B e l e d i y e c i l i k
K Ü Ç Ü K B E L E D İ Y E L E R M E S E L E S İ
Ernest REUTER
Ankara Siyasal Bilgiler okulunda profesör.
Çeviren: Adnan KOLATAN
Belediye meseleleri şehir ve kasabaların büyiiîc! ii- ğüııe göre her memlekette başka başkadır. İktisadî bün- yeleri, siyasî icabat ve ekseriya bir takım gelenekler do- layısile ötedenberi bir riichan mevkiinde bulunmuş ve menı.eketin ekonomik kuvvetini, sanayi ve ticaretini ve kültürel yaşayışı kendisinde merkezîleştirmiş olan bü- yük şehirler ile gösterişsiz ve görünüşsüz bir halde bulu- nan ve memleketin umumî hayat sahnesinde parıldayan küçük şehir ve kasabalar arasında her memlekette tabiî bir tezad mevcut olduğunu görüyoruz. Devletçe lüzum gö- rülen ve vücutleri mutlaka zarurî olan bazı muayyen mü- esseselerin birkaç büyük şehirde merkezîleştirilnıesi işi her memlekette ayni derecede ilerilemiş değildir. Bütün mühim hususatı Pariste merkezî' eştirmiş olan Fransa ile bunun aksine olarak en mühim iktisadî ve kültürel fonksi- yonları birçok eski ve küçük merkezlere dağıtmış olan Almanya arasında bu tezad gayet ifadelidir ve iki mem- leketin bütün bünyesini, yapısını tayin eden bir mahiyet- tedir. Fakat, bütün fonksiyonların böyle sadece bir şehir- de meıkezîleştirmediği menılekelde de lam mânasile şe- hir denilmeğe lâyık büyük merkezler ile,'belediye kanun- larile idare edilmekte olmalarına rağmen hakikî bireı şe- hir olmaktan uzak bulunan mahaller arasında bir tezad mevcuttur.
Böyle büyüklük farklarından dolayı belediyeler ara- sında hâsıl olan tezadı küçük mahallere verilen isimlerin çeşitli oluşunda bile görmek mümkündür. İngiliz ve Al- man lisanlarında bu farkı göstermek üzere kullanılmakta olan birer kelimeyi misal olarak zikredelim: Boroııglı — Flechen kelimeleri bu iki lisanda şehir ile köy arası küçük bir kasaba, bir pazar yeri mânasına gelir. Bu da bize an- latıyor ki şehir ve kasabalar arasındaki büyüklük farkı yüzünden fonksiyonlar ve karakterler arasında da bir fark mevcut olduğunu sarih bir surette hissedilmektedir ve bu hal lisanda da ifadesini bulmuştur. Tıirkiyede de umu- miyetle sadece (belediye) tabirinin kullanılması ve ka- nun koyan kuvvetin bütün bu mahaller için sadece bir
(kanun) vazetmiş bulunması, bu kanunda vazifeler bakı- mından bazı farklar gözetilmiş olmasına rağmen, bizim de diğer memleketlerde mevcut bulunduğunu yukarıda
söylediğimiz ayni mesele ile karşı karşıya bulunmadığımız mânasını tazammun etmez. Bi.âkis: şehir ve kasabalar arasındaki büyüklük farkından doğan meseleler memle- ketimizde daha büyük bir rol oynamaktadır, çünkü: ge- rek kasaba ile köy, gerekse şehir ile köye benzer kasaba arasındaki farklar bizde birçok sebepler yüzünden Avru- padakilere hiç benzemiyen derecede büyüktür. Pazar yeri fonksiyonu yapan Avrupanın küçük kasabaları, hattâ fabrikadan mahrum ve sadece ufak el tezgâhlarını ve el zenaatlarına malik bulunsalar bile, oralarda şose vesaiı
-
münakale yolları ve vasıtaları çok, demiryol ve otomobil seyrüseferi pek ilerilemiş ve hele şehir ve kasabalar ara- sındaki otobüs seyrüseferi bu küçük kasabalarda âdeta esaslı bir inkılâp vücude getirmiş bulunduğu için bunlar dünyada hâsıl olmuş bulunan büyük tekâmül ve inkişaf- tan artık eskisi kadar uzak bulunuyor değillerdir. Gerçe geçen asrın tekâmüllerinden ekseriya hiç bir nasip alama- mış gibi görünen bu eski ve küçük kasabaları ziyaret etti- ğimiz zaman onları hâlâ geçmiş zamanların romantizmi içinde uyuklamakta gibi görürüz ve bunlar gözleri geriye doğru bakan bir çok romantik kinişlerin fikir ve ruhuna birçok lüzumsuz mevzular dahi ilham ederler ise de dik- katli bir müşalıedeci bu küçük kasabaların bile zamana uymasını ne kadar iyi bildiklerini farketmekte güçlük çek- mez. Bilhassa bunların cadde ve sokaklarının temizliğine, meydanlarının güzelliğine, lüzumlu olan bütün tesisatın buralarda mevcut bulunduğuna ve bir dereceye kadar da umumî iktisadî tekâmüllere yanaşmak hususunda sarfet mekte oldukları ufak tefek gayretlere bakınca bu küçük kasabaların
belediye
1 erinde modern bir belediyecilik zih- niyeti bulunduğuna hükmetmek lâznngelir.
Bizim memleketimizde küçük kasabaların kalkındırıl- ması işiııe girişmek istediğimiz zaman ise bizler jok daha güç bir vazife ile karşı karşıya geldiğimizi görüyoruz.
Türkiyede şose ve yollar kâfi derecede tekâmül etmiş ol-
madığı. memleket geniş ve münakalât zayıf bulunduğu
cihetle herhangi bir kimse iktisat ve kültür merkezlerine
ulaşmak için orta boydan herhangi bir Avrupa kasabası-
nın sekenesine nisbetle çok daha uzun ve güç yolculuklara
katlanmak mecburiyetindedir. Bu kasabalarda orta ve