• Sonuç bulunamadı

IBN SINA DOGUMUNUN BININCI YILI ARMAGANI. Ord. Pr?f. Dr. Aydın SAYILI. Derleyen \ 2. Baskı. TÜRK TARiH KURUMU

N/A
N/A
Protected

Academic year: 2022

Share "IBN SINA DOGUMUNUN BININCI YILI ARMAGANI. Ord. Pr?f. Dr. Aydın SAYILI. Derleyen \ 2. Baskı. TÜRK TARiH KURUMU"

Copied!
13
0
0

Yükleniyor.... (view fulltext now)

Tam metin

(1)

ATATÜRK KÜLTÜR, DİL VE TARİH YÜKSEK KURUMU TÜRK TARİH KURUMU YAYINLARI

VII. Dizi-Sayı 801

A A

IBN SINA

...

. . .

DOGUMUNUN BININCI YILI

..,

ARMAGANI

2. Baskı

Derleyen

\

Ord. Pr?f. Dr. Aydın SAYILI

TÜRK

TARiH

KURUMU

ANKARA,2014

(2)

İBN SİNkYA GÖRE KUDUZ VE OSMANLI TIBBINA ETKİSİ*

Dr. NİL AKDENİZ SARI

İslamiyetin daha başlangıcında köpek ve kuduz hastalığıyla ilgili bil- gilere rastlanılmaktadır. Hz. Muhammed köpekten. sakınmayı ve kuduz . köpeği öldürmeyi buyurmuştur1

Kuduz hastalığı İslam hekimlerinin ilgisini çekmiş ve bir çoğu kitap- larında bu konuya özel bölümler ayırmıştır2. Ortaçağ İslam hekimlerinin kuduz hastalığı hakkındaki bilgileri Ortaçağ batı tıbbından çok daha ileri bir seviyedeydi. İslam hekimleri arasında kuduz hastalığını eh mükemmel bir şekilde inceleyen ise İbn Sina' dır (980-1037)3

Ortaçağın büyük hekimi İbn Sina devrinin tıbba dair bütün bilgilerini içinde toplayan KANUN isimli büyük tıp kitabının "Zehirler" (Semum) bölümünde kuduz hastalığını bütün yönleriyle ele alır. Kuduz hastalığını,

"İnsan ve dört ayaklı hayvan ısırması hakkındadır" (İnsan ve Dört Ayaklı Hayvanı Azziyedir) başlığı altında verir".

'Bu makale 14-18 Eylül 1981 tarihinde İstanbul'da toplanan I, Uluslararası Türk-İsliim Bilim ve Teknoloji Tarihi Kongresinde okunan bir bildirinin metnidir.

1 Köpeklerin yaladığı kabın yedi defa yıkanmasıyla ilgili hadisler için bkz. Buhfui, Sahih I, 51;

Müslim, Sahih, I. 234-235.

Köpeklerin öldürülmesi ve çoban köpeklerine müsaade edilmesi hakkında bkz. Buhfui, Sahih IV, 99; Müslim, Sahih, III, 1200-120~.

Beş hayvanı ihramlı iken öldüren bir kimsenin günaha girmeyeceği, bunların : "Kuduz köpek, akreb, fare, karga ve çaylak" olduğu belirtilmektedir. Bkz. Sahihi Müslim, Kitabu'l-Hac, Hadis nr.

66-69 ve 71-77, 79.

2 Razi, (841-926 M. S.) Kitab-ül Mansı1ri'de; Ali bin Wahshiye (talınJini 860-935) Kitiibüs- sümüm'da; Ebü Sehl el-Mesihi (1002-1009), Kitiib ül mi'e fi't-Tıb'da; Ebü'l Kasım (936-1013) Et-Tasrif'de; İbn Zühr (1091/94-1161/62) Teysir'de; Ebü Yahya el Kazvini (1203-1283)

Aca'ib ül Mahlükiit'da; El-Kindi (800-870) Akrabadin'de; El-Semerkandi (13. y.) Akraba dininde; Davut ül Antaki (16. y.) Tezkirat-ulil elbab'da kuduz hastalığından bahseder.

Baytarnamelerde de kuduz hastalığındaıi bahsedilir. Bkz. Bibloyagrafya: Nihal Erk'in eserleri.

3 J. Theodondes: Rabies in Arabian Medicine, İsliimabad, 1979. J. Theodondes : İbn Sina et ra.g.e. Congres Intemational d' Histoire de la Medecine, Barcelona 1980.

4 Kanun 'un incelediğimiz Yazına Nüshaları:

İbn

Sina'ya Göre Kuduz ve

Osmanlı Tıbbına

Etkisi 1 3 9 3

(3)

"Kuduz köpeğin, kuduz kurdun, kuduz çakalın tasviri" ile verdiği bilgi- ler İbn Sina'nın iyi bir gözlemci olduğunu gösterir. İbn sına kuduza yakala- nan köpekte gözlenen belirtileri bütün incelikleriyle şöyle tasvir eder:

" .... Bünyesine karışıklık (teşevvüş) arız olur. Bazen bedeni şişer ve rengi griye dönüşür. Hastalık sebepleri tesirlerini gittikçe artan bir şekilde göstermeğe başlar. Acıkır, yemez. Susar, su içmez; su görünce sudan ürker, içemez. Bazen korkudan bütün vücudu titrer, titreme daha çok yüz deri- sinde görülür, hatta bazen, bilhassa hastalığın son deminde, sudan korku- sundan ölebilir. Gözüne perde gelir. Daima dili sarkık, nefes nefese ve deli gibidir. Sahiplerini tanımaz; gözleri kıpkırmızı, sahibine yan gözle, yabancı biriymiş gibi baktığını görürsün. Dili dışarıda, ağzından köpüklü salya

akmaktadır. Bumu ve kulakları akıntılıdır. Başı öne sarkmıştır; kulakları, kımıldatırken bile sarkık ve gevşektir. Sırtı kamburlaşmış, sırt kemiği yana

çarpılmıştır; sırt kemiğini yana veya yukarı doğru kıvrılmış görürsün. Kuy-

ruğunu bacakları arasına kıstırmıştır. Korku içinde, sarhoş gibi yan yan, her

adımda sendeleyerek yürür. Kederli, hüzünlü gibidir. Duvar, ağaç, hayvan, ne olursa olsun, gözüne ne zaman meyilli bir karaltı görünse derhal saldırır;

fakat saldırırken köpeklerin adeti hilafına, nadiren havlar ve hırlar; saldırır­

ken sessiz ve sakindir. Havlarsa sesi kısıktır. Onu uzaktan görünce, köpek- lerin yollarını değiştirdikleri, süratle uzaklaştıkları görülür; dalgınlıklarına

gelip bazılarına yaklaşmışsa, karşısında ezilir büzülür, dalkavukluk ederler ve kaçmak için fırsat kollarlar". \

İbn Sına devrinin tıp teorilerinin esasını teşkil eden hıltlar teorisine uygun olarak bu hayvanların kuduza yakalanmalarını "Mizacın" iki sebeple

değişmesine bağlar. Hayvanın mizacı, havanın ya da yiyecek ve içeceklerin etkisiyle değişmektedir. Hayvan soğuk veya sıcağın etkisiyle ilkbaha,rda ya da sonbaharda kudurur. Yine köpek mezbahalardaki kanları yalar, leş yer veya kokuşmuş sulardan içerse mizacı bozulur ve hastalanır".

Ebü 'Ali Hüseyn b. 'Abdullah İbn Sina: Kitab-ül Kanun fi't tıb, Matbaa-ıAnıire, Mısır 1294 H. Bkz. Süleymaniye Ktp./Hacı Mahmud Ef. No. 5501, C: 3, s. 248-254.

Tabib Mustafii b. Ahmed b. Hüseyn et-Tokiidi tarafından III. Mustafa devrinde yapılan Kanun Tercümesi "Tebhiz-el-Mathun", 1180/1766

Ragıp Paşa Ktp. 1335/20, V. 266b

Topkapı Sarayı Ktp. No. B. 342, V. 80.8a

Süleymaniye Ktp. No. Hamidiye/1015, V. 540a-542a

394 1 NffAkdeniz

Sarı

(4)

İbn Sina kuduz olan diğer hayvanlardan da bahsedip bazılarının daha tehlikeli olduklarını şöyle ifade eder:

"Kurt köpekten daha korkunçtur; derece derece sırtlan ve çakal için de

aynı şey söylenebilir.

Tilkinin ve gelinciğin de kudurduğu söylenir. Kimileri bazı katırların

kudurup sahiplerini ısırdıklarını ve ısırılan kimselerin öteki kuduzlardan geçen cinnetle çıldırdıklarını söylemişlerdir."

İbn Sina kuduz köpeğin ısırdığı insanı da şöyle anlatır:

"Kuduz köpek bir insanı ısırınca önce öteki yaralara benzer ağrılı bir yaradan başka bir şey görülmez. Günler sonra, hastada gayrı tabii fikirler, acaip rüyalar; öfke, vehim, akıl bozukluğu, soru ile alil.kasız cevap verme gibi haller görülür. Parmaklarını, avuçlarını kaiıp sıkar, kollarını bacakla-

rını vücuduna kavuşturarak büzülür. Işıktan, perde kıpırdamasından kaçar.

Hıçkırık, hararet, ağız kuruluğu, kalabalıktan kaçma, yalnızlık isteği (olur).

Işıktan nefret edebilir. Uzuvları, bilhassa yüzü kızarır. Yüzünde çıban çıkar;

ağrısı çok olur. Sesi kısılır. Ağlar. Hastalığın son zamanlarında sudan ve rutubetten korkmağa başlar. Suya ne zaman yaklaşsa önünde köpek hayali belirir, korkar. Korkmasa bile iğrenç bir şey görmüş gibi irkilir. Bazen tozun

toprağın içine yatıp yuvarlanmak ister. Bazı hallerde şehvet duymadan inzal . olur (boşalır), bu da mutlaka vücudunda kasılma ve gerginliğe sebep olur.

Vücudundan soğuk ter boşanır, bayılır, ölebilir. Bazen bu haller görülmeden önce susuzluktan ölür. Bazen su içmek ister fakat suyu görünce korkunç

yardım çağırır. Bazen suyu birden yutmağa çalışırken boğulur, ölür. Bazen köpek gibi havlar, sesi boğuktur. Bazen sesi gider bağıramaz, konuşamaz

olur. Bazen idrarı acaip olur; idra~nın içinde adeta canlılara, köpeğe ben- zetilebilecek etimsi parçalar·görülür. Fakat idrarı ekseriyya durudur, bazen

kararır. Bazen idrar zoru olur, idrarını boşaltamaz. Kamı umumiyetle kuru olur. Acaip hallerinden biri de insanları ısırmak için büyük bir istek duy-

masıdır. Heyecan halinden sonra ısırdığı kimseye kendisine arız olan haller

arız olur".

İbn Sina kuduzun ısırılma dışında başka yollarla da sirayet edebileceğini şu sözlerle ifade eder:

İbn

Slna'ya Göre

Kiıduz

ve

Osmanlı Tıbbına

Etkisi 1 395

(5)

"Yediği yemeğin ve içtiği suyun artığı da onları yiyip içene aynı şekilde

tesir eder ve aynı hastalığa tutulmasına sebep olur".

Kuduza yakalanan hastanın kaç gün içinde öldüğünü de inceleyen İbn SJ'na, hastalığın belirli bir süre içinde tedavi edilebileceğini ve geç kalınmış

bir kuduz vak' asının artık tedavi edilemiyeceğini şu şekilde belirtir:

"Sudan korkar hale gelmiş ve hele aynaya baktığında kendisini tanıma­

yacak, karşısında köpek hayali görecek kadar hastalığı ilerlemiş hastayı ne tedavi, ne de başka bir şey kurtarır ...

Su korkusundan önce hastalığın tedavisi mümkündür.

Hasta aşağı yukarı bir hafta ile altı ay arasında ölür. Fakat ortalama müd- det kırk gündür. Hastanın bazen yedi sene sonra sudan korktuğunu iddia edenler olmuşsa da kendilerine inanilmamıştır5".

Yukarıda görüldüğü gibi İbn Sina ilmine ve tecrübelerine uymayan bil-

gilere inanmamaktadır.

Isırılan yaradan kan akmasının iyi olduğunu da şu sözlerle ifade eder:

"Kuduza karşı en fazla emniyette olan kişi köpeğin ısırması anında yara-

sından çok kan akan kimsedir" ...

Nasıl bugün ısıran. köpek aranıyor ve bulunduğu takdirde müşahede altına alınıp kuduz olup olmadığı araştırılıyorsa, İbn Slna da kuduz köpek

ısırığı ile kuduz olmayan köpek ısırığı arasındaki farkın tesbitinde_ kulla-

nılan ilginç usullerden bahseder. Yaranm iyileşmesinin kuduzun tedavi olduğu anlamına gelmediğini belirtmesi de aynca dikkat çekicidir. İbn SJ'na

şöyle demektedir:

"Bazen bir köpek bazı insanları ısırır, köpeğin şeklini kati olarak öğre­

nip tesbit etmek, halini araştırmak mümkün olmaz. Yaranın tedavisine ihti- yaç vardır. Herhangi bir ısırık olarak tedavi yarayı iyileştirmektir, kuduz köpek ısırığı olarak tedavi ise yarayı açmak, cerahatlendirmektir, zira bu halde yara iyileştirilirse ölüm tehlikesi vardır.

5 İbn Sina hastanın yedi sene sonra kuduz olup sudan korktuğunu söyleyenlere inanmadığını belirtir. Dr. Theodorides bunu İbn Sina'nın söylediğini yazar ki, bu yanlıştır.

396 1 NilAkdeniz

Sarı

(6)

Bu vaziyette köpeğin halinin anlaşılacağı bir belirti aramalıdır. Bu hususta söylenmiş olanlar şunlardır :

Ceviz veya benzeri bir yiyecek alınır, yara üzerine konur ve yara üstünde bir saat bekletilir; sonra alınır tavuklara atılır. Tavuklar atılanı yemezlerse

ısırık kuduz köpek ısırığıdır; yeyip ölürlerse gene kuduz ısırığıdır. Veya bir parça ekmek alınır, kan şeklinde olsun veya olmasın, yaranın akıntısına bulaştırılır, köpeklere atılır, yaklaşıp da yemek istemezlerse ısırık kuduz köpek ısırığıdır".

İbn Sina diğer hekimlerin bilgilerini de nakleder ve bu bilgilerin ken- disine ait olmadığım açıkça belirtir. Mesaıa, sudan korkan ve su içemeyen hastaya su içirme çarelerini muhtelif yazarlardan nakleder. Bu usullerden bir kısmını veriyoruz:

" ... Bazıları hastaya su vermek için uzun hortıım veya uzun ağızlı ibrik

kullandılar, hortıımun bir tarafım hastanın ağzına sokup uzaktan kapalı bir kaptan su akıttılır. Altından veya ipten yapılmış hususi borular kullanıldı6".

Tedavi:

İbn Sina önce ısırık yarasının tedavisi hakkında genel görüşler ileri sürer ve yaraya tatbik edilen çeşitli yakılar, lapalar ve merhemler tavsiye eder.

Bunların yapımında zeytinyağı, bal, soğan, kurşun oksit7, (yarada şişme

varsa), burçak8 (iltihap için), barzed9, tabii sodyum karbonat10 gibi madde- ler kullanılır. Tedavinin esası yaradan zararlı maddenin çekilmesi ve böy- lece yarada ve uzuvda fenalaşmanın (fesadın) önlenmesidir.

Kuduz köpek ısırığının tedavisi ise uzun ve tafsilatlı bir şekilde bildi- rilmiştir. İbn Sina'ya göre ilk dikkat .edilecek husus yaranın kapanmaması­

dır. Aynca, yarayı, eğer küÇ,ükse, genişletici ilaçlarla büyütmek ve "zehiri"

6 Yahya İbn Sarafyun (Serapion: M. S. IX. Yüzyıl) kuduza yakalanan hastaya su içirmek için iki yol tarif eder.

7 Murdesenc: murdasang; martak: Kurşun oksit.

Hayrullah Ef. Lugatında: "Bir nevi madendir, kurşundan elde edilir. Yenmez, süzülür ve yakı yapılır.

8 Kersene: Burçak. Vicia ervilia.

9 Barzed: Ferula galbaniflua. Reçineli zamkı Galbanum adını taşır. Yakı halinde uyarıcı olarak romatizmaya karşı kullanılır.

ıo Natron: Tabii sodyum karbonat.

İbn

Sinii'ya Göre Kuduz ve

Osmanlı Tıbbına

Etkisi 1 3 9 7

(7)

dışarı çekmeğe çalışmak gerekir. Fakat, yara fazla büyültülerek, hastaya acı

verilmemelidir. En çok korkulan husus yaradan "zehirin" içeriye yayılma­

sıdır. İbri Sina Kanun'da aynen şöyle demektedir:

"Önce yarayı kapanmağa bırakmamak, geniş değilse yarayı açmak,

genişletmek gerekir, bu da sokmalar bahsinde anlattığımız şekilde kanı

emdirmek ve hacamat usulüyle yapılır ...

Yarayı işletip kapatmamışsan çok faydalı bir iş yapmışsın demektir. Bir

yanlışlık olmuş da yara kapanmışsa yara üstü açılmalı ve büyütülmelidir.

Tedaviye ilk günlerde başlamışsan yara üzerine cavşir11, ceviz ve sarım­

sak gibi açıcı ilaçlar koymalı, cavşir ve sirkeli zift merhemi 12 kullanmalısın".

Yarayı genişletici birçok terkipler13 verdikten sonra, bazen tedavinin, zehirin içerilere nüfuz etmesine sebep olduğuna dikkat çeken İbn Sina,

şöyle bir uyanda bulunur:

" ... İlk günlerde acele edip yarayı boşaltmamalı, zehiri dışarı çekmeğe

uğraşmalısın, zira yarayı boşaltmak bazen zehirin içe işlemesine, derine nüfuz etmesine yardımcı, dışarı çekilmesine mani olabilir. Boşaltma hılt­

lan içlere çeker, hıtlarla birlikte zehir de içe çekilmiş olur. Binaenaleyh elden geldiğince zehri çekmeğe gayret eder, iki üç gün sonra da içe sızmağa yaklaşmış olanı boşaltmağa çalışırsın. Eğer gaflet edip de yarayı işletme­

mişsen, o zaman boşaltma ameliyesi kaçınılmaz olur ve ne kadar kuvvetli olursa o kadar iyi olur.

Eğer yarayı kan dolu görürsen kan alırsın. Bu halde kan dolu değilse

kan alınmaz. Kan alacak oliırsan hastanın-bilhassa hastalığın son gönle- rinde kendi kanını görmesine müsaade etmemelisin".

11 Cavşir: Opoponax zamkı.

12 Sirkeli zift merheminin terkibi: Keskin olmak şartıyla bir kist sirke, bir ntl zift, üç vukiye cavşir alınır. Cavşir eriyinceye kadar sirkeye yatırılır, sonra hepsi kanştınlır. (Kısıt : L 5 ntl, 18 vukiye 102 dirhemdir. Rıtl: 12 vukiye, 90 miskal, 128 dirhemdir.

13 Yara genişletici bir terkip : üç ölçü hız, iki ölçü nisadır (amonyak), sekiz ölçü kalkadis (vit- riol-zaç : sülfürik asit, zaç yağı; demir veya çinko sülfat), onaltı ölçü közlenmiş işkil (adasoğanı;

scilla maritima), dört ölçü sedef otu (Ruta graveolens), on ölçü büssed (mercan), dört ölçü yanmış bakır, üç ölçü zencar (Jengiir; bakır üstündeki zehirli yeşil pas), iki ölçü firiisiyfin (ri:ıarrubium vul- gare) tohumu alınır. İpekten geçirerek elendikten sonra yara üzerine konur.

398 1 Nil Akdeniz

Sarı

(8)

İbn Sina, zehiri müshillerle ve huknelerle de boşaltmayı tavsiye eder,

çeşitli terkipler verir14Ayrıca, hoş kokulu, hoş lezzetli idrar söktürücüler

kullanılarak idrarla da zehir atılmağa çalışılır. Belirli bir perhiz; ise tedaviye

yardımcı olur. Nehir yengeci ilil.cı zehirlere karşı en tesirli ilaçlardandır15 Dağlama (katerizasyon) zehiri çeken tedbirlerin en etkilisi olarak bildi- rilir; İbn sına. bu konuda şöyle der:

" .... (Şiddetli dağlama zehir cevherini yok edip) kısa zamanda feliiha

ulaştırır. Zira şiddetli dağlamanın zehir cevherini çekip _yok etmedeki tesiri . öteki çekicilerden çok daha kuvvetlidir. Eğer şiddetli dağlamaya mani bir-

hal mevcut ise dağlama yerine kaim olabilecek ilaçlar kullanırsın"

İbn Sina, hastayı üşütmemeği de önemle tavsiye eder:

"... Kendisinde sıhhat alil.metleri belirinceye kadar hasta katiyyen hamama sokulmaz, zira bu anda hamama sokarsan onu öldürmüş olursun.

Hastayı leğene oturtmanın faydalı olduğunu söyleyenler oldu, fakat zan-

nımca böyle bir şey ancak hastalığın ilk devresinde düşünülebilir. Soğuk, sakınılması gereken şeyler arasındadır".

Biraz iyileşmeğe başlayan hastaya da şunları tavsiye eder:

"Hastada az daha olsa iyileşme alameti görürsen onu biraz kızdırarak,

fazla yorulmadan hareket etmesini sağla. Fazla bunaltmadan yıka; üstüne iyice ılıtılmış su dök. Uygun merhemlerle vücudunu hafifçe uğuştur".

"Suyu içirmek için her çareyi dene, icap ederse zora başvur" diyen İbn S'ina, daha birçok çeşitli ilaç terkipleri tavsiye eder. Bu arada, rivayet edilen

batıl düşünceleri de kaydederek, onlara karşı çıkar:

"Bazı kimseler kuduz köpek ,. dişini boynuna asan kimseden kuduz köpe-

ğin kaçtığını, öteki köpeklerin de bu kimseye saldırmadığını söylemişlerse

de bu söze itimat caiz değildir", der.

14 Hastanın ishali sevdayı boşaltıcı müshili erle, mesela çöpleme (hellebörus foetidus) ile olma-

lıdır. Müshil terkibi de verilir.

15 İki ayrı tertip yengeç ilacı verilir. Tecrübe edilmiş bir ilaç: Beyaz asma odunu ateşi üze- rinde yavaş yavaş yakılmış nehir yengeciıiiıı kömüründen kullanılacak kadar alınır, ayni ateşte ayni şekilde yakılmış centiyane kömüründen de aynı miktar alınır, katkısız şarapla ezilir. Hastaya bundan katkısız şarapla birlikte dört kaşık içirilir. Her iki kömürün sürme gibi dövülüp ezilmesi

lazımdır. ·

İbn

Sina'ya Göre Kuduz ve

Osmanlı Tıbbına

Etkisi 1 3 99

(9)

Ağızdan alınması tavsiye edilen basit ilaçlardan bazıları da şunlardır:

"Hudad16, haltit17, pelinotu18, mayasılotu19, şarabla tllı-i mahtum20, bir tür çörek otu21, murr22 ve centiyane23 vs".

İbn Sina, tavsiye edilen tehlikeli bir tedavi tarzına karşı çıkarak da tem- kinli bir hekim olduğunu düşündürür; der ki:

"Bazıları kuduz köpeğin kanının ilaç olduğunu iddia ettiler. Ben böyle bir şeye cesaret edemem".

Naklettiği bir diğer tedavi usulü de şöyledir:

"Kuduz köpeğin, bilhassa hastayı ısıran köpeğin karaciğerini közleyip yedirin dediler24".

İbn Sina, hap, sıvı veya merhem şeklinde kullanılan birçok ilaç terkipleri kaydeder ki, bunların bir çoğunu veremiyoruz. Burada, "Kanun" adlı büyük

tıp kitabının kuduz bölümünden ancak bazı örnekler verebildik. Naklettiği­

miz kadarıyla, on asır önce yaşayan İbn Sina'nın tıbbi bilgilerinin değerlen­

dirilmesi, onun mükemmel bir gözlemci olup, okuduklarını ve duyduklarını

tahlil ve tenkid eden dikkatli bir hekim olduğunu açıkça göstermektedir.

İbn Sina'nın Osmanlı Tıbbına Etkisi:

XV. Yüzyıldan itibaren Osmanlı tıp yazmalarını incefodiğirnizde bir çoğunun kuduz bahislerinin ufak tefek farklarla veya aynen, İbn Sina' dan

faydalanılarak telif edildiği görülmektedir.

16 Hudud (hudad, hadid): Rhamnus infectoria. (Syn. Lycium afrum)

17 Haltit: Asa foetida

18 Afsantin: Pelinotu; Artemisia absinthium. İştah açıcı ve midevi olarak kullanılır.

19 Ca'de; Mayasıl otu; Teucrium polium. İştah açıcı, kuvvet verici, ateş düşürücü.

20 tin-i mahtum: Lemnian earth; eskiden ilaç olarak kullanılan sanıntırak kurşuni renkte bir çeşit toprak. Mühürlü pullar şeklinde satılan bir nevi kil.

21 Şiiniz; Çörek otu; Nigella sativa. Tohumlan uçucu yağ taşır, lezzet verici ve tütsü olarak kullanılır.

22 Murr : Commiphora myrrha. Bu küçük ağacın kabuklarından salgılanan maddeden yapılan drog ağız ve boğaz hastalıklarında gargara halinde kullanılır.

23 Centiyane: Gentiane lutea. Kökleri· iştah açıcıdır. Kan hastalıklarında verilir. Ateş düşürü-

cüdür. .

24 Kuduz hastalığının tedavisinde kuduz köpek karaciğeri közlemesi geleneği ilkel ta:babete kadar dayandırılınaktadır. Bkz. Loren Kınney.

Aynca Bkz. Kitabül' Haşayiş: Topkapı/Ahmed III. 2147.

400 1 Nil Akdeniz

Sarı

(10)

Mesela Hacı Paşa'nın25 Müntehab-ı Şifü'sındaki kuduz köpek ve kuduz insan tasviri İbn Sllıa'nın tarifine çok benzer. Hacı Paşa da ısıran köpeğin kuduz olup olmadığını anlamak için kullanılan ceviz veya ekmek tecrübe- sini anlatır26• Tedavi bahsi ise çok daha kısa olmakla beraber esasda İbni

Sina'nınkine benzemektedir. Hacı Paşa yaranın kapanmamasını tavsiye eder, sevdayı istifrağ ettirir, kusturucu verir, yaraya soğan, sarmısak, tuz, sirke konmasını, kuduz köpeğin pişmiş ciğerini ve hacamat tavsiye eder,

ayrıca bazı ilaç tarifleri verir.

Tıbb-ı Eflatun kitabında27 ise İbn Sllıa'nın verdiği terkiplerin içindeki . demirciler suyu28 centiyane, sezab, tatlı su yengeci külü, çörek otu, burçak gibi maddeler müfred devalar olarak verilir. Ancak ilaçların yanı sıra bazı tılsımların ve batıl tedavilerin de yer aldığını görüyoruz.

Ahmed b. Bali Fakih'in Mecma'-ül Mücerrebat'ında29 ise kuduz köpek ve insanda beliren arazlar yine Kanun' da anlatılanların neredeyse aynıdır.

Burada da tavuklara uygulanan ceviz testinden bahsedilir. Tedavinin esası İbn Sina'nınkine benzer: "Cerahatin onulmağa komıyalar" (yara iyileşip kapanmasın) denir ve hatta yaranın genişletilip açılması, kan akıtılması tav- siye edilir. Cavşir, sarmısak, zift merhemi, sirke gibi maddelerden yapılmış zımadlar (merhemler) vurulması salık verilir.

Salih b. Nasrullah "Gayetü'l-Beyan'da30 kuduz bahsini çok kısa ele alır.

Gayet-ül-itkan'ında31 kuduz konusunda yazılanlar ise İbn Sllıa'nın kuduz

25 Hacı Paşa'nın (ölm. 1413 veya 1417) Müntahab-üş-şifa'sı yine Hacı Paşa'nın Kitab-ül-saada ve el-ikbal mürattab iila arbaa akval" isimli Arapça tıp eserinin Türkçe'ye tercümesidir. Bkz. Üniv.

Ktp. N. 7068/2; N. 7126.

26 Dr. J. Theodorides Bizans tıbbında ceviz veya ekmek testine benzer metodlar olduğunu bil- dirmektedir.

27 Kitab+tıbb-ı Eflatun: Hacı Paşa 'nın Kitab-üs saade 'sinin kötü bir tercümesi ve özetidir.

Eflatun isminden İbn-i Sina kastediliyor. Bkz. Üniv. Ktp. Yıldız/T. 209.

28 Demirciler suyu: içinde kızgın demirin defalarca söndürülmüş olduğu su.

29 Mecma' -ül-mücerrebat: Ahmed b. Bali Faki1ı tarafından, Necmeddin Mahmud b. Ziyaeddin İlyas Sirazi'nin (ölm. 1330) Havi-i sagir (Elhavi fi ilm-it-tedavi) isimli eserinin tercümesidir. XV.

Yüzyılın sonunda veya XVL y'ın başında tercüme edildiği tahmin edilen bu eserde bazı ilave bil- giler de vardır. Bkz. Üniversite Ktp. N. 190

30 Gayet-ül beyan fi tedbir beden-il-insan: Halepli Salih b. Nasrullah b. Sellum (ölm. 1670) l 655'de telif ettiği bu eserde eski tıbbın yanı sıra bazı yeni hastalıklardan ve ilaçlardanda bahseder.

Bkz. Cerrahpaşa Tıp Tarihi Ktp. N. 42.

31 Nüzhet-ül-ebdan fi tercemet-il-itkan:Salilı b.Nasru!İah'ın Gayet-ül-itkan'ının Sultan Ahmed darüşşifası baş tabibi Mustafa Feyzullah tarafından Türkçeye tercümesidir. Bkz. Cerrahpaşa Tıp

İbn

Sina'ya Göre Kuduz ve

Osmanlı Tıbbına

Etkisi 1 401

(11)

bahsine, tercüme denebilecek kadar, benzemektedir. Kuduz hastalığına

yakalanma sebepleri, hangi hayvanların kuduza yakalandığı, kuduz köpe-

ğin ve insanın tarifi, ceviz ve hamur testi ve tedavi bahisleri sırayla verilir.

Tabib BursalıAli'nin Cerrahııame'sinde32 kuduz köpek ve insanın tarifi, ceviz ve ekmek testi ve kuduz tedavisi biraz değişik bir ifil.de ile anlatıl­

makla beraber esasen İbn Sina'nınkinin aynıdır. Sadece köpeğin üç sebeple, oyun için, kızgınlıkla veya kuduz olduğıından ısırdığını ve sonuncusunun en tehlikeli olduğunu söylemesi farklıdır.

Abbas Vesim'in Düstfu'undaki33 kudus bahsi ise Bursalı Ali'nin

Cerrahııame'sindekinin kelime kelime aynısıdır. Abbas Vesim'in saray hekimlerinden Bursalı Ali'nin talebesi olduğıınu ve onun eserlerinden

yararlandığını biliyoruz.

Yukarda görüldüğü gibi Osmanlılarda kuduz bahsi 19'uncu yüzyıla

kadar İbn Sina tıbbının etkisinde kalınıştır. 1886'da Pasteur'ün kuduz aşı­

sını keşfınden bir sene sonra hekim Zoeros Paşa, hekim Miralay HÜseyin Remzi ve Kaymakam Veteriner Hüsnü Bey'in dahil olduğu bir heyetin Sul.:.

tan Hamid Il. tarafından Paris'e gönderilmesiyle Pasteur'ün kendinden kuduz aşısını hazırlamayı öğrenmeleri ve 1887' de Da-ül kelp ameliyatha- nesinin açılmasıyla kuduz hastalığı ve tedavisi konusundaki yeni gelişmeler Osmanlı tıbbına aktarıldı. Ve böylece, batı ile kıyaslandığında devrine göre çok üstün bir seviyede olan İbni Sina tıbbının etkisi sona erdi.

Tarihi Ktp. N. 551.

32 Cerrahniime: Bursalı Ali Efendinin (ölın. 1747'den sonra) Diiiiissiide ağası Beşir Ağa namına yazdığı eser. Bkz. Süleymaniye!Halet ef. N. 751.

33 Düstfir-ül-Vesim fi tıb-ül-cedid ve'! kadim: Abbas Vesim b. Abdurrahman'ın (ölın. 1759 veya 1761) kitabı olup,

xvm.

inci yüzyılın meşhur eserlerindendir. Bkz. Ragıp Paşa ktp. N. 947.

402 1 Nil.Akdeniz

Sarı

(12)

IBN SiNA'S VIEWS ON RABIES AND HiS INFLUENCE ON OTTOMAN MEDICINE

Ibn Sina's views on hydrophobia, which he describes in the chapter about poisons in his great book of medicine, Canon, and his influence on the Ottoman Medicine has been studied in this paper.

Ibn Sina considers rabies as a kind of poison. In expfaining the causes of

· getting infected with rabies, Ibn Sina mentions putrefaction and contagion.

The infürmation that Ibn Sina gives under the headline, "The description of the rabic dog, wolf and jackal", proves that h,_e is a perfect observer. He describes in detail the symptoms of the rabic dog and the rabic man and gives important knowledge on the prognoses and progress ofthe illness.

Ibn Sina points out to the fact that besides the dog, other animals such as the hyena, jackal, fox, weasel and mule would also contaminate man with their bite. He describes the methods applied to determine whether the dog that bit is rabic or not.

In treatment his advises are that the wound should be kept open and various remedies should be applied so as to have the poison flowed out. He gives various ointments, blisters and drugs prescribed from plant, mineral and animal meterial. But above all he attaches the greatest importance to cauterization ofthe wound.

Ibn Sina rejects superstitious ways of treatment and he reli es on rational methods.

Amongst the medieval Müslim physicians Ibn Sina is the one who provides us with the greatest detail about hydrophobia. lle influenced the Muslim medical writers who followed him. When ve study the Ottoman medical manuscripts we fınd remarkable similarities with Ibn Sina's writings. These similarities prove us the influence

of

Ibn Sina's Canon on Ottoman medicine.

(13)

KAYNAKLAR

1. Açıkgöz, S.: Bozkır' da Halk Hekimliği, Kuduz ve Darpı!ama. Türk Folklor Araştırmaları, Haz. 1963.

2. Adıvar, A.: Osmanlı Türklerinde İlim. MaarifBasımevi, İst. 1943.

3. Balkır, O.: Balıkesir' de Halk İnanmaları. Balıkesir 1935.

4. Bayatlı, O.: Bergama' da Efsaneler, Adetler. İst. 1941.

5. Baylav, N.: Eczacılık Tarihi. Yörük Kitabevi İst. 1968.

6. Brockelmann, G.: Geschichte der arabischen Litteratur. Suplemen band 1-2-3. E.

J. Erili, Leideıı 1943.

7. Erk. N.: Veteriner Tarihi. Ank. Üniv. Veteriner Fak. Yay. 195. 1966

8. Erk, N.: Tarihte Kuduz Hastalığı. Ank. Üniv. Fak. Derg., 2 (2): 210-215, 1975.

9. Kınney, C. L.: Anıma! Substances in Materia Medica. Jourııal ofthe History of Medicine andA!lied Sciences, Vol. I, Jan. 1946.

10. Levey, M.: Medievel A.rabic Toxicology. The Book of Poisons oflbn Wahshiya and its relation to early İndian and Greek texts. Trans. Amer. Phil. Soc. Vol. 56, 1966. . . 11. Levey, M.: The Medical Formulary or Aqrabadhın ofal-Kındı. Üniv. ofWıscon­

sın, 1966.

12. Levey, M.: The Medical Formulary ofAl-Samarqandi. Univ. of Pennsylvania.

1967.

13. Miralay Hüseyin Remzi Bey: Kuduz İlleti ve Tedavisi. Mekteb~i Tıbbiye-i Mül- kiye Matbaası, 1306.

14. Palavan, H.: Kuduz Hastalığı Hakkında Önemli Bilgi ve Öğütler. İst. 1950.

15. Salman, M.: Halk Hekimliği ve Halk Veterinerliği, Halkevleri Yay. Ankara 1948.

16. Sezgin, F.: Geschichte des Arabischen Schrifttums. E. J. Erili Leiden 197.0.

17. Theodorides, J.: Rabies in Arabıan Medicine. Hamdard Foundation, Islamabad 1979.

18. Tunçman, Z. M.: İstanbul Kuduz Müessessinin Kuruluşunun 70. Yıl Dönümü Münasebetiyle. Kuduz Tedavi Müessesi Neş. İst. 1957.

19. Tunçman, Z. M. (Editör): Uluslararası Mikrobiyoloji ve Kuduz Symposiumu.

Türk Mikrobiyoloji Cem. Yay. İst. 1968.

20. Ünver, A. S.: Memleketimizde Kuduz Folkloru. Tıp Dünyası. 1936. ·

21. Ünver, S.: Doktor Hüseyin Remzi'nin Üstadı Pastörün Kuduz Üzerine Çalışma­

ları Hakkındaki Hatıraları. İst. Üniv Tıp Tarilıi Ens. Yay. İst. 1947.

22. Ünver, A. S.: Tarilıimizde "Pasteur" den önce Kuduza Karşı Başvurulan Maddi ve Manevi Çareler Üzerine Bir Toplama ve Kuduz Müessesi Tarilıi. İst. 1958.

23. Zoeros, A.: De la Methode Preventive Contre la Rage. "La Turquıe". Constantı­

nople 1887.

Referanslar

Benzer Belgeler

cı olduğunu söylese de bize göre, filozof bu hususlarda nassqan ziyade Pla- ton'un nefs görüşünün, etkisinde ~almıştır. Bu kanaari eksen alarak, İbn Si- na'run akli ve

O, gayr-ı irâdî bir biçimde, yani bir arzu nesnesi olarak (eromenon) gök kürelerini hareket ettirir 400 Böylece Hareket Etmeyen Hareket Ettirici’nin dolaylı ve

TÜRK TARİH KURUMUNDAN YÜKSEK LİSANS VE DOKTORA BURSU ALMAYA HAK KAZANANLARS. Türü Alanı

Bunun üzerine Sencer'den acil yardım isteyen Arslan Han bir süre sonra diğer oğlu Ahmed'in olaylan bastırması üzerine Sencer' e ha_ber gön- derip yardımına gerek

3 Nisan 1950’de aydınlar Nâzım Nikmet’in affedilmesi için bir kam­ panya başlatmış ve Cumhurbaşkanı ismet İnönü’ye şairin affedilmesine ilişkin olarak

Yapılacak işlerin “bugün”, “yarın”, “yakında” ve “bir gün” kategorilerinden birine, uygulamanın üst kısmındaki yazı alanından eklenerek kayıt

Sivil toplum kavramı tarihte eski çağlardan beri farklı düşünürler tarafından oldukça farklı anlamlar yüklenerek günümüzdeki anlamını kazanmış olup

Zira İbn Sina gibi büyük insanların çoğalmaları lüzumunu da