• Sonuç bulunamadı

Sene: Cephe dergisi. Sayı:11-12, sayfa: 2. Yazının başlıgı: CEPHE DEN OKURLARA

N/A
N/A
Protected

Academic year: 2022

Share "Sene: Cephe dergisi. Sayı:11-12, sayfa: 2. Yazının başlıgı: CEPHE DEN OKURLARA"

Copied!
11
0
0

Yükleniyor.... (view fulltext now)

Tam metin

(1)

Sene: 1982

Cephe dergisi

Sayı:11-12, sayfa: 2

Yazının başlıgı: ‘’CEPHE’DEN OKURLARA’’

‘’11-12 sayımızda basımdan çıktı. Ama sadece basımdan çıkmış sayılmaz. Birikimlerden, yorgunluklardan, gece gündüz çalışmalardan da, fazla abartmamak üzere, basımdan sonra saymakla yetinelim diğer unsurları...’’ diye başlayan bu sefil yazı insanı çıldırtırcasına banal bir dille ve okuma zahmetine katlanan okuyucuyu gülmekten kırdırırcasına komik bir üslupla devam ediyor.

Acilciler kim, gazete  kim? Bunu soracak yığınla siyaset vardır. Ama bugün değil. Dün. Artık bu konuda da belirli adımlar attık. Yalnız adımlar mı acaba ? Hiç de öyle değil. Denilebilir ki, ülkede en düzenli ve en çok dağıtılan gazete CEPHE’dir. Artık CEPHE elden ele dolaşmaya başladı. Her sayısının adedi bir sonrakinin katı oluyor. Ama bu işin nicelik yanı

. Hemen belirtmek gerekir ki, Nicelik tek başına hiç bir şeydir

. Dinamik, bilinç, gelişim, atak, kavrama ve kavratma olayı. Yalnız bunlar mı? Tabii ki değil. Bu özelliklere eklenecek yüzlerce özellik daha var. Yarına,

basım-yayım

la, komünist normlara, ancak leninistleşmeyle varılıyor. Ustalaşılıp gereken yerine getiriliyor ...

Acilciler bu işlerde tecrübesizdir. Ancak bir kere eline aldı mı altından kalkamayacağı iş yoktur.

CEPHE’nin her sayısı işte böyle diyor. En iyisini biz yapacağız, hakkını verecek önderi olacağız.

Dışarıdan gazelcilere ise hiç dönüp bakmayacağız CEPHE’nin her sayısı bir ileri adım olacaktır.

Bunlardan biriside  

SANAT KONUSUNDA ATILIYOR

, Hareketimiz kim? Sanat kim? Denecek. Ama bu gün değil. Dün. Bu konuda da leninist atağımız önderliğe soyundu.

(2)

militan leninist bayrağı kaptı. Sanat alanı savaş alanına dönecek. Toza dumana alışık olmayanlar saf dışı kalacak.

Dökülecek. CEPHE bu sorumluluğu da üstlenmeye  sayfalarını açtı.

DAYANIN YOLDAŞLAR .’’

Evet, bu bir BELGEDİR.

Anlatım ve ifadeye dikkat ediniz. İlkokul mezunu, 13 yaşında, tıfıl velet’in bile daha düzgün ve adalı bir dille yazabileceği bir konuda atılan palavraları bir yana bırakıyor ve bu satırların yazarı(!) Mihrac URAL adlı  soytarının sergilediği  ruh haline dikkat etmenizi istiyorum.

Her sayısı, Topu topu, 50-100 adedi geçmeyen ve fotokopi ile çoğaltılarak Suriye’dekiler dışında kimsenin görmediği CEPHE’nin, ‘’elden ele’’ dolaştırıldığından bahsediyor. ‘’11-12 sayımızda basımdan çıktı. Ama sadece basımdan çıkmış sayılmaz. Birikimlerden, yorgunluklardan, gece gündüz çalışmalardan da, Fazla abartmamak üzere, basımdan sonra saymakla yetinelim diğer

unsurları. Diyerek,

hızını alamıyor ve . Yarına,

basım-yayım

la, komünist normlara, ancak leninistleşmeyle varılıyor. Ustalaşılıp gereken yerine getiriliyor ....diye devam ediyor. Yarın(lar)a basım-yayım’la, komünist normlara, ancak leninistleşmeyle nasıl varılacağını bilemem(!) ama,

Ustalaşarak gereken yerine getirilir

dediğine göre, ustalaştığı ve gerekeni yaptığını(!) artık çok iyi biliyoruz.

Biliyorsunuz, Mihrac Ural çetleşmelerini aktarırken, ‘’marksist-leninist’’ olmadığını, kendi kaleminden yayınlamıştım. Ustalaşıp, gereğinin yerine getirildiği de bu vesileyle anlaşılmış oldu.

Ustalaştı ve marksizm-leninizden arınarak (çok şükür) URUBA’cı olduğunu ilan ediverdi.

Buradan hemen bir belirleme yapmalıyım. Yanlış anlaşılmasın, Mihrac Ural’ın URUBA

’cı olup olmadığı bizi ilgilendirmiyor.

Bizi ilgilendiren, ‘’ACİLCİ’’ olduğunu söyleyerek URUBA’cılık yapmasıdır. Açık olmalı, ‘’Ben bir URUBA’cıyım’’

dediği zaman mesele kapanabilir.

(3)

Sorun, bunu yapmamasıdır. Sorun; Yalan söyleyerek, dürüst davranmaması, sosyalistlik maskesi adı altında URUBA’cılık yapmasıdır. Acilciler ismi’nin arkasına sığınarak takiye yapması, bu ismi kirleterek bu tarihin militanlarını rencide etmesidir. Bizim itirazımız bunadır.

‘’CEHPE’nin her sayısı bir ileri adım olacaktır. Bunlardan biriside  SANAT KONUSUNDA

ATILIYOR , Hareketimiz kim?

Sanat kim? Denecek. Ama bu gün değil. Dün. Bu konuda da leninist atağımız önderliğe

soyundu. Onlarca

sanatçı yoldaş her alanda üretime geçti. Sanatçılar da kollarını sıvadı. Sanatta militan leninist bayrağı kaptı. Sanat alanı savaş alanına dönecek. Toza dumana alışık olmayanlar saf dışı kalacak.

Dökülecek...Dayanın yoldaşlar’’

diyor.

Söylenen cümlelere dikkat ediniz...

Bu konuda da leninist atağımız önderliğe soyundu.

Onlarca sanatçı yoldaş her alanda üretime geçti.

Sanatçılar da kollarını sıvadı.

Sanatta militan leninist bayrağı kaptı.

Sanat alanı savaş alanına dönecek.

Toza dumana alışık olmayanlar saf dışı kalacak. Dökülecek...

(4)

Dayanın yoldaşlar’’

Bu satırları, benim yaptığım gibi alt alta koyarak okumaya çalışan, sabırlı bir okur ne düşünür?

Malkoçoğlu Cünet Arkın’ın, elinde kılıç kalkanla, at üstünde Camoka Danyal Topatan’ı kovaladığını sanmaz mı?

Bu satırları, akşam evinde  okuyan bir sanat tarihi hocası, sabah uyanır uyanmaz ilk iş olarak,

milli eğitim bakanlığına istifa dilekçesi

yazmaz mı ?

Cahit Çelik, Bu satırlardan daha önce haberdar olsaydı, ’’ulan MIRO, allah iyiliğini versin emi, pisletmediğin bir burası kalmıştı, sonunda bunu da becerdin  ya, alacağın olsun’’

demez miydi?

Bu satırları okuyan Acilciler, kıç’larıyla gülüp ‘’soytarılığın da bir sınırı olmalı ama,’’ diye, fırsatını bulur bulmaz ‘’

Bu soytarılıklara daha fazla alet olmadan burdan uzaklaşalım’’

demediler mi?

On’larca yoldaş kolları sıvamış(mış)

Sanat alanı savaş akanına dönmüş(müş)

Sanat’ta militan leninist bayrağı kapmış(mış)

(5)

Leninist atak önderliğe soyunmuş(muş)

Düşünebiliyor musunuz. Yıl 1982, Acilciler, 12 Eylül faşizmi altında, ceza evlerinde zulüm’le boğuşuyorlar. Mihrac Ural adlı soytarı, 12 Eylül’den önce kapağı yurt dışına atmış olmanın rehaveti içersinde ahkam kesiyor.

Onlarca yoldaş kolları sıvamış(!)

Kim bunlar?

Nasıl sıvamışlar kollarını?

Ne yapmışlar peki?

Bir tane örnek göstersene be utanmaz.

Sanat alanının savaş alanına dönmesi de ne demek oluyor?

Leninist atak önderliğe soyundu(!) diyor.

Her soyunanın ÖNDER(!) olacağını sanıyor.

Akılsız adam. Her soyunanın Önder olamadığını hala anlamamış gibi konuşuyor. Kendisi gibi, bazı soyunanların, bir daha giyinip kuşanamadıklarını ve çırılçıplak ortada kalarak, şamar oğlanı olduklarını, bizzat içersine düştüğü sefil duruma bakarken  bile görmemiş gibi davranıyor.

(6)

Yalan söyleyen, dolandırıcılık yapan, ihanet eden, hırsızlık yapan, para karşılığında yapmayacağı namussuzluk olmayan bir adam’dan önder olur mu?

‘’Anacığım, bunlar senin elinde ekmek yemediler mi?’’ diye sızlanan bir oğlan’dan önder olur mu?

Yüzlerce militanı, on’larca yıl hapis yatmış, aylarca açlık grevlerinde bulunmuş, her gün akıl almaz işkenceler görmüş, hastalanmış, sakat kalmış bir militanlar örgütü içersinde, üstelikte bu militanların gözlerinin içine baka baka utanmadan, zindan edebiyatı yapmaya kalkan bir soysuz adam’dan önder olur mu?

Olsa olsa, o militanların soytarısı olmaz mı?

Almanya’da, kırmızı ışığını geçtiğin için trafik polisinden kaçacaksın, yakalanıp bir kaç saat karakolda kalıp çıkacaksın ve Almanya’da zindan edebiyatı yapacaksın.

Libya’ya gidecek, yoldaşlardan topladığın dolar’ları kaçak yoldan ülke dışına çıkartırken enselenecek, gözaltına alınacaksın, Libya’da zindan edebiyatı yapacaksın.

Suriye’de ‘’yoldaş’’ını öldüreceksin, gözaltına alınacaksın, çıktığında, Suriye’de zindan

edebiyatı yapacak yalan

söyleyeceksin.

Utanmadan, ‘’Suriye’de siyasi mülteci statüsünde’’ olduğunu yazacaksın.

Suriye’de siyasi mülteci statüsü ne arar?

(7)

Sen, Siyasi mülteci statüsünde misin? Bre sahtekar. Sen oraya ayak bastıktan kısa süre sonra vatandaş olmadın mı?

Fransa’ya gelecek, akraban olan eski yoldaşlarını tehdit ederek para isteyeceksin, örgüt taraftarlarını kaçırıp, Muhabarat ajanlarına işkence ettireceksin, akrabaların tarafından ihbar edilip, evinde barındırdığın, Muhabarat elemanları ‘’refik’’lerinle yakalanıp göz altına

alındığında da, ‘ ’beni İbrahim Yalçın

ihbar etti’’ diye yalan

söyleyerek, Fransa’da

zindan edebiyatı yapacaksın öyle mi?

Şimdi söyle bakalım utanmaz adam. Sen hangi ülkede,  ne tür bir siyasi faaliyet dolayısıyla zindan yattın?

Bu örgüt içersinde, ZİNDAN sözcüğünü en son ağzına alacak adam değil. Bu sözcüğü hiçbir zaman ağzına almayacak bir adam varsa, o sensin...

Bu örgüt içerisinde; MAMAK’ta, METRİS’te, SULTAN AHMET’te, ALEMDAĞ’DA, HASTAL’da zindan yatanlar varken,

yırtık dondan çıkar gibi

çıkmaya çalışırsan ağzına biber sürerler,

‘’cıss

’’yaparlar  seni.

‘’Sanat alanı savaş alanına dönecek’’miş(!) Uzak duracaksın buralardan, Soytarılık yapmayacaksın, kirletmeye çalışmayacaksın oraları. Sanat, senin boyunu aşar. Sen turizm tesislerinle ilgilen. Sen, ucuza kapatacağın zeytinliklerini kolla.

Ucuza kapatılmış Şerif

’i her gün bu konuda motive et, uyar. Başka bir bok’a yaramaz biliyorsun. Bari bu konuda uyanık olmasını öğütle, gözünü açık etsin, kelepir mal düştüğünde,

iki elin kanda olsa, mutlaka haberin olsun.

(8)

‘’Dayanın yoldaşlar’’ diye nara atabileceğin, çoğul konuşabilecek ‘’yoldaş’’ın falan kalmadı biliyorsun.

Levent’e dikkat et. Yalnız bırakmaya gelmez, gözünü dört aç, bir gün bakmışsın, kuş olup uçmuştur... Öyle deme, insan oğlu nankör(!) dür, yapar mı yapar. Düşünsene be adam, 30 senedir oralardasın, ne çileler çektin, dağlarda ot yedin, sen yemedin yedirdin, uyumadın uyuttun. Sen aç yattın. Onları tok yatırdın, Saçını süpürge yaptın da n’oldu?

Kim kaldı yanında.?

Fırsatını bulan kaçmadı mı?

İnsanoğlu çiğ süt emmiş’tir,  bilirsin. Nankör olur.

Benden söylemesi. Aman ha aman, DİKKAT...

Yeniden başa dönüyorum.

Kim bu on’larca sanatcı? Bir isim ver.

Hangi sanat alanı, nasıl savaş alanına döndü? Ne zaman? Nerde?

CEPHE, hangi elden, hangi ele dolaştı?

Kim dolaştırdı?

(9)

Nereye dolaştırdı?

Aşağılık komplesi’nin tatmin yöntemi bu olmasa gerek. Bu şekilde atılan palavralarla insanların sana karşı güvenleri sarsıldı.

Seni terk ettiler ve suç’larınla baş başa bıraktılar. Suriye’de kaldığın 30 sene içersinde, yanında bir buçuk kişi kaldı.

Bugün çektiğin ızdırapların müsebbibi sen ve senin akılsızlığındır.

İstikrarsızlığının nedeni, dürüst olmamandır.

Sol gözükmeye çalışırken, sol’a düşman oluşundur.

Tunceli’ye mektup yazarken DÜZEN KURBANI, Konya’ya mektup yazarken KADER KURBANI olduğunu söyleyen Antakya’lı hırsız FERHAT bile senden daha namusludur. Yaptıklarını inkar etmiyor.

Sen ne yapıyorsun?

Devrimcilere komünist edebiyatı yaparken, çetleştiğin kişilere,’’her gece uyumadan önce BAKARA suresini okuduğunu, huzur bulduğunu, Bayramlarda kurban kesip,

marksist-leninist’ken bile oruç tutup namaz kıldığını’

’yazıyorsun. ‘

(10)

İNKAR ediyor sızlanıyorsun.

Hani sen, 1978’den sonra Acilciler’i ehlileştirmiştin. Böyle yazmıyor muydun?

Peki ne oldu da, Suriye’ye ayak basar basmaz ‘’aslan’’kesildin.

Sanat alanında bile, savaş alanı edebiyatı yapmaya başladın.

Senin hangi sözüne inanacağız?

Mihrac Ural için, ‘’çift kişilikli bir hastadır, tedaviye muhtaç bir zavallıdır’’ diyen

arkadaşlarımıza katılmıyorum. Hasta olduğunu kabul etmeyen kişiye hasta muamelesi yapılarak

’ delidir ne

yaparsa yeridir’’

diyecek kadar tavizkar davranma yanlısı arkadaşlar yanılıyorlar.

Mihrac Ural’ın, sorunlu bir kişilik olduğuna, onu tanıyan herkes gibi, kendisinin de farkında olduğuna  kalıbımı basarım.

Onun sorunu, 1978 yılı Mart ayında, SAMSUN’da, bileğinden tutulduğu zaman başladı.

Aradan 32 yıl geçti.

32 yıl’dır acı içersinde kıvranıyor.

Tam 32 yıl boyunca yalan söyleyerek yaşamak  zorunda kalmanın ne demek olduğunu

(11)

anlamaya çalışıyorum.

Dile kolay. Bir, beş, on yıl değil, otuz iki yıl boyunca, olduğun gibi değil, olmayı arzu ettiğin gibi yaşamaya çalışacak, ama her şeyi de yüzüne gözüne bulaştıracaksın.

Farkedilmediğini sanarken, farkedildiğinden şüphelendiğin herkese oyun oynamak zorunda kalacak ve bir gün çevrene şöyle bir baktığında da kimsenin kalmadığını görüp bas bas bağıracak ve herkesin ihanetinden dem vuracaksın.

Bu duruma düşen bir insan’ın nesnel durumu kabullenmesi elbette kolay değil.

Kabul etmek için, güçlü bir irade ve sağlam bir öz güven gerekir ki, bu meziyetlere sahip olmayan bir kişinin gerçekliğini kabul ettiği an, İNTİHAR etmesi kaçınılmaz olur.

Korkakların İNTİHAR etmesi söz konusu olmadığından, Mihrac Ural’ın gösterdiği tavrı göstermeleri son derece doğal hale gelir.

İNKAR EDECEK ve iddialara, karşı­- iddia’lar la cevap vermeye çalışacaksın.

Onun da yaptığı zaten bu değil mi?

Referanslar

Benzer Belgeler

İç mekan hava kalitesi için en yüksek güvenilirliği vadeden, insan sağlığı ve çevreyi koruma konusundaki yüksek beklentileri karşılayan ürünler “EMICODE EC

Hemus otoyolunun Bu- hovtsi köyü kavşağı-Be- lokopitovo köyü kavşağı arasındaki kesimde sü- ren inşaat çalışmalarını yerinde incelemede bu- lunan Başbakan Boyko

İç ve dış cephelerde demir, çelik, alüminyum, çinko (galvanizli yüzeyler), sert PVC, bakır, ahşap ve çeşitli ahşap ürünlerinden yapılan zor yüzeylere yapışması

Saf akrilik reçine esaslı, mükemmel yapışma sağlayan, homojenize yüzey özelliklerine sahip silikon katkılı kullanıma hazır iç cephe astarıdır. EUROPAİNT SAF

[r]

Türkiye İş Bankası tarafından, İstanbul Pangaltı'da ze- min ve asma katları bankaya, diğer katlan banka memurları için lojmanlara tahsis edilmek üzere inşa edilen bu bina, iki

103 Çiçek, Rahmi, “Sakarya Savaşı’nın Lojistik Destek Bölgesi: Kastamonu Vilayeti”, Sakarya Meydan Muharebesi ve Haymana Uluslararası Sempozyumu, (Yay. Ertan -

Ancak eklemli gömme bulonlu bağlantının kullanıldığı sistemlerde, ısısal koruma için geliştirilmiş yalıtım camlarının kullanılması mümkündür.. Ayrıca