• Sonuç bulunamadı

ZOONOTİK HASTALIKLARIN İNSANLARDAKİ DURUMU

N/A
N/A
Protected

Academic year: 2022

Share "ZOONOTİK HASTALIKLARIN İNSANLARDAKİ DURUMU"

Copied!
10
0
0

Yükleniyor.... (view fulltext now)

Tam metin

(1)

15

30 31 29

25

12 18

21

6 6 10

7 9 5 4

1 1 1 5 3

7

3 3 1 1 2 0 0

5 10 15 20 25 30 35

Vaka Sayıları

1980 1981

1982 1983

1984 1985

1986 1987

1988 1989

1990 1991

1992 1993

1994 1995

1996 1997

1998 1999

2000 2001

2002 2003

2004 2005

Yıllar Şekil 1.1. Kuduz Vakalarının Yıllara Göre Dağılımı

(Türkiye, 1980-2005)

ZOONOTİK HASTALIKLARIN İNSANLARDAKİ DURUMU

Dr. Vet. Hekim Ramazan UZUN, Vet. Hekim Ahmet SAFRAN, Uzm. Dr. Turan BUZGAN Sağlık Bakanlığı Temel Sağlık Hizmetleri Genel Müdürlüğü

Zoonotik hastalıklar, dünyada birçok ülkede olduğu gibi ülkemizde de hâlâ önemli bir halk sağlığı problemi olmaya devam etmektedir. Sosyokültürel alışkanlıklar ve sosyoekonomik durumun bu hastalıkların görülmesinde önemli katkıları var iken, asıl problem, hastalık kaynağına yönelik müdahalelerdeki eksikliklerdedir.

Zoonotik hastalıklar, birçok kurum ve kuruluşun bir eş güdüm çerçevesinde çalışması ile kontrol altına alınabilecek hastalıklardır. Bu konudaki görevleri bir kurumun bünyesinde toplamanın zor olduğu bilinmekle birlikte, tek başına yapılan çalışmalarla da problemlerin çözülemeyeceği açıktır.

Zoonotik hastalıkların kontrolünde Sağlık Bakanlığınca yapılması gereken çalışmalar:

a) Sağlık çalışanlarının bilgilenmesini ve bilinçlenmesini sağlamak,

b) Halkın bilgilenmesini ve bilinçlenmesi konusunda çalışmalarda bulunmak, c) Hastalıkların teşhisinde ve tedavisinde bir örnekliliği temin etmek, ç) Teşhis ve tedavi için gerekli alt yapıyı oluşturmak,

d) İlgili kurum ve kuruluşlarla gerekli iş birliği ile eş güdümü gerçekleştirmek şeklinde sıralanabilir.

Bu konuda yaşanan en önemli problemlerden birisi, ilgili kurum ve kuruluşlarla birlikte bir ortak hareket noktasını henüz temin edememedir. Esasen bu iş birliği meselesinin dışındaki konularda yapılması gereken çalışmalarda genel olarak bir problem bulunmamaktadır. Zira, birçok kurumun bu alanla ilgili çalışmalarının olduğu ve bu çalışmalara da bir süreklilik kazandırdığı bilinmektedir.

Bu cümleden olmak üzere, zoonotik hastalıklarla ilgili olarak Sağlık Bakanlığınca yapılan çalışmalar ile bu faaliyetlerin sağladığı sonuçlar yanında, bazı hastalıların ülkemizdeki durumuna ilişkin bilgi verilmeye çalışılacaktır.

1. KUDUZ

Kuduz ve kuduz riskli temas vakaları bir program çerçevesinde sürdürülmektedir. Bu çerçevede, 1987 yılından itibaren doku kültürü aşısının kullanımına başlanmış olup 1996 yılından itibaren de Semple tipi kuduz aşısı uygulamasından tamamen vazgeçilmiştir. Doku kültürü aşısı ile kuduz antiserumu Sağlık Bakanlığınca tedarik edilerek gerekli olanlara ücretsiz olarak uygulanmaktadır. Ayrıca, kuduzla ilgili bütün uygulamaların da ücretsiz olarak yapılması temin edilmiştir. Bu çalışmalar sonucunda, insan kuduz vakalarında yıllara göre çok önemli düşüşlerin olduğu görülmüştür (Şekil 1.1.). Ancak, bu konudaki ülkemizin

önemli problemlerinden birisi de başıboş sokak

hayvanlarından kaynaklanan kuduz riskli temas (Şekil 1.2.)

ve bundan kaynaklanan ekonomik

kayıplardır. Örneğin, 2005 yılındaki kuduz profilaksi giderleri (aşı ve antiserum) yaklaşık 6

milyon dolar civarındadır.

Bunun yanı sıra, bugün Avrupa’da sokak kuduzunun görüldüğü tek ülke Türkiye’dir. Problemin esasını, başıboş sokak hayvanı varlığının kontrol altına alınamayışı ve hayvanlarda gerekli aşılamaların yapılamayışı oluşturmaktadır. Dolayısıyla, bu konuyla ilgili halk sağlığı probleminin ortadan kaldırılmasında, alakalı kurum ve kuruluşların yapacakları iş birliğinin ve toplumsal desteğin önemi büyüktür.

(2)

Bu konuda Sağlık Bakanlığınca halka ve sağlık çalışanlarına yönelik eğitim dokümanı hazırlanarak dağıtılmıştır. Ayrıca, hizmet içi eğitimlerle ilgili çalışanların bilgilerinin güncellenmesi yönünde çalışmalarda bulunulmaktadır. Bu anlamda, kuduz ve kuduz riskli temasla ilgili uluslar arası düzeyde kabul görmüş bilimsel veriler ve değerlendirmeler çevresinde “Kuduz Korunma ve Kontrol Yönergesi” oluşturularak uygulamada tek tiplilik sağlanmıştır.

2. ŞARBON

Şarbon, ülkemizde zaman zaman otçul hayvanlarda görülebilen ve hasta hayvanları kesen veya yüzenlerle, bu hayvanlara ait etlerle teması olanlarda deri şarbonu şeklinde görülen bir hastalıktır. Şarbonun, ülkemizde hemen hemen bütün illerde, çoğunluğu çalışabilecek kesimden olmak üzere, değişik yaş gruplarında görülebilen potansiyel bir halk sağlığı problemi olabileceği düşünülmektedir (Şekil 2.1., Şekil 2.2., Şekil 2.3. ve Şekil 2.4.). Sporlanmış şarbon basillerinin toprakta 100 yıl kadar yaşabileceği gibi bilimsel bir gerçeğin varlığı, bugün hastalık bildirilen yerlerde sürekli bir tehdidin olabileceğine de işaret etmektedir

Şarbonla ilgili olarak Sağlık Bakanlığının en önemli faaliyet alanı halkın bilgilenmesi ve bilinçlenmesinin temini esasına dayanmakta olduğundan, bu yöndeki çalışmalar, hizmet içi eğitimlerle paralel olarak yürütülmektedir.

Bu anlamda, yapılan önemli çalışmalardan birisi de bilimsel gelişmeler ışığında gerekli değerlendirmelerin yapılarak şarbon

antiserumu uygulamadan kaldırılmıştır.

56592 62125 60588 85361 77782 78347 98136 103741 89685 84755 91291 90049 89399 97354 107766 116226 99641 80630 86267 82384 87508 85030 110646 110624 128951 152317

0 20000 40000 60000 80000 100000 120000 140000 160000 180000

Vaka Sayıları

1980 1982 1984 1986 1988 1990 1992 1994 1996 1998 2000 2002

2004

Yıllar

Şekil 1.2. Kuduz Riskli Temas Vakalarının Yıllara Göre Dağılımı (Türkiye, 1980-2005)

414

0

457

0

690

2

426

1

460

1

396

1

532

1

371

1

325

3

268

0

319

1 0

100 200 300 400 500 600 700

Vaka Sayıları

1995 1996

1997 1998

1999 2000

2001 2002

2003 2004

2005

Yıllar Şekil 2.1. Şarbon Vaka ve Ö lümlerinin Yıllara Göre Dağılımı

(Türkiye, 1995-2005)

Vaka Sayıları

Ölüm

(3)

17

Şekil 2.2. Şarbon Vakalarının Aylara Göre Dağılımı

(Türkiye, 2005)

0 10 20 30 40 50 60 70 80 90

Ocak Şubat Mart Nisan Mayıs Haziran Temmuz Ağustos Eylül Ekim Kasım Aralık

Aylar

Vaka Sayıları

0 10 20 30 40 50 60 70 80 90 100

Vaka Sayıları 0 1-4 5-9 10-14 15-19 20-29 30-44 45-64 65+

Yaş Grupları Şekil 2.3. Şarbon Vakalarının Yaş Gruplarına Göre Dağılımı

(Türkiye, 2005)

3. BRUSELLOZ

Bruselloz, ülkemizde yaygın olarak görülen gıda kaynaklı zoonotik bir hastalıktır. Özellikle toplumdaki tüketim alışkanlıkları, halkın sosyoekonomik ve sosyokültürel yapısı hastalığın görülmesinde önemli faktörlerdir. Bruselloz, geleneğe bağlı usullerle hayvancılığın yapıldığı bölgelerimizde halk sağlığı problemi olmaya devam etmekte olup önemli sayıda vaka

(4)

bildirimleri yapılmaktadır. (Şekil 3.1., Şekil 3.2.). Vakalar, genel olarak üretken olan yaş gruplarında görülmektedir (Şekil 3.3.). Bruselloz bildirimleri bölgelere göre de önemli farklılıklar göstermektedir (Şekil 3.4.).

Bakanlığımızca, hastalığın erken teşhis edilebilmesi ve tedavilerin zamanında verilmesi amacıyla, birinci basamak sağlık kuruluşlarında hızlı tarama testi uygulaması yaygınlaştırılması çalışmalarına başlanmıştır. 22 ilde çalışanlara yönelik hizmet içi eğitimler verilmiştir.

Kalan illerdeki çalışanların hizmet içi eğitimlerinin tamamlanması konusundaki çalışmalar devam etmektedir.

Ayrıca, brusellozla ilgili halkın bilgilenmesi ve bilinçlenmesi amacıyla hazırlanmış dokümanlar söz konusudur.

Ancak, brusellozla mücadelede de hastalığın hayvanlarda kontrol altına alınması şarttır. Bunun sağlanması yanında,

yürüttüğümüz toplumun bilinçlendirilmesi çalışmalarıyla

insan vakalarında azalma mümkün olabilecektir.

Ülkemizde, genel olarak bruselloz vakalarında, bahar ve yaz aylarında bir artış söz konusudur;

temmuz ayından itibaren de vaka sayılarında bir düşüş gözlenmektedir (Şekil 3.5.). Bu durum, ülkemizdeki hayvan yetiştiriciliğinin yapısıyla alakalı gibi durmaktadır.

Eldeki veriler değerlendirildiğinde, brusellozun düşük mortalite hızında, önemli bir halk sağlığı problemi olduğunu gösteren ciddi bir morbidite hızı vardır (Şekil 3.6. ve Şekil 3.7.).

8506

9

9480

0

11812

1

12330

1

11462

3

10742

0

15510

2

17765

1

13870

0

18563

2

14644

1 0

5000 10000 15000 20000

Vaka Sayıları

1995 1996

1997 1998

1999 2000

2001 2002

2003 2004

2005

Yıllar Şekil 3.1. Bruselloz Vakalarının Yıllara Göre Dağılımı

(Türkiye, 1995-2005)

Vaka Sayıları Ö lüm

0 500 1000 1500 2000 2500 3000 3500 4000

V aka Sa lar ı 0 1- 4 5- 9 10 -1 4 15 -1 9 20 -2 9 30 -4 4 45 -6 4 65 +

Yaş Grupları Şekil 3.3. Bruselloz Vakalarının Yaş Gruplarına Göre

Dağılımı (Türkiye, 2005)

(5)

19

0 500 1000 1500 2000 2500 3000 3500 4000 4500 5000

Vaka Sayıları Karadeniz Ege İç Anadolu Doğu Anadolu

Bölgeler Şekil 3.4. Bruselloz Vakalarının Bölgelere Göre Dağılımı

(Türkiye, 2005)

Şekil 3.5. Bruselloz Vakalarının Aylara Göre Dağılımı (Türkiye, 2005)

0 200 400 600 800 1000 1200 1400 1600 1800 2000

Ocak Şubat Mart Nisan Mayıs Haziran Temmuz Ağustos Eylül Ekim Kasım Aralık

Aylar

Vaka Sayıları

Şekil 3.6. Bruselloz Vakalarının Yıllara Göre Morbidite Hızları (Türkiye, 1995-2005)

0 5 10 15 20 25 30

1995 1996 1997 1998 1999 2000 2001 2002 2003 2004 2005

Yıllar

Morbidite Hızı (Yüz Binde)

(6)

Şekil 3.7. Bruselloz Vakalarının Yıllara Göre Mortalite Hızları (Türkiye, 1995-2005)

0 0,05 0,1 0,15

1995 1996 1997 1998 1999 2000 2001 2002 2003 2004 2005

Yıllar

Mortalite Hızı (Milyonda)

4. KIRIM-KONGO KANAMALI ATEŞİ (KKKA)

Ülkemizde, bahar ve yaz aylarında kırsal kesimde yaşayan insanlarda görülen ve genellikle kene temasıyla bulaşan viral bir hastalıktır. KKKA; Sağlık Bakanlığının, ilgili kurum ve kuruluşlarla iş birliği içinde yaptığı çalışmaların sonucunda 2003 yılının Ağustos ayında Türkiye’de ilk kez tanımlanan bir hastalıktır.

Hastalıkla ilgili olarak sağlık çalışanlarının bilgilendirilmesi, halk eğitimleri, hastalığın ülkemizde teşhis edilebilmesi için laboratuvar alt yapısının kurulması, hastalığın görüldüğü ilerdeki hastanelerin alt yapı eksikliklerinin giderilmesi, sürveyans sisteminin oluşturulması, vaka tanımları, tedavi protokolleri, sevk kriterleri ile vaka yönetimi ve izolasyon

önlemlerinin belirlenmesi gibi çalışmalar yapılmıştır. Ayrıca, vaka kontrol çalışması, seroprevalans çalışması, retrospektif çalışma, ribavirin adlı antiviral ilacın hem ağızdan alınan şeklinin hem de damar içi şeklinin (bu çalışma devam ediyor) etkinliği gibi bilimsel çalışmalar da tamamlanarak sonuçları bilim dünyası ile paylaşılmıştır. Bunlara ilaveten, gerekli iş birliğinin temini ile hastalığın bulaştırılmasından sorumlu olan kene türlerinin belirlenmesi ve bu kenelerden virüs izloasyonunun yapılması da sağlanmıştır.

Bunların yanı sıra, sağlık

çalışanlarının bilgilerinin güncellenmesi, ülkemizin bilim

adamlarının ürettiği bilimsel verilerin paylaşılması ve sürveyansın doğru yapılaması amacıyla, yoğun hizmet içi eğitimler düzenlemiş ve gerekli doküman desteği sağlanmıştır. Hastalığın zamanında farkına varılması ve erken müdahalenin temini için halka yönelik eğitim çalışmalarına ağırlık verilmiş ve bu konuda da birçok eğitim dokümanı hazırlanarak (broşür, afiş, film gibi) halkın kullanımına sunulmuştur.

Ülkemizdeki KKKA vaka sayılarına bakıldığında (Şekil 4.1.) önemli sayıda vaka artışının olduğu gözlenmekle birlikte, bu vaka sayısındaki artışın, hastalığın genel epidemiyolojik özelliği yanında, hem sağlık çalışanlarının hem de halkın bilgi ve bilinç düzeyindeki gelişmeden kaynaklandığı düşünülmektedir. Ancak, genel olarak KKKA’nın fatalite hızı dünyada ortalama % 30’ların üzerinde iken, bu hız ülkemizde % 5’ler civarındadır. Fatalite hızındaki düşüklükte en önemli hususun, toplumun bilgi ve bilinç düzeyindeki yeterliliğin yanı sıra, ülkemizde gerekli bakımı sağlayabilecek yeterli hastane alt yapısın ve uzmanın olduğu gerçeğinin bulunduğuna inanılmaktadır. Ayrıca, uygulanan sürveyans sistemi ile hafif olarak geçirilebilecek KKKA vakalarının dahi yakalanabildiği bilinmektedir.

17 0 133

6 249

13 266

13 438

27

0 50 100 150 200 250 300 350 400 450 500

Vaka Sayıları

2002

2003

2004

2005

2006 Yıllar Şekil 4.1. Kırım-Kongo Kanamalı Ateşi Vaka ve Ö lümlerinin

Yıllara Göre Dağılımı (Türkiye, 2002-2006)

Vaka Sayıları

Ölüm

(7)

21

Ancak, ilgili kurum ve kuruluşlarla

iş birliği yapılması, KKKA kontrolü açısından hayli önemli bir konudur.

Aksi takdirde, özellikle epideminin yayılışından kaynaklandığını düşündüğümüz vaka artışlarının önüne geçilmesi mümkün olmayacaktır (Şekil 4.2.). Eldeki veriler ve ülkemizdeki uzmanlarca üretilen bilgiler bunun açık göstergesidir.

5. TULAREMİ

Tularemi, ülkemizde son yıllarda epidemilere sebep olan zoonotik bir enfeksiyon hastalığıdır. Yapılan epidemiyolojik araştırmalarda hastalığın su kaynaklı olduğu belirlenmiştir; içme ve kullanma sularının depolarına dışarıdan sızıntı olması, su taşıma sistemlerinin ıslah edilmemiş olması veya su şebekesinin bulunmayışı gibi. Zaman zaman epidemiler şeklinde seyretmesi, tulareminin bildirimi mecburi hastalıklar sınıfına alınmasının gerekliliğini ortaya koymuştur. Bu sebeple, tularemi, 2005 yılında bildirimi mecburi hastalıklar sınıfına alınmıştır.

Bazı illerde epidemilerin görülmesi üzerine, sağlık çalışanlarının dikkatlerinin çekilmesi amacıyla 2004 yılının Aralık ayında ilgili Bakanlıkların yanı sıra, üniversitelerin ve uzmanlık derneklerinin iş birliğiyle hizmet içi eğitim düzenlendi ve İl Eğitim Ekipleri oluşturuldu.

Yapılan bu eğitimler sonucunda, bütün illerde de eğitimler sağlandı. Ayrıca, konuyla ilgili yapılması gerekenlerin yer aldığı bilgiler hazırlanarak illere gönderildi. Bu çalışmalar sonucunda, artık tulareminin, ayırıcı teşhislerde dikkate alınan ve atlanmayan bir hastalık olmasının sağlanması yönünde önemli adımlar atılmış oldu (Şekil 5.1 ve Şekil 5.2).

Bunların yanı sıra, halkın bilgi ve bilinç düzeyinin geliştirilmesi amacıyla doküman hazırlanarak dağıtımları sağlandı.

6. LAYŞMANYAZLAR

Layşmanyazlarla ilgili gerek vektöre gerekse etkene yönelik olarak Sağlık Bakanlığının da içinde olduğu bilimsel çalışmalar yürütülmektedir. Özellikle ilk vaka bildiriminin olduğu yerlerde çalışma yapılması yönünde bir uygulama da mevcuttur.

Ülkemizde yıllık 30 civarında bir kalaazar bildirimi söz konusu olmaktadır (Şekil 6.1). Kalaazarla ilgili olarak vaka görülen yerlerde gerekli filyasyon çalışmaları yapılmakta ve halka yönelik eğitim çalışmalarında bulunulmaktadır.

Bu konuyla ilgili çalışmaların da bir kontrol programı çerçevesinde yapılması amacıyla yapılan çalışmalar söz konusudur.

Ülkemizde antroponotik (insan-vektör-insan) bir özellik taşımakta olsa da ülkemizin Güneydoğu ve Akdeniz Bölgelerindeki bazı illerde önemli halk sağlığı problemi oluşturun şark çıbanı ile ilgili olarak bazı bilgilerin verilmesi faydalı bulunmaktadır.

Ülkemiz, ılıman bir iklim kuşağında yer almaktadır. Bu duruma, toplumun sosyoekonomik ve sosyokültürel yapısı ile bazı alt yapı eksiklikleri de ilave olunduğunda, değişik türde ve sayıda parazitin görülmesi kaçınılmaz olmaktadır. Parazit hastalıklarının ülkemizde hâlâ önemli halk sağlığı problemi olmaya devam etmesinin altında yatan keyfiyet budur.

23 25

3 3 1

34 7 1

25 1

136

45

16 51

43

1 1 8 7

0 20 40 60 80 100 120 140 160

Vaka Sayıları Amasya Bolu Çan Edirne Kastamonu Kocaeli Sakarya Sinop Kırıkkale Düzce

İller Şekil 5.1. Tularemi Vakalarının İllere Göre Dağılımı

(n=431; Türkiye, 2005)

(8)

Sağlık Bakanlığı tarafından bu hastalıkların doğru teşhisinin yapılması, doğru tedavi edilmelerinin sağlanması, halkın konuya ilişkin bilgilendirilmesi ve bilinçlendirilmesi çalışmaları yürütülmektedir. Ancak, bu tür hastalıklara yaklaşımın tek taraflı olamayacağı, ilgili bütün kurum ve kuruluşların katılımıyla problemin çözülebileceği de bilinmektedir.

Şark çıbanı, parazit hastalıkları içinde gerek tedavisi gerekse kontrolünün zor olması sebebiyle önem teşkil eden bir hastalıktır.

Ülkemizde de yıllara göre artış veya düşüşlerin görüldüğü bir insidans izlenmektedir.

Şark çıbanıyla ilgili olarak planlı çalışmalara 1996 yılında geçilerek

“Kutanöz Leishmaniasis Kontrol Programı” hazırlanmış ve uygulamaya konulmuştur. Söz konusu yıllarda kontrol programı kapsamında hastalığın tedavisinde kullanılan beş değerli antimon bileşikleri (Glucantime® ve Pentostam®) Bakanlığımızca temin edilerek hastalara ücretsiz uygulanması temin edilmiştir.

Ancak, daha sonra hastalığın tedavisinde kullanılan ilaçların, ilacın dünyadaki kısıtlı üretimi sebebiyle temin edilememesi yanında, şark çıbanının bulaştırıcısı olan tatarcıkların yaşama ve üreme alanlarındaki olumsuzlukların giderilememesi vakalarda artışa yol açmıştır (Şekil 6.2.). Ayrıca, şark çıbanı olan her kişinin diğer insanlar için bir rezervuar olması da hastalığın artışının altındaki önemli faktörlerdendir.

Vakalarda artışların görülmesi üzerine, 2003 yılının Ekim ayında konunun uzmanlarından oluşturulan Bilimsel Kurul toplantısı düzenlenmiş ve yeni gelişmeler ışığında hastalığın teşhis ve tedavi şekli gözden geçirilip standardize edilmiş, hazırlanan bilgiler bir genelge ile illere gönderilmiştir. Bu bilgiler daha sonra kitapçık haline de getirilmiştir.

Ayrıca, Aralık 2004 tarihinde 16 ilde görev yapan bulaşıcı hastalıklar şube müdürleriyle ikişer hekimin katıldığı ve hasta muayenesi, numune alınması, teşhis ve tedavi işlemlerinin ve aktif sürveyans çalışmalarının uygulamalı olarak verildiği bir hizmet içi eğitim toplantısı düzenlenmiştir.

Bunlara ilaveten, 2004 ve 2005 yıllarında daha önceden üretimi kısıtlı olan ve tedarikinde problem yaşanan beş değerli antimon bileşikleri temin edilerek hastalara ücretsiz olarak uygulanması sağlanmıştır. Bugün için ilaçla ilgili her hangi bir problem bulunmamaktadır.

Bunun yanı sıra, Şark Çıbanı Teşhis ve Tedavi Merkezlerinin oluşturulması, aktif sürveyans çalışmalarının yapılması, vektörün yaşam alanlarının ıslahıyla ilgili olarak ilgili kurum ve kuruluşlarla iş birliğinin sağlanması ve vektöre yönelik sürdürülen mücadele çalışmalarının arttırılması da sağlanmıştır.

Ayrıca, halkın bilgi ve bilinç düzeyinin yükseltilmesi amacıyla eğitim dokümanı hazırlanmıştır.

71

2 34

1 22

0 34

1 17

0 46

1 24

0 30

1 32

1 0

10 20 30 40 50 60 70 80 90 100

Vaka Sayıları

1997 1998

1999 2000

2001 2002

2003 2004

2005 Yıllar Şekil 6.1. Kalaazar Vakalarının Yıllara Göre Dağılımı

(Türkiye, 1997-2005)

5692 2191 2159 1242 1499 1010 1135 994 2736 2497 4187 2563

0 1000 2000 3000 4000 5000 6000 7000

Vaka Sayıları

1994 1995

1996 1997

1998 1999

2000 2001

2002 2003

2004 2005

Yıllar Ş ekil 6.2. Ş ark Çıbanı Vakalarının Yıllara Göre Dağılımı

(Türkiye, 1994-2005)

(9)

23

Yukarıda bahsedilen çalışmalar sonucunda da 2004 yılında 4187 olan vaka sayısı, 2005 yılında 2563’e düşmüştür (Şekil 6.2, Şekil 6.3). Bu durum, % 38,78 oranında bir düşüş manasına gelmektedir.

2005 yılı vakalarına, aslında hizmet içi eğitim sonucu başlatılan aktif sürveyansla belirlenen 2004 yılına ait vakalar da dâhildir. 2006 yılında vaka sayısının daha da düşük olabileceği beklenmektedir.

Ancak, konunun muhatabı bütün kurum ve kuruluşların desteği ile gerekli eş güdüm sağlanmadan, şark çıbanında sürdürülebilir bir kontrol sisteminin oluşturulması mümkün gözükmemektedir.

7. KİSTİK EKİNOKOKKOZ

Kistik ekinokokkoz, hem halk sağlığı açısından hem de ekonomik açıdan önemi büyük olan zoonotik bir parazitozdur. Ülkemizde, hastane verilerine göre yüz binde dört civarında bir insidansa sahiptir.

Genel olarak hastalığın kaynağını da parazit tedavisi yapılmamış başıboş sokak köpeklerinin oluşturduğu ifade edilmektedir. Konuya bu yönden bakıldığında, kistik ekinokokkoz ile kuduz hastalığının mücadelesinde ortak bir nokta söz konudur.

Hastane kayıtlarında yıllık ortalama

4000’ler civarında kistik ekinokokkoz hastalığının görüldüğü anlaşılmaktadır. Hastalık 2005 yılında bildirimi mecburi hastalıklar sınıfına alınmıştır. 2005 yılında yapılan bildirim 175 olarak gerçekleşmiştir (Şekil 7.1). Önceki yıllara ait bildirimlerle 2005 yılı bildirimi arasındaki uçurumun, 2005 yılında uygulamaya konan bildirim sistemindeki laboratuvar destekli vaka bildirimi esasının getirilmesinden kaynaklandığı düşünülmektedir. Hastane kayıtları çerçevesinde önemli bir morbidite ve mortalite hızına sahip olan (Şekil 7.2.

ve Şekil 7.3.) kistik ekinokokkozun hem ekonomik açıdan hem de insan sağlığı açısından bir problem olduğu bilim adamlarınca da kabul gören önemli bir husustur. Nitekim, hastane kayıtlarına gire yıllık 4000 vaka üzerinden hesap yapıldığında, yaklaşık 5-6 milyon dolarlık bir ekonomik kaybın söz konusu olabileceği düşünülmektedir.

0 500 1000 1500 2000 2500

Vaka Saları Adana Ankara Ayn Diyarbakır Hatay İstanbul Kars Konya Manisa Mardin Muş Niğde Siirt Van Şırnak

İller Şekil 6.3. Şark Çıbanı Vakalarının İllere Göre Dağılımı

(Türkiye, 2004-2005)

2004 2005

2738 34 2905 48 3295 38 3791 38 3520 25 3267 52 4844 79 3509 35 4147 89 4390 44 4384

38 175 0 0

1000 2000 3000 4000 5000 6000

Vaka Sayıları

1994 1996

1998 2000

2002 2004

Yıllar Şekil 7.1. Kistik Ekinokokkoz Vaka ve Ö lümlerinin

Yıllara Göre Dağılımı (Türkiye, 1994-2005)

Vaka Sayıları Ölüm

Ş ekil 7.2. Kistik Ekinokokkozda Yıllara Göre Morbidite Hızları (Türkiye, 1995-2005)

0 2 4 6 8 10

1995 1996 1997 1998 1999 2000 2001 2002 2003 2004 2005

Yıllar

Morbidite Hızı (Yüz Binde)

(10)

Mücadele çalışmalarında, ilgili kurum ve kuruluşlarla iş birliği gerekliliğinin şart olduğu önemli zoonotik hastalıklardan birisi de hiç şüphesiz kistik ekinokokkozdur.

Bu konuyla ilgili olarak Sağlık Bakanlığı, halkın bilgilenmesi ve bilinçlenmesi amacıyla yaptığı çalışmalar yanında, yine ilgili sağlık çalışanlarının hizmet içi eğitimlerine büyük önem vermektedir. Bunlara ilaveten, ilgili kurum ve kuruluşların ortak bir kontrol programı hazırlanması ve uygulamaya konması yönünde de zaman zaman girişimler bulunmaktadır.

8. AVİAN İNFLUENZA

Avian influenza, hem Türkiye hem de dünya kamuoyunda da yoğun kullanımıyla kuş gribi, 2005 yılının son günleri ile 2006 yılının ilk aylarında ülkemiz gündeminde söz sahibi olmuştur. Sağlık Bakanlığı bu konudaki çalışmalarına 2003 yılının sonlarında başlamıştır. 2003 yılının Aralık ayı ortalarında avian influenzanın Güneydoğu Asya ülkelerinde görülmesi üzerine, bilim adamlarınca kabul gören bilgiler toparlanarak hekimlerin bilgilenmesi amacıyla bütün illere gönderilmiştir. Ayrıca, yapılan hizmet içi eğitimlerle sağlık çalışanlarının konuya dikkatleri çekilmiştir.

Bunlara ilaveten, halkın bilgilenmesi ve bilinçlenmesi yönündeki çalışmalara, 2005 yılında Balıkesir’in Manyas ilçesinde hindilerde kuş gribi vakalarının görülmesi üzerine hız verilmiştir. Bundan sonra, 2004 yılında hazırlanan bilgiler ile “Kuş Gribinde Sağlık Kuruluşlarınca Uyulması Gereken Usul ve Esaslar” ve halka yönelik hazırlanan eğitim dokümanı bütün illere gönderilmiştir.

Ayrıca, gerek kuş gribi gerekse pandemik influenza kapsamında olmak üzere, hastane ve laboratuvar alt yapılarına yönelik çalışmalarda da bulunulmuştur. Bunlara ilaveten, maske, eldiven ve önlük gibi koruyucu malzeme temini de söz konusu olmuştur.

Bütün bu çalışmaların bir sonucudur ki, kuş gribi görülen ülkelerde vakalardaki fatalite hızları, Dünya Sağlık Örgütünün verilerine göre 09.11.2006 tarihi itibarıyla (256 vaka, 152 ölüm) % 59 civarında iken, ülkemizdeki kuş gribi vakalarının ölüm hızları yine aynı Örgütün verilerine göre (12 vaka, 4 ölüm) % 33’ler civarındadır. Bu durumun, kuş gribi konusundaki yeterli sağlık alt yapısının oluşturulduğunu gösterdiği düşünülmektedir.

Bunların yanı sıra, kuş gribinin, ülkemizde önemli sayılabilecek düzeyde ilgili kurum ve kuruluşlarla iş birliğinin sağlandığı hastalıklardan birisi olduğu da unutulmamalıdır.

9. KAYNAKLAR

1. Bulaşıcı Hastalıkların İhbarı ve Bildirim Sistemi Standart Tanı, Sürveyans ve Laboratuvar Rehber. Sağlık Bakanlığı Temel Sağlık Hizmetleri Genel Müdürlüğü. 4. Baskı. Eylül 2005 Ankara

2. Sağlık Bakanlığı Temel Sağlık Hizmetleri Genel Müdürlüğü Bulaşıcı ve Salgın Hastalıklar Kontrolü Daire Başkanlığı Zoonotik ve Paraziter Hastalıklar Şube Müdürlüğü verileri ve değerlendirmeleri.

Ş ekil 7.3. Kistik Ekinokokkozda Yıllara Göre Mortalite Hızları (Türkiye, 1995-2005)

0 0,2 0,4 0,6 0,8 1 1,2 1,4 1,6 1,8 2

1995 1996 1997 1998 1999 2000 2001 2002 2003 2004 2005

Yıllar

Mortalite Hızı (Milyonda)

Referanslar

Benzer Belgeler

Ortopedi ve Travmatoloji Kliniğimizde 1993 ile 2010 yılları arasında bilateral gelişimsel kalça displazili olup aynı seansta operasyon uygulanan 57 hasta bu

Amaç: Sıtma dünyada ve ülkemizde halk sağlığı sorunu olmaya devam etmektedir. Bu çalışmada 2008-2013 yılları arasında Kocaeli Sağlık Müdürlüğü Sıtma Savaş

İlk yapıldığı haliyle kubbenin daha şişkin olduğu ancak daha sonraki bir dönemden günümüze gelen kubbenin daha yayvan olarak yapıldığı görülmektedir..

Ancak tüm dünyada olduğu gibi ülkemizde de salgın hastalık tehdidi devam etmektedir. Bu salgının/bulaşın halk sağlığı ve kamu düzeni açısından oluşturduğu riski

Hiçbir şekil ve surette ve her ne nam altında olursa olsun, her türlü gerçek ve/veya tüzel kişinin, gerek doğrudan gerek dolayısı ile ve bu sebeplerle uğrayabileceği

Hayvan öldürülerek kuduz aç›s›ndan incelenir (41), b) Kuduz veya kuduz flüphesi varsa acil afl›lama ve HRIG veya ERIG uygu- lan›r. Hayvan öldürülerek kuduz

Görüp -neredeyse açık seçik- okuduğumu saymıyor, daha başka bir şey bul- manın peşinde, her anladığımı “bu olmayabilir’’ düşüncesiyle bir kâğıt gibi

Aile Planlaması Eğitici Eğitimi: 1992-1999 yılları arasında, Hacettepe Üniversitesi Tıp Fakültesi Halk Sağlığı Anabilim Dalı’nın, Sağlık Bakanlığı