• Sonuç bulunamadı

Bu nedenle bu rezervlerin büyük bir kısmı toprağın altında kalmalı

N/A
N/A
Protected

Academic year: 2021

Share "Bu nedenle bu rezervlerin büyük bir kısmı toprağın altında kalmalı"

Copied!
2
0
0

Yükleniyor.... (view fulltext now)

Tam metin

(1)

Mayıs 2013’te uluslararası medya dünyada çok miktarda “yakılamayacak” fosil yakıt olduğu gerçeğini farketti.

“Yakılamayacak” karbon, böylelikle The Economist ve New York Times’ta sıkça kullanılan bir kelimeye dönüştü.

Eğer küresel petrol, doğalgaz ve kömür rezervleri şu anki hızda yakılmaya devam ederse, atmosferdeki karbon dioksit eşleniği konsantrasyonu 500 ppm (milyonda parçacık) altında tutma imkanı kalmayacak. Bu nedenle bu rezervlerin büyük bir kısmı toprağın altında kalmalı. London School of Economics’in (LSE) Grantham Enstitüsü’nce hazırlanan bir rapor 1997’den beri Oilwatch tarafından yürütülen, petrolü toprağın altında bırakma politikalarının haklı olduğunu gösteriyor ve iklim değişikliğiyle ilgili etkili bir adım atıldığı takdirde fosil yakıt rezervlerinin parasal değerlerinin zorunlu olarak düşeceğini duyuruyor. The Economist (“Unburnable Fuels” başlıklı 4 Mayıs 2013 nüshası) karbon tutma veya jeo-mühendislik gibi “teknolojik çözümleri” ise saf dışı bırakıyor.

Nobel ödülü sahibi İsveçli bilim adamı Svante Arrhenius, iklim değişikliğiyle ilgili ilk makalesini 1896’da

yayınladığında atmosferdeki karbon dioksit eşleniği konsantrasyonu 300 (ppm) milyonda parçacıktı. Şu anda bu değer 400ppm’e ulaşmak üzere ve yılda 2 ppm hızında artmaya devam ediyor. Arrhenius, toprağın altındaki kömürün

yakılması yoluyla, sanayileşmiş ülkelerin her seferinde atmosfere daha fazla karbon dioksit saldığını ve bunun da sıcaklıkları arttırdığını tespit etmişti. Yalnız Arrhenius 20. yüzyıl boyunca dünya çapında kömür tüketiminin 7 kat artacağını veya bu kömürlere doğalgaz ve petrolün yakılmasının da eklenerek çok daha fazlasının ormansızlaşmanın etkileriyle biraraya geleceğini öngöremezdi.

Vaziyet şu ki okyanuslar ve yeni bitki örtüsü insan ekonomisi tarafından üretilen tüm karbon dioksiti emmekten uzaktalar. Fosil yakıtlar bu anlamda milyonlarca yıl önceden şişelenmiş fotosentez ürünleri olarak düşünülebilir. Biz bu şişeleri toprağın altından çıkarıyoruz, daha sonra şişenin tıpasını açıyoruz ve hızla yakıyoruz. Arrhenius’un dikkat çektiği gibi bu yoğunlaşmış sera gazı etkisi de gittikçe hızlanıyor.

Bu bağlamda petrol, kömür ve doğalgazı toprağın altında bırakma önerisi açıkca makul görünmektedir. Fosil yakıt çıkarma hızımızı yarıya düşürmemizi öngören bu öneri petrolün, kömürün veya doğalgazın çıkarılırken büyük zarar verdiği Ekvator ve Peru Amazonlarından yahut Nijer Deltasından gelmekte. Meksika’da petrol üretimi Tabasco ve Campeche bölgelerinde ciddi çevresel hasara yol açmış durumda ve dahası 2010 yılında BP, Meksika Körfezi’nde devasa bir petrol sızıntısına neden oldu. Öte yandan Kolombiya, çin ve Hindistan’da kömür madenciliği veya Kanada’daki katran kumullarından petrol üretilmesi sebebiyle ortaya çıkan da pek çok felaket var.

Dünyanın ortası Ekvator’da Acción Ecológica adlı örgüt 2006 yılında Peru sınırındaki Yasuní Milli Parkı’nda yer alan ITT (Ishpingo, Tiputini Tambococha) kuyularındaki 850 milyon varillik petrolün toprağın altında bırakılmasını teklif etti. Bu öneri zamanın Enerji ve Madencilik Bakanı Alberto Acosta tarafından olduğu gibi çekingen biçimde de olsa devlet başkanı Rafael Correa tarafından da benimsendi. Fakat bu öneriye bir madde eklenmişti. Ekvator, kendi iyiliği ve tüm insanlığın iyiliği için yakıldığı takdirde 410 milyon ton karbon dioksit salımına neden olacak bu petrol kaynağını çıkarmaktan vazgeçmek ve bu yolla eşsiz yerel biyoçeşitliliği korumanın yanısıra yerli halkların haklarına da saygı göstermiş olmak suretiyle finansal bir özveri yapmış olacaktı.

Bu sebeple Ekvator bu petrolün çıkarılması halinde toplamda 3.6 milyar dolara denk gelen kazanılacak olan gelir miktarının yarısının kendisine 10 ile 12 yıl arasında diğer ülkelerden destek olarak ödenmesini talep etti. Bu katkıların 3 Ağustos 2010 tarihinde oluşturulan, Birleşmiş Milletler Kalkınma Programı (UNDP) tarafından idare edilecek bir ortak fona aktarılması planlanmakta. Öte yandan öneri yerli yerinde dururken ve fona para da akmaya başlamışken devlet başkanı Correa, koruma altındaki petrol kuyularının bir kısmında üretime başlayacağı yönünde bir B Planı ile tehdide başladı. Correa çevreci olmamasına ragmen uluslararası forumlarda Yasuní önerisini savunmuş bir siyasetçi.

Şimdilerde ise Yasuní Milli Parkı’nın sınırlarını Haziran 2013 itibariyle geriye itmeyi savunuyor.

Petrolü toprağın altında bırakma fikri ilk olarak Nijer Deltasında doğmuştur. Bu nedenle de bazı çevreler

“yasuníleştirmek” yerine, 1995’te petrol karşıtı aktivist Ken Saro-Wiwa’nın öldürülmesinden sonra petrol devi Shell’i Delta’dan kovmayı ve uzun yıllar uzak tutmayı başarmış Ogoni kabilesine referansla “ogonileştirmek” kelimesini tercih etmektedir. Orada söylenen “petrol toprağın altında bırakın” (“leave oil in the soil”) sloganı başka yerlerde

“kömürü madende bırakın” (“leave coal in the hole”) ve “doğazgazı çimenin altında bırakın” (“leave gas under the grass”) sloganları şeklini alarak Ekvator’unkine benzer pek çok öneriye dönüşmüştür. Öyle ki Acción Ecológica, İspanyol Dili Kraliyet Akademisine bir mektup yazarak “yasuníleştirme” kelimesinin sözlüğe eklenmesini önermiştir.

(2)

Guatemala’da bu teklif bir Ramsar alanı (uluslararası olarak tanınmış bir sulak alan) olan Petén’deki Laguna del Tigre’den petrol çıkarılmasına karşı kullanılmış, Kolombiya’ya bağlı (Nikaragua yakınlarındaki) San Andrés ve Providencia adalarında ise yerel protestolar sonucunda resmi olarak petrolün toprak altında bırakılmasına karar

verilmiştir. Daha uzaklarda Yeni Zelanda’da ise açık ocaklı vahşi linyit madenciliğine karşı çıkanlar “yasuníleştirme”

kelimesinin anlamını iyi bilmektedir. Bunun aynısı Quebec’te, Fransa’da, Bulgaristan'da ve Bask Ülkesi’nde an itibariyle sürmekte olan ve yeraltı sularını etkileyebilecek kaya gazı çıkarma çabalarını durduranlar için de geçerlidir.

Eğer Yasuní ITT’deki petrol toprağın altında kalabiliyorsa, neden başka yerler de aynı taktik izlenemesin ki? Buradan hareketle Norveç’teki Lofoten Adalarında bile doğalgazın ve petrolün deniz tabanında bırakılması önerilmektedir.

Dünyanın yasuníleştirilmesi için yerel ve küresel nedenler çoktur.

Joan Martinez-Alier, Barselona Otonom Üniversitesi’nden emekli bir profesör ve dünya çapında çevre adaleti mücadelesini inceleyen EJOLT Projesinin (www.ejolt.org) koordinatörüdür.

Bu yazı ilk olarak 10 Mayıs 2013 tarihinde http://triplecrisis.com/yasunizing-the-world/ adresinde yayınlanmıştır.

Referanslar

Benzer Belgeler

Örneğin okey işareti için fener ile daire çizilirken sorun durumunda yukarı aşağı hareket ettirilmektedir. Görüş yeterli ise fener ile el aydınlatılabilir ve normal

AA'ya konuşan Bakanlık yetkilileri anlattı: "Zarar veren ayılar avcılar tarafından 'fırsatçı ayı' olarak tanınıp biliniyor?. Belirlenen ayılar dışındaki ayılar

ABD ’nin Hawaii adasındaki Mauna Loa yanardağında bulunan ve 1958’den bu yana atmosferdeki değerleri ölçen Ulusal Okyanus ve Atmosfer İdaresi (NOAA) laboratuvarı,

Frans ız Nükleer Enerji Derneği’nden Francis Sorin'e göre, " yirmi ila otuz yıl içinde nükleerin makul bir gelişme kaydedece ği düşünülürse, yani 440 reaktörden

Küresel Eylem Grubu iklim değişikliğinin nedenlerine ve nükleer santrallara karşı başlattıkları savaşa dikkat çekmek amacıyla gerçekleştirecekleri mitingin duyurusunu

❖ Maddenin asidik ortamdaki çözünürlüğü, sudaki çözünürlüğüne göre daha fazla ise, madde zayıf baz özelliktedir.. Çünkü zayıf bazlar asidik ortamda tuz teşkil

Eylemlerin ana amacı, küresel ısınmaya, dolayısıyla da iklim değişikliğine yol açan atmosferdeki kabon dioksit partikülü oranını milyonda 350'nin (ppm) altına düşürecek

ve yağış koşulları incelendiğinde grafiğin ekvatoral iklim bölgesine ait olduğu, bu bölgede Laterit toprak örtüsünün yaygın olduğu ve bu toprak örtüsü