• Sonuç bulunamadı

14. ÇALIŞMA EKONOMİSİ VE ENDÜSTRİ İLİŞKİLERİ KONGRESİ

N/A
N/A
Protected

Academic year: 2022

Share "14. ÇALIŞMA EKONOMİSİ VE ENDÜSTRİ İLİŞKİLERİ KONGRESİ"

Copied!
6
0
0

Yükleniyor.... (view fulltext now)

Tam metin

(1)

TÜRK-İŞ Türkiye İşçi Sendikaları Konfederasyonu

İstanbul Üniversitesi İktisat Fakültesi

14. ÇALIŞMA EKONOMİSİ VE

ENDÜSTRİ İLİŞKİLERİ KONGRESİ

25-27 Mayıs 2012 Nova, İbis Hotel - İstanbul

TÜRK-İŞ

Türkiye İşçi Sendikaları Konfederasyonu Bayındır Sokak No. 10

Yenişehir - Ankara

Tel : (0.312) 433 31 25 (4 hat) Faks : (0.312) 433 68 09 - 433 85 80 http://www.turkis.org.tr

e-posta: turkis@turkis.org.tr

Şubat 2013

Takım Numarası: 978-605-86486-3-0

ISBN: 978-605-86486-5-4 (2. c)

Baskı: Aydoğdu Ofset

Tel: (0.312) 395 81 44 (pbx)

2

(2)

Türkiye’de Sosyal Politika Bilimi Geleneği

Yrd. Doç. Dr. Faruk TAŞCI - İstanbul Üniversitesi

Öncelikli olarak katılımcılara, meslektaşlarıma ve hocalarıma te- şekkür ediyorum. Akabinde Toker Dereli, Ahmet Makal ve Gürol Özcüre Hocalarımın temas ettikleri noktaya bir gazetede görmüş olduğum bir anekdotla girmek istiyorum.

Zannedersem Tayvan’da gerçekleşmişti. Tayvan’da bir çocuk okulun ilk günü okula başlama sendromu yaşıyor. Bu sendromdan dolayı 3 veya 4. kata çıkmış. Pencereye gelip atlamayı düşünüyor.

Hiç kimse çocuğu ikna edemiyor. Çocuk korkudan bu hale gelmiş.

İtfaiye erleri de ikna etmeye çalışıyor fakat bir türlü olmuyor. Bir tane itfaiye eri çocuğun ailesini, yaşadığı çevreyi tetkik ediyor ve çocuğun ince damarını yakalıyor. İtfaiye eri örümcek adam kıyafeti giyerek çocuğa doğru yöneliyor. Çocuk itfaiye erine doğru koşuyor.

Bu örnek bize, nitelik ve nicelik meselesinde bir kısım sosyal politi- kacılarda toplumu tanımama, bulunduğumuz kitleyi tanımamadan kaynaklanan nitelik problemi olduğunu düşünüyorum.

Gelelim sunuma…

Özellikle 76 yıllık bir geleneğimiz var bu gelenek nasıl Türkiye içine girdi? Sosyal politika bu geleneğin içine nasıl dâhil oldu? Yani sosyal politika bilim geleneğine nasıl girildi, nasıl gelişti, nasıl bir çerçeveye sahip oldu? Dolayısıyla 3 tane çerçevem var 3 ana başlı- ğım var.

Birinci dönem olarak tasnif ettiğim dönem Türkiye’ye sosyal poli- tikanın girişi; “Türkiye’ye sosyal politikanın girişi”ni özellikle tırnak içerisinde ifade etmek isterim. Türkiye’deki sosyal politika Batı’da ki

(3)

“yaşanmış hallerin” ürünü olarak ortaya çıkmış değil. Batı’da malum Sanayi Devrimi var. Bu Sanayi Devrimi’nin problemleri var. Bunları çözmeye yönelik hamleler var. Bu hamleler içerisinde sosyal politika bilimi denilen bir bilim 1911 yılında Almanya’da birkaç profesörün gayretleriyle ortaya çıkıyor. Dolayısıyla orada içten içe kaynayan bir durum var, yaşanmış bir hal var. Türkiye’de bunun böyle olmadığını söyleyebiliyoruz.

1933 yılında Üniversite reformu oluyor. Bu dönemde Alman hocalar Türkiye’ye geliyor ve bunların sosyal politikayı Türkiye’ye

“taşımaları” söz konusudur. Bu taşıyıcı da Gerhard Kessler’dir. Sos- yal politika geleneğinin kurucusu değildir, taşıyıcısıdır. İşin bu tara- fının açık açık rahatlıkla söylemek istiyorum.

İkincisi, burada Fındıkoğlu’nun söylediğimizi tasdik eden bir sözü var. Fındıkoğlu hocamız der ki; “Acaba Türkiye’deki sosyal po- litika bilimi mekanik ve taklitçi midir, yoksa organik ve sosyal me- seleleri tetkik eden bir bilim midir?” Bilim acaba bu şekilde mi bu işin içine girmiştir diye sorar. Kendisi de cevap olarak ifade ettiğimiz yere temas eder. “Mekanik ve taklitçidir” der; dolayısıyla Fındıkoğ- lu hocamızın söylediğini toparlayacak olursak; Gerhard Kessler’den sonra Türkiye’de oluşan bir sosyal politika var. Bu oluşum açıkçası bir geleneğin kendi içinde yani Türkiye içerisinde oluştuğunu gös- termiyor. Sosyal politika geleneğinin Batı’dan Türkiye’ye taşındığı- nı, girdiğini gösteriyor. Bunu özellikle vurgulamak istiyorum. Fakat bu şu anlama gelmiyor. Gerhard Kessler taşıyıcı ve taşıyıcılık dolayı- sıyla sosyal politika Türkiye’de problemli demek olmuyor. Bundan bahsetmiyorum buradaki ayırıcı husus yani acaba Gerhard Kessler de Türkiye’ye sosyal politikayı taşırken, acaba bahsettiğim o itfaiye eri gibi Türkiye toplumunu, Türkiye’deki sorunları bilme imkanı var mıydı? Sosyal politika geleneğini ortaya koyarken bunları bilme

(4)

şansı var mıydı? Yani Gerhard Kessler bir tohum getirdi Türkiye topraklarına ekti; acaba ektiği bu tohum bu toprakta istediğimiz kıvamda bir filiz, belirli bir süre sonra bir çınar, belirli bir süre sonra meyveler ve değişik fidanlar ortaya çıkabilecek miydi? Bu soruyu sormak için böyle bir noktaya temas ettim.

İkinci nokta ise böyle bir gelenek var; bu geleneğin taşıyıcılıkla girdiğini söyledik fakat bu gelenek belirli bir müddet sonra nasıl gelişti? Şimdi bir gelenekten bahsettiğimiz zaman bu geleneğin di- siplin haline gelebilmesi için bu gelenek içerisinde belirli “ekoller”in oluşmasına ihtiyaç var. O ekollerde o geleneğin içerisinde büyümüş çınarlar gibiler, tabiri caizse şimdi baklığımız zaman şahsen burada iki temel ekolü görüyoruz. Birincisi İstanbul Üniversitesi’nden Sa- bahaddin Zaim ekolü, ikincisi ise Ankara Üniversitesinden Cahit Talas ekolüdür. Bu ikisi neden ekol oldu? Bunun üzerinde durmak istiyorum.

Ekol olabilmekten bahsetmek için birkaç noktaya temas etmek istiyorum. Öncelikli olarak ahlak meselesine değinmek istiyorum.

Özellikle sosyal politikada ahlaktan bahsederken bir politikacının ya da bir hocanın ahlakiliği bizim için o hocanın teorikte söyledik- leri ile pratikte yaptıklarının örtüşmesi ile ilgilidir. Yani bir sosyal politika geleneği içerisinde ekol olabilmenin ahlakiliği o ekolü or- taya koyanın pratiği ile teoriğinin birbiri ile örtüşmesiyle alakalıdır.

Bunu hem Sabahaddin Zaim hoca da hem de Cahit Talas hocada görebiliyoruz. Söyledikleri ve yaptıkları birbirini tamamlayıcı şey- lerdi. Ciddi manada ikisi de söyledikleri ile yaptıkları arasındaki ir- tibatı kurmada her şeylerini feda ediyorlardı.

İkincisi ekol olabilmeniz için otorite olmanız gerekiyor. Otorite olmaktan kastım şu; yani yeni alanlar açmanız gerekiyor veya yeni alanlar açmak noktasında bir ışık yaymanız gerekiyor. Bu noktayı da

(5)

yine hem Sabahaddin Zaim hocada hem de Cahit Talas hocada net olarak görebiliyoruz.

Üçüncüsü temsiliyet meselesi; temsiliyet noktasında sizin fikir- lerinizi peşi sıra takip edecek bir öğrenci kitlesi ve yeni nesil hoca- lar yetiştirmezseniz, zincir kurmazsanız o ekolün uzağa gitme şansı yoktur. Dolayısı ile zincirde bir problem olacaktır. Peşi sıra aynı zih- niyeti devam ettirecek bir temsiliyet şuuru da gerekir.

Son nokta bir geleneğin var olması gerekiyor başta da bahsetti- ğimiz gibi Gerhard Kessler’in taşıdığı bir gelenek var. Sabahaddin Zaim hoca Kessler’in taşımış olduğu gelenek içerisinde farklı bir aşıya yöneliyor. Sabahaddin Zaim hoca daha çok “İslamî motifli”

aşılar yapıyor. Cahit Talas hoca ise daha çok “sınıfsal temelli” aşılar yapıyor. İkisi de ekol, ikisi de sosyal politikanın içinde; fakat ko- nuştukları dil, ortaya koydukları argümanlar bu anlamda farklılık taşıyor. Burada uzun uzun Sabahaddin Zaim hocanın ya da Cahit Talas Hocanın neden ekol olduğunu açıklamak için vaktimiz yok maalesef. Bu kadarla yetinmek durumda kalıyoruz.

Gelelim 1980 sonrasına…

Acaba 1980 sonrasında sosyal politika bilimi nasıl bir seyir aldı?

Burada sosyal politikada iki tane alan genişlemesi olduğunu söyle- yebilirim. Birincisinde “çeşitlenme” söz konusu ikincisinde “farklı- laşma” söz konusudur.

Çeşitlenmeden kastım şu: Sosyal politika biliminin özünden ayrılmadan, uygulamalarında bazı değişmelerin olmasıdır. Bu da özellikle bölümlerin isim değişikliği ve bir de dar anlamdan geniş anlama doğru sosyal politikanın kayması eğilimleridir. Dar anlam- dan kastımızı daha çok işçi işveren ilişkileri üzerinden gelişen sosyal politikadır; geniş anlamdan kastımız çalışma hayatının dışında yok-

(6)

sulluk, sosyal dışlanma, sosyal yardım gibi konuların dâhil olma- sıdır. Dolayısıyla çeşitlenme noktasında özünden kopmama, ama bunun dışında “form” olarak yeni alanlara kayma vardır.

Sosyal politikada farklılaşmada ise sosyal politikanın paradigma- sından kayma tehlikesi vardır. Sosyal politikanın içerisindeki insan kaynakları gibi veya bunun dışında sosyal politikanın başka bölüm- lerle etkilenecek pozisyondaki durumlardan dolayı tehlike noktası vardır. Gerek çeşitlenme olsun gerek farklılaşma olsun, bölümleri- mizin ve sosyal politikanın geleceği açısından çok korktuğumuz bir şey değildir. Korkmamamızın sebebi, sosyal politikanın disiplinler arası yapısından dolayıdır.

SORU VE TARTIŞMALAR Prof. Dr. Ahmet Makal

Tamamlama ve düzeltme yapmak istiyorum. Bunlardan bir ta- nesini hocamız belirtti. Gerçekten, Orhan Tuna sosyal politika ge- leneğinde en önemli kişilerdenbir tanesidir. Kesinlikle atlanmaması gerekir. Yani Orhan Tuna’nın o kadar zor dönemde o kadar cesur çıkışları olmuştur ki… Meselâ 1940 yılında, ikinci dünya savaşı ko- şullarında millî korunma kanunu uygulanırken-daha doğrusu ses çıkartmak mümkün değilken-(çünkü hem tek parti hem de savaş dönemi) Orhan Tuna’nın tek parti döneminin bu uygulamalarını eleştiren çok ciddi çıkışları vardır.

Ayrıca Orhan Tuna’nın çok özgün çalışmaları da vardır. Özellik- le de İstanbul küçük sanayii üzerine… Dolayısıyla hiçbir biçimde atlanmaması gereken bir sosyal politikacıdır, kendisini saygıyla an- mış olayım. İkinci mesele bu taşıyıcılık meselesi… Şöyle bir model (merkez ve çevre ülkeleri) içerisinde anlatacak olursak; yani bizim

Referanslar

Benzer Belgeler

Ayrıca, sömürge yönetiminin çeşitli engellemelerine karşın Endonezya’daki Müslüman halkın savaşta Türklere ve Osmanlı Devleti’ne olan destekleri, savaş

Uluslararası doğrudan yatırım girişleri kaleminde yer alan sermaye girişi 2012 yılının 10 ayında % 31.6 oranında azalışla 8 milyar 324 milyon dolar düzeyinde

organizasyon için kadınlara müjde verdi Yunus Emre Kültür ve Sanat Merkezi’nde stantları ziyaret eden Belediye Başkan Yardımcısı Öznur Canayakın, İş’te Pendik

Sonuç olarak, uygun yüzeyel vene sahip olmayan ya da brakiyobasilik AV fistülü olmakla beraber damar erişiminde zorlanılan hasta grubunda yapılan transpo-

Bu çalışmada: Yaş Düzeyine Göre Zekâ Testi, Devolve Testi (mesleki Test), Psikolojik testler, Terbiyevi testler, Ordu alfa, ordu beta testleri ve diğer testler

Panelde, tüketilen g ıdaların tarladan sofraya kadar gecirdigi süreçler, organik ürünlerle beslenmenin yararları, GDO'lar, pestisistler, hamileler üzerindeki etkiler,

Afgan toplumu hem ülke içinde, hem de ülke dışında ye- rinden edilmiş ya da kendi istekleri ile göç etmişlerdir ve yakın tarihi kitlesel göç hareketleri ile dolu olan

Türkiye Gümrük Bölgesi dışında en az 24 ay ikamet ettikten sonra, yerleşim yerini Türkiye Gümrük Bölgesine kesin olarak nakleden Türk vatandaşları. Bu