikası’nda ayrıca; Osmanlı Kara Ordusunun ve Donanma- nın kullanmakta olduğu her türlü silahın gerek imalatının ve gerek tamirinin yapılması düşünüldüğü gibi, özellikle yakın bir gelecekte memleket sathına yayılması düşünülen şimendifer hatlarının yapımı için gerekecek her türlü malzemelerin de yine bu tesis eliyle gerçek- leştirilmesi hedefleniyordu.48

Zeytinburnu Demir Fabrikası kompleksinde yer alan “İzabe (eritme) Fırını” 1848 Kasım’ından itibaren üretime başladı.49 19. asır ortalarına doğru kurulmuş olan Zeytinburnu Demir Fabrikası, Os- manlı İmparatorluğun sonuna kadar varlığını ve üretim faaliyetlerini sürdürdü. 19. Asrın ikinci yarısında Tüfekhane Zeytinburnu Demir Fabrikası’na taşındı. Zeytinburnu Demir Fabrikası, özellikle II. Ab- dülhamit’in saltanatı döneminde gerçekleştirilen yatırımlar sonra- sında, giderek daha ziyade silah ve mühimmat üreten bir kuruluş haline geldi.

Basma Fabrikası

Veliefendi sahilindeki Çiftlik mahalline inşa olunan Basma Fabrikası’nın50 konumlanma planı genel hatlarıyla doğudan Velie- fendi Deresi, batıdan Taş İskelesi Caddesi, kuzeyden Avrupa demir- yolu, güneyden sahilyolu ve Marmara Denizi ile çevriliydi ve kampus alanı yaklaşık 100.128 metrekare yüzölçümüne sahipti.51

48 Sait Toydemir, “Zeytinburnu Fabrikası Tarihçesi”, Donanma Dergisi, S. 407, İstanbul 1954, s. 227.

49 BOA, D. DRB. HAT. 29/12.

50 BOA, HH. d. nr. 66, vr. 77b. 51 Tuğlacı, a.g.e., s. 197.

(19)

Basma Fabrikası’nın önce, 17 m. (25 arşın) eninde ve 56 m.

(82 arşın) uzunlukta olacak şekilde iki katlı bir yapı olarak inşası dü- şünülmüş ise de daha sonra üç katlı bina olarak yapılmasına karar verildi.52 27 Mayıs 1845 tarihinden 12 Eylül 1847’tarihine kadar Basma Fabrikası için alınan eşyaların listesi, 1845 yılının başlarında Basma Fabrikası’nın yapılması kararının alındığını düşündürtmek- tedir.53 Yine arşiv kayıtlarında yer alan tarihlere göre fabrikanın inşa çalışmalarına 1846 ilkbahar aylarında başlanmıştı.54 Basma Fabrikası binasının 1846 yılının Kasım ayında bitirilmesi hedeflenmekteydi.55 Ancak 1847 yılının bahar aylarına gelindiği halde henüz fabrika bi-

nasının inşa çalışmaları neticelendirilememişti.56 Yaşanan tüm mali sıkıntılara ve gerçekleştirilen işlerin ödemelerinin aylar sonra yapıl- masına rağmen 1847 Eylül ayında fabrika binasının kaba inşaatı bü- yük oranda tamamlanmıştı. Hatta inşa çalışmaların devam etmekte olduğu 1847 Mart’ında fabrikada deneme niteliğinde de olsa imalata başlanmıştı.57 Ancak, geride ufak tefek de olsa tamamlanması gere- ken inşaat çalışmaları da bulunmaktaydı. Nitekim 1847 yılının Ara- lık ayının sonuna gelinmesine rağmen Basma Fabrikası inşaatının henüz tam olarak tamamlanamadığı bildiriliyordu.58 Fakat bu eksik- ler birkaç ay içinde tamamlandı ve fabrikada 1848 yılı Mart’ından itibaren üretime başladı.

1850’li yılların ilk yarısında fabrikada; basma, kirpas, basma mendil, çorap, eldiven fanila, ipek gömlek, elbiselik tülbent, ka- sarlı pamuk çorap gibi mamuller üretilmekteydi.59 1850’li yılların

52 BOA, HH. d. nr. 66, vr. 77.

53 Osmanlı Arşivinde Basma Fabrikası’na ilişkin pek çok vesika ve defterde bu tesisin kuruluşuna ilişkin faaliyetlerin başlangıç tarihi olarak hep 27 Mayıs 1845 tarihi gösterilmektedir, bkz. BOA, HH. d. No. 65, vr. 78a; BOA,HH. d. nr. 67, vr. 64b; BOA, D. DRB. İ. 25/48; BOA, HH. d. nr. 557, vr. 123a; BOA, HH. d.nr.

14091.

54 BOA, HH. d. nr. 255, vr. 56a; BOA, D. DRB.İ. 14/21 (03 05 1846) . 55 BOA, HH. d.nr. 67, vr. 63.

56 BOA. İ. MSM. 24/633 (22 R 1263).

57 BOA, D. DRB. Î. 24/8.

58 BOA, HH. d. nr. 67, vr. 64b (25 Aralık 1847).

59 BOA, HH. d. nr. 18168.

(20)

başlarında basma, fabrikada en fazla imalatı yapılan ürün çeşidini oluşturuyordu. Üretim değeri açısından kirpas ikinci sırada yer alı- yordu.60 1853 yılında patlak veren Kırım Savaşı’nın ardından kirpas üretimi birinci sıraya yükselmiş ve fabrikanın bu imalat yapısı, impa- ratorluğunun tarih sahnesinden çekildiği tarihe kadar devam etmiştir.

1860’lı ve 1870’li yıllarda Basma Fabrikası’nın başlıca üç ürü- nün imalatında yoğunlaştığı görülüyor. Bu ürünler kirpas, Amerikan kumaşı ve pamuk ipliğidir. Basma Fabrikası’nın imal ettiği kirpas kumaşlar, Osmanlı askerlerinin yazlık pantolonluklarında kullanıl- maktaydı ve bu ürün tek başına fabrikada gerçekleştirilen üretimin yaklaşık % 90’nına tekabül etmekteydi.61

1876 yılında Basma Fabrikası Askeri İdare’ye devredildi. As- keri İdareye geçmesinin ardından gerçekleştirdiği imalata ilişkin ilk veriler ise 1892 yılına aittir. Temmuz, Ağustos Eylül, Ekim, Kasım aylarına ait altışar günlük haftalık imalat raporlarında tesisin; çadır bezi, çadır astarı ve amerikan imalatı üzerinde yoğunlaşmış olduğu gözleniyor. Anlaşıldığı kadarıyla fabrikada üretilen kirpas artık, Os- manlı askerlerinin pantolonlukları için değil, Osmanlı Ordusunun kullandığı çadırların kumaşlarına sarf olunmaktaydı. Ancak çadır bezi, çadır astarı ve Amerikan gibi mamullerin yanında fabrikada başta çadır ipi ve çadır kolanı olmak üzere çeşitli türde ip ve iplik imalatı da gerçekleştirilmekteydi. Ayrıca çeşitli türde havlular (baş, omuz, ince, kaba, ikiyüzlü, kaba arka ve ince arka vb.), beyaz ve siyah peştamallar ve perdelik bez gibi mamuller de fabrikada imalatı ger- çekleştirilen diğer ürün çeşitlerini oluşturmaktaydı.62

Basma Fabrikası’nın mamulleri büyük oranda devlet kurumla- rının ihtiyaçlarını karşılamaya dönük olarak imal edilmekle birlikte, fabrika ürünlerinin halk tarafından da kullanılmasına çalışıldığı orta- dadır. Fabrika imalatına halkın ulaşmasını sağlamak için İstanbul’un

60 BOA, HH. d. nr. 18168.

61 Fabrikanın 1866 yılı imalatını gösteren defterlerden tespit edilmişti. BOA, HH.

d. nr. 16356, 14502, 14507, 14508, 14504, 14503, 14506, 16355,16357.

62 BOA, Y. MTV. 65/15; 67/76; 68/15; 72/80; 73/20; 73/76; 73/131. 1892 yılı- na ait haftalık üretim raporları Cumartesi’den başlayıp Perşembe günleri sona ermektedir. Bu durumda Cuma günlerinin hafta tatili olarak değerlendirildiği anlaşılmaktadır.

(21)

çeşitli noktalarında fabrika mamullerinin pazarlandığı merkezler mevcuttu. Fabrika-i Hümayunlar’ın mamullerinin depolandığı Se- petçiler Kasrı’nda, Kapalı Çarşı yakınında Dükkân-ı Hümayun’da ve Üsküdar’daki mağazada Basma Fabrikası ürünlerinin satışı gerçek- leştirildiği gibi, İstanbul’daki bazı hanlarda da tüccarlar eliyle fabrika ürünleri pazarlanmaktaydı.

Zeytinburnu-Bakırköy Bölgesinde Kalifiye İşgücü Yetiştirmeye Yönelik Hamleler: Talimhaneler

1840’larda yürütülen fabrika kurma girişimlerinde, impara- torluğun merkezine yakın bölgelerde, Zeytinburnu Demir, Balıkesir Aba, Feshane, Hereke Kumaş, İzmit Çuka ve Veliefendi Basma ve İncirköy yakınındaki Billur Fabrikalarını tesis edilmişti. Balkanlar’da ise, İslimye’de mevcut fabrikaya ilave olarak ikinci bir çuka fabrikası kurma çalışmaları da göz önünde tutulduğunda, tüm bu sanayileşme girişimlerinin oldukça kapsamlı olduğu anlaşılmaktaydı. Zira ülke- nin ihtiyaç duyduğu her türlü mamulü kapsamakta, üstelik bu sanayi yatırımları birbirleri ile bağlantılı tarzda yürütülmeye çalışılmaktaydı.

Tanzimat Dönemi’nde çeşitli sektörlerde faaliyette bulunacak fabrikalar inşa edilirken, devletin ve halkın ihtiyaç duyduğu her türlü mamulün yurt içinde üretiminin gerçekleştirilmesinin hedeflendiği anlaşılmaktadır. Ancak değişik sektörlere ait bu sanayi kuruluşla- rının başarısı her şeyden önce çeşitli alanlarda iyi yetişmiş nitelikli insan gücünün varlığıyla yakından alâkalıydı. Bu sebeple hammad- deden başlayarak mamul maddenin elde edilmesine kadar, üretimin her aşamasında ve üstelik sanayi sektörlerinin hemen hemen her alanında nitelikli ve bilgili (kalifiye) insan kaynaklarına sahip olmak için de çalışılması gerekmekteydi.

Kalifiye personel yetiştirilmesi konusunda görüşü alınan uz- manlar arasında meseleye farklı perspektiften yaklaşanlar da vardı.

Bazı uzmanlar, nitelikli personel yetiştirme işini açılacak bir Sanayi Mektebi eliyle gerçekleştirmenin uygun olacağını ifade ediyorlardı.63

63 Örneğin Macar mühtedilerinden Mustafa Efendi “Sanayi Mektebi” tesisine ne- den ihtiyaç duyulmakta olduğuna dair bir layiha (rapor) kaleme alarak yetkililere sunmuştu, bkz. BOA, A. MKT. MHM. 23/43. Dersaadet’te Mekteb-i Sanayi

(22)

Bazı danışmanlar ise, nitelikli işgücünün “Talimhaneler” eliyle de yetiştirilebileceğini belirtiyorlardı. Sanayi kuruluşlarını gerek teknik personel ve gerekse de daha kaliteli hammadde kaynaklarını yetişti- rilmesi açısından destekleyecek talimhanelere ilişkin yapılan planla- ma ise şöyleydi:

Çuka, Hereke ve Basma Fabrikaları’nın ihtiyaçlarına yönelik olarak fizik ve kimya fenni için bir talimhane, yani Fizik ve Kimya Talimhanesi oluşturulmalıydı. Demir Fabrikası’nda madencilik eği- timine yönelik olarak bir talimhane, yani Maden Talimhanesi ve son olarak da Çiftlikât-ı Şahane ve merinos koyunları hakkında eğitim faaliyetlerinin yürütmek için de bir talimhane, yani Ziraat Talimha- nesi olmak üzere toplamda üç talimhanenin açılması gerektiği be- lirtiliyordu. Eğitim ve öğretime başlamak için ise; ilk etapta bu üç talimhanenin başına getirilecek birer hoca (üstâd) bulunması şartıy- la asgari üç kişilik bir uzman kadrosunun gerektiği ifade ediliyordu.

Bu üstatlar, ihtiyaç duyulması durumunda, farklı alanlarda eğitim faaliyetleri yürüten talimhanelerin diğer şubelerinde de dönüşüm- lü olarak ders verebilecekti. Daha sonra yapılan değerlendirmelerin ardından bu üç talimhaneye bir yenisi, çarkçılık eğitimi verecek olan Hendese Talimhanesi de ilave edildi.64 Böylece açılması gereken ta- limhane sayısı dört oldu.

Üstelik talimhanelerdeki eğitim öğretim faaliyetlerini yürüt- mek için gereken kadronun yarısı hazır durumdaydı. Ziraat Talim- hanesi muallimi Doktor Davis “Ziraat” ve İstanbul’a kısa bir süre önce gelmiş olan madenci Smith (Osmanlı vesikalarında adı Aysimit olarak geçmektedir) “Maden” talimhanelerinin başına geçirilmesi önerilmekteydi. Fizik ve kimya fenni için açılacak talimhaneye bir üstadın, ve çark mühendisliği için de, Avrupa’dan gerekli evsafta bir çark uzmanının getirtilmesinin, “Fizik ve Kimya” ile “Hendese” ta- limhanelerinin faaliyete geçirilmesi açısından kâfi olacağı belirtili- yordu. Ayrıca Büyük Ada’daki demir madeni ile Zeytinburnu Demir Fabrikası’na rabt olunan Lâpseki kömür madeni ihracında görevli biri usta ve ikisi muavin olmak üzere üç kişinin İstanbul’a getirtilerek,

açılmasına ilişkin olarak sunulmuş bir layiha için de bkz. BOA, HR. TO. 411/70 (16 Mart 1850).

64 BOA, HH. d. nr. 69, vr. 90b.

(23)

maden talimhanesinde eğitimci olarak görevlendirilmesi de öneril- mekteydi. Ohannes’in oğullarından Artin, Paris’te birkaç yıl Kimya tahsil etmiş ve bu alanda diploma (şehadetnâme) sahibi biri isimdi.

Raporda Artin’in kimya alanında uzmanlığını artırmak üzere, özel- likle yeni bir takım deneysel uygulamaları yapmak ve bu yöndeki bil- gisini geliştirmek gayesiyle, tekrar Paris’e gönderilmesi de talep edili- yordu. Sultan Abdülmecit’in, Ohannes’in oğlu Artin’e yönelik olarak gerekli izin ve görevlendirmeyi yapması durumunda, Avrupa’dan bir kimyagerin getirilmesine de gerek kalmayacağı bildiriliyordu.65

Özetle kurulmakta olan Fabrika-i Hümayûnlar için; Maden, Hendese (çark mühendisliği), Kimya ve Fizik ile Ziraat ve Ağnam-ı Şahane talimhanelerinin açılmasının gerekli olduğu dile getiriliyordu.

Bu amaç doğrultusunda önceleri talimhaneler için yeni binaların inşa edilmesi düşünülmüş ancak, mali kaynakların yetersizliği nedeniyle Zeytinburnu Demir Fabrikası kompleksi dâhilindeki amele koğuşla- rının bir bölümünün talimhanelere tahsis edilmesine karar verildi.66 Ancak Ziraat Talimhanesi dışındaki talimhane projeleri gerçekleşti-

rilememiş ve mali olanaksızlıklar sebebiyle öğretime başlamadı. Do- layısıyla Fizik, Kimya, Çark Mühendisliği ve Maden Talimhaneleri açılması veya bu talimhanelerinin tümünü bünyesinde barındıracak olan bir “sanayi mektebi” kurma çalışmaları sonuçsuz kaldı. Talimha- ne açma çalışmaları semeresini yalnız zirai alanda verebildi.

Ziraat Talimhanesi

Ziraat Talimhanesi’nin kurulmasına Basma Fabrikası’nın hammaddesi olan pamuğun temini meselesi esnasında yapılan de- ğerlendirmeler sonucunda karar verildi. Basma Fabrikası için ithal edilecek makinelerin standartlarının yerli cins pamuğun yapısına uygun olmaması nedeniyle67 fabrikanın hammaddesinin temininde dışa bağımlı olmamak veya yerli pamuk kullanımı sebebiyle üretim- de kalite sorunu ile karşılaşmamak amacıyla Avrupa’dan getirtilen makinelere uygun nitelikte pamuğun Osmanlı topraklarında da

65 BOA, HH. d. nr. 69/ s. 90-b.

66 BOA, HH. d. nr. 69, s. 13.

67 Yerli pamuğun lifleri ithallere nazaran daha kısaydı.

(24)

yetiştirilmesi için harekete geçilmesi kararına varıldı. Bu amaç doğ- rultusunda öncelikle bir Ziraat Mektebi kuruldu.

Ancak, Ziraat Mektebi’nde yalnız Amerikan Pamuğunun ekim usulü öğretilmemişti. Çünkü Ziraat Mektebi’nin başına geçi- rilen ABD vatandaşı Davis, yalnız pamukçuluk alanında değil, zira- atın diğer şubelerinde de uzman olan bir isimdi. Tanzimat Dönemi sanayi projelerinin önemli yürütücülerinden biri olan Barutçubaşı Ohannes, ABD tarafından gönderilen Davis isimli “üstâd-ı kâmi- lin” uzmanlığının yalnız pamuk ziraatından ibaret olmadığını, diğer tarım ürünlerine ve dönemin Avrupa hayvancılığında beğenilen çe- şitli hayvan ırklarının özelliklerine ve yetiştirilmelerine ilişkin gerek- li donanıma da sahip olduğuna işaret etmekteydi. Doktor Davis’de, Osmanlı Devleti’nin kendisinden ne türlü istek ve emirleri var ise bildirilmesini ve bu doğrultuda derhal her türlü teşebbüslere giri- şebileceğini ve Osmanlı Devleti’nin kendisi ile yapacağı sözleşme- yi ABD’nin İstanbul’daki elçisi Mösyö Fad’ın da tasdik edeceğini belirtmişti.68

Ziraat Talimhanesi’nin açılması kararı yalnız Basma Fabri- kası’nın ihtiyaçlarına dönük değil, aslında tekstil sektörünün diğer şubelerinin ve onların hammadde gereksinimleri ile de ilgilidir. Zira, Tanzimat Dönemi fabrikalaşma hareketinde tekstil sektörünün her üç kolunda, yani yün, ipek ve pamuklu üretimi ile meşgul tesisler vücuda getirilmişti. İzmit Çuka ve İslimye Çuka Fabrikaları (Yün), Hereke (İpek) ve Veliefendi Basma Fabrikası pamuklu kumaş imalatı alanında yoğunlaşmış tesislerdi. Ziraat Talimhanesi’nde tekstil sek- törünün bu üç temel alanında da Osmanlı mülkünde daha nitelikli hammadde yetiştirilmesi konusunda girişimde bulunulmuştu. Zira- at Talimhanesi arazisinde dut ağacı ekimi gerçekleştirilerek, ipeğin hammaddesinin üretilmesinde kullanılan dut yaprağı elde edilmekte ve ipekçiliğe yönelik olarak da bir takım adımlar atılmaya çalışılmak- taydı. Yine Zeytinburnu Demir Fabrikası kampusu içinde yetiştiril- mekte olan ithal merinos koyunları vasıtasıyla da, yün fabrikalarının daha nitelikli hammadde kaynaklarına sahip olmasına yönelik olarak çaba sarfedilmekteydi.

68 BOA, HH.d. nr. 65, vr. 102a.

(25)

Ayamama Çiftlik Bölgesi’nde tesis edilen Ziraat Talimhanesi, Osmanlı Devleti’nin ilk Ziraat Fakültesi olarak kabul edilebilir. Ta- limhane’nin açılmasındaki temel düşünce, Osmanlı vatandaşlarına amerikan pamuğu yetiştiriciliğini öğretmekti. Ancak Ziraat Mekte- bi’nde yalnız Amerikan Pamuğunun ekim usulü öğretilmemiş, ayrıca yerli pamuk tohumunun ıslah edilmesi ve Türkiye iklimine uygun yeni tohumların elde edilmesi yönünde de çaba sarf edilmişti. Bu amaçla, Ziraat Mektebi’nde ekimi yapılmak üzere Aydın pamuğu göndermesi hususunda Aydın valisi ile temasa geçilmişti.69

Ziraat Talimhanesi’nin açılmasına karar verilmesinin ardın- dan Memalik-i Mahruse-i Şahane’de pamuk yetiştirilen bölgelerden olan Aydın, Siroz, Saruhan ve İzmir taraflarından, pamuk ziraatı ile meşgul olan Osmanlı vatandaşlarından bir kaçı İstanbul’a getirtil- miş ve bu kişilere Ziraat Talimhanesinde Amerikan pamuğu yetiş- tiriciliğine ilişkin bilgiler, uygulamalı olarak öğretilmiştir. Bu amaç doğrultusunda Siroz, Adana, Hüdavendigâr, İzmir, Aydın, Saruhan sancaklarından üçer ve Dersaadet ahalisinden 12 kişi seçilerek Zi- raata Talimhanesi’nde uygulamalı eğitime başlanmıştı.70 Pamuk yetişen vilayetlerden getirtilen üreticilere de, eğitimlerini tamamla- malarının ardından Ziraat Talimhanesi yöneticisi Davis tarafından sertifika (şehadetnâme) verilmiş ve bu kişilere ekim yapmaya yetecek miktarda Amerikan pamuğu da dağıtılarak memleketlerine gönde- rilmişlerdi. Adana, Aydın, Saruhan, Siroz, İzmit’ten üçer kişilik kü- çük gruplar şeklinde gelmiş olan bu 15 kişiye, eğitimlerini tamam- lamalarının ardından memleketlerine dönerlerken demirbaş olarak bir miktar pamuk tohumu tahsis edilmiş ve ayrıca ellerine amerikan pamuk yetiştiriciliğinin inceliklerini bildiren birer adet talimatnâme verilmişti.71

Bu talimhanenin açılmasında ve pamuk yetişen bölgelerden üreticiler getirtilmesindeki asıl maksat, ithal pamuğun ziraat usul- lerini öğrenerek memleketlerine geri döndüklerinde kendilerine ve- rilecek yeterli miktarda pamuk tohumlarını bulundukları bölgelerde

69 BOA, A.MKT. MHM. 5/78 (28 Mayıs 1848).

70 BOA, D. DRB. MH. 975/55.

71 BOA, HH. İ. 17/81; HH. d. nr. 74, s. 12; nr. 79, s. 4.

(26)

yetiştirmeleri suretiyle hemşehrilerine bu ziraatın inceliklerini öğret- meleriydi. Böylece ülke genelinde Basma Fabrikası’nın ihtiyaç duy- duğu Amerikan pamuğunun ekiminin ve üretiminin yaygın şekilde gerçekleştirilmesi hedefleniyordu.72

Taşradan getirtilecek öğrencilere modern usullerle ziraat (usul-i cedide-i ziraat) ve çiftçilik (haraset) öğretilecek ve bu öğ- renciler vasıtasıyla da memleketlerinde tarımsal faaliyetlerle meşgul olanlara bilimsel metotlara uygun zirai tekniklerin öğretilmesi ve kavratılması düşünülmekteydi. Böylece ülkenin zirai üretimde ciddi bir atılım yapması ve devlet gelirlerinde ve halkın yaşam standar- dında gerçekleşecek gelişmelerle genel menfaat elde edilmesi hedef- lenmekteydi. Ancak uygulamada bu hedefe ulaşılamamış ve okulun tüm öğrencilerinin İstanbullu olduğu, taşraya gidip zirai faaliyette bulunan ve bu birikimi memleket sathına yayan kişilerin olmaması ve dolayısıyla okuldan beklenen faydanın sağlanamayacağı gerekçe- siyle 1851 yılına okulun kapatılmasına karar verildi.73

Tanzimat Dönemi Yatırımlarında Zeytinburnu-Bakırköy Bölgesinin Yeri ve Önemi

Zeytinburnu-Bakırköy bölgesindeki tesisler hakkında genel bir değerlendirmede bulunmak gerekirse; Tanzimat Dönemi sanayi hamlelerinde ve fabrika kurma faaliyetlerinde Zeytinburnu-Bakır- köy bölgesinde yer alan tesislerin büyük bir önemi ve ağırlığı bulun- maktaydı. Aşağıdaki tabloda, 1840’lı yıllarda devlet eliyle gerçekleş- tirilen sanayi yatırımlarına ilişkin rakamlar da bu durumu son derece net bir biçimde yansıtmaktadır.

72 BOA, D. DRB. MH. 975/55.

73 BOA, İ. DH. 241/14635.

(27)

YATIRIMIN YAPILDIĞI KURUM-KURULUŞ İŞLETME

Demirbaş Makine ve Aletlerin Maliyetleri

Sabit Değerler

Döner Sermaye ve Diğer Masrafl ar

Toplam Yatırım Değeri

Toplam Yatırım İçindeki

Payı Zeytinburnu Demir

Fabrikası 10.300.424 36.748.464 3.673.945 50.772.833 % 51.4 Veliefendi Basma Fabrikası 1.917.372 2.610.270 287.711 4.815.353 % 4.8 İzmit Çuka Fabrikası 7.386.925 16.970.030 5.000.000 29.356.955 % 29.7 Hereke Kumaş Fabrikası 2.386.264 1.569.510 1.796.095 5.751.869 % 5.8

Mihaliç Devlet Çiftliği 1.759.677 1.651.931 3.411.608 % 3.4

Büyükada Demir Madeni 11.197 231.212 1.030.966 1.273.375 % 1.3 Ziraat Talimhanesi 1.813.373 1.520.437 3.333.810 % 3.4

TOPLAM % 100

Yukarıdaki tabloda da görüldüğü üzere, 1840’lı yıllarda ger- çekleştirilen yatırım hamlelerinde, Zeytinburnu-Bakırköy bölgesin- de yer alan tesisler, devlet eliyle gerçekleştirilen sanayi yatırımlarında

% 59,6 gibi ciddi bir paya sahiptiler.74 Bu istatistikî veri bile, Tan- zimat Dönemi sanayileşme faaliyetlerinde Zeytinburnu-Bakırköy bölgesinin ne derece önemli bir mevkide olduğunu yansıtmaktadır.

Görüldüğü gibi Zeytinburnu-Bakırköy bölgesi 19. asır ortala- rında Osmanlı sınaî ve iktisadi faaliyetleri açısından son derece çar- pıcı ve kritik gelişmelerin gerçekleştirilmekte olduğu bir merkezdi.

Üstelik Tanzimat Dönemi sınaî yatırım hamlelerinde Zeytinbur- nu-Bakırköy bölgesi yalnız burada yer alan tesisler açısından önemli değildi. Bu bölge, 1840’lı yıllarda devlet eliyle gerçekleştirilen ya- tırım hamlelerinin planlandığı ve iktisadi kalkınmanın tamamlayıcı unsurlarından olan tarım ve madencilik sektörünü destekleyici bir takım çalışmaların da yürütülmeye çalışıldığı bir bölgeydi. Zeytin- burnu-Bakırköy bölgesinin Tanzimat Dönemi sanayi yatırımlarında ve fabrikalaşma hareketlerinde, planlamaların yapıldığı bir merkez olma vasfına sahip olmasının temel nedenlerinden birisi de, öteden beri bu bölgede görev yapan bir isimle yakından ilgilidir. Bu isim,

74 Tevfik Güran, “Tanzimat Döneminde Devlet Fabrikaları”, 150. Yılında Tanzimat, Ankara 1992, s. 250.

(28)

Osmanlı Devleti’nde Tanzimat Dönemi sanayi yatırımlarında çok önemli görevler üstlenmiş olan Barutçubaşı Ohannes’tir.

Barutçubaşı Ohannes, II. Mahmut Dönemi’nden itibaren devlet eliyle işletilen sanayi kuruluşlarında (İstanbul ve Azatlu Ba- ruthanelerinde, İplikhane-i Âmire’de, Tüfekhane’de ve Feshane’de) son derece kritik görevler üstlenmiş ve 1840’lı yıllarda gerçekleşen endüstrileşme faaliyetlerinin de en önemli planlayıcı ve yürütücü isimlerinden biri olmuştur. 1840’lı yıllarda gerçekleştirilen sanayi ya- tırımlarında Ohannes, mevcut veya yeni olarak vücuda getirilmekte olan sanayi kuruluşlarına, fabrikalara ve iktisadi kalkınmayı gerçek- leştirmeye dönük olarak meydana getirilen kurumlara; oğullarını, yeğenlerini, yakın akraba ve dostlarının atanması sağlamak suretiyle, adeta tüm yatırım çalışmalarının planlayıcısı, yürütücüsü ve denetçisi olma pozisyonunu elde etmişti. Ohannes’in ve ailesinin bazı yolsuz- luklara karıştıklarının anlaşılması üzerine, Dadyanlar olarak da anı- lan bu familyanın üyeleri, 1850 yılının Ocak ayında idarecilik vazife- lerinden uzaklaştırıldılar.

Dadyan ailesinin idarecilik görevlerinden uzaklaştırılmasının ardından, Zeytinburnu-Bakırköy bölgesindeki tesislerin, devlete ait tüm sanayi kuruluşlarının faaliyetlerinin planlandığı ve yönlendiril- diği merkez olma pozisyonu bir miktar geriledi. Ancak Baruthaneye, Zeytinburnu Demir Fabrikası’na ve Veliefendi Basma Fabrikası’na ev sahipliği yapan bu bölge, Osmanlı Devleti’nin sona erdiği tari- he kadar önemli bir sanayi merkezi olma vasfını korumayı daima başardı.

Referanslar

Benzer Belgeler

Tiftik keçisi yetiştiriciliğinde uzmanlaşan Ankara’da bu keçilerden elde edilen tiftikten dokunan bir kumaş olan sofun şehrin ekonomik ve sosyal hayatında önemli bir

ÜNİTE: Osmanlı Devleti Kuruluş Beylikten Devlete Geçiş

Yüzyılda sadece Osmanlı Devleti için değil, tüm dünya için en belirleyici olay FRANSIZ İHTİLAL’İ ve bu ihtilaldan yayılan başta milliyetçilik olmak üzere

Bölgesel Teşvik Kapsamında Siirt’te Desteklenen Yatırım Konuları ve Asgari Yatırım Tutarları Makine ve teçhizat imalatı. Elektrikli makine ve cihazları imalatı Metal

İrtica İle Mücadele Eylem Planı adlı sahte belgenin oluşturularak, Ankara dışında olduğum bir tarihte, 3.6.2009 gecesi, kimlikleri bugün için tarafımızdan bilinen Ankara

Zamana yenik düşen Beyoğlu Hastanesi, 1794 yılında Şınorh Amira Miricanyan tarafından onarılıp yenilenmiş, hastalarının Surp Pırgiç Hastanesi’ne nakledildiği 1839’dan

Osmanlı pazarının ihtiyaçları, Çerkes kabilelerinin Osmanlı Devleti ile kurduğu ilişkiler, Kırım Hanlığı’nın rutin yağma ve köle akınları gibi

İlk olarak Abdülhak Hamit Ortaokulu ek binasında 90 öğrenci ile 4 sınıfta 6 kadrolu öğretmen ile eğitim hayatına başlamıştır.. 2016 Mart ayı itibariyle