• Sonuç bulunamadı

Domuz gribi salg

N/A
N/A
Protected

Academic year: 2021

Share "Domuz gribi salg"

Copied!
2
0
0

Yükleniyor.... (view fulltext now)

Tam metin

(1)

Domuz gribi salgınının ortaya çıktığı ülkeye, çıkış, yayılma koşullarına biraz dikkatle bakarsak, artık tam anlamıyla çıkmaza giren kapitalist uygarlığın, birbiri ardına yaratmaya devam ettiği öldürücü semptomlardan biriyle karşı karşıya olduğumuzu kolaylıkla görebiliriz.

‘Umutsuzluk çağı’

1980’lerden bu yana, kriz yönetiminde geçerli model, toplumsal yaşamın güç ilişkilerini açıklayan hegemonik söylem tükendi. Gündemde yeni bir model olmadığından, neo-liberalizmin tükenişi, “kapitalizmin tükenişi” tartışmalarına yol açıyor. 25 yıldır her derde deva, “serbest piyasa” iksirini satan şarlatanların, şimdi suçüstü yakalanmış olmanın

telaşıyla ağız değiştirmeye çalışmaları, bir kültürel kargaşanın oluşmaya başladığını gösteriyor.

Bu şarlatanların yıllardır insanlığı, artık yok olduğuna inandırmaya çalıştıkları sınıf mücadeleleri de hızla canlanıyor. Das Kapital yine en çok satan kitaplar listesinde. İnsanlar, işlerini, evlerini kaybederken, çocuklarını okutamaz, karnını doyuramaz hale gelirken, hükümetlerin mali sermayeye aktardığı trilyon dolarlık yardım paketleri karşısında infiale kapılıyorlar. Tümüyle küresel bir kriz, yine tümüyle küresel bir kızgınlık dalgasına yol açıyor. Dünyanın bir ucundan diğerine grevler, direnişler, fabrika işgalleri, fabrika yöneticilerini rehin almalar, fabrika kırıp dökmeler... Ama daha fazlası da var: Asya Gelişim Bankası’nın yıllık toplantısındaki tartışmaların ortaya çıkardığı şu paradoksa bakar mısınız?

Dünyanın geri kalanından 32 kez daha çok su, enerji ve gıda tüketen gelişmiş ülkelerin, ekonomik krizden

çıkabilmeleri için gelişmekte olan Asya ülkelerinin ekonomik üretim ve tüketim kapasitesinin artması gerekiyormuş. Ama küresel ısınmanın, su, gıda kaynaklarının olumsuz etkileri yüzünden, özellikle Singapur, Tayland, Endonezya, Vietnam, Filipinler gibi Asya ülkelerinin ekonomik büyüme hızlarında oluşacak kayıplar, yüzyıl sonuna kadar yılda ortalama yüzde 6.3’ü bulacakmış.

Küresel ısınmanın gösterdiği gibi, dünyanın su, besin, enerji kaynakları, bırakın gelişmekte olan ülkelerde üretimin ve tüketimin büyüme hızında arzulanan artışların getireceği ek kaynak gereksinimini karşılamaya, bugünkü üretim, tüketim düzeyini sürdürmeye bile yetmiyor.

Bir taraftan egemen ekonomik model küresel ısınmaya yol açarak büyümenin zeminini çürütüyor, diğer taraftan, krizden çıkmak için gereken ekonomik büyüme gezegenin “yaşam dünyalarını” tehdit ediyor.

Ama teknoloji, “dijital devrim” bizi bu çıkmazdan kurtaramaz mı? Gördük ki, “dijital devrim”, tüketim kültürünü, 1930’larda Theodor Adorno’nun, 1960’ların sonunda Guy Debord’un hayal edemeyeceği düzeylere taşıdı; tüketimi, dolayısıyla küresel ısınmayı hızlandırdı. Yeni medya araçları sayesinde insan beyninin en ücra köşeleri bile, artık metalaşma süreçleri tarafından sömürgeleştirildi, kapitalizmden başka bir dünya düşünmek adeta olanaksız hale geldi. Dijital devrim sayesinde, devlet ve güvenlik güçleri karşısında özel yaşam her gün biraz daha şeffaflaşıyor,

özgürleşme umudu, yerini “biri beni dinliyor, gözlüyor, izliyor” kuşkusunun felç edici korkusuna bırakıyordu. Son yıllarda giderek daha çok karşılaştığımız “umutsuzluk çağı” kavramı, işte böyle bir ortamdan; “yaşam dünyamızın” (toplumsal üretim biçimi ve kültür) derin bir kriz içinde çözülüyor olmasına karşın, insanların henüz başka bir “dünya” düşünmeye başlayamamış olmasından kaynaklanıyor! N1H1 virüsü de bu algıya yol açan dünyanın hemen tüm özelliklerini yansıtıyor.

Neo-liberalizmin laboratuvarında...

Son verilere göre, 15 ülkeyi etkileyen domuz gribi Meksika’nın Perote kasabasında ortaya çıktı. Hemen komşu eyaletlere sıçradı, oradan uluslararası ulaşım ağlarına ulaşarak dünya çapında yayılmaya başladı; aynı ABD mali piyasalarının, eşik altı krediler gibi, küçük bir diliminde başladıktan sonra, “dijital devrimin” sayesinde hızla yayılarak küreselleşen mali kriz gibi... Her iki sürecin de arkasında, aynı yapısal şekillenme, egemen sermayenin 1980’lerde benimsediği, gelişmekte olan ülkelere dayattığı neo-liberal “reformlar” var.

(2)

Meksika, bu “reformların” öncü laboratuvarlarından biri oldu. Bu köşeyi yazmaya başladığım yıllarda, 1994 Meksika mali krizi patlak verdiğinde, neo-liberalizmin ve küreselleşmenin, toplumların dokuları, insanların yaşamı üzerindeki yıkıcı etkilerini, zamanın serbest piyasa ayetullahlarının, bana yönelttikleri eleştirilerin de yardımıyla etraflıca

tartışmaya şansım olmuştu.

1980’lerde, ABD ve IMF baskısıyla neo-liberalizme açılan Meksika, 1994’te büyük bir kriz yaşarken, ABD’de de 1918’den beri istikrarını koruyan domuz üretme sanayii bir sıçrama yapmaya başlıyormuş. 1994-2001 arasında ABD’de mega domuz çiftliklerinin payı toplum içinde yüzde 10’dan yüzde 72’ye sıçramış (The Independent, 01/05). 1965 yılında ABD’de 53 milyon domuz, bir milyon domuz çiftliği varmış. Bugün 65 milyon domuza karşılık, 65 bin çiftlik var. Bu veriler, muazzam bir yoğunlaşmaya ve merkezileşmeye işaret ediyor.

Bu yoğunlaşma süreci içinde, ABD domuz endüstrisinin, NAFTA serbest ticaret anlaşmasının getirdiği olanakları kullanarak, ucuz işgücünden, yabancı sermaye teşviklerinden yararlanmak, çevre, sağlık koruma kurallarından kurtulmak için Meksika’ya göç etmeye başladığını görüyoruz. İşte bu dev şirketlerden Smithfield’in, Perote

kasabasında devasa bir domuz çiftliği var. Bu kasaba belediyesinin mart ayında hazırladığı bir raporda, halkın yüzde 60’ının nezle, zatürree ve bronşitten şikâyetçi olduğuna işaret ediliyormuş. Bu rapor görmezden gelinmiş. Virüs uzmanlarının 2003 yılında “domuz gribi virüsü yeni, hızlı bir evrim sürecine sıçradı” uyarıları, 2006 yılında Science dergisinde yayımlanan, bu tür kombinaların sağlıksız ve pis ortamında, birleşik virüslerin oluşma olasılığının gittikçe güçlendiğini söyleyen araştırma ilgi görmemiş. Adından anlaşılacağı gibi N1H1, iki virüsün birleşmesinden oluşan bir mutasyon, yine böyle bir yoğun üretim ortamında patlak veren H5N1 kuş gribi virüsü gibi... (Mike Davis, Znet, 1/05) Dünya Bankası gibi uluslararası mali kuruluşların Meksika sağlık sistemine dayattığı, bölgeselleştirme ve özelleştirme krizin zamanında algılanmasını, merkezi ve eşgüdümlü bir tepki geliştirilmesini engellemiş (Laure Carlsen,

Commondreams, 30/04).

Domuz gribi de, “umutsuzluk çağının”, uygarlık krizinin bir semptomu. Ama yaşamın diyalektiği, umutsuzluğun umut, krizin dönüşüm içerdiğini; tarih, insanlığın, özellikle siyasi, ekonomik iktidardan en dışlanmış kesimlerinin, en umutsuz, en karanlık anlarında en yaratıcı inisiyatifleri sergileyerek yeni çıkış yolları açabildiklerini gösteriyor. Sorunların çapı ve yaygınlığı, tehlikenin büyüklüğü, tarihin böyle bir yaygın kitlesel yaratıcılık dönemlerinden birine girmekte olduğumuzu düşündürüyor.

Post-modern liberal şarlatanların, siyasal İslamın demagoglarının bu yaratıcılığı daha baştan felç etmeye çabalamaları doğal. Kimi “sosyalistlerin”, bu yaratıcılığı tarihsel olarak her zaman (egemenliğin halka ait olduğunu yadsıyarak, insan aklını küçümseyerek, “kurtuluşu” başka bir dünyaya erteleyerek) sabote etmiş olan dinci akımların, post-modern şarlatanların değirmenine su taşımasıysa anlaşılır gibi değil. Ama belki “umutsuzluk” ve “gösteri

toplumu”nun sunduğu olanakların parlaklığı, anlamamıza yardımcı olacak kimi ipuçları sunabilir. ERGİN YILDIZOĞLU / LONDRA

Referanslar

Benzer Belgeler

İzole edilen virüslerin çoğunun 2016’dan beri domuzlarda baskın olarak görülen yeni bir tür (G4) olduğu tespit edildi.. Araştırmanın sonraki aşamasında, grip

Grip hastaları da yakındaki kişileri korumak amacıyla basit cerrahi maske kullanmalıdır.. Hastal ığın tedavisi

Son olarak Amsterdam’dan gelen bir yolcu ve annesi ile Türkiye’ye de giriş yapan domuz gribi Türkiye’de de endişe yarattı ve virüsün dünyada görüldüğü son 4 gün

Normal grip vakalarıyla, ani ateş, kas ağrısı, boğaz ağrısı ve kuru öksürük gibi benzeri belirtileri bulunan domuz gribi, bunların dışında, aşırı kusmaya ve ishale

Yaklaşık 10 gün önce ilk olarak Meksika’da ortaya çıkan virüsle ilgili tehdidi gereğinden fazla büyüttüğü gerekçesiyle baz ı çevreler tarafından eleştirilen

Bir diğer aşı şekli, atenüe edilmiş yani zayıflatılarak hastalık yapabilme kapasiteleri or- tadan kaldırılmış ancak hâlâ canlı olan virüs aşılarıdır

Eğer virüs Kırım Kongo kanamalı ateşi vi- rüsü gibi aracı (vektör olarak kene) ya da Domuz, Kuş gribi virüsü gibi taşıyıcı hay- vanlar kullanıyorsa o

· iyele sahip olan ülkeler ithal · ikamesine yönelmeye önem verirlerken, · küçük ülkelerin dışa açılma eğiliminde olmayan ülkelere oranla sayıları daha