• Sonuç bulunamadı

FUZÛLÎ NİN LEYLÂ VE MECNÛN MESNEVİSİNİN DİBÂCE BÖLÜMÜNDEKİ YİNELEMELERİN ANLAMLA İLİŞKİSİ

N/A
N/A
Protected

Academic year: 2022

Share "FUZÛLÎ NİN LEYLÂ VE MECNÛN MESNEVİSİNİN DİBÂCE BÖLÜMÜNDEKİ YİNELEMELERİN ANLAMLA İLİŞKİSİ"

Copied!
14
0
0

Yükleniyor.... (view fulltext now)

Tam metin

(1)

[70]

YİNELEMELERİN ANLAMLA İLİŞKİSİ

Kadriye YILMAZ1

ÖZET

Bu yazıda Fuzûlî (ö.1556) tarafından yeniden üretilen Leylâ ve Mecnûn (1535) mesnevisinin baĢlangıcında yer alan “Dibâce” (Önsöz) kısmının dilsel ve anlamsal düzeyde mesnevideki fonksiyonu incelenmiĢtir. Gelenekte Fuzûlî‟nin, model aldığı diğer Leylâ ve Mecnûn yazarlarından farklı olarak eserini düzyazı ile baĢlatması bir yeniliktir. Fuzûlî, bu kısmı (Mensur Dibâce), üç rubai ve yaklaĢık iki sayfa nesir olarak kurar. Dibâce‟nin nazım kısmında (rubailer) görülen üçlü bölünme devamında gelen düzyazı kısmında yüzeyde değildir.

Ancak gramer ve anlama yansıtılmıĢtır. Düzyazı kısmı için şart cümlesi yapısı seçilmiĢtir. Seçilen bu yapı, üç kez yinelenir. Ancak bunlar, uzun tamlamalar ve iç içe geçen seci cümlecikleri ile gizlenmiĢtir. Bu dil sınanmasını tecrübe eden okur, Fuzûlî‟nin üçlü katmanını ve bu katmanlara yerleĢtirdiği anlamı, fark ederse metinde daha sonra geleceklere de hazırlıklı hâle getirilmiĢ olur. Bu araĢtırmada mesnevinin baĢlangıcındaki Dibâce incelenmiĢ ve diğer bölümleri ile bağı kurularak yazarın, okurunu yinelemelerle metne hazırlama yöntemleri gösterilmiĢtir.

Anahtar Kelimeler: Fuzûlî, Leylâ ve Mecnûn, dibâce, yineleme.

THE RELATIONSHIP OF REPETITIONS WITH MEANING IN FUZULI'S LEYLA VE MECNUN’S

FOREWORD

ABSTRACT

In this article, the function of the Dibâce (Foreword) part of the masnavi of Leylâ ve Mecnûn (1535), which was reproduced by Fuzûlî (d.1556), at the language and semantic level is examined. In the tradition, it is a novelty that Fuzûlî placed a prose Dibâce in his work, unlike other Leylâ and Mecnûn authors he modeled. Fuzûlî founded this Dibâce in the form of three rubai and

1 Doç. Dr. Süleyman Demirel Üniversitesi, Fen-Edebiyat Fakültesi, Türk Dili ve Edebiyatı Bölümü, kadriyeyilmaz@sdu.edu.tr, orcid 0000-0003-3475-1526

(2)

Fuzûlî‟nin Leylâ ve Mecnûn Mesnevisinin Dibâce Bölümündeki Yinelemelerin Anlamla ĠliĢkisi

[71]

about two pages of prose. The triple division seen in the verse part of Dibâce is not seen on the surface in the following prose section. However, this structure is reflected in grammar and meaning. Conditional sentence structure is selected for the prose part. This structure is repeated three times in the syntax. But these sentences are hidden by long phrases and nested seci clauses. The reader, who experiences this language test, becomes prepared for the future in the masnavi, if he notices the Fuzûlî's triple layer and the meaning he placed on these layers. In the study, Dibâce at the beginning part of the masnavi is examined, and the methods of preparing the reader for the text with repetitions are shown by establishing a connection with other sections.

Keywords Fuzûlî, Leylâ ve Mecnûn, foreword, repetition.

1. GİRİŞ2

Leylâ ile Mecnûn‟un aĢkının hikâyesi, önce Arapça ve Farsçada yazıya geçirilmesine rağmen Türkçede Fuzûlî (ö.993/1556) ile tanınır.

Fuzûlî, Dâsıtân-ı Leylî vü Mecnûn (yazılıĢı 942/1535) baĢlığını verdiği eserini, geleneğe uyarak kendinden evvel aynı konuyu iĢleyen Nizâmî-i Gencevî (ö.611/1214?), Abdurrahman Câmî (ö.898/1492), Emir Hüsrev Dihlevî (ö.725/1325) gibi manzum olarak ve mesnevi formunda kaleme alır. Eser, 113 bölümdür ve 3098 beyitten oluĢur3.

Yazar bu 113 bölümü, teknik olarak Leylâ-Mecnûn aşkı ile Fuzûlî-Sâkî Ģeklinde iki temel söylem düzeyinde (Ġng. narration levels) ilerletir. Öyküye, anlatıcı tarafından Sâkî‟ye anlatılıyormuĢ izlenimi kazandırır. Buna göre eser, öyküleme zamanı (Fr. temps du récit) ve asıl hikâyenin zamanı (Fr. temps de l'histoire) olmak üzere iki ayrı zamana sahiptir (Yılmaz, 2017: 129). Anlatıcı Fuzûlî, Sâkî‟nin bulunduğu bir mecliste Leylâ ve Mecnûn‟un aĢkının hikâyesini anlatmaya koyulur:

ÂrâyiĢ-i sohbet eyle sâkî Ver bâde mürüvvet eyle sâkî

Bir bezmde sen kalupsen ü men Bu bezmi gel edelüm müzeyyen

2Bu yazı, 28-29 Kasım 2019 tarihleri arasında Isparta Süleyman Demirel Üniversitesi tarafından düzenlenen 19. Uluslararası Deyişbilim Sempozyumu‟nda sunulan bildirinin geniĢletilmiĢ Ģeklidir.

3 Ġncelemede Muhammet Nur Doğan tarafından hazırlanan Fuzulî Leylâ ve Mecnun Metin, Düzyazıya Çeviri, Notlar ve Açıklamalar (beĢinci baskı 2007, Yapı Kredi Yayınları) esas alınmıĢtır. Alıntıların yanında yer verilen beyit numaraları bu çalıĢmadandır.

(3)

[72]

Sen ver bâde men eyleyem nûĢ Men nazm ohuyam sen ana dut gûĢ

Ta„mîr-i harâba tâlibem men ĠnĢâallâh gâlibem men

Ey saki! Sohbeti süsle; bir iyilik et, şarap sun! (…) Mecliste bir seninle ben kaldık; gel bu meclisi şenlendirelim. Sen şarap ver, ben içeyim; ben şiir okuyayım, sen dinle. (…) Ben bir harabeyi tamir etmeye talibim; Allah‟ın izni ile bunu başaracağım (b.278, 282- 3, 300).

Bu kesitte Fuzûlî, Anadolu‟dan gelen zarif insanların Leylâ ve Mecnûn‟un aĢk efsanesini Türkçe ifade etmesi için ona teklifte bulunmaları hadisesini Sâkî‟ye aktarır.

Bu hazırlık bölümlerinin ardından Leylâ ve Mecnûn‟un aĢkının anlatımına, 474. beyitte ve on yedinci bölüm olan Sevgi Fermanının Tuğrası ve Mihnet Divanının Önsözü (“Bu Tugrâ-yı misâl-i mahabbetdür ve Dîbâce-i dîvân-ı mihnetdür”)‟ünde geçer:

Kim hayl-i Arabda bir cevân-merd Cem„iyyet-i izz ü câh ile ferd

Müstecmi„-i cümle-i fezâil BulmıĢdı riyâset-i kabâil

Emvâli cemî„-i cinsden çoh Ammâ bu cihânda vârisi yoh

El kıssa ademden oldı peydâ Bir tıfl-ı müzekker ü müzekkâ

Vaktiyle, Arap kavminde şeref ve itibar sahibi olmada eşsiz, bütün faziletleri şahsında toplamış asil bir

(4)

Fuzûlî‟nin Leylâ ve Mecnûn Mesnevisinin Dibâce Bölümündeki Yinelemelerin Anlamla ĠliĢkisi

[73]

insan, kabilelere başkan olmuştu. (…) Her cinsten malı mülkü çoktu, ama dünyada vârisi yoktu. (…) Velhasıl, yokluktan bir kusursuz erkek çocuk vücuda geldi (b.477-8, 486, 506).

Mesnevi bundan sonra Ģöyle devam eder: Doğan çocuğa Kays adı verilir. Kays, baĢına gelecekleri önceden bilerek dünyaya gelmiĢtir ve bunları unutmayı dilemiĢtir. Bu isteği kabul edilir. Büyüyünce okula gönderilir. Orada Leylâ‟yla karĢılaĢırlar ve birbirlerine ilgi duyarlar.

Bunun üzerine annesi, kızını okuldan alır.

ArkadaĢları ile dıĢarı çıktığı bir gün Leylâ‟yı gören Kays, kendini kaybeder. Leylâ da bayılmıĢtır. Kays, kendine geldiğinde sevgilisini yanında göremeyince ağlar, bağırır ve çöle kaçar. Durumu haber alan baba, oğlunu bulmak umuduyla aramaya koyulur. Sonunda onu periĢan bir hâlde çölde yakalar. Nasihatler eder, ama sözünü dinletemez. Sonunda Kays‟ın babası, Leylâ‟yı istemekten baĢka çare göremez ve kızı isterler.

Ancak Leylâ‟nın babası onları reddeder. Kays, gittikçe kötüleĢmektedir.

Onu iyileĢmesi için Kâbe‟ye götürürler. Orada oğlunun, Tanrı‟ya aĢk derdini artırması için dua ettiğini duyan baba, oğlu için kurtuluĢ olmadığını anlamıĢtır.

Artık Kays, bir deli yani Mecnûn‟dur. Bütün insanlardan uzaklaĢıp çölde yaĢamaya baĢlar. Leylâ ise eve kapanmıĢtır. Bu esnada Ġbn Selâm adında biri, Leylâ‟yı ailesinden istetir. Bu sırada Mecnûn‟a ise adaleti ve cesareti ile tanınmıĢ bir kahraman olan Nevfel yardım etmektedir. Ancak onun yardımları da iĢe yaramaz. Leylâ, Ġbn Selâm ile evlendirilir. Sevdiğine kavuĢamayan Zeyd, Leylâ‟nın Ġbn Selâm‟la evlendirildiği haberini Mecnûn‟a ulaĢtırır.

Bundan sonra beklenmedik hadiseler gerçekleĢir. Mecnûn, babasını; Leylâ da kocasını kaybedecektir. Geleneğe göre Leylâ‟nın bir iki yıl için yasa girerek matem tutması gerekmektedir. Baba evine dönerken bindiği deve, kervandan uzaklaĢarak çölde kaybolur. Leylâ, uzakta, bitkin bir halde bir adam görür. Yolu öğrenmek için yaklaĢıp kim olduğunu sorar: “Mecnûn‟um.” cevabını alınca inanamaz. Birbirlerini tanıyamamıĢlardır.

Leylâ‟nın kaybolduğu anlaĢılınca onu bulmak için kervandan biri gönderilir ve Leylâ‟yı bulup ailesine götürürler. YaĢananlara dayanamayan Leylâ hastalanır ve kısa zamanda hayatını kaybeder. Onun kabrine gelen Mecnûn ise sevgilisinin toprağına sarılmıĢ vaziyette canını teslim eder.

(5)

[74]

Bu iki temiz âĢığın mezarlarından ayrılamayan Zeyd, rüyasında her ikisini de cennette bir arada görür. Zeyd‟in bu rüyası halk arasında yayılır ve onlara olan sevgi artarak saf aĢkları dilden dile dolaĢmaya baĢlar ve kabirlerini ziyaret zamanla bir geleneğe dönüĢür4.

2. MESNEVİDE BİÇİM GEÇİŞLERİ

Rubailer ve mensur önsöz hariç tutulursa dıĢ katman olan ilk on sekiz bölümde Fuzûlî‟nin seçtiği ana form, mesnevidir. Ancak yazar bu kısımda kaside formuna (üç adet) da geçiĢler yapar5. DıĢ katmana serpiĢtirdiği üç kaside ile mesnevi biçiminin ilk 474 beyitteki ihlâlini, Leylâ ve Mecnûn aĢkının anlatımı katmanında, aĢkı temsil eden gazel formunu kullanarak (yirmi adet) gerçekleĢtirir. Bu kısımda ayrıca Leylâ ile Mecnûn‟un mektuplaĢmalarının ardından gelen iki adet murabba ile de (Mecnûn dilinden murabba, Leylâ dilinden murabba) yeni bir biçim değiĢikliğine daha baĢvurur.

Fuzûlî‟nin, kahramanlarının ağzından olayların arasına yerleĢtirdiği gazelleri (Leylâ dilinden gazel, Mecnûn dilinden gazel) sayesinde biçimsel geçiĢleri belirli bir düzende ilerlettiği, anlatısına bir ritim getirdiği fark edilmektedir (Yılmaz, 2017: 120).

“Tamâmî-i sühan” (Söz Sonu) baĢlığını taĢıyan bölümlerde (on dört adet) ise form değiĢmemekle birlikte Fuzûlî, buralarda anlam (tem- rem) geçiĢlerine gider, olayları hızlandırır, özetler ve tema geçiĢlerini sağlar. Tamâmî-i sühan: 13 (bölüm 110)‟te kahramanların ölümlerininin ardından yaĢananları vermesi gibi. Hemen sonrasında gelen Tamâmî-i sühan: 14 (bölüm 111)‟te ise anlatıcı Fuzûlî, Sâkî‟ye hitap ederek onunla kahramanlar ve hikâye üzerinde tartıĢır.

Kısaca Fuzûlî, Tamamî-i sühan bölümlerinde hikâye üstü bir alan kurar ve hikâyesini redakte eder. AĢk karĢısındaki tutumunu, onu anlatırken çektiği güçlüğü ve olgunlaĢma evrelerini bu bölümlerde açıklar

şart cümle yapısı ile :

Söz Sonu

Ey saki! Hâlim karmakarışık oldu; söyleşmeye mecalim kalmadı.

Artık bundan böyle, daha fazla şarap verme! Merhamet eyle, çok sarhoşum!

4 Hikâyenin detaylı özeti için bk. Levend, 1959: 239-267.

5 Allah‟ın birliği (98. beyitte, 19 beyit kaside), Hz. Peygamber övgüsü (259. beyitte, 19 beyit kaside) ve Kanunî Sultan Süleyman övgüsü (374. beyitte, 23 beyit kaside)‟nde mesneviden kaside formuna geçiĢler yapar.

(6)

Fuzûlî‟nin Leylâ ve Mecnûn Mesnevisinin Dibâce Bölümündeki Yinelemelerin Anlamla ĠliĢkisi

[75]

(...) Dün gözümden taze inci gibi yaşlar dökerek dünyaya

gerdûn dedim ki: “Ey cefakâr! Hiç bir zaman gidişinden memnun olmadım; gam ve mihnetinin tuzağından da kurtulamadım. Dostların arzularının aksine dönüyor, olgun insanlara eziyet ediyorsun. Eğer Mecnun, cahil biri olsaydı; ona boyun eğmekte gevşeklik göstermez, emrine uyar, gönlünü daima mutlu ederdin; (...) [e]ğer Leylâ edepsizin biri, yahut senin gibi şefkatsiz ve vefasız biri olsaydı, ona hiç eziyet etmez, daima muradına uygun olarak dönerdin; (...) [e]ğer ben de dolanbaz biri olsaydım, bana yardımda kusur göstermezdin; senden dilediklerim sonuçlanır, devrinde rahat ederdim!” (3035-6, 3040-1, 3043-4, 3047-8, 3051-2).

3. DİBÂCE’DE BİÇİM GEÇİŞLERİ

Bu yazıda, mesnevide bahsi geçen dıĢ katman ve Leylâ ve Mecnûn‟un aĢkının hikâyeleĢtirildiği bölümlerdeki teknik özelliklerin detayları yerine Fuzûlî‟nin baĢta yer verdiği üç rubai ve mensur önsöz (Dîbâçe-i Kitâb-ı Leylâ vü Mecnûn) incelenmiĢ; diğer bölümlerdeki yapı düzeni (Ġng.order), Dibâce ile iliĢkisine göre kullanılmıĢtır6.

Konu ve biçimde daha önceki örneklerden yararlanan ve onlara göndermelerde bulunan Fuzûlî, eserini rubai ve düzyazı ile baĢlatması bakımından kendinden önceki Leylâ ve Mecnûn yazarlarından ayrılır.

Yazar, Dibâce bölümünü, okuru hikâyeye hazırlamak için bir anahtar olarak kullanır ve daha sonra gelecekleri burada sezdirir (Ülger, 2003:

44). Bu baĢlangıç, Leylâ ve Mecnûn konusu için bir yeniliktir. Ancak Fuzûlî için değil. Yazar Türkçe Divanı‟nı da mensur bir önsöz ile açmıĢ ve Ģiir hakkındaki görüĢlerinin ipuçlarını inĢâ / süslü nesir yapısı altında vermiĢtir (Yalçınkaya, 2007: 528-530). Yine Farsça Divanı‟nın baĢında da düĢüncelerini düzyazıyla aktarmayı tercih eder (Fuzûlî, 1962: 1-15)7.

Kaynaklar, Fuzûlî‟nin nesirdeki üslubunun taklit edilemeyeceği görüĢündedirler. Gerçekten de Dibâce‟yi numune kabul edersek bu dolambaçlı üslubun diğer nesir eserlerinde -Hadikatü‟s-süeda gibi- aĢılması mümkün olmayacak Ģekilde uzadığı görülür (Fuzulî, 1987).

Süleyman Nazif‟in tespiti ile söylenecek olursa onun bu nesrini taklidi mümkün değildir:

6 Dibâce daha önce biçimsel özelliklerinden çok, yazar merkezli bir okuma ve inceleme ile genel hatlarıyla ele alınmıĢtır. Bk. Kaçar-KoĢik 2014: 154-166.

7 Fuzûlî‟nin Arapça Divanı‟nda böyle bir önsöz yoktur. Bu, eldeki Arapça Divanı‟nın tamamlanmamıĢ olmasından kaynaklanmaktadır. Eserde önsöz, tevhid, naatin bulunmaması ve son kasidenin eksik olması da nüshanın eksik olduğu görüĢünü doğrulamaktadır (Dakukî, 1996: 65-66).

(7)

[76]

“Nesirde ise Ģâir, büsbütün kendisine hâs ve mümteni‟ü‟t-taklîd bir vâdîye sâhip bulunuyor.

Ġ‟tikâdımca Fuzûlî‟nin nazmı belki tanzîr edilebilir;

fakat nesrini taklîd etmek muhaldir.” (Süleyman Nazif, 2015: 179).

Fuzûlî‟nin düzyazıda döneminin sanatlı nesir eserlerinde kullanılan dili (kod) tercih ettiği muhakkaktır. Osmanlıda inĢa dili, Ģeffaf değildir ve mesajı belirli oranda iletir. Bu kodlama sistemi Ģüphesiz bilimsel eserlerin mantığına ve diline ters düĢer. Hatta onların aksine anlama ulaĢtırmaktan çok kendine dönen bir dil oyunu kurmuĢtur.

Okuyucu, anlama varmak için ses, kelime, tamlama ve seci cümleciklerini aĢması gerektiğinin bilincindedir ve bu mesaja doğrudan ulaĢmak yerine uğraĢı sürecini tercih eder. Fuzûlî‟nin de temsil ettiği Osmanlıdaki bu estetik nesir eserlerini hem yazar hem okur için dilin imkânlarının zorlandığı, deĢifresi zor metinler olarak kabul etmek zorundayız. Dönemin dildeki temayülü bazı eserlerde kendini bu Ģekilde gösterir. Bunda Fars nesir dili etkisinin varlığı da göz ardı edilemez.

3.1. Dibâce’nin Nazım Kısmının Yapısı

Daha çok halkı ve öğreticiliği esas alan sade ve orta nesir tarzı yerine döneminin estetik üslubunu yansıtan Dibâce‟sinde Fuzûlî, ilk biçimsel ihlalini nazımdan nesre geçerek yapar. Nazım kısmı için kullandığı form olan rubailer Ģunlardır:

Ey neĢ‟et-i hüsni aĢka te‟sîr kılan AĢkıyle binâ-yı kevni ta‟mîr kılan Leylî ser-i zülfini girih-gîr kılan Mecnûn-ı hazîn boynına zencîr kılan

Dutsam taleb-i hakîkate râh-ı mecâz Efsâne behânesiyle arz etsem râz Leylî sebebiyle vasfun etsem âğâz Mecnûn dili ile etsem izhâr-ı niyâz

Lutf ile Ģeb-i ümmîdümi rûz eyle Ġkbâlümi tevfîk ile fîrûz eyle

(8)

Fuzûlî‟nin Leylâ ve Mecnûn Mesnevisinin Dibâce Bölümündeki Yinelemelerin Anlamla ĠliĢkisi

[77]

Leylî kimi lafzumı dil-efrûz eyle Mecnûn kimi nazmumı ciger-sûz eyle Ey güzelliğini ortaya çıkışı aşka sebep olan, (ve) aşkı ile kâinat binasını ömürlü kılan! Ey Leylâ‟nın zülfünü kıvrım kıvrım eyleyip de, kederli Mecnun‟un boynuna zincir kılan (Tanrı)!

Gerçeğe ulaşmak arzusu ile, mecaz yolunu tutup da, hikâye (söylemek) bahanesiyle sırları açıkladığımda;

Leylâ vasıtası ile (ey Tanrı), senin sıfatlarını anlatmaya başladığımda ve Mecnun'un dili ile sana olan ihtiyacımı ortaya koyup yalvardığımda;

Lütuf ile, ümidimin gecesini gündüze çevir; talihimi yardımın ile kutlu eyle! Sözümü Leylâ'nınki gibi gönül aydınlatıcı, nazmımı da Mecnun‟un (şiirleri) gibi yürek yakıcı kıl! (s.24-25)

Fuzûlî, rubaiye nida ile baĢlar. Her üç rubaide seslendiği, Tanrı‟dır. Ġlk rubaide, Ġslâm mistisizmine göre evrenin yaratılıĢının baĢlangıcında yer alan ilk sebep, aşk kavramı üzerinden (kozmogoni mitosu) Tanrı ile konuĢur.

Ġkinci ve üçüncü rubailerde anlatma (aĢkı) temine geçiĢ yapar.

Bu rubailer birbirine bağlıdırlar. ġart cümlesinin birinci kısmı ikinci rubaide baĢlar ve cümle, üçüncü rubaide tamamlanır.

Dibâce‟nin Ģiir kısmında görülen üçlü bölümlenme devamında gelen düzyazı kısmında yüzeyde görülmemektedir. Ancak gramer ve anlama yansıtılır. Düzyazı kısmı da öncesinde gelen rubailerde görülen ve böylece geleceği hissettirilen şart cümlesi üzerine kuruludur.

3.2. Dibâce’nin Düzyazı Kısmının Yapısı

Nesir kısmı, rubai bölümünde olduğu gibi nida ile baĢlatılır.

Fuzûlî, Leylâ‟nın “hakikat sırrı”nı, Mecnûn‟un ise “ruh”u sembolize ettiklerini açıklayarak söze baĢlar:

“Ġlâhî Leylî-i sırr-ı hakîkat serâ-perde-i vahdetten iktizâ-yı zuhûr edüp tecellî-i cemâliyle fezâ-yı sûreti müzeyyen etdükde ve Mecnûn-ı rûh ser-geĢte-i bâdiye-i gaflet iken”

İlâhî! Hakikat sırrı Leylâ‟sı, vahdet (birlik) perdesi arkasından görünmesi gerekip, güzelliğinin

(9)

[78]

tecellisiyle suretler fezasını süslediğinde ve ruh Mecnun‟u, gaflet çöllerinde şaşkın bir halde dolaşmakta iken (Doğan, 2007, s. 24-25).

(Resim 1-2-3: “Dibace”, Fuzûlî, Leylâ vü Mecnûn, yaprak 2a-b, 3a. Bibilothequé Nationale de France, Turc 316.

(https://gallica.bnf.fr/ark:/12148/btv1b84272029/f11.item.r=turc%2031)

Fuzûlî, Dîbâcesi‟nde düzyazıyı kullanmıĢ olsa da seci yapıları takip edildiğinde nazım gibi parçalara ayrıldığı ve birer paragraf oluĢturdukları fark edilir (Yalçınkaya, 2007, s. 534, dipnot 14).

Metin, esasında üç bölüme ayrılır. Burada ana yapıyı “eğer”

ibareleri böler yani düzyazı Ģart cümlesi üzerine oturtulur ve bu durum, üç defa yinelenir:

Birinci katmanda ya da kesitte anlatılan kavram, aşktır. Burada Mecnûn ve Leylâ‟nın kavuĢmalarına engeller ve gecikmeler olsa dahi bunun aĢk için bir kusur olmayacağı savunulur. Böylece Fuzûlî, aĢkta yaĢanan sıkıntıların ve ayrılıkların kötücül olmadığını hatırlatarak okuru hikâyeye hazırlar. Bu kesit Ģöyle özetlenebilir:

Mecnûn gaflet çöllerinde şaşkın halde dolaşırken Leylâ‟yı görüp iradesini kaybettiğinde, eğer gökler ve yerlerdekiler, öğüde benzer oyunlar ve nasihat yollu hileler ile vuslata engel zincirleri harekete geçirseler ve kavuşma düğümünü koparsalar bu durum ne Leylâ için cismanî perdelerin kaldırılmasında bir tehir

2

1 3

(10)

Fuzûlî‟nin Leylâ ve Mecnûn Mesnevisinin Dibâce Bölümündeki Yinelemelerin Anlamla ĠliĢkisi

[79]

sebebi ne de Mecnûn‟a bu hileler nefse ait görünüşleri gidermede bir kusur sebebi olur.

 … olursa … olmaz

Ġkinci kesit, anlatma kavramı hakkındadır:

Eğer yazarlar, gizli sır incilerini görüntü ipine çekip, sanat meyvelerini söz ve yazı ağacında göstererek gizlilik peçesini ve zahmet ve meşakkat perdesini kaldırsalar; beklenti budur ki, Leylâ (hayaller) ve Mecnûn (güzelliğe bağlanma)‟unu anlamayan ve kınayanları itirazları, ayıplamaları, şiire uluorta saldırıları, sözlerde kusur aramaları etkisiz olsun.

 … olursa ... olur

Sonuncu kesitte Fuzûlî, kendi anlatımına dönecektir:

Leylâ‟nın güzelliği hikâyesini yazma işinin üstesinden gelmeye ve Mecnûn‟un aşk harabesini tamire kalkışırsa beklenti budur ki o kalem üslubu ve yazı tarzı en güzel şekilde gerçekleşsin, Leylâ‟nın hikâyesi gibi dünyaya yayılsın, Mecnûn‟un aşkı gibi ebediyete ulaşsın.

 … olursa … olsun

3.2.1. Dibâce’nin Düzyazı Kısmındaki Kesitlerin Analizi Eğer kesiti 1:

EGER alâka-i âbâ-ı ulvî ve râbıta-i ümmehât-ı süflî ol lezzet-i cân-fezâYA ve meserret-i dil-küĢâYA vâkıf olmayIP

firîb-i mevâız-gûne ve hîle-i nesâyih-nümûne ile müharrik-i silsile-i inkıtâ-ı peyvend-i visâl ve müdebbir-i vesîle-i infisâl-i akd-i ittisâl olMAK ETSELER,

-ı Ve -ı Ol -a Ve -a -ıp

-ûne Ve -ûne Ġle -isâl Ve -isâl -mak

etseler TEVAKKU„ OLDUR KĠ ne ol Leylî-i âlem-ârâYA BU takrîr ref„-i hicâb-ı cismânîDE mûcib-i te‟hîr OLA

(11)

[80]

VE ne ol Mecnûn-ı cihân-peymâYA BU tezvîr nefy-i sûret-i nefsânîDE bâis-i taksîr OLUR

ne ol -ya Bu -de Ola

ne ol -ya Bu -de olur

Eğer Kesiti 2:

VE EGER behâne-i fesâne ile aĢk-ı hakîkî ve hüsn-i ezelîden fudalâ-yı belâğat-pîĢe ve buleğâ-yı fesâhat- endîĢe cevâhir-i esrârI riĢte-i izhârA çekÜP

ve semere-i agmâzI Ģecere-i ibâretDE gösterÜP

Ġle Ve Ve -ı -a -üp

Ve -ı -de -üp

nikâb-ı hafâ ve hicâb-ı anâ ref„ etMEK ETSELER Ġle ve ve -ı -a -üp Ve -ı -de -üp

ve -mAk

etseler TERAKKUB OLDUR KĠ, hüsn-i müsâadet-i Sübhânî ve lutf-ı muâvenet-i Rabbânî husûl-i mertebe-i vusûlE ve huzûr-ı derece-i zuhûrA mümidd OLUP

Leylî-i tehayyülât-ı hâslarINA ve Mecnûn-ı hüsn-i ihlâslarINA ihânet-i teĢnî„-i süfehâDAN ve zillet-i i„tirâz- ı bülehâDAN, (Kİ ıtlâk-ı ta„arruzLARI eş„ârA ve tasavvur-ı meâyibLERİ güftarA mesâbe-i ta„n-ı bîhûde-i Leylî ve menzile-i men„-i bî-fâide-i Mecnûndur), mümteni‟üt-te‟sîr OLA

Ve -e ve -a -up

-ına Ve -ına -dan ve -dan -a Ola

Eğer Kesiti 3:

VE EGER bu fakîr-i müstehâm Fuzûlî-i bî-ser-encâm gâyet kıllet-i bidâat ve nihâyet-i naks-i emtia-i fesâhat ile

(12)

Fuzûlî‟nin Leylâ ve Mecnûn Mesnevisinin Dibâce Bölümündeki Yinelemelerin Anlamla ĠliĢkisi

[81]

istid„â-yı indirâc-ı silk-i erbâb-ı hakâyık ve temennâ-yı inhırât-ı silsile-i ashâb-ı dekâyık edÜP

hizâne-i hüsn-i Leylî teshîri ve harâbe-i aĢk-ı Mecnûn ta„mîrine âzim OLUR.

Ve Ġle ve -üp

-i ve -ine Olur

TARASSUD OLDUR KĠ, ol tarz-ı hâme ve nakĢ-i nâme ahsen-i vech ile müyesser olUP

hikâyet-i Leylî kimi âlem-gîr ve mahabbet-i Mecnûn kimi bekâ-pezîr OLA...

Ol Ve ile -up

kimi Ve kimi -a Ola

4. SONUÇ

Fuzûlî, yüz on üç bölümden kurduğu Leylâ vü Mecnûn mesnevisini geleneğe uygun Ģekilde Dibâce (Önsöz) ile baĢlatır. Bu bölüm, nazım ve nesir kısımlarından oluĢmaktadır. Nazım kısmı, nesir içinde değildir ve en baĢta blok hâlinde yer alır. Buna karĢın Fuzûlî, Türkçe Divan‟ının ve Farsça Divan‟ının Dibâce‟lerinde manzumeleri, nesir içine serpiĢtirmeyi tercih etmiĢtir.

Burada form olarak rubaiyi kullanırken mesnevinin sonraki bölümlerinde kaside, gazel ve murabba formlarına geçiĢler yapar. Fuzûlî daha ilk baĢta arka arkaya söylediği üç rubaisi ile okurunu, aĢk ve anlatma ve kendi anlatımı kavramları hakkında düĢündürür. Bunun için de Ģart cümle yapısını seçer.

Dibâce‟nin nazım bölümündeki bu Ģart cümle kuruluĢu ve tematik sıra, düzyazı kısmında da devam eder. Ancak Fuzûlî, bu temel yapıyı, geleneği kullanarak süslü örüntü ve seci cümlecikleriyle girift hâle getirir.

Fuzûlî‟nin diğer cümle yapılarının içinden Ģart kuruluĢunu seçmesinin, öyküleme kavramının bu yapı ile örtüĢmesi bakımından bilinçli olduğu söylenmelidir. Yazarlar, öykümede bir sebep-sonuç düzlemi geliĢtirip kurgularlar ve okurlara ihtimaller menüsünden seçimlerini sunarlar. Türkçede buna uygun form, Ģart cümlesidir. Bu

(13)

[82]

cümle kuruluĢu, bir tarafıyla hayal ve tasarıyı da içerdiğinden Fuzûlî‟nin buradaki cümle seçiminde planlı olduğu anlaĢılmaktadır. Buna mukabil onun Türkçe Divan Dibâcesi‟nde temel yapı olarak geçmiĢ zaman kuruluĢunu kullanması, Ģiir hakkındaki görüĢlerine kesinlik, onay (tasdikat) kazandırmayı hedeflemesinden kaynaklanmaktadır.

Fuzûlî, mesnevinin diğer bölümlerindeki olayları bu Ģart cümleleri içinde sezdirmeyi de baĢarır.

Bu bakımdan Dibâce‟yi eserin giriĢinde yer alan ve eserle ilgili Fuzûlî‟nin önermelerini Ģart cümleleri ile sıraladığı anahtar bir metin olarak kabul etmek doğru olacaktır. Ancak, okurun bunu kavraması, seci örüntüsünde yol almasına bağlıdır.

KAYNAKÇA

Dakukî, Ġbrahim (1996). “Fuzûlî‟nin Hayatı Hakkında Bazı Yeni Tesbitler ve Arapça Divanı Üzerine DüĢünceler”, Fuzûlî Kitabı 500. Yılında Fuzûlî Sempozyumu Bildirileri, Ġstanbul Büyük ġehir Belediyesi Kültür ĠĢleri Daire BaĢkanlığı Yayınları, Ġstanbul, s. 53-68.

Doğan, Muhammet Nur (2007). Fuzulî Leylâ ve Mecnun Metin, Düzyazıya Çeviri, Notlar ve Açıklamalar, Yapı Kredi Yayınları, Ġstanbul.

Fuzûlî (1962). Farsça Divan, (Hz.) MAZIOĞLU, H., Türk Tarih Kurumu Basımevi, Ankara.

Fuzulî (1987). Hadikatü‟s-Sü‟eda, (Hz.) GÜNGÖR, ġ., Kültür ve Turizm Bakanlığı Yayınları, Ankara.

Fuzûlî, Leylâ vü Mecnûn. Bibilothequé Nationale de France, Turc 316, http://gallica.bnf.fr/ark:/12148/btv1b84272029/f10.item.r=turc%2 0316 , 11.12.2019.

Kaçar, Mücahit-KoĢik, Halil Sercan (2014). “Fuzuli‟nin Leylâ vü Mecnûn Mesnevisinin Dibacesi Hakkında Bazı Mülahazalar”, TEKE- Uluslararası Türkçe Edebiyat Kültür Eğitim Dergisi, S.

3/2. s. 154-166.

Levend, Agâh Sırrı (1959). Arap, Fars ve Türk Edebiyatlarında Leylâ ve Mecnun Hikâyesi, ĠĢ Bankası Yayınları, Ankara.

Süleyman Nazif (2015). Fuzûlî Hayatı ve Eserleri, (Hz). KÖKSAL F. vd., Doğu Kütüphanesi, Ġstanbul.

(14)

Fuzûlî‟nin Leylâ ve Mecnûn Mesnevisinin Dibâce Bölümündeki Yinelemelerin Anlamla ĠliĢkisi

[83]

Ülger, Sibel (2003). Leylâ ve Mecnûn‟da Hikâye Tekniği, Doktora Tezi, Ġstanbul Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü, Ġstanbul.

Yalçınkaya, ġerife (2007). “Klâsik Nesirde Türkçe Paralelliği Üzerine - Fuzûlî‟nin Türkçe Divân Dîbâcesi”, (Ed.) AKPINAR, Y., Prof.

Dr. Tunca Kortantamer Ġçin, Ege Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Yayınları, Ġzmir, s. 529-549.

Yılmaz, Kadriye vd., (2017). “Fuzûlî‟nin Leylâ vü Mecnûn‟unda Anlatı Düzlemleri”, Süleyman Demirel Üniversitesi Fen-Edebiyat Fakültesi Sosyal Bilimler Dergisi, Isparta, S. 42. s. 113-130.

Referanslar

Benzer Belgeler

2 Saleem’s nickname that was given by the members of his friends in the military unit meaning ‘old man.’.. by political discussions nor by history because of the timeless

Bu makalede, günümüzde karşılaştığımız küreselleşme kavramı ile bu kavramın giyim kuşam ve moda üzerindeki etkileri, popüler kültürün bir simgesi ve kendine

1) Araştırma görevlilerinin büyük çoğunluğu eğitimde tablet bilgisayar kullanmanın öğrenci başarısını artıracağını, tablet bilgisayarların öğrencilerin

Erkek ve kız çocukların anaerobik güç değerleri değeri yaş ilerledikçe anlamlı düzeyde daha iyi performans göstermektedir.. Masterson ve Brown (1993), kolej

Buna göre Arap edebiyatında hikâyeyi ilk kez yazılı olarak ele alan müellif- lerin İbn Kuteybe (eş-Şi‘r ve’ş-şuarâ), Ebü’l-Ferec el-Isfahanî (el-Egânî)

Dağlanan kaburga kemiğinde Gecenin ortasında doğursun güneş kendini acilen. Ablukaya

A virtual work environment was created to evaluate the performance of each selected clustering algorithm: Highest Degree Clustering Algorithm (HDCA), and Lowest Identifier

Allel sıklıklarının Hardy-Weinberg (HW) eĢitliğine göre uyumluluğu, Fisher‟in Exact test P değeri dikkate alınarak (P<0,05) kontrol edildi ve D2S1338 lokusu için