TUTUMLAR
TUTUMLAR
Tutumlar Tutumlar
‘Tutum’ terimi günlük dilimizin bir parçası olmuştur. Sosyal psikolog Gordon Allport yıllar önce, tutumun, sosyal
psikolojinin en vazgeçilmez kavramı olduğuna dikkat çekmiştir.
1935 tarihli Handbook of Social Psychology (Sosyal psikoloji el kitabı) zamanında etkili olmuş bir kitaptır. Allport’a göre,
tutum kavramı, belki de, çağdaş Amerikan sosyal psikolojisinin en önemli kavramıdır.
«Önemli değil kaç kez yenildiğin. Önemli olan, kaç
yenilgiden sonra yeniden doğrulabildiğin». Sigmund Freud
Allport’a göre tutum:
Yaşantı yoluyla organize olan, bireyin ilişki içerisinde olduğu bütün nesnelere ve durumlara verdiği tepki üzerinde
yönlendirici ve dinamik bir etki yaratan zihinsel ve sinirsel bir hazır olma durumudur.
Allport, böylesine gözde bir kavramın ileriki on yıllarda pek çok anlaşmazlığın merkezinde yer alacağını bilemezdi.
Örneğin, radikal davranışçı bir görüşe göre tutum, daha önce gerçekleşmiş davranışları açıklamak için kişinin uydurduğu hayali bir kavramdır.
McGuire, sosyal psikologların tarih içerisinde tutumları nasıl ele aldıklarını ana çizgileriyle
incelerken, dikkatleri üzerinde toplayan üç evre saptadı:
1. Tutum ölçümünün oldukça) durağan (statik)konuları ve bunların davranışla ne şekilde ilişkili olduğu üzerinde yoğunlaşma (1920’ler ve 1930’lar).
2. Bireyin tutumlarındaki değişimin dinamikleri üzerinde odaklanma (1950’ler ve 1960’lar).
3. Tutum sistemlerinin yapı ve işlevlerini açıklığa
kavuşturmaya yönelik hareketler (1980’ler ve 1990’lar).
Tutum sözcüğü Latince aptus sözcüğünden
türetilmiştir, ‘eylem için elverişli ve hazır’ demektir.
Sözcüğün bu eski anlamı, ringde
dövüşen bir boksör örneğinde olduğu gibi, doğrudan gözlenebilen bir durumu ifade etmektedir.
Bugün, tutum araştırmacıları, ‘tutum’u, doğrudan gözlenebilir olmasa da, davranışı önceleyen, eyleme ilişkin seçim ve kararlarımıza yön veren bir yapı
olarak görmektedirler.
Psikoloji ve sosyal bilimlerdeki tutum araştırmaları büyük ilgi uyandırmış, tutumların dışa vurulmasına imkan tanıyan hemen her konu hakkında yüzlerce araştırma yapılmıştır.
1960’lar ve 1970’lerde tutum üzerine gerçekleştirilen araştırma ve kuram oluşturma çabaları bir
kötümserlik ve gerileme dönemine girdi. Bu, bir
ölçüde, ölçülen tutumlar ile kaydedilen davranışlar
arasında görünürde bir ilişki olmamasına duyulan
bir tepkiydi.
Ne var ki, 1980’lerde tutumlar, bir kez daha, sosyal psikologların ilgi odağı oldu; bunda modern bilişsel psikolojinin payı büyüktü.
Bu çalışmalar, bilginin nasıl işlendiği ve belleğin nasıl çalıştığı, bunlarla birlikte duygulanım ve duyguların tutum oluşumu ve değişimi üzerinde nasıl bir etkide bulunduğu konusunda yoğunlaşan deneysel
araştırmalardan çıkan uygulamaları içeriyordu.
Tek bileşenli model
Thurstone, tutumu, ‘psikolojik bir nesnenin lehinde ya da aleyhinde olan duygulanım’ olarak
tanımlayarak tek bileşenli bir tutum modeli geliştirdi.
Tutum ölçekleri kurmak için çeşitli teknikler
geliştiren ve sonraki yıllarda etkili olan bir kitap bu görüşü güçlendirdi: tutum ‘psikolojik bir nesneyle
Tutum bileşenlerine ilişkin modeller
Tutum bileşenlerine ilişkin modeller
İki bileşenli model
Kökenleri Allport’un kuramına uzanan bir diğer
yaklaşım iki bileşenli bir modeli üstün tutmaktadır.
Tutum, değerlendirici tepkiler üzerinde genelleştirici ve tutarlı bir etkide bulunan zihinsel bir hazır olma durumudur.
Neyin iyi neyin kötü olduğuna, neyi isteyip neyi
istemediğimize ilişkin kararlarımızı etkileyen bir iç
kuvvettir.
İki bileşenli model
Tutum, dışarıdan gözlenemeyen, varlığını ancak
çıkarsama yoluyla bilebileceğimiz özel bir olaydır. Bu çıkarsamayı kendi zihinsel süreçlerimizi içebakışçı bir yöntemle inceleyerek yapabiliriz.
Davranış, konuşma ya da edimde bulunma biçimlerimizi inceleyerek de çıkarsamada
bulunabiliriz. Tutum görülemez, fiziksel olarak incelenemez. Tutum, hipotetik (varsayımsal) bir yapıdır.
Petty ve Cacioppo’ya göre(1986), tutum, insana,
Üç bileşenli model
Üçüncü bir görüş üç bileşenli modeldir. İnsan
yaşantısının duygu, düşünce ve eylemden oluşması, Hint-Avrupa düşüncesinde yaygın olup, bizim
kavramlaştırma biçimimizdeki beynin evrim geçiren
üç katmanını -korteks, limbik sistem ve yaşlı beyin-
yansıttığı düşünülmektedir(McGuire).
Üç bileşenli tutum modeli, 1960’larda, Rosenberg ve Hovland, ve Ballachey’in çalışmaları ile daha da önem kazandı.
Bu model, tutumu, toplumsal açıdan önemli nesne, grup, olay ya da simgelere yönelik inanç, duygu ve davranış
eğilimlerinin oluşturduğu görüşünü taşıyan Himmelfarb ve
Eagly’(1974)nin çalışmalarına da yansımıştır.
Her tutum duygu, kendisinden hoşlanılan ve
hoşlanılmayan şey, davranışsal niyet, düşünce ve fikirden meydana gelir.
Üç bileşenli modeli destekleyen diğer kuramcılar
arasında Breckler(1984) de vardır.
Tutum oluşumu Tutum oluşumu
Tutumlar doğuştan getirilmez, öğrenilir. Tutumların
öğrenilmesi sosyalleşme sürecinin ayrılmaz bir parçasıdır
ve bu öğrenme ya dolaysız yaşantılar ya da başkalarıyla
girilen etkileşimler yoluyla ya da bilişsel süreçlerin bir
ürünü olarak gerçekleşir.
TUTUM
DUYGU İNANÇ Davranışlarda
Bulunma eğilimi
Tutumun Yönleri
Tutumlar ve sosyal davranış