Ş İ İ R
71
ARALIK 2020 TÜRK DİLİ
-Yeni Lisan’la- Sisler ve karların şu beyaz, mâtemî, soğuk
Hüznü içinde sanki uyur köy... Boğuk, boğuk Havlar uzakta, rüzgâra bir serserî köpek!
Altında ölmeden bu mezârın eğilmemek İster gibi duran bacalardan çıkar bir an Bir son nefes hayâlini pek andıran duman...
Donmuş büyük, küçük dereler! Her taraf beyaz Karlarla, buzla örtülüdür, nerde şimdi yaz?
Nerde cıvıltılar? Kuru dallarda haykıran Çirkin sedâlı fırtına kükrer zaman zaman.
Çıplak ağaç kadîdlerinde siyah, kırık
Kalpler gibi duran yuvalar boş ve hep yıkık...
Issız bütün hayât, tabîat! Semâ demir Rengiyle, alçalır ve haşîn bir sedâ gelir:
Bir simsiyâh yığın uçar; âvâre -kargalar! - Bir serserî firâr ile zulmet, ölüm arar...
Bir gün erir şu buz dereler, köy ve tarlalar Kardan mezarların yüzüne yükselir, çıkar;
Kâbûstur bütün bu soğuklar!.. Ümîtler Vardır bu sisli mermerin altında, kış geçer, Her yer yeşillenir ve güler bir yeni hayat!
Yoktur tabîata ezelî bir elem, memât...
Elbet, bu şüphesiz, değişir her taraf yarın Her şey tebeddül eyler, o ölmüş ağaçların Üstü çiçek dolar ve güneş bu mezârları Yıktıkça, bir perî kızı hâlinde mor, sarı, Pembe, yeşil ziyâlar içinden doğar bahâr!
Lâkin benim bu rûhumun üstündeki mezâr Asla yıkılmaz, öyle kalır... Bilmem âh, neden Bir kış onun bahârını örter müebbeden...
Genç Kalemler, C 2, S 1, 8 Nisan 1327 [21 Nisan 1911], s. 13.