• Sonuç bulunamadı

Dini Al{ımlar ve Güncel Meseleler"

N/A
N/A
Protected

Academic year: 2022

Share "Dini Al{ımlar ve Güncel Meseleler""

Copied!
19
0
0

Yükleniyor.... (view fulltext now)

Tam metin

(1)

lll. ULUSLARARASI

Illi.

INTERNATIONAL ÖGRENci SEMPOZVUMU STUDENT SYMPOSIUM iSTANBUl. 24-25 Mart 2017 ISTANBUl. 24·25 March 2017

"İslam Dünyasında

Dini Al{ımlar ve Güncel Meseleler"

ırtDJır~oy® !D)ôy~Dil~it ~@)~fo

~~~o lUJ~(UJ§~~[f(§)f(@J~fl

Ö@ rr~Hi)«:Ü ~~m [p)@lbl'lUJ m lUl

Mart2017

(2)

~---. -. - · -- · - ---··-··-···--·· ~... . . .

ii _ . , :· ·,, :

Abdul Rashid PUTHiYA 1 HiNDiSTAN MÜSLÜMANLARININ GELECEGi

~ ~----_;,._ ________ _.._.__:ı....,. .. -... ~.... ~

. -

-· ·--·--

---

-~-,~· ·---~--·--·---. ...

--;---·--·---

·----~-·

DiYUBANDiVE IBARELVI

HAREKETLERiNi UZLAŞTIRMA ÇABASI AÇlSlNDAN HiNDiSTAN MÜSLÜMANlARININ GELIECEGi

Ab dul Rashid PUTHiYA 1*

Özet

"Diyubandi ve Sarelvi hareketlerini uzlaştırma çabası açısından Hindistan Müslümanların Geleceği" adını taşıyan bu makalede: Hindistan'daki islam ve Müslümanlar tarihi, Hindistan'daki önemli Müslüman hareketleri, Sarelvi ve Di- yubandi hareketlerin temel düşünceleri ve aralarındaki temel problemler de-

ğerlendirilmiştir. Diyubandi ve Sarelvi hareketlerinin aralarında gelişmiş olan tekfirin kökenieri ve nedenleri araştırılmıştır. Çalışmamız Hint alt kıtası Müslü- manlarını olumsuz bir şekilde etkileyen bu problemleri tarafsız bir biçimde in- celeyerek iki hareketin uzlaşmasını amaçlamaktadır.

Anahtar kelimler: Diyubandi, Sarelvi, Raza Han, Hindistan, Tekfır.

Abstract

This article, titled "The future of lndian Muslims in terms of an effort to re- concile Deobandi and Sarelevi movements," assessed the history of Islam and Muslims in lndia, the major m Muslim movements in lndia, the basic ideas of Deobandi and Sarelevi movements and the basic problems and disputes between them. While assessing the. basic problems of Deobandi and Barelvi movements, the Takfir problem (acc'using others of being unbelief), its roots and reasons that have developed between. them are evaluated. This paper aims to b ring the reconciliation between these movements by evaluating their problems, which had affected al most all Muslimsin the lndian subcontinent, in an objective way.

KeyWords: Deobandi, Barelwi, Raza Han, lndia, Takfır.

• Ankara Üniversitesi Yüksek Lisans Öğrencisi.

ı

ı

r

! [

t

'

f.•

'

>

r ı

f ;

t

(3)

Giriş

M.S. 7. Yüzyılda islam'la şereflenen ve yıllarca Müslümanlar tarafından yö- netilen Hindistan, sömürgeci ingilizierin gelmesi ile birlikte Islam'ın parlak dö- nemlerini geride bırakmıştır. Büyük bir Müslüman nüfusa sahip Hindistan'ın önce ikiye daha sonra üçe bölünmesi ortaya çıkan bu üç ülkenin istikrarına ve gelişmesine engel olmuş ve Hindistan'da kalan Müslümanları yeniden kimlik oluşturmaya mecbur kılmıştır.

Hint alt kıtasındaki Müslümanların dini-kültürel hayatını kirletmeye çalışan ingiliz sömürgesine karşı bir tepki niteliğinde ortaya çıkan Diyubandl Hareke- ti daha sonra Müslümanları eğitmek ve bilinçli bir nesil yetiştirmek amacı ile yoluna devam etmiştir. 19. Yüzyıl sonunda Ahmed Raza Han'ın ortaya·çıkması ve etrafındakilerle Barelvl hareketini kurması Müslümanların aralarında ihtilafa

düşmelerine yol açmıştır. Diyubandl alimlerinin bazı meselelerde geleneksel anlayışa karŞılık yeni yorumlar getirmesi ve Vahhabl düşünceleri önemsernesi gibi nedenlerden ötürü bu iki hareketin alimleri ciddi t~rtışmalarda bulunmuş­

lar hatta sonunda Raza Han tarafından bazı Diyubandl alimleri tekfir edilmiştir.

Bu makalede; Diyubandl ve Barelvi hareketleri arasındaki temel düşünce farklarını bulmak, Raza Han'ın Diyubandl alimlerine karşı yaptığı tekfirin neden- lerini incelemek, bu nedenlerin tekfir etmeyi gerektirip gerektirmediği ni değer­

lendirmek, bu iki hareket arasındaki problemierin Hindistan Müslümanlarında bıraktığı etkiyi bulmak amaçlanmıştır.

Dünya Müslümanlarının hemen hemen üçte birini etkileyen bir problem olan Diyubandi ve Barelvi arasındaki tartışmalar ve tekfir hakkında Türkiye'de herhangi bir çalışmanın bulunmaması konu üzerinde durmamıza neden ol- muştur. Dolayısıyla bu çalışmanın çok önem taşıdığına ve buradaki Müslüman kardeşlerimiz ve araştırmacılar için Hint alt kıtasındaki Müslümanların gerçek problemlerini öğrenmek bakımından çalışmamızın faydalı olacağına inanmak-

tayım.

1) Hindistan'daki islam ve Müslümanlar

Farklı diller konuşan çeşitli ırk ve diniere mensup toplulukların yaşadığı ayrı­

ca 176 milyonu aşkın Müslüman nüfusu ile Hindistan (nüfusun o/o 14,4'ünü), En- donezya ve Pakistan'dan sonra dünyanın üçüncü büyük Müslüman ülkesi ola- rak karşımıza çıkm.aktadır. Hindistan dünyadaki toplam Müslüma'n nüfusunun o/o 1 O' unu içinde barındırmaktadır. Hindistan'daki resmi Müslüman nüfusu 176 milyon olarak kabul edilmekte ancak gerçek rakamın çok daha yüksek olduğu bilinmektedir.

(4)

___.-::-;---· -·---··---- - ---

... _.._

__

... -~

' .

~?ri~.

- ~- . Abdul Rashid PUTHiYA 1 HiNDiSTAN MÜSLÜMANLARININ GELECEGi

~~--'--·-·-··-·--- ' - -

islam'ın Hindistan'a ilk gelişi ve yayılması konusunda farklı görüşler bulun-

maktadır. M.S. 7. yüzyılda Müslümanlar Hindistan'a istilacılar olarak değil, tüc- carlar olarak gelmişlerdir. Ortaçağ Hint tarihinin başyapıtı olarak kabul edilen ingiliz tarihçileri Henry Miers Eliot ve John Dawson'un The History of lndia as To/d by !ts Own Historians ; The Muhammadan Period adlı kitaplarında, Hint sa- h illerine Müslümanları taşıyan ilk geminin M.S. 630 yılı gibi eski bir tarihte gö- rüldüğü söylenmektedir.2 H.G. Rawlinson (Ancient ve Medieva/ History of lndia3 kitabının yazarı) J. Sturrock( South Kanara ve Madras Districts Manuals4) gibi tarihçitere göre, gelen ilk Müslümanların burada bulunma. nedenleri ticaretten çok Hindistan'a islam'ı yaymak düşüncesidir. Tüccar sıfatıyla Hindistan'ın batı kı­

yıları na gelen Araplar Hindistan'a islam'ı ilk getirenler olmuşlardır. Sonrasında Emevl hilafeti tarafından gönderilen Muhammed b. Kasım Hint alt kıtasında­

ki indus nehri ile birlikte Sindh ve Multan bölgelerinJ fethederek yeni gelecek

Müslümanların fetihlerine yol açmıştır. 11. Asırda Abbas! hilafetinin etkisini kay- betmesiyle Hindistan'da Türkler tarafından fetihler yapılmış ve Del hi Saltanatlı­

ğı kurulmuştur. Timur'un takipçisi olan Babür, Del hi Saltanatlığı kralını yenerek 1526 Mugal imparatorluğu kurmuş daha sonra bu devlet de sömürgeci ingilte- re tarafından etkisiz bırakılmıştır.5

Hindistan'ı sömürge altına alan ingiltere, kendi hükümlerini rahatlıkla sür- dürebilmek için Hindistan'da yıllardır birlikte yaşamış olan Hindu ve Müslüman toplumların aralarına fitne sokmuş ve aralarını bozmaya çalışmıştır. Hindistan bağımsızlık savaşı döneminde Müslümanların kendine ait bir devlet istemesi

sonrasında devletin bölünmesiyle Müslüman bir devlet olarak Pakistan'ın ku- rulması Pakistan'a gitmeyip Hindistan'da kalan Müslümanları kötü bir şekilde etkilemiş ve ilerlemelerini yavaşlatmıştır. Bugünkü resmi nüfusun% 17'sini oluş­

turan Hindistan Müslümanları ülkedeki diğer milletiere göre geride kalan ve zor bir hayat geçiren taraf olmuştur.6

2 nşr. Trubner And Co., 60, ·Parternoster Row, london 1869, c.2, s.434-478. Hindistan'daki islam'ın gelişi ve yayılış ile ilgili bilgi için ayrıca bakınız; Ali Hasan Nadvi, Abdulhay, ed-Da'vetu'l-islam fi'I- Hind ve Tetevvuratuha, nşr. ei-Mecmeatu'l-lslami el-ilmi, lekno, 1986.

3 nşr. Bharatiya Kala Prakashan, New Delhi, 2001, s.1 SS.

4 nşr. the Superintendent, Government Press, Çennay 1894, c.1, s.70. . .

S Hindistandaki müslim hükumetleri ile ilgili ayrıntılı bilgi için bakıri'ız; Poole, Stanly la ne, Medieval lndia u nder Mohammedan Rule 712-1724, nşr. G.P Putnam's Son s, New York 1903; Ahmed, Aziz, An lntellectual History of Islam in lndia, Edinburgh U.P, Edinburg, 1969.

6 Müslüman Hindistan topluluğunun en son sosyal, ekonomik ve eğitim koşulları hakkında bir rapor hazırlamak üzere, 200S yılında Hindistan başbakanı Manmohan Sing tarafından görevlendirilen Rajinder Saçar komitesinin. hazırladığı uzun rapordaki bulgular gerçekten de Hindistan Müslümanlarının her alandaki as;ınası durumlarını ve geriliklerini göstermektedir. Rajinder Saçar komitesinin bulduğu anahtar bulguları için bakınız; http://www.prsjndia.org/administrator/

uploads/generai/1242304423--Summary%20of%20Sachar%20Committee%20Report.pdf

(5)

TÜRKiYE DIYANET VAKFI / Islam Dünyasında Dini ~~~ml~r _ve Güncel Meseleler [

2) Hindistan'daki Önemli islami Hareketler a) Diyubandi Hareketi

Diyubandi Hareketi, Muhammed Yakub Nanautavi, Muhammed Qasim Na- notavi, ve Raşid Ahmed Gangohi'den oluşan Hint bilim adamlan tarafından Hint alt kıtasındaki Müslümanların dini-kültürel hayatını bozan ingiliz sömür-

geciliğine karşı bir tepki olarak gelişmiştir. Bu grup, Daru'I-Uium Diyuband ola- rak bilinen ilahiyat okulunu kurmuştur. Daru'I-Uium Diyuband Okulu Diyuban- di Hareketi'nin anti-emperyalist ideolojisin gelişmesini ve islami yenilikçilerinin yetişmesini sağladı. Zaman içinde, Daru'I-Uium Diyuband El Ezher Üniversitesi, Kahire'den sonra islam öğretim ve araştırmalarının ikinci büyük odak noktası oldu.7 Camiat Ulema-i Hint ve Tablig Cemaati gibi kuruluşlar aracılığıyla, Diyu- bandi ideolojisi yayılmaya başladı.

Diyubandi Hareketi kendini Ortodoks Sünni islam içinde yer alan bir skolas- tik gelenek olarak görmektedir. Bu hareket ortaçağ,Maveraunnehir ve Babür

Hindistan'ın skolastik islam geleneğinde büyümüştür. Diyubandiler 18.yüzyılın ünlü Hint islam alimi ve düşünürü Şah Veliyullah Dihlavi'yj örnek almaktadırlar.

Diyubandiler taklit doktrininin güçlü savunuculanndandır. Başka bir ifadey- le, Müslümanın dört Sünni islam Hukuku'nun ekallerinden birine uyması ge- rektiğine inanırlar ve kendileri ağırlıklı olarak Hanefi ekolün takipçileridir.ltikadi meselelerde ise Diyubandi Hareketi, Maturidi ekolünün yolunda gitmektedir- ler.8

b) Barelvi Hareketi

Berelvi, Sünni islam içinde Hanefi mezhebine bağlı Hindistan'ın Bereilli ken- tinden çıkan ve günümüzde 200 milyon mensubu olan bir harekettir. Hareket ismini lideri olan Ahmed Raza Han'ın (1856-1921) şehrinden almaktadır. Medya ve akademisyenler tarafından Berelvi ismiyle anılan hareket, mensupları tara- fından Ehl-i Sünnet ve'I-Cemaat ismini kullanmaktadır.

. .

Tasawuf ve Güney Asya'nın geleneksel islam tesirli Barelvi hareketi, bazı ko- nularda Vahhabi hareketinden etkilenen reformcu Diyubandi hareketine karşı kurulmuştur. itikatta Maturidi ekolünü ve Fıkıhta Hanefi mezhebi ni takip eden Barelviler çoğunlukla tasawufta Çişti, Kadiri ve Suhuravardi tarikatlarından bi- rini seçer. Islam peygamberi Hz. Muhammed'e aşırı kişisel bağlıl_ık ve tasavvufi

7 Miftahi, Muhammed Zafiruddin, A Brief Account of Dau/ U/um 's Estab/ishment And Back Ground, nşr.

Imam Gangohi Academy of Research, Johannes Burg, 2012, s.14-1 S.

8 Diyubandi hareketin kuruluş tarihi, amacı, yayması ve faaliyetleri ile ilgili geniş bilgi için bakınız.;

The Evelution of Deoband Madrasas, Adamski, Michel J., nşr. Georgetown University, Washington, 2009.

(6)

uygulamaları ile tasavvufla şeriatın birleşimini vurgular.9 c) Ehli Hadis Hareketi

Ehli Hadis hareketi 19. yüzyılda Kuzey Hindistan'da ortaya çıkmış bir dini ha- rekettir. Ehli Hadis tarafları ilk Ehli Hadis hareketi ile aynı görüşü benimsemek- tedir. Onlar dini otoritenin tek kaynağı olarak Kur'an, sünnet ve hadisi kabul etmekle birlikte islam'ın ilk zamanlarından sonra d ine dahil olan her şeye karşı çıkmaktadırlar. Özellikle taklidi reddedip içtihadı önem~e~l~r.

Hareketin takipçileri kendilerine Selefi derken diğerleri onları Vahhabi ya da onun değişik formu olarak adlandırmaktadır.10

d) Ahmediye Hareketi

Ahmediye Hareketi 19. yüzyılda Mirza Gulam Ahmed (1835-1908) tarafından Hindistan'da ortaya çıkmış bir harekettir. Kendilerini inanç bakımından Müslü- man olarak tanımlayan Ahmediler, kurucusu Mirza Gulam Ahmed'in 1908'deki ölümünden sonra Hekim Nuriddin'in başkanlığında yollarına devam etmiştir.

Ahmediye Hareketinin kurucusu olan Mirza Gulam Ahmed Kadiyani, Allah'ın

kendisine etrafındakilerinden biat almasını ve ayrı bir cemaat oluşturmasını

emrettiği iddiasında bulunmuştur. Sonra biraz daha ileri giderek, kendisinin aldığı ilham ve vahye göre Hz. isa'nın diğer peygamberler gibi tabii bir ölümle

öldüğünü, Allah'ın kendisini Hristiyanların ve Müslümanların beklediği mehdi ve mesih olarak gönderdiğini ileri sürmüştür. Ayrıca Hindular içinde Vedalar döneminde Tanrı Vişnu'nun iki şahsiyetinden biri ve insanın tanrı tanımasının aracı Krişna-Avatar olduğu iddiasında da bulunmuştur.11

Bu inançlar başta olmak üzere, geleneksel islami yorumlardan farklı olduğu gerekçesiyle, diğer Islami kesimler tarafından, Islam dışı bir inanç olarak kabul

edilmiştir.

3) BarelviVe Diyubandi Hareketlerin Temel Düşünce Farklıkları

Yukarıda zikrettiğimiz üzere bugün Hindistan'da Müslümanların bilgili bir nesil yetiştirmesi ve dini-kültürel bir hayatı sürdürmesi konusı,.ında en iyi hiz- met veren hareketlerin başında Diyubandi ve Barelvi tiiireketleri gelmektedir.

Hindistan Müslümanlarının hemen hemen hepsinin dini hayatını etkileyen bu

9 Barelvi Hareketi hakkinda geniş bilgi için bakınız; ei-Berelviyetu'l-akaid ve't-tarih, Zahir, lhsan Ilahi, nşr.ldaretu't-Tercüman es-Sünneh, Lahor, ts.

ı O lnayatullah, Sh., Ahi-i ®adi~tı®. Encyclopaedia of Islam (ikinci baskı); Daniel, W. Brown, Rethinking Tradition in Modern ıslamic T.bought, nşr. Cambridge University Press, Cambridge Middle East Studies, c.S, s32. Cambridge, 1996.

ll Kadiyani ve fikirleri ile ilgili ayrıntılı bilgi için bakınız;•Kadiyanilik~ DlA, c.24, s. 137-139.

(7)

· 0 am

Dünyasında·

Dini

Akımlar

ve Güncel Meseleler

!

iki hareket, hem fıkıhta hem itikatta aynı mezhebe mensup olmalarına rağmen bazı konularda ihtilafa düşmüşlerdir. Diyubandilerin büyük alimleri ve önemli eserlerin müellifleri olan Kasim Nanutavi, Khalil Ahmed Saharanpuri, Aşraf Ali Tanavi ve Raşid Gangohi yaptıkları farklı yorumlar nedeniyle Barelvi lideri Ah- med Raza Han tarafından küfürle ve mürtet olmakla itham edilmişlerdir. Raza

Han'ın yaptığı tekfıri aynen benimseyen bazı Barelvi mensupları, Diyubandi ta- kipçilerini de ehli sünnetten çıkarmışlar ve onları hala küfürle ve bidat işlemek­

le itham etmektedirler. Büyük bir ülkede azınlık konumunda olan Hindistan·

Müslümanları birlik ve beraberlik içinde yaşaması gerektiği halde alimlerinin

bazı yorumları nedeniyle malesef birbiriyle düşmanlık etmekte ve birbirine çe-

şitli iftiralarda bulunmaktadırlar.

Fıkıhta ve itikatta aynı mezhebe mensup bu iki hareketi birbirinden ayıran

temel şey Barelvilerir:ı Hz. Muhammed (s.a.v)'e karşı aşırı hürmet ve bağlılıkları­

dır. Zaten Ahmed Raza Han'ın bütün düşüncelerinin merkezini peygamber aşkı

ve sevgisi oluşturmaktadır. Resulü Ekrem'in hayatı ve şahsiyeti Ahmed Raza Han ve takipçilerinin en önemli ilgi alanı olmakla bir.likte bu konuda aşırılıkları da vardır. Bu aşırılıkların olması gerektiğini ileri süren Barelviler, Diyubandileri yeterince peygambere saygı göstermediklerinden ve Vahhabi akideyi benim- sedikierinden dolayı suçlamaktadırlar.

Raza Han'a göre Hz. Muhammed beşerdir, fakat beşeriyeti diğerlerinden farklıdır. O geçmiş ve gelecekle ilgili gaybı bilir, nurdur ve gölgesi yoktur; her yerde hazır ve nazırdır; dünyada alaca~ işlerin yetkisi onun elindedir, hala dün- yada olan her şeyden haberdardır ve onları görmektedir. Raza Han bu konularla ilgili çok sayıda kitap ve risale kaleme almıştır.12 Böylece islam'ın ezoterik bir

anlayışını takip eden Barelvilere karşılık olarak Diyubandiler, Hz. Muhammed'in bir beşer olduğunu, onun da diğer beşerler gibi ölümlü olduğunu, dolaysıyla

vefat ettiğini söylerler.

Barelvl hareketinin rutin olarak katıldığı şenlikli ritüeller arasında peygam- berin doğum günü kutlaması, peygambere naat okuması, velilerin ölüm yıldö­

nümlerinde anılması (urs), türbelerin ziyaret edilmesi ve ilahi müziklerin kul- lanılması gibi faaliyetler yer almaktadır. Barelvi mensupları bu gibi faaliyetleri ehli sünnetin akidesine ve Hz. Muhammed'e olan bağlılığın ~ir simgesi olarak görür.13

12 Raza Ha nın Resuluilah ile ilgili yazdığı eserlerinden bazıları şunlardır. ı) ed·Dev/etü'/-Mekkiyye bi'l-maddeti'l· gaybiyye ( 190S). Diyubandi alimi raf Ali Tanvi'nin peygambeı'in gaybı bilmediği dair görüşenu çürütmek amacıyla yazılan bu eserde kendisi ile diğer u lemanın Hz. Peygamber'in gaybı bildiğine dairgörüşlerini içerir.2) Hatmü'n-nübüwe(Lahor 1974), Gulam Ahmed Kadiyani'nin nübüvvet iddiasına karşı peygamberliğin Hz. Muhammed ile sona erdiği ne dairyazdığı bir eseridir.

3) Tecelliyü'l-yakin bi-enne nebiyyena seyyidü'l-mürselin (La hor 1980).

13 Sirriye, Elizabet, Sufis and Anti-Sufis: The Defense, Rethinking and Rejection of Sufism in the Mod-

(8)

Diyubandiler, Barelvileri n aşırılıkianna karşı çıkmış ve türbeziyareti gibi bazı uygulamaları bidat olarak görmüş bu uygulamalarınsa insanı şirke götüreceği­

ne dair fetvalar vermiştir. Vahhabi akldesinin etkisine giren Diyubandiler, Vah- habi düşüncelerden farklı olarak tasavvufu önemsemişlerdir. Diyubandi mer- kezi olan Daru'I-Uium üniversitesinin 8. Rektörü olan Muhammed Ka ri Tayyib'e göre Diyubandi alimleri sufilerdir hatta onlar Çiştiyyah, Nakşabandiya, Kadriyah ve Suhravardiyya Sufi okullarını yaymaya çalışmışlardır.14 Burada dikkat etme- miz gereken husus, Diyubandilerin tasavvuf anlayışı her zaman hadisiere ve is- lami hukuka karşı gelmeyen ve tasavvufu bu ilimlerle birleştiren bir şekildeydi.

Ahmet Raza Han'ın yaşadığı dönemde Diyubandi kurucuları ve büyük alim- leri olan birçok önemli eserin müellifi Raşid Gangohi, Muhammed Kasim Nanu- tavi, Aşraf Ali Tanavi, Khalil Ahmed Saharanpuri'nin kitapları oldukça yaygındı ve herkes tarafından kabul ediliyordu. Söz konusu kitaplarda ehli sünnet akl- desine karşı ve peygamber Hz. Muhammed'in zatına yakışmayan bazı fetvalar ve yorumlar gören Raza Han söz konusu kitaplardaki bu farklı görüşleri Urdu- cadan Arapçaya çevirmiştir. Sonradan Şah Fadlu Rasulil Sarakati'nin eseri olan

Mutakadu'I-Muntakid'ın şerhi olarak yazdığı ei-Mustenedu'/-Mu'tamad bina Ne- cati'I-Abad kitabına Diyubandi ve Ehli hadis alimlerinin görüşlerinin Arapçasını eklemiştir.

Raza Han,1906 yılında hacca gittiğinde yanına bu kitabı almış, orada bulun- duğu sırada Mekke ve Medine'deki (Haremeyn)l5 alimiere bu fikirleri göstermiş ve onlardan bunlarla ilgili fetvalar istemiştir. Onlardan Diyubandi alimlerinin görüşlerine karşı fetvalar alan Raza Han, bu fetvaları toplayıp Hüsamu'I-Hare- meyn'6 adlı bir kitap yazmış ve Diyubandi alimlerine karşı sert eleştirilerde hatta küfür itharnında da bulunmuştur.

Barelviler'e göre Haremeyn'deki Arap Alimleri, Ahmed Raza'nın önerilerini tamamen kabul etmiş ve Ahmed Raza tarafından derlenen bir fetva kitabı olan Hussamu'l-ı:tarmain'i Mekke'den toplam on yedi alim ve Medine'den ise on üç

ern World, nşr. Curzon, London, 1999, s.49, 111; Abdulkader, Tayib, Muslim Schools and Education,

nşr. Waxxman Verlag, New York, 201 S, s.76.

14 Lajpuri, Mufti Abduırahim, Fatawa Rahimiyyah (inglizce tercümesi), c. ı, s.S8.

ıs O zaman Mekke ve Medine Osmanlı yönetimi altındaydı ve bu iki kutsal şehirde bulunan din aka- demisyenleri Islam dünyasında kabul görüyorlardı.

16 1906'da telif edilen ve küfür fetvalarını içeren bu kitap müellifin en çok tartışılan eseri olmuştur.

Küfrüne fetva verilen gruplardan Diyubandiler ve Ehli hadis mensuplarının kitaba yazdığı reddi- yeler arasında Eşref Ali Tehanevi'nin Hifzu'l-lman 'ani'z-zeygi ve't-tuğyan ( Lahor 1980), Hüseyin Ahmed Medeni'nin eş-Şihdbü'ş-şakib 'ale'/ müsteriki'/-kazib (Diyuband 1907) Halil Ahmed Sehar- enpuri'nin e/-Mühenned 'ale'l-mütenned (nşr. ltihad Book Dipot, Diyuband, ts.), Muhammed Hanif Mübarekpuri'nin Makamu'/-Hadid 'ale '1-kezzabi'l-'anid (La hor 1982) ile 'Akaid'e Ulema'ey Diyobend aôr Husamü'I-Haremeyn (nşr. Darü'l-işarat, Karaçi, ts) ve Halid Mahmud'un 'Aiimü'l-gayb Şırf Alldhü Te'a/a he (nşr.lslamic Academy, Manchester, ts.) adlı eserleri önemlidir.

(9)

-

""':..·-

islam DOnyasında Dini Akım!arve Güncel Meseleler

alim onaylam1şlardır. Bu fetvaların çoğu, Peygamber'in haklı saygı görmesini teşvik eden hususlarla ilgiliydi. Ahmed Raza, bu standartiara göre Diyubandi- leri Peygamber'e karşı yeterince saygı göstermemekle itham etmiş ve böylece

onları sapkınlıkla suçlamıştır.

4) Raza Han'ın Diyubandi U lernalarına Karşı Küfür Fetvaları

Ahmed Raza Han, geleneksel anlayışa karşı yeni görüşler ortaya atan ve · Vahhabi akideyi önemseyerek fetvalar veren Ehli Hadis ve Diyubandi alimlerine karşı küfür itharnında bulunmuştur. Konumuz Raza Han'ın Diyubandi alimleri- ne karşı yaptığı itharnları olduğu için Ehli Hadis alimlerine karşı yaptığı itham- lardan bahsetmeyeceğiz. Raza Han yukarıda d.eğindiğimiz gibi 4 Diyubandi alimine küfür itharnında bulunmuş ve sebeplerini açıklamıştır. Söz konusu iki hareketin temel düşQncelerinde asıl konularda değil fer'i konularda bazı farklı görüşler olmuştur. Şimdi biz bu iki hareketi birbirine düşmanlık ettiren ve tektir etmeye neden olan görüşleri birer birer ele alıp bu görüşlerin tektir etmeyi ge- rektirip gerektirmediği ni incelemeye çalışacağız. ·

a) Kasım Nanutavi'ye Karşı Tekfir

Muhammed Kasım Nanutavi bir islami alimdir ve Diyubandi hareketinin kurucula.rındandır. Nanutavl 1833'te Hindistan'ın Saharanpur kentindeki bir köy olan Nanuda'da dünyaya g~ldi. ilk eğitimini memleketinde tamamladıktan sonra ailesi tarafından Diyuband'a gönderildi ve Maulvi Mahtab Ali'nin med- resesinde okudu. Kur'an, hadis, tasavv~f, felsefe ve mantık gibi farklı alanlarda eğitim gördükten sonra Çatta Camii'nde öğrencilere çlers vermeye başladı.17

Nanutavi'nin en büyük başarısı, Hindistan'da dini bilimlerin canlandırılma­

için bir eğitim hareketi oluşturması ve medreselerin hayatta kalmaları için kılavuz ilkeleri belirlemesiydi. Onun çabası ve denetiminin bir sonucu olarak Thanabhavan, Galautti, Kerana, Danapur, Meerut ve Muradabad gibi muhtelif yerlerde medreseler kuruldu. Nanutavi alimierin bir grubuyla Hindistan'ın dini

eğitim merkezi olan Daru'I-Uium dini yüksekokulunu kurmuştur. Daru'I-Uium Okulu Hindistan'daki dini eğitimin merkezi olarak halen hizmet vermekte olup dini bilince sahip nesiller yetiştirmektedir.

Şimdi Nanutavl'nin Raza Han tarafından tektir edilmesinin18 sebeplerine ba-

kalım. Nanutavi"Hatmü'n-Nübüvve".konusunda geleneksel anlayışa karşı yeni bir yorum getirmeye çalışmıştır. Ona göre Hatmü'n-Nübüvve'nin son peygam-

17 Muhammed Kasım Nanutavi'nin hayatı, görüşleri, eserleri ve eğitim hareketleri için bakınız; ei- Haseni, Abdülhay, Nüzhetü'I-Havatır ve Behcetü'I-Mesami ve'n-Nevazır, nşr. Dar-e-ıbn Hazm, Bei- rut, 1999, c.7, s.1 067.

18 Raza Han, Ahmed, Husamu'I-Haremeyn, nşr. Nuriye Rizviye Publi.shing Company, La hor, ts., s.80,90.

(10)

. ' Abdul Rashid PUTHjYA 1 HiNDiSTAN MÜSLÜMANLARININ GELECEC':il

_._---- -- .- ---

.. .

ber oluşu diye bir anlamı yoktur. O, aynı zamanda Hz. Muhammed'den sonra

başka bir peygamberin geleceğini de kabul etmemektedir. Aslında onun yap- mış olduğu bu yorum ibni Abbas (r.a)'ın rivayet ettiği "Allah Teôlô yedi dünya- yı yaratmıştır. Her dünyada sizinAdem gibi bir Adem, sizin Nuh gibi bir Nuh, sizin ibrahim gibi bir ibrahim, sizin isa gibi bir isa ve sizin nebiniz gibi birnebi vardır"

anlamındaki hadise dayanmaktadır. 19 Bu hadisin uydurma olup olmaması ko- nusunda alimler arasında farklı yorumlar vardır. imam Ebu Hayyan bu hadisin kesinlikle uydurma olduğunu söyler. Ona göre Vakid böyle bir hadis için ibni Abbas'a iftira atmıştır.20 ibni Kesir, bu hadisin sahih olduğu ispatlansa da hadisi

"ibni Abbas israiliyattan almıştır" diye hüküm verilmesi gerektiğini ifade eder.21 imam Beyhaki bu hadisin anlamı açısından "şaz" olduğunu, yani benzeri olma- dığını vurgular.zı ibni Jauzi "Eğer bu hadisin sahih olduğu varsayılırsa,"her dün- yadaki nebiler"den kastedilen şeyin oradaki mahiOkatın bir liderinin var olması anlamına geldiği düşünülmelidir'~23 ·'

imam Alusi Talak Suresi'nin 12. ayetinin24 tefsirinde şöyle söylemektedir.

"Yedi dünya vardır ve her dünya arasmda belli bir mesafe vardır. Her dünyada mah- lukatlar da vardır, lakin onların halleri ve şekillerini sadece Allah bilmektedir".25 Bu ayette Allah'ın yedi dünyayı yarattığını açıkça ifade etmiştir. Fakat Allah'ın yedi ifadesinden Onun ne kastettiği konusunda alimler ihtilafa düşmüşlerdir. Kimi- leri yedi dünyanın var olduğunu, kimileri ise yedi dünya değil yedi tabakalı bir

dünyanın var olduğunu ifade etmişlerdir.

Bu hadis hakkında Nanutavi'ye sorulduğunda, kendisi bu hadisin sahihliği­

ne, dünyanın yedi tabakadan oluştuğu na ve her ta bakada mahlCıkatın varlığına inandığını ifade etmiştir. Bu hadise göre her tabakasında "Hatmü'n-Nübüwe"- nin var olduğunun ispatlanacağı ancak oradaki "Hatmü'n-Nübüvve"in bizim

"Hatmü'n-Nübüvve"ye eşit olmadığını ve bunun Kur'an'daki "Andolsun, bizAde-

moğullarmı üstün ve onurlu kıldık'126'm~alindeki ayette açıkça ifade edildiğini

söylemiştir. ·

Nanutavi bu yorumları getirdikten sonra "Hatmü'n-Nübüvve" kavramını bi-

19 lbni Abbas'tan rivayet edilen bu hadisi Duru'I-Mansur adlı tefsir kitabında Talak Suresi'nin 12. ayeti- ni tefsir ederken getirmiştir (nşr. Daru'I-Fikir, Beyrut,1993). Ayrıca imam Beyhaki el·Esma ve's-Stfat kitabında (c.2, s.131 ),lbni kes ir Tefsiru lbni Kesir'de de (nşr. Darul' seka fa, ts., c.4, s.386) getirmiştir.

20 Ebu Hayyan, ei-Behru'I-Muhit, c.1 O, s.205.

21 lbni Kesir, ei-Bidayetu ve'n-Nihaye, nşr. Daru'l Ebi Hayyan, 1996, c. ı, s.31.

22 Ib ni Hajar ei-Heytami, ei-Fetave'I-Hadisiyye, nşr. Eb na Mevelvi Gulam Resul, Mumbai, ts., s. ı 65.

23 lbni Jauzi, Zadu'I-Mesir, nşr. ei-Mektebu'l- islami, 1987, c.8, s.300.

24 Talak suresinin ı 2. ayetinin meali şudur.

·o

Allah ki, yedi kat gökleri ve yerden de aniart n misli kadartm (yedi kat yerleri) yarattt. Allah'm her şeyekadir olduğunu ve Allah'In her şeyi i/men (ilmi ile) i hata etmiş olduğunu (kuşatttğmt) bilmeniz-için emir, onlartn arasmda (gökler ve yerler arasmda) devamit iner."

25 Alusi, Ebu'I-Fazıl. Ruhu'I-Meani, nşr. Daru'I-Fikr, Beyrut, t.s., c.28, s.144.

26 lsra, 70/17.

(11)

- - TÜRKiYE DiYANET VAKFI

raz daha açıklamaktadır. Ona göre Hz. Muhammed'in "Hatmü'n-Nübüvve" olu-

şundan kastedilen şey onun bütün peygamberlerden sonra gelmesi değildir.

Zira peygamberlerin ilk ya da son gelmesi faziletin bir ölçüsü olamaz. Dolaysıy­

la Hz. Muhammed'in diğer peygamberlerden sonra gelmesi methedilecek bir

şey değildir. Peygamberlere göre son gelme vasfı tıpkı onların uzunluğu, rengi,

şekli gibi faziletin ölçüsü olmayan vasıflarındandır.

Nanutavi'ye göre"Hatmü'n-Nübüvve"den kastedilen anlam bütün peygam- · berierin nübüvvetinin Hz. Muhammed'de sona ermesidir. Ona göre Hz. Mu- hammed'in nübüvveti olmayınca diğer peygamberlerin nübüvveti değersizdir.

Eğer Hz. Muhammed ilk ya da ortada gelseydi sonradan gelen peygamberlerin bir anlamı kalmayacaktı.27 Buradan şu anlaşılıyor ki, Hz. Muhammed'in en son gelmesi önceki nebilerin değerli olması bakımından gerekli olmuştur. Yoksa onun son olarak gelmesi kendisine verilen bir fazilet ya da üstünlük olarak de- ğerlendirilmez. Onun yorumuna göre Hz. Muhammed'in aynı zamanında ya da

sonrasında başka bir peygamber·gelse de (ona göre, de gelmez) peygamberi- mizin "Hatmü'n-Nübüvve" m ertebesinde bir eksiklik getirmez. 28

Burada NanutavT söz konusu hadis bağlamında geleneksel anlayışta olama- yan bir yorum getirmiştir. Ayrıca Nanutavi böyle bir yorum getirirken de kendi yorumuna karşı bir nassın görüldüğü an mutlaka kendi görüşünü terk edip na s- sa uyacağını söylemiştir.

Nanutavi'nin Raza Han tarafından t!=nkit edilmeye sebep başka bir fetvası

ise peygamberleri toplumdan ayıran tek şeyin onların ilmi olduğu görüşüdür.

Peygamberler örneğin arneller konusunda ya toplumdaki insanlarla eşit olabi- lir ya da onlardan daha üstün olabilirler.29 Burada Nanutavi'nin "Peygamberler amel konusunda insanlara eşit olabilir" sözü Raza Han tarafından peygamber- lere yapılan bir saygısızlık olarak değerlendirilmiştir.

Nanutavi'nin "Hatmü'n-Nübüvve" ile ilgili verdiği fetvası peygamberlik id- diasında bulunan Mirza Gulam'ın takipçileri Kadiyaniler tarafından Mirza'nın sapık görüşünü desteklemek amacıyla kullanılmıştır. Kadiyanilerce yazılan Hatmü'n-Nübüvve adlı kitapta Mirza Gulam'ın peygamber olduğuna dair ge- tirdikleri deliller arasında Nanutavi'nin "Eğer Hz. Muhammed~en sonra başka

bir peygamberin geleceğini farz edersek, bu onun Hatmü'n-Nübüvve oluşuna karşı gelmez" fetvası yer almaktadır.30

27 Nanutavi, Muhammed Kasim, Tehziru'n-Nas, nşr. Daru'I-Kitap, Diyuband, 1997, s.12-13.

28 Tehziru'n-Nas, a.g.e., s.22,43.

29 Tehziru'n-Nas, a.g.e., s.8.

30 Muhammed, Bahauddin, Tebliğ Cemaet (kadiyanilerin Hatimu'n-Nebiyyin kitabından naklen), nşr.

Asas book stall, Malappuram 201 S, s.38.

(12)

_ _ . - - -- ; - - · - -

. Abd u! Rashid PUTI;-tiYA 1 HiNDiSTAN MÜSLÜMANLARININ GELECEGi

- - -·---·

b} Khalil Ahmed Saharanpuri'ye Karşı Tekfir

Khalil Ahmed Saharanpuri, Diyuband'e mensup büyük alimlerden biridir.

ilk eğitimini tamamladıktan sonra yüksek dini eğitimi için Daru'J-Uium okuluna gitti, sonra da Mazahir Ulum okuluna gidip orada birkaç yıl kalarak fıkıh, usu- lu'l-fıkıh, hadis ve tefsir gibi farklı alanlarda ilim tahsil etti. Eğitimini tamamla- dıktan sonra farklı dini okullarda, medreselerde hizmetler verdi. Hadis külliya-

tından Sünen-i Ebu Davud'un 18 ciltlik Badhl ei-Majhud adlı şerhini yazmıştır.

Ayrıca, Diyubandi hareketinin kurucularından biri olan Raşid Ahmad Gango- hi'nin öğrencisi ve Chişti tasavvuf okulunun mürididir.31

Geleneksel anlayıştan geldiği şekliyle peygamberin doğum günü kutlama- sı, insanların ölüm yıl dönümü kutlaması gibi faaliyetleri bidat gören Diyuban- di'lere karşı Abdul Sami Rampuri Anvar Satia adında bir eser kaleme almıştır.

Bu eserde Diyubandiler üzerindeki eleştirilere cevap niteliğinde Khalil Ahmed Saharanpuri tarafından yazılan ei-Berahinu'I-Katie adlı eserin bazı görüşleri tar-

tışma konusu olmuş ve Saharanpuri bu görüşler nedeniyle müellif Raza Han tarafından tekfir edilmiştir.32

Söz konusu kitapta müellif, iblisin ve meleku'l-mevt yani Azrail'in ilimleri- nin peygamberimizin ilminden daha geniş olduğu bunun da nasslar ile ispat- landığını söylemiştir. Saharanpuri, melek ve iblisin ilminin daha geniş olduğu konusu nasslarla ispatlanırken peygamberin ilminin onlardan daha geniş oldu- ğunu iddia etmek bu nassları inkar etmek anlamına geldiğini dolaysıyla böyle bir iddianın kişiyi şirke götüreceğini ifade etmiştir.33 Buna karşılık Raza Han, bu

görüşün sapık olduğunu ve peygamberin Allah'ın bildirmesiyle bütün her şeyi bildiğini söylemiştir.34

Saharanpuri, onun Raza Han'ın Husamu'I-Haremeyn kitabındaki eleştirilere

cevap niteliğinde yazmış olduğu ei-Mu.hannad ei-Mufenned kitabında yukarıda zikredilen kendi görüşüne zıt olan başka bir görüş dile getirmiştir. Söz konusu

kitabında o şöyle söylemektedir; "Eğer bir kimse birinin ilmi peygamberin ilmin- den daha geniş olduğunu iddia ederse biz onun kôfir olduğuna inanmz. Eğer bir kimse ibiisinin ilminin peygamberin ilminden daha geniş olduğunu söylerse onun kôfir olduğuna dair alimlerimiz fetva vermiştir'~ Bu yüzden böyle bir görüşün ki-

tabında görülmesi imkansız olduğunu söyler.35 Buradan şu anlaşılıyor ki; kendi- sine nispet edilen kendi kitabındaki görüş başkaları tarafından tahrif edilmiştir

ve o da kendisinin olmadığı bir görüşle Raza Han tarafından tekfir edilmiştir.

31 Shahid, Sayyid Muhammad, Mukaddamah ve Ta'aruf {Khalil Ahmad Saharanpuri), nşr. Maktaba-

tu'eş-Şeyh, Karaçi, ts., c.1, 5.1-1 S.

32 Husamu'I-Harameyn, a.g.e., 5.90.

33 Ahmet Saharanpuri, Khalil, ef,Berahinu'/-Katie, nşr. Darul Kitap, Diyuband, ts., s.122.

34 Husamu'I-Haremeyn, ag.e., 5.83.

35 Ahmet Saharanpuri, Khalil, ei·Muhenned ei-Mufenned, nşr.ltihad Book Di pot, Diyuband, ts., s.65.

(13)

/1--..- ~ -.~-~

~ TÜRKiYE DiVAN ET VAKFI .~ . { 1 islam Dönyasında Dini Akımlar ve Güncel Mesafeler

~ ~-

--- - -

' - - - - -- ---'---'--- -- - ----'

Saharanpuri'nin tartışma konusu olan başka bir görüşü ise Allah'ın yalan söyleyip söylememesi ile ilgilidir. Abdul Sami, Diyubandi alimlerinin bazı tar-

tışmalı görüşlerine karşı yazdığı Anvar Satia adlı eserinde bazı Diyubandi alim- lerinin Allah'ın günah işleyenleri cezalandıracağını vadetmesiyle birlikte günah işleyenleri onun merhametinin bir sonucu olarak serbest bırakması yani vaat ettiği şeyi yapmaması (Hulfu'l-vaadı) Allah'ın bir yalanı olarak değerlendirdiğini ileri sürmüştür. Saharanpuri, Berahinu'I-Katie adı lı kitabında Allah'ın vadettiğini yapmaması gibi bir yalanın olmadığını ileri süren Abdul Sami'nin kendi fikri ile ilgili yeniden düşünmesi gerektiğini söyler.36

Burada Saharanpuri'nin "Hulfu'l-vaadı"nı Allah'ın bir yalanı olarak ifade et- mesi Raza Han tarafından ciddi eleştirilere ve onu küfürle itharn etmesine yol

açmıştır.37 Raza Han bu konuya has olarak Subhane's-Sebbuh en Gaybi Kezb-i Mekbuh diye müstakil bir eser ele almış ve konuyu geniş bir biçimde açıklama­

ya çalışmıştır.

Saharanpuri, Raza Han'ın bu itirazına ei-Muhanned e/-Mufenned kitabında cevap vermektedir. Aslında bu görüş bazı Hindistan mantıkçıları ve Diyubandi alimleri araşında yapılan bir münazarada ortaya çıkmıştır. Mantıkçılar Allah'ın

kendi vaatlerine karşı gelemeyeceğini, günahkar birini affedemeyeceğini dola- yasıyla vaatlerini yerine getirmekte zorunlu olçluğunu iddia ettiler. Buna karşılık Diyubandi alimleri kelamcıların da ileri sürdüğü gibi Allah'ın vaatlerini yerine

getireceğini ama yerine getirmekte zorunlu olmadığını yani onun üzerinde vacip olmadığını ispatlamaya çalıştılar. Bunun üzerine böyle bir durumda Al- lah'tan yalanın vuku bulacağını iddia eden mantıkçılara karşı Diyubandi alimleri Allah'tan yalanın vuku bulmasının söz konusu olmayacağını söylemiş ve eğer onların iddia ettikleri gibi yalan vuku bulsa bile Allah'ın vaatlerini yerine getir- mekte zorunlu olmadığını ileri sürmüşlerdir.38 Buradaki Diyubandilerin tutumu- nu eleştiren Raza Han, böyle bir tutumla Allah'ın yalan söylemesi sonucunun

doğduğunu iddia etmiştir.39

C) Raşid Ahmed Gangoh'ye Karşı Tektir

Diyubandi hareketinin kurulmasında önemli bir yere sahip olan Raşid Ah- med Gangohi Diyuband'a mensup büyük hadis alimlerinden _biridir. Gangohi, Nanutavi'nin yanında Memluk Ali'nin öğrencisiydi. Her ikisi de Şah Abdul Gha- ni Mujaddidi'nin hadis kitaplarını okumuş ve daha sonra da Hac lmdadullah'ın müritleri olmuştur. Delhi'de dini eğitimi tamamladıktan sonra Daru'I-Uium ve Mazharu'I-Uium dini okullarında hem müdürlük yapmış hem de dersler ver-

36 ei-Berahinu'l Katie, ag.e., 5.11.

37 Hu5amul Harameyn, a.g.e., s.90.

38 Ahmet Saharanpuri, Khalil, a.g.e., 5.18-19.

39 Hu5amu'-Haremeyn, a.g.e., 5.81.

(14)

Abdul Rashid PUTI;liYA 1 HiNDiSTAN MÜSLÜMANLARININ GELECEGi

mişti. Sahih ei-Buhari ve Cami-Tirmizi üzerine yaptığı dersler öğrencileri tarafın­

dan kaydedilip düzenlenmiş ve Lami 'ad-Darari 'ala Jami"I-Buhari ve ei-Kavkab ad-Durri 'ala Jami' at-Tirmidi adlarıyla yayımlanmıştır.40

Saharanpuri, ei-Barahinu'l Katie adlı eserinde Allah'ın günah işleyenleri ce- zalandıracağını söylemesi ile birlikte onları kendi merhametinin sonucu olarak serbest bırakmasını yani "hulfu'l-vaadı" Allah'ın yalanı olarak değerlendirmiştir.

Ahmed Raza Han söz konusu kitabın Raşid Ahmed Gangohi'nin onayından ge-

çirildiğini dolaysıyla Gangohi'nin de aynı fikri benims~mesinden ötürü suçla-

maktadır.

YinedeRaza Han, Gangohi'nin "Bir kimse Allah yalan söyledi diye söylerse onu biz ne fas1k ne de kafir söyleriz" fetvası Mumbai'da birkaç defa yayımlandığını hatta bu fetvanın Gangohi'nin kendi el yazısı ile yazıldığını iddia etmektedir.41 Böylece Raza Han, Gangohi'nin Allah'ın yalan söylediğini ifade etmesinden do- layı onun dinden çıktığı hükmünü vermiştir. "Hulfu'l-vaad" konusunu Allah'ın yalanı olarak değerlendiren Diyubandi alimlerine karşı Raza Han'ın Yazdığı Sub- hane's-Sebbuh en Gaybi Kezb-i Mekbuh adli eserindeRaza Han hem Saharanpuri hem de Raşid Gangohi'ye karşı sert tepkiler göstermiş ve küfürle itharn etmiş­

tir.42 Diyubandiler bu fetva ile Gangohi'ye iftira atıldığını ve kendisinin böyle bir fetva vermediğini ileri sürmüşlerdir.43

D) As h raf Ali Tanavi'ye Karşı Tekfir

Ashraf Ali Tanavi, Diyuband'a mensup önemli fıkıh alimlerinden biridir. Da- ru'I-Uium'dan mezun olduktan sonra, Tanavi on dört yıl boyunca Kanpur'da dini dersler verdi. Öğretim tarzı çok sayıda öğrenciyi cezbediyor, araştırma ve yayınları islam kurumlarında iyi biliniyordu. Bu yıllarda insanlara reform yap- mak umuduyla dersler vermek üz~re çeşitli şehirlerde ve köylerde bulundu.

Konferanslarının ve söylemlerinin basılı versiyonları, genellikle bu ~urlardan sonra halka veriliyordu. Kanpur'daki kalış süresince kitlelerde reform yapma ar- zusu yoğunlaştı. Sonunda, Tanavi eğitimden emekliye ayrıldı ve kendini Şeyna

Bhavan'daki şeyhinin manevi merkezini (hanqah) yeniden kurmaya adadı.44

Ashraf Ali Tanavi'nin Hz. peygamberin gaybı bilip bilmediği konusunda- ki görüşü tartışmalara yol açmıştır. Kendisine sorulan peygamberin gaybı bi- lip bilmemesiyle ilgili soruya cevabı şu şekilde vermiştir. "Burada peygamberin

40 Nuzhate'I-Hava tir ve Bahjat ai-Masami' ve ai-Nava?:ir, a.g.e., c.1, s.1229-1231.

41 Husamu'l- Haremeyn, a.g.e., s.81-82.

42 Husamu'I-Harameyn, a.g.e.,s.90.

43 Ahmet Saharanpuri, Khalil, a.g.e., s.17.

44 Ali Abbasi, Shahid, Rethinking in Islam: Ma w/ana Ashraf 'Ali Thanawi on Way and Way-faring, nşr.

Hamdard un Press, Delhi, s.7-23.

(15)

-"""TÜRKiYE DiYANET VAKFI

gayb1 bilip bilmemesi konusunun kesinlikle incelenmesi gerekir. Peygamberin gay- bJ biliyor olmasmdan kast1 ya bütün gayb1 bilmesi ya da baz1 gayb1 bilmesi olur.

Eğer kastedilen şey baz1 gayb1 bilmesi ise bu konuda peygamberin bir üstünlüğü

yoktur. Zira baz1 gayb1 bilmek sadece insanlarda değil çocuk/arda, delilerde hatta hayvanlar da mevcuttur. Çünkü her bir fert diğer ferdi n bilmediği bir takim şeyleri

bilmektedir':45

Raza Han Nanutavi'nin bu fetvasından hareketle, onun peygamberin gayb ilmini diğer insanların hatta hayvanların gaybi ilmine benzettiğini dolayısıyla

dinden çıktığını söylemiştir.46 Tanavi daha sonra yazdığı Bastu'I-Banan adı lı ki- tabında, H1fzu'l-iman kitabındaki fikri kendisinin yazmadığını ve böyle bir sapık fikrin aklına bile gelmediğini söylemiştir. Nanutav.i, bir kimsenin böyle bir fik- ri benimsernesinin Hz. Muhammed'e karşı yapılan bir saygısızlık olduğunu ve kişiyi nassları inkar etme sonucuna götüreceğini dolayısıyla dinden çıkarmaya neden olacağını vurgulamaktadır.47

Saharanpuri, ei-Muhanned ei-Mufenned kitabında Nimutavi'nin peygambe- rin gaybı bildiğini inkar etmediğini aksine peygamberin mutlak ôlimu'l-gaib

olduğunu söyleyeniere karşı iddiaları çürütmek üzere bu fetvayı verdiğini söy- ler. Zira peygamber bazı gaybı bildiği için eğer mutlak ôlimu'l-gayb denirse o zaman başkalarının bilmediği bazı şeyleri bilen çocuklar, deliler hatta hayvanlar bile mutlak ôlimu'l-gayb olurdu. Saharanpuri, Nanutavinin bu fetvası ile pey- gamberi delilere ya da hayvaniara benzetrnek istemediğini aksine peygambe- rin mutlak ôlimu'l-gayb olduğuna iddia edenleri reddetmek istediğini söyler.48

'

Biz buraya kadar Barelvi Lideri Raza Hanı'ın Diyubande mensup dört büyük alime karşı tektir fetvasını, sebeplerini ve buna karşı Diyubandilerin cevaplarına değinmeye çalıştık. Şimdi islam'ın tektir kuralları çerçevesinde bu tartışmalı gö- rüşleri ele alalım ve islami tektir kurallarına göre bu görüşlerin tekfıri gerektirip gerektirmediğini değerlendirelim.

islam öğretimine göre birinin tektir edilmesi için onun Allah'tan vahiy yo- luyla gelip peygamberlerin tebliğ ettiği kesinlikle bilinen dini bir esası inkar et- mesi gerekir.49 Allah'ın varlığını ve birliğini, peygamberlerden herhangi birini, ilahi kitaplarveya Kur'an'ın bazı hükümlerini, ölümden sonra dirilmeyi ve ahiret alemini inkar edenler; Allah'a ortak koşanlar, O'nun "üçün üçüncüsü" olduğu­

nu söyleyenler, ayetlerine karşı mücadele başlatıp Kur'an'n Allah'tan geldiğine

45 Tanavi, Ashraf Ali, Hifzu'l-lman, nşr, Daru'I-Kitap, Diyuband, ts., s. ı S.

46 Raza Han, Ahmed, ed-Devletu'I-Makkiyyebi'I-Maddati/Gaybiyye, istanbul, ts., s.37; H usa mu'-Haram- eyn, a.g.e., s.87,90.

47 Tanavi, Ashraf Ali, Batu'/-Banan, nşr. Daru'I-Kitap, Diyuband, ts., s.2.

48 Ahmet Saharanpuri, Khalil, a.g.e., s.14.

49 Matüridi, Ebu Mensur, Tevilcitü'I-Kur'ön, (n®r. Murat Sülün),lstanbul2007, c. IX, s.383-384.

(16)

--- - -

-:-·-~-~~

....

~:-:~-:::--....::_ ~-.:.:,._

. .::..:.:.__. __

~-- ~~·-·--

--" ---·

-4--~- ·~-

inanmayanlar, Allah'a ve Hz. Muhammed'e karşı muhalefette bulunanlar, Al- lah'n haram kıldığını haram saymayanlar, Allah ile peygamberleriyle, ayetleri ve emirleriyle alay edenler, dilleriyle inandıklarını söyledikleri halde kalpleriyle inkar edenler (münafıklar) hakkında Kur'an'da kafir hükmü verilmiştir.50

Khalil Ahmed Saharanpurt Raşid Gangohi ve Aşraf Ali Tanavi kendilerine nispet edilen fikirleri n kendilerinin olmadığını, böyle bir fikir benimsemedikle- rini ve kitaplarının tahrif edildiğini açıkça ifade etmişlerdir. Yine Saharanpuri'ye nispet edilen diğer bir fikri olan Allah'tan yalanın vuku bulma meselesinin han- gi çerçevede meydana geldiğini bizzat kendisi açıklamış ve kendisinin Allah'tan yalan vuku bulacak diye bir iddiasının olmadığını, tam tersinde Allah'tan yala-

nın vuku bulmayacak inancında olduğunu dile getirmiştir. Dolayısıyla bunların hakkında tekfır konusu doğmamaktadır.

Nanutavi'nin "Hatmu'n-Nübüvve" konusunun biraz üzerinde durmamız ge- rekmektedir. Çünkü o islam alimlerinin ittifak ettikleri bir mesel ed e yeni bir yo- rum getirmiştir. Ona göre "Hatmu'n-Nübüvve"nin zamansal bir anlamı yani Hz.

Muhammed'in bütün peygamberlerden sonra gelmesi diye bir anlamı yoktur.

Ona göre"Hatmu'n-Nübüvve"nin anlamı bütün nübüvvetin Hz. Muhammed'de sona ermesidir. Eğer ondan sonra bir peygamber gelse bile (Nanutavl'ye göre de gelmez) onun "Hatmu'n-Nebiyyin" oluşuna bir eksiklik getirmez. Ona göre Hz. Muhammed'in son gelişi diğer peygamberlerin nübüvvetinin değerli olma-

~ı bağlamında gerekli olmuştur.

Nanutavl, "Hatmu'n-Nübüvve"yi yorumlanmasında alimlerden farklı düş­

se de Hz. Muhammed (s.a.v.)'den sonra başka bir peygam.berin gelmeyeceği hususunda alimlerle hemfikir olmuştur. Dolayısıyla dinen zaruri olarak bilinen bir husus bağlamında Hz. Muhammed'in (s.a) son peygamber olması ve on- dan sonra başka bir peygamberin gelmemesi esasına Nanutavl inanmasından ötürü onun da diğer üç alim gibi tekfır edilmesi doğru bir hüküm değildir."Hat­

mu'n-Nübüvve" ile ilgili alimierin benimserlikleri ve ittifak ettikleri manaya karşı

yeni bir yorum getirmekle en fazla bir bidat ya da hata işlediğini söyleyebilsek bile onun bu yorumundan dolayı tekfir edilecek bir durumu yoktur.

SO Bakınız; Abdülbakli'J, ei-Mu'cem, "kfr'; "edi~ "hz'e~ "hvd'; "h rm" maddeleri.

(17)

~

-- -·

-···---- · --- --

- TÜRKIYE DIYANET VAKFI

- ----7:"

. ; " i-, ... 1 -.. ,...-,

ılslam 'DOny~srnd~

Dini

Akımlar .ve Güncel Meseleler

-

..

-- ---

Sonuç

Diyubandi ve Barelvi harketleri arasındaki tekfir problemini ve anlaşmaz­

lıklarını incelediğimiz bu çalışmada elde edilen bilgileri şöyle değerlendirmek mümkündür. Geleneksel ve tasavvufı anlayışiara sımsıkı sarılan peygamberimiz Hz. Muhammed'e aşırı derecede aşık olan bütün hayatını peygamber sevgisi ile geçiren Ahmed Raza Han, peygambere karşı saygısızlığa neden olduğunu düşündüğü bazı Diyubandi alimlerinin fetvalarından rahatsız olmuş ve bu fetva veren şahıslarla mücadele etmeye çalışmıştır.

Raza Han'ın benimsemiş olduğu anlayışiara aşırı bağımlılığı geleneksel an-

layışlara karşı bir takım Vahhabi düşünceleri önemseyen Diyubandi alimlerini

haksız bir şekilde tektir etmesine ve Hint alt kıtasındaki Müslümanların ayrı

malarına ve ihtilafa düşmelerine sebep olmuştur. Raza Han'ın tektirine uğrayan Diyubandi alimleri, bu' görüşlerin kendilerinin olmadığını ve çoğunun iftira

olduğunu açıkça ifade etmelerine rağmen hala iki hareket takipçileri arasında

gerginlikler devam etmektedir. · ·

islam'da tektir tarihinin ortaya çıkmasının asıl sebebi cahillik olmakla birlik- te Hindistan'daki bu iki hareketin tektirlerinin en önemli sebepleri hem cahillik hem de kendilerinin mensup oldukları anlayışiara aşırı bağlılıklarıdır. Tektirin kişi temeli-nde değil ilke temelinde yapılması gerekmektedir. Bunun yanında Allah'a ve resulüne iman edip onları seven bir Müslümanın, islam'ın inanç ve davranışiarına ilişkin ilkelerin ayrıntıları konusunda farklı hükümleri benimse- mesinden ötürü tekfir edilmesi, önemli'dünyevi sonuçlar doğuran yanlış bir tutumdur. Zira Müslüman iken kafir olduğuna hükmedilen kişi ile MüslÜman- lar arasındaki kardeşlik bağı sona erer; hakkında nikah~ miras, kestiği hayvanın etinin yenmemesi, cenaze na.inazının kılınmaması vb. konularda yeni dini du- rumlar ortaya çıkar. Tarihte ve günümüzde görüldüğü gibi bir Müslümanı din

anlayışında veya nassları yorumlamasındaki yanlışlandan dolay tekfır etmek yerine imam Şafı'nin belirttiği üzere hata ettiğini söylemek daha doğru bir yön- temdir.51

51 Bakınız; DlA tekfır maddesi, Yusuf Şevki Yavuz c.40, s.350-356.

Referanslar

Benzer Belgeler

Sırbistan Cumhuriyeti' içinde bulunan Kosova'da yer alan Prizren kenti, Türk asıllı topluluğuyla, yirmi iki tarihi camisiyle, sekiz tarihi tekkesiyle, iki tarihi

Herhalde soru aslında “bütün asal sayıları eksiksiz olarak üreten” bir formül olup olmadığı. Evet, böyle bir

İngiliz araştırmacılar, kanserli hüc- relere girerek intihar etmelerine yol açan genler aracılığıyla, kadınların kor- kulu rüyası olan meme kanserine kar- şı etkili

“Nonalcoholic fatty liver disease” (NAFLD), yani alkole bağlı olmayan yağlı karaciğer hastalığı, 1980 yılında Ludwig ve arkadaşları tarafından histopatolojik

(A) veya (B) ruhsat kodlu birincil ve/veya ikincil av aracı trol/gırgır olan balıkçı gemilerinin BSGM izni haricinde (avcılık izin belgesi veya uluslararası

第二階段,由北醫附設醫院精神科羅一哲 臨床心理師,萬芳醫院營養室魏賓慧主 任、張瑛真營養師,雙和醫院社區醫學部 陳美惠護理長、邱雅雯副護理長、游雅婷 護理師等組成團隊,於

Ballısaray Göleti, Bursa ili Harmancık ilçesi Ballısaray köyünün yaklaşık 5 km güneydoğusunda İkisukavuştu Derenin yan kolu olan Uzun Dere üzerine 799 m talveg

A m a kadın doktorlar, kadın avukatlar, ka­ dın pilotlar, kadın öğretmenler için özel bir ad türetilmezken, yazarların kadın cinsi için neden bir belirteç