• Sonuç bulunamadı

NON REM uykusu ile ilişkili parasomniler. Dr Hüseyin Per Erciyes Üniversitesi Tıp Fakültesi Çocuk Nörolojisi Bilim Dalı Kayseri

N/A
N/A
Protected

Academic year: 2022

Share "NON REM uykusu ile ilişkili parasomniler. Dr Hüseyin Per Erciyes Üniversitesi Tıp Fakültesi Çocuk Nörolojisi Bilim Dalı Kayseri"

Copied!
49
0
0

Yükleniyor.... (view fulltext now)

Tam metin

(1)

NON REM uykusu ile ilişkili parasomniler

Dr Hüseyin Per

Erciyes Üniversitesi Tıp Fakültesi Çocuk Nörolojisi Bilim Dalı

Kayseri

(2)

Parasomniler

Parasomniler, uyku sırasında ortaya çıkan

normal dışı durumları belirtmek için kullanılan bir sözcüktür.

Yunanca Para (Eşlik eden) ve Latince somnus (uyku) kelimelerinden oluşur.

Uykuya eşlik eden olaylar anlamına gelir.

Uykunun başlaması ile iyice artan

akut,istenmeyen, tekrarlayıcı olaylardır

(3)

Parasomniler

Fizyopatolojisi bugün için tam anlaşılamamıştır.

SSS maturasyonu ile ilişkili olabilir

Parasomnilerin bazıları REM veya yüzeyel uyku dönemlerinde bazıları da derin uyku döneminde ortaya çıkar

(4)

Ataklar aniden başlar, konfüzyonla birlikte olur, ataklar sırasında ve sonrasında

amnezi olabilir.

Epilepsi ile karışabilir. Bir zamanlar

epilepsinin bir formu olarak kabul edilirdi

Parasomnilerde bioelektrik aktivite bozukluğu yoktur.

(5)

..

Uyanma bozuklukları

REM ile ilişkili parasomniler Diğerleri

PARASOMNİLER

•Konfuzyonel uyanma

•Uyku terörü

•Uykuda yürüme •Kabuslar

•Uyku paralizisi

•REM uykusu davranış bozuklukları

•Diş gıcırdatma

•Enürezis

•İnleme

•Halüsinasyonlar

•Yeme bozuklukları

•İlac ve madde kullanımına bağlı

•Disosiatif bozukluklar

•Tanımlanmamış Parasomniler

(6)

Uyku Terörü

Uyku terörü, uykunun ilk saatlerinde (genellikle ilk 2 saatte),

Uykunun 1/3 lük kısmında evre 3-4 yavaş dalga uykusu sırasında ortaya çıkan,

Çığlık atma ve ağlamanın eşlik ettiği, yoğun korku ile birlikte otonomik ve

davranışsal değişikliklerle karakterize bir bozukluktur.

(7)

Patofizyolojileri çok iyi bilinmemektedir.

Etyolojide SSS immaturasyonu, endojen benzodiazepin ligamanlarında eksiklik, psikolojik faktörler suçlanmaktadır.

(8)

Presipite eden durumlar

Fiziksel stres

Ateş

Astma

GÖR

Uykusuzluk

SSS Medikasyonları

Nöbetler

(9)

18 ay ve 12 yaş arasında prevalansı % 6 dır. Sıklıkla 4-8 yaşlar arasında görülür.

3.5 yaşından önce sıklığı haftada en az 1 iken 7.5 yaşından sonra ayda 1-2 dir.

Adolesan dönemde epizodların sıklığı azalır.

Erişkinde %1-4 dir.

Kız ve erkek fark yoktur.

(10)

Uyku teröründe belirgin motor aktivite

vardır. Bu çocukların1/3'ü uyurgezerlik ile devam eder.Tipik olarak gecede bir kez olur.

(11)

Çocuk uykuya daldıktan yaklaşık 1,5-2 saat sonra Ürkmüş bir şekilde yatağa

oturarak, ani çığlık atma ve sesler çıkarma ile uyanarak başlar, çocuk konfüze ve

ajitedir.

Pupil dilatasyonu, terleme, taşikardi, takipne

Panik ve korku yoğun olduğunda, yataktan çıkmaya, kaçmaya kalkışabilir..

(12)

Ani motor hareketler yaralanmalara yol açabilir.

Çocuk ailesini tanımıyor ve onlardan korkuyor görünür.

Hasta yatağa geri dönerek uykusuna devam edebilir. Eğer uyanırlarsa da desoryante ve konfuzyondadırlar

Epizodlar bir kaç dakikadan 15-20 dakikaya kadar sürebilir ve tam bir uyanıklık hali oluşmaksızın yatışır.

Çocuk sabah uyandığında olanların farkında değildir.

(13)

Otolaringolojik değerlendirme yapılmalı

Polisomnografi

Polisomnografide yavaş uykudan ani uyanma ile klinik tablonun başlaması tipiktir.

(14)
(15)
(16)
(17)

Ayırıcı tanı

Uyanma bozukluklarından,

Panik atak

Nokturnal nöbetlerden özellikle frontal lob nöbetlerinden ayırt edilmelidir.

(18)

Tedavi

Akut ataklarda sakin, yumuşak ve teskin edici konuşularak uykuya tekrar dönmesine yardımcı olunmalıdır.

Adölesan dönemin sonlarındaki ve yetişkin hastalarda hipnotikler kullanılabilir.

Benzodiazepinler. Klonazepam 0.01-0.03mg/kg verilebilir. 6 ay-1 yıl arasında verilebilir.

Antidepresanlar kullanılabilir.

Otolaringolojik patolojisi olmayan hastalarda ilaç tedavisinden ziyade öğle uykusu, gece

uyandırılma gibi basit önerilerle semptomlar kontrol altına alınabilmektedir.

(19)

UYURGEZERLİK

Uyku sırasında ortaya çıkan anlamsız, amaçsız karmaşık fiziksel hareketlerden olup Non REM parasomnilerdendir.

Derin yavaş uykuda ortaya çıkan

konfuzyonel bir yürüme tablosudur.

(20)

Uyurgezerlik çocukluk çağında yaygın olup

%15-25 civarında rapor edilmektedir.

Her hafta 1 yada 4 kez olabilir.

4 yaş civarında başlar 12 yaşında pik yapar.

Adolesanda göreceli olarak azalır.

Yetişkinlerde yaklaşık %1-4 civarındadır.

Her iki cinste eşit bulunmuş

(21)

Uyurgezerlikte ailesel yatkınlık.

Altta yatan fizyopatolojik mekanizmalar bilinmiyor.

Etyolojide genetik faktörler, SSS'nin maturasyonel gecikmesi, lityum, TSA, MAOİ, metilfenidat, triazolom ve diğer sedatif hipnotikler rol oynayabilir.

(22)

Uykunun 4. döneminde görülür.

Atak uykuya daldıktan 1.5-2 saat sonra başlar.

Gecenin ilk 1/3 lük kısmında ortaya çıkar.

5 saniyeden 30 dakikaya kadar sürebilir.

(23)

Epizodlar yatakta oturmayla başlar,

genellikle boş anlamsız yüz ifadesi, çevre üzerine duyarlılıkta azalma etrafta bulunan objelere kayıtsızlık vardır. Kişi otomatik

olarak yatağını ve yastığını

düzeltebilir.Odanın içinde dolaşabilir. Hatta koşabilir. Başka odaya geçebilir, bu

hareketler amaçsızdır.

(24)

Epizodlar sırasında hasta müzik aleti

çalma, yeme, içme, telefonla konuşma, hatta otomobil kullanma gibi karışık

hareketler de bulunabilir. Hareketler

amaçsız olmakla birlikte organizedir. Kısa konuşmalar ortaya çıkabilir. Pencere ve

evden dışarı çıkma gibi tehlikeli aktiviteler de bulunabilirler. Kişi genellikle yatağına geri dönüp uykuya devam eder.

(25)

Uykusuzluk, yorgunluk uyurgezerlik epizodlarının sıklığını artıran faktörler olarak bildirilmektedir.

Genellikle gözler açıktır, ancak bakışlar donuktur.

Gece uygunsuz yerlere işemede

Çocuklar uyurgezerlik epizotundan uyandırılırsa genellikle ajite yada sıkıntılıdır.

(26)

Genellikle gecede bir epizod ortaya çıkar

Uyanıklık oluşmazsa sabah olaylar hatırlanmaz.

(27)

EEG'de ritmik yüksek voltaj ve delta aktivitesi ortaya çıkar.

Polisomnografi de yavaş dalga uykudan uyanmanın gösterilmesi açısından

önemlidir.

(28)

Ayırıcı tanı

Uyku terörü

Uyku ilişkili epilepsiler

Ateşli hastalıklar

Episodik gece dolaşmaları

REM uyku davranış bozuklukları

(29)

TEDAVİ

Çocuğun oda düzenlenmesinin

Gündüz çocukta anksiyete oluşturmama ve utanç duygusunu oluşturmamak için

çocuğun yanında konuşulmamalıdır.

Ailelere uyurgezerlikle ilgili bilgiler verilmeli ve endişeleri azaltılmalıdır.

Uyurgezerlik epizodunun meydana geldiği saatten 5-30 dakika önce uyandırma bir tedavi metodu olabilir.

(30)

TEDAVİ

Uyurgezerlik epizodu hayatı tehdit

etmiyorsa, ağır değilse ilaç verilmemelidir.

Ilaç verilmesi zorunluluk ise diazepam 5- 20 mg/ gün verilebilir.

TSA’lardan imipramin ile epizod sıklığı azaltılabilir.

Benzodiazepinler, bir yandan derin uykuyu azaltırken diğer yandan da uyanmaya

engel olarak etkilemektedir. Kesildiğinde ise tekrarlama riski yüksektir.

(31)

Uyku ile İlişkili Yeme Bozukluğu

Uyku sırasında tekrarlayıcı şekilde ortaya çıkan istem dışı yemek yeme veya içme epizotları olarak tanımlanır.

(32)

İlk olarak Schenck ve ark. tarafından 1991 yılında 35 yaşında şizoaffektif hastalığı

olan uykuda yürüme ve gece yemek yeme tarifleyen bir hastada tanımlanmıştır.

(33)

Bazı hastalar yeme epizodu sırasında

kolayca tam uyanıklığa geçemezler ve bu açıdan uyurgezerliğe benzemektedir. Diğer taraftan bazı hastalar yeme epizodu

sırasında uyanıktır ve ertesi sabah yediklerini hatırlarlar.

(34)

Uyku ile ilişkili yeme bozukluğunun genel popülasyondaki oranına ilişkin bir tahmin yoktur.

Büyük çoğunluğu kadın hastalardan

oluşmakta, bunlarında başlangıç yaşı 22- 29 dur.

Hastaların %40’ından fazlası aşırı kiloludur.

(35)

Uykuyla ilişkili yeme bozukluğunun

mekanizması tam olarak bilinmemektedir.

İdiyopatik

Çoğunlukla birincil uyku bozukluklarıyla veya diğer klinik durumlarla ilişkilidir. En yaygın uyku bozukluğu da %68’inde

görülen uyurgezerliktir.

Huzursuz Bacaklar Sendromu, Uykuda Periyodik bacak hareket bozukluğu,

obstrüktif uyku apnesi ve sirkadiyen ritim bozukluklarıdır.

(36)

Açlık hissi yok olup yüksek kalorili ve garip yiyeceklerin zaman zaman toksik

yiyeceklerin tıkanırcasına yenmesiyle karakterizedir.

Uyku sırasındaki yiyecek seçimleri gündüz yediklerinden farklıdır. Hastalar çoğunlukla uykuda yürüyerek buzdolabına giderler ve tamamen uykulu bir biçimde, yiyecekleri ızgara yaptıkları, doğrayıp, dilimledikleri, pişirdikleri ve kızarttıkları ve hatta

yaralandıkları bildirilmektedir.

(37)

Çoğu ertesi gün bir önceki akşam olan olayları hatırlayamazlar.

Sabahları yiyeceklere karşı isteksizdirler.

Ağrılı abdominal distansiyonla uyanabilirler.

Daha sonra davranışlarına ilişkin deliller ortaya çıktıkça kendilerinden utanırlar,

suçluluk hissederler ve hatta kendilerinden nefret ederler.

(38)

Bazılarında bilinmeyen kilo alımı ve sabahları duyulan utanç psikolojik

bozulmaya neden olur. Bu durum daha sonra depresyon gelişmesine yol açar.

Kilo alımı yaygın olarak bildirilmektedir ve artmış vücut kitle indeksi diabetes

mellitusu, hiperlipidemiyi,

hiperkolesterolemiyi, hipertansiyonu ve

Obstrüktif uyku apnesini hem başlatabilir, hem de mevcut olan bu hastalıkları

şiddetlendirebilir.

(39)

Uykuyla ilişkili yeme bozukluğunun bazı ilaçlarla ilişkili olduğu gösterilmiştir.

Trisiklik antidepresanlarla, antikolinerjik,

lityum, triazolam, olanzapin ve risperidonla sporadik olgular bildirilmiştir.

Özellikle Zolpidem kullanımı sonrası geliştiği bildirilmiştir.

(40)

Polisomnografi En yaygın bulgu yavaş dalga uykusundan kaynaklanan, multipl konfüzyonel uyanmalardır.

Bu uyanma reaksiyonlarında yemek yeme eşlik edebilir veya etmeyebilir.

Bununla birlikte anormal uyanmalar NREM uykusunun tüm evrelerinden ve ara sıra da REM uykusundan kaynaklanıyor olabilir.

(41)

Ayırıcı Tanı

Bulimia Nevroza

Hipoglisemik durumlar

Peptik ülser

Reflü özefajit

Klein-Levin sendromu

Klüver-Bucy sendromu,

Gece yeme sendromu

(42)

Tedavi

Beraber bulunduğu uyku bozukluğu ve altta yatan psikiyatrik bozukluk tedavi edilmelidir.

Kullandığı ilacı kesmek olmalıdır.

Obstrüktif uyku apnesi için CPAP

HBS için dopaminerjik agonistler/benzodiazepinler

Bulimia nervosa için SSGI verilebilir.

Yatma zamanı topiramat veya dopaminerjik

tedavilerden levodopa, pramipeksol, bupropion tercih edilen tedavilerdir.

(43)

Seksomani

Parasomnilerin uykuda atipik davranışlarla karakterize özel bir formudur.

Bu klinik durum oldukça nadir olarak rapor edilmesine karşın kesinlikle daha fazla

görülmektedir.

Bu şekilde az görülmesinin nedeni

hastaların bu konuda konuşmaya gönüllü olmaması

Takip eden hekimlerin bu konu hakkında yetersiz olmaları ayrı bir sebeptir.

(44)

Anormal seksual davranış bozukluğu ilk kez Motet tarafından 1897 yılında

bildirilmiştir.

Başlangıç yaşı erken erişkinlik dönemidir.

Erkeklerde daha sık görülür.

(45)

Bu bozukluk uykuda cinsel içerikli sesler çıkarma, konuşma, bağırma,

mastürbasyon, başka bir kişiyi okşama, cinsel ilişki, ajitasyon, saldırgan cinsel davranışlar şeklinde kendini gösterir.

(46)

Seksomaninin kesin nedenleri bilinmemektedir.

Presipitan faktörler Stres, halsizlik, alkol kullanımı, ilaçlar, uykusuzluk, major

psikolojik travma

(47)

Bu uygunsuz durum; yalnız kişisel, evlilik ve aile içi soruna neden olmayıp, sıklıkla hukuksal sorunlara da yol açabileceği

unutulmamalıdır. Uykuda seksual davranış bozukluğu olanlar yanlış tanıdan kaçınmak için nörolojik ve psikiatrik açıdan iyi

değerlendirilmelidir.

(48)

Ayırıcı Tanı

Narkolepsi, non REM ve REM uyku bozuklukları, temporal ve frontal nöbetlerden ayrılmalıdır.

(49)

Tedavi

Tedavide altta yatan uyku bozukluğu,

tıbbi, nörolojik ve psikiyatrik hastalıkların tedavisi gerekir.

Evli çiftlere çift ve aile psikoterapisi yaklaşımları önerilir.

Uyku hijyeni, strese yönelik

tedavi,anksiyete ve depresyon varsa tedavi edilmelidir.

Sertraline, lamotrigine, valproat ve klonazapam verilebilir.

Referanslar

Benzer Belgeler

 Çocuğun rektal, oral veya koltuk altı sıcaklığınu ölçer..  4 yaşından küçük çocuklarda oral

pH'daki çözü ürlüğü, ATLS'de idrarı pH'ı ı 7- 7.5 hedefle esi gerektiği i gösterir.. • Genel olarak, ksantin en az çözünen purin metabolitiyken, ürik asit alkalik

Hastaların iyi takip ve tedavisi ile kalp hastalıkları (kalp yetmezliği ve aritmiler), kronik karaciğer hastalıkları (siroz ve nadiren hepatosellüler karsinom),

11 Nefrotik sendromlu vakaların %85-90’ında steroid tedavisine yanıt alınır (steroid sensitif nefrotik sendrom, SSNS) ve bu hastaların uzun dönem prognozları

2000 -2005 Ankara Üniversitesi Tıp Fakültesi Çocuk Cerrahisi Anabilim Dalı (Araştırma Görevlisi)?. 2005- 2008 Ankara Üniversitesi Tıp Fakültesi Çocuk Cerrahisi

• Glomerüler hematüri: Hematüri + deforme eritrositler, eritrosit silendirleri veya proteinüri..

• Elektrofizyolojik çalış alarda otor ileti hızı yavaşlar ve nadiren duyusal nöropati de eşlik ede ilir... HNPP

ABAY M., BEKYÜREK T., GÜRBULAK K., CANOOĞLU E., AKÇAY A., Project Supported by Higher Education Institutions, Sütçü İneklerde Ovsynch Protokolünde İki Farklı GnRH