• Sonuç bulunamadı

n SÖYLEŞİ / PROF. DR. FARUK ANDAÇ

N/A
N/A
Protected

Academic year: 2021

Share "n SÖYLEŞİ / PROF. DR. FARUK ANDAÇ"

Copied!
5
0
0

Yükleniyor.... (view fulltext now)

Tam metin

(1)

(*) Prof. Dr. Faruk Andaç ile söyleşiyi, dergimiz Genel Yayın Yönetmeni Dr. Naci Önsal gerçekleştirmiştir.

(**) 1940 yılında doğdu. İstanbul Üniversitesi İktisat Fakültesinden mezun oldu. Sosyal Sigortalar Kurumunda Aktüer Muavini olarak çalıştı. 1970 yılında Milli Eğitim Bakanlığı tarafından gönderildiği Fransa’da Strasburg Hukuk Fakültesi’nde İş Hukuku ve Sosyal Politika alanında doktorasını tamamladı. 1977 yılında yurda döndü. MEB Ankara Meslek Yüksek Okulu Müdür Muavinliği yaptı, Erciyes Üniversitesi’nden emekli oldu.

Bakü, Süleyman Demirel, Muğla, Cumhuriyet Üniversitelerinde dekanlık yaptı. Birçok üniversitede yüksek lisans dersleri verdi. Halen Çağ Üniversitesinde çalışmalarını sürdürmektedir. / farukandac@cag.edu.tr KARATAHTA/İş Yazıları Dergisi

Sayı : 11 / Ağustos 2018 (s: 87-91)

n Sayın Hocam, iş hukuku ala- nına yıllarınızı verdiniz, çok kap- samlı çalışmalarınız, eserleriniz oldu. Bu alanı seçmeye ve akade- misyen olmaya nasıl karar verdi- niz?

İstanbul Üniversitesi İktisat Fakültesi’nde okurken çok seçkin hocalardan ders alma fırsatım oldu ve imrenerek takip ettiğim değerli hocalarım sayesinde de akade- misyen olmaya karar verdim.

n “Sendika üyeliğinin zorunluluğunu savunuyorum.

Çünkü işçinin kendisini tek başına işveren karşısında ve hatta toplum karşısında savunması hiçbir zaman mümkün olmamıştır. Her defasında işçi yalnız kalmıştır.”

Prof. Dr. Faruk Andaç Dr. Naci Önsal

(2)

Fakülte yıllarımda idolüm olan Çalışma Ekonomisi hocam rah- metli Prof. Dr. Sabahaddin Zaim’in tatlı tatlı, insanı rahatlatıcı, dinleti- ci, öğretici, ders anlatmaları benim de böyle bir hoca olmamı tahrik ve teşvik etmiştir. Mezun olduğum 1965 yılında aklımdan hep üniver- sitede bir yer bulabilmek ve hoca olmak geçiyordu. Ancak, üniversi- te topluluğunda o sıralar hiçbir ta- nıdığım olmadığı gibi yabancı dilim de yoktu.

Bir gün bir arkadaşımın Milli Eğitim Bakanlığı vasıtasıyla yurt- dışına doktora yapmaya gidece- ğini öğrendim. Ben de ertesi sene yine aynı yoldan yurtdışına git- mek üzere sınavlara hazırlandım ve açılan İş Hukuku-Sosyal Politi- ka konusundaki sınavı kazanarak 1970 yılında Fransa’ya gönderil- dim. Fransa’da o dönem ya İş Hu- kukundan ya da Çalışma Ekono- misinden doktora yapma imkânı vardı. Sosyal politika ile ilgilenen hoca bulunmuyordu. Ben de büyük

bir cesaretle İş Hukukunu tercih ettim ve Strasbourg Hukuk Fakül- tesi’nde Fransa’nın saygın ve de- ğerli İş Hukuku hocalarından Prof.

Dr. Madam Helene Sınay’ın yanın- da İş Hukuku alanında doktora çalışmalarına başladım. Bu esna- da Ankara Hukuk Fakültesinden saygın İş Hukuku hocası Prof. Dr.

Turhan Esener misafir hoca olarak Strasbourg Hukuk Fakültesi’ne gelmişti. Benimle tanıştıktan son- ra Fransız hocamın yönetiminde Turhan hocamla yedi sene Fran- sa’da beraber olduk ve kendisi ile çalıştım. Turhan hocamın çok des- teğini gördüm ve kendisine sonsuz minnettarım. Doktoramı 1976 Ara- lık ayında bitirdim ve hemen yurda dönüp MEB Hukuk Müşavirliği’nde raportör olarak göreve başladım.

Bu arada 1977 yılı Bahar dönemin- de de Hacettepe Üniversitesi İşlet- me Fakültesinde İş Hukuku Ders- leri vermeye başladım. Böylelikle üniversite hayatım başlamış oldu.

Prof. Dr. Faruk Andaç Prof. Dr. Turhan Esener

(3)

n Hangi görevlerde bulundunuz?

Üniversite hayatımda her kade- mede ve birçok yerde görev aldım.

Dört defa dekanlık yaptım. Yüksek Okul Müdürlüğü, Müdür Başmua- vinliği, Bölüm Başkanlığı, Ticaret Hukuku Anabilim Dalı Başkanlığı görevlerinde bulundum. Bu arada TÜRK-İŞ Konfederasyonunda ve bağlı sendikalarında eğitim se- minerlerinde ve araştırmalarında görevler aldım. Devlet Planlama Teşkilatı (DPT) özel ihtisas komis- yonlarında bulundum. Mahkeme bilirkişiliklerinde ve sendikal res- mi arabuluculuk görevlerinde bu- lundum.

n TÜRK-İŞ ile ilişkilerinizden de söz eder misiniz?

Doktoramı bitirip yurda dö- nünce MEB Hukuk Müşavirliğinde Raportör olarak göreve başladım.

İş Hukuku doktoru olduğumdan MEB’e ait işletmelerde yapılan toplu iş sözleşmeleri görüşme- lerinde de yetkili olarak görevler yaptım. MEB’e ait basım evinde yapılacak toplu iş sözleşmesi gö- rüşmelerinde yetkili olarak İstan- bul’a gönderildiğimde TÜRK-İŞ Konfederasyonuna bağlı Basın-İş Sendikası Başkanı İsmail Bey ile (Özkan) tanışmam TÜRK-İŞ ile ilişkimin başlangıcı oldu. İsma- il Bey’in beni Ankara’da rahmetli Başkan Sayın Şevket Yılmaz ile tanıştırmasıyla da TÜRK-İŞ artık benim için ikinci bir işyeri oldu.

Yaz-kış, gece-gündüz demeden Iğdır’dan Edirne’ye, Mersin’den Samsun’a kadar TÜRK-İŞ ve bağlı sendikaların her seminerlerine her toplantısına katılarak emekçileri yalnız bırakmamaya çalıştık. Ül- kemizde kargaşanın hakim olduğu bu dönemlerde işçilere güven ver- meye, destek vermeye “Ankara’da TÜRK-İŞ var” dedirtmeye gidiyor- duk. Rahmetli Şevket Başkanımın da takdirlerini kazanıyorduk.

n Zorunlu sendika üyeliğini savunduğunuzu biliyorum. Niçin bu görüştesiniz?

Halen sendika üyeliğinin zo- runluluğunu savunuyorum. Çün-

(4)

kü işçinin kendisini tek başına işveren karşısında ve hatta top- lum karşısında savunması hiçbir zaman mümkün olmamıştır. Her defasında işçi yalnız kalmıştır. Ya- salar bile işçiyi en doğal hakkında bile yalnız bırakmaktadır. Bu ne- denle işçilerin haklarını savunabil- mesi için mutlaka birlikte hareket etmesi gerekir. Bunu sağlayacak kuruluşların başında ise sendika- lar gelmektedir.

n Üniversite-sendika ilişkileri konusunda ne düşünüyorsunuz?

Üniversiteler birer bilimsel araştırma kuruluşlarıdır. Elbet- te sendikaların da araştırmalar yapma ihtiyaçları vardır. Bu araş- tırmalarını üniversitelerle birlikte yapmaları daha sağlıklı sonuçlar elde etmelerini sağlar. Bu neden- le sendika üniversite işbirliğine önem verilmesi sendika açısından çok yararlı olur kanaatindeyim.

n Unutamadığınız bir anınızı bi- zimle paylaşır mısınız?

Aslında anlatacak o kadar çok anım var ki ama bunlardan özel- likle bir iki tanesini anlatmadan geçemeyeceğim. Ben mesleğim gereği her zaman haklıdan yana tavır almışımdır. Taraf tutmak veya taraf tutulmasına göz yum- mak benim için asla kabul edile- mez bir ilkedir. İş Hukuku gereği her defasında işçi haklıdır denil- mektedir. Bunu koşulsuz kabul-

lenmem mümkün değil zira iş- verenin haklı olduğu durumlar görmezlikten gelinemez. 34 yıllık sendikal resmi arabuluculuk dö- nemlerimde hatta Yüksek Hakem Kurulu üyeliğim dönemlerinde bu ilkemden hiç taviz verdim. Bir de- fasında Türk Metal Sendikası’nın Kayseri Şubesi Başkanı değerli in- san rahmetli Ekrem Işık ile bir iş- yerinde arabulucu sıfatı ile toplu iş sözleşmesi görüşmeleri yapıyor- duk. İşverenin durumu hiç de iyi

(5)

değildi. Bunu başkan da hatta işçi de iyi biliyordu. Sendikanın verdiği teklifi, işverenin yerine getirmesi mümkün olmadığından ben orta- dan bir teklif getirmeye çalışıyo- rum ancak Başkan bu teklifi işçiye kabul ettiremeyeceğini söyleyerek itiraz ediyordu. Sorumluluğu üze- rime almak istediğimi işverenin de rızasını alarak biran önce sonuca varmak istediğimi belirterek işçi- ye durumu kabul ettirebileceğim konusunda ısrarcı oldum. Bunun üzerine Başkan, işçileri toplayarak teklifi işçilere benim anlatmamı ve kabul ettirmemi istedi. Teklifi açık- lamak üzerine çıkarak, Başkanın kabul etmemesine rağmen teklifi benim yaptığımı ancak şartların böyle bir teklifi zorunlu kıldığını anlatmaya çalıştım. Ancak teklifi açıklamam ile birlikte işçiler tara- fından yuhalanmaya başladım. Ne dedimse kabul ettiremedim. Her zaman işçiden yana tavır koyma- ma rağmen bu olayda yuhalandım ve çok şaşırdım. Sözleşme de an-

laşmazlıkla sonuçlandı tabii.

Bir benzer anımı da Yüksek Hakem Kurulu üyeliğim esnasın- da yaşadım. Kurul toplantısında bir belediye ile ilgili uyuşmazlığın gö- rüşülmesi esnasında sendikanın teklifi aslında belediyenin gücünü çok aşıyordu. Bir önceki belediye başkanı kendi yakınlarını bele- diyeye işçi olarak yerleştirmiş ve ücretleri de oldukça yüksekti. Yeni seçilen belediye başkanı ise sen- dikanın teklifine karşı çıkıyordu.

Belediyelerin durumlarını iyi bildi- ğimden ben de belediyeden yana tavır koydum. Karşımda oturan ve çok da saygı ve sevgi ile dostluğum olan TÜRK-İŞ temsilcisi Salih Kı- lıç birden bire yüzüme karşı “İşçi Düşmanı” diye bağırınca beledi- yeyi savunduğuma savunacağıma bin pişman olmuştum. Hiç bekle- mediğim bir tepki ile karşı karşıya kaldığım için sesimi kesip olduğum yerde oturdum kaldım. Tabii söyle- meden geçemeyeceğim Salih Bey ile dostluğumuz halen çok iyi bir şekilde devam etmektedir.

Referanslar

Benzer Belgeler

YTÜ Fen Edebiyat Fakültesi Müter­ cim Tercümanlık Bölüm Başkanı Haşan Anamur, “ Haşan Âli Yücel'in başlattığı çeviri çalışması çok önemli bir

ilk deniz hamamı Çardak Iskelesi’nin, 1826-1850 yıllarında kurulduğunu söylüyor; Yeşilköy’den Kumkapı’ya, Salıpazarı’ndan Tarabya’ya, Çatladıkapı’dan

doğum yıldönümünü kutla­ yan Madame Ninette de Valois’in rahatsızlığı yüzünden gelememesi üzerine, ken­ disini İngiliz Kraliyet Bale Akademisi Müdür Yardımcısı

Haşim Bey’i bir da­ vette, bir vekil karşılamasında, bir fincan kah­ ve içişinde, yahut Reisicumhur’uh kabulu sıra­ sında bile kafası, hep kafasında olan

Köpeklerde pyometra olgularında bazı serum biyo­ kimyasal (AST, ALP, BUN, kreatinin) ve hematolo­ jik (alyuvar, akyuvar, hematokrit, band nötrofil, lenfosit)

Fakat yine de Adalar ve onların “Kaptan Köşkü” olan Büyükada, hem tarihin, hem doğa­ nın kalan son nimetlerini, Adalı veya şehirden ge­ len

Türkiye Kriminoloji Cemiyeti kurucularından, idare ku­ rulu üyesi, şimdi üyesi, Milletlerarası Kriminoloji Kongresi Türkiye tem­ silcisi, New York İlim Akademisi ve

Pertev N aili B oratav’ı yitirdik hn n ► Ünlü folklor araştırmacısı Pertev Naili Boratav, önceki gece Paris’te yaşamını yitirdi.. Anadolu kültürü ve folkloru