-6-
DİN VE BİLİM
(Giriş)
Din ve Bilim
• Din Bilim ilişkisinin doğru bir zeminde ele alınabilmesi için ilk olarak hangi din ve hangi bilimden bahsettiğimizin ortaya konulması gerekir. Buradaki ilişkide din derken teistik dinleri kastediyoruz.
• Bilim derken ise kastımız, deney ve gözleme ve bu tecrübelerin rasyonel bir şekilde yorumlanmasını temele koyan her türlü faaliyeti kastediyoruz.
Burada yaptığımız en temel ayrım, bilimsel faaliyetlerin belli bir felsefi anlayışın perspektifinden yorumlanmış halini kastetmiyoruz. Natüralizmin bilim anlayışı bilimin belli kalıplara dökülmüş hali olduğu için bizim bilim kriterimize uygun değildir.
• Başka bir önemli nokta ise bilimin dinle ilişkisinde herhangi bir teistik dinin yapısından kaynaklanan sorunların diğer dinlere de teşmil edilmemesi gerekliliğidir. Örneğin, kilise ile bilim adamları arasında geçmişte yaşanan gerginliklerin İslam geleneğinde de var olduğunu varsaymak doğru değildir.
• Sözgelimi kilise ile Galileo arasında yaşanan gerginliği din-bilim çatışması olarak değil de Hıristiyanlık-bilim çatışması olarak isimlendirmek daha hakkaniyetlidir.
• Her dinin bilimle ilişkisini ayrı bir temelde ele almak en doğrusudur.
Bununla birlikte dinlerin ortak özellikleri üzerinden bir değerlendirme de yapılabilir ki bu başlıkta böyle bir ilke merkeze alınmıştır.
• Din ve bilim, konuları ve metotları farklı olan ve bir gerçeklik iddiasında bulunan yapılardır. Gerçeklik iddiaları da bir bakıma konularının kendi metotlarıyla incelenmesinin bir sonucudur.
• Bilimin konusu daha çok gözlemlenebilen olgular ve onların hakikati iken dinin konusu bilimin bıraktığı yerden bu gerçekliğin daha üst metafiziksel bir gerçeklik iddiasının bir parçası haline getirmektir.
Bilimin temel sorusu ‘nasıl?’ iken; dinin temel sorusu ‘niçin?’
sorusudur.
• Konuları ve metotları farklı olan bu iki gerçeklik iddiasının hakikati sadece kendi metotları ile elde edilene indirgemeleri için haklı gerekçelere sahip olmadıkları söylenmelidir.
• Bilimin, tümevarım metodunu kullanmasının bir sonucu olarak, kendi tabiriyle her köşe başında yeni bulgular çerçevesinde fikrini/teorisini veya hakikat iddiasını değiştirmesi bir üstünlük veya düşkünlük gerekçesi değil, metodunun kaçınılmaz bir sonucudur.
• Aynı şekilde bilimin, kendi sistemi içerisinde kaçınılmaz bir şekilde metafizik unsurlara yer verdiği görülmektedir. Örneğin deney ve gözlemin bir teori çerçevesinde ve önceden kurgulanmış bir şekilde gerçekleşmesi de bu metafizik unsurların göstergesidir. Bilimsel yasaların varlığı iddiası da yine buna örnek oluşturan önemli unsurlardandır. Yani bilimde teori ve deney iç içedir.
• Bilimin metodu olan tümevarım ile alakalı da önemli sorunlar mevcuttur. Her şeyden önce bu metot, mutlak hakikat iddiasında bulunabilecek bir yapı arz etmemektedir. Var olanın gözlemlenip bunun istatistiksel olarak gözlemlenme sayısı oranında gerçeğe yakınlık anlamına geleceği iddiası her zaman aksi yönde bir örneğin gözlemlenmesi ile yıkılabilir. Bu da tümevarımın mutlak doğruluk ifade etmediğinin kanıtıdır. Zaten hakkaniyetli bilim adamları da bunu kabul etmektedir.
• Bu husus bilimin verilerinin ve yönteminin işe yaramaz/işlemez olduğu anlamına gelmemektedir. Sadece mutlak hakikat iddiasında bulunamayacağı; bulunsa bile buna uygun bir metodunun olmadığını ifade etmektedir.
• Son olarak dinin doğruluk iddiasının dayanağı meselesine değinmek de yerinde olacaktır. Dinin dogmatik temelli olduğu iddiası gerçeği yansıtmamaktadır. İçerisinde inanç temelli unsurları barındırması dini dogmatik yapmaz. Dogmatiklikle kastedilen bu ise bu durum az ya da çok bilim için de söz konusudur.
• Dogmatik olmakla kastedilen, dinin bir otoriteye dayanması ve/veya akli eleştiriye kapalı olduğu iddiası ise burada da söylenmesi gereken birkaç husus vardır: ilk olarak bir otoriteye dayanmak rasyonel olmaya engel değildir. Otoritenin meşru olup olmamasıyla da alakası olmakla beraber, otoritenin bizzat kendisi/varlığı rasyonel olmamanın gerekçesi olamaz.
• Dinin akli eleştiriye kapalı olduğu hususu ise en azından bazı dinler için geçerli değildir. Bir dini inancın kabul edilip edilmemesi dahi onun gerekli kriterleri karşılamasına, rasyonel olup olmamasına bağlıdır.
• Bunun yanında vahiy gibi mutlak bilgi sahibi Tanrı’dan geldiğine inanılan unsurları barındırması da bir dini pejoratif anlamda dogmatik yapmaz. Çünkü vahyin içeriğinin de rasyonellik kriterlerine göre doğru veya yanlış olarak değerlendirilmesi mümkündür.