PROF. DR ABDULKADİR ÇEVİK
ETİYOLOJİK ETKENLER
Psikolojik insan varlığı ve kültür - I
Psikolojik insan, “duygu durumlarını, içsel güdülenmelerini ve fantazilerini sorgulayan, dış dünyanın içsel dünyaya sahip olduğunu anlayarak dünyaylailgilenen kişi”dir.
oysa batı dışındaki insanlar içsel sıkıntılarını bedensel belirtiler biçiminde gösterir.
Psikolojik insan varlığı ve kültür - II
Geleneksel Arap gruplarında depresyon belirtileri daha çok GIS, iştah/ağırlık
kaybıdır; suçluluk, değersizlik nadirdir.
Batılılaştıkça…
* Dilin özellikleri
- Yeterince gelişmemiş olması
- Ruhsal yaşantıları belirten ayrışmış sözcüklerin olmaması
- Duyguların daha çok bedensel metaforlarla dile getirilmesi
Psikolojik insan varlığı ve kültür - III
* Batılı olmayan kültürlerde içsel sıkıntının
bedensel belirtilerle anlatımı cesaretlendirilir.
* Modernleşme kabile ve geniş aile bağlarını zayıflatır, bireyselleşmeyi artırır, gelişen birey duygularını söze dökmeye başlar; sıkıntıların anlatımında bedenselleştirmenin yerini
psikolojizasyon alır.
* Birçok kültüre özgü sendromda bedensel belirtiler belirgindir.
* Beden ve zihnin sosyokültürel yapılanması, kişinin duyguyu nasıl hissettiği ve onun nasıl ortaya çıktığı konusunda etkilidir.
Aleksitimi
* Aleksitimi, “duyguları söze dökme yetersizliği”dir.
* Sifneos ve Nemiah’a göre, aleksitimik kişiler iç dünyalarını tanımlamada
yetersizdir. İç dünyaları boş, imgesel ve fantaziden yoksundur. Duygularını
somut terimlerle anlatma eğilimindedir.
* Aleksitiminin kökeninde nörofizyolojik defekt mi, kültürel etkenler mi
önemlidir?
Beden dili
* Bedensel belirtiler sembolik anlamlar taşır.
* Bazı toplumlar duyguların bedensel
anlatımını destekler. Bu belirtilerin genel anlamı kültür tarafından, özel anlamı kişi tarafından belirlenir.
* Zamanla kişinin yaşadığı ruhsal sıkıntılar beden diliyle anlatıma kavuşur ve kültür (aile) de desteklediği için sürdürülür.
* Beden dilini kullanma aile ve o kültür içinde öğrenilir, geliştirilir.
* Ülkemizde durum
Anne-çocuk ilişkisi, psikosomatik aile-I
* Basch duygunun filogenetik kökeninde Darwin’in çalışmasını temel alır. Basch’a göre, bebekler 7 farklı duygu durumunu anlatma biyolojik kapasitesiyle doğar.
* Anne, bebeğin duygu anlatımına uygun yanıt vererek bebeğin değişen duygu
durumlarını tanımasına ve ayırmasına yardım eder.
* Çocuk ne hissettiğini tanımlamaya başlar ve sözel kapasitesi bu durumları sözel
olarak tanımlamasını artırır.
Anne-çocuk ilişkisi, psikosomatik aile-II
* Anne bu işaretlere uygun yanıt vermede yetersiz kalırsa, ya çocuktaki bazı
defektlerden ya da kendi
psikopatolojisinden dolayı, çocukta
duyguların karmaşasıyla, ayrışmamış bir içsel durum ortaya çıkar (pathosis).
* Munichin, bazı ailelerin bedensel belirtiler aracılığıyla iletişim kurma eğiliminde
olduğunu öne sürer. Bu aileler duyguları, içsel ve kişilerarası çatışmaları ayırt
etmede yetersizdir (psikosomatik aile).
Anne-çocuk ilişkisi, psikosomatik aile-III
Psikosomatik ailenin özellikleri
- Sınırsızlık: Aile etkileşimleri yoğundur ve sınırları iyi belirlenmemiştir. Üyelerin gizliliği azalmıştır.
- Aşırı koruyuculuk: Bireyleşme, özerkliğin
gelişmesine engel olur, güçsüzlük duygularına neden olur.
- Rijidite: Bu ailelerde kontrol kaybı korkusuyla statükoyu sürdürme ya da değişiklikten kaçınma gereksinmesi vardır (çatışmayı yadsımak, kaçmak).
- Çözümsüzlük: Ailenin rijiditesinden dolayı çatışmanın çözümü öğrenilemez.
* Bir psikosomatik hastalık ailenin ikincil kazancına hizmet edebilir.
Hasta rolü
* Hasta rolü ve hastalık davranışıkavramları bedenselleştirmeyle ilgilidir.
Hasta rolü ile:
- Hasta sorumluluklarının azaltılmasını ister,
- Regresif bağımlılığın onaylanması ile kendisini bir bakıcının ellerine
bırakmaya zorlanır,
- İyileştiğinde sorumluluklarını üstlenmesi beklenir.
* Birincil kazanç
* İkincil kazanç
Psikodinamik etkenler - I
* Bedensel belirtiler başlangıçta, önceden yaşanan hüznün dışa vurumu olarak kabul edilmiş,
* Derinde yer alan bir ruhsal patolojinin
görünümü; savunma düzenekleri, çatışmalar ve örseleyici yaşantılar nedeniyle duygusal yaşantıların sözelleştirilememesi üzerinde durulmuş,
* Bedensel belirtilerin, yasak dürtü ve
isteklerin bilinç alanına çıkmasını engelleyen savunmalar olduğu öne sürülmüştür.
Psikodinamik etkenler - III
* Stresörlere yanıtı baş etme biçimi
belirler. Yeterli değilse, inatçı bedensel yanıtlar öğrenilebilir.
* Sürekli ve etkili stresörlerle karşılaşan ve baş etme yetisi yetersiz olanlar
somatoform bozukluklar açısından tehlike altındadır. Öfke, dürtüsellik, hostilite, izolasyon, güven verici
kişilerin olmaması bedensel belirtiler ve somatoform bozukluklar için
olumsuz baş etme biçimleridir.
Öğrenme, bilişsel/davranışsal - I
* Bedensel belirtilerin çoğu temel olarak bir bedensel duyum ya da endişeden
ortaya çıkar.
* Endişe ve anksiyete
fizyolojik/davranışsal/ duygusal alanlarda odaklanmayla sonuçlanır; bunlar özgün algıyı sürdürür ya da artırır.
* Fizyolojik ya da minör patolojik nedenler başlangıçta önemli olabilir; zamanla
belirtiler anksiyete ve diğer ruhsal ve davranışsal etkenlerle sürdürülür.
Psikobiyolojik etkenler - I
Algılama ve biliş
* Bedenselleştiren kişiler, bazı fizyolojik süreçleri algılamada daha düşük eşiğe sahiptir.
* Belirtilerinin biyolojik bir temeli olmamasına karşın, bunları gerçek olarak algılar.
- Dikkat dış uyaranlardan iç uyaranlara yönelmiştir.
- Uyaranlar arasından kişisel inancına, zihinsel yapısına, sağlık bilgisine uygun olanları seçer ve algılar.
Psikobiyolojik etkenler - II
Abartma
* Bedenselleştiren kişilerde duyum, bilişsel değerlendirme ve davranış arasında
karşılıklı etkileşim ve güçlendirme vardır (somato-sensory amplification).
* Bu durum seçici algı ve fiziksel duyumların abartılması ile birleşerek beden
duyarlılığının artmasına ve uyaranların aşırı algılanmasına yol açabilir.
Diğer etkenler
* Genetik
Kesin kanıt yoktur, rolü olabilir.
* Çevre
Dış stresörlerin etkisini azaltmada
sosyal desteğin önemi gösterilmiştir.
* Psikoimmünoloji
Sitokinlerin önemli olabileceği üzerinde durulmaktadır.
* Beyin görüntüleme
Frontal lob ve başat olmayan hemisferde
metabolizmada azalma
SONUÇ
* Bedenselleştirme kavramı günümüzde de belirsizliğini ve gizemini korumaktadır.
* Açıklanamayan fiziksel belirtilerin etiyolojisi tam olarak bilinmese de, çoklu etiyolojik
etkenlere bağlı olduğu kabul edilir.
* Açıklanamayan fiziksel belirtilerin
etiyolojisinin açıklanması için fizyolojik,
patolojik ve ruhsal değişikliklerin etkileşimi incelenmelidir.
* Kültürel, öğrenme, bilişsel ve psikobiyolojik etkenlerin daha önemli olduğu söylenebilir.
Somatizasyon Bozukluğunda Genel Tedavi İlkeleri
Tedavi edilmesi gereken hastalık değil hastadır. Bu genel ilkenin ne denli geçerli olduğunu klinisyen olarak bize en iyi anlatan hastalık grubu Somatoform Bozukluklardır. Bedensel belirtilere ya da
laboratuar tetkiklerine odaklanmak hastayı daha da kötüleştirir.
Odaklanılması gereken hastanın kendisidir.
Hasta güvene dayalı bir ilişki içinde dikkatle dinlenmelidir. Hastalar yakınmalarının kendilerini ne denli kötüleştirdiğinin hekim tarafından anlaşıldığını görmeye ihtiyaç duyarlar. Hekim bu terapötik ihtiyacı karşılayacak düzeyde hasta odaklı olmalıdır. “Her şey senin
kafanın içinde”, “sen düzelmek istemiyorsun”, “hiçbir şeyin yok abartıyorsun” tarzındaki ifadeler hastanın öfkeyle
uzaklaşmasını hızlandırmaktan başka işe yaramaz.
Bu arada bu hastaların genel olarak memnuniyetsiz, tedavi çabalarını ve hekimini takdir etmeyen yakınmacı bir tarzları olduğunu
unutmamak gerekir. Bu özelliklerinden dolayı tedavi sürecinde
tedaviyi olumsuz etkileyecek karşı aktarımlar ortaya çıkabilir. Hekim karşı aktarımlar konusunda dikkatli olmalıdır.
Yakınmalarla ilgili kısmi bir fizik muayene yapılmalı, ancak gereksiz tetkik, girişim ve ilaç kullanımından özenle sakınılmalıdır.
Hastaya makul ölçülerde güven verilmelidir.
Fazla güven verilirse hasta, doktorunun gerçek hastalığı bilmediğini düşünebilir.
Yetersiz güven durumunda ise hasta kendisine söylenmeyen ciddi bir hastalığı olduğu endişesine kapılabilir.
Hastayı beden ve zihin arasındaki etkileşimler konusunda bilgilendirmek ve eğitmek önemlidir.
Bu ilişkileri daha iyi anlamaları ve hekime anlatmaları için hastalara eğitim seviyelerine uygun ödevler verilmelidir.
Bu amaçla hastalardan dış olaylar ve beden semptomları arasındaki ilişkiler hakkında günlük tutmaları istenebilir.
Ayrıca ayrıntılı bir psikososyal öyküden sonra anksiyete, depresyon ya da hayat olayları ile bedensel semptomlar arasında kurulacak bir bağ hastanın belirtilerin doğasını anlamasında yardımcı olacaktır.
Somatizasyon Bozukluğunun ilaç tedavisi konusunda yapılan araştırmalar sınırlı olmakla beraber antidepresanların faydalı olduğuna ilişkin kanıtlar vardır.
Özellikle ikincil depresyonların varlığında ilaç tedavisi daha da faydalıdır.
Bununla birlikte bu hastaların ilaçları uygunsuz biçimde kullanabileceği, ilaç bağımlılığı geliştirebilecekleri, intihar
girişimlerinde yüksek doz ilaç alabilecekleri unutulmamalıdır.
Finito….