93
Evrensel Bak›fl Aç›s›
Gürbüz Evren
nadolu’nun, yurt d›fl›na kaç›r›lan zenginlikleri hep tart›flma konusu olmufl- tur. Osmanl›’n›n son dönemle- rinde, “Bu tafllardan bizde çok var. ‹ngiliz’i, Frans›z’›, Alman’›
bunlar için k›zd›rmaya de¤mez.
Verin gitsin” diyen padiflahlarla bafllayan Anadolu topraklar›n›n zenginliklerinin ya¤malanmas›, günümüzde, gizli yollardan da olsa, devam ediyor.
Hemen belirtelim, ya¤malananlar sadece tarihi eserlerle s›n›rl› de¤ildir.
Paris’te yaflad›¤›m dönemde yapt›¤›m ifllerden biri de rehberlikti. Yan›lm›yorsam 1995 y›l›n›n Eylül ay›nda, Türkiye’den gelen ve rehberli¤ini yapt›¤›m bir grubu, Palais Royal adl› semtte, Louvre Müzesi yak›n›ndaki parfüm ma¤azalar›ndan birine götürmüfltüm.
A
Türkiye’nin katk›s›
Avrupal› kad›nlar›n
güzelli¤ine
Türkiye’nin katk›s›
94
a¤azada sadece parfüm de¤il, kad›n bak›m ve gü- zellik ürünleri de sat›l›yor- du. Ma¤aza, çevredeki benzerleri gibi turist gruplar›na yüzde 40’lara varan indirimlerin yan› s›ra vergi iadesi de sa¤lad›¤› için büyük ilgi görüyordu.
Rehberlik mesle¤i gere¤i sadece parfüm çeflitlerini de¤il kad›nlar›n kulland›¤› bak›m ve güzellik ürünleri- ni de bilmek zorundayd›m.
‹stanbul’dan gelen gruptaki 18 ka- d›nla, ma¤azada sat›fl görevlileri ara- s›nda çeviri yapmak, gerek ürün çeflit- lili¤i gerekse gruptakilerin sürekli de¤iflen seçimleri nedeniyle dünyan›n en zor ifllerinden biriydi.
Bu ma¤azaya daha önce de birçok turist grubunu götürdü¤üm için çal›- flanlar ve yöneticilerle iyi bir iliflkim vard›. Yöneticiler, gruplar›n al›flverifli bitti¤inde beni içerideki bir odada a¤›rlar, kahve ikram ederlerdi.
Bu grubun al›flverifli bitti¤inde be- ni misafir salonuna de¤il de, makam odas› diyebilece¤im bir bölüme davet ettiler. Burada ilk dikkatimi çeken du- vardaki haritalar oldu. Bunlar›n ara- s›nda en belirgin olan› ise mavi çerçe- ve içindeki Türkiye haritas›yd›. Harita- y› incelerken, birçok bölgenin k›rm›z›
kal›n çizgilerle çevrilmifl oldu¤unu, gördüm. Baz› bölgelere ise yeflil nok- talar konulmufltu.
Ma¤aza müdiresi Madam Lopez’
in, “Sizi patronumuz Jean Claude ile tan›flt›rmak istiyorum” sözleriyle ken- dime geldim.
Karfl›mda, 70 yafllar›nda, uzun boylu, mavi gözlü, sportif görünümlü
bir adam vard›. Yafll› adam, Türkçe,
“Hoflgeldiniz. Nas›ls›n›z?” diye konu- flunca flafl›rd›m.
“Türkçe biliyor musunuz, yoksa ifliniz gere¤i birkaç kelime mi ediyor- sunuz” diye sordum.
“Gençli¤imde 3 y›la yak›n Türki- ye’nin farkl› bölgelerinde kald›m.
Türkçeyi o zaman ö¤renmifltim” yan›- t›n› verdi.
Konuflmaya ma¤aza müdiresi Ma- dam Lopez de kat›ld› ve “Patronum, gelen gruplar›n Türk rehberleriyle tan›flmak istedi¤i için sizi bulufltur- dum” dedi.
Kahvelerimizi içip havadan sudan konufltuktan sonra iflim akl›ma geldi.
Turist grubumla program›m devam etti¤i için fazla kalamayaca¤›m› söyle- di¤imde Jean Claude, “Sizinle bir ak- flam yeme¤inde buluflmak isterim”
dedi.
Yahudi as›ll› Frans›z Jean Claude ile 5 gün sonra, kendi paramla gideme- yece¤im lüks bir restoranda bulufltuk.
Havadan sudan konuflmalar bittikten sonra, yafll› adama, Türkiye’de geçir- di¤i 3 y›l› sordum. Jean Claude, 1960’
l› y›llarda, bugün dünyaca ünlü bir
M
Türkiye haritas›n›
incelerken, birçok bölgenin k›rm›z› kal›n çizgilerle çevrilmifl oldu¤unu, gördüm. Baz›
bölgelere ise yeflil
noktalar konulmufltu.
95
Frans›z kozmetik markas›nda uzman olarak çal›fl›rken, araflt›rmalar yapmak amac›yla, aralar›nda Türkiye’nin de bulundu¤u, baz› ülkelere gitti¤ini söy- ledi.
Jean Claude, Türkiye’nin, özellik- le Karadeniz, Ege ve Akdeniz bölge- lerini 1969-1972 y›llar› aras›nda, 3-4 kiflilik ekiplerle kar›fl kar›fl gezmifl.
Arad›klar› ise parfüm ve kozmetik sektörlerinde üretecekleri yeni ürünle- rin haz›rlanmas›nda kullanabilecekleri
bitkiler ve çiçeklermifl. Özel- likle endemik yani sadece belli bir yörede yetiflen bitki- leri, çiçekleri tespit etmifller.
Bunlardan ald›klar› örnekleri de, Fransa’n›n benzer iklim ve toprak yap›s›n›n oldu¤u bölgelerde ya da uygun flart- lar› yaratt›klar› seralarda ye- tifltirmeye çal›flm›fllar.
Jean Claude’a gitti¤i böl- geleri ve en çok etkilendi¤i yerleri sordu¤umda, Datça’
dan bafllayarak 3 isim say- m›flt›. Bunun üzerine, odas›n- da gördü¤üm haritadaki baz›
gölgeleri neden k›rm›z› çizgilerle çe- virdi¤ini sordum.
“Türkiye’de hayran kald›¤›m 3 yer var. Do¤u Karadeniz ile yaylalar›, güneyde Toros da¤lar› ve Datça Yar›- madas›. Ama Datça Yar›madas› 1 nu- mara” yan›t›n› verdi.
ar›mada’ya ilk kez 1970 y›l›n›n fiubat ay›nda gitmifl ve Temmuz bafl›na kadar böl- gede dolaflmad›k yer b›rak- mam›fl. Kat›ld›¤› köy dü¤ünlerinden akl›nda kalan en önemli an› ise hâlâ melodisini m›r›ldand›¤› Çökertme türküsü ile zeybek oyunu olmufl.
“Bende Datça’n›n yeri çok farkl›”
diyen Jean Claude, bölgeden toplad›k- lar› endemik bitki türlerini, Fransa’
n›n denizafl›r› topraklar›nda yetifltirdik- lerini, sonra da bunlardan kozmetik ürünleri ve parfümler ürettiklerini anlatt›. Söz konusu ürünlerden baz›la- r›n›n adlar›n› sayd›¤›nda ise çok flafl›r- d›m. Çünkü bunlar tüm dünyan›n
Y
“Türkiye’de hayran kald›¤›m 3 yer var.
Do¤u Karadeniz ile yaylalar›, güneyde Toros da¤lar› ve Datça Yar›madas›.
Ama Datça
Yar›madas› 1 numara”
yan›t›n› verdi.
96
tan›d›¤› çok yayg›n kullan›lan parfüm ve güzellik ürünleriydi.
Fransa’dan getirdikleri 2 karavan- da kalan, da¤da taflta gezen bu yaban- c›lardan kuflkulanan köylülerin flikâ- yeti üzerine, jandarma Frans›zlar›
gözalt›na alm›fl. Jean Claude ve 2 ka- d›n arkadafl›, 1 haftaya yak›n Marma- ris’te nezarette kalm›fl. Ankara’daki Fransa Büyükelçili¤i’ne haber veril- mesi üzerine, elçilikten gelen diplo- matlar›n giriflimleri sonucu serbest b›rak›lm›fllar.
ean Claude, serbest kald›ktan son- ra, arkadafllar›yla 1 ay daha Yar›- mada’da çiçek ve bitki toplamaya devam etmifl. Bunlar› karavandaki saks›larda saklayan Frans›zlar, be- lirli dönemlerde Rodos’tan gelen bir tekneye, ellerindeki bitki ve çiçek- leri yükleyip Fransa’n›n Nice kentine göndermifl.
Jean Claude, daha sonra, 1972 y›l›nda, ünlü bir Frans›z ilaç firmas›n›n uzmanlar›yla Yar›mada’ya, bu kez ilaç yap›m›nda kullan›lacak bitkileri araflt›rmak için gelmifl. fiirketin iste¤i üzerine, ad›n› söylemedi¤i bir bitkiyi
aramak için Knidos antik kentinin her kar›fl›n› incelemifller.
Jean Claude ile bir sonraki görüfl- memiz, Paris’e 115 kilometre uzak- l›ktaki, flatoyu and›ran evinde oldu.
Misafirlerini a¤›rlad›¤› büyük salonda dikkatimi en çok amforalar çekti. Sa- lonun dört köflesinde, demir kaideler üzerine yerlefltirilmifl amforalar› göz- leri ›fl›ldayarak gösteren Jean Claude,
“Bunlar› Knidos’ta bulduk. Firman›n Rodos’tan gönderdi¤i tekneye çok büyük bir özenle yüklemifltim” dedi.
“Datça Yar›madas›’ndan ve Türki- ye’den ald›klar›n›zla asl›nda bir çeflit casusluk, hatta h›rs›zl›k yapm›fl olma- d›n›z m›?” diye sordu¤umda, uzun uzun güldü. “Türkiye’de kozmetik sektörü vard› da, parfüm üretiyordu- nuz da, size rakip mi olduk” dedi.
“Kimseden izin almadan, tek bir kurufl ödemeden Amforalar› tekneye yükle- yip göndermek h›rs›zl›k de¤il mi?”
diye sordum. “Datça Yar›madas›’nda kald›¤›m süre boyunca gördü¤üm yabanc› teknelerin ço¤u bu amforalar- dan al›yordu. Ben de bal›kç›lardan paras›n› ödeyerek ald›m” yan›t›n› ver-
Misafirlerini a¤›rlad›¤›
büyük salonda dikkatimi en çok amforalar çekti.
J
97
di. Jean Claude’u her gördü¤ümde, baflta Datça olmak üzere Türkiye’nin farkl› bölgelerinden toplad›klar› çiçek ve bitkilerin adlar›n› sordum.
ürkiye’ye dönmeden evine son gitti¤imde, kal›n bir kitap ç›kart›p masan›n üzerine koy- du. “Bana sordu¤un bilgiler bu kitapta var. Sadece Türkiye’den de¤il, dünya-
n›n dört bir yan›ndan toplad›¤›m›z bitkileri ve çiçekleri bulabilirsin” dedi.
Kitapta, söz konusu bitkilerin, çi- çeklerin foto¤raflar› ile Latince ve Frans›zca adlar› s›ralanm›flt›. Bir baflka yaz›da da, bu kitaptaki bitki isimlerini, Türkiye’de yapt›¤›m araflt›rmalarda ç›kan isimlerle karfl›laflt›rarak akta- raca¤›m.•
gurbuzevren@butundunya.com.tr
T
Bir profesör konferans vermek üzere salona girmifl. Ama salon, ön s›rada oturan seyis d›fl›nda boflmufl. Konuflup konuflmama konusunda karars›z kalan profesör seyise sormufl: "Buradaki tek kifli sensin. Sana göre konuflmal› m›y›m, yoksa konuflmamal› m›y›m?"
Seyis: "Hocam ben basit bir insan›m, bu konulardan
anlamam. Fakat ah›ra gelip bütün atlar›n kaç›p bir tanesinin kald›¤›n›
görseydim, yine de onu beslerdim."
Bu sözlere hak veren Profesör
konferansa bafllay›p iki saatin üzerinde konuflmufl, konferans›n çok iyi oldu¤unu onaylanmas›n› isteyerek seyise sormufl:
"Konuflmam› nas›l buldun?"
Seyis cevap vermifl:
"Hocam sana daha önce bu konulardan pek anlamad›¤›m›
söylemifltim. Gene de e¤er ah›ra gelip, biri d›fl›nda tüm atlar›n kaçt›¤›n›
görseydim, onu beslerdim; ama elimdeki tüm yemi ona verip de hayvan›
çatlatmazd›m..."
Güney Amerika’ da bir trafik polisi,
sürat yapan bir otomobili dur- durdu ve "Bir sorun mu vard›
acaba, polis bey?"
diyen sürücüyü, alay- c› bir biçimde yan›tlad›:
"Hay›r." dedi. ‘Y›l›n Sürücüsü’ ödülünü haketti¤inize inand›m ve befl bin dolarl›k ödülünüzü takdim etmek için sizi dur- durdum." Sonra da, sürücüden, ehliyetini istedi. Sürücü; "Ödülümü ald›ktan sonra, inan›n, ilk iflim bir ehliyet almak olacak"
dedi. "Maalesef, ehliyetim yok..."
Yan koltuktaki bayan, arkadafl›n›n k›rd›¤› potu düzeltmeye çal›flt›:
"Hiç ehliyeti olmaz olur mu, polis bey?" dedi. "‹çkili oldu¤unda hep böyle komiklik yapmaya çal›fl›r." Arka koltuktaki kifli söze kar›flt›:
"Size bafltan söylemifltim, çal›nt› bir arabayla fazla gidemeyiz diye?.."
Polis, flaflk›nl›k içindeyken, otomobilin bagaj›ndan bir ses geldi:
"S›n›r› geçtiysek beni art›k buradan ç›kar›n, arkadafllar?..."•
Otomobildekiler Profesör ve seyis