• Sonuç bulunamadı

OSMANLI’DA MÜZİĞİN HİMAYESİ: SARAY ve MÛSİKÎ

N/A
N/A
Protected

Academic year: 2021

Share "OSMANLI’DA MÜZİĞİN HİMAYESİ: SARAY ve MÛSİKÎ"

Copied!
4
0
0

Yükleniyor.... (view fulltext now)

Tam metin

(1)

K İ TA P L I K

101

ŞUBAT 2019 TÜRK DİLİ Bu sistem, köylüler ve yöneticiler ara-

sında keskin bir sınıf farkı oluşturur.

Feodalizm, kapitalist bir anlayışı bera- berinde getirmiştir. İş gücü sağlayan grup, en çok emek harcayan fakat en az kazanan gruptur. Bu iki sistem arasın- da bir de ATÜT ve buna bağlı gelişen yö- netim biçimi baş gösterir. ATÜT’te top- rağın mülkiyeti devlete, tasarruf hakkı köylüye aittir fakat devleti temsilen gücü elinde bulunduran kişi, mülkiyet ve tasarruf hakkını şahsi çıkarları için tekeline alarak ilkel sömürü sistemini meydana getirir. Devlet Ana’da Çuda- roğlu ile İnegöl-Bilecik tekfurlukları yönetimi bu şekilde sağlamaktadır.

Toplumun ekonomik çıkarlar için yü- rütmek durumunda olduğu iş birliği Ahi Teşkilatı’nın oluşumunu sağlamış- tır. Bu teşkilat sayesinde üretim ilişkile- ri ve insani ilişkiler belli bir düzen dâhi- linde ilerlemektedir.

Topluma hâkim olan inanç sistemi (İs- lamiyet) toplumu yönlendirdiği gibi,

toplum da inancı yönlendirir. İslamiyet öncesi inanışların ve toplumsal yaşam biçiminin tesiriyle İslami-örfi bir inanç sistemi geliştirilmiştir.

Kaynaklar

Divitçioğlu, Sencer (1966), Asya Tipi Üretim Tarzı ve Az-Gelişmiş Ülkeler, İstanbul: Elif Ya- yınları.

Eagleton, Terry (2015), Marksizm ve Edebiyat Eleştirisi, Çev.: Utku Özmakas, İstanbul: İleti- şim Yayınları.

Godelier, Maurice (1966), Asya-Tipi Üretim Tarzı, Çev.: Attila Tokatlı, İstanbul: Sosyal Yayınları.

Moran, Berna (2014), Türk Romanına Eleşti- rel Bir Bakış 2, İstanbul: İletişim Yayınları.

Sencer, Mustafa (1969), Osmanlı Toplum Ya- pısı, İstanbul: Ant Yayınları.

Şaffak, Tuğba (2015), ATÜT ve Osmanlı Top- lumu, Giresun Üniversitesi: Yüksek Lisans Tezi.

Tahir, Kemal (2016), Devlet Ana, İstanbul: İt- haki Yayınları.

OSMANLI’DA MÜZİĞİN

HİMAYESİ: SARAY ve MÛSİKÎ

Oğuzhan Et

Günümüz teknolojisiyle kolayca çoğal- tılabilen ve geniş kitlelere hızlıca yayı- lan sanat eserleri bir anlamda meta ni- teliği taşıyor. Sanat ürünlerinin alınır satılır hâle gelmesiyle sanat dalları pro- fesyonel birer meslek olarak icra edile- biliyor. Müzikte ise bu durum bir adım daha ileride. Müzisyenler, artık plak ve CD’lere dahi gerek kalmadan yaptığı eserleri internet üzerinden çeşitli uygu- lamalarla doğrudan dinleyiciyle buluş- turabiliyor. Üstelik son yıllarda büyük

müzik şirketlerinin “desteğine ve hima- yesine” gerek duymadan bağımsız mü- zik şirketleriyle üretilen ve dolayısıyla ana akımdan en az etkilenen “İndie Mü- zik” oldukça popüler. Günümüzde mü- zisyenler, üretim ve dinleyiciye ulaşma aşamasında teknolojiden yararlana- bilirken Osmanlı Dönemi’nde bu tür imkânlardan yoksun musikişinaslar, musiki faaliyetlerini nasıl sürdürüyor ve hangi muhitlerde, kimler tarafından himaye ediliyordu? Bu soruya cevap ve- rebilecek nitelikte ve bütünlüklü bir ça- lışma olan Saray ve Mûsikî: III. Selim ve II.

Mahmud Dönemlerinde Mûsikînin Hima- yesi, Dergâh Yayınları tarafından bu yıl içinde yayımlandı. Eser; esasen kendisi de Klasik Türk müziği eğitimi almış ve çeşitli konserlere neyzen ve hanende

(2)

K İ TA P L I K

102 TÜRK DİLİ ŞUBAT 2019

olarak katılmış Selman Benlioğlu’nun, Marmara Üniversitesinde tamamladığı

“Osmanlı Sarayı’nda Mûsikînin Himâ- yesi (III. Selim ve II. Mahmud Dönemi)”

konulu doktora çalışmasına dayanıyor.

Yazarın bir araştırıcı olmanın ötesinde aynı zamanda müziğin içinden bir isim olması, eserin titiz bir çalışmanın ürü- nü olduğunun ilk işaretini veriyor.

Öncelikle belirtmek gerekir ki kitabın adı her ne kadar “Saray ve Mûsikî” olsa da musikinin himayesi konusu sarayla sınırlı kalmıyor, şehir ve tekke bağla- mında da ele alınıyor. Eserden yalnızca himaye konusunda değil, III. Selim ve II.

Mahmud Dönemleri ışığında Osman- lı’da sarayın müzik ile ilişkisi, musiki faaliyetleri ve Osmanlı / Türk müziği- nin kimliği hakkında da bilgi edinmek mümkün. Çalışma, alana özgü termi- noloji içerse dahi Osmanlı’da musiki- nin himayesi konusunda genel bir fikir edinmek isteyen okuyuculara da hitap edecektir.

Saray ve Mûsikî, girişten sonra beş ana başlık ve derleyici bir sonuçtan olu- şuyor. Selman Benlioğlu, Giriş’te; Os- manlı sarayında sanat koruyuculuğu konusundaki çalışmalardan, musiki alanındaki kaynak sorunundan, ana hatlarıyla Osmanlı’da musikinin ka- rakteristiğinden, kitabın amacından ve yöntemlerinden bahsedip kitabın bö- lümlerini kısaca tanıtıyor.

Kitabın ilk bölümünde Doğu’da ve Ba- tı’da musiki hamiliği ele alınıyor. Yazar, bu kısımda; himaye ve patronaj kav- ramlarını izah edip İslam kültüründe musikinin himayesi hakkında bilgi ve- riyor, Hz. Peygamber döneminden baş- layıp Emevi ve Abbasi saraylarını da dâ- hil ederek musikinin Timurlulara ka- darki himayesi ve gelişiminden, tarihî bir çizgiyi takip ederek ve genel bir fikir oluşturacak şekilde bahsediyor. Ben- lioğlu; Batı kültüründe musikinin hi-

mayesini ise saray, kilise ve aristokrasi bağlamında ele alarak yirminci yüzyıla kadarki macerasını ana hatlarıyla akta- rıyor. Verilen bu ön bilgilerle okuyucu, eserin bu kısmında hazırlanan zemin ile daha sonraki bölümlerde okuyacağı bilgileri birleştirerek Osmanlı’da musi- kinin dayandığı temeller hakkında bir fikir oluşturabilir ve Osmanlı sarayının müziğe yaklaşımı ile diğer Doğu saray- larının müziğe yaklaşımını kıyaslaya- bilir. Aynı şekilde Batı ile Osmanlı’daki müzik himaye sistemi arasındaki ben- zer ve farklı noktalar üzerinden farklı ve yeni bir bakış oluşturabilir.

Saray ve Mûsikî’nin ikinci bölümünde ise Osmanlı’da musikinin himayesi in- celeniyor. İlk bölümde Doğu ve Batı’da- ki musiki himayesi hakkında verilen bilgilere bu kısımda atıflar yapılarak Osmanlı’daki himaye sistemi karşılaş- tırmalı olarak ele alınıyor. Osmanlı’da musiki himayesinin kökleri incelenir- ken saray ve müzisyen ilişkilerini genel hatlarıyla değerlendiren iki farklı mo- del ortaya konuluyor ve Osmanlı / Türk müziği Baykara modeline dâhil ediliyor.

Himaye merkezleri ise saray, şehir ve tekke olarak belirtiliyor ve bu muhitle- rin kesin çizgilerle belirlenmediği, mü- zisyenlerin bu üçü arasında geçiş yapa- bildiği vurgulanıyor. Okuyucunun, bu bölümü okuduktan sonra musiki üze- rinden Osmanlı’da sanatın himayesi ve sarayın sanata verdiği önem ve desteği hakkında bir fikir sahibi olabilmesi de mümkün.

III. Selim ve II. Mahmud’un birer mu- siki dinleyicisi olarak ele alındığı bir sonraki bölümde neden bu iki padişa- ha bu bağlamda daha çok yer verildiği sorgulanabilir. Yazar, kitabın girişinde bu isimlerin ağırlıklı olarak üzerin- de durulması tercihini, III. Selim ve II.

Mahmud Dönemlerinin Osmanlı mu- siki tarihinde zirve noktalardan biri ol-

(3)

K İ TA P L I K

103

ŞUBAT 2019 TÜRK DİLİ masıyla açıklıyor ve bu iki sultanın iyi

birer müzisyen olmasını da ayrı bir se- bep olarak ekliyor (s. 12). Bu bölümde;

sosyal, siyasi ve ekonomik açıdan III.

Selim ve II. Mahmud Dönemi hakkında bilgiler verilerek genel bir portre çizili- yor ve dönem içerisindeki müzik faali- yetlerinin daha anlaşılır kılınması için tarihî bir zemin hazırlanıyor. III. Se- lim’in huzurundaki musiki meclisleri Sırkatibi Ahmed Efendi’nin Ruzname’si;

II. Mahmud’un huzurundakiler ise Ha- fız Hızır İlyas Ağa’nın Letâif-i Vekâyi’-i Enderûniyye’si kaynak alınarak anla- tılıyor. Bu noktada kaynakların ista- tistiki veri sağlamada yetersiz kaldığı söylenebilir çünkü yazarın da belirttiği gibi, bu alana dair “güvenilir verilerin yer aldığı kaynak sayısı oldukça azdır”

ve bu iki kaynağa dayalı net yorumlar yapmak pek mümkün görünmemek- tedir (s. 130). Nitekim yazar da bu iki eserden faydalanarak hazırladığı tab- lolar üzerinden çıkarım yaparken kesin ifadelere ulaşmakta zorlanıyor. Yine de eserin bu kısmında yer alan tabloların titizlikle hazırlandığı ve genel bir bil- gi verdiğini belirtmek gerekir. Meclis- lerin hangi mekânlarda ve tarihlerde yapıldığı, fasılların kimler tarafından icra edildiği; eserler, eserlerin beste ve güfteleri ve kullanılan makamlar gibi bilgiler ayrı ayrı tablolarda değerlen- diriliyor ve bunlara dayanılarak yazar tarafından çeşitli çıkarımlar yapılıyor.

Tablolarla ilgili işaret edilmesi gereken bir diğer nokta ise şu: “Rûznâme’deki Mûsikî Meclislerinin Hicrî Yıllara Göre Dağılımı” tablosunda (s. 123) yazar; yıl (h.), adet ve yüzde başlıklarını kullanı- yor ve diğer tabloların aksine tarihî bir sıra izlemiyor. Dolayısıyla yıllara göre meclis sayısının artış ve azalışını takip etmek güçleşiyor. Tabloların kullanı- mında belli bir standarda uymak adına, bu tabloda da tarihî bir sıra izlenmesi uygun olurdu.

Saray ve Mûsikî’nin dördüncü bölü- münde; müzisyenlerin saraya alınma yolları ve aşamaları, terfi edilmeleri, emekli olmaları ve saraydan ayrılma- ları birçok örnek üzerinden detaylıca aktarılıyor. Bu bölümde yer alan tablo- larda, mevcut kaynaklardan tespit edil- diği kadarıyla III. Selim ve II. Mahmud Devri müzisyenleri; doğum, ölüm, kay- nak (saray, şehir, tekke) ve çeşitli bil- gilerle (Mevlevî, Bektâşî, Haham, bes- tekâr, musahip gibi) yer alıyor. Bu bölü- mün son kısmında ise musikişinaslara verilen ihsanlardan, ihsanların hangi şartlarda verildiğinden ve neler oldu- ğundan yine örnekler üzerinden bahse- dilerek sarayın müzisyenlere sunduğu maddi destek hakkında önemli bilgiler aktarılıyor.

Kitabın son bölümünde, III. Selim ve II.

Mahmud Dönemi üzerinden hâmî-mü- zisyen ilişkisi çift taraflı olarak ince- leniyor. Hâmî-müzisyen arasındaki olumlu ilişkilerin yanında müzisyen-

(4)

K İ TA P L I K

104 TÜRK DİLİ ŞUBAT 2019

lerin saraydan çıkarılması ve sürgün edilmesi gibi bazı olumsuz örnekler de veriliyor. Yine bu bölümde methiye besteler ele alınıyor ve diğer formların arasındaki yeri tespit ediliyor. III. Se- lim ve II. Mahmud için yapılan methiye besteler; eser, bestekâr, makam, usul, form ve ithaf başlıklarıyla tablolaştırı- lıyor. Methiye besteler; biçimsel özel- liklerine, bestekârlarına, makamlarına, formlarına, ithaflarına, temalarına, usul ve güftelerine göre tablolardan da yararlanılarak analiz ediliyor ve çeşitli müzisyenlerden örnekler veriliyor. Bu bölümün son kısmında III. Selim’in icat ettiği -ya da icat ettiği düşünülen- ma- kamların üzerinde durulması, hamilik rolü üstlenen sultanın aynı zamanda usta bir müzisyen olduğunu göstermek ve musikişinaslarla ilişkisini bu bağ- lamda aktarmak açısından önemlidir.

Osmanlı aydınlarının, musiki konu- sundaki bilgi ve tecrübelerini yazılı ola- rak aktardıkları eserlerin ve biyografi çalışmalarının az olması bugün için

musikinin himayesi konusunda kay- nak sorunu yaratıyor. Selman Benlioğ- lu’nun eserde değindiği gibi, yeni kay- nakların bulunması ve bu alanda ya- pılan çalışmaların artmasıyla daha de- taylı ve net çıkarımlar yapılabilecektir.

Yine de yazar, bu kitapta; kısıtlı sayıda kaynağa dayansa dahi, Osmanlı Dö- nemi musikisi ve musikinin himayesi hakkında okuyucuda genel bir çerçeve oluşturacak bilgiler sunuyor ve önemli çıkarımlarda bulunuyor. Bilhassa esas konuya tarihî bir zemin hazırlanması, Osmanlı sarayındaki müzik faaliyet- lerinin Batı ve diğer Doğu sarayları ile kıyaslanması, tespitlerin istatistiki verilere dayandırılması kitabı değerli kılıyor. Osmanlı’da sanatın himayesi konusunda musiki alanındaki eksikle- ri kapatmak adına kitaplaştırılmış ilk eser olması ve Osmanlı / Türk musiki- sinin saray tarafından tekelleştirilme- den desteklenen “şehir müziği” kimli- ğine sahip olduğunun ortaya konulma- sı bakımından Saray ve Musikî oldukça mühim bir çalışmadır.

SON ÇEYREK ASRIN ŞİİRİNİ

YÜKLENEN KİTAP:

ŞİİR YÜKLÜ GEMİ

Sinan Bakır

Eleştirinin, Türk edebiyatında köklü bir geleneği yoktur. Türün bir disipline bağlanarak uzmanlık alanına dönüş- mesi ancak yakın dönemde mümkün olabilmiştir. Eleştiriden yoksunluk; sa- dece şiirin değil düzyazı türlerinin ge- lişimini de olumsuz etkilemiş, çağdaş- laşma yolundaki edebiyatın uzun yıllar kendini tekrar etmesinde rol oynamış- tır. Ahmet Hamdi Tanpınar; 19. Asır Türk Edebiyatı Tarihi’nde bu duruma dikkat çekerken bizde düzyazının ge-

lişmemiş olmasını, tenkit fikrinin yok- luğuna bağlar. Modern zamanlarla bir- likte eleştirinin, türlerin gelişimindeki rolünün fark edilmesi, önemli eleştir- menlerin yetişmesini de beraberin- de getirir. Nurullah Ataç, Suut Kemal Yetkin, Sabahattin Eyüboğu, Mehmet Kaplan, Hüseyin Cöntürk, Memet Fuat, Asım Bezirci, Mehmet H. Doğan, Doğan

Hızlan öne çıkan eleştirmenlerden olur.

Yenilik şiiri olarak nitelenen Garip’in kısa bir zaman diliminde yerleşik al- gıyı yıkmasında, tutulmasında ve kök salışında Nurullah Ataç ile Sabahattin Eyüboğlu etkisi bugün bile tartışılmak- tadır. Eleştiri, çağdaş şiire yol gösteren en önemli kurumdur. Eserin estetik dü- zeyini / niteliğini ortaya koyan, değerli olanı değersizden ayıran ve bir bakıma

Referanslar

Benzer Belgeler

Yapılan son çalışmalarda mevcut yönetim stratejileri erken cerrahi dekompresyon ve fiksasyon, omurilik perfüzyonunu iyileştirmek için ortalama arter basıncının

Simedy an A kademi

 Hastanın başı nazik olarak geriye doğru itilerek çenesi yukarı doğru kaldırılır (Boyun travması olan hastalarda başı geriye doğru itmeyiniz).. Bu manevra ile

Lise talebesine mümkün olan en iyi bir ter- biye muhitini teşkil edecek bütün hususlar gerek maarif idaresini gerek mimarları tatmin edecek bir şekilde halledildikten sonra

- işletmede asgari 500 işçi istihdam ediliyor ve asgari 60 işçiden az olmamak üzere işçilerin %10’u işten çıkartılacaksa, işyeri kurulları, işveren ile bir

İnce ve birim alanda çözgü teli sıklığı fazla olan dokumalarda ayrıntılı ve kavisli motifler yapılabilirken, birim alanda çözgü teli kalın ve az olan dokumalarda

Bu çalışmada, jeodezik ve sismik hızları elde etmek ve karşılaştırmak için en eksiksiz ve güncel kataloglar ve GNSS hızları kullanılmış, jeodezik ve

Hem Jön Türk hareketinin hem de Arnavut milliyetçiliğinin önemli isimleri arasında yer alan Derviş Hima, dönemin şartlarına bağlı olarak bir yandan Arnavutlar