• Sonuç bulunamadı

DOĞRUDAN YABANCI YATIRIMLARIN ANALİZİ VE GELİR İLİŞKİSİ: GELİŞMEKTE OLAN ÜLKELER ÖRNEĞİ

N/A
N/A
Protected

Academic year: 2022

Share "DOĞRUDAN YABANCI YATIRIMLARIN ANALİZİ VE GELİR İLİŞKİSİ: GELİŞMEKTE OLAN ÜLKELER ÖRNEĞİ"

Copied!
20
0
0

Yükleniyor.... (view fulltext now)

Tam metin

(1)

DOĞRUDAN YABANCI YATIRIMLARIN ANALİZİ VE GELİR İLİŞKİSİ: GELİŞMEKTE OLAN ÜLKELER

ÖRNEĞİ

Ece EROL* Serkan ÇINAR**

RELATIONS BETWEEN FOREIGN DIRECT INVESTMENT AND INCOME: EVIDENCE FROM

DEVELOPING COUNTRIES

Öz

Doğrudan yabancı yatırımlar ekonomik büyümenin ve gelişmenin itici gücünü oluşturmaktadır. Gelişmekte olan ülkelerin bu yatırımlardan yararlanabilmeleri hem uluslar arası yatırım yapısına ve ortamına, hem de yatırımları kabul eden ülkelerin iç politikalarına bağlı olmaktadır. Küreselleşen bir dünyada doğrudan yabancı sermaye yatırımları dünyadaki yoksulluğu azaltmada önemli bir faktör haline gelebilecektir. Bu nedenle, küresel ölçekte ülkelere yapılacak olan doğrudan yatırımların şartlarının ortak kurallar çerçevesinde belirlenmesi kaçınılmazdır, çünkü doğrudan yabancı yatırımlar gelişmekte olan ülkeler açısından ekonomik gelişmenin, istihdam artışının ve teknoloji transferinin önemli bir parçası konumundadır.

Anahtar Kelimeler: Doğrudan Yabancı Yatırımlar, Ekonomik Büyüme, Gelir Eşitsizliği

Abstract

Direct foreign investments are the driving force behind economic growth and development. And international investment in developing countries to benefit from these investments due to the nature and environment, while the domestic policies of both the receiving countries depends on investments.

Foreign direct investment in a globalizing world is becoming an important factor in reducing world poverty. Therefore, the direct investment to countries on a global scale within the framework of common rules to determine the conditions are inevitable, because of economic development for developing countries,

* Yrd. Doç. Dr., Celal Bayar Üniversitesi, İİBF, İktisat Bölümü, e-posta:

ecehan.erol@hotmail.com

** Yrd. Doç. Dr., Celal Bayar Üniversitesi, Uygulamalı Bilimler Yüksekokulu,

(2)

foreign direct investment, employment growth and is an important part of technology transfer.

Keywords: Foreign Direct Investment, Growth, Income Inequality

1. Giriş

Geçmiş dönemlerde doğrudan yabancı sermaye yatırımlarının gelişmekte olan ülkelerin kaynaklarını sömürdüğü savı geçerli olarak görülüyordu.

Oysa 2002 yılındaki Birleşmiş Milletler Toplantısından sonra doğrudan yabancı sermaye yatırımlarının gelişmekte olan ülkelerin ekonomilerine katkı yapabileceği, önemli ölçüde istihdam oranını arttırabileceği ve bu ülkelerdeki yoksulluğu azaltabileceği görüşleri ön plana çıkar hale gelmiştir.

Bu çalışmanın amacı doğrudan yabancı sermaye yatırımlarının gelişmiş ve gelişmekte olan ülkelerdeki durumunun analiz edilmesi ve yoksulluğu düşürüp düşüremeyeceğinin test edilerek, önerilerde bulunulmasıdır.

2003 yılında Cancun’daki Dünya Ticaret Örgütü’nün Bakanlar Konferansında yatırım anlaşmaları alanındaki tartışmalar alevlenmişti.

Gelişmekte olan ülkelerin çoğu Dünya Ticaret örgütü kapsamında yatırımların tartışılmasına karşı tavır takınmışlardır. Dünya Ticaret Örgütünün Cancun’daki toplantıdan bir sonuç çıkmaması üzerine, daha sonraki bir tarihte müzakerelerin devamı için karar alınmıştır. Gelişmekte olan ülkeler ile gelişmiş ülkeler arasındaki tartışmalı Singapur konularının (kamu teşvik politikaları, ticaret kolaylıkları ve rekabet politikaları) artık gündeme gelmemesine karar verilmiştir.

2. Yabancı Sermaye Tanımı ve Özellikleri

Çok taraflı çerçeve anlaşmasına uygun olarak yapılması düşünülen yatırımlar, yatırımları kabul eden ülke açısından sınır aşan yatırımlar olarak kabul edilmekte ve doğrudan yabancı yatırımlar olarak tanımlanmaktadır.

Uzun süren tartışmalara rağmen doğrudan yabancı yatırımlar konusunda uluslararası bağlayıcı bir tanım geliştirilememiş ve diğer yatırım çeşitlerinden nasıl ayrılacağı veya sınırlandırılacağı belirlenememiştir (Kraft, Sethe, Wolf, 2006:11).

En anlamlı tanım OECD bazına dayanan ve doğrudan yabancı yatırımların özelliklerini açıklayan tanımdır. Buna göre doğrudan

(3)

yabancı yatırımlar bir yatırımcının belirli bir miktar finansmanla yabancı bir işletmeye katılımını sağlamak ve işletmenin ticari politikasında kalıcı bir etkide bulunmaktır(Kraft, Sethe, Wolf, 2006:12).

Bunun olabilmesi için yurtdışında yeni kurulmuş bir işletme olması, veya var olan bir işletmeye katılma veya yurtdışındaki bir işletmeyi devralmak şeklinde olması gerekmektedir.

Doğrudan yabancı sermaye yatırımları için gerekli kriter işletme etkinliğinin bulunması ve sermaye alan işletmenin ticari işi üzerinde etkili olma çabasının var olmasıdır. Bu konuda OECD’nin tavsiyesi yabancı bir şirketten satın alınan payın en az %10 olması gereğidir.

Doğrudan yabancı sermayeyi portfolyo yatırımlarından ayırmak gerekmektedir. Portfolyo yatırımları ya yabancı firmaların gelirlerine katılma ya da sermaye piyasasından yararlanma şeklinde olmaktadır.

Portfolyo yatırımlarını diğer yatırımlardan ayıran kriter işletmecilik açısından kontrol ve karar yetkilerinin olmayışıdır. Doğrudan yabancı yatırımlarda işletme motivasyonu vardır ve misafir ülkenin fiziksel varlığı ön plandadır.

Genel olarak bakıldığında, doğrudan yabancı sermaye yatırımlarının çoğunluğu işletmecilerin yabancı piyasalarda yapmış oldukları yatırımlardır. Bu yatırımlar değişik formlarda olabilmektedir. Ya işletmeler yabancılara bağlı olarak yeniden kurulmakta, ya da yerli bir işletme yabancı bir işletme ile birleşmektedir. Diğer bir birleşme şekli de ulusal bir şirketin yabancı bir şirketi devralması şeklinde olabilmektedir.

Zamanımızdaki yabancı yatırımların çoğu çok uluslu şirketler tarafından yapılmakta ve idari merkezleri genelde sanayi ülkelerinde bulunmaktadır (Frot, 1993: 25).

Çok uluslu şirketlerin doğrudan yabancı sermaye oluşumunda iki yöntemi uyguladıkları görülmektedir.

Birincisi yatay doğrudan yabancı sermaye oluşumudur. Çok uluslu şirketlerin yabancı ülkelerin pazarlarında yeni şirketler kurmalarıyla veya kendi ürünlerini iç ve dış pazarlarda satabilmeleri için var olan şirketleri satın almalarıyla oluşmaktadır. Buradaki amaç gümrük vergisinden kurtulmak veya ulaşım maliyetlerini düşürmek olabileceği gibi, yeni pazarlarda satın alım gücünü güçlendirmek de olabilecektir.

İkincisi de dikey doğrudan yabancı sermaye oluşumudur. Çok uluslu şirketlerin ana ülkede veya üçüncü bir ülkede ürünleri daha ucuza üreterek satabilmelerini ve bu amaçla da üretim süreçlerini bir başka yere

(4)

3. Yabancı Sermaye Yatırımlarının Ekonomik Etkileri

Gelişmiş ve Gelişmekte olan ülkeler açısından doğrudan yabancı sermayenin etkinliği misafir ülkeye göre şekillenmektedir. Gelişmekte olan ülkeler açısından bakıldığında tartışmaların odak noktası yatırımların ekonomik gelişme üzerine olan etkisi üzerinde yoğunlaşmakta ve küresel piyasalara olan katılımın ne derce etkin olduğu konusunu oluşturmaktadır. Gelişmekte olan ülkelerin tek isteği yerel ölçekte kıt olan sermaye stokunu çoğaltmak ve düşük düzeyde seyreden teknoloji düzeyini arttırmaktır.

Ekonomik büyüme yatırımlara bağlıdır ve yatırımların olabilmesi de sermaye gerektirmektedir. Gelişmekte olan ülkelerin birçoğu sermaye fakirliği yaşamaktadır. Bu ülkelerdeki iç tasarruf oranlarının düşük düzeyde kalması, dış dünyadan sermaye akımını önemli konuma taşımaktadır. Dış sermaye akışı olmadan ilave yatırımlar yapılamayacaktır.

Doğrudan yabancı sermaye girişi Gelişmekte olan ülkelerde yeni iş yerleri yaratacak, ilave gelir doğacak ve istihdam artacaktır. Genelde istihdam etkisi emek yoğun teknolojilerin hakim olduğu sanayi dallarında görülecektir. Ancak yabancı sermaye daha çok sermaye yoğun teknolojilerle bağlantılı olduğu için daha çok bilgi düzeyi yüksek işgücü istihdam edilebilecektir. Sermaye yoğun çalışan sektörlerin veya var olan işletmelerin satın alınması yolu ile olan sermaye girişlerindeki etki çok az olabilecek veya ekonomilerde negatif etki de yaratabilecektir (OECD,2002:18).

Gelişmiş ülkeler doğrudan yabancı sermaye akımlarını değerlendirirken daha çok yatırımların pozitif etkileri üzerinde durmaktadırlar. Bunlar genelde verimlilik artışı, rekabet şartlarının iyileşmesi, pozitif sermaye girişi, teknoloji aktarımı, know how, artan istihdam ve ödemeler bilançosu dengesizliğinin giderilmesidir.

Gelişmekte olan ülkeler açısından bakıldığında ise doğrudan yabancı sermayenin negatif etkileri üzerinde durulmaktadır. Daha çok piyasalardaki monopolleşme korkusu, yurtiçi işletmelerin rekabet kaybı nedeniyle istihdamda azalmaya gitmeleri ve yabancı sermayenin ülkenin politikasında etkin olması gibi faktörler gelişmekte olan ülkeyi korkutmaktadır. Ayrıca vergi avantajları verilmesi nedeniyle vergi tabanındaki bir zayıflama veya işletme karlarının tekrar ana ülkeye dönmesi gibi olumsuz faktörler de sayılmaktadır (OECD, 2002: 3-4).

(5)

Gelişmiş ülkelerin en önemli sorusu yurtdışı yatırımların maliyetinin ilgili ülkelere olan ihracat artışı ile karşılanıp karşılanamayacağı veya ana ülkeden çekilen sermaye nedeniyle oluşan istihdam açığının nasıl kapatılacağıdır.

4. Doğrudan Yabancı Yatırımların Önemi

Ulusal ekonomilerin son 40 yıl içinde küresel ekonomiye uyum göstermeleri sayesinde GSYH (Gayri Safi Yurtiçi Hasıla) oranlarında çok büyük artışlar yaşanmıştır. 1970-2010 yılları arasında dünya ölçeğindeki GSYH oranlarındaki senelik artış 3,2 milyar dolardan 63,2 milyar dolara çıkmıştır. Bu gelişme ortalama olarak senelik %7,8’lik bir büyüme oranına tekabül etmektedir. Bu gelişmeye paralel olarak 1970-2010 yılları arasındaki mal ihracatı 317 milyar dolardan 15,2 milyar dolara çıkmıştır.

Bu da ortalama olarak senelik %10,2 büyümeye tekabül etmektedir (UNCTAD, 2011: 21).

!970-2010 yılları arasında doğrudan yabancı sermaye akımları yıllık 14,2 milyar dolardan 1.3 milyar dolara çıkmıştır. Bu gelişme de senelik %12 oranında bir artışı işaret etmektedir (Genz, Karl ve Yalcın, 2010:1).

Şekil 1’deki 2005-2007 yıllarındaki doğrudan Yabancı sermaye yatırımlarının ortalamasını 2010 yılı ortalamasına göre kıyaslayacak olursak, - %37 oranında bir gerileme söz konusu olduğunu görebiliriz.

Yine 2005-2007 yıllarındaki doğrudan yabancı sermaye girişleri ortalaması 2010 yılına göre kıyaslandığında, - %15 oranında bir azalma kendini gösterecektir. Bu nedenle GSYH ve uluslararası ticaret 2010 yılında henüz küresel kriz öncesinin rakamlarını dahi yakalayabilmiş değildir.

Buna karşın UNCTAD’ın tahminlerine göre doğrudan yabancı yatırımlar canlanma eğilimi içine girmiş ve 2011 yılında 1,4-1,6 trilyon dolara ulaşacağı tahmin edilmektedir (UNCTAD, 2011: 1).

(6)

Şekil 1. Küresel Doğrudan Yabancı Sermaye Yatırımlar (2005-2007 ve 2007-2010) Milyar US-Dolar

Kaynak: Türkiye Cumhuriyeti Merkez Bankası

Doğrudan yabancı sermaye yatırımlarının oranı 1970 yılından beri %800 artmıştır. Bu gelişme dünya ekonomisinin gelişmesinde doğrudan yabancı yatırımların ne denli önemli olduğunu göstermektedir.

5. Doğrudan Yabancı Yatırımların Gelişim Süreci

2000 yılına kadar doğrudan yabancı sermaye yatırımları daha çok gelişmiş ülkeleri tercih ederken, daha sonraki dönemlerde gelişmekte olan ülkelere ve geçiş aşamasındaki ülkelere doğru yabancı yatırımlarda kaymalar gözlenmiştir.

2010 yılında değişim süreci içinde olan gelişmekte olan ülkelerde ve geçiş aşamasındaki ülkelerde doğrudan yabancı yatırımların payı %12 oranında(574 milyar dolar) artmıştır. Bu ekonomilerdeki 2008 küresel krizinden sonraki hızlı ekonomik iyileşme, özellikle yurtiçi talep miktarındaki canlanma ve ihracatın hızlı artış göstermesi yatay ve dikey doğrudan sermaye girişlerini hızlandırmıştır. Birçok sanayi ülkesi daha ucuz üretim yapabilmek için üretim tesislerini gelişmekte olan ülkelere kaydırmışlardır. Küresel kriz sonrası gelişmekte olan ülkelerdeki ekonomilerin gelişmiş ülke ekonomilerine göre daha hızlı iyileşme göstermeleri, yani yurtiçi talep miktarındaki hızlı artış ve yurtdışı tüketim mallarına olan talep artışı doğrudan yabancı sermaye yatırımlarını özendirmiştir. Bu gelişmeye ilave olarak gelişmekte olan ülkelerdeki

DYY (milyar $)

1472

1971

1744

1185 1244

0 500 1000 1500 2000 2500

2005-2007 2007 2008 2009 2010

(7)

satın alım için cazip firmaların bulunması ve piyasalardaki gelir artış beklentisi ve hızlı ekonomik büyüme trendi firma satın alımlarını hızlandırmıştır.

İlk kez 2010 yılında gelişmekte olan ülkelere yapılan doğrudan yabancı sermaye yatırımları dünyada yapılan yatırım ortalamasının %52’sini oluşturmaktadır (UNCTAD,2011:3).

Son yıllarda gelişmiş ülkelere olan doğrudan yabancı sermaye yatırımlarının gerilemesi durdurulabilmiş ve 2009 düzeyinin ortalaması olan 1185 milyar dolar dan 2011 yılında 1244 milyar dolara çıkması beklenmektedir.

Şekil 2. 2009-2010 Yıllarına Göre Doğrudan Yabancı Sermaye Girişi Sağlayan 20 Ülke (Milyar US-Dolar)

Kaynak: UNCTAD, United Natıons Conference On Trade and Development, World İnvestment Report 2011, Non – Equity Modes of Internatıonal Productıon and Development, United Natıons, New York and Geneva, 2011, s.4

15 3

228

95 106

52 69

2 4

62

26 48

38 4 6

71 4 6

36 41

15 39

34 34

26 32

32 28

26 26

36 25

9 25

21 23

30 20

15 19

13 15

5 13

0 50 100 150 200 250

2009 2010

Yıllar Endonezya

Şili Meksika Lüksemburg Kanada İspanya Hindistan İrlanda

Suudi Arabistan Avustralya Fransa Singapur Rusya Fed.

Birleşik Krallık Almanya Brezilya Belçika Hong Kong Çin ABD

(8)

Doğrudan yabancı sermaye girişleri açısından gelişmekte olan ülkelerin artan önemi sermaye girişi yapan ve sermaye çıkışı yapan ülkeler açısından değerlendirilecektir. Doğrudan yabancı sermaye girişi açısından ilk sırayı Amerika Birleşik Devletleri almakta ve onu Çin Cumhuriyeti takip etmektedir. Belçika’dan sonra Brezilya gelmekte ve Brezilya ilk defa 20 ülke içine girmektedir. Bu 20 ülkenin içinde Endonezya, Meksika, Şili ve Hindistan gibi ülkeler de bulunmakta ve bu ülkeler küresel kriz dönemlerinde de ekonomik gelişme trendini devam ettirebilmiş olan ülkelerdir. Şekil 2’de görüldüğü gibi 2009 yılında küresel finans krizi nedeniyle dengesiz bir dağılım gösteren doğrudan yabancı sermaye yatırımlar 2010 yılında canlanma eğilimi içine girmiş ve bir önceki yıla göre artış trendini devam ettirmektedir.

Şekil 2’deki rakamları 2009-2010 yıllarını dikkate alarak sıralarsak, öncelikle ABD’nin doğrudan yabancı sermaye girişlerinde öncülük ettiğini, onu106 milyar dolarla Çin’in takip ettiğini, sırayla Hong Kong, Belçika, Brezilya, Almanya, Birleşik Krallık, Rusya Federasyonu gibi ülkelerin bulunduğunu görebiliriz.

Son yıllarda, 20 ülkenin tamamına doğrudan yabancı yatırımlar artarak devam etmektedir. Bu durumun 2012 yılında da devam edeceği tahmin edilmektedir. Doğrudan yabancı yatırımlar dünya ekonomisindeki büyümenin motoru görevini üstlenmektedir. Bu nedenle de doğrudan yabancı yatırımlar global finans krizinin hızlı bir şekilde aşılmasında anahtar rolü üstlenmektedir. Özellikle son zamanlarda dünya ölçeğinde gelişmekte olan ekonomilerin ön plana çıkmasında çok uluslu şirketlerin önemli rol oynadıkları savunulmaktadır. UNCTAD’ın yapmış olduğu değişik makro ekonomi model senaryolarına göre 2013 yılına kadar doğrudan yabancı sermaye yatırımlarının çoğu G-20 ülkeleri tarafından gerçekleştirilecektir. Doğrudan yabancı sermaye yatırımlarının miktarı 2011 yılında 1524 milyar dolara çıkacak ve 2013 yılına kadar ise 1875 milyar dolara çıkması beklenmektedir. Bu gelişme de senelik ortalama

%15 büyüme oranına tekabül etmektedir (Benz, Karl, Yalcın,2011: 28).

Bu durum dünya ekonomisindeki gelişme ortamının normal gelişen piyasa şartlarıyla uyumlu olmasına bağlıdır. Eğer Avrupa’daki borç krizinin daha da kötüleşmesi ve Amerikan ekonomisindeki olası negatif gelişmelerin ortaya çıkması gibi olumsuz durumlar kendini gösterirse, doğrudan yabancı yatırımlarda bir duraklama dönemi de yaşanabilecektir.

(9)

Şekil 3. 2009-2010 yıllarında Doğrudan Yabancı Yatırımları İhraç Eden Ülkeler (Milyar Dolar)

Kaynak: UNCTAD, United Natıons Conference On Trade and Development, World İnvestment Report 2011, Non – Equity Modes of Internatıonal Productıon and Development United Natıons, New York and Geneva, 2011, s.9

Şekil 3’de, 2009-2010 yıllarında doğrudan yabancı sermaye yatırımlarını ihraç eden ülkeler görülmektedir. En büyük yurtdışı yatırımcı Amerika Birleşik Devletleri olarak görülmekte, Çin, Belçika, Brezilya gibi ülkeler onu takip etmektedir. Bu ülkelerin içinde gelişmekte olan ülkelerin yeri oldukça önemlidir, çünkü 2010 yılında doğrudan yabancı yatırımların

%21 kadarı (388 milyar dolar) bu ülkelerden kaynaklanmaktadır. Ayrıca Brezilya, Rusya, Hindistan ve Çin’in son yıllarda yabancı sermaye açısından yıldızı parlayan, yabancı sermaye kaynaklı ülkelerin de üzerine çıkan ve gelişen piyasalarda oldukça etkili oldukları görülmekte ve diğer Brezilya, Rusya ve Hindistan da sermaye zengini ülkeler olarak tanımlanmaktadır.

283 329

57 68

64 38 76

33 58

78 105

75 56

44 52

18 20

103 84

16 26

27 32

27 18

16 15

10 22

42 39

19 18

26 30

21 21

17 19

0 50 100 150 200 250 300 350

2009 2010 Güney Kore

İtalya İsveç Lüksemburg Kanada İspanya Hindistan İrlanda Hollanda Avustralya Fransa Singapur Rusya Fed.

Japonya Almanya İsviçre Belçika Hong Kong Çin ABD

Yıllar

(10)

2009-2010 yılında doğrudan yabancı sermaye ihraç eden ülkeleri tablo 2’de görüldüğü gibi sıralarsak, yine en büyük doğrudan yabancı sermaye ihraç eden ülkelerin başında ABD gelmektedir. Almanya 105 milyar dolarla ikinci sırayı alırken, 84 milyar dolarla Fransa üçüncü sırada, 76 milyar dolarla dördüncü sırada da Hong Kong bulunmaktadır. Fransa, Japonya, Hollanda, İrlanda, Kanada gibi ülkelerde 2009 dan 2010 yılına göre doğrudan yabancı sermaye yatırımları ihracında bir azalma olmuştur. Bunun da ana nedeni Avrupa ülkelerindeki borç yükünün artması ile 2008 küresel krizin etkisinin devam etmesidir.

Diğer açıdan bakıldığında, gelişmekte olan ülkelerde yabancı yatırımlar, yerli yatırımlara yardımcı finansman rolünü üstlenmektedir.

Sanayi ülkelerindeki düşük faiz oranları ve gevşek para politikaları sayesinde oluşan likidite bolluğu gelişmekte olan ülkelere doğru akmakta ve bu piyasalarda istikrarsızlığa neden olmaktadır. Buradaki en büyük problem akan sermaye girişlerinin geçici olması ve piyasa getiri oranları düştüğünde misafir ülkeyi hızlı bir şekilde terk etmesidir. Portfolyo yatırımları ve banka kredileri bu tür yatırımları içermektedir. Misafir ülkenin piyasalarında tamiri zor dalgalanmalara neden olmakta ve bu tür portfolyo yatırımları da son zamanlarda Gelişmekte olan ülkelerde artış eğilimine girmiştir(UNCTAD, 2010: 23).

6. Türkiye’ye Olan Doğrudan Yabancı Sermaye Yatırımları

2002 yılından sonra AK Parti Hükümetinin iş başına gelmesiyle birlikte ekonomik istikrar uluslararası alanda güven ortamını sağlamış ve Türkiye’ye doğrudan yabancı sermaye akımı başlamıştır. Türkiye içinde yer aldığı gelişmekte olan ülkeler kategorisinde yabancı sermaye çekmede nüfusu, jeo-stratejik konumu ve büyüyen GSUH(Gayri Safi Ulusal Hasıla) oranları nedeniyle hak ettiği yere ulaşamamıştır. Türkiye 2002 yılında başlayan reform hamlesiyle ekonomide küresel rekabete uyum sağlayacak reformları yaparken, yabancı sermaye açısından cazip bir ülke olmuştur. Ancak finansal alanda yaptığı reform paketleriyle de yabancı sermaye girişlerini engellemiştir (Erçakar ve Karagöl, 2011: 19)

(11)

Şekil 4. Türkiye’ye Doğrudan Sermaye Girişleri (Milyon Dolar) Kaynak: Türkiye Cumhuriyeti Merkez Bankası

2005 yılında doğrudan yabancı sermaye girişi 10.031 milyon doları iken, 2007 yılında 22.046 milyon doları olmuş ve 2009 yılında 8.441 milyon dolara düşmüş ve 2011 yılında 15.904 milyon dolarına çıkmıştır(Bkz.

Şekil 4).

Türkiye 2009 yılı itibarıyla kümülatif verilerle yabancı sermaye stoku açısından dünyanın 27’ci sırasında bulunmaktadır. Dünyadaki toplam doğrudan yabancı sermaye stoku 12 trilyon dolardır. Buradan Türkiye’ye düşen pay sadece 79 milyar dolar kadardır (Erçakar ve Karagöl, 2011:

19). Son altı yılda en çok yabancı sermaye çeken sektörler finansal hizmetler ile imalat sanayi olmuştur.

7. Çok Uluslu Şirketler ve Doğrudan Yabancı Sermaye Yatırımları

Doğrudan yabancı sermaye yatırımlarının artmasına paralel olarak çok uluslu şirketlerin sayısı ve büyüklüğü de artmaktadır. Bu şirketler 2010 yılında 15,6 milyar dolar gelir elde etmiştir ve bu değer de dörtte bir oranında küresel katma değere sahiptir. Bu katma değerin %40 kadarı yabancı iştirakler yolu ile elde edilmiştir. Bu da 6,6 milyar dolara veya üçte bir oranında dünya ihracatına eş değerdir (Benz, Karl, Yalcın, 2010:

25).

Uluslararası Piyasalarda birçok kamu işletmeleri faaliyetlerini sürdürmektedir. Bunlar doğal monopol kuruluşlar veya stratejik sektörleri elinde tutan işletmelerdir. 2000 yılından sonra uluslararası kamu

1,8 2,8 10

20,2 22

19,5

8,4 9

15,9

0 5 10 15 20 25

2003 2004 2005 2006 2007 2008 2009 2010 2011 Yıllar

(12)

işletmeleri gelişmekte olan ülkelerde aktif olmaya başlamışlardır. Kamu işletmelerinin sayısının az olmasına rağmen, dünya çapında doğrudan yabancı sermaye yatırımlarının yaklaşık %12’sini ellerinde tutmaktadırlar. Bunlar Fransız Telekom Şirketi, Petrobras Şirketi, Çin Ulusal Petrol Şirketi gibi kuruluşlardır. Gelişmekte olan ülkelerdeki 100 büyük çok uluslu şirket sadece 29 kamusal birimin denetimindedir.

Sadece Çin’de 154.000 kamu firması bulunmaktadır ve bunların 50 tane iştirakleri yurtdışında faaliyet göstermektedir. Bunların içinde üç tanesi de dünya çapında en büyük 30 işletmenin içine girmektedir (Benz, Karl ve Yalcın, 2010: 26).

8. Ekonometrik Model ve Veri 8.1 Veri

Araştırmada, doğrudan yabancı yatırımlarının ekonomik büyüme ve gelir eşitsizliği üzerindeki uzun dönem etkileri ekonometrik model yardımıyla araştırılmaktadır. Bu amaçla, 17 gelişmekte olan ülke (Arjantin, Brezilya, Şili, Kolombiya, Kosta Rica, Honduras, Meksika, Paraguay, Peru, Filipinler, Polonya, Romanya, Rusya, Tayland, Türkiye, Ukrayna, Uruguay) için 1990-2011 dönemini kapsayan dengeli panel veri seti kullanılmaktadır. Analize dahil edilen veriler yıllık olarak, “World Development Indicators (WDI), Global Development Finance (GDF) ve OECD Stat” veri bankalarından alınmıştır.

Gini katsayısı gelir dağılımındaki eşitsizliği ölçmekte en yaygın olarak kullanılan araçtır. Gini katsayısı, Lorenz eğrisine dayalı olarak hesaplanır.

Ülkelerin Gini katsayısı karşılaştırılarak gelir dağılımının eşitliği veya eşitsizliği konusunda bilgi edinilir. Bu katsayı, Lorenz eğrisini tam eşiktik doğrusudan uzaklaşıp yakınlaşmasına bağlı olarak hesaplanmaktadır.

Gini katsayısı “0” değerini alırsa, bir toplumda gelir eşit olarak dağılmaktadır. Katsayı “1”e doğru yaklaştığında ise, o toplumdaki gelir eşitsizliğinin bozulduğunun bir göstergesidir.

8.2 Ekonometrik Model

Doğrudan yabancı yatırımlar ve gelir arasındaki ilişki araştırmak için, Solow (1988), Romer (1990), Grossman ve Helpman (1995) çalışmalarına dayanan Cobb-Douglas Üretim Fonksiyonu kullanılmaktadır. Çalışmada analiz edilen model, Cobb-Douglass üretim fonksiyonundan türetilmiştir. Genel üretim fonksiyonu aşağıdaki gibidir.

(13)

(1) Yukarıdaki eşitlikte Y çıktıyı, K fiziksel sermayeyi, L işgücünü ve A ise teknoloji düzeyini göstermektedir. Grossman ve Helpman (1995) ve Mayanja (2003) çalışmalarında temel denklemdeki teknoloji düzeyi, doğrudan yabancı yatırımları, ihracat ve ithalat düzeylerini temsil etmektedir.

(2) Yukarıdaki fonksiyonel eşitlik, doğrudan yabancı yatırımların, ihracatın ve ithalatın içsel büyüme teorisi kapsamında değerlendirilebilmesini sağlamaktadır. Analizde tahminlenen eşitlik aşağıdaki şekilde karakterize edilebilmektedir.

(3) Eşitlikte, Y Gini katsayısını, FDI doğrudan yabancı yatırımların GSYİH’ya oranını, X ihracatın GSYİH’ya oranını, M ithalatın GSYİH’ya oranını, GFCF brüt sabit sermaye yatırımlarını, LFP işgücüne katılım oranını ve ise hata terimini göstermektedir.

8.3 Ekonometrik Bulgular

Analizde ilk olarak panel birim kök testleriyle serilerin durağanlığı test edilmektedir. Birim kökün varlığını test etmek için panel verileri kullanıldığında, yatay kesit bağımlılığının sınanması gerekmektedir.

Panel veri setinde yatay kesit bağımlılığı (croos-section dependence) varlığı reddedilirse 1. nesil birim kök testleri kullanılabilir. Bununla birlikte panel verilerinde yatay kesit bağımlılığı varsa, 2. nesil birim kök testlerini kullanmak daha tutarlı, etkin ve güçlü tahminleme yapılmasını sağlayabilmektedir.

Panel veri setlerinde yatay kesit bağımlılığını test etmek için kullanılan yöntemler Pesaran vd. (2004) CDLM testi, Breusch-Pagan (1980) CDLM1

testi ve Pesaran vd. (2004) CDLM2 testleridir. CDLM1 ve CDLM2 testleri T>N durumunda yatay kesit bağımlılığı olup olmadığını test eden tahmincilerdir. CDLM testi ise N>T durumunda yatay kesit bağımlılığı olup olmadığını test eden bir tahmincidir. Çalışmadaki 1990-2011 dönemini kapsayan 22 yıl (T) ve 17 gelişmekte olan ülke (N), CDLM1 ve CDLM2 testlerinin uygulanabilmesi için gerekli koşulun gerçekleşmesini sağlamıştır. CDLM1 ve CDLM2 testlerinde, her ülkenin bireysel zaman etkisinden ayrı şekilde etkilenebildiği varsayımı altında tahminleme

(14)

Tablo 1. Yatay Kesit Bağımlılığı Test Sonuçları

Y y FDI X M GFCF LFP

CDLM1 34.820* 37.892* 43.383* 71.860* 42.929* 51.939* 43.293*

CDLM2 4.392* 5.328* 7.398* 11.758* 6.980* 8.276* 7.121*

Notlar: *, yatay kesit bağımlılığını göstermektedir.

CDLM1 ve CDLM2 testlerinin sonucu, gelişmekte olan ülke panel veri setinde boş hipotez istatistiki olarak anlamlı şekilde reddedilmektedir. Bu nedenle, 1. nesil birim kök testlerinden Levin-Lin ve Chu (LLC), Im- Pesaran ve Shin (IPS), 2. nesil birim kök testlerinden Cross-Sectionally Augumented IPS (CIPS) birim kök tahmincileri kullanılmıştır.

Uygulamada, 1. nesil birim kök testlerinden olan LLC ve IPS, sırasıyla Levin vd. (2002) ve Im vd. (2003) tarafından geliştirilmiştir. 2. nesil birim kök testlerinden ise, panel ülkelerinin durağanlıklarını bütün olarak sınayan CIPS tahmincisi kullanılmaktadır. Pesaran (2006)’nın bireysel CADF birim kök testinin ortalamalarını alarak tahminlemede bulunan Im vd. (2003)’ün testine bağlı CIPS istatistiği çalışmada uygulanmaktadır.

CIPS tahmincisinin uygulanması sonucu ulaşılan test istatistiği değerleri, Pesaran (2006)’daki kritik tablo değerleriyle karşılaştırılarak panel verilerin bütün olarak durağan olup olmadığı test edilebilmektedir.

Tablo 2. Panel Birim Kök Test Sonuçları

Y y FDI X M GFCF LFP

LLCt-stat

düzey -7.58* -3.53* -7.46* -6.57* -3.6** -4.14* -8.7*

1.farklar -9.35* -9.54* -6.47* -9.84* -11.1* -13.3* -10.2*

IPSW-stat

düzey -14.6* 1.636* -4.4** -6.92* 1.582* -3.03* -2.54*

1.farklar -11.76* -6.301* -3.266* -14.51* -8.452* -9.763* -9.86*

CIPSstat düzey -2.55* -1.83 -1.09 -3.64 -4.45 -2.64 -2.45 1.farklar -6.39* -4.9** -5.51* -4.84* -3.82** -4.76* -3.98*

Notlar: *, ** ve *** sırasıyla 1%, 5% ve 10% anlamlılık seviyelerinde boş hipotezin reddedildiğini göstermektedir. LLC ve IPS testleri için gecikme uzunlukları AIC kullanılarak hesaplanmıştır. CIPS testi için kritik değerler Pesaran (2006)’dan elde edilmiştir, Tablo 2c ( Durum III: Sabit ve trend).

Yukarıdaki sonuçlar değerlendirildiğinde, gelişmekte olan ülke panel veri setinde tüm değişkenler 1. farklarda durağan süreç karakteristiğine sahiptir.

Modelde eşbütünleşik bir ilişkinin varlığını test etmek için Westerlund (2006) testi uygulanmaktadır. Westerlund (2006) eşbütünleşme testi, bir LM istatistiği testidir, yapısal kırılmayı ve yatay kesit bağımlılığını

(15)

dikkate alan bir testtir. Testin uygulamasında Case=4 (bireysel sabit ve trend varken yapısal kırılmayı dikkate alır) varsayımı tahminlenmiştir.

Max. gecikme sayısının 3 ve döngü sayısının 1.000 olarak alınması sonucu ulaşılan sonuçlar, aşağıda tablolaştırılmıştır.

Tablo 3. Eşbütünleşme Testi Sonuçları

Notlar: Olasılıka asimtotik normal dağılımına bağlı olarak tahminleme yapmaktadır. Olasılıkb özçıkarım (bootstrapped) dağılımına bağlı olarak tahminleme yapmaktadır. *, istatistiki olarak anlamlı eşbütünleşme varlığını göstermektedir.

Westerlund (2006) eşbütünleşme testinde yatay kesit bağımlılığının dikkate alındığı Olasılıkb sonucuna göre, modelde hem gelişmiş ülke hem de gelişmekte olan ülke panel veri setinde boş hipotez olan eşbütünleşme vardır, istatistiki olarak anlamlı şekilde kabul edilmektedir.

Gelişmiş ve gelişmekte olan ülkelere uygulanan modelde, eşbütünleşmenin varlığı kabul edildikten sonra uzun dönem denklemi tahmin edilebilir. Uzun dönem katsayılarına ulaşmak için Panel ARDL (Autoregressive Distributed Lag) modeli uygulanmaktadır. Bu modeli tahmin etmek için Pesaran vd. (2004) tarafından geliştirilen, PMGE (Pooled Mean Group Estimation) ve MGE (Mean group Estimation) tahmincileri kullanılmaktadır. Model tahmin edilirken PMG veya MG tahmincilerinin tutarlılığını test etmek için, Hausman testi uygulanmıştır.

Test Eşbütünleşme Testi Kırılmasız Değer 7.392

Olasılıka 0.014 Olasılıkb 0.872*

Kırılmalı Değer 5.892 Olasılıka 0.007 Olasılıkb 0.985*

(16)

Tablo 4. PMG ve MG Testi Sonuçları

PMG MG Hausman Test

Uzun dönem Katsayıları

y 0.146** 0.383** 5.82**

FDI -1.696* -1.018* 3.34*

X -0.541* 0.354 1.14*

M 0.657* 0.488* 2.48*

GFCF 0.007* 0.030 1.45

LFP 0.444*** -0.038*** 8.82***

Hata düzeltme katsayısı

Ø -0.478*** -0.786***

Kısa dönem katsayısı

y 0.054** 0.034*

FDI -0.340* 0.223

X 0.093*** 0.024**

M 0.317* 0.138

GFCF -0.005 -0.006

LFP -0.022** -0.075*

Tanısal Testler

Log-likelihood -174.833 -263.87

χ2SC 8.22 7.71

χ2HE 4.41 5.93

Notlar: Optimal gecikme uzunluğunun belirlenmesinde Akaike bilgi kriteri (AIC) kullanılmıştır. χ2SC, χ2HE Breusch-Godfrey serisel korelasyon testi ve White heteroscedasticity için ki-kare istatistiğini göstermektedir. ***, **, ve * sırasıyla %1, %5 ve %10 anlamlılık seviyelerini göstermektedir.

Hausman testi sonucunda, gelişmiş ve gelişmekte olan ülkelerde boş hipotez ve hem PMG hem de MG tahmincisinin tutarlılığı kabul edilmektedir, fakat sadece PMG etkin tahmincidir (Baltagi, 2008: 72).

Negatif işaretli ve istatistiksel olarak anlamlı hata düzeltme katsayısı (Ø ), kişi başı GSYİH büyüme oranlarıyla açıklayıcı değişkenler arasında uzun dönemli bir ilişkinin olduğunu ve kriz nedeniyle dengeden sapılsa bile tekrar dengeye yakınsandığını göstermektedir. Tablo 4’teki tanısal testlerden elde edilen sonuçlara göre, modelde herhangi bir otokorelasyon ve heteroscedasticity problemi bulunmamaktadır. Hem gelişmiş hem de gelişmekte olan ülkeler için ulaşılan uzun dönem katsayılarının tümü istatistiksel olarak anlamlıdır.

Modelin analiz edilmesi sonucunda, doğrudan yabancı yatırımlardaki bir birimlik artış Gini katsayısında -1,69 birimlik bir azalışa neden olmaktadır. Gelişmekte olan ülkelere giren doğrudan yabancı yatırımlar gelir eşitsizliğinin azaltılmasında etkili olduğu sonucu ortaya

(17)

çıkmaktadır. İhracattaki 1 birimlik artış, Gini katsayısında -0,54 birimlik bir azalmaya neden olmaktadır. Gelişmekte olan ülkelerdeki ihracat artışı gelir eşitsizliğini azaltmaktadır. İthalattaki bir birimlik artış ise, Gini katsayısında 0,65 birimlik bir artışa neden olmaktadır. Gelişmekte olan ülkelerde görülen ithalat artışı gelir eşitsizliğini artıran bir etki yaratmaktadır. Brüt sermaye yatırımlarının gelir eşitsizliği üzerinde kısa dönemde olumlu bir etki yaratsa da uzun dönemde katsayı sıfıra çok yakın olarak bulunmaktadır. İşgücüne katılım oranının artması da gelir eşitsizliğini artırıcı bir etki yaratmaktadır.

Değerlendirilen bu modelin yanında, doğrudan yabancı yatırımlar ile gelir ilişkisi de uzun dönemde araştırılmıştır. Doğrudan yabancı yatırımlar ve kişi başına GSYİH arasında eş bütünleşik bir ilişki olduğu sonucuna ulaşılmıştır. Bu sonuçlara ek olarak, doğrudan yabancı yatırımlar uzun dönemde kişi başına GSYİH’da artışa yol açmaktadır. Fakat açıklayıcı değişkenin bağımlı değişken üzerinde düşük oranda etki yaratması (R2= 0,18) nedeniyle sonuçlar çalışmada verilmemekle birlikte; analizde ulaşılan sonuçların yorumlanması anlamlıdır.

Çalışmada modelin analiz edilmesi sonucunda, doğrudan yabancı yatırımlar kişi başına gelir üzerinde bir artışa yol açmaktadır. Bununla birlikte, gelişmekte olan ülkelere gelen doğrudan yabancı yatırımlar, gelir eşitsizliğinin düzelmesinde etken bir rol oynadığı sonucuna ulaşılmaktadır. Gelişmekte olan ülkelerde görülen ihracat artışı uzun dönemde gelir dağılımını olumlu yönde etkilemekte; fakat ithalatta görülen artış ise, gelir dağılımını olumsuz yönde etkilemektedir. Bu sonuçlar ışığında, gelişmekte olan ülkelerin özellikle doğrudan yabancı yatırım çekmesi ve ihracat yönelik politikalar uygulaması, ekonomide gelir artışına ve gelir eşitsizliğinin azalmasına yol açtığı sonucuna ulaşılmaktadır.

9. Sonuç

Doğrudan yabancı yatırımlar, gelişmekte olan ülkelerin en önemli dış kaynaklarından birisini oluşturmaktadır. Doğrudan yabancı yatırımların ekonomilerde yarattığı gelişme etkileri çoğu kez tartışma konusu olmuş ve birbirinin karşıtı tezler ortaya çıkmıştır. Küreselleşmenin dinamik bir konuma gelmesiyle doğrudan yabancı sermaye akımları da her geçen gün daha da önem kazanmaktadır.

Genel açıdan bakıldığında, yabancı yatırımlar misafir ülkedeki yatırım atmosferini iyileştirmekte, yurtiçi sermaye birikimini arttırmakta, yeni iş

(18)

alanları ortaya çıkarmakta, gelir olanakları yaratmakta ve teknoloji ile yeni temel bilgileri transfer etmektedir.

Yabancı sermayenin negatif etkileri de misafir ülkedeki rekabet şartlarının zorlanmasıyla ulusal firmaların zarar görmeleri, ilgili ülkedeki politikada etkili olma, ulusal ülkeden döviz transfer edilmesi gibi nedenlerle ortaya çıkmaktadır. Ancak birçok ülkedeki araştırmacılar ve uluslararası organizasyonlar gelişmekte olan ülkelere giren doğrudan yabancı sermayenin ekonomik büyüme ve gelişme üzerinde pozitif katkı yaptığı konusunda hemfikirdir.

Doğrudan yabancı sermaye girişini belirleyen faktörler genelde ekonomik ve siyasi istikrarın sağlanması ile yasal açıdan gerekli düzenlemelerin yapılmış olmasıdır. Bunun yanında, dinamik bir pazarın var olması da özendirici bir faktördür.

Türkiye’nin de içinde bulunduğu gelişmekte olan ülkelerin çoğu doğrudan yabancı sermayeyi kendine çekebilmiştir. Fakat Türkiye büyük bir piyasaya sahip olmasına, avantajlı stratejik bir konumu bulunmasına ve uygun emek maliyeti ile teknolojik altyapısının olmasına rağmen yeterli miktarda doğrudan yabancı sermayeyi kendine çekememiştir.

Bunun da nedeni tanıtım eksikliği, güçlü bir bürokrasinin varlığı, ilgili mevzuatların zamanında yapılmaması gibi nedenlerdir.

Ekonometrik analizde gelişmekte olan ülkelerde görülen ihracat artışı uzun dönemde gelir dağılımını olumlu yönde etkilerken; ithalatta görülen artışın ise gelir dağılımını olumsuz yönde etkilediği görülmektedir. Bu sonuçlar ışığında, gelişmekte olan ülkelerin özellikle doğrudan yabancı yatırım çekmesi ve ihracat yönelik politikalar uygulaması, ekonomide gelir artışına ve gelir eşitsizliğinin azalmasına yol açtığı sonucuna ulaşılmaktadır. Gelişmekte olan ülkelerde yatırım ortamının iyileştirilmesi, rüşvetin ve bürokrasinin azaltılması, yetişmiş kaliteli işgücünün yaratılması, alt-yapı yatırımlarının tamamlanması, ihracata yönelik politikaların geliştirilmesi, yüksek teknolojiye dayanan ve katma değeri yüksek yurtiçi üretimin ve ihracatın arttırılması, dünya çapında markalar yaratılması, geleceğe yönelik olumlu beklentilerin oluşturulması, siyasi istikrarın sağlanması vb. politikalar uygulanarak gelir artışı ve gelir dağılımının düzeltilmesi sağlanabilecektir.

Dünyadaki yoksulluğun doğrudan yabancı sermaye kanalı ile giderilmesi konusu uluslararası organizasyonlar tarafından tartışılması, Dünya Ticaret Örgütü bünyesine taşınması, kapsamlı bir değerlendirmeye tabi tutulması, sosyal, politik ve ekonomik şartların oluşturulmasıyla mümkün olabilecektir.

(19)

Kaynaklar

Benz,S.,Karl,J.,Yalcın,E. (2011) “UNCTAD World İnvestment Report 2011: Die Entwicklung auslandischer Direktinvestitionen”, İfo Schnelldienst 15/2011-64 Jahrgang.

Erçakar, M.E., Karagöl,E.T. (2011) “Türkiye’de Doğrudan Yabancı yatırımlar”, SETA/Siyaset,Ekonomi ve Toplum Araştırmaları Vakfı, Ocak.

Froot, A.K. (1993) “Foreign Direct İnvestment”, National Bureau of Economic Research, Edited by Kenneth A. Froot, The University of Chicago Press.

Kraft,G., Sethe,R., Wolf, S. (2006) “Beiträge zum Transnationalen Wirtschaftsrecht”, Hrs. von Christian Tietze, Heft 61, Matin Lüther Universität, Helle Wittenberg, September.

OECD (Organisation For Economic Co-operation and Development) (2002) Ausländische Direktinvestitionen Zugunsten der

Entwicklung, OECD

2002www.oecd.org/dataoecd/47/.../1959839.pdf, 04.02.2013 tarihi itibariyle.

OECD (Organisation For Economic Co-operation and Development) (2002) “Ausländische Direktinvestitionen zugunsten der Entwicklung”, Optimale Nutzen,Minimale Kosten,Paris.

UNCTAD (United Nations Conference Trade and Development) (2011)

“World İnvestment Report 2011: Non Equity Modes of İnternational Production and Development”, United Nations,New York and Geneva 2011.

UNCTAD (United Nations Conference Trade and Development) (2009)

“World İnvestment Prospects Survey,2009-2011”, United Nations New York and Geneva.

Romer, P. M. (1990), “Endogenous technological change”, Journal of Political Economy 98(5) Part 2, 71-102.

Lucas R. E. (1988), On the mechanism of economic development, Journal of Monetary economics, vol. 22(1), 3-42.

Grossman, Gene M, Helpman, Elhanan (1995), "Technology and

(20)

Grossman & K. Rogoff (ed.), Handbook of International Economics, edition 1, volume 3, chapter 25, 1279-1337 Elsevier.

Mayanja, A. B. (2003) "Is FDI the Most Important source of International Technology Transfer? Panel Data Evidence from UK”, MPRA Paper, No: 2027, 1-29.

Breusch, T. S., Pagan, A. R. (1980) "The Lagrange Multiplier Test And Its Applications To Model Specification İn Econometrics," Review Of Economic Studies, Blackwell Publishing, Vol. 47 (1), 239-253.

Pesaran, H. M., Shin, Y. ve Smith R. (2004); “Pooled Mean Group Estimation Of Dynamic Heterogenous Panels”, ESE Discussion Paper 16, 1-26.

Pesaran, M. H. (2006) “A Simple Panel Unit Root Test İn The Presence Of Cross Section Dependence”, Cambridge University & USC, 2006, 1-64.

Levin, A., Lin, C., Chu, J., Shang, C. (2002) “Unit Roots Tests In Panel Data: Asymptotic And Finite Sample Properties”, Journal Of Econometrics, 108, 1–24.

Im, K., Pesaran, H. ve Shin, Y. (2003) “Testing For Unit Roots In Heterogenous Panels”, Journal of Econometrics, 115, 53-74.

Westerlund, J. (2006) “Testing For Panel Cointegration With Multiple Structural Breaks”, Oxford Bulletin Of Economics And Statistics, 68(1), 101-132.

Referanslar

Benzer Belgeler

İnanılır gibi de­ ğil kimi zaman, ama Birsel ne yapsın, dayandığı kitaplar, ta­ nıklar böyle demiş, böyle yazmış.. O da bunları özenle seçmiş, kendi yorumunu

Ünlü Türk şâiri Namık Kemal'in torununun kızı, Anadolu Ajansı eski Genel Müdürlerinden Muvaffak Menemencioğlu'nun kızı Nermin Streater, hayatı­ nın büyük

 Fiyat farkı, hizmet düzeyi farkı ve toplam esnekliğin farklı pazar durumlarında toplam proje maliyetine ve firma seçimine etkisi.. Yüksek ya da düşük

Nitekim, banka muhabirlerindeki döviz hareketleri yoluyla bankaların döviz varlıklarındaki değişim, benzer şekilde, Merkez Bankası muhabirlerindeki döviz

Dünya üzerindeki devlet yapıları ve nüfusları incelendiğinde bazı bölgelerin çok, bazı bölgelerin az nüfuslu oldukları, bazı devletlerin çok büyük yüzölçümlerine

ÇalıĢmamızda RA‘li hasta grubunun %73.3‘ünün kontrol grubunun ise %20‘sinin uyku kalitesinin kötü olduğunun saptanmıĢ ve PUKĠ puanının kontrol grubuna

Bu doğrultuda çalışmada gelişmiş ve gelişmekte olan 52 ülke için Enders ve Lee (2012) tarafından geliştirilen Fourier ADF birim kök testi uygulanmıştır.. Elde edilen

Bir odası kütüphane olarak kullanılmakta iken, artmakta olan kitap ve dosyalara yer olmadığından 1930 dan sonra Kule odası denilen yatak odasına bitişik