9. ders
Bağıntı: dizimsel ve dizisel
Dilde her şey bağıntılara dayanır. Peki, bunlar işlevlerini nasıl yerine getirir?
Dil öğeleri arasındaki bağıntı ve ayrılıklar, her biri belli bir değerler düzeni yaratan değişik iki alanda ortaya çıkar. Bu iki düzeyin karşıtlığı, her birinin öz niteliğini daha iyi anlamamızı sağlar. Dilin varlığı için zorunlu olan, anlıksal etkinliğimizin iki biçiminin karşılığıdır bunlar. Bir yandan söylemde, sözcükler birbirlerine bir zincirin halkaları gibi bağlanmalarından dolayı, dilin çizgiselliğine dayanan bağıntılar kurarlar: Çizgisellik iki öğeyi birden söylememizi olanaksız kılar. Bu öğeler söz zincirinde birbiri ardınca sıralanır.
Dayanağı uzam olan bu birleşimler dizim diye adlandırılabilir. Demek ki dizim her zaman, ardışık iki ya da daha çok sayıda birimden oluşur.
dizim
Dizim kavramının yalnız sözcükler için değil, sözcük öbekleri, her uzunlukta ve her türden karmaşık birimler (bileşik sözcükler, türevler, tümce üyeleri, tam tümceler) için de geçerlidir. Bir dizimin çeşitli birbirine bağlayan ilişkiyi ele almak yetmez; bütünü parçalarına bağlayan ilişkiyi de göz önünde bulundurmak gerekir.
Burada karşıt bir görüş ileri sürülebilir. Tümce, dizimin en seçkin örneğidir.
Ama dile değil, söze bağlanır. Bu durumda, dizim de söz düzleminde yer almaz mı? Sanmıyoruz. Sözün özelliği, birleşim özgürlüğüdür. Onun için, bütün dizimlerin de özgür olup olmadığını araştırmak gerekir.
dizim
Bu konuda önce, dile bağlanan pek çok deyim çıkar karşımıza. Bunlar basmakalıp sözlerdir. Toplumsal kullanım bu deyimlerin herhangi bir biçimde değişikliğe uğratılmasını yasaklar: Düşünce yoluyla bunlarda
anlamlı bolümler saptansa bile durum değişmez. Deyimlerde de durum aynıdır. Bunların toplumsal kullanım ürünü olduğunu anlamsal ya da
sözdizimsel özellikleri ortaya koyar. Bu deyiş biçimlerini gönlümüzce yaratamayız, onları gelenek aktarır bize. Çözümlenmeye son derece elverişli olmakla birlikte, yalnız toplumsal kullanımın gücüyle sürüp
giden biçimbilimsel bir aykırılık gösteren sözcükler de burada anılabilir.
dizim
Kurallı biçimlere dayanılarak kurulmuş bütün dizim türlerini söze değil, dile bağlamak gerekir. Gerçekten de, dilde soyut hiçbir şey bulunmadığından, söz konusu dizim türleri ancak dilin bunlardan yeterli sayıda örnek kapsamasıyla var olabilir. Kurallı örneklere dayanan tümcelerle sözcük öbekleri için de durum
kesinlikle böyledir; dünya dönüyor, size ne diyor? vb. birleşimler de, dayanağı somut anılar biçiminde dilde bulunan genel dizim türlerine uyar. Ne var ki, dizim konusunda, toplumsal kullanımın belirtisi olan dil olgusuyla, bireysel özgürlüğe bağlanan söz olgusu arasında kesin bir sınır bulunmadığını da kabul etmek
gerekir. Birçok durumda bir birimin birleşimini sınıflandırmak güçtür. Çünkü her iki etken de bu birleşimin ortaya çıkışına yardımcı olmuştur ve bunların katkı oranlarım belirlemek olanaksızdır.
çağrışım
3. ÇAĞRIŞIMSAL BAĞINTILAR
Anlıksal çağrışım ürünü öbekler yalnız herhangi bir ortak yanı bulunan öğeleri birbirine yaklaştırmakla kalmaz. Anlığımız, her durumda bunları birbirine bağlayan ilişkinin niteliğini de kavrar; böylece, kaç çeşit değişik bağıntı varsa, bir o kadar da çağrışımsal dizi yaratır. Demek ki bazen
hem anlam hem biçim ortaklığı oluyor, bazen de yalnız biçim ya da
anlam ortaklığı görülüyor.
Herhangi bir sözcük şu ya da bu yoldan kendisine bağlanabilecek her şeyi her zaman anımsatabilir. Bir dizim anlıkta hemen ardışık bir düzen ve belli sayıda öğe kavramı uyandırır. Oysa çağrışımsal bir ailenin öğeleri ne belirli sayıdadır, ne de belli bir düzen içinde ortaya çıkar; istek-li, ateş-li, geçer-li, vb. sözcükler arasında çağrışım bağıntısı kurulduğunda belleğin
anımsatacağı sözcüklerdir.
Bu durum az görülür, onun için de olağandışı sayılabilir. Çünkü anlık
söylemin anlaşılmasını güçleştirebilecek çağrışımları doğal olarak bir yana iter. Ama değinilen durumun varlığı, alt düzeyde bir söz oyununu tanıtlar.
Anlamsal evrim bakımından bu olgu ilginçtir. Ne var ki çağrışımsal dizinin sıraca ve sayıca belirsiz olma biçimindeki iki özelliğinden ancak ilki her zaman doğrulanır. İkinci özellik kimi durumlarda bulunmayabilir. Bu türlü öbeklenişlerin belirgin
örneklerinden biri olan bükün dizilerinde durum böyledir. Latince’de, dominus
"efendi", domini "efendinin", domino "efendiye", vb. dizisi, ortak bir öğenin, domin- ad govdesinin oluşturduğu çağrışımsal bir öbektir. Ne var ki bu dizi, enseignement, changement, vb. dizisi gibi sayıca belirsiz değildir. Ad durumlarının sayısı belirlidir;
buna karşın sıralanışları uzamsal bakımdan belirlenmiş değildir. Dilbilimci hiçbir nedene dayanmadan, gönlünün dilediğince şu ya da bu biçimde sıralar onları.
Konuşan bireylerin bilincinde özne durumu hiç de ad çekiminin birinci sırasında yer almaz; öğeler, duruma göre, şu ya da bu sıraya göre ortaya çıkabilir.