• Sonuç bulunamadı

KÜLTÜR BAŞKENTi AVRUPA. lstanbul 201 O European Capital of Culture lstanbul Special lssue. November 201 O - April Volume: 12 Number: 47-48

N/A
N/A
Protected

Academic year: 2022

Share "KÜLTÜR BAŞKENTi AVRUPA. lstanbul 201 O European Capital of Culture lstanbul Special lssue. November 201 O - April Volume: 12 Number: 47-48"

Copied!
23
0
0

Yükleniyor.... (view fulltext now)

Tam metin

(1)

Kasım 2010 - Nisan 2011

Yıl: 12 Sayı: 47-48 Cilt: il

BAŞKENTi

İstanbul 201 O Avrupa Kültür Başkenti İstanbul Özel Sayısı

November 201 O - April 201 1 Volume: 12 Number: 47-48 lstanbul 201 O European Capital of Culture lstanbul Special lssue

(2)

Akademik Araştırmalar Dergisi, Sayı 47-48, 20 J 0-201 J, s. 295-3 J 6

istanbul'daki Gayrimüslim Topluluklarm (Ermeni, Rum ve Yahudi) Tarihsel Serüveni ve Günümüzdeki

Sosyoekonomik Durumıar1: Coğrafi Bir Analiz*

Giriş

Mehmet Kara kuyu**

Mehmet Kara***

Çok kültürlülük kısaca ''bir ideoloji ya da devlet politikası olarak

farklı kültürlerin bir arada yaşamasına olanak sağlanması" şeklinde tanımlanabilir.1 Bu kavram aynı zamanda tarihin derinliklerinden geti- rilen gelenek göreneklerin ve kültürel zenginliğin asimilasyona uğrama­

dan birlikte yaşama kültürüyle bir armoniye dönüşmesine ve kültürel bir mozaiğin oluşumuna katkıda bulunmaktadır. Ancak bu kavramın yaygınlaştırılmasının ve geliştirilmesinin önünde çok büyük bir engel

vardır ve o da siyaset ve siyasi politikalardır. Çünkü bu kavram günde- me geldiğinde hemen azınlıklar ve azınlık hakları konulan da beraberin- de gündeme gelmekte ve böyle olunca da hem konu sevimsizleşmekte

hem de bir kutuplaşmaya doğru gitmektedir. Bu sebeple de bu konunun mümkün olduğu kadar ulusal .ve uluslar arası siyasetten uzak tutularak sosyolojik ve kültürel bir kavram olarak ele alınması gerekmektedir.

Avrupa Birliği platformlarında ve İstanbul 2010 Avrupa Kültür Baş­

kenti projelerinde farklılıkların bir arada yaşaması konulan konuşulur­

ken İstanbul'un örnek şehir olarak sunulması dildzat edilmesi gereken bir husustur. İstanbul etnik, kültürel ve dini açıdan, dünyada eşine en- . der rastlanacak ölçüde çeşitlilik gösteren bir şehirdiT. İbrfilıimi dinlerin üç büyük temsilcisini ve bu dinlere ait bütün alt toplulukların üyelerini,

farklı etnik unsurlarıyla birlikte bu şehirde bulmak mümkündür. Buka- dar etnik ve dini çeşitlilik belki birkaç şehirde daha bulunabilir; New York, Londra, Paris gibi. Ancak İstanbul'un bu şehirlerden farkı bu top-

lulukların otoktan (yerli) yani şehrin kuruluşundan bu yana burada ol-

maları ve şehrin özgün kimliğinin oluşmasında katkı oluşturmalarıdır.

İstanbul, 2010 yılında Macaristan'ın Pecs ve Almanya'nın Essen

şehirleri ile birlikte Avrupa'nın kültür başkenti ilan edilmiştir. Aslın­

da İstanbul'un tarihi incelendiğinde bu olayın yeni bir olay olmadı­

ğı İstanbul'un Roma İmparatorluğu'ndan bu yana hem konumu hem

AKADE,\ \İK ARAŞTIRMALAR DERGİSİ 295

(3)

dinl ve etnik yapısı hem de kültürel yapısı itibariyle bir Avrupa başkenti olmanın ötesinde bir dünya başkenti olduğu görülmektedir.

Asya, Avrupa ve Afrika kıtalarmın birbirine en çok yaklaşbğı bir yer- de bulunan İstanbul şehri, jeopolitik konumu, eşsiz coğrafyası ve ben- zersiz tarihi ve kültürel özellikleri ve çok kültürlülüğü ile dünyanın en önemli şehirleri arasında yer almaktadır. İstanbul'un bünyesinde barın­

dırdığı bu çok kültürlülük ve özgün nitelikler şehrin konumunun, stra- tejik öneminin ve coğrafi özelliklerinin bir sonucudur. Asya ve Avrupa

kıtalarını birbirine bağlayan en yakın transit karayolunun üzerinden geçtiği, İstanbul şehri aynı zamanda Karadeniz ülkelerinin deniz yoluy- la dünyaya açılan kapısı durumundadır. İstanbul şehrinin sahip oldu-

ğu topografya ve fiziki ve beşed coğrafya özellikleri insanların burada

yaşamasına, ekonomik faaliyetlerde bulunmasına, ticaret yapmasına ve kendilerini geliştirmelerine olanak sağlamıştır. Nitekim stratejik önem ve konum bakımından Çanakkale şehri ile hemen hemen aynı özellik- lere sahip olan İstanbul şehri farklı coğrafi özellikleriyle önemini tarih boyunca korumuş üç imparatorluğa başkentlik yapmış ve dünyanın en önemli metropollerinden ve yönetim merkezlerinden biri haline gel- miştir. İstanbul şehrinin tarihsel süreç içerisindeki yönetim merkezliği konumu, bu şehri asked, siyası, ticad ve kültürel anlamda da ön plana

çıkarmıştır.

İstanbul, yaklaşık üç binyıllık tarihi, sahip olduğu jeopolitik konumu, benzersiz coğrafyası ve iklimi ile her zaman dünyanın en gözde şehirle­

rinden olmuş ve bu sebeple de defalarca kuşatma ve istilalara uğramışbr.

Roma İmparatorluğu'nun 395 yılında ikiye ayrılmasından sonra yakla-

şık binyıl Doğu Roma'ya başkentlik yapan şehir, kalın şehir surları ve

etrafının denizlerle çevrili oluşuyla birçok saldırıya direnmiştir. Bunun yanında Doğu Roma İmparatoru Konstantin'in 313 yılında Hıristiyanlı­

ğı kabulü ve 380 yılında da devletin resınl dini olarak kabul edilmesiyle

Hıristiyanlık bütün Avrupa' da yayılmaya başlamışbr.

Bab Roma ile din konusunda ilk ayrılıkların başladığı 325 yılındaki İznik Konsili, Doğu ile Bab arasında farklı bir Hıristiyanlık anlayışının

çıkacağının ilk işaretleri olmuştur. Bab Roma'nın 476 yılında yıkılı­

şının ardından hfildmiyetini daha da artbran Bab kilisesi (Katolikler)

Doğu Roma ile Avrupa'yı hıristiyanlaştırma yolunda yarışa girmişler­

dir. İstanbul'un önemi bu dönemde daha da artmaya başlamış ve ken- disini "Ortodoks" olarak niteleyen Doğu kilisesinin merkezi olmuştur.

Bugünkü Balkanlar, Rusya ve Orta Avrupa'nın hıristiyanlaştırılmasında

en önemli pay İstanb_ul Rum Ortodoks Patrikhanesi'nin olmuştur. Bu

açıdan bakıldığında Avrupa devletlerinin kendi tarihsel köklerinden izler bulabileceği bir şehir olan İstanbul'un Avrupa kültür başkentliği yadsınamaz bir gerçektir.

296 JOUR,'\!AL OF ACADHvllC STUDIES

(4)

Mehmet Karakuyu Mehmet Kara

Yıl: 12, Sayı: 47-48 Kasım 201 O -Nisan 2011

Şehrin güvenli konumu, Boğazlar üzerindeki hakimiyeti, ticaret yol-

larının üzerinde oluşu, Asya ile Avrupa kıtaları arasındaki kara bağlan­

tısının en yakın noktada oluşu şehri ticari anlamda çok önemli bir hale

getirmiştir. Şehir devleti olan Bizans'a dönüşü de dahil olmak üzere

yaklaşık binyıl boyunca şehre hfildm olan Romalılar, imparatorluktan getirdikleri gelenekle şehirdeki nüfus yapısını kozmopolit bir biçimde·

tutmuşlardır. Şehrin yönetici kesimi Roma soylularından olmak üzere,

şehrin, ticari, askeri, mimari gibi sosyal ve ekonomik alanlarında farklı

etnik ve din! unsurlara yer verilmiştir. Bu da aynı zamanda Akdeniz'e

kıyısı bulunan Avrupa ülkelerinden ticaretle uğraşanların şehirde kolo- niler kurmasını ve ticareti geliştirmelerini sağlamıştır. Bu açıdan bakıl­

dığında da Avrupa ile tarihsel bağları, ticari manada da devam etmiştir.

Avrupa toplumunun temellerini oluşturan Roma İmparatorluğu'nun, Doğu cephesini oluşturan Doğu Roma İmparatorluğu yaklaşık binyıl bo- yunca İstanbul'u başkent olarak kullanmıştır. Avrupa'nın kendi temel- lerini ve köklerini bulabileceği bir kent olan İstanbul'un, dünya tarihin- deki önemi, şehrin fethi ve Ortaçağ'ın kapanıp Yeniçağ'ın başlamasıyla

gösterilebilir. Doğu kilisesi olarak da bilinen Rum Ortodoks kilisesinin merkezi olan İstanbul, Balkanlar'ın, Doğu Avrupa'nın ve Rusya'nın bu mezhebi kabul etmesinde en önemli etken olmuş, Katolik mezhebinin buralara yayılmasını önlemiştir. Bunun yanında İstanbul'un, doğlidan gelen ve ticaret yolu olan, İpek yolu kavşağında oluşu bu şehriAvrupa'nın doğuya açılan kapısı haline getirmiştir. İstanbul'un, bu şekilde dünya

çapında bir öneme sahip olması, farklı dini ve etnik unsurların buraya

yerleşmesini sağlamıştır. Bu açıdan bakıldığında içinde barındırdığı çok kültürlülüğü ile İstanbul'un Avrupa tarihine derin izler bıraktığı ve Av- rupa kültürü ile sürekli etkileşim halinde olduğu açıkça görülmektedir.

A) Çalışmanın Amacı, Kapsamı ve Metodu

Bu çalışmanın amacı, 2010 yılı Avrupa Kültür Başkenti olan İstanbul'un çok kültürlülüğünün tarihsel sürecin!, İstanbul'daki gayri- müslim topluluklar bağlamında inceleyip ortaya koymaktır. Bu kapsam- da bu çalışmada tarihsel süreç içerisinde hem sayı bakımından hem de kültürel miras bakımından İstanbul'un bugünkü çok kültürlülüğünde derin izler bırakan Rum, Yahudi ve Ermeni toplulukların nüfus yapıla­

n, sosyoekonomik durumları ve şehir içerisindeki dağılımları ele alınıp

incelenecektir. Bu nedenle bu çalışmada İstanbul'daki gayrimüslim top- luluklardan sadece Ermeni, Yahudi ve Rum cemaatlere yer verilecektir.

Çalışmada bu gayrimüslim topluluklar hakkındaki bilgilerin bir bütün olarak verilebilmesi için her bir gayrimüslim topluluk geçmişten günü- müze dönemler halinde bir bütün olarak incelenecektir. Gayrimüslim

toplulukların sosyoekonomik durumlarını ortaya koymak için anket

AKADEMİK ARAŞTIRMALAR DERGİSİ 297

(5)

çalışmasında bulunulmuş ve ayrıca çeşitli mülakatlar yapılmıştır. Bu anketin sonuçları ve bu toplulukların günümüzdeki sosyoekonomik du-

rmiıları ayrı bir başlık altında incelenecektir.

ı. Rumlar

!

ı.ı. Bizans Döneminde Rumlar

İstanbul'un ilk yerleşimcileri olan Rumlar, tarihçi Homeros'un an-

lattığı bir efsaneye göre, yeni bir yurt bulmak için Atina'nın batısında­

ki Megara kentinden çıkıp gelirlerken, Delplıi tapınağından, bir kfilıin kadın.m da tavsiyelerini alırlar. Kfilıin kadın onlara yeni yerleşimleri­

ni "körler meınleketinin karşısına kurmalarını" tavsiye eder. Uzun bir arayıştan sonra, Boğaz'dan giren Yunan kolonisi kaptanı "Durun! İşte

burası!" der. Gemideki diğer tayfalar anlayamazlar. "Evet, işte burası

(Sarayburnu) körler meınleketinin karşısı" der. Karşı taraftaki daha eski bir yunan kolonisi olan Halkedon'u da (Kadıköy) göstererek. .. "Burası

da körler meınleketi olmalı, zira bu kadar kör olmasalar buraya yerle-

şirlerdi" diyerek ilk yerleşimi kurarlar. Milattan önce 65o'lilere dayanan bu olay Yeni Roma ya da Doğu Roma'nın doğuşunu oluşturur. 2

Bizans döneminde Rmnlar'ın tarihi yanmada içerisindeki yerleşimi­

ne bakıldığında Eminönü ve Haliç limanlarının deniz ticaretine ayrılmış öneınli noktalar olduğu görülmektedir. Sarayburnu'ndan Unkapanı'na

kadarki bölge aynı zamanda ulaşım, depolama ve asken bölge olarak da kullanılmıştır. Bugünkü Sarayburnu kısmında bir akropol mevcut- tur ve bunun çevresinde üst tabalrn ve yönetici kesimden insanlar otur-

maktadırlar. Bir diğer yönetim merkezi ve senatonun bulunduğu yer de bugünkü hipodrom meydanıdır ve aynı zamanda burada eğlenceler düzeıılenmektedir. Daha sonra şehir asken sebepler ve su kaynaklarına ulaşım için batıya doğru genişletilmiştir. a

İstanbul Roma hakimiyeti boymıca imparatorlar tarafından surlarla çevrilirken, ilk surlar olan Antik Bizans surları, bugünkü Topkapı Sa- rayı çevresi, İmparator Bizantion tarafından yapılmış, ardından batıya doğru genişleyen şehre İmparator Konstantin, günümüze çok az kısmı ulaşabilmiş olan Konstantin surlarını inşa ettirtıniş ve ardından bugün- kü bilinen ve büyük bir kısmı ayakta olan İmparator Theodosius surları

inşa edilmiştir.

Bu dönemde imparatorlulc başkenti olan İstanbul şehrine imparator-

luğun her tarafından çeşitli topluluklar yerleştirilmiştir. Romalılar'ın o dönemde şehir içind~ki yerleşimine bakıldığında şehrin hemen bütün

öneınli ve merkez! kısıınlarında Rum cemaatinin mesken tuttuğu ve bugüne kadar ulaşan temel yapı ve yolları o dönemde inşa ettikleri bi- linmektedir. Günürriüzdeki sur içinde Fener, Çarşamba, Fatih, Beyazıt,

298 JOURNAL OF ACADEMIC STUDIES

(6)

Mehmet Karakuyu Mehmet Kara

Yıl: 12, Sayı: 47-48 Kasım 201 O -Nisan 2011

Süleymaniye, Aksaray, Samatya ve Yenikapı kesimleri ile Anadolu ya-

kasında Kadıköy (Halkedon) ve Kuzguncuk civarlarının yerli Rum ce- maatine ait olduğu görülmektedir. Eski sur içi Rum kiliseleri listesine

bakıldığında Rum cemaatinin yoğunlukta yaşadıkları yerler görülmek- tedir. Bunun yanında Haliç ve Haliç'in iki yakası ve bilhassa Galata civa- rı ise şehirde o dönemde yaşamakta olan azınlık cemaatlere ayrılmıştır.·

Kuruluşundan sonra yaklaşık iki binyıllık bir hayat süren Rum cemaati, mimari, ticari, kültürel, askeri ve politik anlamda şehri oldukça cazip bir konuma getirmişlerdir.

ı.2. Osmanlı Döneminde Rumlar

Osmanlı ordusunun ı453'te şehrin surlarına dayanmasıyla yaklaşık

iki aylık savunmanın ardından şehir düşmüş ve Ortaçağ kapanıp Ye-

niçağ başlamıştır. Osmanlı Devleti'nin entelektüel padişahı olarak da bilinen Fatih Sultan Mehmed, askerin şehri yağma hakkını kısa tutarak

şehre zarar verilmesini engellemiş ve bununla birlikte şehrin yerli hal-

olan Rumlar'ın can güvenliğini sağlamıştır. Şehrin en büyük kilisesi olan Ayasofya başta olınak üzere sur içindeki bazı kiliseler camiye dö- nüştürülmüştür. Ancak şehirdeki Rum halkın dağılınasını ve İtalya'ya

gitınesini istemeyen Fatih Sultan Mehmed, kültürel ve sanatsal anlam- da iyi yetişmiş olanları şehirde tutınaya özen göstermiş, hatta İtalya' dan

bazı sanatçılar getirtmiştir. Bunun yanında Ortodoks kilisesini himaye- sine alarak ve kendilerine bir patriklik ve birçok haklar sunarak, Rum Ortodoks cemaati içindeki Katolik kilisesine bağlanma yanlılarını berta- raf etıniş ve böylece Ortodoks'kilisesinin, Katolik kilisesine karşı ayakta

kalmasını sağlamıştır. Bu açıdan bakıldığında da Avrupa'nın bugünkü din! coğrafyasında Osmanlı Devleti'nin önemli bir rolü olınuştur.

Fatih Sultan Mehmed'in şehri fethettikten sonra gerçekleştirdiği

iskan politikasına bakıldığında öncelikle sur içini müslüman halka aç- tığı bilinmektedir. Bugünkü İstanbul Üniversitesi'nin olduğu bir yere . bir saray yapılır ve ardından bugünkü Topkapı Sarayı'nın inşası başlar.

Bizans döneminde de eski bir akropol olan bu yer Osmanlı Devleti'nin yönetim merkezi olmuştur. Şehrin birçok yönetim birimi, askeri alanlar ve ticaret limanları bu sarayın etrafında yapılınış ve tarih! yarımada içe- risine de Anadolu' dan gelen halk yerleştirilmiştir. Bilhassa Eminönü ve sur içine müslümanları yerleştirirken Rumlar için şehrin dış kısımlarına

yeni yerleşim yerleri açılmıştır. Fatih Sultan Mehmed'in bu politikasın­

da özellikle şehrin düz ve yerleşime uygun, jeopolitik alanlarını müslü- man yerleşimcilere açtığı ve şehrin merkezinden uzak daha çok engebeli

kısımlara da gayrimüslim cemaatleri yerleştirdiği görülmektedir. Böyle- ce bu dönemde en fazla azınlık grup olan Rum nüfusu, şehrin o günkü banliyöleri sayılabilecek Fener, Edirnekapı, Balat ve Galata civarlarıyla

AKADEMİK ARAŞTIRA\AL'.R DERGİSİ 299

(7)

bugünkü Samatya ve çevresine yerleştirmiştir. Fatih Sultan Mehmed,

şehri daha mamur ve canlı bir hale getirmek için Osmanlı coğrafyası­

nın birçok yerinden hem müslüman hem de gayrimüslim cemaatleri İstanbul'a göç ettirmiştir. Bu açıdan bakıldığında da şehrin yüzyıllarca devam edecek olan çok kültürlülüğünün çekirdeği bu dönemde atılmış­

tır. Şehrin kozmopolit ve kültürel yapısını oluşturmak için ülkenin diğer taraflarından da birçok etnik ve dini grubu bazan zorla da olsa şehre

iskan ettirilmiştir. Bu yüzyılda iskan politikası ile yaklaşık 100.000

müslim ve gayrimüslim kişinin Anadolu, Balkanlar ve Karadeniz ülkele- rinden.İstanbul' a getirildiği var sayılmaktadır.4

Fetihten sonra şehrin yerli sahipleri olan Ruınlar yine en büyük azın­

lık olarak bulunmaktadır. Yahudi cemaati ikinci sırada yer alırken 1492 yılında İspanya'dan kovulan Seferad Yahudileri henüz gelmediğinden buradaki nüfus Bizans döneminden kalma Yahudi nüfusunu belirt- mektedir. Üçüncü olarak Ermeni nüfusu ise daha önce Fatih Sultan Mehmed'in Bursa'dan tanıştığı Piskopos Hovagim'i İstanbul'a getirte- rek Ermeni cemaatine patrik tayin etmiş ve özellikle Kumkapı, Samatya ve Yenikapı taraflarına yerleştirerek Rum cemaatine bir denge unsuru

oluşturmuştur (Şekil 1).s

Rum cemaati ise Çarşamba'daki Pammakaristos Kilisesi'nin ca- miye çevrilmesiyle, XVII. yüzyıl başlarında yeni patrikhane yeri ola- rak Fener semtini seçmişlerdir ve buraya Bizans'tan ve Trabzon Rum İmparatorluğu'ndan kalan soylu aileler yerleştirilmiştir. Buradan iler- leyerek Cibali ve Ermeniler'le Yahudiler'in yoğunlukta yaşadığı yer olan Balat taraflarına da Ruınlar yerleştirilmiştir. Bununla birlikte Rum ce- maati, Marmara sahili boyunca Ermeni cemaatinin yaşadığı yerlerde de iskan olmuşlardır. XVI. yüzyıldan sonra oluşmaya başlayan bir diğer

Rum semti ise tersanede çalışmaları için getirtilen Ruınlar'ın oluşturdu:­

ğu bugünkü Kurtuluş olarak bilinen Tatavla semtidir.6

Yahudi 11,1%

Rum

21,3%

Şekil ı: 1477 (hicri 882) sayımına göre (Galata harici) İstanbul nüfus dağılımı.7

300 JOURNAL OF ACADE.\.\IC STUDIES

(8)

Mehmet Karakuyu Mehmet Kara

Yıl: 12, Sayı: 47-48 Kasım 201 O -Nisan 2011

XVIII. yüzyılda Fransız bir seyyahın kayıtlarına göre İstanbul'daki Rum nüfusunun 120.000 civarında olduğu belirtilmektedir.8 Bu dö- nemden sonra artan nüfus ve gelir seviyesiyle birlikte Rum nüfusunun İstanbul'un o günkü şehrin çeperlerine doğru kaydığı gözlemlenmek- tedir. Bu dönemde Rumlar Beşiktaş Ortaköy, Sarıyer, İstinye, Yeniköy civarları ile güneyde Makriköy (Bakırköy) ve Yeşilköy civarları ile bu~

günkü Kurtuluş, Şişli civarlarında ikamet etmişlerdir. Bu verilerle Rum cemaatine ait kilise, mezarlık, okul ve vakıfların lokasyonlan örtüşmek­

tedir.

XVIII ve XIX. yüzyıla doğru Osmanlı'nın Balkanlar'da, Kafkaslar' da ve Rusya' da toprak kaybıyla İstanbul'daki Rum Ortodoks nüfus artmış­

tır. Bu durum, etnik köken olarak Rum olmayıp kilise olarak Rum Orto- doks kilisesine bağlı, Romen, Bulgar vb. cemaatlerden kaynaklanmak- tadır. XIX. yüzyılda artan gayrimüslim nüfusla birlikte İstanbul'daki müslüman semtlerin içerlerinde de gayrimüslimlerle müslümanların

birlikte yaşadıkları görülmekteydi. Fatih, Beyazıt, Üsküdar ve Cerrahpa-

şa gibi semtler bu semtlerden bazılarını oluşturmaktaydı. XX. yüzyılın başlarındaki Balkanlar'daki ve Kafkaslar'daki toprak kayıpları buradaki bazı toplulukların Trakya ve Güney Marmara ile birlikte İstanbul'a göç etmesinden dolayı bu dönemde İstanbul'un nüfusunda bir artış mey- dana gelmiştir. Nüfus bir hayli arttıktan sonra İstanbul'un alanında bir

genişleme meydana gelmiş ve özellikle eskiden yazlık olarak kullanılan,

bugünkü Bakırköy ve Yeşilköy, Boğaz boyunca Beşiktaş, Bebek, İstinye ve Sarıyer gibi sayfiye yerleri sürekli yerleşim alanı haline gelmiş, es- kiden balıkçı kasabaları olan yerler şehirle birleşmeye başlamışlardır.

Bakırköy ve Yeşilköy taraflarına daha çok Rum ve Ermeni nüfusu yaşa­

maya başlamış, daha önceleri Beyoğlu ve Galata civarında oturan Rum ve Ermeniler önceden tarla ve bağ bahçe olan bugünkü Şişli, Kurtuluş

ve Feriköy taraflarına taşınmışlardır. Bu taşınmada zaman zaman ya- şanan salgın hastalıkların rolü de olmuştur. Kadıköy Moda ve Üsküdar Kuzguncuk çevresi ise İstanbul'un ilk kuruluşundan bu yana Rum ve Ermeni cemaatlerine ev sahipliği yapmışlarladır.

Nüfus sayımlarının daha sağlıklı yapılabildiği XIX ve XX. yüzyıla ge-

lindiğinde gayrimüslim cemaatin sur içinde müslüman cemaatle birlik- te yaşadıkları görülmektedir. 1885 yılında yapılan nüfus sayımına göre Rum nüfusun önemli bir kısmının Beyazıt, Fatih, Cerrahpaşa, Beşiktaş, Beyoğlu, Pera, Dolmabahçe ve Üsküdar civarında ikamet ettikleri bi- linmektedir. Bunun yanında yine nüfus profillerine bakıldığında bütün semtlerde erkek nüfusun kadın nüfustan fazla olduğu görülmektedir.

Bu da çalışan erkek nüfusun göçle gelmiş olabileceğini göstermektedir.9 1844 ve 1914 yılları arasını kapsayan yedi nüfus sayımı döneminde 1882 ile 1885 yıllan arasında büyük bir nüfus artış farkı gözükmektedir.

AKADEMİK ARAŞTIRJ\,\ALAR DERGİSİ 301

(9)

Bununla birlikte 1882-1914 yılları arasında gayrimüslim cemaatler içe- risinde nüfusunu en hızlı artıran Rum Ortodoksları olmuştur. Bu artı­

şın sebebinin Balkanlar'dan göç eden Ortodoks kökenli vatandaşlardan kaynaklandığı düşünülmektedir10

!

1.3. Cumhuriyet Döneminde İstanbul'da Rumlar

Kurtuluş Savaşı sonrasında 1923'teki Lozan Antlaşması'nın kabulüy- le "azınlık" statüleri belirleıimiştir. Buna göre Rum ve Ermeniler azınlık

statüsüne geçmişler ancak Yahudiler "azınlık" statüsüne alınmak iste-

mellıişler ve bu haklarından vazgeçmişlerdir. Lozan Antlaşması çerçe- vesinde Türkiye'deki Ruınlar'la Yunanistan'daki Bab Trakya Türkleri

arasında nüfus mübadelesi yapılması hususunda karara varılmış ancak İstanbul Ruınları bunun dışında tutulmuştur. 1924 yılında 1 milyon ki- şinin yaşadığı İstanbul' da 280.000 civarında Türk vatandaşı Rum yaşı­

yordu. Bunların da yine öneınli bir kısmını savaş döneminde (1914-1922 yılları arasında) İstanbul'a sığınanlar oluşturmaktaydı. Bundan sonra İstanbul'daki Rum sayısında çok fazla bir azalma meydana geldi ve bu rakam 1924 yılında 90.ooo'e ve 1934 yılında da 73.ooo'e düşmüştür.11

İstanbul Rum nüfusunun Cumhuriyet döneminden günümüze doğru nüfus oranında büyük bir düşüş yaşamasında birçok sebep sayılabilir.

Öncelikle Türk - Yunan ilişkilerinin buradaki Rum vatandaşlan direk etkilemesi buradaki Rum vatandaşlarımızın en mustarip olduğu konu- ların başında gelmektedir. İlişkilerin bozulduğu dönemlerde her iki ül- kenin de kendi yurtlarındaki azınlıkları koz olarak kullanmak istemesi, bu statüde yaşayanları rahatsız etmiştir.

Bunun dışında 195o'li yıllardan sonra başlatılan "Vatandaş Türkçe

konuş" kampanyaları, II. Dünya Savaşı yıllarında 18-45 yaş arası Rum erkeklerin gruplar halinde askere alınıp "işçi alayları" halinde çalışma kamplarına alınmaları, 1942 yılında varlık vergisiyle birçok Rum'un mal·

ve mülklerini satarak Yunanistan'a göçmeleri, bu nüfus göçünü tetikle- yen nedenlerden bir kaçıdır. Bir diğer neden de 6-7 Eylül 1955'te yaşa­

nanlar olmuştur. Birtakım çevrelerce galeyana getirilen halk çoğunluğu Ruınlar'a ait yetmiş üç kiliseyi tahrip etmiş, ev ve yerlerini yağmala­

mış ve mezarlıklara zarar vermiştir. Ardından Türkiye ile Yunanistan

arasında-yaşanan Kıbrıs meselesi yüzünden yaklaşık 15.000 civarında

Rum İstanbul'dan taşınmıştır. Son olarak 1974 yılında yapılan Kıbrıs harekabyla yaşanan ulusal coşku, Rum vatandaşlar arasında paniğe se- bep olmuş ve göçler yaşanmıştır.12

1.4. Günümüz istanbul'iında Rumlar

1965 yılından itibaren nüfus sayıınlarında etnik yapıya ilişkin sorular sorulmadığından dolayı, günümüzde İstanbul' da yaşayan Rum sayısını 302 JOURNAL OF ACADEMIC STUDIES

. . .

(10)

Mehmet Karakuyu Mehmet Karo

Yıl: 12, Sayı: 47-48 Kasım 201 O -Nisan 2011

kesin olarak ortaya koymak mümkün değildir. Ancak Rum vatandaş­

larla yapılan görüşmelerden ve valaf listelerindeki seçmen sayıların­

dan yola çıkılarak günümüz İstanbul'unda yaklaşık 2000-2500 kadar Rum kökenli Türk vatandaşının yaşadığı söylenebilir.13 Bununla birlikte bilinmesi gereken bir şey de, İstanbul' da yaşayan ancak Hatay ve çev-:- resinden göç eden Arap kökenli Ortodoks vatandaşların da, Rum Or- todoks cemaati içinde yer alması ve Rum okullarında eğitim almasıdır.

Bu durum nüfus verilerini değiştirebilmektedir. Bu konuda Samim Ak- gönül sadece İstanbul' da yaşayan ve Rumca konuşan Rum - Ortodoks cemaatinin 3000 civarında olduğunu, bununla birlikte Arap kökenli ve Arapça konuşan Ortodoksları da eklediğimizde bu sayının 4000 ile

5000 arasında değiştiğini bildirmektedir.14

ı965 yılı nüfus sayımından sonra etnik yapıya ilişkin sorular sorul- madığından dolayı günümüzde Rumlar'ın İstanbul içerisinde nereler- de ikamet ettikleri ve yoğıınlaştıkları semtlerle ilgili bir veri de mevcut

değildir. Ancak yapılan saha çalışmaları, cemaatin önde gelenleriyle

yapılan mülakatlar ve Rum gazetesi Apoyeymetini'nin satış bölgelerin- deki tirajlarına bakılarak Ruınlar'ın İstanbul içerisinde ikamet ettilderi semtler hakkında bir sonuca varılmıştır. Buna göre İstanbul'daki Rum- lar bugün genel olarak Şişli (Kurtuluş, Feriköy), Beyoğlu (Cihangir), Be-

şiktaş (Ulus, Etiler, Levent, Arnavutköy), Kadıköy (Feneryolu, Moda), Üsküdar (Kuzguncuk), Sarıyer (İstinye, Yeniköy, Tarabya), Bakırköy (Yeşilköy) ve Adalar (Büyükada, Burgazada, Kınalıada, Heybeliada) il- çelerinde ikamet etmektedirler. Bunun yanında Rum nüfusun önemli bir kısmının yaz aylarını Adalar'da geçirdikleri tespit edilmiştir. Yine

yapılan görüşmelerde şehre sonradan gelen Arap Ortodokslar'ın daha ziyade Yedikule ve Samatya çevresinde yerleştikleri görülmüştür. Bu- nun yanında Rum nüfus içerisinde özellikle sanayi ve ticaretle uğraşan

üst gelir grubunun İstanbul'un değişen şartlarına uyum sağladığı ve Ulus, Levent ve Bağdat caddesi çevresindeki yeni gelişen semtlerde ken- di cemaatlerinden uzak bir yaşamı tercih ettikleri görülmektedir.15

2. Ermeniler

2.1. Osmanlı Döneminde Ermeniler

Fatih Sultan Mehmed İstanbul'un fethiyle beraber Rumlar'a karşı bir denge unsuru olarak Osmanlı coğrafyasının çeşitli yerlerinden ge- tirttiği Ermeniler'i İstanbul'a yerleştirmiştir. Bunlardan en önemlisi de Bursa'dan daha önce tanıdığı Ermeni patriğidir. Böylece hem Rum Or- todoks cemaatine bir denge unsuru olarak burada bir patril<lik açmış

hem de imparatorluk toprakları içerisinde bulunan kültürlerin başkent­

te temsil edilmesini sağlamıştır. Bu dönemde gelen Ermeniler bugünkü

Kumkapı, Samatya, Yenikapı ve Yedikule çevresine yerleştirilmişlerdir.

AKADEMİK ARAŞTJR;v\AL.\R DERGİSİ 303

(11)

Bu şekilde buraya yerleşen Ermeni cemaatinin ibadethaneleri yine Rum cemaatinden kalan Rum kiliseleri olmuştur. Rum kiliseleri üzerinde birkaç değişiklik yapılarak Ermeni kiliselerine çevrilmiştir. Bunlara ör- nek olarak Kumkapı'daki, Surp Asdvadzadsin (patriklik), Samatya'daki Surp Kevork (eski patriklik) ve Balat'taki Surp Hreşdalıabed kiliseleri verilebilir.16 Genel manasıyla Ermeni kiliseleri plan bakımından Rum kiliselerinden değişiklik göstermektedirler. Genellikle mimari yapılan

haçvari plan üzerine oturtulmuştur. Bununla birlikte bazilik yapıdadır­

lar. Kilise çatısında merkezi kubbe vardır. Yapının doğu ucunda sunak

kısmr,b:ı.ılunmaktadır. Girişten sunağa doğru giden yolda sütunlarla

aynlmış alanlar bulunur. Ancak sütunlar Rum kiliselerindeki kadar çok değildir. Çatı sistemindeki kubbelerin Osmanlı döneminde cami kubbesinden yüksek olamayışı bu mimari yapının örneklerini sınırlan­

dırmıştır. Buna iki örnek, Beşiktaş'taki Surp Asdvadzadsin Kilisesi ve Kuzguncuk'taki Surp Krikor Lusavoriç Kilisesi'dir.17 Cumhuriyet döne- minde ise yeni bir kilise inşaatı olmamıştır. Yalnızca Karaköy' de Surp Krikor Lusovoriç Kilisesi tamir edilmiştir.18

Croix'e göre XVII. yüzyılın sonlarında İstanbul'da yaşayan Ermeni nüfusunun miktarı yaklaşık olarak 8000 hanedir. Ancak bu dönemde Kınm'dan, Doğu Anadolu'dan, İran'dan ve Kafkasya'dan gelen göçler dikkate alındığında bu rakamın yanlış olabileceği söylenmektedir. Ni- tekim Dr. Jucherea, bu rakamın yanlış olduğunu söylemekte ve bu dö- nemde İstanbul' da yaklaşık 90.000 civarında Ermeni'nin ikamet ettiği­

ni ileri sürmektedir. Bu dönemde Ermeniler'in İstanbul içerisindeki da-

ğılımına bakıldığında çoğunlukla Yenikapı, Langa, Kumkapı, Samatya,

Topkapı, Balat ve Galata civarlarında ikamet ettikleri görülmektedir.19

2.2. Cumhuriyet Döneminde Ermeniler

I. Dünya Savaşı öncesinde İstanbul'da yaklaşık olarak 150.000 ci-·

varında Ermeni yaşarken bu rakam 1922 yılının sonlarında ıoo.ooo'e

düşıİıüştür.20 I. Dünya Savaşı yıllarında İstanbul'daki Ermeni cemaa- tinden Fransa ve Amerika Birleşik Devletleri'ne göçler yaşanmıştır. Bu- radaki nüfus azalması bunu göstermektedir. Bundan sonra 1935 yılında

43.589 olan bu rakam otuz yıl sonra 1965 yılında 6ı.215'e yükselmiştir.21

1935-65 yıllan arasındaki nüfus artışının sebebinin Anadolu içlerinde tehcir yasasından kalan bazı Ermeni cemaati üyelerinin İstanbul'a göç

etınesi olduğu düşünülmektedir.

2.3.Günümüz İst?Dbul'unda Ermeniler

Günümüzde İstanbul'da üç farklı Ermeni topluluğu bulunmakta-

dır. Bunlar Ortodoks Gregoryan, Katolik ve Protestan Ermeniler'dir.

İstanbul Valiliği Azınlık İşlemleri Bürosu'ndan alınan bilgilere göre 304 JOURNAL OF ACADEı\;\l( STUDIES

(12)

Mehmet Karakuyu Mehmet Kara

Yıl: 12, Sayı: 47-48 Kasım 201 O -Nisan 2011

günümüzde İstanbul'da 47.000 Gregoryan, 2500 Katolik ve bunların

dışında da 500 civarında Protestan Ermeni yaşamaktadır.22 Bu Ermeni

topluluklarından Gregoryanlar'ın liderliğini Mesrob Mutafyan yapar- ken Katolikler'in liderliğini Ohannes Çolakyan yapmaktadır. Bunların yanından İstanbul'da yaşayan Ermeni nüfusla ilgili olarak farklı kay-_

nahlarda bazı farklı sayılar vermekle birlikte aralarında çok büyük bir fark bulunmamaktadır.

Dışişleri Bakanlığı'nın verilerine göre Türkiye' de 4 7.ooo'i İstanbul' da olmak üzere Türkiye' de 60.000 Ermeni yaşamaktadır.2a Ayrıca Ermeni yazar Kevork Pamukçiyan'a göre ise İstanbul'da yaşayan Ermeni sa-

yısı 50.000 civarındadır. Bunun yanında Türkiye'deki kaçak Ermeni

sayısının 40.000 civarında olduğu söylenmektedir.24 Ermeni Patriği

Mutafyan'a göre İstanbul'da kaçak olarak yaşayan bu kişilerin çoğu ki- ralar ucuz olduğundan dolayı Kumkapı civarında oturmakta ve seyyar

satıcılık gibi işlerde çalışmaktadırlar.2s Kaçak olmayan ve uzun süredir Türkiye'de yaşayan Ermeniler ise genellikle Şişli (Kurtuluş, Feriköy,

Pangaltı), Bakırköy (Yeşilköy), Kadıköy (Moda) ve Fatih (Kumkapı, Sa- matya) ilçelerinde ikamet etmektedirler.26

3. Yahudiler

3.1. Osmanlı Döneminde Yahudiler

Kompartıman usulü şehrin çeperlerine yerleştirilen gayrimüslimler, geçen zaman içerisinde nüfus farklılıkları göstermişler ve şehrin büyü- mesiyle birlikte de yer değiştifmişlerdir. İlk olarak II. Bayezid zamanın­

da İspanya'dan getirilen Yahudiler'le İstanbul'daki Yahudi nüfusu art-

mış ve bu dönemde çeşitli meslek dallarında yetenekli olan Yahudiler

şehre ekonomik anlamda canlılık katınışlardır. Bu dönemde şehirdeki

mevcut Yahudi cemaati için de hahambaşılık sistemi uygulanarak ce- maat başı unvanı verilmiş ve bu cemaate de iskan yeri olarak, Haliç'in iki yakası olan Balat ve Hasköy ile Galata' da bazı yerler tahsis edilmiştir . . Bütün bu yapılanlara bakıldığında şehrin kültürel, ekonomik ve siyasal

alt yapısı Fatih Sultan Mehmed döneminde oluşturulmaya başlanmış

ve yapıların sürekli korunabilmesi için Fatih kanunnameleri yayımla­

mıştır.

Yahudi akademisyen Avram Galanti'ye göre XVI. yüzyılda İstanbul' da 36.000 Yahudi yaşamakta ve kırk dört tane de sinagog bulunmaktay-

dı. Yine bu dönemde Yahudiler'in önemli bir kısmı Hasköy civarında

ikamet ederken bunun yanında Balat, Galata ve Beyoğlu'nda da ikamet edenler bulunmaktaydı.27 Böylece XVI. yüzyılın sonunda millet sistemi- ne dayalı kompartıman usulündeki İstanbul'un yerleşim organizasyonu

tamamlanmıştır.28 Fransız yazar Dr. Jucherau'ya göre III. Selim döne- minde (1789-1807) İstanbul'un toplam nüfusu 900.000 iken bunun

AKADEMİKARAŞT!Rı'v\ALAR DERGİSİ 305

(13)

630.ooo'ini müslümanlar, 120.ooo'ini Rumlar, 90.ooo'ini Ermeniler ve 50.000 kadarını da Yahudiler oluşturmaktaydı.29

İstanbul'un nüfusu hakkında semt bazında bilgiler veren 1885 yılı nüfus sayımı sonuçlarına göre müslüman nüfusun genel itibariyle Be- yazıt, Fatih, Cerrahpaşa ve Üsküdar semtlerinde yoğunluk gösterirken buna karşın gayrimüslim nüfusun Boğaziçi, Kadıköy ve Beyoğlu'nda

(özellikle Pera) yoğunluk gösterdikleri görülmektedir.3° Yahudi cemaati ise artan ekonoınil<. refah düzeyleriyle birlilcte, XIX. yüzyılın başlarında,

Balat ve Hasköy' den çıkarak bugünlru Ulus, Gayrettepe, Levent ve Teş­

vildyisemtlerine yerleşmişlerdfr.

1885 yılı İstanbul nüfusunun doğum yerlerine göre dağılışına bakıl­

dığında müslüman nüfusun yaklaşık% 62'sinin, Rum nüfusun% 55'inin, Ermeni nüfusun% 47'sinin ve Yahudi nüfusun yaklaşık% 5'inin İstan­

bul dışında doğdukları görülmektedir (Şekil 2).31 Bu ralmmlara göre XIX. yüzyılın sonlarına doğru İstanbul şehrine olan özellikle müslüman,

Rum ve Ermeni nüfusun göçlerinin devam ettiği ancak dışarıdan göç eden Yahudi nüfusun sayısında bir azalma meydana geldiği görülmek- tedir (Şekil 2).

250.000

200.000

150,000

100.000

50.000

o

Müslüman Rum Ermeni Yahudi Diğer

11 lstanbul B lstanbul Dışı

Şekil

2:

1885 yılı nüfus sayımına göre İstanbul nüfusunun doğum yerlerine göre dağılımı 188532

3.2.Cumhuriyet Döneminde Yahudiler

1927 yılı nüfus verilerine göre İstanbul' da 47.000 Yahudi yaşıyorken bu rakam 1955 yılında 37.ooo'e ve 1965 yılında da 30.ooo'e düşmüştür.

1948 yılında İsrail Devleti'nin kurulmasıyla beraber İstanbul'daJ<l bazı 306 JOURNAL OF ACADEMIC STUDIES

(14)

Mehmet Korokuyu Mehmet Koro

Yıl: 12, Sayı: 47-48 Kasım 201 O -Nisan 2011

Yahudiler buraya göç etmişlerdir. Bu sebeple 1955 yılından azalmanın en önemli sebeplerinden biri de İsrail'e olan göçlerdir. Bu dönemde İsrail'e göç edenlerin genellikle Balat ve Hasköy civarında oturan düşük gelir- li aileler oldukları ileri sürülmektedir.33 Bununla birlikte İstanbul'daki gayrimüslim nüfus Cumhuriyet döneminden itibaren tedricen azalmış,

bu azalma en çok özellikle mübadelenin etkisiyle Rum cemaatinde olur~

ken en az ise Ermeni cemaatinde olmuştur. Yahudi cemaati ise nüfu- sunun bir kısmım İsrail' e göndermiş olsa da önemli bir kısmı burada

kalmışhr. Bunun yanında II. Dünya Savaşı yıllarında Nazi zulmünden kaçan birçok bilim adamı Türkiye'ye gelerek Türkiye' deki üniversiteler- de bilimsel çalışmalarda bulunmuşlar ve ders vermişlerdir. Bu açıdan bakıldığında Anadolu topraklan Yahudiler'e her zaman sığınılacak gü- venli bir liman olmuştur.

3.3. Günümüzde İstanbul'da Yaşayan Yahudiler

Cumlıuriyet'in ilanından sonra, İstanbul'da yaşayan Yahudi nüfus azalma göstermiş ve günümüzde Cumlıuriyet'in ilanındaki nüfusun yansına ulaşmıştır. Bu nüfusun öneınli bir kısmı 1948 yılında İsrail Devleti'nin kurulmasıyla İsrail'e göç etmiştir. Günümüzde İstanbul'da yaklaşık 20.000 ile 22.000 arasında Yahudi bulunmaktadır.34 Dışişle­

ri Bakanlığı'nın verilerine göre Türkiye'de yaşayan 25.000 Yahudi'den

22.000 kadarını İstanbul'daki Yahudiler oluşturmaktadır.35

Bunun yanında İstanbul'daki gayrimüslim cemaatler ve Yahudi- ler üzerine çalışmalar yapan Süleyman Faruk Göncüoğlu'na göre ise İstanbul' da yaşayan 20.000

Y

ahudi'nin haricinde yaklaşık 20.000 kadar da Sabetayist yaşamaktadır.36 Yahudi cemaatinin tanınan isimlerinden olan yazar Naim Güleryüz ise Türkiye' de 24.000 Yahudi'niiı bulunduğu­

nu ileri sürmektedir. Bu Yahudi nüfusun Türkiye içerisinde dağılımına

bakıldığında, 2ı.ooo Yahudi'nin İstanbul' da, 2000 Yahudi'nin İzmir' de ve geri kalanlarının ise Ankara, Bursa, Adana, Çanakkale, Kırklareli ve . Antak-ya gibi şehirlerde yaşadıkları görülmektedir.37 Bütün bunların ya- nında son hahambaşılıkta yine İstanbul'da yaklaşık 20.000 civarında Yahudi yaşadığım ileri sürmektedir. 38

Günümüzdeki İstanbul Y ahudileri'nin kökenlerine bakıldığından ana hatlarıyla üç gruba ayrıldıkları görülmektedir. Bunlar Seferadlar, Aşke­

nazlar ve Karaiınler'dir. Bunlardan Seferadlar, İspanya ve Portekiz' den II. Bayezid döneminde gelen Yahudiler'dir ve İstanbul'daki en büyük Yahudi topluluğunu oluşturmaktadırlar. Aşkenazlar ise özellikle II.

Dünya Savaşı yıllarında Avrupa'nın zor şartlarından kurtulmak için Almanya ve Macaristan gibi ülkelerden gelen grubu oluşturmaktadır.

Karaim Yahudileri ise Kınm'dan göç ederek gelmiş Yahudiler'dir. Bu topluluk etnik olarak Yahudi olmasalar da Yahudiliği benimsemişlerdir.

AKADEMİK ARAŞTIRMALAR DERGİSİ 307

(15)

Bu üç topluluk din olarak Yahudi olsalar da dini ritüelleri balamın dan

farklılıklar göstermektedirler. Naim Güleryüz'e göre Yahudi toplulu-

ğundaki Sefaradlar'ın oranı % 96'yı bulurken Aşkenazlar'ın oram % 4

civarındadır. 39

Yahudi cemaatinin İstanbul içerisindeki dağılımına bakıldığında, dağılımın genellikle cemaat üyelerinin ekonomik durumlarına ve gü- venlik ihtiyaçlarına göre şekillendiği görülmektedir. Bunun yaıiında

İstanbul'un belirli bir merkezinde yoğunlaşmayıp ve dağınık yerleşim göstermektedirler. İsrail'in kuruluşundan sonra, önceleri yoğun yaşadık­

lartyerler olan Balat ve Haskoy' deki yoğunlukları azalmaya başlamış ve artan refah seviyeleriyle birlikte ya İstanbul'un en merkezi semtlerinde ya da şehrin kenar kesimlerinde bulunan yeni yerleşim alanlarında ika- met etmeye başlamışlardır. Artan refah seviyesi ile birlikte 1935'lerden sonra Yahudi nüfus Taksim' in kuzeyine doğru Nişan taşı, Şişli ve Teşvi­

kiye gibi yerlerde oturmaya başlamışlardır. Bunları takiben Gayrettepe, Ulus, Etiler, Ortaköy, Tarabya, Anadolu yakasında Moda, Caddebostan, Suad.iye ve Ziverbey taraflarına taşınmışlardır.

Bu açıdan bakıldıklarında belirli bölgede yoğunlaşmadıkları4° gö- rülse de nispeten İstanbul'un radyal açıdan gelişim gösterdiği yerlere

doğru bir hareketlilik gözlenmektedir. Bunu gösteren bir diğer husus ise şehrin tamamen dışında ve yüksek duvarlarla çevrilmiş korunaklı ve içerisinde şehirsel bütün formları taşıyan mekfuılara taşınmaları göste- rilebilir. Bunlar bilindiği gibi Alkent, Kemerburgaz, Beykoz, Acarkent ve Çengelköy vb. yerleşim yerleridir. Süleyman Faruk Göncüoğlu'nun belirttiğine göre "Bir Yahudi asla ailesine yakın oturmak istemez. Bü- yükbaba önce Hasköy'de otururken, onun oğlu Kuledibi, Taksim ve

Sıraselviler'de, ardından Harbiye, Mecidiyeköy'de ardından onun oğlu

da Kemerburgaz, Etiler, Ulus, Acarkent, Çengelköy, Beykoz ve Alkent gibi yerleşim alanlarını tercih etmişlerdir.41

Yahudiler Lozan Barış Antlaşması'nda kendilerine verilen azınlık statüsü haklarından vazgeçmişler ve daha sonrasında da Türk toplumu- na ve Türk siyası hayabna çok iyi bir şekilde entegre olmuşlardır. Daha

sonraları Yahudi cemaatinin önde gelenlerinden Avram Galanti'nin de telkinleriyle kendi cemaatleri içerisinde vatandaş Türkçe konuş kam-

panyaları başlabmşlardır. Yapılan anket çalışması sırasında ana dilleri- ni konuşup konuşmadıkları yahut Türk komşularıyla ilişkilerinin nasıl olduğu ile ilgili soruların değiştirilmesini isteyerek ana dillerinin Türk- çe ve kendilerinin de Türk olduklarını vurgulayanlar olmuştur. Yahudi, cemaati Osmanlı hfildmiyeti boyunca ve de Cumhuriyet dönemi boyun- ca hiçbir siyası ve soşyal problemle karşılaşmamış barış ve huzur içinde

yaşamışlardır.

308 JOURNAL OF ACADEMIC STUDIES

(16)

Mehmet Korakuyu Mehmet Kora

Yıl: 12, Sayı: 47-48 Kasım 201 O -Nisan 2011

B) İstanbul'daki Gayrimüslimlerin Günümüzdeld Sosyoekonomik Durumları

İstanbul'daki üç gayrimüslim cemaatin yaş ortalamalarına bakıldı­

ğında, en yaşlı topluluğun Rumlar olduğu gôrülmektedir. Bu toplulu-

ğun yaklaşın% 4o'ının altmış yaş ve üzerinde olduğu tespit edilmiştir.

Rumları% 72 oranındaki kırk-kırk beş yaş ve üzeri nüfusla Yahudiler ve % 55'lik nüfusu otuz-kırk yaş arası nüfusuyla Ermeniler takip etmek- tedir. Yaklaşık 2500 kişi kalan Rum cemaatinin yaşlı olmasında, genç nüfusun önemli bir kısmının 1950 -6o'lı yıllar ve sonrası Yunanistan ve Amerika Birleşik Devletleri'ne göç etmesi, mevcut nüfusun yaş or-

talamasının çok yüksek olması dolayısıyla çocuk sahibi olamamaları

gibi sebepler etkili olmuştur. Bunun yanında "Aileniz kaç üyeden oluş­

maktadır?" sorusuna bakıldığında cemaatlerdeki dağılım şu şekildedir:

Ermeni cemaatinin% 6o'ı dört-beş ve üzeri derken, Rum cemaatinin%

38'i iki kişi demiş, diğer% 31 ise dört kişi demiştir. Yine Yahudi cema- atinin de % 38'i dört kişi demiş, diğer % 51'lik kısım ise iki ve üç şıkkını işaretlemişlerdir. Bu açıdan bakıldığında nüfus olarak da diğer cemaat- lerden kalabalık olan ve genç nüfus oranı fazla olan Ermeni cemaatinin aile olarak en kalabalık grubu oluşturduğu görülmektedir. Rum cema- atinin yaklaşık yarısı ise çoğunlukla bir kan koca yahut yalnız yaşayan

bireylerden oluşmaktadır.

Bu cemaatlerin hangi işlerde çalıştığına bakıldığında Y ab.udiler'in ve Ermeniler'in genellikle serbest meslekle uğraştıkları, Rumlar'ın emekli

oldukları ve yine % 18 gibi·yüksek bir oranda memurluk yaptıkları gö- rülmektedir. Bunun dışında yine % 27'lik bir Ermeni grubunun mes- leklerinin işçi olduğu tespit edilmiştir. Ermeni cemaatinin geçmişten

günümüze gelen çeşitli el sanatları ve zanaatçılık günümüzde devam et- mekte önemli bir kısmı gümüş işçiliği ve kuyumculuk gibi mesleklerde

çalışmaktadır.

Cemaatlerin aylık gelir durumlarına bakıldığında, Yahudi cemaatinin önemli bir kısmı olan % 39'u bu soruya cevap vermek istemese de cevap verenlerin % 31'i 3000 TL ve üzeri cevabıyla cemaat hakkında genel ka- naati belirtmektedir. Bununla birlikte cevap vermeyenlerin önemli bir

kısmının ileri yaşta, iyi eğitim almış, bir kaç dil bilen ve ev sahibi olduğu

göz önün alındığında 3000 TL ve üzeri gelir sahibi olanların önemli bir kesimi oluşturduğu düşünülebilir. Rum cemaatinde ise, % 26 ile 2000 -2500 TL aralığı göze çarpmaktadır. Bunu takip eden rakam ise 1500- 2000 TL olmuştur. Meslek grubu açısından memur ve emekli oldukları düşünüldüğünde gelir durumlarını doğrular niteliktedir. Ermeni cema- atinde ise katılımcıların önemli bir kısmı olan % 28'i cevap vermezken,

% 20 ile ön plana çıkan miktar 1500-2000 TL arasıdır.

AKADEMİKARAŞTIRlv\ALAR DERGİSİ 309

(17)

Cemaatlerin eğitim durumlarına bakıldığında Ermeniler hariç di-

ğer iki toplumda genellikle lise ve yüksek okul mezunu oldukları gö- rülmektedir. Bunun yanında Ermeniler'in % 40 gibi yüksek bir oranda ilkokul mezunu oldukları tespit edilmiştir. Bu da Türkiye'deki kaçak Ermeniler'in sayısını ve durumlarını .doğrulamaktadır. Bunun yanında

herhangi bir azınlık okulunda eğitim aldınız mı sorusuna bakıldığında,

Ermeni cemaatinin yaklaşık % 9o'ının, Rum cemaatinin % 98'inin ve Yahudi cemaatinin ise yalnızca% 3o'unun bir azınlık okulunda eğitim

aldığı görülmektedir. Bu açıdan bakıldığında azınlık okulunda eğitim

görenlerin en fazla Rum cemaatinde olduğu ortaya çıkmaktadır. Yahu- di cemaatindeki oranın bu kadar düşük olmasındaki sebep ise Lozan

Antlaşması'na göre kendilerine azınlık statüsü verilmesini istemedikle- rinden dolayı Yahudiler' e ait sadece Beşiktaş Ulus'taki Ulus Özel M usev!

Okulu bulunmasıdır.

Farklı din ve etnik kökenlere ait hastahaneleri, mezarlıkları, ki- liseleri ve havraları ile İstanbul tam bir kültür merkezi durumunda- dır. Bu bağlamda bu cemaatlere İstanbul'da yaşamaktan memnun musunuz sorusu sorulduğundaYahudiler'in % 85'i, Rumlar'ın 8ı'i ve Ermeniler'in % 66'sı memnuniyetlerini dile getirmişlerdir. Burada her ne kadar Ermeniler'in memnuniyetlik durumu düşük gibi görül- se de buradaki memnuniyetsizliğin dini ve kültürel sebeplerden değil

de ekonomik sebeplerden kaynaklandığı görülmektedir. Buna ilaveten sorulan "İbadetlerinizi rahatlıkla yapabiliyor musunuz?" sorusuna

Rumlar'ın % 94'ü, Yahudiler'in % 85'i ve Ermeniler'in % 76'sı "kesin- likle evet" derken Rumlar'ın % 6'sı, Yahudiler'in % 13'ü ve Ermeniler'in

% 22'si ''bazan" yanıtını vermişlerdir. Bunlara göre bu gayrimüslim

toplulukların ibadetlerini büyük bir çoğunlukla rahatça yerine getire- bildikleri anlaşılmaktadır. Bunun yanında "Sizin düğün, bayram vece- nazelerinize katılan müslüman dostlarınız var mı?" sorusuna,% 8ı'lik · oranla en fazla Ermeni cemaati, % 74'lük oranla Yahudi cemaati ve

% 70'1ik oranla Rum cemaati "Evet hep var" diyerek yanıtlamışlardır.

Bunu sırasıyla Yahudi cemaati ise %74 ile ikinci sıradadır. En az müslü- man katılımı ise% 70 ile Rum cemaatinde gözlenmiştir. Ancak cevap- lar içerisinde ''bazan" şıkkı da bulunduğundan, birçok cemaat üyesi bu

şıkkı işaretlemişlerdir. Bir önceki sorunun devamı niteliğinde olan ve gayrimüslim cemaatlerin, müslüman toplumlarla ilişkisini sorgulayan soru ise "Siz müslüman dostlarınızın iyi ve kötü günlerinde yanlarında

olur musunuz?" şeklindedir. Ermeni cemaati, % 67 ile en önde gelirken, Rum cemaati% 65 ile ikinci ve Yahudi cemaati% 62 ile üçüncü sırada­

dır. Bu iki soruya verilen cevaplara göre müslümanların gayrimüslim- lerle beraber yaşamayı daha çok alışkanlık haline getirdikleri ve onları

benimsedikleri anlaşılmaktadır.

310 JOURNAL OF ACADEMIC STUDIES

(18)

Mehmet Karokuyu Mehmet Kara

Yıl: 12, Sayı: 47-48 Kasım 201 O -Nisan 2011

Her hafta kilise ya da sinagoga gider misiniz sorusuna verilen ya-

nıtlara bakıldığında, Ermeni cemaati% 60, Rum cemaati% 44 ve Ya- hudi cemaati ise% 24 oranında "evet" demiştir. Bununla birlikte% 28

oranında da "hiç gitmem" diyenlerin çokluğu. ve gidenlerin azlığıyla

Yahudi cemaati öne çıkmaktadır. Bununla birlikte anket çalışmasının

hahambaşılık önderliğinde yapılmış olması da ayrıca dikkate değer bir · gelişmedir. İsak Haleva yayımlanan bir röportajında da bu durumdan oldukça yakınmaktadır. Ermeni cemaati ise anket sonuçlarına göre en dindar cemaati oluşturmaktadır.

Türkiye'nin Avrupa Birliği'ne girmesi konusunda düşünceleri alı­

nan cemaat üyelerinden Ermeniler ve Yahudiler % 85 oranında "gir- meli" derken Rumlar % 71 oranında "girmeli" demiştir. Bunun yanında

Rumlar' dan% 25'lik kesim herhangi bir fikri olmadığını söylemiştir.

"Kendinizi nasıl tanımlıyorsunuz?" sorusuna üç cemaatten de şu ya-

nıtlar gelmiştir: Ermeni cemaatinin % ss'i, Yahudi cemaatinin % 3o'u ve Rum cemaatinin % ı9'u kendini "Türkiyeli" olarak tanımlarken, Rumlar'ın % 23'ü, Yahudiler'in % 2ı'i ve Ermeniler'in % ıo'u kendile- rini "İstanbullu" olarak tanımlamışlardır. Bunun yanında Ermeniler'in

% 32'si kendilerini "Ermeni Ortodoks" olarak tanımlarken% 2'şeri "Er- meni Katolik" ve "Ermeni Protestan" olarak tanımlamıştır. Rumlar'ın

% % 31'i kendilerini "Rum" olarak tanımlarken % 25'i "Rum Ortodoks"

ve% ı'i de Helen olarak tanımlamıştır. Yahudi cemaatinde ise% 37'si kendilerini "Yahudi" olarak tanımlarken %6'sı "Sefarad", % 4'ü "İsrail­

li" ve % 2'si de "Aşkenaz" olarak tanımlamışlardır. Bu sonuçlara göre İstanbul'daki gayrimüslimlerin kendi din! ve etnik kimlikleriyle yaşa­

dıkları ülke ve şehrin aidiyetlilderini ortak bir paydada buluşturabildik­

leri anlaşılmaktadır.

Cemaatlerin yurt dışında akraba oranlarına bakıldığında, Rum ce- maatinin hemen hepsinin Yunanistan' da akrabası mevcuttur. Bu, yakın geçmişte buradan göç edenlerden kaynaklanmaktadır. Yahudi cemaa- tinin ise yaldaşık % 8o'inin İsrail' de akrabaları mevcuttur. Bu da yine, İsrail'in kuruluşundan sonra buradan göç eden cemaat üyelerinin akra-

balarıdır. Çoğunlukla yine Yahudi cemaatinin yaldaşık % 35'inin ve Er- meni cemaatinin % so'sinin Amerika Birleşik Devletleri'nde akrabaları

mevcuttur. Ermeni cemaatinin yaldaşık yine % so'sinin Fransa'da da

akrabaları mevcuttur. Ermenistan'da akrabası olanlar ise sadece% 8'dir.

Bu açıdan bakıldığında buradan göç eden Ermeniler'in, Ermenistan'dan ziyade Amerika Birleşik Devletleri ve Fransa'yı tercih ettikleri görül- mektedir.

Cemaatlere, Türkiye ile İsrail, Ermenistan ve Yunanistan ilişkilerinin kendilerini ve ailelerini nasıl etkilediği sorusu sorulduğunda; Yahudi

AKADEMİKARAŞT!Rıv\ALAR DERGİSİ 3Il

Referanslar

Benzer Belgeler

kontrolü ve aile planlaması gibi resmi yolla oluşturulacak nüfus politikalarının sağlayacağı adaptasyonla hızlı nüfus artışı sorununun bir çözüme kavuşacağına dair

2016-2017 Eğitim-Öğretim Bahar Yarıyılı Lisansüstü Programlarına Kesin Kayıt Hakkı Kazanan Aday Öğrenci Listesi. Polimer Mühendisliği (Tezli

kısa bir zaman sonra Avrupa'ya ulaşma, başka bulucular adı altında gü- nümüze kadar yayılma şansına kavuşmuştu. Şimdi diğer birçok alanı bir tarafa

Türk müziği nazariyatlarında müziğin oluşumu, gelişmesi, yayılması anlatılırken Adem, Şit, İdris, Davud, Nuh'un oğlu Lamek, Aristo (Arasteta!is, Aristoteles),

iıekçiler&#34; olarak adlandırdığı muhafazakarlar, din bilimleri ve onlarla ilgili başka konularda ders verilmesine kesin olarak karşıydılar. Murad gibi medrese

Almanya’nın Ruhr Bölgesi ile ABD'nin Apalaş Dağları kömürün, Güney Afrika Cumhuriyeti'nin Johannesburg şehri de elmas ve altının yoğun olarak çıkarıldığı

A) Nüfus artış oranı 1965 - 1970 yılları arasında en yüksektir. B) En düşük nüfus artış oranı 2010 yılında gerçekleşmiştir. C) 1985'ten 2010'a kadar nüfus artış

Bu özellik, Türkiye nüfusunun genel eğilimi olmakla birlikte, Bölge için özellikle geçerli olan yüksek doğurganlıktır. Yüksek